İran, İslam ilkeleri gereği kitle imha silahlalarına muhalefet ediyor

Rate this item
(0 votes)

 

İslam inkılâbı rehberi İmam Seyid Ali Hamenei'nin vurguladığı gibi, İran İslam cumhuriyeti nükleer silahların geliştirilmesi ve kullanılmasının İslam hukuku ve fıkhı açısından haram sayıyor ve bu silahları çok tehlikeli ve işe yaramaz olarak nitelendiriyor.

 

Nükleer bilim ve teknoloji Allah vergisi bir ilim dalı olup insanlığın ulaştığı en önemli enerji kaynaklarından biridir ve beşeri topluma büyük yararlar ve faydalar sağlamıştır. Nükleer enerji tıp, tarım, ilaç, sanayi, doğal gaz ve petrol sanayi ve yüzlerce zilim ve teknolojiyi geliştirme ve imal etme alanında da kullanılmaktadır. Bütün ilim dallarına insanların ihtiyacı artmaktadır. Bu nedenle nükleer enerjinin de bu bilim dallarını geliştirmede etkin rol oynamaktadır. İran halkı da ilim ve teknoloji alanında kalkınıp gelişmek ve buna bağlı olarak ekonomik gelişim ve büyümesini sağlayıp zirveye ulaşmak için nükleer enerjiyi geliştirip, kullanma hakkına sahiptir.

İran sadece kendisinin değil, bütün İslam ülkeleriyle bağımsız dünya ülkelerinin barışçı Nükleer enerjiyi geliştirip kullanma hakkına sahip olduklarını vurguluyor. Fakat Amerika ile İngiltere ve Fransa nükleer silahlara sahip oldukları halde İran İslam cumhuriyetinin barışçı nükleer faaliyetlerini durdurmaya çalışıyorlar. İran devleti ve halkının inancına göre, bütün kitle imha silahlarıyla nükleer silahları geliştirme, depolama ve kullanma insanlık suçudur. Bu nedenle İran NPT'yı imzalamıştır.

İran kimyasal silahların kurbanı bir ülkedir. Nitekim batılı ve gerici Arap rejimlerinin mali ve silah desteğindeki hunhar Saddam rejimi dayattığı 8 yıllık savaşta, İran askerleriyle yerleşim merkezlerine karşı kimyasal silahlar kullandı. Fakat İran İslami ilke ve değerlere uygun olarak Irak Baas rejiminin saldırgan ve işgalci askerlerine karşı kimyasal silahlarla misillemede bulunmadı. İran kendine dayatılan bu savaşta Irak halkına da hiçbir can kaybı ve zarar verdirmedi.

Savaşın sona ermesinden sonrada, İran aynı politikayı sürdürdü. İran'ın savunma stratejisi İslam savunma kulları üzerine bina edilmiştir.

İslam fıkhı ve hukuku açısından kitle imha silahları masum insanların katledilmesine ve gelecek nesillere zarar vermesine sebep olmaktadır. Bu nedenle kitle imha silahları İslam açısından haram sayılıyor. İran İslam cumhuriyetinin inancına göre, nükleer silahlarda caydırıcı güçten yoksundur. Bu nedenle İslam inkılâbı rehberi Ayetullah Hamenei' İslam fıkhına bağlı İran İslam cumhuriyetinin asla nükleer silahların geliştirilmesine çalışmayacağını, bu silahları geliştirme ve kullanmanın haram olduğunu açıkça ilan etmiş bulunuyor. İslam savaş hukukunda savunma temel alınmıştır. Savaş sırasında düşmanlara karşı da insan hak ve şerefi korunmalıdır. İnsanca bir tutum izlenmelidir. İslam sivil insanları öldürme, esirleri öldürme, çevre hayatını bozma ve yıkıp yakma, hayvanları öldürme girişimlerini haram kılmıştır.

Peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)'nin buyruğu üzerine İslam mücahitleri Gazve ve seriyelere çıktığında, yaşlılara, kör ve ağmalara, sağır insanlara, kadınlara ve çocuklara dokunmazlardı. Bağ ve bahçelerle ağaçlara zarar vermezlerdi. Nehcü’l Belağa'da kaydedildiği gibi, İmam Ali (as) isyancı Muaviye'ye karşı ordu gönderdiğinde buyurdu ki; “Eğer Allah'ın yardımıyla yenilgiye uğrarlarsa, sakın kaçıp kurtulmak isteyenleri öldürmeyin, yaralananlarla yorgun ve bitkin düşenleri öldürmeyin. Sakın kadın ve çocuklara dokunmayın. Hatta namuslarına bile küfretmeyin ve komutanlarına tahkir ve tacizde bulunmayın.”

İslami hükümet ve devlet geleneğinde İslam nizamının koruyup kollamak farzdır. Allah cc Kuranı kerimde buyuruyor ki;

"Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız. Allah yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz olarak ödenir' ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.".

Bu nedenle Müslümanlar modern savunma silahlarını geliştirip, kendilerine karşı saldırıları defedecek caydırıcı güç oluşturmalıdırlar. Günümüzdeki uluslararası Hukuk'ta meşru müdafaa bir hak olarak tanımıştır. İslam dininde Bu müdafaa hakkı mantıklı ve insani değerler üzerine bina edilmiştir. Müslümanlar saldırıları defetmek için güç ve yeteneklerini geliştirmelidirler. Fakat saldırıyı defetmede ölçülü ve takvalı davranıp, zalimlik yapmamalıdırlar.

Nitekim Allah Bakara suresinin 191 ila 193. ayetlerinde " Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın…Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir….(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur."

Bu yüzden İslam'da düşmanların saldırısına karşı savunma ve misillemede bulunma şartları sınırlandırılmıştır. Müslümanlar çatışan düşmanın haysiyetini ve şerefini ayaklar altına alamazlar. Bu nedenle adaletli ve takvalı davranmalıdırlar. Allah'ın belirlediği ölçüleri göz ardı edemezler. İslam'da savaş Müslümanların haklarını savunmaya yöneliktir. Bu nedenle düşmanların zulümlerine benzer bir saldırı ve zulümde bulunamazlar ve İslam hakikatini karartacak ahlaksızlıkları yapamazlar. Düşmanlar ahlaksızlık ve insanlık dışı saldırılar yapsalar bile Müslümanlar ilahi ve ahlaki ölçüleri kaçıramazlar. Peygamber efendimiz, müşriklerin şehirlerinde hastalıklar yaymazlar ve sularını zehirleyemezler ve sivil halkı ve güçsüzleri azarlayamazlar diye özenle vurguluyor. Hâlbuki İslam dışı güçler tarlaları yakar, ağaçları söker ve su ambarlarını zehirlerlerdi. Günümüzde de batılı güçler kimyasal silahlar ve biyolojik silahlar geliştirip, savaşlarda kullandılar ve kullanmaktadırlar.

Bütün bu ilahi emirler ve insanlık dışı girişimler açıkça İslam ve kuranı kerim tarafından menedilip, yasak ve haram kılınmıştır. İslam inancına göre, düşmanla savaşın kuralları ve kırmızıçizgileri vardır. Örneğin Sıffin savaşında Muaviye ordusu, Halife İmam Ali (as)'nın ordusuna karşı su kaynaklarını kapattı. Fakat İmam Ali (a.s) ordusu, su kaynaklarını ele geçirip, misillemede bulunmak istedi. Fakat İmam Ali (a.s), bunu menedip, buyurdu ki; Bizler de bu ahlaksızlığa başvuramayız. Böylece Muaviye ordusunun da su kaynaklarına ulaşmasını sağladı. İslam hukuk uyarınca İslam cumhuriyeti yetkilileri nükleer silah geliştirilmediğini ilan etmiş bulunuyorlar.

İslam inkılabı rehberi İmam Hamenei de nükleer silahın haram olduğu fetvasını vermiştir. Müslüman Şiilerin Taklit Mercilerinin hepsi de "Veli-Fakih" makamındaki Ayetullah Hamenei'nin fetvasını desteklemektedirler. Bu bağlamda Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da Amerika dış işleri bakanı Hillariy Clinton ile yaptığı görüşmede, İslam inkılabı rehberi Ayetullah Hamenei'nin nükleer silahın haram olduğu fetvasını kendisine iletti. İranlı yetkililerin vurguladıkları gibi, İran İslam cumhuriyeti bütün saldırıları defedecek güçtedir ve nükleer silaha asla ihtiyaç duymamaktadır. Ayetullah Hamenei'nin de tartışma götürmez fetvası da bunu garanti etmektedir. İslam inkılâbı rehberinin vurguladığı gibi, nükleer silah güç ve iktidar kaynağı değildir. İran halkının yüksek potansiyeli, nükleer güçlerin saldırılarının üstesinden gelebilecek ve onların nükleer silah temelindeki iktidarını yenilgiye uğratabilecektir.

irib

 

 

Read 1786 times