Displaying items by tag: İmam Hamanei
“Bölgede bizim siyasetimiz tamamen Amerikan karşısındadır”
İslam İnkılâbı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamaney, mübarek Ramazan bayramı dolayısıyla ülke yetkilileri, İslam ülkelerinin tahran büyük elçileri ve halktan muhtelif kitleleri kabulünde yaptığı konuşmada, vahdet ve birlikteliğin, İslam dünyasının şifa verici reçetesi olduğunu bildirerek, bölgede var olan mevcut mezhebi ve etnik içerikli çatışma ve savaşın Müslüman halkların dikkatinin Siyonist İsrail rejiminin dağıtılması amacıyla planlandığına temasla, “İran İslam cumhuriyetinin bölge siyasetlerinin tamamen Amerika önderliğindeki dünya müstekbirliğinin siyasetlerinin karşı noktasındadır ve İran kesinlikle Amerika’ya güvenmemektedir. Çünkü Amerikan siyaset adamları sadakatsizlik ve insafsızlığın doruğundadır” dedi.
Mübarek Fıtr (Ramazan) bayramı dolayısıyla tebriklerini dile getiren İmam Hamanei, İslam dünyasının içinde bulunduğu üzücü duruma ve birlik ve dayanışmanın olmamasına temasla, bölgedeki mevcut tefrika ve ihtilafın doğal olmadığını ve (birileri tarafından) tahmil edildiğini, İslam âleminin din âlimleri, aydınlar, devlet adamları, siyasetçiler, elitler ve güzidelerinin bu tefrika ve ihtilaflarda İslam ümmetine yönelik hıyanet ellerin farkında olmaları gerektiğini söyledi.
İslam inkılâbı rehberi, bölge ülkelerinde Sünni ve Şii Müslümanların uzun yıllar birlik içinde yaşamalarına rağmen bugün gelinen noktada yaşanan ihtilaf ve çatışmaların normal olmadığını hatırlatarak, ''Eğer İslam ülkeleri vahdet içinde olsa ve müşterekleri üzerinde yoğunlaşsalardı kesinlikle dünya siyasetinde kendine has çok büyük bir güç olurdu ama büyük güçler kendi çıkarlarını ve Siyonist rejimin çıkarlarını korumak için İslam ümmetine bu ihtilaflar ve fitneleri dayatmışlardır'' dedi.
İslam devletleri içinden bazılarının gayrı meşru Siyonist rejime eğilim göstermelerine rağmen Müslümanların Siyonist İsrail rejimine karşı nefretlerini hatırlatan İslam İnkılâbı Rehberi İmam Hamaney müstekbir devletlerin İslam ülkeleri içinde de bazı münasebetsiz kimselerle işbirliğinde bulunarak mezhepsel savaşları planladıklarını ve el-Kaide ve IŞİD gibi cani örgütleri ortaya çıkardıklarını söyledi.
İmam Hamaney, Amerikalı bazı yetkililerin terör örgütü IŞİD'in oluşturulmasında Amerikan yönetimin rolünün olduğuna dair itiraflarına da temasla, IŞİD aleyhinde oluşturulan koalisyonun inandırıcı olmadığını belirterek; bölgede emperyalist güçlerin siyasetlerinin, açık bir şekilde haince olduğunu ve bunun herkes tarafından görülmesi gerektiğini söyledi.
İslam inkılâbı rehberi, İran İslam cumhuriyetinin bölge siyasetlerinin emperyalist ülkelerin siyasetlerinin tam tersine olduğunu belirterek; Irak konusuna temas etti ve ''Emperyalizmin Irak'taki siyaseti, halkın oyuyla iktidara gelen hükümetin devrilmesi, Irak'ta Şii ve Sünni Müslümanlar arasında çatışma çıkarılması ve sonuçta Irak'ın parçalanmasıdır. Ama İran'ın siyaseti ise, seçimle iktidara gelen hükümeti desteklemek, iç savaşları önlemek, Irak'ın toprak bütünlüğünü korumak ve mezhepler arası çatışmaları engellemektir'' dedi.
Suriye konusuna da değinen İslam inkılâbı rehberi, emperyalizminin Suriye'deki siyasetlerinin de, halkın iradesi dışında bir iradenin dayatılması ve Suriye yönetiminin devrilmesi yönünde olduğunu ama bu şom emellerini bu zamana kadar gerçekleştiremediklerini zira Suriye halkı ve devletinin bir bütün olarak başta Siyonistler olmak üzere her türlü entrikaya karşı direndiğini, İran Cumhuriyetinin ise, Siyonistler karşısında direnen bir devletin şiar, hedef ve mukavemetini İslam dünyası açısından bir ganimet bildiğini söyledi.
İmam Hamaney, “İran İslam cumhuriyeti, Irak, Suriye, Yemen, Lübnan ve Bahreyn gibi bölge meselelerinde kendi özel çıkarları peşinde değil bilakis bu ülkelerde asıl karar vericilerin halklar olduğuna ve başkalarının bu ülkelerde müdahalede bulunma ve karar verme hakkına sahip olmadıklarına inanmaktadır” ifadesini kullandı.
İslam İnkılâbı rehberi Lübnan’da müstekbirlik siyaseti ile İslam nizamı siyasetinin karşı karşıya geldiğini de hatırlatarak, başta Amerika olmak üzere müstekbirlik düzenin yıllar boyunca Lübnan topraklarının bir parçasının Siyonist İsrail rejimi tarafından işgal edilmesi karşısında onay içerikli sessiz kaldığını, fakat dünya düzeyinde en şerefli milli müdafaa gruplarından olan mümin, fedakâr bir grubun işgalci Siyonistler karşısında direniş göstermesi ve onları Lübnan topraklarından dışarı atmasıyla derhal bu grubu terörist gruplar listesinde ilan ettiğini ve onu yok etmeye çalıştığını söyledi.
İran İslam Cumhuriyetinin Lübnan direnişini desteklemesinin sebebinin, onlar saldırganlar karşısında gerçek bir direniş göstermeleri, yiğitlik ve fedakârlıkları olduğunu belirten İslam İnkılâbı Rehberi, “Amerikalılar, Lübnan direnişi terörist diye adlandırmakta ve İran’ı da Lübnan direnişine verdiği destekten dolayı terörist destekçisi olmakla suçlamaktadır hâlbuki gerçek teröristin ta kendisi, IŞİD’i oluşturan ve habis Siyonistlere destek veren Amerika’dır ve terörizme destek verdiği için yargılanması gerekmektedir” dedi.
Yemen meselesine ve bu bölgede de İran ile Amerikan siyasetlerinin çatıştığını belirten İmam Hamaney şöyle dedi: Yemen’de Amerika, ülkenin çok kritik bir döneminde siyasi kriz yaratmak amacıyla görevinden istifa ederek firar eden ve başka bir ülkeden kendi halkına yönelik saldırı düzenlemesini isteyen, Yemen masum halkı ve çocuklarının katliam edilmesini savunan bir cumhurbaşkanından himaye etmekte ve kendi halkını seçimler meselesini ağızlarına almasına dahi izin vermeyen en dikta, despot bir yönetimine dostluk eli vermekte ama buna karşılık tepeden tırnağa kadar seçimlerle iç içe olmuş İran İslam cumhuriyetini despot bir yönetim olmakla suçlamaktadır. Amerikalı siyaset adamları büyük bir insafsızlık içinde konuşmaktalar ve açıkça aleni gerçekleri utanmadan inkâr etmekteler. Şimdi ise Amerikalılara güvenilmeyeceği sözünden asıl maksatta da budur. Çünkü onların kesinlikle bir sadakati yoktur. Cumhurbaşkanı ve öteki yetkililerinin zahmete katlandıkları bu çetin nükleer görüşmelerde bile defalarca Amerikalıların sadakatsizliğine tanık olduk.”
İslam ülkelerinin sorunlarının çözümü ve İslam devletlerinin her birinin özelde reçetesinin vahdet ve bütünlüğün korunması olduğunu hatırlatan İslam İnkılâbı Rehberi, İran halkının da birleşik ve dayanışma içinde olması ve nükleer meselenin onların ihtilafa düşmesine yol açmaması gerektiğini, zira nükleer meselenin ilgili sorumlular tarafından takib edilmekte olduğunu ve yetkililerin de ülkenin milli çıkarları peşinde olduklarını söyledi.
Ülkede ihtilaf ve tefrikanın oluşturulması yönünde yabancı medyanın yoğun propagandalarına temas eden İmam Hamaney, bu çabalara karşı koymanın tek yolunun, genel ve milli takva olduğunu, iman, ilim, sanayi ve kültürün güçlendirilmesi yoluyla ülke içi iktidarın artırılması gerektiğini söyledi.
İslam İnkılâbı Rehberinin konuşmasından önce İslami İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yaptığı konuşmada, mübarek Ramazan bayramı dolayısıyla dünya Müslümanlarına tebriklerini bildirerek, Ramazan ayının imanın sınanma ayı, direniş ayı, mukavemet ve sabır ayı olduğunu belirterek, “bu yılki Ramazan gönlü ve dil birlikteliği ayı ve pak ilahi fıtrata geri dönüş ayı olmuştur” ifadesini kullandı.
Bu yılki Ramazan ayında halkın hayır duaları sayesinde İran halkının müstekbir güçler karşısındaki 12 yıllık direnişinin meyvesini verdiğini belirten Ruhani, “Hükümet, İran halkının iradesi ve direnişi sonucu ve İslam İnkılâbı Rehberinin devamlı hidayetleriyle, nizamın tüm kurum ve organlarının desteği ayrıca diplomasi alandaki halkın evlatlarının mücadele ve fedakârlıkları sonucu belirlenen yol haritası uyarınca yüce İran halkının haklarını kabullendirmeyi başarmıştır” dedi.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ayrıca İran İslam cumhuriyeti diplomasi ve müzakere adına yeni modern bir gücü tüm dünyanın gözleri önünde sergilediğini hatırlatarak, bölge olaylarına temasla bu yıl Irak, Suriye, Yemen’den Filistin, Lübnan, Afganistan ve Pakistan’a kadar bölge ülkeleri ve komşu devletlerin bu yılki Ramazan’da çok zorluk çektiklerini, ancak İran İslam cumhuriyetinin iradesinin tüm mazlumları ve zalimler karşısında direnenleri desteklemek yönünde olduğunu bildirdi.
İnkılap Rehberi; İran nükleer müzakere heyetinden teşekkür ettiler
İran İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, hükümetten ve İran nükleer müzakere heyetinden müzakereler sürecinde gösterdikleri sadık çabalarından dolayı teşekkür ettiler .
MHA’nın İnkılap Rehberi Bilgilendirme Sitesi’nden aktardığı habere göre, İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamanei Ramazan ayı münasibeti ile bakanlar kurulu ve hükümette görev alan yetkilileri kabul ettikleri görüşmede, bakanlar kurulundan ve İran nükleer müzakere heyetinden müzakereler sürecinde gösterdikleri sadık çabalarından dolayı teşekkür ettiler.
İmam Hamanei bu görüşmede Hz. Ali’nin (a.s), Malik Eşter için kaleme aldığı fermanı anlatarak, “Manevi ve fikri altyapı tüm sorunların halledilmesi için en önemli etkendir ve Muttakilerin Mevlasının Nehcül Belağa’sında teamül ve tefekkürle böylesi bir altyapı yaratmak mümkün” dediler.
İslam İnkılabı Rehberi Hz. Ali’nin, Malik Eşter’e fermanında yetkililer için belirlenen sorumluluk ve görevlere de değinerek, “Halkın devlete karşı olan hakları ve vergi almak, halkı ve topraklarını müdafaa, toplumun salah ve kurtuluşa hidayet ettirilmesi, ülkenin kalkındırılması ve bayındır hale getirtilmesi, Emir’ul Muminin Ali’nin (a.s) Malik’e yazdığı mektubunda yöneticilerin omuzlarına yüklemekte” dedi.
İmam Hamanei, “Tüm şartlarda ve konumlarda İslam yöneticilerinin ilahi takvaya davet edilmesi, farzlar, sünnetler ve müstehapların yerine getirtilmesinde tam ciddiyet, Kalpte, dilde ve amelde ilahi nusret ve yardım ve tüm şehvetler, heva ve heves karşısında nefsin kontrol altına alınması” hususlarının Hz. Alinin (a.s) kendi nefsini tezkiye ve yapılandırmayla ilgili olarak Malik Eşter’e yazdığı fermanında gündeme getirdiğini söyledi.
İslam İnkılabı Rehberi, halkın samimi kalple sevilmesi, onlara karşı sevgi ve muhabbet gösterilmesinin İmam Ali (as)ın Malik Eşter’e yazdığı fermanının bir diğer bölümünü oluşturduğunu belirterek, İmam Ali (as)ın emri üzerine, ilahi hudut ve düsturların çiğnenmesinin veya İslam devletine karşı isyan ve savaşma gibi bir durumun dışında halkın hata ve yanlışlarını affetmek gerektiğini söyledi.
İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei’nin konuşmasından önce ise Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yaptığı konuşmada, nükleer görüşmelerin sonuçlarına temasla, İslam İnkılabı Rehberine, hükümeti ve müzakere heyetini nasihatte bulunması, gerekli direktifleri ve yol göstermelerinden dolayı teşekkürlerini bildirerek, bu meselenin düşmanların İran İslam Cumhuriyeti aleyhindeki yersiz suçlama ve baskılarının son bulmasına vesile olması ve ülkenin kalkınması yönünde yeni bir hareketin başlatılması yönünde gerekli ortamı oluşturması temennisini dile getirdi.
“Irak’ın teröristler karşısındaki direnişi bölgenin güvenliğini garanti etmekte”
Irak başbakanı Haydar el-İbadi ve beraberindeki heyeti kabul eden İmam Hamanei, Irak’ın siyasi ve milli vahdet ve birliği hususunda çok dikkatli olunması gerektiğini hatırlatarak, Iraklı gençlerin teröristler karşısındaki irade, himmet ve yiğitliğine temasla, gönüllü halk güçlerinin büyük kapasite ve potansiyelinin muhtelif alanlarda Irak’ın geleceği ve kalkınması yönünde etkili olacağını bildirdi.
Irak halkı ve devletinin teröristler karşısındaki direniş ve mücadelesinin aynı zamanda bölge ülkelerinin de güvenliğini garanti altına aldığını belirten İmam Hamanei, “Teröristlerle mücadele alanında kendini daha da gösteren Irak halkının önemli özelliklerinden biri, düşmana karşı mücadele alanında gönüllü halk güçleri ve yiğit aşiretlerin kahramanlık, irade ve kudreti olmuştur” ifadesini kullandı.
Irak’ta teröristlerin varlığını geçici bir olay niteleyen ve gönüllü halk güçlerinin büyük sermayesinin savaş meydanından öteye muhtelif alanlarda güvenilecek bir kaynak olduğunu belirten İmam Hamanei, “Irak halkının geçmişti İngiliz sömürgesinden ve şimdi ise Amerikalıların yayılmacı politikalarından edindiği tecrübe şunu göstermektedir ki Irak halkının düşmanları kesinlikle çok büyük bir halk gücünün sahnede ortaya çıkmasını istememektedir. Bunun için bu halk sermayesinin korunması icap ediyor” dedi.
İmam Hamanei, Irak’ın milli ve siyasi birlik erkânlarının yok edilmesinin, Batılı ülkelerin güvenlik ve istihbarat organlarının Irak’la ilgili izledikleri temel amaçlarından biri olduğunu belirterek, bu komplo ve tefrikacılık fitnesi karşısında çok dikkatli ve zekice durmak ve Irak’ta Şia-Sünni, Kürt ve Arap dini ve etnik grupları arasındaki birlik ve vahdetin bir zarar görmemesine özen gösterilmesi gerektiğini söyledi.
“İran İslam Cumhuriyeti, Irak’ta mücahit ve inkılâpçı grupların vahdetine destek vermektedir ve Irak halkı ve devletinin yabancıların tefrikacı fitneleri karşısında çok dikkatli ve uyanık olmaları gerekmektedir” diyen İmam Hamanei, konuşmasının devamında, İran İslam cumhuriyetinin, Irak’ın güvenlik ve kalkınmasını kendi güvenlik ve kalkınması olarak kabul ettiğini hatırlatarak, “Amerikalılar, bir yandan bazı Arap ülkelerinde yaptıkları gibi Irak’ın servetini talan etmeye çalışırken, diğer yandan geçmişte olduğu gibi kendi taleplerini Irak devletine zorla kabullendirmeye çalışmaktadır. Ama böyle bir amacının gerçekleşmesine müsaade etmemek gerekir” dedi.
Hz. İmam Hüseyin (as)ın Erbain törenlerinde ziyaretçilere karşı çok sıcak ve sevgi dolu misafirperverliğin Irak halkının seçkin özelliklerinden bir başkası olduğunu hatırlatan İslam inkılâbı Rehberi, manevi boyutla bu davranış ve sıfatın, günümüzdeki maddi dünyada çok önemli olduğunu ve Irak halkının bu fazilet ve özelliğinin derin boyutlarının şu ana kadar tam olarak belirlenemediğini söyledi.
İslami İran Cumhurbaşkanı birinci yardımcısı İshak Cihangiri’nin de hazır bulunduğu bu ziyaret sırasında bir konuşma yapan Irak başbakanı Haydar el-İbadi, bu ziyaretten dolayı duyduğu mutluluğu dile getirerek, İran’ın Irak’a çok geniş ve yönlü yardımları ve İran İslam cumhuriyetinin samimi işbirliğinin iki ülke ilişkilerindeki derinliğin bir belirtisi olduğunu hatırlatarak, Irak düşmanlarının Irak’ta mezhebi ve etnik ihtilaflar için tüm gücünü ortaya koyduğunu, fakat Irak halkı ve hükümetinin, bu komploya karşı mücadeleyi sürdürme ve milli vahdetini koruma konusunda tam kararlı olduğunu bildirdi.
Irak ve Suriye’de tekfiri teröristlerin Şii ve Sünni Müslümanlar arasında hiçbir fark gözetmediklerini hatırlatan el-İbadi, “Irak halkı ve hükümetinin direnişi şu anda IŞİD terörizminin bölge ülkelerine yayılması önünde güçlü bir engele dönüşmüştür. Ama yine de bu teröristlere karşı ciddi bir mücadele bölge ülkelerinin birliğini gerektiriyor” dedi.
Irak başbakanı ayrıca, teröristlere karşı mücadelede İran İslam cumhuriyetinin destek ve yardımlarından dolayı teşekkürlerini bildirdi.
leader.ir
Vereceğimiz karşılık çok ağır olur
Bilim adamlarımızala röportaj yapmak, onları soruşturmaya tabi tutmak demektir ve buna asla izin vermeyiz.
Devrim Muhafızları İmam Hüseyin Üniversitesi’nde düzenlenen programda konuşan İmam Hamanei, nükleer görüşmelere işaretle ‘Askeri üs ve merkezlerimizin kapısını inceleme için hiç kimseye açmayacağımızı söylemiştik’ dedi. İmam Hamanei sözlerine şöyle devam etti;
“Bugün dünyada iki farklı söylem var. İlki zulüm, zorbalık, diktatörlük ve bencillik temelleri üzerine kurulan ‘Cahiliye Söylemleri’ ikincisi ise adalet, özgürlük, istismarın yok edilmesi gibi şiarlar üzerine inşa edilen ‘İslami Söylem’dir.
‘İnsan hakları’ ve ‘terörizm karşıtlığı’ gibi süslü lafızlar kullanan ikiyüzlü ve riyakâr insanların kim olduğunu basiret sahibi ve ince düşünen insanlar çok iyi biliyor. Bu iki farklı söylem arasında barış anlaşması imzalanması asla mümkün değildir. Çünkü cahiliyet söylemleri sahipleri, ülkeler ve milletler üzerinde zorbalıkla dahi olsa hâkimiyet kurmayı hedeflerken İslami söylem taraftarları, zulmün karşısında ve mazlumun yanında şiarıyla hareket etmektedir.
Bu millet izzet ve onurunu İslami ve insani değerlere önem vererek elde etmiştir. Aleyhimize yürütülen şeytani planlardan hiçbir çekincemiz yoktur. Zira bu komplolar, İslam Cumhuriyeti’nin doğru yolda olduğunun ve her geçen gün biraz daha gelişerek büyüdüğünün göstergesidir. Bizler Allah’a tevekkül ederek ve kendimize olan güveni yitirmeyerek bu komploların üstesinden gelecek kudrete sahibiz.
Nükleer müzakereler masasında karşımızda oturanlar bizleri hiç tanımamış olacak ki tehdit içeren sözler sarf ediyorlar. Bu millet hiçbir zaman tehditlere boyun eğmeyecektir. Karşı tarafın haddini aşan taleplerine karşı sart bir duvar çekilmesi gerekir.
Nükleer müzakereler konusunda yeni şartlar koşulmaya, farklı sözler söylenmeye devam ediliyor. Askeri üs ve merkezlerimizin kapılarının hiçbir şartta hiçbir yabancıya açılmayacağını dile getirmiştik. Karşı taraf ‘bilim adamlarınızla yerinde röportaj yapılmasına izin verin’ deniliyor. Bunun adı soruşturmadır ve askeri üslerinizin kapısını bize açın demektir. Akıl ve izan sahibi hiçbir ülke böyle bir talebe olumlu yanıt vermez.
Biz, bilim adamlarımızın çalışmalarına, saygınlığına ihanet edilmesine asla izin vermeyiz. Ben şahsen, her biri bu milletin öz evladı olan bilim adamlarının ileri boyutlara taşıdığı çalışmalar hakkında hiçbir yabancının ileri geri konuşmasına müsaade etmem. Nükleer müzakere masasına oturan ve boyun eğmeden savaşan aziz yetkililerimiz şunu unutmasın ki; düşmanla mücadelenin tek yolu, alınan ciddi kararlar ve nefsanî eğilimlerden uzak durmaktan geçer.
Elimizde Fars Körfez ülkelerinden bazı aptal yetkililerin düşmanlarımızla işbirliği yaparak vekâlet savaşlarını İran sınırlarına taşımaya niyetli olduğuna dair sağlam bilgiler var. Devrim Muhafızları ve Milli Güvenlik Konseyi yetkililerine konu hakkında her zamankinden daha uyanık olma çağrısı yapıyorum. Ülkemiz aleyhine şeytani komplo planları yapanlar, vereceğimiz karşılığın çok ağır olacağını unutmasınlar.”
ajanslar
İslam İnkılabı Rehberi: “Silahlı Kuvvetler güç ve hazırlığını artırsın”
İslam İnkılabı Rehberi, İran İslam Cumhuriyeti Ordusu mensuplarına hitaben yaptıkları konuşmada, “Tüm Silahlı Kuvvetler askeri ve savunma alanındakı gücünü ve hazırlığını artırsın” diye konuştular.
İmam Hamanei İran İslam cumhuriyeti Ordusu komutanları, çalışanları ve ordu şehitleri ailelerinden bir grubu kabulünde yaptığı konuşmada, silahlı kuvvetlerden kendi basiretlerini, dini ve inkılapçı eğilim ve davranışlarını korumalarını ve güçlendirmelerini, müdafaa ve silahlanma gücünü ve yüksek moralini korumalarını isteyerek, İran İslam Cumhuriyetinin asla bölge için ve komşu ülkeler için tehdit olmadığını ve olmayacağını, ama her türlü saldırı karşısında büyük bir kudretle hareket edeceğini söyledi.
“Ordu ve Kara Kuvvetlerinin hamaseti” günün kutlanması münasebetiyle gerçekleşen bu görüşmede, İslam İnkılabı Rehberi ve baş kumandan bugün dolayısıyla tebriklerini bildirerek, İran takvimiyle 29 Ferverdin (18 Nisan) gününün “İran İslam cumhuriyeti Ordu Günü” olarak isimlendirilmesinin, İslam inkılabının ilk günlerinde bir takım akımların orduyu dağıtmaya yönelik girişimleri karşısında rahmetli İmam Humeyni’nin büyük girişimlerinden biri olduğunu hatırlattı ve “Rahmetli İmam Humeyni’nin üstün zekası sayesinde ordu tam iktidar ve gücüyle baki kaldı, inkılapçı bir kuruluş olarak, sekiz yıllık kutsal müdafaa savaşı gibi muhtelif alanlarda üzerine düşeni yaptı ve ülke için iftihar ve hamaset yarattı” dedi.
18 Nisan gününün, ordunun İnkılâp yolundan ayrılmadığını ve halkın amaçları doğrultusunda hareket ettiğinin belirtisi olduğunu belirten Ayetullah Hamanei, İslam cumhuriyeti ordusunun özelliklerinden birinin dini sorumluluk ve kanunlara bağlı kalması olduğunu söyledi.
Zafer veya yenilgi anında dünya ordularının bir çoğunun uluslar arası kanunlara ve insani ilkelere bağlı kalmadığını hatırlatan İslam İnkılâbı Rehberi, bu mevzuunun en belirgin örneğinin, uluslar arası kanunlar ve insani ilkeleri kesinlikle riayet etmeyen ve her türlü cinayete baş vuran başta Amerika olmak üzere dünya güçlerinin davranışları olduğunu belirtti.
Yemen olayları, Gazze savaşı ve Lübnan savaşının uluslar arası kanunlara uyulmadığına dair örnekler olduğunu belirten İmam Hamanei, “İran İslam Cumhuriyeti Silahlı Güçleri her zaman kendi İslami sorumluluk ve kanunlarına bağlıdırlar ve hiçbir zaman zafer anında zulüm ve isyanda bulunmadıkları gibi yenilgi anında da yasak silah ve metotlardan yararlanmamaktadırlar” ifadesini kullandı.
İran İslam cumhuriyetinin nükleer silahlar peşinden gitmeyeceğini açıklamasının işte bu dini bağlılık çerçevesinde olduğunu belirten İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei, konuşmasının devamında İran’ın muhtelif ülkelerin içişlerine müdahale ettiği yolundaki propaganda ve suçlamalara temasla, bu suçlamaların tamamen gerçek dışı olduğunu, çünkü İran’ın ülkelerin meselelerine karışmadığı gibi bundan böyle de karışmayacağını söyledi.
“Biz, sivillere, kadınlara ve çocuklara saldıranlardan nefret ediyoruz ve onların İslam ve insani vicdandan habersiz olduklarına inanıyoruz ama başka ülkelerin meselelerine de müdahalede bulunmuyoruz” diyen Ayetullah Hamanei, İran silahlı kuvvetlerinin, İslami ilkelere ve ilahi kanunlara bağlı kalmasının en açık özelliğinin onların halk içerisindeki popülerliğinden kaynaklandığını hatırlatarak, İran İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin bir diğer özelliğinin de “و اَعِدّوا لَهُم مَا استَطَعتُم مِن قُوَّه” (Yani: Düşmanlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvetler, güçlü ordular ve atlı birlikler, hareket kabiliyeti yüksek birimler hazırlayın.) ayeti kerimesi uyarınca savunma, teçhizat ve silahlanma alanındaki hazırlık konumunu her geçen gün daha da artırması meselesidir.
Silahlı kuvvetlerin askeri ve müdafaa alanındaki ilerleme ve kazanımlarının ülkenin üstün bilimsel ve teknolojik gelişmesi ve başarısı içerisinde örnek olduğunu ve en üstünleri arasında bulunduğunu belirterek, “Bu ilerlemeler ve kazanımlar, eşsiz baskı ve yaptırımların var olduğu ve şiddetli kaynak kıtlığının bulunduğu bir ortamda elde edilmiştir. Bu ise büyük fevkalade bir çalışmadır ve aynen tüm hızıyla sürdürülmesi gerekir” dedi.
İran düşmanlarının, silahlı kuvvetlerin savunma alanındaki bu ilerlemesinden rahatsız olduklarını ve bu süreci engellemeye çalıştıklarını hatırlatan Ayetullah Hamanei, “İşte bunun içindir ki onlar kendi propaganda baskılarının büyük bölümünü bu konuya özellikle de füze ve İHA alanındaki kazanımlara odaklamış bulunmaktadırlar. Fakat rasyonel sahih mantık Kur’an-ı Kerim’in bu ayeti kerimesi uyarınca bizden, bu yolun var güçle sürdürülmesi gerektiğini belirtiyor.
İslam İnkılabı Rehberi konuşmasının devamında Amerikalıların çirkef tehditlerine değinerek, karşı tarafın bir süreliğine sessiz kalması ardından onların yetkililerinden birinin son dönemde yeniden masa üstü seçeneklerinden söz ettiğini, onlar bir yandan bu gibi tehditlerde bulunduklarını ve diğer yandan İran İslam cumhuriyetinin kendi savunma alanındaki gelişmelerini durdurmaları gerektiği gibisinden aptalca laflar ettiklerini söyledi.
“İran İslam cumhuriyeti asla bu aptalca lafı kabul etmeyecek ve İran halkı, bir saldırıya uğraması durumunda büyük bir güçle kendini savunabileceğini, saldırgan karşısında yek vücut ve güçlü bir yumruk gibi duracağını ispatlamıştır” ifadesini kullanan Ayetullah Hamanei sözlerini şöyle sürdürdü: “Savunma bakanlığından ordu ve Sipah’a (İslam İnkılabı Muhafızlar ordusu) kadar tüm kurumlar, kendi askeri, müdafaa hazırlığını, kendi savaş kabiliyet ve moralini her geçen gün daha da artırmalıdır ve bu resmi bir genelge mesabesindedir.”
Ülkenin silahlı kuvvetleri ve bu cümleden ordunun moralinin çok yüksek olduğunu hatırlatan İslam İnkılabı Rehberi, İran İslam cumhuriyeti’nin kendi savunma ve askeri gücünü yükseltmesine rağmen hiçbir zaman kesinlikle bölge ülkeleri ve komşular için bir tehdit olmayacağını söyledi.
Amerikalılar, Avrupalılar ve onların çizgisindeki bazı ülkelerin İran’ın nükleer silah elde etmek istediği yolunda uyduruk öyküler oluşturmalarına ve İslam Cumhuriyetini tehdit göstermek istemelerine temasla, “Bugün dünya ve bölge için en büyük tehdit Amerika ve Siyonist İsrail rejimidir ve hiçbir sınır tanımaksızın, vicdani ve dini kanun ve ilkelere bağlı olmaksızın dilediği her yere müdahalede bulunuyor ve katliam gerçekleştiriyorlar” dedi.
Yemen olaylarını, Amerika ve Batının saldırganları desteklemesinin dünyanın güvensizleştirilmesiyle ilgili bir örnek olduğunu hatırlatan İmam Hamanei, İran İslam cumhuriyetinin, kontrolsüz güçlerin aksine güvenliği en büyük ilahi nimet olarak kabul ettiğini, kendi ve başkalarının güvenliğinin korunması için direndiğini ve müdafaa verdiğini, ülkenin, sınırların ve halkın genel yaşamının güvenliğinin korunmasının askeri ve güvenlik yetkililerinin başlıca görevlerinden olduğunu söyledi.
İslam İnkılabı Rehberinin konuşmasından önce Ordu genel komutanı Tümgeneral Salihi yaptığı konuşmada 18 Nisan ordu günü dolayısıyla tebriklerini bildirerek, İran İslam cumhuriyetinin inkılapçı ve Hizbullahi ordusunun İran’ın mukaddes sınırlarını ve ülkenin stratejik çıkarlarını koruma hususunda tam bir hazırlık içinde olduğunu bildirdi.
Tümgeneral Salihi, silahlı kuvvetlerin uluslar arası denklemlerde anlaşmanın olup olmayacağı konusunda en ufak bir beklenti içinde olmaksızın izzet ve onur seçeneğinden başka bir seçenek tanımadıklarını ve her şartta yeniden ebedi bir hamaset yaratmaya hazır olduğunu söyledi.
ABD ile müzakere sadece nükleer meselesiyle sınırlıdır
İmam Hamanei yeni Hicri-Şemsi yılın ilk günü Nevruz dolayısıyla cumartesi günü Meşhed’de İmam Rıza’nın(as) türbesinde yüzbinlerce kişiye hitaben yaptığı konuşmada iç ve dış birçok konuya değindi. Konuşmanın önemli satır başları şöyle:
Yaptırımların kaldırılması görüşmelerin ana konusudur, görüşmelerin sonucu değil. Anlaşma tarihinde yaptırımlar da lağvedilmelidir.
Daha çok yaptırım ve askeri tehdit İran milletini korkutamaz.
Dış siyasetimizi değiştirir, müstekbirlerle uzlaşır, dayatmaları kabul edersek ekonomimiz canlanır düşüncesi akim ve faydasız bir siyasettir. Bu düşüncede olanlar yanılıyor.
Düşmanın İran milletine karşı koymak için başvuracağı tek silahı yaptırımlardır.
Amerika’nın müzakereye ihtiyacı çok fazladır; Amerikalılar arasındaki ihtilaflar müzakereye ihtiyaçları olmadığı anlamına gelmez.
Amerikan Cumhurbaşkanı, İran’da bazı kesimlerin müzakereye karşı olduğuna dair ifadeleri tam bir yalandır. Biz görüşmeye değil dayatmalara, zorbalığa karşıyız.
ABD ile müzakere nükleer meselesiyle sınırlıdır ve bölgesel, dahili ve silahlar konusunda onlarla kesinlikle konuşmuyoruz. Çünkü bölgesel konularda birbirine zıt görüşte ve karşı cephelerdeyiz.
En büyük emir bil maruf İslam nizamı kurmak, İslam nizamını korumak ve milletin izzetini korumaktır.
En büyük münker İslam nizamını zayıflatmak, İslam kültürünü, ekonomiyi, ilim ve teknolojiyi zayıflatmaktır.
Yetkili makamlar uygulamaları, izlenen siyasetleri eleştirenlere hakaret etmemelidir. Muhalifi tahkir etmek tedbir ve hikmete aykırıdır.
Kaygılanmak suç değildir, hükümet ve hükümet yanlıları bazı siyasetlerden endişe duyanlara ihanet etmemelidir.
Ben, bütün hükümetleri destekledim, bu hükümeti de destekliyorum ama kimseye açık çek de vermem, desteğim sınırsız değildir.
Bugün ülkenin en büyük problemlerinden biri ekonomik meseledir. Düşman ekonomik baskıyla halkı hükümet ve İslam nizamı karşısına geçirmek ve iç huzur ve güvenliği ortadan kaldırmayı planlamaktadır.
İmam Hamanei’nin Nevruz mesajı
İslam inkılabı rehberi İmam Seyyid Ali Hamaney, Hicri-i Şemsi 1394 yeni yılını, “Hükümet ve millet, gönül ve söz birliği” yılı olarak adlandırarak, nevruzu kutlayan İran halkı ve tüm halklara kutladı.
İmam Hamanei yeni yıl mesajında, bu yılın Hz. Fatime-i Zehra’nın –sa- şehadet günleri ile eşzamanlı olmasına işaretle, İran halkının İslam peygamberi (sav)’in Ehli Beyt’ine ve muhterem kızına olan sevgisinin bazı gereklerinin olduğunu, halkın bu gereklere kesin riayet edeceklerini ve yeni yılın Fatımi bereketlerle dolu olmasını ve o yüce insanın ad ve anısının halkın yaşamında çok derin etki bırakmasını temenni etti.
İmam Hamanei, Nevruz mesajının devamında geride bırakmış olduğumuz 1393 yılının bazı önemli olaylarını hatırlatarak hükümet ile halk arasında yakın işbirliği ve dayanışmanın zaruri olduğunu bildirerek, “Yeni yılın şiarı olan “1394 Yılı, “Hükümet ve Millet, Gönül ve Söz birliği” sloganının tahakkuku için bu sloganın her iki tarafı da yani aziz, yüce, yiğit, bilge ve gayretli İran halkıyla hizmetkar hükümet birbirine güvenmeli ve samimiyet içinde birbiriyle işbirliğinde bulunmalıdır” ifadesini kullandı.
İslam inkılabı rehberi yeni yılda İran halkının önündeki arzularına temas ederek, bunların “Ekonomik Kalkınma”, “Uluslararası ve Bölgesel İktidar ve Onur”, “Gerçek Anlamda Bilimsel Atılımlar”, “Yargı ve Ekonomi Adaleti” ve “İman ve Maneviyat” olduğunu ve kendisinin bunları halk için temenni ettiğini, elbette tüm bu arzuların elde edilebilir arzular olduğunu ve İran halkının büyük kapasitesinin ve nizamın siyasetlerinin dışında olmadığını belirtti.
İmam Hamanei yeni yılı “Hükümet ve millet, gönül birliği ve söz birliği” olarak adlandırdığına dikkat çekerek, halk ve hükümet arasında daha fazla samimiyet, daha fazla işbirliği ve gönül birliği ile işlerin daha iyi ilerleyeceğini belirterek; “Hükümet halkın hizmetçisi ve halk da hükümetin işverenidir. Hükümet ile halk arasındaki işbirliği ne kadar fazla olursa işler de o kadar ilerleme kaydedecek. Bunun için hem hükümet halkı kabul etmeli ve halkın değer, önem ve yeteneklerini yerinde kabul etmeli ve hem de halk sözün tam manasıyla hükümete güvenmelidir” dedi.
İmam Hamanei geride bıraktığımız Hicri-i Şemsi 1393 yılının şiarının ne kadar tahakkuk bulup bulmadığını değerlendirerek, “Milli İrade ve Cihadi İdarecilik” mevcut sorunlar dikkate alınarak 93 yılı için seçilmiştir ve halkımız da hem bir takım sorunlar karşısında tahammül ve hem de 22 Behmen (11 Şubat), “Dünya Kudüs Günü” ve “Büyük Erbain” yürüyüşü gibi bir takım yürüyüş ve etkinliklerdeki kendi sarsılmaz irade ve gayretini sergilemiştir” ifadesini kullandı.
Geçen yılda cihadı iradenin de açıkça görüldüğüne işaret eden İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamaney, 93 yılı sloganların sadece bu yıla özel olmadığını, gelecek yıllarda yaşamın tüm kesitlerinde milli irade ve cihadı yönetime ihtiyaç olduğunu hatırlatarak, “Nerede “Cihadi İdarecilik” var olmuşsa ilerlemeler de kendini göstermiştir” dedi.
Nükleer görüşmelerden kaygılıyım
Nükleer görüşmelerden kaygılıyım, çünkü ABD hilekardır, bir yanda görüşme yaparken öte yanda arkadan hançerler.
Nükleer görüşmelerden kaygılıyım, çünkü ABD hilekardır, bir yanda görüşme yaparken öte yanda arkadan hançerler. Görüşmecilerimiz çok dikkatli olmalıdırlar.
İslam devletinin bazı düşmanlarının “biz İslam Cumhuriyeti’nin rejimini değil, rejimin izlediği yöntemleri, davranışları değiştirmek istiyoruz” gibi sözleri, halkımızın olgu edindiği değerleri bir kenara bırakması, İslam emirlerini uygularken bir adım geri atması demektir. Bu düşünce gerçekte rejimin izlediği yöntemleri değil rejimin kendisini değiştirmek ve İslam devletini yok etmek manasına gelir.
Uzmanlar Meclisi üyeleri ile bir araya gelen Ayetullah Hamanei, Uzmanlar Meclisi’nin yapmış olduğu başkanlık seçimine işaretle “Yapılan seçim çok şeffaf bir seçim oldu. Diğer devlet organları için örnek olacak niteliktedir” dedi.
İmam Hamanei sözlerine şöyle devam etti:
“İslam öğretileri içerisinde “minimum din” diye bir şey yoktur. İslam’ın tüm düstur ve öğretileri tam anlamıyla tahkik edilmeli, öğrenilmelidir. Hedef, İslam dininin en küçük emrini bile öğrenmek olmalı ve bu doğrultuda hareket edilmelidir.
İslamofobi diktatör ve zorba güçlerinin halkımızın bayraktarlığını yaptığı “Siyasi İslam” ve “Yaşamsal İslam” kavramlarının karşısında kapıldıkları dehşetin tercümesidir.
Siyonizm’in tamamen siyasi olan İslamofobiyi yayma girişimleri, meşru olmayan faaliyetlerinin sona erme korkusunun yarattığı tedirginliğin ürünüdür.
Bizler, mustazafları, zayıf bırakılmışları koruyan “Rahmet İslamı” ve zalimle mücadeleyi öğreten “Cihat İslamı”nın karşısında yaratılmaya çalışılan “Seküler İslamcılık” anlayışı karşısında uyanık olmalı ve insanları bilinçlendirmeliyiz. İslam devletinin bazı düşmanlarının “biz İslam Cumhuriyeti’nin rejimini değil, rejimin izlediği yöntemleri, davranışları değiştirmek istiyoruz” gibi sözleri, halkımızın olgu edindiği değerleri bir kenara bırakması, İslam emirlerini uygularken bir adım geri atması demektir. Bu düşünce gerçekte rejimin izlediği yöntemleri değil rejimin kendisini değiştirmek ve İslam devletini yok etmek manasına gelir.
Yaratılmak istenen İslamofobi düşüncesini bir fırsata dönüştürmek bizim elimizde. Çünkü gençler başta olmak üzere insanları İslam dininden uzaklaştırmak için başlatılan kampanyalar bizlerin insanların aklında “İslam dinine yapılan bunca saldırı ve baskıların sebebi nedir?” gibi bir soru icat etmemizi sağlar. Bu nedenle herkes bu konuda üzerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmek için azami gayretini sarf etmelidir.
İslam dininin “mazlumun yanında yer alıp zalimin karşısında dikilmek” emri, gençlere yoksulu, ezileni, çaresiz ve korumasız insanları savunmak gerektiği düşüncesini aşıladığından genç ufuklarda İslam’a karşı bir eğilim kapısı aralar.”
Konuşmasının bir bölümünde yürütülen nükleer müzakereler konusuna değinen Ayetullah Hamanei sözlerini şöyle sürdürdü:
“Meseleye basit ve yüzeysel bir bakışla yaklaşmaktan kaçınarak sorunların kökenini iyi teşhis etmeliyiz ki bölgesel sorunların çözüm yollarını da doğru seçebilelim.
Bizim desiseye, hileye, kirli planlara ihtiyacımız yoktur. Bazıları siyasi, ekonomik ve askeri güçlere sahip olan Amerika’nın kendi adına hiçbir plan ve projeye ihtiyacı olmadığını sanıyor. Oysa gerçekler bunun tam aksinedir. Amerika, hile ve yalana muhtaçtır. Şu an bile hile ve yalana başvuruyor. ABD’li yetkililer müzakerelerin nihai sonuca erdirilmesi için belirlenen tarih yaklaştıkça hedeflerine ulaşmak için söz ve eylemlerini daha da sertleştirecektir. Bu durum karşısında uyanık olunmalıdır.
Bildiğiniz gibi İşgal rejiminin Başbakanı (Netanyahu) ABD kongresinde konuştuktan sonra ABD’li yetkililer bazı açıklamalar yaptı. Ama yapılan açıklamalarda İran’ın terörizmi desteklediği sinyallerinin verilmesi gerçektende komikti. Siz (ABD ve İsrail) bugün bölgede daha önce benzeri görülmemiş en vahşi örgüt olan IŞİD ve benzeri terör çetelerini yaratıp besleyeceksiniz ondan sonra kalkıp İran’ı terörizmle aynı safta göstermeye çalışacaksınız!
Amerika, bir yandan bugüne kadar işgal ve terörizmle ün yapmış İsrail rejimini açık bir şekilde desteklerken diğer yandan da İslam Cumhuriyeti’ni terörist olarak isimlendiriyor. Bu nasıl bir çelişkidir?
Tüm dünya ülkeleri uluslar arası yasalarca kabul edilmiş kanunlara saygı duyuyorken Amerikalı senatörler “İsrail devleti yok olursa bütün uluslar arası kanunları yok sayarız” diye feryat ediyor. Bu, siyasi ahlakın ayaklar altına alındığının ve ABD yönetiminin içten içe çatlamaya başladığının resmi değil de nedir?
İran’ın istikrarı ve ilerlemesi neyle açıklanabilir?
İran’ın istikrarı ve ilerlemesi neyle açıklanabilir? Bu tek bir kelime ile özetlenebilir: İslam. Liderlerinin gösterişsizliği aşikar biçimde, İmam Hamanei’den başlamak üzere, aşağı doğru akmaktadır.
Emperyalist ve Siyonist güçlerin sürekli saldırılarına rağmen İslam Devriminin 36 yıl nasıl ayakta kaldığı ilham vericidir. Buna sebep, İran halkının İslama olan sadakati ve muttaki liderliğinin takvasıdır.
Dünyadaki, özellikle Müslüman Doğu’daki (Ortadoğu) birçok karışıklığa rağmen bölgede bir ülke "İslami İran" aydınlığın ve istikrarın yol göstericisi olarak durmaktadır. Onlarca yıldır halen yürürlükte olan Batı’nın gayrimeşru yaptırımlarına, dış saldırılara ve kitlesel iç sabotajlara rağmen gerçekten dikkat çekici olan İslam Cumhuriyeti’nin sadece ayakta kalmayıp iyi ilerlemeler kaydetmesidir. Diğer ülkeler olsa uzun zaman önce çökmüştü.
İran’ın istikrarı ve ilerlemesi neyle açıklanabilir? Bunun sadece ona bahşedilen, fırtınaları dindirecek geniş petrol ve gaz varlığının olmasına bağlanması yanlıştır. Nihayetinde, diğer petrol üreticileri "Irak, Libya, Suriye ve Suudi Arabistan" bile karışıklıklarca kuşatılmıştır. Irak, mükerrer saldırı ve yaptırımlarla harap olmuştur. İslami İran da bu tür saldırılara, ironik bir biçimde Irak tarafından bile, maruz kalmıştır; ancak halen güçlü durmaktadır. Libya tümüyle parçalanmıştır, görüşülecek bir hükümet bile yoktur. Suriye yurtdışından körüklenen ve finanse edilen bir savaş içersinde kaybolmuştur. Bu büyük komploya dayanmasını sağlayan İran destekli Hizbullah’a ve İran’ın kendisine minnet duymaktadır. Yapay krallık Suudi Arabistan, 28 Ocak’ta ABD başkanı Obama tarafından “istikrar adası” olarak tanımlanmasına rağmen -Suudiler Dikkat! Jimmy Carter’ın 1977’nin sonlarında Şah rejimini “istikrar adası” ilan eden felaket getirici sözlerini hatırlayın!- uçurumun kenarında sallanmaktadır. Varlığını sürdürebilmesinin garantisi artık yoktur ve bu sadece bir kralı kaybetmesinden veya yeni kralın akıl sağlığı ile ilgili sorunlar yaşamasından değil iç çelişkilerin birikimindendir.
İran’ın istikrarı ve ilerlemesi neyle açıklanabilir? Bu tek bir kelime ile özetlenebilir: İslam. İran, halkının ihtiyaçlarını karşılamada İslami bir yol izlemiş, ezilenlerin adilce muamele gördüğü bir sistem kurmuştur. Doğru, İran mükemmel değildir, hiç olmamıştır ve olmayacaktır, ancak neredeyse diğerlerinin tümünden çok daha iyi durumdadır. Suudi Arabistan ve Pakistan’dan farklı olarak İslam’a yaklaşımı yüzeysel değildir. İslami idealleri yaşatmak için samimi bir sadakat vardır. Liderlerinin gösterişsizliği aşikar biçimde, Rehber İmam Ali Hamaney’den başlamak üzere, aşağı doğru akmaktadır. Takva (Allah’ın gücü ve varlığının öz bilinci) muttaki olan üst liderlerinden örnek yaşamlarına imrendirecekleri alt kısımdakilere doğru yayılmaktadır ve zenginlik açgözlü bir üst tabakanın elinde toplanmamıştır.
Diğer tüm Müslüman toplumlarda, takva genellikle fakir, ezilmiş kitleler arasında (ya da onu anlayabildikleri kadarı) mevcuttur, ancak bu üst mevkilerdekilere yayılmaz. Bunun yerine, zenginlikler üst mevkilerdekilerin elinde birikmiştir. Bu, toplumda kırgınlık ve istikrarsızlar oluşturur. Türkiye ve Malezya gibi istisnalarda sınırlı manada istikrar oluşu şaşırtıcı değildir.
İslami İran’ın diğer iki dikkat çekici yönü; dış müdahale ve etkilerden tümüyle bağımsız oluşu ve dış borcunun bulunmamasıdır. Hangi kriterlerle ölçülürse ölçülsün bunlar olağanüstü başarılardır. Batı’nın yağmacı güçleri herhangi bir ülkenin bağımsız hakimiyet kurmasına hoşgörü göstermemektedir; büyük askeri güçlerini söz dinlemeyen ülkeyi tekrar çizgilerine getirmede kullanmaktadırlar. Bunu kırk yıla yakın zaman boyunca İran üzerinde de denemişler, ancak çok kötü bir şekilde başarısız olmuşlardır. Benzer şekilde uluslararası finans sistemlerinin parçası olmaması sayesinde –İran,uluslararası bankerler ve hırsızlar tarafından idare edilen Uluslararası Kuruluşların Bankalarına üye değildir- zenginlikleri bir azınlıkta toplayıp diğerlerini yoksullaştıran kapitalist finansal sahtekârlıkları da ustalıkla savuşturmaktadır.
Halkın bu baskılara karşı koymasını sadece İslami esaslara bağlılığı sağlamaktadır. İran bu tür değerlerin simgesidir ve diğer Müslümanların, şayet mezhepçi at gözlüklerini çıkarmaları durumunda, gıpta edecekleri bir modeldir.
Zafar Bangaş/Crescent-online
intizar
İmam Hamanei : Namaz, Din ve Dindarlığın Temelidir
MHA'nın haberine göre, Ahvaz'da düzenlenen 23.Namaz Oturumu, İslam Lideri İmam Hamanei'nin gönderdikleri mesaj ile başladı.
İmam Hamanei bu mesajlarında, oturum yetkililerinin kutsal ve değerli çalışmalar ile, tüm İran halkını namaz hakkın düşündürmeye davet ettiklerini, ve İslam tarafından belirlenen en benzersiz görev ve din ve dindarlığın temeli olan namaz hakkında tüm halkı biliçlendirdiklerin belirterek, bu çalışmaların tüm oturum düzenleyicileri için büyük bir başarı ve Allah tarafından verilen bir armağan olduğunu vurguladılar.
Bu çalışmaların sonuçlarının incelenmesi gerektiğinin altını çizen İmam Hamanei, özellikle gençlerin Namaz kılmayı hafife almamaları ve Namaz'a kalite veren tevazü kriterinin önemsenmesi gerektiğini belirttiler. İmam Hamanei beyanatlarının devamında ise cami yapımı, okul ve üniversitelerde Namaz okumanması ve kara ve hava yolculuklarında Namaz okunabilmesi için çalışmalar yapılmasın, tüm medya araçlarında Namaz ile ilgili eserler ve bu kısa ama düşünce dolu bir görev olan Namaz için kitaplar ve makaleler yazılmasını istediler.
İmam Hamanei mesajlarının devamında ise bu değerli oturum ve çalışmaların sonuçlarının incelenmesi için çaba gösterilmesi, ve sanoçların takip edilmesinin işin en önemli bölümü olduğunu belirterek, oturumun düzenlemesinde emeği geçen tüm çalışanlar için başarı temennisinde bulundular.
- Başlangıç
- Önceki
- 1
- 2(current)
- Sonraki(current)
- Son(current)