کارگر

کارگر

Cumartesi, 16 Ağustos 2014 00:00

ABD ile görüşmelerin hiç bir faydası olmadı

Amerika İran’a düşmanlığına son vermediği sürece onlarla yapılan bütün görüşmelerin hiç bir faydası olmayacaktır.
 
 

Dışişleri Bakanlığını, “diplomasinin düzenli ordusu” olarak nitelendiren ve diplomasi meydanını “savaş meydanına” benzeten İmam Hamanei, bir ülkenin dış siyaseti için gerekli bazı önemli şartlara değindi.

İmam Hamanei başarılı bir diplomasinin şu şartlara sahip olmasını gerektiğini vurguladı;

1-Hedeflerin dikkatli ve açık bir şekilde belirlenmesi,

2-İyi yapılanmak

3-Diplomasi salahiyetine sahip olmak.

 

İmam Hamanei “diplomasi salahiyetine sahip olmayı” ise şu ana başlıklara sahip olmak olarak değerlendirdi;

1-Diplomatik zeka ve yeteneğe sahip olmak,

2-Gerektiği yerde yumuşamak.

3-Zaruri yerlerde etki kabul etmemek, ve ödün vermemek.

4-Hedeflere derinden ve sadık bir şekilde bağlı kalmak.

5-Fırsatları iyi kollayıp, doğru değerlendirmek.

 

Dünya düzeninin değişerek yeni bir düzene girmeye başladığına dikkat çeken İmam Hamanei, “Eski aktörlerin yanısıra, Asya, Afrika ve Latin Amerika’dan yeni aktörler sahneye adım attılar. Ve hepsi yeni düzende kendi konumlarını sağlamlaştırmaya çalışıyorlar. Eğer diplomasi kolumuz, akıllı, güçlü ve çalışkan bir şekilde sahnede yer alırsa, İran İslam Cumhuriyeti’nin yüksek konumu yıllar boyunca korunacaktır. Aksi halde gerektiği konumda yer alamayacağız” diyerek yetkilileri uyardı.

Konuşmasının devamında İran ve 5+1 ülkeleri ile yapılan müzakere görüşmelerine değinen İmam Hamanei şöyle dedi:

“Bazıları, eğer Amerika ile müzakere masasına oturursak bir çok sorunun hallolacağına inanıyordu. Elbette biz öyle olmadığını biliyorduk. Geçtimiz bir yıl içinde yaşananlar bu gerçeği defalarca ispatlamıştır.

Amerika ile yapılan görüşmelerin hiç bir faydası olmadığı gibi, aksine Amerika’nın konuşma tarzı daha sert, küstahça, saygısız olurken, beklentileri de arttı.

Amerikalıların (bize olan) düşmanlığı azalmadığı gibi yaptırımları da çoğalttılar.”

İmam Hamanei, Amerika ile yapılan müzakere görüşmelerinin zararlarından biri olarak “İran’ı ikilem içine düşmüş olarak göstermek” olduğunu belirtirken bu düşünceyi yaymak için büyük bir çaba içine girdiklerini ifade etti.

Konuşmasının sonunda, Amerika ve İsyonist rejim dışında bütün dünya ülkeleri ile siyasal ilişki içinde olabileceklerinin de altını çizen İmam Hamanei, Amerika’nın düşmanlığını bitirmediği sürece onlarla yapılan bütün görüşmelerin hiç bir faydasının olmayacağını vurguladı.

İran Silahlı Kuvvetler Genelkurmay ikinci başkanı General Seyyid Mesut Cezairi, Ürdün Nehri Batı Yakasında mücadele modelinin değişmesi için geri sayım başladığını ifade etti.


Filistin halkının direnişiyle ilgili son gelişmeler hakkında değerlendirme yapan İran Silahlı Kuvvetler ikinci başkanı, Siyonistlerin Gazze’ye saldırısının uzun sürmesiyle Filistinlilerin kendilerini savunmak için yeni yöntemlere başvurmaya mecbur kaldığını söyledi.

Savaşın büyümesi ve direnişin çeşitli noktalara yayılması sonucu düşmanın teslim olacağını ifade eden General Cezairi, işgal topraklarının coğrafi durumunun Siyonistlerin Filistinli direnişçilerle mücadele etme imkanını minimuma indirdiğini kaydetti.

İranlı General, Filistinliler ile Siyonistler arasında yapılan müzakerelerin mazlum Filistin halkının taleplerinin gerçekleşmesiyle sonuçlanmayacağını, Siyonistlerle tek mücadele yolunun direniş olduğunu kaydetti

Çarşamba, 13 Ağustos 2014 00:00

Irak’tan şok iddia!

Irak Parlamentosu Hukuk Devleti Koalisyonu üyesi Muhammed El Sehyud, ABD’nin sözde Erbil’de bulunan IŞİD karargahlarına yaptığı saldırının gerçek nedenini gün yüzüne çıkardı.
 
IŞİD’ın, ABD ve Siyonist rejim tarafından, Irak’ı parçalamak için kurulduğunu belirten Muahmmed El Sehyud, ABD’nin Erbil’e yaptığı saldırıda IŞİD’a ait hiç bir karargahı bombalamadığını açıkladı.

El Sehyud, IŞİD’ın Sencar ve Erbil’e doğru hareket etmesinin, ABD, İsrail ve IŞİD arasındaki anlaşma şartlarına aykırı olduğundan dolayı, ABD’nin Erbil’de yanlızca Kürdistan sınır bölgelerini bombaladığını ve IŞİD sığınaklarını hedef almayarak yine Washington’un çıkarlarına hizmet ettiğini vurguladı.

Irak Parlamentosu Hukuk Devleti Koalisyonu üyesi, sözlerinin devamında, ABD’nin iddia ettiği gibi gerçekten IŞİD’a karşı olması halinde, savaşın en başından beri teröre karşı Irak’ı savunması gerektiğini vurguladı.
 

Çarşamba, 13 Ağustos 2014 00:00

Cumhurbaşkanı Ruhani, Erdoğan'ı kutladı

Erdoğan’ı arayarak halkın doğrudan oylarıyla seçilen Erdoğan’ı kutlayan İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, yeni dönemde iki ülke arasında daha samimi ve yakın ilişkilere ve bölgesel konularda işbirliğin gelişmesine şahit olmayı umduğunu belirtti.
Erdoğan’ı telefonla arayan Ruhani, Türk halkının Erdoğan’a olan yüksek güvenine işaret ederek iki ülke ilişkilerinin özellikle Türkiye Başbakanı’nın geçen yıl İran’a yaptığı ziyaretinden sonra gelişmesinden memnuniyet duyduğunu belirtti.

Ruhani ayrıca iki ülke arasında varılan anlaşmaların en iyi şekilde yürürlüğe girmesini umduğunu da belirtti.

Irak, Suriye ve Filistin konusunda iki ülke arasında işbirliğin şart olduğuna işaret eden Ruhani “İki ülkenin işbirliğinde önemli konulardan biri, bölgede ve özellikle Irak’ta terörle mücadele konusudur.” dedi.

Irak durumunun kaygı verici olduğuna değinen cumhurbaşkanı “Yasal hükûmet en kısa zamanda şekillenmeliydi. İran için Irak parlamentosunda halkın seçtiği temsilcilerin çoğunun onayladığı kişinin iktidarda olması ve Irak’ta yasal girişimlerde bulunması önemlidir.” dedi.

Telefon görüşmesinde kendisini kutlayan Ruhani’ye teşekkür eden Erdoğan “İran ve Türkiye ilişkileri tarihli kökenlidir. Yeni hükûmette iki ülke ilişkileri daha da yakınlaşacak ve bölgesel meselelerde işbirliğimiz gelişecek.” dedi.
 

 5+1 ile devam eden nükleer müzakerelere işaret eden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, nükleer müzakereler sonsuza kadar sürmeyeceğini söyledi.
Mehr haber ajansı muhabirinin bildirdiğine göre, Tahran’da düzenlenen Ekonomik Forumu'nda konuşan İran İslam Cumhuriyeti Cumghurbaşkanı Hasan Ruhani, son 11 ayda su krizi, çerve kirliliği, sağlık, ekonomik, politika ve diğer pek çok alandaki devlet icraatlarını anlattı. 

Cumhurbaşkanı Ruhani, konuşmasının bir bölümünde yaptırımlara işaret ederek, İran’ın artık eskisi gibi yaptırımlara maruz kalmayacağını dile getirdi. 

İran’ın, nükleer müzakerelerde ciddi ve azimli olduğunun altını çizen Ruhani, 5+1 grubuna verilern bu tarihi fırsatın sonsuza kadar sürmeyeceğini, buna karşın devam ettikleri ekonomik politikaların yaptırımarın devamına göre ayarlandığını belirtti. 

İran Cumhurabaşkanı, yaptırımların devam etmesinden herkes zarar göreceğini ifade ederek, yaptırımların kaldırılması bütün bölgeye yardımcı olacağına dair Avrupalılar ve doğu ülkelerin söylemlerini hatırlattı. 

Ruhani, karşı tarafın İran gibi ciddi iradeye sahip olmasını ümit etti.

Pazartesi, 11 Ağustos 2014 00:00

İran’dan Filistin’e yardım açıklaması‏

Devrim Muhafızları Ordusu komutanı yardımcısı bir televizyon söyleşisinde yaptığı açıklamada: İran İslam Cumhuriyetinin; direnişi tüm maddi, manevi, siyasi ve düşmanın bulunduğu tüm alanlarda desteklediğini ve yaptığı bu destekte de herhangi bir korkusu olmadığını açıkladı.

 

Orgeneral Hüseyin Selami , aynı söyleşide şu açıklamada bulundu: Bizim Filistini korumadaki mantığımız Kuranı Kerim’in mantığıdır. Nitekim Kuran-ı Kerim’de yurtlarından çıkarılan müslümanlar için neden savaşmadıkları sorulmaktadır. Tüm benliğimizle dünyanın her yerindeki müslümanları ve mazlumaları korumak bizim görevimizdir. Bu korumanın da sınırı yoktur. Bütün Avrupa ve Amerikasıyla bütün bir Batı işbirliği yaparak savunmasız insanları dar bir çemberde ateşe verirken İran İslam Cumhuriyetinin İslam Dünyası’nın bu zulme kayıtsız kalmasını nasıl bekleyebilirler?

Devrim Muhafızları Ordusu komutanı yardımcısı Orgeneral Hüseyin Selami , Filistin İslami direnişinin İslami İran’dan ilham aldığını belirterek şöyle dedi: İran İslam Cumhuriyeti, Filistin direniş hareketinin canlanması ve siyonistlerin İslam dünyasındaki kanlı hakimiyetini önlemek için bugüne kadar hiçbir girişimden kaçınmamıştır. İran İslam Cumhuriyetinin düşüncesi İslam dünyasında gücün ödünç alınmış olması değil, gücün içsellik kazanmasıdır ve bu gerçekleşmiştir.

Orgeneral Hüseyin Selami konuşmasının devamında şöyle dedi : Bizler maddi, manevi ve siyasi yardımları ayrıca düşmanın olduğunu düşündüğü her türlü yardımı yapmaktayız ve bu yardımlar açık bir şekilde gerçekleşmektedir. Filistin İslami bütünün bir parçasıdır. Rehberimizin görüşü ve siyaseti de mazlum müslümanların korunması yönündedir. Bu bizler için bir iftihardır. Biz Amerika’ya teslim olmuş ve savaşın İslam dünyasında kabilesel ve derin bir hal almasını isteyen bazı Arap ülkelerinin aksine şii ve sünninin bizim için bir farkının olmadığını ilan ettik. Filistin’de şii olmamasına veya çok az şii olmasına rağmen bizim kalbimiz Filistin halkının muhabbeti ile doludur ve bu sadece duygusal bir söylem değildir.


İslami Şura Meclisi Başkanı, Amerika dünya kamuoyunun dikkatini Gazze’den saptırmak amacıyla IŞİD terör örgütüne yönelik saldırı başlattığını bildirdi.
 
 

Bugünkü meclisin açık oturumunda konuşan İslami Şura Meclisi Başkanı Ali Laricani, cahil ve aşırı grupların yanında yer alan Amerika’nın bu davranışı dünyayı krize sürüklediğini, bugün Libya’dan Yemen’e kadar karmaşalar ve kan dökülmelerine  şahit olduğumuzu ifade etti.

Laricani, İslam adına Müslümanları öldüren bir grup cahilin yanında yer alan Amerika’nın şeytani politikaları bir makas gibi Müslümanların siyasi, kültür ve sosyal hayatlarını parçaladığını konuşmasına ekledi.

Amerika’nın Orta doğu politikalarında  çifte standartına işaret eden İslami Şura Meclisi Başkanı, IŞİD gibi teröristlerin eliyle 40 aydan fazla Sünni, Alevi, Hıristiyan ve Şii halkın katedilmesine karşı sessiz kalan ve teröristlere destek veren Amerikan devletine işaret ederek, Hıristiyanların evsiz kalmaları ve dini mekanları tahrip edilmesi bile Obama’nın duygularını incitmediğini söyledi.

Ali Laricani, Amerikalıların yıllardır, Filistin toprakları üzerinde siyonist İsrail rejiminin Filistin halkına yönelik cinayet ve zulmüne gözlerini kapadıklarını ve bugün de dünya kamu oyunun dikkatini Gazze’den saptırmak amacıyla IŞİD terör örgütüne yönelik saldırı başlattığını bildirdi.

Amerikalıların bölgede işledikleri insanlık dışı girişim ve uygulamalarından bölge ve dünya halklarının zihninin temizlenmesinin tabiri olmayan bir rüya olduğunu belirtti. İslami Şura Meclisi Başkanı Ali Laricani, teröristlerin Suriye’de Müslümanlara ve Hristiyanlara yönelik saldırıda bulunduklarında Amerikalıların da teröristlere karşı ya tepki göstermediğini veya bir yolunu bulup onlara yardımda bulunduğunu, ama bugün nifak içerikli bir tutum içinde Irak’ta azınlık Ezidi grubuna destek amacıyla IŞİD teröristlerinin mevziilerini hava saldırıları düzenlendiğini söyledi.

Amerikalıların Suriye’de kendi çıkarları doğrultusunda olduğu için sürekli olarak teröristleri desteklediğini belirten Laricani, İran İslam Cumhuriyetinin geçmiş yıllardan beri terörizm ve insanlık dışı cinayetler karşısında aynı tavrı takındığını ve siyasetini kesinlikle değiştirmediğini söyledi.

Cumartesi, 09 Ağustos 2014 00:00

Obama bu sebepten dolayı IŞİD’e saldırdı!

İndepent Gazetesi yazarlarından Robert Fisk Obama’nın Irak konusundaki iki yüzlülüğünü ortaya çıkaran bir makale yazdı.
 
 

Robert Fisk, Ebu Bekir Bağdadi’nin elebaşlılığını üstlendiği IŞİD adlı terörist gurubun, Irak’ta Şiileri katlettiği zaman kılı dahi kıpırdamayan Obama’nın, Hristiyan ve Yezidileri kurtarmak için harekete geçtiğini dile getirdi.

Obama’nın şuana kadar Irak, Suriye ve Afganistan’da bulunan aşırı guruplara finansman destek sağlayan Arabistan’dan da asla söz etmediğine dikkat çeken Fisk, Amerika’nın, bu vahşi teröristler ve onları oluşturan Arabistan arasındaki duvarın görünmez kalmasını tercih ettiğini belirtti.

 

Fisk makalesini şu cümleyle sonlandırıyor:

“Kuzey Irak’a sığınanlar (Hristiyan ve Yezidiler değil de) Filistinliler olsaydı, acaba Amerika yine de IŞİD’a saldırı hazırlığı içinde olur muydu?”

Cumartesi, 02 Ağustos 2014 07:17

Irkaç, ABD iddialarını yalanladı

İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakan yardımcısı ve nükleer müzakere heyeti üst düzey yetkilisi Seyyid Abbas Irakçı, Ferdo ve Erak nükleer tesisler ile ilgili anlaşmaya varıldığı iddialarını yalanladı.

Irakçı, ABD Dışişleri Bakan yardımcısı bayan Sherman’ın kongrede yaptığı konuşmaya değinerek, aslında müzakerelerde müzakere edilen hususların hiçbirinde nihai anlaşmaya varılmadığını ifade etti.

Ferdo ve Erak nükleer tesislerinin hala ihtilaflı konular olduğunu ifade eden Irakçı, ‘’İran için tek kıstas ülkenin ihtiyaçlarıdır ve müzakerelerde sadece ülke ihtiyaçları doğrultusunda karar verilecektir’’ dedi.

Filistin direnişinin tavizsiz duruşu ve fedakarlıkları sadece Filistin’in değil bütün bir bölgenin geleceğini de belirleyecektir kuşkusuz.

 

Bismillah

Gazze’nin savunmasız halkına karşı İsrail ve Batılı hamileri desteğinde başlatılan vahşice saldırılar bir aya yaklaşırken çoğu çocuk ve kadınlardan oluşan şehid ve yaralıların sayısı onbin kişiye yaklaştı. İlan edilen 72 saatlik ateşkes de İsrail tarafından yeniden bozuldu.

Savaşı durdurmak için ateşkes çabaları devam ederken savaşa müdahil taraflardan her birinin kendi amaçları yönünde planlar yaptıkları açıklamaları ve gizli-açık görüşmeleriyle ortaya çıkmaya başladı.

Savaşın tarafları kimlerdir ve ne gibi amaçlar gütmektedirler. Gazze’deki savaşı başlatan, sürdürülmesini isteyen, uzlaşmayı salıkveren ve direnmeyi tercih eden tarafların hepsi bir an önce ateşkes ilan edilmesini istemekteler ama her bir kesim bu vesileyle kendi planlarını da hayata geçirmek peşindedir. Şimdi sıraıyla bu grupları ve amaçlarını tek tek inceleyelim:

İsrail-ABD- AB Cephesi

Başta Suriye ve Irak olmak üzere İslam ülkeleri arasında uçurum derecesinde ihtilaflar oluşturan ve bunu yeni bir fırsata dönüştürmeyi hesaplayan İsrail ve hamileri sudan bahanelerle Gazze’ye saldırmakla Direniş Cephesinin Filistin kanadına öldürücü bir darbe indirmeyi planlıyordu.

Ama aradan geçen bir aya yakın zamanda işledikleri bunca cinayete ve Gazze’nin alt yapı tesislerini tahrip etmelerine rağmen bu hedeflerine ulaşamadıklarını kendileri itiraf etmekteler. Ateşkes için çırpınıp durmaları bu yenilgi ve zilletin açık bir göstergesidir.

İsrail ve bütün uluslararası kuruluşlar, mali ve medya gücüyle birlikte Batı sulta sistemi yine hesap hatası yaptı. Çünkü,

Birincisi; Hamas’tan ve dolayısıyla İhvan hareketinden İsrail’in yardımıyla kurtulmayı planlayan Mısır ve Arabistan rejimlerinin desteğine haddinden çok güvendiler. Başarılı olsalar bu iki ülke rejimleriyle birlikte zaferlerini kutlayacak, başarılı olamamaları durumunda ise yine bu iki rejimin yardımıyla Filistin direnişini ateşkese zorlayacaklarını hesaplıyorlardı.

İkincisi; Suriye ve Irak’ta meşgül ettikleri Direniş Cephesini zayıflattıklarını, Filistinlileri hiç bir savaşta bu kadar yalnız bırakamıyacaklarını sandılar.

Üçüncüsü; Direniş Cephesinin eksenini oluşturan İran’la sürdürdükleri nükleer görüşmelerde bu ülkeyi İslam İnkılabının temel ilkelerinden olan Filistin davasına destek konusunda gevşettiklerini ve hatta şimdilik Hizbullah’a olmasa da en azından Hamas’a destek vermekten vazgeçirdikleri düşüncesine kapıldılar. Bu konuda da hesap hatası yaptılar. Çünkü Hasan Ruhani hükümetine nükleer görüşmeler de dahil İran’ın dış ilişkilerinde verilen kredinin sınırlı olduğunu bilmeleri gerekirdi. Muhetemelen Hamas’ın siyasi kanadının Suriye iç savaşındaki hatasının İran tarafından affedilemiyeceğine dair yanlış sinyaller aldılar. Halbuki İran dış siyasetini belirleyen güçler açısından Filistin meselesi İslam dünyasının baş meselesidir ve bu mesele çözüme kavuşturulmadığı sürece bölgenin huzur yüzü görmesi mümkün değildir.

 

Arabistan-Mısır- Filistin Özerk Yönetimi veya Hıyanet Cephesi

Bu üçlünün devam eden savaştaki tavrı yukarıda işaret edildiği üzere Hamas ve İslami Cihad’ın tamamen yok edilmesi yönündedir. Her birinin farklı amaçları olsa da Batı sulta sistemi tarafından başlatılan bu savaş aracılığıyla bir yandan İhvan Hareketine bir yandan da Direniş Cephesine ağır bir darbe indirerek rakiplerini yenilgiye uğratamasalar da zayıf bir konuma düşüreceklerini hesaplıyorlardı.

Dikkat edilirse İsrail’in karadan saldırılarının geri püskürtülmesiyle birlikte bu iki ülke rejimleri ateşkes için hemen harekete geçirildi ve aynen İsrail’in istediği doğrultuda Filistin direnişi yerine Filistin Özerk Yönetimini muhatap olarak gösterdiler. Direniş güçlerinin ateşkes için şartlar ileri sürmesi İsrail lehine çalışan bu üçlünün ateşkes çabalarını başarısız kıldı.

Bunların amacı Gazze’nin de Batı Şeria gibi İsrail’in denetimi altında tutulması ve İsrail ile yapılacak uzlaşmalara ortam hazırlanmasıydı. Bu vesileyle İhvan ve Direniş Cephesinin Filistindeki müttefiklerinden kurtulmayı umuyorlar.

 

 

Türkiye-Katar-Hamas’ın Siyasi Kanadı veya Uzlaşma Yanlısı Cephe

İhvan Hareketi eksenli bu üçlü de öteki kesimler gibi Gazze’de bir an önce ateşkes ilan edilmesini istemekte ve bu doğrultuda savaşan her iki tarafla açık ve gizli görüşmeler sürdürmektedirler.

Halid Meş’al, Musa Ebu Marzuk ve İsmail Heniyye’nin başını çektiği Hamas’ın siyasal kanadı bir an önce ateşkes ilan edilmesini isterken Kassam Tugayları engeline takılmaktadır. Siyasal kanat sivil halkın katliamını ve mevcut alt yapı tesislerinin tahribinin durdurulmasını ileri sürerek İsrail’le hesaplaşmayı başka bir zamana bırakmayı ileri sürerken askeri kanat savaşın Batı Şeria’ya ve hatta işgal altındaki Filistin’in her yanına yayılması gerektiğini vurguluyor.

Siyasal kanadın müttefikleri AKP Hükümeti ve Katar Emirliği ateşkes şartlarından birinde Gazze’nin dış dünyaya açılan tek kapısı Refah’ın uluslararası bir komitenin kontrolüne verilmesini teklif ederken Hamas’ı Mısır rejimine daimi muhtaçlıktan kurtarmayı planlamaktadır. Uluslararası gözlemciler ise bu teklifi İhvan hareketine yeni bir manevra imkanı sağlamaya yönelik bir çaba olarak değerlendirmektedir. Bu teklifin Mısır ve İsrail tarafından kabul edilemiyeceğine kesin gözüyle bakılmaktadır.

Bu cephenin ayrı bir planı da Gazze savaşı vesilesiyle Direniş Cephesini zor durumda bırakmaktır. AKP hükümetine yakınlığıyla tanınan Musa Ebu Marzuk’un yaptığı bir açıklamada Hizbullah’ı kuzeyden cephe açmaya davet etmesi bir yandan başta İran ve Hizbullah olmak üzere Direniş Cephesi’ni Filistinliler ve İslam dünyası nezdinde zor durumda bırakmak, öte yandan ateşkes şartlarında direnen Direniş Cephesinin Filistin kanadı Kassam Tugayları Komutanlığını uzlaşma cephesinin çizgisine razı etmeye yöneliktir.

İster Refah kapısı teklifi ister Lübnan’dan cephe açılması çağrısı olsun bu cephenin bütün çabaları İsrail ve Batı Sulta sistemiyle mücadele yerine başta Suriye ve Mısır olmak üzere bölgede İhvan çizgisine yeni manevra ve iktidar fırsatları oluşturmaktır.

 

 

İran-Hizbullah-Kassam Tugayları- İslami Cihad veya Direniş Cephesi

Bu cephe de öteki cepheler gibi Gazze’de bir an önce ateşkes yapılmasını istemektedir. Ancak ateşkesin daimi olması ve Filistinli esirlerin serbest bırakılması şartına ilaveten Gazze üzerindeki ablukaya daimi olarak son verilmesi şartını ileri sürmektedir. Aksi takdirde Gazze’nin tedrici ölüme terkedileceğini, İsrail’in fırsat bulduğunda yeniden saldıracağının kesin olduğunu belirtmektedir. Bu durumda dayatılan ateşkesi kabul yerine direnişin sürdürülmesinin ve başta Batı Şeria olmak üzere silahlı mücadelenin işgal altındaki Filistin’in her yanına yayılmasının daha faydalı olacağına inanmaktadır.

Kassam Tugayları komutanı Muhammed Ez-Zeyf’e nisbet verilen bu şartlar Direniş Cephesinin de görüşüdür. İslam İnkılabı lideri İmam Hamanei bir süre önce yaptığı bir konuşmada Batı Şeria’nın da silahlandırılması gerektiğini vurgularken bir yerde ilgili kesimlere (Hizbullah, Kudüs Ordusu, İslami Cihad ve Kassam Tugayları Komutanlığına) yol/görev gösteriyor ve İran’ın duruşunu ortaya koyuyordu.

İmam Hamanei’ye göre Direniş Cephesinin stratejisi savunma eksenlidir. Kendisine saldırılmadığı sürece hücuma geçmez. Suriye’ye yönelik Batı Sulta sistemi ve müttefiklerince başlatılan savaşta Direniş Cephesinin Suriye Yönetimin yanında yer alması da savunmaya yöneliktir. Bugün İsrail Filistin’in mazlum halkına karşı savaş açmışsa Filistin’in her yanında silahlı direniş başlatılması gerekir. Batı Şeria’nın silahlandırılması teklifi de bu savunma stratejisi çerçevesinde değerlendirilmelidir.

Ebu Marzuk’un uzlaşmacı cephe adına Hizbullah’a kuzeyden cephe açmaya dair çağrısı gerçekte hedef saptırmaya yöneliktir. Çünkü saldırıya uğrayan ülke Lübnan değil Filistin’dir. İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarına Hizbullah’ın nasıl cevap verdiğini Ebu Marzuk ve uzlaşmacı dostları çok iyi biliyorlar. Direniş Cephesinin diğer üyeleri Filistinli müttefiklerine yardım edeceklerdir elbet ve nitekim Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrullah, bu savaş bizim savaşımızdır diyerek duruşunu ilan etmiş, Kudüs Ordusu komutanı General Kasım Süleymani “zamanı geldiğinde yeri göğü İsrail için cehenneme çevireceğiz” diyerek Filistin direnişini geçmişte olduğu gibi bundan sonra da silahlandırmaya, desteklemeye devam edeceğini sulta sisteminin gözünün içine bakarak ilan etmiştir.

Ebu Marzuk’u böyle zihinleri karıştırmaya yönelik çağrılar yapmaya teşvik eden müttefikleri, Lübnan’dan İsrail’e cephe açılması durumunda acaba hangi cephede yer alacaklardır? İsrail aleyhtarı Direniş Cephesinde mi yoksa Direniş Cephesinin asli üyesi Suriye yönetimini yıkmaya çalışan ABD-NATO ve bölgesel müttefikleri safında mı?

Yukarıda sıraladığımız bu dört cephe Gazze savaşına doğrudan veya dolaylı müdahil ülkeler olup her birinin farklı plan ve amaçları bulunmaktadır. Şimdilik bu cephelerden hiçbirinin plan ve amaçlarının tek başına başarılı olacağı beklenmemektedir. Ama Filistin direnişinin tavizsiz duruşu ve fedakarlıkları sadece Filistin’in değil bütün bir bölgenin geleceğini de belirleyecektir kuşkusuz.

Ziya Türkyilmaz