İslam İnkılâbını Anlayamama Sorunu

Rate this item
(0 votes)

Allah’ın adıyla

Ülkemiz(Türkiye)de İslam inkılâbının doğru bir şekilde anlaşılamadığını görmekteyiz. İslam inkılâbını doğru anlayamama sorunu kendilerini İslami kimlikle ifade eden ya da etmeyen tüm çevrelerde yaşanmaktadır. İslam inkılâbının üzerinden otuz kusur yıl geçmesine rağmen bu sorunun devam etmesinin birçok nedeni vardır.

Dünyada hiçbir devrim aleyhine olmayan anti propaganda, İslam inkılâbı aleyhine olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Dünyada hiçbir inkılâpçı aleyhine yapılmayan karalama kampanyaları Rahmetli İmam Humeyni aleyhine yapılmıştır. Dünya küfrü sözbirliği ederek İslam inkılâbı ve İmam aleyhine çok büyük karalama kampanyaları yapıyorlar. Egemen dünya küfrüyle hareket eden tüm İslamcı yapılarda ellerinden gelen her tür karalamaların içerisinde oldular ve oluyorlar.

Bu çapta aleyhte kampanyalarının ve tüm şer odaklarının her tür terör faaliyetlerine rağmen İslam İnkılâbının şaşmadan yoluna devam etmesi bile çok büyük bir başarıdır. Bu kadar aleyhteki faaliyetlere rağmen yoluna devam etmeyi ancak İslam inkılâbı başarabilirdi ve başardı da. Tüm dünyaya rağmen ve dünyaya alternatif olan bir nizamın yoluna devam etmesi gerçekten olağan dışı bir durumdur.

İslam inkılâbı, İslam’ın hâkim olacağı bir devlet kurulması konusunda ümitlerin kesildiği bir zamanda tüm Müslümanlara ümit bahşeden bir gelişme olarak dünyanın huzuruna çıktı. Müslümanlara umut ve heyecan, İslam düşmanlarına korku salarak meydana geldi. Otuz kusur yıldır dünya küfrüne boyun eğmeden, dünyayı İslami hedeflere taşımak için her tür gayreti ortaya koymuştur. Bu yolda büyük mesafeler aldığı görülmektedir. Bunlara rağmen İslam inkılâbının doğru bir şekilde anlaşılamamasının bazı nedenlerini ele almaya çalışacağım.

1-İslam inkılâbının temsil ettiği İslami anlayış düzeyinin çok yücelerde olması, İslam inkılâbının anlaşılmasının engeli olmuştur. İmam Humeyni (r.a) ve rehberin yüce kişilikleri Müslümanların kavramasını ve anlamasını aşan bir özelliğe sahiptir. Müslümanlarının iyilik ve yücelik adına düşünce ve hayallerini aşan bir pratiğin ortaya konması anlamayı zorlaştırmıştır. İslami anlayışımız, imamları anlamaya yetmemiştir. İrfanda, fıkıhta ve felsefede Müslümanların kavrayışının çok üzerine bir anlayış ve İslami önderlik için düşünceleri aşan mükemmel bir temsiliyet ortaya konmuştur.

Müslümanların islamı anlama düzeyi İmam Humeyni(r.a), İmam Hamenei (Allah onu korusun)ve İslam İnkılâbını anlamaya yetmediğinden dolayı, anlayamadıklarını eleştirme durumunda olmuşlardır. İmamların çok yüce kişilikleri ve ortaya koydukları öz Muhammedi İslam’a yabancı olan kimseler, anlayamama problemi yaşamışlardır. İmam Humeyni (r.a) ve İmam Hamenei’yi anlayacak bilgi ve kalpten uzak olan bu kesimler onları anlayamadılar. Dünya Müslümanlarının en temiz hayallerini bile aşan bir yüceliği imamların temsil etmesi, anlaşılmalarının engeli olmuştur. Tarihi ve dini anlayışımızdan kaynaklanan engeller, çok yüce kişilikleri anlamamıza engel olmuştur. Temiz vicdan sahipleri ise anlama yolunda olmuşlardır. Allah temiz yürekli insanların anlamasına yardımcı olmuştur.

2- Şiilikle ilgili cehalet, İslam inkılâbının anlaşılmasının engelini oluşturmuştur. Şia konusunda hadsiz hesapsız bir cehaleti yaşayan kimseler, İslam adına kendileri için meçhul olanı, mahkûm etmeyi sürdürdüler. Otuz kusur yılın geçmesi bile cehaletin giderilmesi için yeterli bir zaman olmadı. Şiayı okuma ve anlama noktasında bilgisizliği korumaya özen göstermelerinin hiçbir insani ve İslami gerekçesi olmamasına rağmen maalesef ki, netice bilgisizliği muhafaza yönünde olmuştur. Bu ülkede tefsirle ilgilenen, hadis ilmiyle ilgilenenler maalesef ki ne Şia kaynaklarını ne de Şia âlimlerinin yazdığı eserleri okumamışlardır. Mesela Allame Tabatabai’nin el- Mizan tefsirini okuyarak Şiilerin kuranı nasıl anladıklarıyla ilgilenen araştırmacılar neredeyse yok gibidir. Ülkemizde tefsir alanında profesör olmuş birçok tanıdıklarımız maalesef ki Şia âlimlerinin yazdığı bir tefsiri bile okuma fırsatı bulamamışlardır. Bu yaklaşımlar ancak cehaleti korumuştur.

Tağutlara uşaklık yapanlardan islamı öğrenme konusunda mahsur görmeyenler. Ehli Beyt imamlarını sözlerini okumaya zaman bulamadılar. Bu kafadaki insanların İslam inkılâbını doğru anlamaları zaten olamazdı. Şiayı anlamayanlar ve anlamadıklarının bilincinde olmayanların Rahmetli İmam ve dünyada emsalsiz olan şanlı kıyamını anlama imkânından mahrum kaldılar. Bu mahrumiyetle, anlamadıklarını itiraf yerine, kendileri için meçhul olanı inkâr ettiler. Bu zavallılar bilmiyorlar ki, meçhulü inkârda, küfürdür.

3- Mezhepçi yaklaşım içerisinde olan Türkiye’deki İslamcı kesim, İslam inkılâbını anlayamadı. İslam inkılâbı mezhepler üstü siyaset sahibi olmuştur. Dünya Müslümanlarına ve özelde Filistin direnişine verdiği destek, İslam inkılâbının mezhepçi olmayan özelliğini fazlasıyla izah eder. Türkiye’deki İslam inkılâbını eleştiren İslamcı kesimler, o kadar cehalet içerisinde oldular ki, İslam inkılâbının şiaya dayanarak yaptığı uygulamalardan vazgeçmesini düşünecek durumda oldular. İslam inkılâbı mademki İslam’a dayanıyor o halde neden şia fıkhını esas alıyor diyecek kadar akıl dışı yaklaşımlarda bulundular. Bu anlayış sahiplerinin bir kısmı, mezhebi anlayışlarını islamın kendisi sandılar bir kısmı da İslami uygulamaların köklerinin olmamasının gereğini İslami sandılar. İslam’a dayalı olmayı, mezhepsiz olmayla eşleştirdiler. Köksüz bir dini anlayışı, mezhepçi olmamak olarak ele aldılar. Bu kadar yüzeysel yaklaşım sahiplerinin İslam inkılâbını doğru anlamaları ve kabullenmeleri beklenemezdi Öylede oldu.

4- Türkiye’deki Müslüman kesimin milliyetçi ulusalcı olması da İslam inkılâbını anlamayı engellemiştir. Kendi uluslarını ve geçmişlerini merkeze koyarak dünyadaki olaylara yaklaşan Türkiye Müslümanları, İslam İnkılâbını anlamaları beklenemez. Milliyetçilikte o kadar ileri düzeye vardılar ki adeta koro halinde “bizim laikliğimiz, İran’da İslam’a dayalı olmaktan daha iyidir. Mademki laiklik bizimdir o halde başkalarının İslam’a dayalı uygulamalarından daha iyidir”. Bu aşamadan sonra Türkiye’deki halı hazırdaki İslamcılık adına söz söylemeye çalışan büyük bir kesim laikliği içselleştirmişlerdir. Bunlar artık laik Müslümanlardır. Milliyetçi ve ulusalcı yaklaşımlar onları laik olmanın İslami açıdan mahsursuzluğuna götürmüştür. On yıl, yirmi yıl öncesine gidelim bakalım bu çevreler laiklik konusunda aynı yaklaşımlar içerisinde miydiler? Bu çevrelerin siyasal anlamda İslam’a dayalı talepleri bitmiştir. İslamın toplumsal hayatı düzenlemesi artık gündem dışıdır. Bu yaklaşım sahipleri için İslam inkılâbının mükemmel bir şekilde İslam’a dayalı uygulamalarının da anlamı kalmamıştır.

İslam inkılâbını ulusalcılıkla ifade etmeye çalışanlarda, bu yaklaşımlarına bir dayanak bulacak durumda olmadılar. İslam inkılâbını ulusalcı bir yaklaşım sahibi olmayla mahkûm etmeye çalışanlar, herhalde dünyada olup bitenlerle ilgilenmiyorlar. Daha kötüsü bu konuda kanaat belirtenler, ulusalcı olmamakta İslam inkılâbı yalnız olmasın ki teveccühleri üzerine toplamasın kaygısıyla görüş belirtme durumunda olmuşlardır.

5- Hükümetin Büyük Şeytan’la aynı cephede olmasıyla Türkiye’de hükümete endeksli İslamcı kesimde Amerika’yla aynı cephede olmayı içselleştirmiştir. Artık kahrolsun Amerika ve kahrolsun İsrail sloganları olmayacaktır. Amerika’yla, Katar’la bölgeye düzen vermeye çalışan bir cephede kendilerini görenler İslam İnkılâbı ve Hizbullah’ı karşı cephede gördükleri için onlara karşı olmaktadırlar. Hizbullah’ı dünya küfrüne karşı asil bir duruş sergilemesi, ülkemizdeki bu İslamcı kesimi rahatsız etmektedir. İslam İnkılâbı ve Hizbullah olmasa, dünya küfrüyle uyum halinde yaşamanın yanlışlığı ortaya çıkmaz. İslam İnkılâbı ve Hizbullah bu kesimlerin İslam’a dayanmadıklarını açığa çıkarmış oluyor. Bundan dolayı İslam İnkılâbı ve Hizbullah’a karşı oluyorlar. Onlar istese de istemese de bölgenin geleceğini İslam’a dayananlar belirleyecektir. Bu kesimler, Amerika’yla aynı safta oldukları için temiz vicdanlarda yok olacaklar. Yakın bir zamanda artık amerikancı islamın öldüğünü ve inkılâbı islamın gönüllerde yerleşeceğine şahit olacağız. Bu durum, amerikancı islamın kendini tasviyesidir.

Hüseyin TAŞ

Read 1919 times