
کارگر
1000 km menzilli Dezful füzesi görücüye çıktı
Sipahiler Ordusu Başkomutanı General Muhammed Ali Caferi’nin Hava Uzay Birliği’nin yeraltı fabrikasında katıldığı törende İran’ın 1000 km menzilli Dezful balistik füzesi görücüye çıktı.
Törene Hava Uzay Birliği Komutanı General Emir Ali Hacızade de katıldı.
General Caferi törende yaptığı konuşmada, İslam inkılabının 40. zafer yıldönümü dolaysıyla görücüye çıkan Dezful füzesi “Biz yapabiliriz” şiarını tüm dünyaya gösterdiğini belirtti.
General Caferi, nokta vuruşu yapan füzelerin seri imalatı İran milletinin evlatlarının emekleri ile gerçekleştiğini vurguladı.
Seyyid Hasan Nasrallah:Velayet-i Fakih’e ''Bağlı Olmakla'' Gurur Duyuyoruz
Herkes şunu iyi bilsin ki; İran’a karşı başlatılan savaşta, İran’ı yalnız bırakmayacağız.
Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, dün yaptığı konuşmada İslam Devrimi'nden sonra İran'ın dünyanın en bağımsız ülkelerinden biri olduğunu ifade ederken 'İran bölgenin en etkili ülkesidir' dedi.
Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri, İran İslam Devrimi 40. zafer yıldönümü münasebetiyle dün bir konuşma yaptı.
Seyyid Hasan Nasrullah, İran İslam Devrimi zaferinin bölgedeki önemine dikkati çekerek, “İran, günümüzde bölgedeki gelişmelerde rol oynayan güçlü ve etkili bir ülke.
Devrimden önce Muhammed Rıza kendisini İran Şahı olarak biliyordu. O, diktatör biriydi ve despot devletiyle İran halkını kendi dini ve tarihinden uzak tutuyordu. İran Şahı ABD’ye uyuyor ve ülkenin petrolünü onlara veriyordu” dedi.
Nasrullah, “Devrimden önce İran’da 60 bin Amerikalı askeri danışman vardı. Bunların hepsi Amerika ve ırkçı İsrail’e hizmet ederek onlara bedava petrol veriyorlardı. Ama büyük bir din alimi, cesur ve eşsiz bir lider olan İmam Humeyni bu denklemleri değiştirdi” değerlendirmesini yaptı.
İslam Devrimi zaferinden sonra Amerika ve ırkçı İsrail’in İran’dan kovulduğunu belirten Hizbullah lideri, “İran şimdi dünyanın en bağımsız ülkelerinden biridir. İran, ne batı ne doğu ne kuzey ne de güneye bağımlıdır. Bu İran’ın elde ettiği önemli bir kazanım. İran’da bütün dini azınlıklar barış ve huzur içinde yaşıyor” diye konuştu.
Nasrullah açıklamasında ayrıca, İran'a yönelik bir saldırı ve savaş durumunda tek başına kalmayacağının bilinmesi gerektiğini bildirdi.
Seyyid Hasan Nasrallah:Velayet-i Fakih’e ''Bağlı Olmakla'' Gurur Duyuyoruz
Herkes şunu iyi bilsin ki; İran’a karşı başlatılan savaşta, İran’ı yalnız bırakmayacağız.
Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, dün yaptığı konuşmada İslam Devrimi'nden sonra İran'ın dünyanın en bağımsız ülkelerinden biri olduğunu ifade ederken 'İran bölgenin en etkili ülkesidir' dedi.
Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri, İran İslam Devrimi 40. zafer yıldönümü münasebetiyle dün bir konuşma yaptı.
Seyyid Hasan Nasrullah, İran İslam Devrimi zaferinin bölgedeki önemine dikkati çekerek, “İran, günümüzde bölgedeki gelişmelerde rol oynayan güçlü ve etkili bir ülke.
Devrimden önce Muhammed Rıza kendisini İran Şahı olarak biliyordu. O, diktatör biriydi ve despot devletiyle İran halkını kendi dini ve tarihinden uzak tutuyordu. İran Şahı ABD’ye uyuyor ve ülkenin petrolünü onlara veriyordu” dedi.
Nasrullah, “Devrimden önce İran’da 60 bin Amerikalı askeri danışman vardı. Bunların hepsi Amerika ve ırkçı İsrail’e hizmet ederek onlara bedava petrol veriyorlardı. Ama büyük bir din alimi, cesur ve eşsiz bir lider olan İmam Humeyni bu denklemleri değiştirdi” değerlendirmesini yaptı.
İslam Devrimi zaferinden sonra Amerika ve ırkçı İsrail’in İran’dan kovulduğunu belirten Hizbullah lideri, “İran şimdi dünyanın en bağımsız ülkelerinden biridir. İran, ne batı ne doğu ne kuzey ne de güneye bağımlıdır. Bu İran’ın elde ettiği önemli bir kazanım. İran’da bütün dini azınlıklar barış ve huzur içinde yaşıyor” diye konuştu.
Nasrullah açıklamasında ayrıca, İran'a yönelik bir saldırı ve savaş durumunda tek başına kalmayacağının bilinmesi gerektiğini bildirdi.
Gizli Şirkten Kurtulma Yolları
Bilmek gerekir ki iki çeşit şirk vardır.
1. İnançta şirk
2. Amelde şirk
Affedilmeyen şirk çeşidi, inançta şirke düşmektir. Zira inançta şirke düşmek, yaratılış düzeninde Allaha ortak koşmak anlamına gelir. Şirkin bu boyutuna, görünen veya aşikâr olan şirk'te denir. Müşriklerin içine düşmüş olduğu şirk, bu guruptan sayılır.
Amelde şirke gelince, bazı Müslümanlar amel ve niyet gibi yaşantılarının farklı boyutlarda şirke düşebilirler. Şirkin bu kısmı Allah tarafından affedilebilecek türdendir. Gizli şirke bulaşmış insan hemen tövbe etmeli ve ihlâslı bir şekilde Allaha yönelmelidir. Bu yönelişin sonucunda insan hem cennetin derecelerinden hak kazanır hem de kendisini cehennem ateşinden kurtarmış olur.
Şirk olma noktasında gizli şirk ile aşikâr olan şirk arasında hiç fark yoktur. Şirkin bütün kısımlarında ( zatta, sıfatta, fiillerde, ibadette ) hem gizli ve hem de aşikâr şirk görülebilir.
Hz. Resulullah (s.a.a) buyuruyor:
Şirk karanlık bir gecede düz bir kayanın üzerinde hareket eden karıncadan daha gizlidir. İnsanın en küçük zulmü sevmesi ve o zulme razı olması veya adalete karşı gelmesi en küçük şirk olarak hesap edilir. Acaba dinin kendisi sadece Allah için sevmek ve Allah için düşman olmak demek değil midir? (1)
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: Deki eğer Allah'ı seviyor iseniz, beni takip ediniz, bana uyunuz ki Allah ta sizleri sevsin.
Örneğin günahı ele alırsak;
Günahın kendisi, mevki, makam, para ve şöhret düşkünlüğü vb. bunların hepsi gizli şirkin örneklerindendir. Her günah aslındabir nevi ilahlık iddiasında bulunmaktır. Günah işleyen kişi aslında bu işin Allah tarafından yasaklandığını bildiği halde kendi nefsine teslim olarak, kendi sözünü Allahın emrine tercih etmiş sayılır. Sonuç olarak bu eğilime insan kendi sözünü Allahın emrinden üstün kabul etmiştir denir.
Amelde şirke düşmenin en önemli sebebi, teorideki tevhit inancında gevşek ve ilgisiz davranmaktır. Amelde ki bu şirkten kurtulmanın en sağlam yolu ise insanın teorideki tevhit inancını artırması ve güçlendirmesidir.
Allah ve peygamber ve bu iki makamdan özel izinli insanlar dışındaki, insanlara tabi olmak insanı gizli şirke sürükler. Zira bütün fırka kurucularının kendileri masum olmadıkları için müşrik ve gizli şirke düşmüş insanlardır. Rivayette şöyle nakledilmiştir;
Her kim söylenen söze kulak verirse ( ona itaat ederse) ona tabi olmuştur. Sonuç olarak sözü söyleyen eğer hak söylemiş ise hakka tabi olmuştur ve eğer söylenen söz batıl ise batıla kul olmuştur.
Ve yine rivayette riya gizli şirk olarak tabir edilmiştir. İmam Sadık (a.s) buyurdu ki:
Riya ve gösteriş bir ağaçtır ki meyveleri sadece gizli şirkten ibarettir. Bu ağacın aslı ve kökü nifaktan oluşmuştur. (sefine tul bihar C.1)
Sonuç olarak Allahın emir sahibi karar kılmadığı birisine tabi olmak, riya ve günah gizli şirktir. Mal, makam sevgisi ve aile ve çocuklar… Eğer bunlar Allah için ve İslam çerçevesi ölçülerinde olmaz ise gizli şirkten sayılır. Çünkü Allah Teâlâ kendisine düşman olan hatta kendi ailenizden biri olsa bile onu kendinize dost edinmeyin diye buyurmuştur. Ama eğer insan dünya malı ve makamı İslami buyrukları ihya etmek ve insanlara hizmet için talep eder ve bu yönde kullanıra bu şirk değil tam aksine ibadettir.
Hem inanç hem de amel alanında görülebilen gizli şirk, ekseriyette amel aşamasında daha çok müşahede edilir. Bu nedenle İslam'a göre dünyaya aşırı bağlılık, makam sevgisi, heva ve heveslere düşkünlük ve riya gizli şirk türlerinden sayılmaktadır. Kuran-ı kerim bu konuyu çok güzel bir şekilde beyan etmektedir.
Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın? (Furkan 43)
İnsanın hayatta karşılaştığı zorluklar karşısında kendine olan aşırı özgüveni ve bu özgüvenden doğabilecek “bağımsız güç” inancı veya zalim karşısında susup ona teslim olmak gizli şirk için verilebilecek diğer örneklerdendir.
Gizli şirkten kurtulma yolu
Her şeyden önce gizli şirkten kurtulmanın ilk yolu tevhit ilmi ve kısımları hakkında geniş bilgiye sahip olmaktır. Çünkü ilim olmadan hasta olan kalp iyileştirilemez.
İkinci çözüm yolu ise gizli şirkin sınırlarını öğrenip tanıdıktan sonra ameldebu tuzaktan uzak durmaktır. Bu uzak duruş nefis tezkiyesi olmadan mümkün olmaz.
Nefis tezkiyesi ve sabır, gizli şirkten kurtulmak için gereken ve bir bütün halinde uygulandığında fayda sağlayacak en etkili ilaçtır. Bu konuda bazı büyük düşünürler şöyle buyurmuşlardır:
Ölüm anına kadar gizli şirkle mücadele etmek gerekir. Zira kul hangi makamda olursa olsun bu ayetin muhatabı olmuş olur.
Ey inananlar, inanın Allah'a ve Peygamberine…(Nisa 136)
Peygamberlerin tevhide davet noktasında özellikle vurguladıkları, üzerinde ısrarla durdukları konu, Allahın birliğine inanarak gizli ve aleni şirkten temizlenmek olmuştur. Bütün dini emirlerinin merkezinde bu davet ve yasaklama yatmaktadır. İnsanın kul olması, kendini yetiştirmesi ve tevhit makamında belirli bir dereceye ulaşması bunun içindir. Günahtan kurtulma yolları, kendini yetiştirmek ve nefis tezkiyesidir. Ayrıca günahlar için tövbe etmek gizli şirkten kurtulma sebeplerinden sayılmaktadır.
Daha önce de değindiğimiz gibi makam, para ve şahsiyet düşkünlüğü gizli şirkin kıstaslarıdır. Aslında her günah bir nevi rab iddiasında bulunmaktır. Çünkü insan günah işlediği zaman yaptığı fiilin Allah tarafından yasakladığını biliyor ve kendi isteklerini Allahın emirlerinden üstün görerek kendi iradesini Allahın iradesine tercih ediyor.
Dikkat edilmesi gereken diğer bir noktada her amel ve fiilin, düşüncemizin eseri olduğu gerçeğidir. Tevhit konusunda insan, gerçek ve doğru inançlara sahip olmazsa dünyanın sahte görüşlerine tabii olur. Kâinatta ki tek mutlak güç ve kudret sahibinin sadece Allah olduğuna, en küçük hareketin dahi onun izni olmadan vuku bulmayacağına inanıldığı vakit, gizli şirk tehlikesi ortadan kalkar.
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır:
“ Tevhidin kemali ihlâslı olmaktır.” (Nehc-u Belaga)
İnsan ihlâs ile amel ederse teorideki tevhidin kemaline ulaşmış olur. Hz. Ali (a.s) bir başka yerde şöyle buyurmaktadır:
“Eğer insan gerçekten Allahın azametini tasavvur edebilse, ondan ayrı olanların varlıkların ne kadar çok hakir olduğunu görecektir. Hatta bu şanı derk edenler ve anlayanlar Allaha ortak koşma yanılgısına dahi düşmeyeceklerdir.”
Sonuç:
Amelde gizli şirke düşmenin en önemli sebebi teorideki tevhit inancındaki yanılgı ve yanlış inanışlardır. İnsan için en büyük tehlike olan gizli şirkten kurtulmanın tek yolu ise teorideki tevhit inancını sağlamlaştırmasıdır.
İlave olarak büyük İslam âlimleri, ahlak kitaplarında gizli şirk ve bu şirkin kalelerini yıkmak için yapılması gerekenleri detaylı bir şekilde ele almışlardır. Özellikle merhum İmam Humeyni'nin” Kırk Hadis Şerhi” ve Molla Ahmet Neragi'nin “Mirac-us Saadet” kitapları müracaat edilecek değerli eserlerdendir.
Ayetullah Cevadi Amuli
[1] Vesaili Şia c16 s25
ehlader
İktidar-40 fuarında Sipahilerin İHA’ları görücüye çıktı
Tahran’da başlayan İktidar-40 adlı askeri fuarda Sipahiler Ordusu’nun en yeni askeri İHA’la görücüye çıktı.
İSK’nın son askeri ve savunma kazanımlarının sergilendiği İktidar-40 fuarı bu sabah Tahran’da açılış yaptı.
Fuarda Sipahiler Ordusu’nun Şahit-129, Muhacir-6 ve Simurg İHA’ları ziyaretçilerin ilgisine sunuldu.
Şahit-129 İHA’sı Sipahiler Ordusu’nun 2 bin km menzilli İHA’larından biri olup 24 saat boyunca yakıt ikmaline ihtiyaç duymaksızın göre yapabiliyor.
Fuarda Sipahiler Ordusu’nun en çok ilgi çek
Batının Planlarına Güvenmeyin
İmam Hamanei, Bilişsel Bilimler ve Teknoloji Araştırma Merkezi görevlilerinin ve bilim adamlarının çabalarını ve bilimsel başarılarını takdir ederek şunları söyledi: "İnsanlığın bilimsel gelişimi ve yaratılış dünyasının garip düzeninin ve şaşırtıcı karmaşıklığının daha çok tanınması için yeni vanaların açılması, insanı ilahi bilgiye daha da yaklaştırdığı için şükür gerektirir."
İmam Hamanei, "Bu ilim vanalarından ve yaratıcı tarafından insanlığa açılan bilimlerden her biri, insan yaşamındaki muazzam ve yeni dönüşümlerin temelidir, böylece onunla ilişkili yeni bilgi ve teknolojilerin gerisinde kalan herhangi bir milletin, geri kalmışlık, zelil olma ve güçler tarafından sömürülmeden başka bir kaderi olmayacaktır." diye hatırlattı.
İmam Hamanei sözlerine şunları ekledi: "Bilim ve bilimsel ilerleme konusundaki tekrarlanan vurgunun nedeni bu konudur, bilim adamları, araştırmacılar ve bilim ve araştırma merkezleri, ülkenin özellikle yeni bilim alanlarındaki bilimsel hareketini hızlandırmaya devam etmelidir."
İmam Ali Hamanei, “Ülkenin bilim alanındaki hareketinin ivmesi yavaşlamadan zirveye ulaşana dek korunup takviye edilmelidir.” ifadelerinde bulundu.
Bu konuda araştırmacılara iki tavsiyede bulunan İmam Hamanei sözlerini şöyle sürdürdü: "Birincisi şu ki bilimsel kalkınma için Batı’nın tüm kabiliyetlerini kullanın ve bu konuda çıraklık yapmaktan asla kaçınmayın, zira biz çıraklık yapmaktan değil her daim çırak kalmaktan nefret ediyoruz."
İmam Hamanei ikinci tavsiyesini ise şöyle açıkladı: "Batı’nın planlarına ve tavsiyelerine asla güvenmeyin ve onlara her zaman tereddütle bakın. Halihazırda bilim alanında en büyük gelişmelere ulaşan Batı, tarih boyunca milletlere karşı en büyük cinayetleri de işlemiştir."
İmam Hamanei, tarihsel örneklere atıfta bulunarak çok zor şartlarda, büyük bilimsel vakıfların temelini atmış bazı ülkelere de değindi.
Son olarak, önceliklerin ve hedeflerin belirlenmesini tavsiye etti ve "Bilişsel bilimin tüm alanlarında önce hedefler belirlenmeli, sonra tasarım ve proje tanımlanmalı ve araştırmacı ve bilim adamının ihtiyarında olmalıdır." dedi.
Hz. Fatıma'nın (s.a) Makamı
Fatıma (s.a) cennet ehli kadınların en üstünüdür...
Hz. Zehra'nın fazileti hakkında Resulullah'tan (s.a.a) nakledilen rivayet ve hadisler: Eğer gerçekten de bu nurlu cevher ve fazilet örneği Fatıma (a.s) hakkında mevcut olan sahih ve sarih hadislerin tümünü nakletmek istesek bu küçük makaleye sığdıramayız. Ama on iki hadisi nakletmekle yetiniyoruz.
1. Hadis
Peygamber şöyle buyurmuştur: Cennet ehli kadınların en faziletlisi Hüveylid kızı Hatice, Muhammed'in kızı Fatıma, Muzahim'in kızı ve Firavun'un eşi Asiye ve İmran'ın kızı Meryem'dir. Ehl-i Sünnet'in hadis erbabı ve ravilerinden bir çoğu bu hadisi nakletmişlerdir ki hepsinin adını zikretmek mümkün olmadığından onlardan sadece Ahmed b. Hanbel[1] Ebu Davud, [2] Kasım b. Muhammed[3] gibi meşhur şahsiyetlerin adını vermekle yetiniyoruz.
2. Hadis
Resulullah şöyle buyuruyor: Dünya kadınlarının en hayırlısı dört tanedir: Meryem binti İmran, Asiye binti Mezahim, Hadice biti Hüveylid ve Fatıma binti Muhammed (s.a.a) Bu hadisi, Dünya kadınlarının en hayırlısı cümlesiyle Ehl-i Sünnet'in Ebu Davud ve Abdulvaris b. Süfyan gibi bir çok muteber muhaddisleri, Enes ve Ebu Hureyre'den nakletmişlerdir. [4]
3. Hadis
Peygamber şöyle buyuruyor: Sana dünya kadınlarından Meryem binti İmran, Hatice binti Huveylid, Fatıma binti Muhammed ve Asiye yeter. Bu beyanda da bu dört kadın beşeriyet dünyasının dört örnek şahsiyeti olarak zikredilmiştir. Ehl-i Sünnet alimlerinden bazıları da bu hadisi aynı ibaretler ile nakletmişlerdir. Tirmizi, [5] Ebu Davud ve Şabi, [6] de bu kimselerdendir. Bu üç rivayet ve benzeri rivayetler açık bir şekilde bu faziletli ve iffetli dört kadının, insanlık dünyasının tüm kadınlarından daha üstün ve değerli olduklarına delalet ediyor. Ama bu dördünden hangisinin diğerlerinden daha faziletli ve üstün olduğu beyan edilmemiştir.
Ama Peygamber'in Ehl-i Beytu ve tahir imamlardan nakledilen birçok rivayetler ve mütevatir hadislerden, Peygamber'in (s.a.a) kızı Fatıma'nın onların en faziletlisi olduğu anlaşılmaktadır. Bu rivayetler sarih ve açık olup tevil ve tevcih edilir bir yanı da yoktur. Eğer bu hadis ve rivayetler de olmasaydı, bu büyük kadının üstünlük ve fazileti hakkında onun peygamberlerin en büyüğü olan Hz.Muhammed'in (s.a.a) bedeninin bir parçası olması yeterliydi. Tüm alemde Resulullah'ın eşi ve benzeri olmadığı gibi, dünya kadınları arasında da Hz. Fatıma'nın (a.s) eşi ve benzeri yoktur.
Hz. Fatıma'nın dünya kadınlarının en üstünü ve değerlisi olduğu hususunu Ehl-i Sünnet'in birçok-büyük alimleri de kabul etmişler, birçok araştırmacıları da bunu açıkça beyan etmişlerdir. Bazı araştırmacı alimleri de onların görüşlerini nakletmiştir. Mesela Ehl-i Sünnet'in çağdaş alimlerinden olan Nebhani şöyle diyor: Birçok araştırmacı alimler, Fatıma'nın (a.s) dünya kadınlarının (hatta Hz. Meryem'de dahil) en üstün ve faziletlisi olduğunu söylemişlerdir. Bu alimler arasında Taki Sebeki Celaluddin-i Suyuti, Bedri Zerkeşi ve Taki Mükrizi gibi kimseler de vardır. Sebeki'den bu hususta bir soru sorulunca şöyle demektedir: Biz peygamberin kızı Fatıma'nın en faziletli kadın olduğuna inanıyoruz. İbn-i Ebi Davud'dan da bu hususta bir soru surulunca şöyle dedi: Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Fatıma benim bir parçamdır. Gerçekten de Fatıma eşsiz ve benzeri olmayan biridir.
Manevi de birçok eski ve yeni alimlerden bu konuyu nakletmektedir.
4. Hadis
Sadece Ebu Davud'un İbn-i Abbas'tan naklettiği bir hadiste peygamber güya şöyle buyurmaktadır: Meryem binti İmran'dan sonra cennet ehli kadınların efendisi Fatıma binti Muhammed, Hatice ve Asiye'dir. [7] Bu hadis de bu dört kadınındünya kadınlarının en üstünü olduğunu delalet etmektedir. Ama zahiren Meryem'in Fatıma'dan daha faziletli olduğu istifade edilmektedir. Ama hem sayıları daha çok, hem senedleri daha sağlam ve sahih ve hem de delalet sağlam ve sahih ve vazih olan birçok hadisler bu hadisin tam tersi bir manaya delalet etmektedir. Yani Hz. Zehra'nın Meryem'den de üstün olduğunu beyan etmektedir. O halde bu hadisi terkedip bir kenara bırakmak zorundayız. Üstelik bu hadis şia alimleri tarafından da kabul görmemiş ve nakledilmemiştir.
5. Hadis
Buhari, Müslim, Tirmizi, Ahmed b. Hanbel, El-Cem Beynes Sahiheyn ve El Cem beynes Sihahis kitablarının yazarları, İbn Abdulbir, Muhemmed b. Sa'd ve benzeri kimseler Musa, Ebu Avane, Furas, Amir, Mesruk gibi ravilerin vasıtasıyla Aişe'den şöyle nakletmektedirler. [8] Peygamber bir gün hastalanmıştı, ben de peygamberin diğer hanımlarıyla birlikte O'nun huzurunda idik. Aniden Fatıma içeri girdi. O aynı babası gibi yürüyor ve babası gibi adım atıyordu. Peygamber aziz kızını görünce çok sevinde ve şöyle buyurdu: Aferin kızım! Daha sonra da kızını yanına oturttu ve kulağına yavaş bir şekilde birşeyler söyledi. Hz. Zehra aniden hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Peygamber kızını mahzun ve ağlar görünce yine yavaşça kulağına birşeyler söyledi. Fatıma (a.s) bu defa da sevindi ve çok tatlı bir şekilde gülümsedi. Peygamber'in hanımlarından sadece ben ona dedim: Bizim içimizden seni kendisine sır ehli seçmiş ve sen de ağlıyorsun. Aişe diyor ki, Peygamber kalkınca ben Fatıma'ya bunun sırrını sordum. Ama o şöyle buyurdu: Asla! Resulullah'ın sırrını hiç kimseye ifşa etmem. Resulullah vefat ettikten sonra Benim senin üzerine olan hakkım için şimdi o günkü hadiseyi izah et dedim. Hz. Fatıma şöyle buyurdu: Evet şimdi söyleyeceğim. Ben babamın ilk sözlerine ağladım. Babam şöyle buyurdu: Cebrail her yıl bir defa beni ziyarete gelirdi. Ama bu yıl iki defa ziyaret etti. Bu da benim ecelimin yaklaştığını gösteriyor. Takvalı ol ve daima sabırlı olmaya çalış.
Ben senin için en iyi ibret aynasıyım. Bu sözleri duyunca gördüğün gibi şiddetli bir şekilde ağladım. Babam benim üzüldüğümü görünce şöyle buyurdu: Ey Fatıma, acaba mümin kadınların (veya İslam ümmetinin kadınlarının) en üstünü olmak istemez misin? İbn-i Hacer İsabet adlı kitabında ve birçok muhaddisler ise Dünya kadınlarının en üstünü diye nakletmişlerdir. Velhasıl bu yüzde yüz sahih olan hadis, bu büyük kadının fazilet ve üstünlüğüne delalet etmektedir. İbn-i Sad (Tabakat'ta)e benzeri kimselerde bu hadisi Ümmü Seleme'den Cennet ehli kadınların en üstünü şeklinde nakletmişlerdir. [9] Hakeza Aişe'nin Hz. Peygamber'in vefatına dek Hz. Fatıma'dan bu olayın sırrını sormadığı yer almıştır.
6. Hadis
Hz. Zehra biraz rahatsızlanınca peygamber (s.a.a) kızını ziyaret etti, ona kızım nasılsın? diye buyurdu. Hz. Fatıma, Hastayım, yiyecek hiçbir şeyimizin olmayışı beni daha fazla rahatsız erdiyor dedi. Resulullah, Dünya kadınlarının en üstünü olmak istemez misin? diye buyurdu. Hz. Fatıma: Babacığım acaba bu makam Meryem binti İmran'a mahsus değil midir? diye sordu. Resulullah, O kendi zamanındaki kadınların en üstünüydü. Bu arısda ise dünya kadınlarının en üstünü sensin. Allah'a andolsun seni öyle biriyle evlendirdim ki, hem dünyada ve hem de ahirette büyüktür. Bu hadisi rivayet hafızları ve rivayetleri senedleriyle birlikte kaydeden kimseler (Abdulbir İstiab kitabında ve diğerleri) nakletmişlerdir.
7. Hadis
İbn-i Hacer Sevaik adlı kitabında şöyle yazmaktadır: Ahmed b. Hanbel, Tirmizi, Nizai ve İbn-i Habbân gibi birçok Ehl-i Sünnet alimleri Huzeyfe'den peygamberin kendisine şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Acaba bana şu anda arız olan şu haleti görüyor musun? Şu ana kadar yeryüzüne inmemiş olan bir melek Allah'tan izin aldı ve bana nazil oldu, selam verdikten sonra bana Hasan ve Hüseyin'in cennet gençlerinin efendisi ve Fatıma'nın da cennet ehli kadınların en üstünü olduğunu müjde verdi. İbn-i Habban ve diğerleri de Ebu Hureyre'den peygamber'in şöyle buyurduğunu nakletmektedirler: Şu ana kadar beni ziyaret etmemiş olan bir gök meleği, Allah'tan izin alarak beni ziyarete geldi ve bana Fatıma'nın İslam ümmetinin kadınlarının en büyüğü olduğunu müjde verdi. [10]
8. Hadis
Abdurrahman b. Ebi Naim [11] ri rivayet ve hadis hafızları da Ebu Said el-Hudri'den Peygamber'in şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Fatıma cennet ehli kadınların en üstünüdür.
9. Hadis
Buhari ve Müslim Müsevver'den peygamber'in minberin üzerinde şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: Fatıma benim bir parçamdır. Ona eziyet eden bana eziyet eder ve ona hoş gelmeyen bana da hoş gelmez. [12] Nebhani de Buhari'den Peygamber'in (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: Fatıma benim bir parçamdır. Onu gazaplandıran şey beni de gazablandırır. Diğer bir rivayette, Onu gazablandıran kimse beni gazablandırmıştır yer almıştır. Cami-üs Sagir adlı kitapta ise şu ibaret ile nakledilmiştir: Fatıma benim bir parçamdır. Onu üzen beni üzer ve onu sevindiren beni sevindirir.
İbn-i Kuteybe El-İmame ves Siyase adlı kitabının evvelinde tasrih etmektedir ki büyük İslam kadını Hz. Fatıma, Ömer ve Ebu Bekir'e şöyle buyurmuştur: Allah için söyleyin peygamber'in şöyle buyurduğunu duymadınız mı?: Fatıma kimden razı olursa ben de ondan razıyım. Fatıma kinden razı olmazsa ben de razı değilim. Onu seven beni sevmiştir. Onu sevindiren beni sevindirmiştir. Onu gazablandıran ise beni gazablandırmıştır. Ömer ve Ebu Bekir Evet, duyduk dediler. Bu hadis İslam önderleri ve tahir imamlardan mütevatir bir şekilde nakledilmiştir. Başka bir rivayet olmasaydı bile Fatıma'nın tüm dünya kadınlarından üstün olduğuna bu bir tek rivayet yeterdi de artardı bile.
Acaba müslümanlar arasında böyle bir makamı olan var mıdır? Resulullah kimin hakkında böyle sözler söylemiştir. Zımnen bu cümlelerden Hz. Fatıma'nın (a.s) masum olduğu da istifade edilmektedir. Zira bu cümleler Hz. Fatıma'nın boş yere gazaplanmadığını, sevinmediğini ve razı olmadığını beyan etmektedir. Nitekim Peygamber de böyle idi. Peygamber (s.a.a) için bu muhtelif haler, heva ve heves üzere vücuda gelmediği gibi Fatıma (a.s) için de sözkonusu değildir. Var olan her şey Allah içindir. Zira eğer Fatıma (a.s) gazablanırsa Peygamber (s.a.a) gazablanmış ve eğer Fatıma sevinirse Peygamber sevinmiştir. Peygamber için kesin ve sabit olan ismet makamı da bundan başka birşey değildir.
10. Hadis
İbn-i Ebi Asım[13] Hz. Ali'den Peygamber'in (s.a.a) Fatıma'ya şöyle buyurduğunu nakletmektedir: Allah senin gazabın için gazablanır ve rızan için de razı olur. Taberani[14] ve diğerleri de bu hadisi hasen senediyle nakletmişlerdir. Bu hadis de 9. hadis gibi Hz. Fatıma'nın (a.s) masumiyetine ve fazilette üstünlüğüne delalet etmektedir.
11. Hadis
Ahmed b. Hanbel gibi bazı ünlü muhaddisler Ebu Hureyre'den nakletmişlerdir ki[15] Peygamber-i Ekrem (s.a.a) Ali, Hasan, Hüseyin ve Fatıma'ya bakarak şöyle buyurmuştur: Ben sizinle savaşan kimselerle savaşır ve sizinle barışan kimselerle de barışırım. Tirmizi[16] Zeyd b. Erkam tarikiyle bu hadisi (Elbette az bir farklılıkla) nakletmektedir. Bu hadis de önceki (iki) hadis gibi Hz. Fatıma'nın ismet makamına delalet etmektedir. Şu farkla ki bu hadis Ehl-i Beyt ile savaşan kimselerin küfür üzere olduğunu da beyan etmektedir.
12. Hadis
Muhaddislerden bir çoğu Abdurrahman Ezrak'tan Emir-el Müminin Ali (a.s)'ın şöyle buyurduğunu nakletmektedir: Birgün yatmış idim ki aniden Resulullah odama girdi. Bu esnada oğlum Hasan ya Hüseyin susadığını söylüyor ve su istiyordu. Resulullah çoktan beri sütü azalan (veya kurumuş) bir koyunu sağdı. Diğer oğlum Hasan Resulullah'ın yanına gitti. Ama hazret onu tutup bir köşeye oturttu. Fatıma bu durumu görünce, Babacığım sen Hüseyin'i daha çok mu seviyorsun? Ona süt verdin ama Hasan'a vermedin! diye sordu. Peygamber şöyle cevab verdi: Hüseyin daha önce susadığını söyledi ve ben de önce onun susuzluğunu giderdim. Daha sonra şöyle buyurdu: Ben, sen, bu çocuklar ve orada yatan (Ali) kıyamette bir yerdi olacağız. [17]
Bu makam ve mevkiye nail olan bu büyük İslam kadınına selat -u selam olsun. Tüm geçmişler ve gelecekler bu yüce makam karşısında saygı ile eğilmeli, ihtiram göstermelidir. Bu Allah'ın istediği kimselere verdiği bir fazlı ve ihsanıdır. Şüphesiz ki Allah büyük bir ihsan sahibidir. Makalenin sonunda da Hz. Fatıma'nın fazilet ve şahsiyeti hususunda Aişe'den nakledilen bir rivayeti aktaralım. Taberani Peygamber'in hanımı Aişe'nin şöyle dediğini naklediyor: Fatıma'dan (babası dışında) daha faziletli birini görmedim. [18]
(Buhari ve Müslim'e göre hadisin senedi sahihdir. Hasıl ki İbn-i Hacer El-İsabe ve Nebhani Eş-Şeref-ul Muebbed kitabı s. 59 sonlarında bunu açıklamışlar.) İbn-i Abdulbir de İbn-i Ebi Umeyr'den söyle naklediyor: Aişe'nin yanına vararak ona şöyle sordum: Peygamber (s.a.a) nezdinde insanların en sevglii olanı kimdi? Aişe, Fatıma idi diye cevap verdi. Ben, Erkeklerden en sevgili olanı kimdi? diye sordum. Eşi Ali idi. [19] diye cevab verdi.
Bureyde de şöyle diyor: Peygamber nezdinde insanların en sevgili olanı kadınlardan Fatıma (a.s) erkeklerden ise Ali (a.s) idi. Yine Aişe şöyle diyor: Fatıma'nın evlatları dışında hiç kimsenin, Fatıma gibi sarih bir lehçe ile konuştuğunu görmedim. Bu hadisi de Abdulbir İstiab kitabında nakletmiştir. Evvelde de, sonra da hamd Allah'a mahsustur. Allah'ın selat-u selamı Muhammed'e (s.a.a) ve aline olsun.
-
[1]Ahmed b. Hanbel Mesned kitabında (1. cüz, s. 293) İbn-i Abbas'tan naklediyor.
[2]- Ebu Davud da İstiab (Hz. Hatice'nin şerh-i halinde) adlı kitabında
[3]- Kasım b. Muhammed de İstiab (Hz. Zehra'nın şerh-i halinde) adlı kitabında nakletmişlerdir.
[4]- Ebu Davud bu hadisi İstiab adlı kitabında Hz. Hatice'nin şerh-i halinde) Enes'ten nakletmiştir. abdulvaris de İstiam (Hz. Hatice ve Zehra'nın şerh-i halinde) adlı kitabında Hureyre'ye istinaden nakletmiştir.
[5]- Nebehani'nin Erbain kitabında (s. 220) Tirmizi'nin Enes'ten naklettiğini yazmıştır. Serrac da yanı şahıstan rivayet etmiştir. (Nitekim İstiab -Hz. Zehra'nın şerh-i hali adlı kitapta yer almıştır.)
[6]- İstiab, Hz. Hatice'nin şerh-i halinde yanı kitapta Zehra'nın şerh-i halinde Ebu Davud ve Şa'bi de Cabir'den nakletmiştir.
[7]- İstiab'dan naklen Hz. Hatice'nin (a.s) şerhi halinde
[8]- Buhari Sahinide 4. cilt s. 64 Melihiyye baskısı, yıl 1332 ve Müslim Sahihinde, 2 Cüz, Hz. Fatıma'nın faziletleri bölümü çeşitli senedlerle Aişe'den nakletmiştir. Ahmed b. Hanbel müsnedinde 6. cüz, s. 282, Abdulbir istiab'ında (Hz. Zehra'nın şerhi halinde) Muhammed b. Sad da Hz. Zehra'nın şerh-i halinde, Tabakat kitabının 8. cüzünden yine tabakatın 2. clidi Peygamber'in hastalığında buyurduğu hadisler bölümünde nakletmiştir.
[9]- Ebu Ya'lide Hz. Zehra'nın şehr-i halinde ve birçok muhaddislerde Ümmü Seleme'den nakletmiştir.
[10]- Şeref-ul Muebbed (Hz. Zehra'nın şerh-i halinde) adlı kitapta da yer almıştır.
[11]- Nitekim İstiab, Sade vb. kitaplarda Zehra (a.s)'ın şerh-i halinde yer almıştır.
[12]- Buhari ve Müslim kendi sahihlerinde nakletmişlerdir. Esabe vb. kitaplarda da yer almışlardır.
[13]- Esabe kitabında.
[14]- Şeref-ul Muebbed ve benzerleri (Fatıma'nın şerh-i halinde).
[15]- Musned-i İbn-i Hanbel 2. cüz, s. 442
[16]- Tirmizi şu ibaretlerle nakletmiştir: Onlarla savaşanlarla savaşır, barışanlarla barışırım.
[17]- Müsned-i Ahmed, s. 101, 1. cüz.
[18]- Mucem-ul Evset / İbn-i Hacer Esabe kitabında ve Hebehani de Şeref-ul Muebbed adlı kitabında (s. 58), Sahih-i Buhari ve Müslim'den nakletmektedir.
[19]- İstiab kitabı (Zehra (a.s)'ın şerh-i halinde).
Seyyid Nasrallah’ın röportajında, bölgenin yol haritasını çizen yedi nokta
Gelecek aşamanın yol haritasını çizen Seyyid Nasrallah, bölgede yaşanan, yaşanmaya devam eden ve önümüzdeki günlerde yaşanabilecek olaylar hakkında stratejik analizlerde bulundu. Değerlendirmesini, ilk defa gün yüzüne çıkan muazzam derecede önemli bilgilere dayandırdı.
İsrail medyası, müritleri ve bazı Arap kanalları tarafından yayılan söylenti kampanyaları yüzünden, pek çok insan Seyyid Hasan Nasrallah'ın Cumartesi günü el-Meyadin televizyon kanalına verdiği röportaj sırasında solgun, bitkin, doktorlar ile çevrelenmiş, hasta yatağında ya da tekerlekli sandalyede ekranlarda görüneceğini zannediyordu. Ne var ki, bu görüntüyü umanlar, büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Çünkü kendisini görmeyi bekleyen on milyonlarca izleyicinin karşısına, her zamanki gibi konuşan, keskin zekâlı, temiz düşünceli ve gülümseyen bir adam çıktı. Gelecek aşamanın yol haritasını çizen Seyyid Nasrallah, bölgede yaşanan, yaşanmaya devam eden ve önümüzdeki günlerde yaşanabilecek olaylar hakkında stratejik analizlerde bulundu. Değerlendirmesini, ilk defa gün yüzüne çıkan muazzam derecede önemli bilgilere dayandırdı.
Seyyid Nasrallah, bu konuşmasında sadece Direniş'in değil psikolojik savaşın da “efendisi” olduğunu kanıtladı. İsraillilerin kalbinde yayılan korkuyu arttıran Seyyid Nasrallah, kendilerini aldatan ve seçimle ilgili, ya da yolsuzluk gibi kişisel nedenlerden dolayı, ağır bir felakete mal olabilecek bir askeri maceraya girmeye hazırlanan Başbakanları Benyamin Netanyahu'ya karşı, Siyonist toplumu ayaklandırdı. Bundan dolayı Netanyahu, İsrail Ordusunun “ölümcül” askeri gücüne karşı uyarıda bulunarak, Hasan Nasrallah'ın yarışta öne geçiren darbesini gölgelemeye çalıştı. Ne var ki onun değer görmeyen uyarıları, İsrailli yerleşimcilerin korkusuna korku katmaktan başka hiçbir işe yaramadı. Çünkü 2006 yılında Direniş'e karşı girdiği son savaşı ve geçtiğimiz ay Filistin'de düzenlediği saldırısında Gazze Şeridi'nin kahramanları karşısında, bu ölümcül gücün balon gibi sahte bir güç olduğu gün yüzüne çıktı. İşgal edilmiş Filistin'in Askalan bölgesine düşen bir füze sonucu Netanyahu'nun Mısır'dan yardım istemeye gitmesi ve jet hızıyla (48 saat) ateşkes ilan etmesi de bunun göstergelerindendir.
***
Seyyid Nasrallah'ın röportajında dile getirdiği ifadeleri, tünellerden bahsetmesi, Lübnan sınırına örülen İsrail duvarı ve Lübnan'ın iç durumu gibi stratejik önemi açısından sınıflandırılabilir. Ancak açıklamada bizim, İsraillilerin ve Arap müttefiklerinin en çok dikkatini çeken birkaç kilit noktayı başlıklar haline değerlendirdik:
Birincisi: Bahsi geçen röportajda Hizbullah'ın, İsrail'e ait askeri ve sivil hedeflerin yanı sıra, elektrik ve su istasyonlarını, Hayfa'daki Amonyak depolarını ve Dimona'daki nükleer reaktörlere kadar vurma kapasitesine sahip “hassas” füzelere “yeterli” miktarda sahip olduğu, Hasan Nasrallah tarafından vurgulandı.
İkincisi: Hizbullah lideri bu açıklamada ilk defa, el-Celile'ye baskın ve kurtarma operasyonunun devam ettiğini, bu operasyonun Direniş'in stratejilerinin önemli bir parçası olduğunu ve bu saldırının Netanyahu'nun istihbarat organlarının iddia ettiği gibi sadece dört tünel üzerinden olmayacağı, aksine tüm sınırlar üzerinden gerçekleşeceğini açık ve net bir şekilde dile getirdi.
Üçüncüsü: Tüm işgal edilmiş Filistin topraklarının, gelecek savaşın sahası olacağı ve Direniş füzelerinin başta Tel Aviv olmak üzere tüm şehirleri vuracağı, Seyyid Nasrallah tarafından vurgulandı.
Dördüncüsü: Nasrallah açıklamasında, bu savaşın kıvılcımlarının, Netanyahu'nun Suriye'de ve Gazze Şeridi'ndeki hataları yüzünden alevlendiğini, İsraillilerin de herhangi bir saldırının bedelinin yüksek olacağından dolayı bu politikalarından büyük pişmanlık duyacağına dair Netanyahu'yu uyardığını ifade etti.
Beşincisi: Seyyid Nasrallah, İsrail'in Suriye'ye düzenlediği saldırılarına karşın, Tel Aviv'i vurmak gibi çeşitli yollarla misilleme kararının, Suriye ve Direniş Ekseni tarafından, her an alınabileceğine dikkat çekti. Direniş Ekseni'nin geçmişte iç işlerine öncelik verdiğini, ancak bugün İsrail'in saldırılarına doğrudan cevap verebilmek için, daha güçlü bir pozisyona sahip olduğunu ifade eden Hasan Nasrallah, diğer bir deyiş ile cevap vermeksizin direnme zamanının geride kaldığını söyledi.
Altıncısı: Yüzyılın anlaşmasının dondurulduğunu, çünkü önemini yitirdiğini belirten Hasan Nasrallah, yarım yüzyıl boyunca yönetimde kalma karşılığı bu anlaşmayı Araplara pazarlamak ile yükümlü olan Prens Muhammed bin Selman'ın, iç ve dış krizler ile kuşatılmış durumda olduğu ve kurtarılmaya ihtiyaç duyduğunu vurguladı.
Yedincisi: Fırat'ın doğusundaki Türk- Kürt krizi ve Erdoğan'ın Suriye Ordusunun kuzey ve doğuya dönüşünü ve bunun herkes için çıkış yolu olduğunu kabul ederek “Adana Anlaşması”na geri dönüşüne dikkat çeken Seyyid Nasrallah, İdlib'in Nusra cephesinin varlığından dolayı Türkiye için sıkıntı oluşturduğunu, barışçıl çözümün olası olduğunu kaydetti.
Seyyid Nasrallah'ın, Trump'ın Suriye ve bölgedeki yenilgiyi kabul ederek askeri güçlerini geri çekmesinin bazı Arapları Şam'a yönelmeye ittiğine dair sözlerini övgüyle sizlere iletiyoruz. Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin, Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönmesi talebi ile gönderdiği mesajın Suriye liderliği tarafından reddedildiğini ifade eden Seyyid Nasrallah, bu sözleri ile yüreğimizi ferahlattı. Nasrallah konu hakkında, Suriye liderliğinin buna cevaben ülkeyi kim birlikten çıkardıysa onun geri döndürmesi gerektiğini ilettiğini söyledi… İşte bu, tanıdığımız Suriye'dir. Krizin en şiddetli olduğu zamanlarda bile ilkelerine bağlı olan Suriye, izzeti nefis ve onuru temsil etti.
Seyyid Nasrallah'ın, Suriye'nin kriz zamanlarında yanında bulunan herkese karşı vefalı olacağı gibi, Araplara karşı ve ulusal sorumluluklarına sadık kalacağı ve boğazındaki acıya rağmen bu konudaki sorumluluklarından kaçmayacağına dair sözleri de yüreklerimizi daha fazla ferahlattı.
Seyyid Hasan Nasrallah, Saad Hariri ve Özgür Vatansever Hareketi'ndeki bazı “çatlak” seslerden söz ettiğinde, onlar ile polemiğe sürüklenmeyerek her zamanki gibi büyüklüğünü gösterdi.
Eğer iki ya da üç aylık bir sessizlik, güven verici bir stratejik görüş getiriyorsa ve Direniş Ekseni üzerine bahis oynayanların nefretlerini iyileştirecekse, başımız üzerinde yeri var. Netanyahu ve yalanlarının peşinden giden ve Nasrallah için kötü senaryolar yazanlar, teselli edilemez durumda, çünkü Direniş Ekseni kazanıyor.
Kaynak: Ray el-Yevm
Çeviri: Merve Soydaş
Tutuklanma Sebebim ABD’nin İran Düşmanlığıdır
Presstv'nin sunucusu Merziye Haşimi Amerika'da 11 günlük tutuklanmasının ardından serbest bırakılmasından sonra İran'a dönüşünde havalimanında yaptığı açıklamada; ''tutukluluk sebebinin Amerika'nın İran'a düşmanlığı olduğunu' söyledi.
Merziye Haşimi, dün gece Tahran İmam Humeyni Havalimanına inerken halkın çeşitli kesimleri, yetkililer ve medya çalışanları tarafından karşılandı.
Merziye Haşimi, basın mensuplarına yaptığı açıklamada; tutuklanmasının ardından İran İslam Cumhuriyetinin Amerika için ne kadar önemli olduğunu daha iyi anladığını belirterek, “Onlar, İslam İnkılabının 40. yılına girmesinden kaygılılar” dedi.
Presstv sunucusu ve muhabiri, İran halkının doğru yolda ilerlediğini belirterek, 'Allah'tan İslam inkılabı rehberini korumasını' talep ediyorum, Eğer ülke dışında olursanız rehberin, vatanın ve İran İslam Cumhuriyetinin değerini çok daha iyi göreceksiniz' dedi.
Merziye Haşimi, kendisini görkemli bir şekilde karşılamaya gelenlere de teşekkür etti.
Presstv sunucusu Merziye Haşimi, 13 ocak 2019 tarihinde ailesini ziyaret için Amerika'ya gitmiş ama St.Louis Havalimanında hiç bir gerekçe gösterilmeden tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.
Ama 11 gün sonra uluslararası baskılar ve dünya kamuoyunun tepkilerinin ardından serbest bırakılmıştı.
Bu arada İran Radyo Televizyon Kurumu genel müdürünün dış yayınlar yardımcısı Peyman Cebelli de, konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “Amerika'nın kamuoyunun baskıları ve tepkileri sonucu Merziye Haşimi'yi serbest bırakmak zorunda kaldığını” söyledi.
İran ve AB Arasındaki Ticari Mekanizma Hayata Geçiyor
Bir Alman medya kuruluşu Arvrupa'nın İran'la ticaret için kurduğu finansal mekanizmanın resmi olarak kaydedildiğini bildirdi.
Almanya'da yayınlanan NDR kanalı, Avrupa’nın İran'la ticaret için kurduğu finansal mekanizmanın resmi olarak kaydedildiğini bildirerek; Berlin, Paris ve Londra’nın söz konusu mekanizmanın göreve başlamasına hazır olduğunu açıkladı.
Bu mali mekanizmanın İngilizcedeki "Ticari işlemleri destekleyen bir mekanizma"nın kısaltması olan INSTEX adıyla adlandırılacağı bekleniyor.
Associated Press daha önce, mekanizmanın Perşembe günü Romanya’da düzenlenecek iki günlük AB dışişleri bakanlar zirvesinde nihai olarak onaylanacağını bildirmişti.
Almanya Dışişleri Bakano Heiko Maas da ABD'nin İran yaptırımlarına ilişkin yaptığı açıklamada; Fransa, Almanya ve İngiltere’nin SPV olarak adlandırılan Avrupa-İran özel amaçlı ticari mekanizmanın yakında devreye sokulacağını söylemişti.