
کارگر
İran Voleybolu dünya dördüncüsü
Dünya Ligi karşılanmaları kapsamında önceki akşam üçüncülük mücadelesi veren İran Voleybol Milli takımı İtalya karşısında yenilerek dünya dördüncüsü oldu.
Mehr haber ajansı muhabirinin bildirdiğine göre, altı üstün takımın karşılaşmasıyla İtalya’nın Floransa kentinde düzenlenen Dünya Ligi karşılaşmalarının yarı finali kapsamında Pazar akşamı İran takımı üçüncülük mücadelesi için İtalya takımı ile karşı karşıya geldi. Bu karşılaşmada İran takımı 3-0 yenilerek dünya dördüncüsü oldu.
Öte yandan dün gece Amerika ve Brezilya takımları final maçı için karşı karşıya geldi. Bu nefes kesen zor musabakada Amerika Voleybol Milli Takımı Brezilya’yı 3-1 mağlup ederek dünya ligi şampiyonu ünvanını hak kazandı.
Ayrıca bu rekabetlere İranlı pasör Said Maruf musabakların en iyi pasörü ünvanına seçilerek 10 bin dolarık ödülü hak kazandı. Amir Gafur ise 71 puanla rekabetlerin en çok paun getiren oyuncusu olarak seçildi.
Gafur’dan sonra Amerikalı oyuncu Tailor Sander, Gafur’dan 29 puan farkla bu açıdan ikinci oldu.
İran Siyonist rejimini kınadı
İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Gazze şeridine saldırılarını tırmandıran işgal rejimi İsrail'i kınadı.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Merziye Efhem, yaptığı açıklamasında, Siyonist rejiminin Gazze'nin eş-Şuccaiye bölgesinde işlediği savaş suçlarını kınayarak, İran milleti ve devletinin geçmişte olduğu gibi, Filistin halkı ve direnişin yanında olduğunu belirterek, bu rejimin vahşi saldırılarına karşı asla sessiz kalmayacağını ifade etti.
Müslüman milletler ve bütün hür insanların Dünya Kudüs gününde Filistin halkına destek vermek suretiyle, Siyonist rejime unutmayacağı bir ders vereceklerini kaydetti.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, ayrıca bölgesel ve uluslar arası örgütleri, göreve çağırarak, işgal rejiminin Filistin halkına karşı işlediği cinayetleri kınamak ve durdurmak için acil girişimlerde bulunmasını istedi.
Siyonist rejimin Gazze'nin eş-Şuccaiye bölgesine bugün düzenlediği saldırılarda en az 50 Filistinli şehit olurken 400 kişi de yaralandı.
Siyonist İsrail rejime karşı direnme kudret ve iktidarın tecellisidir
İran İslami Şura Meclisi Başkan Vekili, siyonist İsrail rejiminin Gazze'ye yönelik saldırısı karşısında direnmenin, sulta düzeni karşısında imandan kaynaklanan kudret ve iktidarın tecellisi olduğunu söyledi.
Iran Islam şura Meclisin bugünkü oturumu açılışında konuşan İran İslami Şura Meclisi Başkan Vekili Muhammed Hasan Ebu Turabi Ferd, Gazze'de Allah Resulü Hz. Muhammed (asv) ve İmam Ali (as)ın mensuplarının oruçlu olarak zalimler, çocuk katilleri ve canilerle mücadele safında yer aldıklarını belirterek, Gazze'nin sulta düzeninin çekmeleri altında olan kimselerin mazlumluğunun simgesi olduğunu söyledi.
Arapların, siyonist İsrail rejiminin bunca zulüm ve cinayetleri karşısında sessiz kalmalarını eleştiren Ebu Turabi Ferd, İran halkının tüm gücüyle Gazze halkının yanında yer aldığını ve siyonist İsrail rejiminin tam bir yenilgiye uğraması beklentisi içinde olduğunu söyledi.
Siyonist İsrail rejimi 8 Temmuz 2014 tarihinde Gazze'ye yönelik başlattığı insanlık dışı saldırıda şimdiye kadar 357 kişi şehid olmuş ve 2700'ü aşkın kişi de yaral
Suriye’de cihad fetvaları veren müftüler Gazze’de nerede?
Lübnan’ın önde gelen Sünni âlimlerinden Şeyh Mahir Hammud 18 Temmuz 2014 Cuma tarihli hutbesinde Gazze’deki direnişin bizim için önemine değindi ve suskun kalmakla yetinmeyip bir de İsrail’e hak veren ümmete serzenişte bulundu:
Suriye’de cihad fetvaları veren müftüler Gazze’de nerede?
“Ramazan ayı… Cihad ayı… Büyük Bedir zaferinin yaşandığı ay… Böyle bir zamanda bir grup, tüm imkânlarını dünyalık zevklere, fitneci eylemlere ve kirli kavgalara harcayan ümmetin yerine tarihi bir savaşa giriyor. Ümmet öyle bir hale gelmiş ki, yöneticiler artık Amerika’dan ve onun arkasındaki İsrail’den söylemleri için emir alıyorlar. Öyle ki artık ümmetin maslahatını değil, kendi maslahatlarını ön planda tutuyorlar. Bu insanların yalnızca Amerika’nın komplolarına kukla olduklarını kabul etmiyoruz. Bilakis bu kimseler İsrail’in düşmanca eylemleri üzerinden anlaşmaya varıyorlar.
Bu noktada bizi özellikle ateşkes çağrısı yaparken Filistin’i değil, İsrail’i muhatap alan Mısır’ın tavrı üzdü. Mısır çağrı yaparken İsrail’i hedef alarak, üzerinde planlar yapılan, hedef tahtasına oturtulan Filistin’i yok saydı.
Arap dünyasında “Sahte Arap Baharı” adıyla büyük bir komplonun döndüğünü görüyoruz. Benzeri bir komplo Bush zamanında öncelikle “Yaratıcı Kaos” başlığı altında, daha sonra “Yeni Ortadoğu” adıyla piyasaya sürülmüştü. Tüm bu komploların Arap ve İslam dünyasında kısmen başarıya ulaştığını görmek zor olmayacaktır. Söz konusu komplo öncelikle direnişi destekleyen Suriye’yi cezalandırdı. Daha sonra Lübnan’daki direnişi cahil mezhepçi söylemlerin muhasarasına aldı. Aynı komplo bugün özellikle Mısırlıların ve Arapların büyük bir kısmını Filistin’deki direnişin karşısına geçirdi. Üstelik direnişi itibarsızlaştırmaya çalışan İsrail’e de bu sebeple daha da yakınlaştırdı.
Biz direnişe yönelik herhangi bir eleştiri yöneltirken, uyarı mahiyetinde eleştiriler yöneltiyoruz. Asla eleştirilerimiz birilerinin yaptığı gibi alay etmeyi, boykot etmeyi, direnişi küçük görmeyi amaçlamıyor.
Bugün özellikle Hamas’ın ve İslami Cihad’ın başında olduğu tüm direniş gruplarının her türlü küçümsemeden, değersizleştirmeden uzak olduğunu yüksek sesle haykırıyoruz. Ve açık sözlülükle şunu söylemeliyiz ki, gerçek cihad budur. İslamcıların İslam’la, vatanseverlerin vatanlarıyla imtihanı da bu noktada ortaya çıkar. Direnişe eleştiri getirerek İsrail’in safında yer alan kimse ne vatansever ne de İslamcı olamaz.
Peki, Suriye’de cihad (!) fetvaları veren müftülerin fetvaları nerede? Libya’ya NATO müdahalesini hoşnutlukla karşılayan müftüler nerede? Amerika’nın Şam’a füze fırlatma planına alkış tutanlar nerede? Ümmetin acılarına, ümmetin yıkımlarına, ağlayışlarına kimse ses çıkarmıyor mu? Neden herkes suskun?
Özellikle Mısır’la alakalı olarak şu soruyu soruyoruz: “Sizin içinizden Hamas’ın Mısır sahnesindeki siyasi duruşunu göz ardı etmek gerektiğini ifade edecek ileri görüşlü hiç mi kimse çıkmıyor? Nitekim Hamas’ın ya da Hamas’ın alt kollarının Mısır’daki patlamaların ya da Mısır Güvenlik Güçlerine yönelik saldırıların arkasındaki güç olma ihtimali yoktur. Saldırılar olsa olsa Hamas yönetiminin kararlarının dışına çıkıp disiplinsizce hareket eden bazı kişiler tarafından gerçekleştirilmiştir. Daha da kötüsü, Mısır’ın Hamas’ın ateşkesi kabul etmemiş olması hasebiyle akan kanın sorumluluğunu Hamas’a yüklemesi asla doğru bir adım olmayacaktır.
Biz Hamas’ın Suriye’deki tavrını eleştirdik, bu doğru. Ancak son dönemde fitneyi daha da körüklemek için bunu kullananlar oldu. Bu kimseler cahil mezhepçilik söylemi üzerinden direnişi ve İslam ümmetini vurmaya çalıştılar.
Biz her zaman söylediğimizi söylüyoruz. Hamas’ı, İslami Cihad’ı ve onlar gibi Filistin’de direniş gösteren tüm grupları siyasi hatalarını göz ardı ederek direniş grupları olmaları hasebiyle destekledik. Bugün Hamas ve İslami Cihad Filistin’deki direnişin başını çekiyorlar. Ve biz onları bu sebepten sonuna kadar destekliyoruz. Bu sebeple bugün siyasi ayrılıkların, anlaşmazlıkların gündem edilmesi, ancak direnişçileri ve direnişi karalamaya yarar sağlar.
Biz yakın bir zamanda Allah’ın yardım göndereceğini, Gazze’de mücahitlerin yanında savaşan melekleri göreceğimizi ümit ediyoruz. Hak için batıl karşısında yürütülen her mücadeleye Bedir Savaşı’nda da olduğu gibi Allah’ın izniyle melekler eşlik edecektir. “Zafer ancak Aziz ve Hâkim olan Allah’ın katındandır.” (Ali İmran:126)
Diğer yandan geçen hafta söylediğimiz ve büyük beğeni alan bir söz vardı. “Eğer Arapların İsrail’e karşı savaşmasını istiyorsanız, onlara İsrail’in Şiileştiğini söyleyin.” Bu sözün Suudlu büyük âlim ve araştırmacı Şeyh Hasan Ferhan El-Maliki’ye ait olduğunu ifade etmek isterim. Allah ondan razı olsun.
islamaktuel
İslam ülkeleri arasında Filistin eksenli birlik oluşmasını ümit ediyoruz
İran milletinin mazlum Filistin halkına destek vermesinin zaruretini anlatan İslami Şura Meclisi Başkanı, İslam ülkeleri arasında Filistin eksenli birlik oluşmasını ümit etti.
Meclisin açık oturumunda konuşan İslami Şura Meclisi Başkan Ali Laricani, kendisinden önce mecliste söz alan Filistin büyükelçisi ve Hamas temsilcisine teşekkürlerini dile getirerek, bu toplantı İran milleti ve İslami Şura Meclisin Filistin’de direniş cephesine verien desteğin simgesi olduğunu ifade etti.
Bölgedeki müslüman ülkeler arasında meydana gelen tafrika ve bölgesel krize işaret edn Laricani, İslam ümmeti arasında vahdet oluşmasına vurgu yaptı.
İran milletinin mazlum Filistin halkına destek vermesinin zaruretini anlatan İslami Şura Meclisi Başkanı, İslam ülkeleri arasında Filistin eksenli birlik oluşmasını ümit etti.
"Gazze Faciası İslami Ülkeler ve Milletleri Kendine Getirmeli"
cumhurbaşkanı ve banklar kurulu üyelerini kabul eden İslam İnkılabı Rehberi, hükümeti Gazze faciasıyla ilgili tutum ve girişimlerinden dolayı takdir etti.
İran devlet televizyonun haberine göre, Gazze faciasına ve bura başta çocuk ve kadınlar olmak üzere Gazze halkının katliam edilmesine temas eden İmam Hamanei, bu konuyla ilgili sayın cumhurbaşkanı ve hükümetin tutum ve girişimlerinin çok yerinde ve uygun olduğunu belirterek, Gazze meselesinin tam anlamıyla bir musibet olduğunu ve Siyonist İsrail rejiminin İslam aleminin gafletini suiistimal ederek böyle bir faciayı gerçekleştirdiğini söyledi.
İmam Hamanei, "Gazze halkının gasıp Siyonistlerce katliam edilmesi, aralarındaki ihtilafları bir kenara koyarak birleşmeleri konusunda İslam ülkeleri ve halklarını kendine getirmelidir" dedi.
Filistinli Direniş Gruplarının temsilcileri İran Meclisinde konuştu
İran İslami Şura meclisinin bugünkü oturumunda birer konuşma yapan Filistin direniş hareketi grupları temsilcileri, işgal rejimi İsrail’in Filistin halkı aleyhindeki cinayetlerinin cevapsız kalmayacağını bildirdiler.
Filistin’in Tahran elçisi Salah Zavavi, meclisin bugünkü oturumunda Filistin gelişmeleriyle ve siyonistlerin cinayetleriyle ilgili bir rapor sunarak, direnişin Filistin ulusal dayanışma ve vahdetini daha da pekiştirdiğini, Filistin halkının zafer ve kurtuluş sabahını göreceğini ve Gazze savaşının bu büyük zaferin başlangıcı ve batının projesinin planının yenilgisi olacağını bildirdi.-
Filistin İslami Deriniş Hareketi HAMAS’ın Tahran temsilcisi Halid Kaddumi de bu toplantıda yaptığı konuşmada İran meclis başkanı ve milletvekillerine teşekkürlerini bildirerek, Filistin halkının ihtilaf ve anlaşmazlıkları bir kenara koyarak kesin zafere kadar siyonist İsrail rejimine karşı direnişi sürdürmede kararlı olduğunu bildirdi.
Filistin’in İslam ümmetinin hassas miheng taşı olduğunu ifade eden İslami Cihad Temsilcisi ise, direnişi yenilmeye uğratmak yolunda kurulan komplolara işaret ederek, İslam toplumunu şom komplolara karşı uyardı.
İslami Cihad Temsilcisi Nasır Ebu Şerif, bölgede bazı kimseler Filistin milletinin zaferini sevineceğini, buna karşı bazı kimseler Filistin’e darbe vurmak peşinde olduğunu ifade etti.
Filistin’in İslam ümmetinin hassas miheng taşı olduğunu ifade eden İslami Cihad Temsilcisi, direnişi yenilmeye uğratmak yolunda kurulan komplolara işaret ederek, İslam toplumunu şom komplolara karşı uyardı.
Ebu Şerif, fasıt Siyonist rejimin yapısı yıkılmakta olduğunun altını çizerek, Lübnan ve Gazze Şeridi’nde yenilgiye uğrayan bu rejim, Gazze’ye saldırılar gerçekleştirerek kendini ihya etmeye çalıştığını kaydetti.
Kadir Gecesinde Vazifemiz Nedir?
Kadir Gecesi iki açıdan bizim için değerlidir. Söz konusu olan sadece bu iki eksenel unsurdur. Bu gece o iki eksenel unsuru bir araya toplayabilir. Bu iki eksenel unsurun biri Kur’an, diğeri İtrettir.
Bu, Resulullahın zat-ı akdes-i ilahi tarafından insani ve İslami, bil husus şia toplumlarına tanıttığı iki ağır yüktür; şöyle buyurmuştu: “Ben aranızda iki ağır emanet bırakıyorum”. Kadir gecesi Kur’an’a ve Ehlibeyte tevessül gecesidir.
“Kur’an’ı elinize alın, duası var; sonra başınızın üzerine koyun, duası var ve bu 14 masumun adını anın” denmesinin sebebi Kur’an’ın Ehlibeytin yanında, Ehlibeytin de Kur’an’ın yanında olmasıdır. Bu iki ağır yük, Allah’a tevessül vesilemizdir. Kur’an ve itrete tevessül konusunda kısa bir açıklamayla inşallah açık bir kalp ile Kur’an ve Ehlibeyte tevessül etmeye muvaffak olalım ve o nihai bereketleri zat-ı akdesten isteyelim.
Allah’ın Kendilerine Yakınlığına Rağmen Bazılarının Uzak Oluşu
Zamansal veya mekânsal olayda bu oran eşittir; yani eğer bir şey başka bir şeye yakın ise, o da buna yakındır; ya da ondan uzak ise, o da bundan uzaktır. Fakat manevi yakınlık ve uzaklıkta böyle değil; birisi yakın iken diğeri uzak olabilir. Allah herkese yakın iken “ve o, sizinledir nerede olursanız” fakat bir grup “sanki onlara pek uzak bir yerden nidâ edilmede.” Kafir, mülhit ve münafık Allah’tan uzaktırlar. İşrakiye felsefesinde böyledir. Manevi yakınlık ve uzaklıkta böyledir; Allah yakındır fakat kul uzak.
Kulların Allah’a Yakınlık Vesileleri ve Yardımıyla Yakınlaşması
Eğer uzak kul yakın olan Allah’a yaklaşmak isterse, vesile gerekir. İbadeti vesiledir, Kur’an ve itret vesiledir; “ve onu vesîleyle arayın” ayeti de, bir dizi işlerin vesile olduğunu ispatlamaktadır. Lakin yılın en üstün geceleri olan Kadir gecesi, Kur’an ve itrete tevessül gecesidir. Bu iki vesileyi muhterem kılalım, başımızın üzerine koyalım, mukaddes isimleri dillerimizde cari edelim, Allah’a tevessül edelim ve bu uzaklığımızı yakınlığa çevirelim, kendimizi kurtaralım, ebedi olarak kurtulalım. çünkü Allah etmesin eğer bir kimse bu günlerde kendini kurtaramazsa, devamlı köledir; borçlu ve köle insanı ise rehin alırlar. Eğer birisi borçlu olursa, Allah’ın hakkını eda etmezse, borçluyu rehin alırlar.
Günahkâr İnsanın Kendi Amellerinin Esiri Olması
Kur’an’da geçen “Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.” Ve “Herkes kazancı mukabilinde bir rehindir.” Ayetlerinde rehin olmak borçlulara mahsustur. Normal ve maddi borçlarda mülkü ipotek ederler fakat itikat ve ahlak meselelerinde insanın kendisini rehin alırlar. Eğer birisi Allah’ın hakkını eda etmezse o kişiyi rehin alırlar. O kişi hakkı eda edemez çünkü bağımlıdır ve özgür değildir. Allah resulünün nurlu hutbesinde şöyle geçer: “Nefisleriniz günahlarınızın rehinidir, istiğfar ederek nefislerinizi kurtarın.” Yani günah işlediğinizde borçlu olursunuz; borçlu rehin bırakmalı, Allah sizin kendinizi rehin alır, siz bağlısınız; mübarek Ramazan ayında istiğfar ile kendinizi azat edin.
Mukarreblerin Ahrara Üstünlükleri
Kur’an ve itrete bu tevessülümüz, ahrardan olmamız adına kendimizi özgür kılmak içindir. Bundan sonrasında birçok aşama vardır. Eğer azat olsak, daha yeni ashab-ı yeminden olmuş oluyoruz! Ashab-ı yemin olmakla mukarreblerden olmak arasında çok fasıla vardır. “Herkes, kazancına bağlıdır. Ancak sağ taraf ehli başka.” Sağ taraf ehli olanların işleri kutlu ve mübarektir, sözlerinde, yazılarında ve davranışlarında şer, fesat ve fitne yoktur, özgürdürler, ahrardandırlar.
Fakat onlarla mukarreplerin arasında büyük fasıla vardır. Onlar mukarreplerin gözetimi altındadırlar; ne iş yapsalar mukarrepler görürler. “şüphe yok ki iyi kişilerin amel defterleri, illiyyîn’dedir. Ve nedir, bilir misin illiyyîn? Bir kitaptır ki yazılmış. Onu görür ancak mâbutlarına yaklaştırılanlar.” Ebrarın amel defterleri, mukarreplerin gözetim ve aydınlatması altındadır. Mukarreplerin, ebrarın sahip olmadığı yüce dereceleri vardır.
Kadir Gecesinde Kur’an Ve Ehlibeyte Tevessül
Bizim bu gecedeki çabamız, kendimizi ahrar ve özgürlerin arasına katarak ashab-ı yeminden olmak olmalıdır; ondan sonra inşallah mukarreplerin makamına ulaşma ümidi de vardır. İpoteği kaldırabilecek, köleyi azat edebilecek ve esiri kurtarabilecek o önemli vesile Kur’an ve itrettir. İtretin örnek ve simgesi, bu gecenin ona ait olduğu Ali b. Ebu Talib’dir. Eğer bir kimse kalbinde velayeti ve canında Kur’an’ı taşıyorsa, bu iki ağır yükle Allah’a tevessül etmeli. Kur’an’ı başının üzerine koymalı yani Kur’an bütün işlerimizin başındadır ve 14 masumun adını anmak yani bunlar Kur’an’ın müfessirleridir, hükümlerini uygulayanlardır, açıklayıcısıdır, tanıtıcısıdır, hükümlerinin koruyucusudur. çyleyse Kadir gecelerinde vazifemiz, bu iki ağır emanete tevessül ederek Allah’a yakınlaşmaktır.
Kadir Gecesi Gibi Bazı Günlerde Allah’ın Özel Tecellisi
Diğer bir konu şu ki her zaman bu iki ağır emanete tevessül edilebilir lakin Kadir gecesinin diğer geceler ve zamanlarda bulunmayan bir özelliği vardır. Hz. Musa’nın (a.s) kavminin olayı için bazı muvaffakiyetler vardır ki Allah şöyle buyurdu: “ve onlara Allah’ın günlerini an” Yani bazı günler vardır ki Allah o günlerde özel olarak tecelli eder, mustazaf İsrail Oğullarının muvaffakiyetine ve Firavunların devrilmesine sebep olur. Halkı o Allah günlerinden haberdar et ki sabırlıları aşıp daha sabırlılardan olsunlar ve zafere ulaşsınlar. İslam’da Kadir gecesi, Hz. Musa’nın Allah günleri konumundadır.
Kadir Gecesini İhya Sayesinde Zulmün Giderilmesi
Eğer birisi bu Kadir gecesini ihya eder, velayeti ihya eder ise her asrın firavunları da yok olur; artık ne Irak’ta ne Afganistan’da bir zulüm ve ne de Filistin ve başka yerlerde kan dökülmesini görürüz! Allah Hz. Musa’ya buyurdu: İnsanları Allah günlerine yönlendir ki zulüm ortadan kalksın; bizim peygamberimize de buyurdu: İnsanları Kadir gecesine davet et ki zulüm düşsün. Demek ki bu Kadir gecesi bizim için belirleyicidir.
Gözyaşı Ve Feryat; Müminlerin Düşman Karşısındaki Silahı
Biz hak üzere olduğumuz için hakikate tevessül etmeliyiz. Demire yaslandığımızdan fazlaca feryada yaslanırız. Bizim dualarımızın kabulündeki silahımız Kumeyl duasında okuduğumuz ah-u figanlarımızdır: “ve silahı gözyaşı” Allah’ım bize dedin ki silahlanın; silahımız gözyaşımız ve bizler gözyaşını Kadir gecelerinde biriktiririz. Zayıf ve az sayıdaki bir millet Allah’ın izniyle güçlü ve sayısı fazla bir millete galip gelebilir. Allah, Irak ve Afganistan milletini, ne zaman ki İran halkı gözyaşlarıyla Allah’tan onların zaferini istese kurtaracaktır. Zahiri üzüntünün hiçbir etkisi olmaz. Bir gün Firavundan kurtulan İsrail Oğulları bugün Firavunun yaptıklarını yapıyorlar! Allah onlara buyurmuştu: Biz size kudret verdik: nasıl davranacağınıza bakmak için Müslümanlara da buyuruyor: Eğer gözyaşı, nale ve dua silahıyla silahlanırsanız, sizleri de muvaffak kılacağız.
Ayetullah Cevadi Amuli
Ramazan Dersleri-4 İstiğfar ve Tevbe
Kadir gecesi istiğfar ve mağfiret talep etmek için büyük bir fırsattır, Allah’tan af dileyin. Bizlere dergahina yönelme fırsatı vermiş, istiğfar etme fırsatı tanımıştır; istiğfar ve tevbe ederek O’na yönelelim.
Bismillahirrahmanirrahim
Allah-u teala tarafından teşri edilen ilahi hükümlerin önemine baktığımda – oruç tutmak, Kur’an okumak, me’sur duaları okumak, Allah’ın inayeti ile O’na tevessül etmek- buların hepsinin önemli olduğunu görüyorum ama bizler için çok önemli olan bir amel var; “istiğfar etmek”, mağfiret dilemek, bilmeden yaptığımız veya cehaletimizden işlediğimiz günahları veyahut Allah etmesin bilerek işlediğimiz günahları Allah’ın affetmesini dilemek.
“İstiğfar” konusunu akli ve Kur’ani olarak ele almak istemiyorum, sadece çok önemli mubarek Kadir geceleri münasebetiyle istiğfar konusunu hatırlatmak istedim.
İstiğfara olan ihtiyaç
Azizlerim; bacı ve kardeşlerim, Allah’tan af dilemenin/ istiğfarın ilk adımı, Allah’a dönmektir. Tevbe etmek yani Allah’a dönmek; insan nerde olursa olsun, hangi makamda olursa olsun, kemalin hangi derecesine ulaşırsa ulaşsın- hatta Emirelmüminin (a.s) seviyesinde olunsa da- yine istiğfara ihtiyacı vardır. Allah-u teala peygamberine Kur’an-ı Kerim’de defalarca buyuruyor; “istiğfar et!”. Peygamber masum olmasına, hiç bir günah işlememesine, hiç bir ilahi emre karşı gelmemesine reğmen Allah yine kendisine istiğfar etmesini emr ediyor.
Peygamberlerin, evliyaların istiğfarlarının hakikati nedir?, bunun kendisi başlı başına bir konudur ama şu kadarı aşıkardır ki, onların istiğfarı bizim günahlarımızdan dolayı yaptığımız istiğfar gibi değildir. Bizlerin işledikleri günahları onlar asla işlemezler; onların makamları çok yücedir, Allah’a yakın oluşları ve rububiyyet makamına yakınlıkları en yüksek seviyededir. “Gurb” ( Allah ‘a yakınlık makamı) makamında bizler için mubah olan-hatta bazen müstehab olan- ameller o yüce insanlar için Allah’a yaklaşmaya engel olarak görülebilir. Onların istiğfarı, o gurb makamının şanına layık olacak şekildedir. Hem de ciddi bir şekilde , sadece dille zahir istiğfar değildir. Emirelmüminin, kendisinden nakl edilen duayı Kumeyl´e de istiğfar ile başlıyor; Allah’ı, önce isimine, sonra kudretine, sonra azametine ve celal ve cemal sıfatlarına ant/yemine verdikten sonra istiğfara başlıyor: “ İlahi ismet perdesini yırtan günahlarımı bağışla!”…. Ebu Hamzay-i Sumali duası ve bu büyük zatlardan nakl edilen diğer dualar da aynı şekildedir. Hepimizin istiğfara ihtiyacı var.
Ey mümin kardeşlerim! Ey kalpleri saf ve pak olanlar! Sakın mağrur olup demeyin “biz günah işlemedik ki, niye suçlu olalım, niye mukassir olalım”, Allah’ın verdiği nimetlerin karşısında yaptığımız iyi amellerin ne kadar değeri vardır? Bu yaptığımız iyi ameller, Allah’ın nimetlerinin karşısında şükr hakkını yerine getirmiş olmak için yeterli midir? Yaptığımız iyi amelleri, Allah’ın nimetleri karşısında zikr etmeye değer mi? Bizler bunların şükrünü yerine getirmeye gücümüz yetmez. İnsan, Allah’ın an be an gönderdiği fazlından ve lütfundan mustağnı olduğunu söyleyebilir mi? Bizler her an O’na muhtacız, Allah’ın inayeti heran bizlere ulaşıyor. “Hayırın bizlere devamlı ulaşıyor”.. biz ise şükrünü yerine getirmekten aciziz. İşte bu, insanın kendisini mukassir ve suçlu görmesini ve neticede istiğfar etmesini gerektirir.
Kadir gecesi istiğfar ve mağfiret talep etmek için büyük bir fırsattır, Allah’tan af dileyin. Bizlere dergahina yönelme fırsatı vermiş, istiğfar etme fırsatı tanımıştır; istiğfar ve tevbe ederek O’na yönelelim. Aksi takdirde Allah’ın günahkarlara söylediği : “özür dilemeleri için de onlara izin verilmeyecek” ( Murselat/ 36 ) sözü, kıyamet günü -Allah etmesin -bizim için de söylense özür dilemek için iznimiz dahi olmayacak; günhakarlara ağızlarını açmaya izin verilmeyecek, orası özür ve af dileme yeri değidir. Burda fırsat var, burda izin var. Burdaki her özür ve af dileme insanı yüceltir, günahları yıkar, sizleri temizleyip nurlandırır. Bu dünyada fırsat varken istiğfar edin, Allah’tan af dileyin, Allah’ın muhabbetini kazanın. “Beni anın ki, ben de sizi anayım…” ( Bakara /152 ) Sizler kalbinizi Allah’a yöneltip Allah’ı kalbinizde hazır edip Allah’ı andığınız zaman Allah-u teala o anda lütuf, şefkat ve rahmetini size yöneltir ve inayet, bağışlama ve cömertlik eli size doğru uzanır. Allah’ı hatırlayın devamlı O’nu anın, aksi takdirde öyle bir gün gelecek ki Allah’ın günahkarlara hitabı şöyle olacak: “İşte bugünkü kavuşmanızı unuttuğunuz gibi, biz de sizi unuttuk” (Casiye/ 34) Yani dünyada Allah’ı anmayan unutan insanı Allah da kıyamet günü unutacak ve unutulmaya terk edecek. Kıyamet günü böyle bir sahnedir.
Allah-u teal bugün kendisine yönelmeye , O’nu anmaya, dergahında raz-u niyaz etmeye ve yalvarıp yakarmaya izin vermişse öyleyse muhtaç ellerinizi ona uzatın, O’na olan muhabbetinizi izhar edin, kalbinizdeki muhabbet ve aşkı gözyaşı olarak gözlerinizden akıtın. Bu fırsatı ganimet olarak bilin aksi takdirde, bir gün vardır ki Allah günahkarlara şöyle buyuracak : “Boşuna figan etmeyin bugün. Bizim tarafımızdan yardım görmeyeceksiniz.” (Müminun/ 65) O gün ağlayıp sızlanmanın hiçbir faydası olmayacaktır. Elimizdeki bu fırsat, Allah tarafından O’na yönelmemiz ve dönmemiz için bize bahş edilmiş hayati bir nimet ve fırsattır. Yılın en değerli günleri bu Ramazan ayında karar kılınmıştır, Ramazan ayının gecelerinin içinde de Kadir gecesi verilmiştir.
Kadir gecesi rivayetlerinde beyan ettiği gibi üç geceden biridir. Merhum Muhaddisi Gummi nakl ediyor: İmam’a (a.s), “bu üç geceden- veya iki geceden- hangisi Kadir gecesidir? diye soruduklarında İmam (a.s) buyuruyor: “Ne kadar kolaydır insan iki-üç geceyi Kadir gecesi olarak geçirsin.” Ne gerek var insan iki- üç gece arasında tereddüt etsin, üç geceyi de Kadir gecesi olarak anmak çok mu fazla? Niceleri vardır Ramazan ayının hepsini Kadir gecesi gibi geçirir; o geceye ait amelleri birinci geceden son geceye kadar yerine getirirler.
Allah için kalbini temizleyip arındırarak Allah dergahına yönelen bir millet, Allah’tan sadikane isterse ve sadikane ona sığınırsa asla bedabaht ve yüzü kara olmayacaktır. Zillete düçar olmayacaktır, fesatta boğulmayacaktır, düşmanın esiri ve dahili ihtilaf ve fitnelere giriftar olmayacaktır. Milletlerin başına gelen bu kadar bedbahlık onların kendi yüzündendir.” Başınıza gelen her müsibet ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir…..” ( Şura / 30 ) İşlemiş olduğumuz günahlar, ihmaller, gafletlerin sayesinde kendimizi bedbaht etmişiz.
Allah’ın dergahına yönelen kimse, kendisini günahtan koruyacak, ismete yaklaştıracak ve kendisini korunma altına alacak ilk adımı atmış sayılır. Allah’a sığınalım, O’dan isteyelim ki yanlız O’nun rızası için çalışalım, yalnız onun için adım atalım. Kalplerimizi Allah’a emenet edelim. Kalplerimizin sefalığını Allah’ı yad ederek nurlandıralım; kalpler sefalı olursa, kalpler dünyaya bağlanmazsa, dünya ve maddiyatın esiri olmazsa, o zaman bu toplum nurani bir toplum olur, böyle bir toplum iyi çalışır; hem kendilerini iyi yetiştirirler, hem de dünyalarını abad ederler.
Bu günlerin kadirini bilin! Gerçekten Kadir gecesinin kadirini bilin! Kur’an buyuruyor: “Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır”. Bir gecenin bin aydan daha hayırlı olması büyük bir değerdir. Melekler nazil oluyorlar. Ruhun nazil olduğu bir gecedir. Allah’ın “Selam” diye nitelediği bir gecedir. Selam, hem Allah’ın kullarına ilahi selam ve tehiyyati manasınadır, hem de insanların kalpler, ruhlar ve toplumları için selamet, sulh-u sefa ve huzur manasınadır. Maneviyat açısından çok yüce bir gecedir.
Kadir gecelerinin kadirini bilkin; ülke sorunları içini, kendi sorunlarınız için, müslümanların sorun ve zorlukları ve İslam ülkelerinin problemleri için dua edin.
İslam ülkelerinin sorun ve müşkülatlarının halolması için Allah’a yalvarın. Bütün insanlar için dua edin; insanların hidayet olması için, kendiniz için, ölmüşlerimiz için dua edin.
Bu saatlerin ve dakikaların kadirini bilin, ben de siz değerli bacı ve kardeşlerimden Kadir gecelerinde bana da dua etmenizi istiyorum.
Vesselamu aleykum ve Rahmetullahi ve berekatuh
İmam Hamanei
Tercüme : Rasthaber
Ruhani ve Erdoğan’ın telefon görüşmesi
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı arasında yapılan telefon görüşmesinde Gazze buhranı görüşüldü.
Erdoğan ve Ruhani, Siyonist İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının ele alındığı görüşmede, saldırıların durdurulması ve acilen ateşkes sağlanması için, başta İslam ülkeleri olmak üzere uluslararası toplumun acilen girişimlerde bulunması gerektiğini vurguladılar. İki liderin, saldırılara son verilmesinin yanı sıra Gazze halkına acilen insani yardım ulaştırılması gerektiğini de vurguladıkları öğrenildi.
Bölge ülkeleri mazlum Filistin halkına arka gediğini Siyonist rejimin anlaması için gerekli girişimlerde bulunmanın şart olduğunu ifade eden Ruhani, cani Siyonist rejim cevabını zamanında alacağını söyledi.
İran Cumhurbaşkanı bu görüşmede savunmasız çocuk ve kadınların katledilmesi kabul edilemez olduğu gibi uluslararası kaidelere ters düştüğünü söyledi ve Gazze'de meydana gelen ılaç ve gıza azlığından endişe duyduğunu belirtti.
Ruhani, bölgede etkili iki büyük müslüman ülke olan İran ve Türkiye'nin bu yöndeki görevini hatırlattı.
Bağlantısızlar Hareketi Başkanı olan Cumhurbaşkanı Ruhani, Türkiye'nin işbirliğiyle söz konusu hareket bütün kapasitesini ortaya koymasına hazır olduğunu bildirdi.
Gazze'den Suriye'ye ve Irak'a kadar bölgede endişe verici güvensizlik yaşandığının altını çizen İran Cumhurbaşkanı, müslüman bölge halkının katledilmesinin durdurulması için İran'ın her çeşit işbirliğine hazır olduğunu kaydetti.
Türkiye olarak Gazze halkına acil gıda ve ilaç yardımı için gerekli talimatları verdiğini belirten Başbakan Erdoğan'ın, İsrailliler ile Filistinliler arasında Kasım 2012'de sağlanan ateşkes mutabakatına geri dönülmesinin önemine de dikkati çektiği kaydedildi.
Gazze'ye yönelik saldırıları kınayan Erdoğan ve Ruhani'nin, saldırıların durmasını sağlamaya yönelik girişimler ve insani yardımlar konusunda her iki ülkenin dışişleri bakanlarının yakın temas içinde olmaları hususunda mutabık kaldıkları bilgisi edinildi.