کارگر

کارگر

Arabistan içişleri bakanlığı bir bildiri yayımlayarak Ayetullah Şeyh Nemr’in hakkında verilen idam kararının uygulandığını bildirdi.

El-Arabiyye haber kanalı, Arabistan içişleri bakanlığının yayımladığı bildiriye dayanarak, Ayetullah Şeyh Nemr ve beraberindeki 46 kişi hakkında verilen idam kararının bugün Arabistan’ın 12 bölgesinde uygulandığı haberini aktardı.

Suudi Arabistan’ın önde gelen din adamlarından Şeyh Nemr, 15 Ekim’de 2014 yılında Suudi kralı ve yönetimini eleştirdiği için idama çarptırılmıştı.

Hükümet karşıtı konuşmalar yapmak, ülke güvenliğini bozmak ve siyasi tutukluların haklarını savunmak gibi suçlamalar da Şeyh Nemr’e yöneltilmişti.

Suudi Arabistan’ın Ayetullah Şeyh Nemr hakkında idam kararı vermesine, birçok aktivist, uluslararası kurum ve kuruluşlar itiraz etmiş, sosyal paylaşım ağlarında faaliyet yapan bazı aktivistler, Ayetullah Nemr’in idamının Suudi Arabistan’ı kaosa sürükleyeceğini ve Suudi hanedanının devrilmesiyle sonuçlanabilecek bir ayaklanmanın başlangıç noktası olabileceğini bildirmişti.

Ancak Ayetullah Şeyh Nemr’in kardeşi Muhammed el-Nemr, genellikle kardeşiyle ilgili haberleri twitter hesabından paylaşmasına rağmen bu hususta henüz bir açıklama yapmadı.

Şehit Ayetullah Şeyh Nemr Kimdir
Ayetullah Şeyh Nemr Bakır el-Nemr 1958 yılında Arabistan'ın doğusunda yer alan el-Avamiye şehrinde, ilim ehli bir ailede dünyaya geldi. Babası Şeyh Muhammed b. Nasir Âli Nemr ve dedesi Ali b. Nasir Âli Nemr Arabistan'ın büyük âlimlerindendi.

 
İlk ve orta öğrenimini doğduğu şehirde bitiren Ayetullah Nemr, daha sonra dini ilimler okumak için Tahran'da Ayetullah Seyit Muhammed Taki Müderrisi tarafından kurulan Hz. Kaim Medresesi'nde kayıt yaptırdı. İran'da İslami ilimlerle meşgul olduğu 10 yılın ardından tahsil hayatını Hz. Zeynep'in (s.a) gölgesinde devam ettirmek için Suriye'ye gitti.
 
Ayetullah Şeyh Nemr, tahsil hayatı boyunca Tahran, Kum ve Şam'da Şeyh Vahid Afgani, Şeyh Sahib Sadık, Ayetullah Hakkani, Seyit Muhammed Taki Müderris ve Seyit Abbas Müderris gibi üstatların Lüme, Resail, Mekasib ve Ahlak derslerine katılmıştır.
 
Bir oğlu ve üç kızı olan Ayetullah Nemr'in eşi Mina Cabir el-Şeryavi, yakalandığı kanser hastalığının ardından 1433 yılının Ramazan ayı'nda hayatını kaybetti.
 
Ayetullah Şeyh Nemr, Arabistan'a döndükten sonra Avamiyye şehrinde 'İmam Kaim (a.f) İlim Merkezi'ni kurdu. Bu merkez, 2011 yılında kurulacak olan 'İslam Merkezi'nin alt yapısıydı. 
 
Ayetullah Şeyh Nemr, Avamiye bölgesinde camilerin toplumsal yaşama kazandırılması, Cuma namazlarının ihya edilmesi, pratik ve teorik kavramların tartışılması, kitap ve makale yazımı, gençlerin evliliklerine yardımcı olmak ve kolaylaştırmak, kadının toplumda daha aktif rol oynamasını sağlamak ve gençlerin ahlaki değerlere yönlendirerek fesadın önünü almak gibi birçok alanda faaliyet göstermişti.
 
Baki Mezarlığı'ndaki Ehlibeyt imamlarına ait mezarların restore edilmesi için çaba harcayan Ayetullah Şeyh Nemr, 2004 yılından başlayarak 2007 yılına kadar her yıl Baki Mezarlığı'nın tahrip edilmesinin yıl dönümünü anmak için programlar düzenlemeye çalışmış ama Suudi Arabistan rejiminin muhalefeti ile karşılaşmıştır. Nihayetinde tüm baskılara rağmen Ayetullah Nemr, 2007 yılında Baki'nin tahrip edilmesinin yıl dönümü münasebetiyle bir merasim düzenlemiş, program büyük yankı uyandırmış hatta Avrupa ve Amerika'da bile Baki Mezarlığı'nın tahrip edilmesini kınayan ve türbelerin yeniden inşa edilmesini destekleyen gösteriler yapılmıştı.
 
2009 yılının Şubat ayında yaptığı bir konuşmada Suudi Arabistan rejimine seslenen Ayetullah Şeyh Nemr, "Eğer bizim sahip olduğumuz onur ve haysiyeti bize geri vermezseniz, ülkede yaşayan Şiileri Suudi Arabistan'dan ayrılmaya çağırırız. Bizim onurumuz, ülke bütünlüğü başta olmak üzere her şeyde daha önemlidir" demişti. Ayetullah Şeyh Nemr, konuşmasında ayrıca ülkede özgür ve demokratik seçimler yapılması çağrısında bulunmuştu. 
 
Ayetullah Şeyh Nemr yaptığı her konuşmada Suudi rejimini özellikle Suudi Arabistan'ın doğusunda yer alan Ahsa ve Katif bölgelerinde uyguladığı organize ayrımcı politikalar sebebiyle eleştiriyor, Arap ülkelerinde hükümet tacının ve tahtının bir miras gibi babadan oğla geçmesinin meşruiyeti sorguluyor ve Suudi hanedanını nİngiltere'nin sultası altında olduğunu dile getiriyordu.
 
Ayetullah Şeyh Nemr, 2011 yılında Tunus ve Mısır'da iktidarda olan diktatör rejimlerin yıkılması ve Bahreyn'de halk ayaklanmasının başlamasına ile 2008 yılında Suudi makamlar tarafından kendisine dayatılmaya çalışılan konuşma yasağına rağmen siyasi özgürlük ve reform isteyen konuşmalarına yeniden başladı.
 
Ayetullah Şeyh Nemr, genel manada Suudi Arabistan hükümetinden;
 
- Ülke nüfusunun yüzde yirmisini oluşturan Şiilere 2. Sınıf vatandaş muamelesi yapılmaması,
 
- Kendi dini eğitimlerini kendi ülkelerinde alma hakkının tanınması,
 
- Şii mezhebinin resmi bir mezhep olarak kabul edilmesi, devlete bağlı medyada veya Vahhabi dini yetkililer tarafından Şia mezhebine hakaret edilmemesi,
 
- Suudi hanedanının, Şiilerle Sünniler arasında fitne ve ihtilaf çıkarmaları için Vahhabi din adamlarına para ve destek vermeyi durdurması,
 
- Ülkedeki fakir halkın durumunun iyileştirilmesi,
 
- Şiilerin devlet kurumlarında çalışabilmeleri için yolun açılması" gibi talepleri vardı.
 
Ayetullah Şeyh Nemr, ilk olarak 2003 yılında tutuklanmıştı. Daha sonra;
 
2004: Baki Mezarlığı'nda bulunan türbelerin Vahabiler eliyle tahrip edilişinin yıldönümünü anmak için çalışmalara başladığı için tutuklandı.
 
2005: Yine Baki'deki Ehlibeyt imamlarına ait türbenin tahrip edilişinin yıldönümünü anmak istediği için.
 
2006: Ayetullah Seyit Muhammed Taki Hüseyni Müderrisi tarafından düzenlenen 'Kur'an-ı Kerim Konferansı'na katılması, okullarda Şia inançlarının okutulması istemesi, Baki Mezarlığı'nın yeniden inşa edilmesi gerektiği söylemesi gibi sebeplerle tutuklandı.
 
2008: Suudi hükümeti, Ayetullah Nemr'den Cuma namazı kıldırmamasını taahhüt eden bir yazı imzalamasını istemiş ancak Ayetullah Nemr bu isteği reddetmişti. Bunun üzerine İçişleri Bakanı'nın onayı ile Ayetullah Nemr tutuklanarak tecrit edilmişti.
 
2012: Katif bölgesinde Suudi güvenlik güçleri tarafından bacağından 4 kurşunla vurulan Ayetullah Nemr'in son tutuklanışı.

Sipahiler Ordusu sözcüsü General Ramazan Şerif, ABD’nin İran’ın Fars Körfezi’nde füze fırlattığı iddiasını reddetti.


ABD’nin İran’ın Fars Körfezi’nde roket ve füze fırlattığı iddiasına Sipahiler Ordusu’ndan tepki geldi.

Sipahiler Ordusu sözcüsü General Ramazan Şerif, ABD’nin İran’ın Fars Körfezi’nde füze fırlattığı iddiasını reddetti.

General Şerif, bu tür yalan haberleri psikolojik muharebe çerçevesinde değerlendirmek gerektiğini kaydetti.

Fars Körfezi’nin güvenliği ve huzuru İran’ın ciddi stratejisi olduğunu belirten General Şerif, İran askeri tatbikatlarını belirlenen takvime göre düzenlediğini ifade etti.

Van'da, Tahran'da gerçekleştirilen "İran-Türkiye İş Forumu"nun değerlendirme toplantısı gerçekleştirildi.

Van Ticaret ve Sanayi Odası'nda (TSO) gerçekleştirilen toplantıda, bu yıl ikincisi gerçekleştirilen forumun iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesi konusundaki önemine vurgu yapıldı.

İran'daki foruma katılan Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA) Genel Sekreteri Emin Yaşar Demirci, İran'daki toplantıya katılımın üst düzeyde olduğunu belirterek, İran ile 13 milyar dolar olan ticaret hacminin, 30 milyar dolarlık hedefin çok gerisinde olduğuna dikkati çekti.

İran'daki hiçbir sektörde ithalatta birinci sırada olmadıklarını, genellikle Almanya ve İngiltere'nin ilk sıralarda yer aldığını kaydeden Demirci, "Bu, Almanya ve İngiltere'ye göre kalite ve fiyat açısından rekabet edemediğimizi gösteriyor. Aslında bu durum tersine dönebilir. İran yarın bizden aldıklarını kendisi üretip bize satmak isteyebilir" diye konuştu.

Van TSO Başkanı Necdet Takva ise bu tür toplantıların ardından İran'ın ilgi ve alakasının Van üzerine yoğunlaşacağından şüphesinin olmadığını söyledi.

Takva, "İran'da ekonominin büyük ölçüde devletin elinde olması sebebiyle mutlaka bunların üst düzey anlaşmalar çerçevesinde çözülmesi gerekir. Özellikle bankacılık sektöründe finansmanın serbest dolaşımı konusunda sorunlar var. İran'ın çözmesi gereken konular var. Van için gerekli çalışmaları ve girişimleri yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu. 

Rusya Başbakan Yardımcısı Dmitri Rogozin, İran'a S-300 hava savunma füze sistemleri göndermeye başladıklarını duyurdu.

Rogozin, Rossiya-24 televizyonuna yaptığı açıklamada, İran'la S-300 füzeleri satışı konusunda imzaladıkları anlaşmanın iki ülke ilişkilerinde yeni fırsatlar açtığını belirterek "Bu anlaşma uygulanıyor ve ödemesi de yapılıyor. Teslimat gerçekleştiriliyor" dedi.

Rusya ile İran arasında 2011 yılında üç S-300 füze sisteminin satışı konusunda anlaşma yapılmış fakat Moskova yönetimi, nükleer programı nedeniyle İran'a uygulanan yaptırımları gerekçe göstererek anlaşmayı dondurmuştu.

İran'ın nükleer programı konusunda Tahran yönetimiyle BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri ve Almanya (P5+1 ülkeleri) arasında imzalanan çerçeve anlaşması sonrasında Rusya füzelerin satışına yeniden yeşil ışık yakmıştı.

ABD’nin sahtekarlığına tokat gibi cevapRuhani: Çeşitli füze üretimi hızla ve ciddiyetle devam etsin


Cumhurbaşkanı Ruhani, ABD’nin hasmane ve müdahaleci tutumuna gösterdiği tepkide, Savunma Bakanı’na İSK’nın ihtiyacı olan her türlü füzenin üretimine daha hızlı ve daha ciddi bir şekilde devam etmeleri talimatı verdi.
Amerika’nın İran’ın füze denemesini bahane ederek yeni yaptırım kararları almasına sonunda Cumhurbaşkanı Ruhani’den tokat gibi tepki geldi.

Cumhurbaşkanı Ruhani, ABD’nin hasmane ve müdahaleci tutumuna gösterdiği tepkide, Savunma Bakanı’na İSK’nın ihtiyacı olan her türlü füzenin üretimine daha hızlı ve daha ciddi bir şekilde devam etmeleri talimatı verdi.

Ruhani  Savunma Bakanı General Dehgan’a yazdığı mektupta ayrıca Amerika bu tür yanlış ve müdahaleci tutumunu sürdürdüğü takdirde İSK’nın ülkenin füze gücünü geliştirmek üzere daha yeni programlar geliştirmekle yükümlü olduğunu vurguladı.

Ruhani, İran’ın füze programı Bercam nükleer anlaşmasının bir parçası olmadığını, nitekim bunu Amerikalı yetkililer de itiraf ettiğini kaydetti.

General Cezayiri:Füze gücümüzü geliştirmekten bir gün bile gafil olmadık
Genel Kurmay Başkanı Yardımcısı General Mesut Cezayiri, İran’ın savunma kapasitesini ve füze gücünü büyük bir ciddiyetle sürdürdüklerini açıkladı.
 Amerika’nın İran’ın füze denemesini bahane ederek yeni yaptırım kararları almasına bir tepki de Genel Kurmay Başkanlığı Sözcüsü General Cezayiri’den geldi.

General Mesut Cezayiri, İran’ın savunma kapasitesini ve füze gücünü büyük bir ciddiyetle sürdürdüklerini ve bu konudan bir gün bile galip olmadıklarını belirtti.

İran’ın savunma kapasiteleri ve özellikle füze gücü, kırımızı çizgilerden biri olduğunu belirten General Cezayiri, İSK Rehber Hamanei’nin tedbirlerine göre bu alanda politikalarını eskiden olduğu gibi tüm ciddiyeti ile sürdürdüklerini vurguladı.

Perşembe, 31 Aralık 2015 03:51

Ruhani: İslam dünyası birlik içinde olmalı

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, İslam dünyasındaki sorunların çözülmesi için müslümanların birlik ve beraberlik içinde olması gerektiğini vurguladı.

İnkılap Rehberi Ayetullah Hamanei huzurunda İslami Vahdet Konfransı’na katılan yerli ve yabancı konuklara hitaben bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Ruhani, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ve İmam Sadık’ın (a.s) doğum günüde olmak münasebetiyle tebriklerini ileterek, “Hz. Muhammed (s) bütün dünya halkına birlik, beraberlik ve kardeşilk dersini verdi” dedi.

Ruhani, yaşadığımz çağda her zamankinden daha çok İslam dünyasının Peygamber Efendimiz’e(s) itaat etmeye ihtiyaç duyduğunu belirterek, “Halkın vahdeti ve İnkılap Rehberi’nin hidayetleri sayesinde dünya güçleri karşısında zafere ulaştık ve bu zafer de devam edecektir” açıklamasında bulundu.

30 Aralık 2009 (9 Dey 1388) tarihine de işaret eden Cumhurbaşkanı Ruhani, bu günü kanun ve Valeyeti Fakih’i savunma günü olarak nitelendirdi.

Ruhani, “Müslümanları birbirine düşürmek için düşmanların sarfettiği çabalara değinerek, "Eğer büyük İslam ülkeleri birlik içinde olsaydı İslam dünyasındaki birçok sorun çözüme kavuşacaktı” şeklinde konuştu.

İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Salihi, İran ve Rusya arasında uranyum ve sarı kek mübadelesi yapıldığını bildirdi.

Katıldığı televizyon programında konuşan İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi, İran ve Rusya arasında yapılan mübadeleye işaret ederek, İran’dan Rusya’ya 11 ton zenginleştirilmiş uranyumun gönderildiği ve Rusya tarafından da İran’a 200 ton sarı kek (doğal uranyum) tesil edildiğini bildirdi.

Yakıt takası konusunun son bulduğunu ifade eden Salihi, “Biz 80 ton doğal uranyum almayı düşünüyorduk, lakin ortaya çıkan şartlar daha fazla bir miktarda uranyum almamıza neden oldu” açıklamasında bulundu.

Irak Ağır Su Reaktörü’nün yeniden tasarıma geçmesi konusua da değinen Atom Enerjisi Kurumu Başkanı, sözü edilen reaktörün yeniden tasarıma geçmesinin yaklaşık olarak 1 yıl önceden başladığını ve bu alanda henüz çalışmaşların devam ettiğini söyledi.

İran'ın bölgedeki politikaları şeffaf olduğunun altını çizen İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın İran'a yönelik kullandığı edebiyatın ilk olmadığına dikkat çekti.

Bugün yerli ve yabancı basın mensuplarının sorularına cevap veren İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Cabiri, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun müffettişlerinin ABD'de eğitim gördüklerine dair bu ülkenin dışişleri bakan yardımcısının sözlerinin mütaakiben güvenlik açısından İran İslam Cumhuriyeti'nin tutumu ne olduğu sorusuna, müffettişlerin vatandaşlık durumu her zaman tartışma konusu olduğunu hatırlatarak, Kapsamlı Ortak Eylem Planı kapsamında İran İslam Cumhuriyeti'nin, bu konuya her zaman hassasiyetle yaklaştığını belirtti.

Cabiri, Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın icrasına yükümlü olan İran'ın zaruri gören herhangi bir eyleme geçmeye hazır olduğunu konuşmasına ekledi.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, ağır bir siyasi savaş başlandığını, sonuna doğru yaklaşarak bu hususlar gibi daha da ağırlık kazanacağını ifade ederek, ABD'nin iç politikasında cereyan eden savaşların İran'ı ilgilenmediğini, KOEP esasına göre İran menfaatine olan eylemlerin yerine getirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

İran'ın Suriye'de mezhepçılık yaptığına dair Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz gün dile getirdiği bu sözüne karşın İran İslam Cumhuriyeti'nin tepkisi ne olduğu sorusuna Cabir Ensari, İran İslam Cumhuriyeti'ne yönelik böyle bir edebiyatın ilk kez dile getirilmediğini, İran'ın başkalarının düşüncelerine karşı sorumlu olmadığı gibi Suriye'ye yönelik politikaları açık ve temmeli olduğunu söyledi.

Ensari,  Suriye halkının kendi akibetlerini tayin etme gibi meşru ve yasal hakkın yanısıra siyasi amaçlar için şiddet ve terörizme karşı olan İran İslam Cumhuriyeti'nin tutumu bu iki temel politikada kurulu olduğunun altını çizdi.

İran'ın bölgedeki politikaları şeffaf olduğunun altını çizen İran Dışişleri Bakanlığı Sözcücü, başka amaçlar için bölgesel gelşmelerde faaliyet gösteren bazı komşu ülkeler ve İran arasında ortak bir düşüncenin sağlanmasını ve bu insani facianın son bulmasını ümit etti.

İran, Türk yatırımcılarına olumlu bakıyor

 İran Dışişleri Bakan Yardımcısı İbrahim Rahimpur, Türk yatırımcıların İran'da yaptırımının kalkmasından sonraki dönemde faaliyet yapmasına sıcak bakıldığını ifade etti.

Tahran'da düzenlenen İran-Türkiye 10. Ortak İşbirliği Toplantısında konuşan İran Dışişleri Bakan Yardımcısı İbrahim Rahimpur, yaptırımların kalkmasından sonra, iki ülkenin sınır altyapılarına yatırım yapmak suretiyle, sadece ihracat ve ithalatı geliştirmek değil, kendi aralarındaki bağları da pekiştirmeleri gerektiğini belirtti.

İran'ın Türkiye'deki son seçimlerin sonuçlarından memnun olmadığı iddiaların bölgedeki gerici hükümetlerin Suriye'deki krizi daha derinleştirmek amacıyla gündeme getirildiğini söyleyen İran Dışişleri Bakan Yardımcısı, İran ve Türkiye'de demokrasi ve serbest seçimler konusunda hiçbir endişe ve kaygının sözkonusu olmadığının altını çizdi.

İran basınında Türkiye'ye yönelik yer alan eleşitirilere de değinen Rahimpur, Türkiye basınında da İran yetkilileri ve kutsalları aleyhinde yalan yazılar kaleme alındığını, ancak İran'ın Türkiye hükümeti ile basını arasında fark gözettiğini ve karşı taraftan da aynı şeyi beklediğini kaydetti.

Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Irak’ta radikalizmle mücadelede tüm Iraklıların birliği üzerinde durdu.

Irak İslami Yüksek Konseyi Başkanı Seyyid Ammar Hekim ile görüşen Zarif, Irak ordusu ve halk güçlerinin tekfirci teröristlerle mücadeledeki başarısına değinerek, radikalizm ile mücadelede tüm Iraklıların işbirliğine vurgu yaptı.

Zarif ayrıca, tüm bölgesel ve uluslararası meselelerde iki ülkenin sürekli istişare ettiğine dikkat çekerek, bunun bölgesel barış ve istikrarın sağlanmasında önemli olduğunu söyledi.

Hekim de Irak’taki son durum ile ilgili açıklamalarda bulunarak, Irak ordusu ve halk güçlerinin yeni zaferlerinin Irak’taki yeni şartlardan kaynaklandığının altını çizdi.

Diyanet İşleri BaşkanıProf. Doktor Mehmet Görmez, dün çeşitli görüşmeler için Kum şehrini ziyaret etti.
 
 Vahdet Haftası münasebetiyle Tahran’daki Uluslararası Vahdet Konferansına Katılan Diyanet İşleri BaşkanıProf. Doktor Mehmet Görmez, dün çeşitli görüşmeler için Kum şehrini ziyaret etti.

Ziyaretinin ilk ayağında El-Mustafa Üniversitesi’ni ziyaret eden Mehmet Görmez, üniversite rektörü Ayetullah Arafi ile bir görüşme yaptı. İki ülke arasında akademik anlamda ilişkilerin durumu hakkında görüş alışverişinin yapıldığı toplantının ardından gelecek için olumlu mesajlar verildi. 

Toplantının ardından Kum ilim havzasının önde gelen alimlerinden ve büyük Kuran müfessiri Ayetullah Cevadi Amuli’yi ziyaret eden Mehmet Görmez öğle namazını da bu büyük üstadın imametinde kıldı.

Görüşmede vahdet haftasının tüm Müslümanlar için kutlu olmasını dileyen ve Hz. Muhammed’in (s.a.a) ve aynı zamanda İmam Sadık’ın (a.s) mübarek doğum günlerinin İslam alemine özellikle ortadoğu halklarına rahmet vesilesi olmasını dileyen Ayetullah Cevadi Amuli, Prof. Doktor Mehmet Görmez’in de çok hoşuna giden bir mesaj paylaştı.

Allah’ın yeryüzüne iki şey nazil ettiğini söyleyen Ayetullah Cevadi Amuli: “Allah, yeryüzüne Kuran’ı ve yağmuru nazil etti. Ancak bu iki nazil arasında çok büyük fark var. Yağmuru toprağa indirdi ve orada kaldı ama Kuran’ı askıda bıraktı. (Yani sema ile yer arasında köprü yaptı) Sema ile yer arasında asılı olan Kuran, iki şey yapar. Bir insanı düşmekten kurtarır, iki insanı yukarıya doğru çeker ve yüceliğe ulaştırır.” beyanında bulundu.

Namazın ardından öğle namazı için mescide giden heyet, yine Ayetullah Cevadi Amuli’nin imametinde öğle namazlarını kıldılar.

 Namazın ardından diğer programlarına yer ayıran Mehmet Görmez, Kum’da El-Mustafa Üniversitesi bünyesindeki İmam Humeyni Eğitim Merkezi’ni ziyaret etti. Orada Türkiyeli öğrencilerle bir araya gelen diyanet işleri başkanı ve beraberindeki Türkiye’nin Tahran büyükelçisi Hakan Tekin, öğrencilerle tanışarak kısa bir görüşme gerçekleştirdi.

Görüşmede bir konuşma da yapan Mehmet Görmez şunları söyledi:

“Bizi içimize girdiğimiz girdaptan kurtaracak yegane yol ilim yoludur…”

Her kim ilim yoluna koyulursa Allah da onun cennete giden yolunu kolaylaştırır. Melekler ilim talebesine kanatlarını gererler. Gökteki kuşlar, denizdeki balıklar bile ilim talebesine dua edeler. Sizler de meleklerin kanatlarında olasınız. Çünkü ilim talep etmek için bir yola çıktınız. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, ekmeğe ve suya muhtaç olduğumuz kadar ulumu islâmiyeye vakıf, usul ve metodoloji konusunda hazık alimlere ihtiyacımız var. Bizi içimize girdiğimiz girdaptan kurtaracak yegane yol ilim yoludur.

“İlim tarihinde üç büyük kırılma yaşanmıştır…”

İlim tarihinde alimin tanımı ve ilimle ilgili üç kırılma noktası yaşanmıştır. Birinci kırılma, ilmin hadis ilmi, tefsir ilmi, fıkıh ilmi gibi parçalara ayrılması. İslam bu bölünmeyi kabul etmez. Bugün İslam dünyasında da akademik dünyada da böyle bir bölünme ve parçalanma görüyoruz. Bu bölünme sorunludur. Âlim olmak için bunların tamamına vakıf olmak gerekir. Tefsir ilmiyle hadis ilmini, Fıkıh ilmiyle astronomi, matematik ilmini birbirinden ayıramazsınız. İkinci kırılma ise ilmin, dini ve dini olmayan ilimler diye ayrılmasıdır. Bu da doğru değildir. Kitabın ayetleriyle kainatın ayetlerini ayıramazsınız. Tefsir ne kadar dini ise Matematik de o kadar dinidir. İlmi dini ve gayri dini diye ayırmak İslam medeniyetinde en büyük sorunlardan biri olmuştur. Üçüncü kırılma ise, tekke-medrese ayrımından olmuştur. Bu ayrım da, tasnif de doğru değildir. Bunlar birbirini tamamlayan şeylerdir. İlmi dini ve dünyevi ilimler diye ayırmak doğru değildir.

“Hadis ve Kur’an ilmi, usûlsüz bir şekilde tahsil edildiği zaman ortaya âlim değil, öğretilmiş bir cehalet çıkar…”

İslam ilminde en önemli husus, usûl meselesidir. Malumat, bilgi çoktur. Ancak bugün bilgiye sahip olmak yetmez. O bilginin usûlüne sahip olmak gerekir. Bundan yıllar önce ‘İslam dünyasında hadis eğitimi bir emniyet ve güvenlik konusudur’ diye bir söz söylemiştim. Şimdi DAİŞ’in elinde Efendimizin sözlerinin bir silah gibi kullanıldığını görünce bu söz aklıma geliyor. İnsanların birbirlerini tekfir edip katletmeye başladığını görünce bu sözün ne kadar doğru olduğunu görüyoruz. Hadis ve Kur’an ilmi usûlsüz bir şekilde tahsil edildiği zaman ortaya bir âlim değil öğretilmiş bir cehalet çıkar. Usûlsüz bir İslam ilmi, öğretilmiş cehalettir.

“Okuduğumuz ilim, mezhebe mensubiyetimizi İslam’a ve Muhammed Mustafa’ya mensubiyetimizin önüne geçiriyorsa o ilmi terk etmemiz gerekir…”

Okuduğumuz ilim bizi fırkalara ayırıyorsa, okuduğumuz ilim mezhebe mensubiyetimizi İslam’a ve Muhammed Mustafa’ya mensubiyetimizin önüne geçiriyorsa o ilmi terk etmemiz gerekir. İlim amel ilişkisi üzerinde durulması gereken önemli bir konudur 

 

Başkan Görmez, gençlerle buluşmasının ardından Kum şehrinde yer alan Taklid Merci alimlerinden Ayetullah Cevadî el-Amulî ve Ayetullah Mekarim Şirazi ile de bir araya geldi.

Ayetullah Şirazi, bir ay sonra Kum şehrinde düzenlenecek olan ‘Günümüzde Tekfiri Akımlar ve Alimlerin Sorumluluğu’ başlıklı uluslararası kongreye Başkan Görmez’i davet etti. Ziyaret esnasında davetiyeyi Başkan Görmez’e ileten Ayetullah Şirazi, ilk defa bir ziyaret esnasında davetiyeyi verdiğini, bunun da Başkan Görmez’e verilen değeri göstermek adına yapıldığını kaydetti.