کارگر

کارگر

İslami İran halkı İran genelinde, Fransız dergisi ve batılı devletlerin İslam düşmanlığına yönelik siyasetlerini kınayan protesto gösterilerine katıldı.


İslami İran halkı  İran genelinde, Fransız dergisi ve batılı devletlerin İslam düşmanlığına yönelik siyasetlerini kınayan protesto gösterilerine katıldı.

İslam düşmanlığıyla bilinen Fransız dergisi Charli Hebdo’nun Hz. Peygamber ve İslam düşmanlığına yönelik karikatürleri ve bunların Fransa ve Batılı devletler tarafından da destek görerek yayınlanmasını kınayan İran halkı, Cuma namazının ardından düzenledikleri protesto yürüyüşünde, ”Allah’u Ekber!”, ”Lailahe illallah ve Lebbeyk Ya Muhammed (S)” gibi cümlelerle Hz. Peygamber’e bağlılıklarını gösterirken, batılı ülkelerin İslam düşmanlığını körüklemelerinin onların inanç sorunlarından kaynaklandığı ve batılı devletlerin İslam’ın yayılması dalgasını durduramamalarından kaynaklandığını bildirdiler.

İran halkı düzenlenen gösterilerde aynı zamanda terör rejimi İsrail ile hamisi Amerika aleyhinde slogan attılar.

Bu arada Fransız dergisinin küstah girişimine karşı İslam dünyasının bir çok yerinde protesto gösterileri sürüyor.

 

Cuma, 23 Ocak 2015 00:00

DİNE KARŞI DİN

Kâfir, örten anlamına gelir. Kâfir, dinsiz değildir. Ayet; Sizin dininiz size, benim dinim bana buyuruyor. (Kâfirun 6) Kâfirlerin dinsiz olmadığını, onlarında bir dini olduğunu beyan eden bir ayettir bu. Kâfirleri dinsizlikle itham etmek, kavram yanılgısıdır. Bundan dolayı kâfirlerle yapılan mücadele, dinsizlerle yapılan mücadele değildir. Aslında dinsiz diye bir topluluk olmamıştır. Son asırlarda ortaya çıkan ateizmde, bir topluluk olamamış, bir birliktelik sağlayamamıştır. Tarih boyunca dinle dinin savaşı olmuştur. Dine karşı din mücadele etmiştir.

İlahi menşeili tevhid dini ve zulüm menşeili şirk dini arasında mücadele devam etmiştir. Şekiller, şahıslar değişse de mücadele devamlı olmuştur. Hak dininin öncüleri, şirk dininin öncüleri ile savaş halinde olmuştur. Krallar, kisralar, imparatorlar, topluma hakîm olmak ve var olan düzenlerini korumak için şirk dinini kendilerine kalkan yapmışlardır. Şirk dini, özgürleri köleleştirir. Kölelerine ölmeyecek kadar yemek verir. Açlıktan o kadar bitkin düşerler ki kendilerini ve yarınlarını düşünecek bir vakitleri olmaz, sadece karın ağrılarını dindirebilecek, bir sonra ki öğünde önlerine konulacak bir parça ekmeği düşünebilirler.

Şirk dininin hâkim olduğu toplumda halk, gönüllü köleler haline gelir. Düşünmez, sorgulamaz, sadece kendilerine verilen görevi yerine getirirler. Atalarından gördükleri ile yetinirler. Yanlış yanlıştır. Doğru doğrudur. Bunların siyah ve beyaz çizgileri vardır. Adeta boyunlarına görünmez zincirler vurulmuştur.

Ne zaman zenginlerin, zulüm üzere kurulu düzenleri tehlikeye girecek olsa şirk dininin Belamları devreye girer, zalimlerin saraylarının sütunlarını güçlendirir, halkı olmaz vaatlerle kandırırlar.
Tevhid menşeili Hak dini, köleleri özgürleştirir. Halktan, kuru bir ekmekle yetinmeyip hakkı olanı almasını ister ve bunu ibadet sayar. En büyük cihadın, zalimin yüzüne hakkı haykırmak olduğunu söyler.

Ayette belirtilmiştir; Ben sizin dininize tapmam, sizde benim dinime tapmazsınız. Çünkü birinin var oluşu, diğerinin yok oluşudur. Benim dinim, bana tevhid dinidir. Sizin dininiz ise size şirk dinidir. Bundan dolayı tarih, dinle dinsizliğin değil, dinle dinin savaşına sahne olmuştur.

Şirk dini, tarihte iki şekilde ortaya çıkmıştır. İlk şekli, açık ve nettir. Ya kimliğini beyan eder, ya bir putu Allah’a aracı kılar ya da bir şahıs ilahlık iddiası ile ortaya çıkar. Veya insanları uyutup, dünyalarına el koyan bir felsefe şeklinde ortaya çıkar(ortaçağ skolastik düşünce, sosyalizm, kapitalizm, emperyalizm, komünizm, Siyonizm vb.)

Hak dininin temsilcileri, her zaman ve mekânda şirk dini ile mücadele içinde olmuştur. Şirk dininin öncüleri, kendi zamanlarında toplumun zenginleridir. Rahiplerin prenslerden, zenginlerden daha çok mala ve mülke sahip olduğu dönemler olmuştur.

Şirk dini, kendi haklarından habersiz olan halkın, hakkını aramasına ve kendi özgürlüğünü düşünmesine engel olmuş, halka; Köle doğmuşsan kölesin, baban ayakkabıcı ise sende ayakkabıcısın, baban hamalsa sende hamalsın, senin kaderin doğmadan önce belirlenmiştir, kadere karşı çıkılmaz gibi şeyler söyletip, zulmü kabullendirir. Şirk dini, zenginlerin rahat yaşam sürmeleri ve kendilerine gönüllü köleler bulmalarını sağlamaktadır. Ne zaman zalimlerin düzeni tehlikeye girse, zalimlerin askerleri artık iş göremeyecek hale gelse, saraylarının sütunları sallansa, hemen şirk dini devreye girer, halkı vaatlerle kandırır, uyutur.

Şirk dininin diğer tezahürü ise tevhid maskesini takarak ortaya çıkmasıdır ki bu en tehlikeli halidir. Hz. Peygamber (s.a.s) zamanın da şirk dini açıktır. Ebu Cehil, tüm cehaleti ile görünüyordu. Ebu Leheb, açık tehlike idi. Hind’in ağzından kan damlıyordu. Müslümanlar açık tehlikeyi görebiliyordu. Ve onlarla mücadelede yılmadan çarpışabiliyorlardı. Bu mücadele ashabın imanını güçlendiriyordu.

İslam devleti sağlam temellere oturunca, Müslümanlar rahata kavuşunca, şirk dini tekrar ortaya çıkar. Ebu Süfyanlar, Muaviyeleşir. Ebu Cehil, alnı secdede nasır tutan hariciye dönüşür. Ebu Leheb, hadis uydurur durur. Şirk dini böylece kendini kamufle eder. İslam adına İslam’ın tümüne savaş açar. Din adına dini yok eder. Hz. Peygamber (s.a.s) şirk dinini yok ederken, Hz. Ali’nin yanlızılığının nedeni; Şirk dininin temsilcilerinin, Müslüman ve mümin olarak ümmete kendilerini kabullendirmeleridir.

  Muaviyelerin cemaat namazlarına, birçok insan aldandı. İslam adına kılıç çekerken, birçok kişi imanını yitirdi. Birçok kişi bayrak yapılmış kanlı bir gömleğe sardı imanını.

Halk mahrum bırakıldı. Ümmetin İmamı, kuyu başında yalnız kaldı. İdeallerini unutmuş ümmeti bekledi.
Şirk dini zafer kazanıyordu. Şirk dini, kendini peygamberin sancağına bürümüş, ümmetin imanını çalıyordu. Peygamberin minberine oturmuş maymunlar, Peygamber evladını asi ilan ediyordu. Şirk dini, Peygamberin minberinde zuhur ediyor, halka hükmediyor, Peygamberin evlatlarının başını, mızraklara geçiriyordu.

Neredesiniz Bedrin aslanları, neredesiniz Uhud’un cengâverleri, neredesiniz Mekke’nin fatihleri, sizi evlerinize kapatan neydi? Peygamberin dini tahrif olurken, siz hangi kuytu köşeye saklandınız? Tarafsızlık, zulme taraf olmaktır. Tarafsızlık, zulme ortam sağlamaktır.

Şirk dini, öz Muhammedi İslam’ı kendine karşı en büyük düşman olarak görüyor. Öz Muhammedi İslam’ın temsilcilerini, her zaman ve mekânda baskı altında tutuyor, her türlü zulmü reva görüyordu.

Bu ümmeti uyandırmak, şirk dinini yok etmek için Peygamber ailesi kendini feda etti. Ciğerleri zehirle parçalandı, başları mızraklara geçirildi. Ancak bu fedakârlık uyandırabildi ümmeti. İmam Ali’nin yalnızlığı, İmam Hasan’ın parçalanmış ciğeri, İmam Hüseyin’in kesilmiş başı, İmam Zeynel Abidin’in sırlı duaları, İmam Caferi Sadık’ın derin ilmi diriltti ümmeti.

Emevi İslam’ı, Abbasi İslam’ı, Amerikancı İslam kılıfına saklanan şirk dini, Allah’ın izniyle yok olacaktır. Yıllarca afyon gibi halkı uyutan din, şirk dinidir. Din afyondur sözü, doğru bir sözdür. Ancak şirk dini afyondur. Yıllarca İslam adına halkı zehirlemeye çalışanlar, şunu iyi bilsin ki; Güneş balçıkla sıvanmaz, gözünü kapatan, sadece kendini karanlığa gömer. Kur’ân var oldukça, bu ümmetin dinini değiştiremezsiniz. Kur’ân ve Ehlibeyt’in kılavuzluk yaptığı öz Muhammedi İslam’ı, rayından çıkartamazsınız. Her asırda bu nur için kendini feda edecek, Hz. Hamza’nın ve Hz. Hüseyin’in açtığı şehadet mektebinin, fedakârlık mektebinin aşıkları hak üzere sabit kalacaktır. Hizbullahiler’in lebbeyk nidaları her zaman ve mekânda duyulacak, mekteb, şehadet ve fedakârlık mektebi olacaktır. Mektebimiz aşk mektebidir. Aşk kervanının yolu, Bedir’den Uhud’a, Hendek’ten Kerbela’ya, Süreyya yıldızından Bağdat’a, Şam’dan Kudüs’e, Kudüs’ten Mekke’ye gider. Her menzil bir zaferdir. Her menzil bir fetihdir. Bu kervanın yolcularını, baskı ve ölümle korkutamazsınız. Allah yolunda ölmek kötü mü? Allah yolunda cefa çekmek kötü bir şey mi ki korkutmaya kalkışıyorsunuz ümmeti? Madem ölüm bir defa gelecek, oda neden Allah için olmasın? Bunların iftihar olduğunu bilmiyor musunuz? Çekilen her cefa, Cennet’in kapısını açan bir anahtardır.

Bugün Amerikancı İslam, ılıman İslam ve radikal İslam kılıfıyla türeyen, şirk dininin akıllarını ve ruhlarını zincire vurduğu ümmetin gafilleri, uyanın! İslam, emperyalizmle diyalog kurmaz, İslam, komünizmle diyalog kurmaz. İslam, nerede bir zulüm görse, karşısına Hüseyinleri diken bir dindir. İslam özüyle İslam’dır. İslam yumuşamaz. İslam, net ve açıktır. Ezanı, kiliselerde çanla beraber okuyanlar, Kuran’ın ayetlerini Yahudi ve Hıristiyanlar için yumuşatmaya çalışanlar, bilin ki İslam cihat ve şehadet dinidir. İslam’ı radikalleştirenler, İslam adına kafa kesenler, İslam adına bombalar patlatan kuklalar, piyonlar, İslam adına İslam’ı yok etmeye çalışanlar İslam adına terör estirenler, bilin ki İslam, ahlak ve edep dinidir. İslam adına İslam’a düşman olanlar, kinlerini taktıkları tevhid maskesi ile gizlemeye çalışanlar, bilin ki Fecr-i Sadık doğdu. Artık Fecr-i Kâzibe ihtiyaç yok. Aslı varken kopyalar istemiyoruz biz. Şehadet ve fedakârlık kervanının yolcuları, Ramazan ayının çocukları ve büyük İmam’ın takipçileri olarak, bu uğurda, bu yolda her zaman feryat edeceğiz. Her zaman haykıracağız, Lebbeyk ya Hûseyn nidalarını.

İslam İşbirliği Teşkilatı 10. Parlamento Birliği Toplantısı’na katılmak için İstanbul’da bulunan İran İslami Şura Meclisi Başkanı gazetecilerin sorularını yanıtladı.


Mehr Haber Ajansı’nın İslami Şura Meclisi Bilgilendirme Sitesi’nden aktardığı habere göre, İslam İşbirliği Teşkilatı 10. Parlamento Birliği Toplantısı’na katılmak için İstanbul’da bulunan İran İslami Şura Meclisi Başkanı Ali Laricani Perşembe akşamı bir basın toplantısı düzenleyerek, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Ali Laricani bu basın toplantısında bazı kaynakların, İran ve Suudi Arabistan’ın Yemen için rekabet ettikleri ile ilgili ortaya attıkları iddiaların asılsız ve yalan olduğunu belirterek, “Biz çocuksu rekabet fikrinde ve niyetinde değiliz, İran bulunduğu bölgede hiç bir zaman başka bir ülke ile körü körüne bir rekabete girişmez” açıklamasını yaptı.

İran İslami Şura Meclisi Başkanı, Türkiye’nin ev sahipliği ile İstanbul’da gerçekleştirilen, İslam İşbirliği Teşkilatı 10. Parlamento Birliği Toplantısı’nın Müslümanlar arasında vahdetin artmasına yardımcı olmasını umarak, “Tüm İslam Ülkeleri bu tutkunun gerçekleşmesi için yardımcı olmalı ve ben burada Türk yetkililer ve özellikle de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Çiçek’ten bu toplantıyı düzenledikleri ve ev sahipliği yaptıkları için teşekkür ediyorum” dedi.

Ali Laricani bir Türk gazetecinin, Rıza Zerrab ve yakınlarının da adının geçtiği 22 milyar dolarlık yolsuzluk davası ile ilgili  ve İran Meclisi’nin bu olayı araştırmak için Türkiye’ye bir heyet gönderip göndermeyeceği ile ilgili sorduğu soruya, “Bu olay geçmişe ait bir şey, Türkiye ve bizim aramızda bu mesele ile ilgili olarak bir görüş ayrılığı yoktur, ama tabi ki İran Yargı Gücü’nün bu konuyla ilgili yürüttüğü çalışmaları devam ediyor ve İslami Şura Meclisi’nde de ilgili komisyon bu olayı incelemeye devam edcek” yanıtını verdi.

Batı Şeria’yı silahlandırmak İran’ın genel askeri politikasıdır…


İsrail saldırısında hayatını kaybeden Hizbullah üyelerini anmak için Tahran’da düzenlenen merasiminde konuşan İran Savunma Bakanı Hüseyin Dehkan, İsrail’in saldırısına uygun zaman ve mekanda misillemede bulunacaklarını söyleyerek, “Siyonistlerin saldırısı yanıtsız kalmayacak” diye konuştu.

Dehkan, Batı Şeria’da İsrail’e karşı savaşan grupları silahlandıracaklarını kaydederek, “Batı Şeria’yı silahlandırmak, İran’ın genel askeri politikası ve biz bu yolda tüm kapasitemizi kullanacağız” ifadesini kullandı.

İran Savunma Bakanı, ülkesine karşı askeri saldırı tehditleri ve olası bir saldırı ihtimalinin sorulması üzerine, “Eğer Amerikalıların cesareti varsa saldırsınlar” cevabını verdi.

İmam Hamanei Kasım ayında yaptığı bir konuşmada, “İsrail’e karşı Gazze gibi Batı Şeria’nın da silahlandırılması gerektiğini” söyleyerek bu konuda ilk sinyalleri vermişti.

ajanslar

İran Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi Başkanı Ayetullah Ekber Haşimi Rafsancani, vicdan azabı ve huzursuzlukların İsrail halkının başına bela olduğuna işaret ederek, işgal altındaki toprakların hiçbir noktasının Siyonistler için güvenli olmadığını belirtti.

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Genel Sekreteri Ahmed Cebrail ve beraberindeki heyetle görüşen Ayetullah Rafsancani, Filistin olayının dünya ve özellikle Müslümanlar için özel bir mesele olduğuna işaret ederek “O günlerde ihtilaf içinde olan Doğu ve Batı, Orta Doğu’nun merkezinde çok amaçlı sömürge üssünü kurdular.”dedi.
60 yıldan beri Filistin halkının sorunlarına işaret eden Ayetullah Rafsancani “Filistinli savaşçılar ve mücadele öncüleri dünya halkının gönlünde saygı değer bir yere sahip.”dedi.
Filistin halkının tarihin kahramanları olduğuna değinen Rafsancani, “Çektiği eziyet ve sıkıntılardan dolayı Filistin halkı, dünyanın özgürlükçü halkların gönlünde taht kurdu öyle ki tüm dünyada devrimci halk ve savaşçılar, Filistinlilerin Siyonistlere yönelik mücadele tarihinden dersler çıkartıyorlar.” dedi.
İsrail’in tarihî yenilgi sürecinin başladığına işaret eden Ayetullah Rafsancani, işgal altındaki topraklardan son yıllardaki üç savaşı anlattı.
Ayetullah Rafsancani şöyle konuştu: “Bir kez Lübnan’da Hizbullah mücahitleri sonra da iki kez Gazze’de savaşçılar Siyonist rejim ordusunu yendi. Filistin halkının direnişi ve İsrail halkının korkusu, Siyonistlerin gerileme sürecini hızlandırıyor.”
Görüşmede Cebrail de Filistin halkının nihaî zaferini umduğuna işaret ederek, Filistinli gençlerden bir neslin nihaî zaferi kutlayacağını belirtti.

İran İnkılap Rehberi, 2014 Incheon Asya Olimpiyatları ve Paralimpik Oyunları’na katılan şampiyon ve sporcuları kabul ettiler.

2014 Incheon Asya Olimpiyatları ve Paralimpik şampiyonları ve sporcularını kabul eden İran Lideri İmam Seyyid Ali Hamanei, elde edilen şampiyonlukların tüm İran halkı için gurur kaynağı olduğunu belirterek, “Sporcularımızın miloyonlarca insan karşısında dini ve milli değerlerimizi korumaları bizim için çok önemlidir. Uluslararası alanlardaki bu manevi direniş, İran halkının güçlü duruşunu göstermektedir” dediler.
İmam Hamanei beyanatlarının devamında “Genç bir sporcunun şampiyonluğunu tüm İran halkına armağan etmesi çok değerli bir olaydır. Bir sporcunun şampiyonluk sonrasında gösterdiği davranışlar, İran halkının ulusal karakter ve kültürünü göstermektedir. Dünyadaki tüm medya kuruluşlarının iffetsizlik ve dinden uzak kalınmasını yaymaya çalıştığı bugünlerde İranlı genç bir sporcunun şampiyonada manevi sembollerimizi kullanması, İran halkının bu yıkıcı akım karşısındaki güçlü duruşu ve direnişini gösteriyor” dediler.

Konuşmalarının devamında genç sporcular için tavsiyelerde bulunan İmam Hamanei, “Şampiyonlarımız ve sporcularımız, tüm gençlerimiz için örnek olmalılardır. Aşmpiyonlarımızın tüm iyi davranışları, milyonlarca iyi hareket ve davranışın gelişmesi ve toplumun hayır işleri ile dolmasını sağlayacaktır. Gereken koşullara bağlı olmak durumunda şampiyonlık ve tanınmak iyi sonuçlar yaratır ama aksi taktirde, çok tehlikeli bir duruma dönüşebilir. Sporcularmızın yaptıkları profesyonel sporlara destek vermenin yanısıra, tüm halkın spor yapmaları konusunu da desteklemeliyiz. Tüm insanların spor yapması, sağlıklı bir topluma ulaşabilmemizi sağlayacaktır“dediler.

 

İran İslami Şura Meclis Başkanı Ali Laricani ve Türkiye Cumhurbaşkanı iki ülkenin potansiyellerine ve ortak yanlarına işaret ederek, iki taraf arasındaki ticaret hacminin yıllık 30 milyar dolara ulaşma hedefinin mümkün olduğunu belirttiler.

İstanbul’da Erdoğan ile görüşen Laricani, enerji, taşımacılık, ticaret ve sanayi alanında ikili işbirliğin önemli olduğunu belirtti.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in de hazır bulunduğu görüşmede, ikili iş birliği, bölgesel ve İslam dünyası gelişmeleri ve sorunları hakkında fikir alışverişinde bulunuldu.
İslam ülkelerinde barış ve istikrarın sağlanması ve sorunların barışçıl çözümü konusunda İran ve Türkiye’nin iş birliği üzerinde duran taraflar ayrıca bu hususta temasların ve diyaloğun artmasını da istediler.
Görüşmede bölge ve dünyanın şu anki durumunda İslam ülkelerinin yakın işbirliği üzerinde duran Laricani, iki ülkenin iş birliğinin çok önem taşıdığını belirtti.
Görüşmede geçen bir yılda İİT üyesi ülkelerin parlamenterler birliğinde İran’ın başkanlığını takdir eden Erdoğan “Türkiye Parlamentosunun başkanlığı yeni dönemde İran’ın deneyimlerini kullanarak, İslam dünyasındaki sorunların çözümüne katkı sağlanması için uygun bir sinerjinin oluşmasını umuyoruz.”dedi.
Erdoğan ayrıca Ocak sonu Şubat başında İran’ı ziyaret edeceğini de belirtti.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu, İran konusunda 11 Şubat’ta Kongre’nin ortak oturumuna hitap etmesi için davet etti.

Netanyahu’ya davet mektubu gönderen Boehner, yaptığı yazılı açıklamada, “Başbakan Netanyanu ülkemizin büyük bir dostudur ve bu davet, onun halkının güvenliği ve refahına olan sarsılmaz bağlılığımızı da beraberinde taşımaktadır. Bu zorlu zamanda, Başbakan Netanhayu’yu ‘radikal İslam ve İran’ın güvenliğimiz ve hayat tarzımıza oluşturduğu ağır tehditler’ konusunda Kongre’ye hitap etmeye çağırıyorum. Amerikalılar ve İsrailliler ortak amaç ve ideallerde her zaman birlikte durdu ve şimdi tekrar zorluklara karşı koyma zamanı” ifadelerini kullandı.

ABD’deki son ara seçimlerde her iki kanadı da İran’a karşı sertlik yanlısı Cumhuriyetçilerin eline geçen Kongre’de, İran’a karşı yeni bir yaptırım tasarısı için hazırlıklar hızlanırken, Başkan Barack Obama ise İran’la müzakereler devam ederken yeni yaptırımlar geçirmenin sürece zarar vereceği uyarısında bulunarak, masasına bir yaptırım tasarısı gelirse bunu veto edeceğini belirtiyor.

Netanyahu daha önce Temmuz 1996 ve Mayıs 2011’de ABD Kongresi’nin ortak oturumlarına hitap etmişti.

İslam tarihi araştırmacısı Dr. Muhammed Hüseyin Recebi Devani şöyle dedi: Rivayetlerde Musul’da şiddetli karışıklıklar ve cinayetlerin meydana geleceği, ahir zamanda Humus, Halep ve Şam’da şiddetin ve toplu ölümlerin ortaya çıkacağı söylenmiştir.
 
IŞİD terör örgütü 2013 Nisan ayında varlığını ilan etti. Selefi cihadi (Tekfirci) bu silahlı terörist grubu öncül olarak kullanıp kuruluşundan şimdiye kadar vahşice saldırılarla Suriye ve Irak’ın farklı şehirlerinde en acımasızca suçlarla yüzyılımızda iz bırakmıştır.

Bu arada bu terörist grup ve meydana getirdiği kargaşa ve güvensizlik ortamı ahir zamanda meydana gelecek olaylarla irtibatlandırılarak farklı tahliller gündeme gelmiştir. Bu konuda tarihçi ve islam tarihi araştırmacısı Dr. Recebi Devaniyle bir sohbet yapıldı.
Dr. Muhammed Hüseyin Recebi Devani bu konuda şunları söyledi: Vaad edilen rivayetler ve dünyanın durumunun gidişatı göz önüne alındığında, bizim ahir zamanı yaşadığımız ortadadır ancak ahir zamanın ne zaman başlayıp ne zaman sona erdiğini gösteren bir ölçü ve sınırı belirlenmemiştir. önemli olan şey, Veliyi Asr’ın (a.f.) zuhuru, adaletli büyük cihan devletinin kurulması, fasid ve zorba güçlerin yerle bir edilmesidir.
Dr. ahir zamanda dünyada ve özellikle de İslam dünyasında meydana gelecek olaylarla, bazı rivayetlerde  İmamı Zaman’ın zuhur alametlerine benzerliğine işaret ederek, bu olayların ahir zaman rivayetleriyle karşılaştırması konusunda uyarıda bulunarak şunları söyledi: Bu olaylar o rivayetlerle örtüşsün ya da örtüşmesin biz bu meseleleri karşılaştırma peşinde olmamalıyız ve gerçek intizar olan kendi vazifemizle amel etmeliyiz. Eğer biz intizar vazifemizi yerine getirmek için o alametlerin gerçekleşmesini beklemeye koyulursak dolambaçlı bir yola girmiş oluruz. Bizden istenen intizarı ferec olan vazifeyi yerine getirmeliyiz.
Dr. Recebi Devani IŞİD’in ahir zamandaki Süfyani ordusu olup olmadığı yönündeki soruya şöyle cevap verdi: IŞİD de Süfyani gibi Şia’ya düşmandır. Ancak IŞİD’in sapkın, fasid, cellat, kan içici ve Allah’tan korkmayan bir hareket olduğu açıktır ve işlemekte oldukları cürümler bazen rivayetlerde bahsi geçen Süfyani ile ilgili meselelerde benzerlik göstermektedir, ancak bunların bahsi geçen Süfyani hareketi olduğunu söylememiz doğru değildir, çünkü Süfyani, o hareketin başında olup insanları kandıran kimseye denmektedir. Ancak bu cani ve fasid IŞİD hareketinin arkasında kirli selefi müftüleri vardır ve bu cinayet şebekesinin başında olan kimse kendini imam Hüseyin’in (a.s.) neslinden gören ve bu iddiada bulunan Ebubekir Huseyni el Bağdadi’dir.
Dr. Recebi Devani bu konudaki mevcut rivayetlere işaret ederek şöyle devam etti: Bizim rivayetlerimizde Süfyani’nin çıkması mütevatir ve kesin meselelerdendir, habis beni Ümeyye neslinden bir kimse çıkacak fesat ve yıkım getirecek ve 9 ay boyunca cinayetler ve suçlarla hükmedecek ve sonra da imam zaman tarafından yok edilecektir. Bu meselelerle örtüşen rivayetlerimiz vardır. Hatta rivayetlerde Musul’da şiddetli karışıklıklar ve cinayetlerin meydana geleceği, ahir zamanda Humus, Halep ve Şam’da şiddetin ve toplu ölümlerin ortaya çıkacağı söylenmiştir.
Dr. Recebi Devani bir rivayeti zikrederek şunları dedi: İmam Sadık (a.s.) Hazretin zuhuruyle ilgili alametlerden birini zikrederken şöyle buyurmuştur: Eyvahlar olsun Araba, ve onları kuşatacak olan belaya, Irak halkını öylesine korkutacak ki onlar huzur ve emniyeti kaybedeceklerdir.
Dr. Recebi Devani şunları vurguladı: Süfyani’nin çıkış olayında bir şahıs söz konusudur ancak bugün gerçekleşen bu cinayetlerin odağında bir şahıs değil bir hareket vardır. Ancak bu hareketin Süfyani denilen özel ve işin odağında olan bir şahsın ortaya çıkmasıyla sonuçlanması mümkündür, ama bu öngörülebilinecek bir şey değildir ve bu konuda kesin bir görüş bildirilemez.
intizar

 

 

Enerji Bakanı Taner Yıldız, resmi temaslarda bulunmak üzere gittiği Bağdat’ta önemli açıklamalarda bulundu. Taner Yıldız, “Irak’la birbirimizi daha iyi anlayan ve destek veren yapıyı sürdürüyoruz. Terör örgütü DAİŞ (IŞİD) ile mücadelede Irak’ın yanındayız. Irak’ın güvenlik güçlerine destek vermeye hazırız” dedi.

 

Resmi temaslar için başkent Bağdat’a giden bakan Yıldız, “Türkiye-Irak 17’nci Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) Toplantısının” ardından Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi ile ortak basın toplantısı düzenledi.

Yıldız, Bağdat’ta bulunmaktan memnuniyetini dile getirerek konuşmasına başladı. KEK toplantısında birçok alanda işbirliğini öngören imzaları attıklarını aktaran Yıldız, toplantıda ekonomik, siyasi, ticari ve yatırımcıların önünün açılmasıyla ilgili konuların ele alındığını kaydetti.

Türkiye ve Irak başbakanlarının karşılıklı ziyaretlerinden sonra gerçekleştirilen toplantının önemli olduğunu vurgulayan Yıldız, “Irak’la birbirimizi daha iyi anlayan ve destek veren yapıyı sürdürüyoruz. DAİŞ ile mücadelede Irak’ın yanındayız. Irak’ın güvenlik güçlerine destek vermeye hazırız” diye konuştu.

Terör örgütü IŞİD’in ortaya çıkmasından sonra Türkiye’nin, Suriye ve Irak sınırındaki önlemlerini daha da artırdığını kaydeden Yıldız, ”Yaklaşık 7 bin şüphelinin Türkiye’ye girmesi engellendi. Bin 100 kişi de Türkiye’den sınır dışı edildi. Terör konusunda dünyanın ortak dili olmalıdır. Bunu Sayın Caferi’yle de konuştuk” dedi.

Yıldız, Türkiye’nin Irak Anayasası’nın tüm maddelerine saygı duyduğunu belirterek, ”Nereden çıkarsa çıksın petrol Irak halkınındır” dedi.

Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi de KEK toplantısında iki ülkeyi ilgilendiren hassas ve önemli konuların masaya yatırıldığını belirterek, “Bu toplantı, iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi açısından daha da önem taşıyor. Ticaret, hizmet, güvenlik, elektrik ve yapı konularıyla ilgili imzalar atıldı. İki ülkenin ilişkileri dünya ve bölgedeki etkin rolümüzü artırabilir. Tarihi ve coğrafi ortak bağımız var. Köklü geçmişi olan ülkeleriz” dedi.

Terör örgütü IŞİD sorununa da değinen Caferi, ”Bu örgüt, sadece Irak ve Türkiye’yi değil tüm dünya ülkelerini tehdit ediyor” diye konuştu.