
کارگر
19 günlük savaşın bilançosu: 836 şehit, 5400 yaral
Siyonist işgal güçlerinin Gazze’nin savunmasız halkına karşı havadan, karadan ve denizden açtığı barbar ve vahşi savaşın korkunç bilançosu her geçen gün artıyor
Barbar savaşta işgal güçleri şimdiye kadar 836 kişiyi katlederken, 5400 kişiyi de yaraladı. Şehit ve yaralıların önemli bir kısmı çocuk ve kadınlardan oluşuyor.
Kaybolan ve ardından ölü olarak bulunan üç Siyonist’i bahane eden işgal rejimi Gazze’ye karşı savaş kararı aldı. Karadan, havadan ve denizden saldırılarını yoğunlaştıran işgal güçleri daha sonra kara harekâtı başlattığını duyurdu. Ancak büyük kayıplar vermesine rağmen direniş güçleri karşısında ilerleyemeyen ve Gazze sırınıdan içeri giremeyen işgal güçleri kinlerini ve öfkelerini evleri, okulları, camileri ve pazarları bombalayarak sivil ve savunmasız insanları katlederek çıkarmaya çalışıyor.
Dünyanın sessizliği karşısında cinayet ve katliamlarını sürdüren işgal rejiminin girdiği bataklıktan kurtulmak için Mısır gibi kendisine taraf olan ülkelerin aracılığıyla yaptığı ateşkes teklifi ise direniş güçlerince kabul görmedi. Direniş güçleri ateşkesin sağlanması için önce işgalcinin Gazze’ye uyguladığı ablukayı kaldırmasını, son haftalarda tutukladığı Filistinlileri serbest bırakmasını, Batı Yaka, Kudüs ve Gazze’ye yönelik tecavüzlerine de son verme taahhüdünde bulunmasını şart koşuyor.
‘İsrail savaş uçağını vurduk’
Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze semalarında İsrail ordusuna ait “F15″ tipi savaş uçağının roketle vurulduğunu açıkladı.
Kassam Tugayları, Beyt Hanun’da pusuya düşürdükleri 10 İsrail askerini daha öldürdüklerini bir İsrail jetini düşürdüklerini duyurdu.
İsrail saldırıları altındaki Gazze’de bulunan TRT Haber ekibinin aktardığı bilgiye göre, Kassam Tugayları, Beyt Hanun’da pusuya düşürdükleri 10 İsrail askerini öldürdü. İsrail, Beyt Hanun’da önceki gün, BM’ye ait, içinde çoğunluğu çocuk olmak üzere yüzlerce Filistinlilinin olduğu bir okulu vurmuştu. Saldırıda en az 15 Filistinli ölmüş, 200′den fazla kişi de yaralanmıştı.
Kassam Tugayları Akşam Saatlerinde 10 İşgalci Askeri Daha Öldürdü
Hamas’ın askeri kanadı durumundaki İzzettin Kassam Tugayları, Gazze’nin kuzeyindeki Beyti Hanun bölgesinde işgalci siyonistleri tuzağa düşürmeyi başardığını ve içlerinden en az on askeri öldürdüğünü açıkladı.
Kassam Tugayları’nın Beyti Hanun’da işgalci askerlere tuzak hazırlanması ve on işgalci askerin öldürülmesi ile ilgili açıklaması bugün (25 Temmuz Cuma) ikindi vakitlerinden sonra yapıldı.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Mücahitlerimiz 15 askerden oluşan bir işgalci piyade takımını pusuya düşürerek Beyti Hanun’un doğusunda göğüs göğüse çarpışmayla karşı karşıya bırakmış, üstlerine önce RPG roket ve el bombası attıktan sonra çok yakın mesafeden çatışmaya girmiş ve en az on askerlerini öldürmüşlerdir.”
Kassam Tugayları’nın açıklamasında, açıklamanın yapıldığı vakte kadar işgal güçlerinin askerlerinin ölülerine ve yaralılarına ulaşamadıklarının gözlemlendiğine dikkat çekildi.
Kassam mücahitlerinin Beyti Hanun yakınındaki Erez sınır kapısı civarında bulunan Zikim askeri üssüne de 120 mm çapında üç adet havan topu attıkları ifade edildi.
Tel Aviv’i vuran füze programının babası kim?
Jerusalem Center: Devrim Muhafızları’nın füze programının babası, Tel Aviv’i vuruyor
IRGC ile tanımlanan bir twittter hesabında “Ey büyük komutanımız Şehid Hasan Tehrani, Fecr füzeleri her sabah Tel Aviv’e düşüyor” ve “Ben-Gurion Havaalanı’nı bombalayan, Devrim Muhafızları’nın füze programının babası Şehid Tehrani Mogaddem’dir” denildi.
“İran Devrim Muhafızları’nın füze programının babası, Tel Aviv’i vuruyor”
Gazze’de şu anda “Koruyucu Hat Operasyonu” kapsamında İsrail ve Hamas arasında devam eden çatışmalar, Hamas’ın bölgesel düzeyde tecrit olduğunu gösteriyor. Operasyon başlayalı neredeyse üç gün oldu ve hiçbir önde gelen Arap aktör Gazze’de de, bölgesel ve uluslararası alanda da Hamas’ın veya Filistinlilerin yardımına koşmuyor.
Mısır bir zamanlar İsrail ve Hamas arasında arabuluculukta temel bir rol oynamasına karşın şimdi Müslüman Kardeşler’le – ki Hamas bu örgütün Filistin koludur – mücadele etmeye devam ediyor. Şimdi düşük bir profil sergileyen Mısır, kendi iç sorunlarıyla uğraşmayı tercih ediyor. Araplar arası alana gelince, bu alan şimdi hiç olmadığı kadar bölünmüş durumda ve kampanyayı durdurmak için bölgesel ve uluslararası alanlarda bir çabaya liderlik etmek isteyecek veya edebilecek merkezi bir aktör bulunmıuyor.
Arapların bıraktığı boşluğu İran dolduruyor
İran uzun zamandır ortaya çıkan Arap boşluğunu doldurmaya çalışıyor. Suriye’deki kriz nedeniyle aralarında ortaya çıkan gerilime rağmen İran, geçmişte olduğu gibi Hamas’ın yardımına yetişiyor. İran’ın dini lideri Ali Hamaney “Siyonist rejime” saldırmaya ve Filistinlileri destekleyerek onlara yardım çağrısı yapmaya devam ediyor.1 Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise, askeri operasyonla ilgili olarak düşük bir medya profilini korumayı sürdürüyor.
İslam Devrimi Muhafızları Teşkilatı (IRGC) sözcüsü 9 Temmuz tarihinde yaptığı açıklamada “Arap ve Müslüman devletlere ve insan hakları örgütlerine”, Ramazan ayında Filistin halkına karşı “İsrail’in işlediği suçlar” olarak adlandırdığı şeye sert tepki gösterme ve son verdirme çağrısında bulundu. Sözcü, İsrail’in eylemlerinin yegane sonucunun Müslüman devletler ve barış yanlısı ülkeler arasında “Siyonist rejime” yönelik nefretin artması olduğunu vurguladı.
İran’ın Arap ve Afrika işlerinden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Amir-Abdullahiyan, İsrail’in bölgedeki krizden faydalanabileceğini düşündüğünü ve Gazze’ye saldırmaya devam ettiğini, “ancak çok yakında Filistinli direniş gruplarının Tel Aviv’i buna pişman edeceğini” söyledi.
“Devrim Muhafızları’nın füze programının babası, Tel Aviv’i vuruyor”
Operasyon sürerken, bazıları IRGC ile tanımlanan sosyal ağlardaki faaliyetler yoğunlaşıyor ve genel olarak İran’ın, özel olarak da IRGC’nin Filistinli örgütlerin roket fırlatma kapasitesini “İsrail şehirlerinin kalbine” roket fırlatma düzeyine yükseltmedeki rolünü övüyor. IRGC ile tanımlanan bir twittter hesabında “Ey büyük komutanımız Şehid Hasan Tehrani, Fecr füzeleri her sabah Tel Aviv’e düşüyor”; 2 ve “Ben-Gurion Havaalanı’nı bombalayan, Devrim Muhafızları’nın füze programının babası Şehid Tehrani Mogaddem’dir”3 denildi.
Hasan Tehrani Mogaddem, IRGC’nin silah ve askeri teçhizat programında kendi kendine yeterli olmasından sorumluydu ve “İran’ın füze programının babası” olarak kabul ediliyor. 12 Kasım 2011′de IRGC’ye ait bir cephanelik deposunda meydana gelen patlama sonucunda ölmüştü. Mogaddem’ın kızı Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’la bir araya geldiğinde Nasrallah ona, İkinci Lübnan Savaşı sırasında babasının yardımı olmadan Hizbullah’ın Siyonist toplulukla çarpışamayacağını söyledi.
Eş zamanlı olarak IRGC ile tanımlanan twitter hesabı Hamas’ın yaptığı “bütün [İsrail] şehirleri Gazze’ye yakındır” açıklamasını alıntıladı ve Hamas’ın sitesinden alınan, yine “Bütün şehirler Gazze’ye yakındır” yazılı bir afişi paylaştı. 4
İran’ın Arap ve Batılı izleyici kitlelerine hitap eden televizyon kanalları olan, İngilizce yayın yapanPress TV ve Arapça yayın yapan El-Alam, çatışma hakkında İranlı sözcüyle aynı doğrultuda yayın yapmaya devam ediyor; Hamas ve İslami Cihad’ın açıklamalarına yer verirken, “İsrail topraklarının derinlerini vuran” Filistinli örgütlerin “başarılarını” göklere çıkarıyor.
İran’ın durduğu noktadan, üç günlük çatışmanın sonunda önde gelen İsrail şehirlerinin bombalanmaya devam etmesi, bir başarı teşkil ediyor. İran’ın terör örgütlerine füze ve onları üretecek teknik bilgi sağlamak suretiyle yaptığı yatırım Tahran için meyve veriyor ve onun, Arap ülkeleri krize batmış haldeyken İsrail karşıtı kampın gerçek lideri olarak görülme amacına hizmet ediyor.
Notlar
1 https://twitter.com/khamenei_ir/status/486827708740288512
2 https://twitter.com/IRGCspy/status/486714878619418624
3 https://twitter.com/IRGCspy/status/486699693112446976
4 https://twitter.com/IRGCspy/status/486711091594948610
"İsrail yenilmiştir! Zafer Direniş'in"
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Dünya Kudüs Günü münasebetiyle yaptığı konuşmada, İsrail’in tüm uluslar arası desteğine rağmen hiçbir hedefine ulaşamadığını söyledi.
- Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Nasan Nasrallah’ın konuşmasının öne çıkan bölümlerinin geniş bir özetini sunuyoruz.
Gazze’de yaşanan gelişmeler ve Dünya Kudüs Günü’nün kendine özgü niteliği bugün bizim bir araya gelmemizi kaçınılmaz kıldı.
İmam Humeyni tarafından ilan edilen ve İran İslam Devrimi Lideri Seyyid Ali Hamenei tarafından vurgulanan Dünya Kudüs Günü, temel bir eksen oluşturmalı, Kudüs ve Filistin; kalbimizde, aklımızda düşüncemizde, kültürümüzde ve vicdanımızda temel önceki ve söylem olmalıdır.
İmam Humeyni’nin ramazan ayının son cumasını Kudüs Günü ilan etmesi, bu meselenin kutsallığını ve İslamiliğini vurgulamak içindir.
Ramazan ayının son cumasının Dünya Kudüs Günü olarak ilan edilmesinin önemi ve İslam ümmetinin bu günü anmaya olan ihtiyacı her geçen gün daha da ortaya çıkıyor. Şu an İslam Dünyasının durumuna baktığımızda bu günü canlı tutmanın önemini hissediyoruz.
Siyonistlerin Filistin’i işgal etmesinden ve tüm topraklarını hakimiyeti altına almasından sonra Filistin’in diğer bölgelerine yayılmak en başından bu güne kadar temel arzuları ve hedefleri oldu.
Siyonistler Filistin halkını ve yurdunu dışsal bir gerçekliği olmayan bir şey gibi göstermeyi ve Kudüs’ü Yahudilerin ebedi başkenti haline getirmeyi hedefliyorlar.
İşgalden sonraki hedef Filistin davasını sona erdirmekti. Filistin topraklarından tek bir karışı bile sahiplerine vermeyi tek bir mültecinin bile evine dönmesini akıllarının köşesinden bile geçirmiyorlardı.
Nitekim İsrail’de Kudüs ve mültecilerin dönüşünün önlenmesi konusunda bir konensüs görüyoruz.
Onlar, bu büyüklükteki bir meselenin, kutsal toprakların ve bir halkın birkaç senede silinmeyeceğini, hatta birkaç nesil sonra bile yok edilemeyeceğini biliyorlardı. Bu yüzden uzun vadeli bir program öngördüler.
Hepimiz 1948’den buGüne kadar yaşanan gelişmeleri inceleyip Filistin sorununu ortadan kaldırmak amacıyla yapılan planları anlayabiliriz. Bu arzu Batılılarda, Amerikalılarda ve Siyonistlerde var.
Örneğin, onlara göre Arap toprakları geniştir. Mülteciler oralara yerleştirilebilir ve Arap toplumları arasında eritilebilir. Bu tehlike hala kuvvetle devam ediyor.
Örnek olarak bir başka şey daha söyleyeyim. Filistin ve Kudüs meselesinin eksen olmaktan çıkarılması için her ülkede farklı meseleler çıkarıldı.
Bugün bazı ülkelerde benzinin, gazın ve ekmeğin fiyatı en öncelikli meseleler arasında yer alıyor. Onlar, bu tür meselelerin temel eksen haline getirilmesini istiyorlar.
Halklar arasındaki irtibatı koparmak istiyorlar
Lübnan, Mısır, Suriye ve Filistin halklarının irtibatlarını koparmak için karanlık odalar kurdular.
Lübnan’da intihar saldırıları için canlı bombalar, özellikle ve kasten Filistinlilerden seçiliyor. Bu konuda birçok örnek sayılabilir.
Ancak tüm komplolara ve sorunlara rağmen direniş kendisini bölgeye ve dünyaya dayatıyor. Gazze’de yaşananlar işte bunun kanıtıdır.
Burada başta Suriye olmak üzere bazı ülkelerin direncine değinilebilir. Suriye teslim olmadı. Ayrıca İran devrimine Filistin’e ve Lübnan direnişine verdiği desteğe ve direnişin de İsrail karşısındaki zaferlerine değinilebilir.
En önemli mesele şu ki Filistin halkı ümitsizlik ve teslimiyete karşı zafer kazandı. Direniş babadan çocuğa elden ele Filistinliler arasında bir miras olarak ulaştı.
Filistin halkı, zorlu yaşam şartlarına göç vesveselerine rağmen topraklarına ve yurduna hala bağlıdır, teslim olmaya yanaşmaktadır ve Filistin halkı hala direnmektedir.
Filistin’in işgalinden bugün en tehlikeli aşamadayız
Şimdi ABD ve İsrail’in birçok Batılı ülke ve kurumun işbirliği ile yaptığı ve halen uygulamada olan planlardan söz ediyorum. Şu an karşı karşıya olduklarımız, Filistin’in işgal edilmesinden bu yana bölgedeki en tehlikeli merhaleyi oluşturuyor. Bunun sebebi de bölgede Arap devrimlerinden sonra yapılan planlamaların yok olmasıdır.
Arap devrimleri ilkin temiz ve dürüst niyetlerle başlamıştı; ancak bazıları bu devrimi çaldı ve onları istedikleri yönde değiştirdi.
Bugün tanık olduğumuz şey bölge halkının ordularının ve toplumlarının yok edilmesi ve toplumlar arasında yüz yılda bile çözülemeyecek sorunların yaratılmasıdır.
Her zaman Siyonist rejime karşı sağlam bir bariyer olarak duran Suriye, -inşallah kalmaya devam edecek- Filistin direnişinin en büyük koruyucusu ve destekleyicisiydi bugün birçok sorunla boğuşuyor.
Irak karanlık bir tünele girdi. Maalesef İslam adına, İslam Hilafeti adına Hıristiyan aileler zorunlu göçe tabi tutuluyor.
Sünnilerin yalnızca iki seçeneği var: Ya IŞİD’e biat edecekler ya da kafaları kesilecek.
Şiilerin ise seçme hakkı ile yok irtidat suçlamasıyla kafaları kesiliyor.
Bizler birer Müslüman olarak bugün Irak’ta Müslümanlara ve Hıristiyanlara karşı yapılanları mahkum etmekle sorumluyuz.
Kiliselerin, Peygamber kabirlerinin, camilerin tahrip edilmesi süreci böyle devam ederse birilerinin Mescid-i Aksa’yı tahrip etme düşüncesine kapılmasından ve bunun doğal bir mesele haline gelmesinden korkulur.
İslam ümmeti en kötü dönemini yaşıyor. Düşmanın birinci hedefi Filistin. O halde bize düşen bu fitne zamanında hangi adımları atacağımızı ve ümmete yönelen bu tehlikelerle nasıl mücadele edeceğimizi bilmektir.
İsrail’in bugün Gazze’ye başlattığı savaş, 2006’da Lübnan’a, 2008’de Gazze’ye yönelik savaşla aynı doğrultuda oldu.Ancak 2006 ile 2008 savaşlarının sonuçları birbirinden farklı oldu.
Bugün bizler Lübnan’da düşmanın Gazze’ye yağdırdığı bombalarla yaşananları herkesten daha iyi anlayabiliriz. Çünkü bunlar, Siyonist rejimin 2006 savaşında Lübnan halkının başına getirdiği şeylerdi.
Üç yerleşimcinin ya da üç askerin kaçırılması savaşın bahanesi olabilir, sebebi değil. İsrail abluka altındaki Gazze’yi tahrip etmek için bunu bir fırsat olarak kullanıyor. Tıpkı (dönemin ABD Dışişleri Bakanı) Condoleezza Rice’ın planının eşlik ettiği Lübnan savaşı gibi.
Belirleyici olacak üçlü
İsrail üç yerleşimcinin kaçırılmasını kullandı, bunu Filistinli gruplara mal etti. Havadan, karadan denizden, evleri okulları camileri bombalamaya başladı, halkı mülteci haline getirdi.
Uluslar arası toplumun sessizliğini; ABD, Batı BM Güvenlik Konseyi ve bazı Arap örgütlerinin desteğini arkasına aldı.
Ama bu saldırılara karşı koyan halkın yüce direnişi, Gazze halkının Direniş gruplarına dayanması ve direniş gruplarının da siyasi duruşu ve kararlılığı oldu.
Burada bir kez daha vurguluyorum, nihai olarak belirleyici olan şu üçlü olacaktır. Sahadaki güç, halkın direnci ve dayanıklılığı ve siyasi istikamet.
2006 savaşında İsrail kendine yüksek ve ciddi bir hedef koymuştu; ancak son hafta savaşın bitmesini istedi ve devam etmesinden korktu. Halbuki bazı Arap liderleri İsrail’i savaşı sürdürmesi için teşvik ediyordu. Ancak İsrail savaşı sürdüremeyeceği sonucuna vardı ve Amerika’dan yardım istedi.
Düşman, sadece Hamas ve İslami Cihat’ı değil tüm Gazze direnişini hedef aldı
Umut Filistinlilerin elindedir; ancak iş Amerika’ya ya da bazı Arap ülkelerine bırakılırsa bunu kötü yönde kullanacaklardır.
Şu an hedefte olan direniş, onun silahı ve direnişin iradesidir. Hedf sadece Hamas ve İslami Cihat değil, tüm Filistin direnişidir.
Gazze’deki tüm tüneller, Gazze’deki direnişin her füzesi hedeftir. Bundan daha da ötesi, düşman Gazze halkının damarlarında cereyan eden direnişin kanını nişan almıştır. İsrail’in kendi başına bir şey yapamayacağı noktaya gelip ABD’den yardım almaya mecbur olması perspektiftir.
Zafer Gazze’nin
Bugün Direniş’in mantığıyla söylüyorum. Zafer Gazze’nindir. Siyonistler ve tüm dünya Gazze’de tek bir hedeflerini dahi gerçekleştirememişse bunun anlamı, Gazze’de Direniş’in zafer kazandığıdır.
Ben, Direnişin Gazze’deki zaferini sonuna erdirip sonunda muzaffer çıkacağını ilan ediyorum.
Çatışma iki taraf arasında oluyor. Taraflardan biri olan İsrail, dünyanın en güçlü ordularından birine sahip. Bundan daha da önemlisi, bu rejim 2006 ve 2008 savaşlarındaki zaaflarını gidermek için daha güçlü bir ordu kurmaya yöneldi.
Çatışmanın diğer tarafı ise abluka altındaki Gazze; ama gördüğümüz gibi İsrail yenildi ve Direniş kazandı.
Şu an İsrail’in hedef tayininde bir şaşkınlık yaşadığını görüyoruz. Onlar savaşın başında yenilgiden korkuyorlardı; bu yüzden de yüksek hedefler koymadılar, 2006’daki Lübnan savaşından ders almışlardı.
İsrail ordusunun gücünü öngördü ve gerçekleştirdiğinde zafer ilan edebileceği orta hedefler koydu.
İsrail’in yenilgisi, Direniş’in imkanlarının ölçüsünü belirleyememesiyle, istihbaratının ve hava kuvvetlerinin başarısızlığıyla aşikar oldu. Bunlar Lübnan ve Filistin için önemlidir; çünkü birkaç ay önce hava kuvvetleri komutanı, 24 saat içerisinde Lübnan’ı ve 12 saat içerisinde de Gazze’yi vurarak çatışmalara son verebileceğini iddia etmişti.
Ama bugün saldırıların başlamasından 18 gün geçmesine rağmen o hala Gazze’yi kuşatmaktan bahsediyor.
İsrail’in Füzeleri durduramayacağı açık
Bugün Gazze’ye hakim olma konusunda İsrail’in yenilgisi aşikar olmuştur. Kara saldırısındaki yenilgisi ve füzeleri yok etmedeki başarısızlığı aşikar olmuştur. Bazı İsrail basını da yenilgiyi itiraf ettiler.
İnsan kaybının büyüklüğü ve kara saldırısından duyulan korku İsrailli komutanların yüzünden okunuyor. Bu yüzden çocukları ve sivilleri öldürerek, Direniş’e verilen halk desteğini kırmaya çalışıyorlar.
Bunlar Lübnan’da da aynı şeyi yapmışlardı; ama en onurlu insanlar olan sizlerin sayenizde bu hedefe ulaşamadılar.
Bugün İsrail, Direnişi herhangi bir çözüme zorlamaya çalışıyor. Bunun anlamı, İsrail ordusunun birer savaşçı asker değil, birer katil ve cani olarak Gazze’ye girmiş olmasıdır.
Ehud Barak (Eski İsrail Savunma Bakanı) birkaç yıl görevde kaldıktan sonra Gazze’nin giriş kapılarında da yazan şu kısa cümleyi söylemişti: “İsrail’in gelecekte gireceği her savaş, kısa ve kesin olacaktır. İsrail’in bundaki zaferi açıktır.”
Ama Gazzeliler şimdi onlara, “ödlekler, siz sadece çocukları öldürüyorsunuz, bizim kahramanlarımızla karşılaştığınızda ordunuzun nasıl çöktüğünü görürsünüz” diyor.
Direniş ve dostları birlik içinde
Direniş ve dostları ilk günden beri birlik ve beraberlik içinde. Onların hedefi ablukanın kaldırılması, sahada inisiyatifin elde tutulması, füze saldırılarının sürdürülmesi. Daha önce füze ulaşmamış yerlerin füzelerle vurulmasıdır.
İlk kez Filistin içinden ateşlenen füzeler, siyonist rejimin işgali altındaki her noktaya ulaşıyor. Bu, büyük çabaların sonucudur. Halk da direnç kararlılık gösterip Direnişi desteklemeyi sürdürdü. Siyasi açıdan da dik duruş ve kararlılık gözlemleniyor. Tüm uluslar arası ve bölgesel baskılara karşı konuyor. Direniş liderleri, ilk günden beri ateşkese karşı çıktı; ama düşman ateşkes istedi.
Batı Şeria halkının kıyamı düşmana yeni bir denge dayatıyor
Şimdi Batı Şeria halkının geniş çaplı bir kıyamına tanık oluyoruz. Bu gelişme, düşmana yeni zamana ihtiyaç duyan dengeler dayatıyor. Aksi takdirde Netanyahu, kolay kolay teslim olmaz.
Bazı Arap liderleri Netanyahu’dan saldırılara devam etmesini istiyor. Fakat nihayetinde Direniş çözüm şartlarını İsrail’e dayatacak ve İsrail feryat ederek Amerika’dan düştüğü durumdan kurtarması için çare bulmasını isteyecek.
İhtilaflar bırakılıp Filistin konusunda birlik olunmalı
Biz, Hizbullah olarak diğer meselelerdeki tüm ihtilafların ve hassasiyetlerin bir tarafa bırakılmasını ve Gazze’ye bir millet, bir sorun ve direniş olarak adilce bir mesele bakılmasını istiyoruz.
Adilce mesele, hak ile batılın karışık olmadığı bir mesele demektir. Burada hiçbir ihtilaf ve tartışma yoktur. Şu an Gazze, kanıyla mazlumluğu ile direnişi ve kahramanlığı ile her meselenin üstünde tutulmalıdır.
Bazı Arap medyası, Gazze’de yaşanan gelişmelerden Direnişi sorumlu tutuyor. İş o noktaya vardı ki bazı Araplar Gazze’de Filistinli çocukları öldüren İsrail’e ölülerinden dolayı başsağlığı diliyor. Bu, her şeyden çok daha fazla utanç ve rahatsızlık vericidir. Filistinlilerin acısı paylaşılmıyorsa bile en azından susmalı ve kendilerine ve ümmete bu utancı yaşatmamalılar.
Arap ve İslam ülkelerini Gazze ablukasının kaldırılması maddesine ve Filistinli direnişin siyasi liderlerine destek vermeye çağırıyorum. Direnişin siyasi liderlerine ateşkesi kabul etmeleri için büyük baskı yapılıyor.
İran, Suriye ve Hizbullah Filistin direnişine yardımda zerre kadar ihmal göstermedi
Burada şunu söylemeliyim ki İran, Suriye ve Lübnan Direnişi, yıllardan beri Filistin’deki tüm direniş gruplarını desteklemek için hiçbir şeyi esirgemedi. Ancak bazıları ise hiçbir olumlu iş yapmadı.
Ben, burada bu konulara girmek istemiyorum. Ama Direniş Ekseni’nin uğraştığı tüm sorunlara ve karşılaştığı sonuçlara rağmen Filistin için yaptıklarıyla onların diğer alanlarda İsrail’e hizmet ederek Filistin için yaptıklarını karşılaştırmak yeterli.
Gazze’deki gelişmeleri yakından izliyoruz
Gazze’deki gelişmeler konusunda biz Hizbullah olarak Filistin halkının ve tüm Filistinli direniş gruplarının yanında olacağız ve Filistin direnişine hiçbir yardımı esirgemeyeceğiz. Biz bu direnişle ortaklık duygusu taşıyoruz. Onların zaferi hepimizin zaferidir, yenilgileri ise bizim yenilgimizdir.
Yaşanan olayları dikkatle izliyoruz. Sahada ve siyasi alandaki her gelişmeyi yakından takip ediyoruz. Gazze’deki kardeşlerimize sizin yanınızdayız, direncinizden ve kararlılığınızdan eminiz, yapmamız gereken her şeyi yapacağız diyoruz.
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, konuşmasının sonunda İsrail’i de uyararak şunları söyledi:
“Sizler bir yenilgi dairesinde ve örümcek yuvasındasınız. Dolayısıyla yenilgiyi, Gazze’de kalarak intihara dönüştürmeyin.”
"Tek Çare Siyonist Rejimin Yok Oluşudur"
İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, Siyonist İsrail rejiminin cinayetlerinin tek çaresinin bu rejimin yok edilmesi olduğunu bildirdi.
Muhtelif üniversite ve yüksek eğitim kuruluşlarından yaklaşık bin öğrenci İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamanei ile 2.5 saatlik bir görüşmede bulunarak öğrenci camiasının sorularını, kaygılarını ve görüşlerini direkt olarak İslam İnkılabı rehberine aktarma fırsatı buldular.
İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, Gazze faciasının faktör ve sebeplerine temasla şöyle dedi: "Bu cinayetler, insanın tasavvur edemeyeceği derecede kurt yapılı rejimin varlık hakikati ve çocuk katliamıdır ve onun tek ilacı ise yok edilmesidir. Elbette o zaman kadar Filistinlilerin kararlı ve silahlı direnişi ve bu direnişin Batı Yaka'ya da yayılması bu vahşi rejime karşı koymanın tek yoludur. Bu arada Amerika ve batının utanmazca Siyonistlerin cinayetlerini savunmaları önemli bir tecrübe olarak, bizlerin batı karşısındaki "Tanım, Bakış ve Mukabelemizde etkili olmalı ve Amerikan gerçeği ve hakikatinin işte bu olduğunu anlamalıyız. İran halkı da Dünya Kudüs Gününde kendi engin kükreyişi ile mazlumun yardımcısı ve zalimin düşmanı olduğunu gösterecektir."
Gazze halkının içinde bulunduğu musibetlere değinen İslam İnkılabı Rehberi, "bu olaylar, gayri meşru ve yapay bir rejimin 66 yıllık ömrü boyunca defalarca iftihar ederek ve alçakça hayata geçirdiği "Aleni şiddet ve demir yumruk siyaseti"nin bir örneğidir. İmam Humeyni'nin belirttiği gibi, İsrail yok edilmelidir. Elbette tek gerçek çare olarak İsrail'in yok edilmesi, Yahudi halkın bu bölgeden yok edilmesi anlamında değildir, belki bu mantıklı çözüm için bir takım pratik icra yolları bulunmaktadır ve İran İslam Cumhuriyeti şimdiye kadar muhtelif uluslar arası kuruluşlara bu teklifi yapmıştır" dedi.
Bütün halkların beğenisini toplayan bu çözüm yolu uyarınca bu bölgede yaşayan ve bölgeye ait olan halkın bir referanduma katılarak kendi istediği hükümet ve yönetim tarzını seçmesi gerektiğini ve bu yolla gasıp ve yapay Siyonist İsrail rejiminin de yok olabileceğini belirten İmam Hamanei, bu katil ve taş kalpli rejime, Allah'ın izniyle yok oluncaya kadar kararlı ve silahlı direniş ve kudretle cevap verilmesi bu yıkıcı rejime karşı koymanın çaresi olduğunu söyledi.
İmam Hamanei, Gazze füzeleri olmasaydı Siyonist rejimin bu saldırılardan vazgeçebileceğinin zannedilmemesi gerektiğini, zira Batı Şeria'da silah ve füze olmamasına ve halkın elindeki tek silahın taş olmasına rağmen Siyonist rejimin o bölgenin halkını da katliam ettiğini ve aşağıladığını hatırlatarak, Yaser Arafat'ın zehirlenerek öldürüldüğünü belirtti ve "işgalciler, hatta uzlaşmacıları dahi kollamamaktadırlar ve ancak Filistinlilerin kudretli mukabele bulunmaları durumunda onların taviz verebilme ihtimali var" dedi.
Siyonistlerin ateşkes için çaba harcadıklarına temas eden İmam Hamanei, "İnsanın tasavvur ve düşünce sınırı dışında cinayette bulunan bir rejim ancak Filistinlilerin kudretli direnişi sonucu zavallı konuma düşmüş ve kendine bir çözüm yolu bulma peşindedir ve bu da Siyonistlerin sadece kaba güç dilinden anladığını göstermektedir. İşte bu gerçekleri göz önünde bulundurarak biz inanıyoruz ki Batı Şeria bölgesi de Gazze gibi silahlanmalıdır ve Filistin'in kaderine ilgi duyanlar bu alanda çaba harcamalı ki Filistin halkının ızdırap ve mihneti onların iktidar eli ve Siyonist düşman'ın zafiyeti sayesinde biraz olsun azalsın" ifadesini kullandılar.
udüs Günü
Eğer İslam milleti uyanmaz ve kendi görevlerini bilmezse, eğer İslam âlimleri kendi görevlerini ihsas etmez ve ayağa kalkmazsa, eğer ecnebiler karşısında vahdet ve tüm İslam fırkalarının tahrik faktörü olan; Müslümanların ve İslam ülkelerinin egemenlik ve bağımsızlıklarını tazmin eden gerçek İslam, ecnebilerin amil ve uşaklarının elinde sömürgeciliğin siyah perdesi altında provoke edilirse, İslam toplumu için daha çok felaket ve acı dolu günler önümüzde ve İslam ve Kur’an hükümlerinin temeli yıkıcı tehlikelerle karşı karşıyadır.
Kudüs günü, İran İslam Devriminin zafere ulaşmasından birkaç ay sonra Ağustos 1979 (13 Ramazan, 1399) yılında Filistin halkına destek için Ramazan ayının son Cuma gününü İmam Humeyni Dünya Kudüs Günü olarak ilan etmiştir. Dünya Kudüs gününde cuma namazından önce protestocular Filistin’in işgal edilmesine ve halkına yapılan zulümlere itiraz etmektedirler. Protesto göstericileri son olarak Cuma namazı kılınan musalla ve camilerde bir araya gelmektedirler. Bazı ülkelerde emniyet güçlerinin Cuma günü gösteri düzenlenmesine izin vermediğinden, başka bir gün protesto gösterisi düzenlenmekte[1] veya bu amaçla yalnızca panellerin düzenlenmesine izin verilmektedir.
Ramazan ayının son günü çeşitli İslam ülkelerinde farklı günlere denk geldiğinden, eğer İran’da Ramazan ayının son günü Cuma veya Cumartesi gününe tekabül ederse, Kudüs gününün öteki İslam ülkeleri ile uyum içinde düzenlenmesi için genellikle bir hafta önce düzenlenmektedir.
Kudüs günü, Müslümanların İslam düşmanları karşısındaki uyanış ve vahdetini simgelemekte ve Filistin ve Kudüs’e ihtisası yoktur.
Tarihçe
Filistin’in 1948 yılında işgal edilmesinden bu yana bu sorun başta Şiiler olmak üzere Müslüman din adamlarının dikkatini çekmiş ve konunun çözüme kavuşması için çaba sarf edilmiştir. Filistinliler, “Keramet Savaşı”nda Siyonistlere karşı zafer kazandıkları Ekim ayının “Filistin günü” olarak kutlanmasını gündeme getirmiş, ancak bu öneri o kadarda ilgi görmemiştir.
İmam Humeyni’nin mücadele mihverlerinden birisi de ilk önce Filistin’in bağımsızlığı ve işgalci İsrail’in resmi olarak tanınmaması olmuştur. İran’da İslam İnkılabının zafer kazanmasından sonra İsrail’le ilişkiler kesilmiş ve İran’da bulunan büyükelçiliği İsrail’den alınarak Filistinlilere verilmiştir.
İmam Humeyni’nin Kudüs Günü Hakkındaki Açıklaması
İsrail, Güney Lübnan’a yönelik yeni bir saldırı dalgasına başladıktan sonra İmam Humeyni, Ağustos 1979 (13 Ramazan 1399) yılında bir bildiri yayınlayarak Ramazan ayının son Cuma gününü Kudüs günü olarak ilan etti:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Ben uzun yıllar boyunca gâsıp İsrail tehlikesini Müslümanlara hatırlatıp durdum; şimdi bugünlerde Filistinli bacı ve kardeşlerimize karşı vahşi saldırılarını artırmış durumda. Bilhassa Güney Lübnan’da; Filistinli savaşçıları ortadan kaldırabilmek için onların ev ve barınaklarını bombalamaktadır.
Ben dünya Müslümanlarından ve İslam devletlerinden bu gasıp ve destekleyicilerinin ellerini kesmek amacıyla birleşmelerini istiyorum. Keza bütün dünya Müslümanlarına; Filistin halkı için kader belirleyici olabilecek olan ve Kadir gecelerinden de sayılan mübarek Ramazan ayının son Cuma gününü “Kudüs Günü” olarak seçip bu günü Müslüman Filistin halkının kanuni haklarını destekleme konusunda dünya Müslümanlarının milletler arası dayanışma günü olarak belli program ve merasimlerle geçirmeyi çağırıyor ve bugünü ilan ediyorum. Allah Teâlâ’dan Müslümanları küfür ehline galip kılmasını dilerim.[2]
Geçici devletin Dışişleri bakanı İbrahim Yezdi, takvimde bir günün Kudüs günü olarak ilan edilmesini kendisinin önerdiğini iddia etmektedir.[3]
İslam Ülkelerinin Ötesinde Bir Gün
Kudüs gününde, 80 ülkenin üzerinde İslami ve gayri İslami ülkede protesto gösterileri düzenlenmektedir.[4] Örnek olarak: Malezya, Hindistan, Singapur, Türkiye, Endonezya, Amerika, Kanada, Norveç, Azerbaycan, Sudan, İngiltere, Bahreyn, Bosna Hersek, Tunus, Pakistan, Avustralya, Almanya, Romana, Kuveyt, İspanya, Güney Afrika, İsviçre, Venezüella, Arnavutluk, Yemen ve Yunanistan’a değinilebilir.[5]
Batılı medya yayın organları Kudüs gününde ya sessizliği seçmekte yahut binlerce veya on binlerce kişi sözcüklerini kullanarak proteste gösterilerine katılanların sayısını az göstermeye çalışmakta ve İran Cumhurbaşkanının Kudüs günü hakkındaki konuşmalarından bazı sözcükleri seçmekte yahut Siyonizm karşıtı bir bilgisayar oyununun dağıtıldığı haberini yaparak İsrail’i mazlum göstermeye çalışmaktadırlar.
Kudüs Gününün Amaçları
Kudüs Gününün en önemli amaçları İmam Hamaney’in sözlerinde şu şekilde sıralanabilir:
* Kudüs günü, mazlumların zorbalara karşı kenetlenme sembolüdür.
* Dünya haritasından Filistin’in çıkarılma ve Filistin meselesinin unutturulma senaryolarına son vermek .
* Filistin’in mazlum halkı arkalarında milletlerin olduğunu hissetmektedirler.
* İslam ümmetinin damarlarına kanın pompalandığı gündür.
* Müslüman halkların resmi makamlardan bağımsız olarak sözlerini dünyada dile getirdikleri gündür.
* İran halkının diğer halklara model olduğu gündür.
İmam Humeyni’nin Sözlerinde Kudüs Günü
* Kudüs günü global bir gündür ve sadece Kudüs ile sınırlı değildir. Mustazafların müstekbirlere karşı direniş ve başkaldırı günüdür, aynı zamanda Amerika ve diğerlerinin zulüm baskıları altında bulunan milletlerin bu zulme karşılık verme günüdür. Mustazafların müstekbirler karşısında donanmaları ve onların burunlarını yere sürmeleri gereken gündür.[6]
* Kudüs günü sadece Filistinlilere özel bir gün değildir, İslam günüdür. İslam hükümetinin günüdür, tüm Müslüman memleketlerinde İslam bayrağının dalgalanması gereken bir gündür. Süper güçlere artık İslam ülkelerinde ilerleyemeyeceklerini anlatmak gerekir. Ben Kudüs Günü’nü İslam ve Hz. Resulü Ekrem’in günü biliyorum. Bütün güçlerimizi hazır hale getirmemiz ve Müslümanları itildikleri inzivadan çıkarak bütün güçleriyle harekete geçip ecnebilerin karşısına dikilmeleri gereken gündür.[7]
* Kudüs günü bütün süper güçlere ihtarda bulunarak “bundan böyle İslam, habis piyonlarınız aracılığıyla sizin tasallutunuzda olmayacaktır artık!” dememiz gereken gündür. Kudüs günü İslam’ın hayat günüdür.[8]
* Kudüs günü İslam günüdür ve İslami genel seferberliktir. Ben bu girişimin tüm dünyada “Mustazaflar Partisi” için bir mukaddime olmasını ümit ediyorum.[9]
* Eğer İslam milleti uyanmaz ve kendi görevlerini bilmezse, eğer İslam âlimleri kendi görevlerini ihsas etmez ve ayağa kalkmazsa, eğer ecnebiler karşısında vahdet ve tüm İslam fırkalarının tahrik faktörü olan; Müslümanların ve İslam ülkelerinin egemenlik ve bağımsızlıklarını tazmin eden gerçek İslam, ecnebilerin amil ve uşaklarının elinde sömürgeciliğin siyah perdesi altında provoke edilirse, İslam toplumu için daha çok felaket ve acı dolu günler önümüzde ve İslam ve Kur’an hükümlerinin temeli yıkıcı tehlikelerle karşı karşıyadır.[10]
* Vurgulanması yerinde belki de farz olan şey zekât ve sair sadaka gibi şeri yükümlülüklerin yeterli miktarda bir kısmını bu Allah yolundaki mücahitlere ihtisas vermeli… onlara yardım tüm güç ve imkanla farzdır.”[11]
İmam Hamaney’in Sözlerinde Kudüs Günü
* Önemli olan şey, İslam dünyasının Filistin meselesinden gaflet etmemesidir… Amerika, istikbar ve Siyonistlerin her zamanki destekçileri Müslümanlara Filistin meselesini unutmalarını dayatmak istediler, ancak İslam milleti ve İran milleti, Filistin meselesinin unutturulmasına izin vermemelidir.
* Filistin içinde de bu kutsal alev günden güne dalgalanmalıdır. Filistin içinde gasıp resimle mücadele eden o gençler, o kadınlar, o erkekler ve gençler ve fedakarlar bilmelidirler ki asıl nokta onların parmaklarını bastıkları noktadır. Düşman orada yenilgiye uğrayacaktır. Şimdilik kuruluş ve teşkilatlar Filistin sınırları dışında müzakere masalarında oturadursunlar veya Filistin adına tribünlerde kendilerini göstersinler, bunlar hiçbir sorunu çözmez. Dışarıdan İslam dünyasının genelinin desteği ve içeride Filistin’in gerçek ve hissedilir mücadelesi bu ikisi birlikte sorunları çözecek ve Filistin’in düşmanlarının kafasını taşa vuracaktır.”
* Kudüs gününe değer verin ve onu büyük sayın. Elbette evrensel tebligat yansıtılmıyorsa, yansıtılmasın. Filistin hapishanelerinde olanlar… Sizin sadıkane niyet ve azminizden güç ve kuvvet bularak direnmektedirler. Filistin işgal topraklarının duvarları ardındaki zindanlardakilerin direnebilmeleri için yalnızlık hissine kapılmamaları gerekmektedir. Beytü’l Mukaddes, Gazze ve Filistin’in diğer topraklarındaki şehirlerdeki cadde ve sokaklarında Siyonist ayaktakımı ve çapulcularının saldırılarına uğrayan erkek ve kadın, direnebilmek için sizlerin onları savunduğunuzu hissetmeleri gerekmektedir. Devletlerinde elbette görevleri bulunmaktadır.
* “Ben açıkça ilan ediyorum ki Amerika devleti ve başkanı katledilen her Filistinli genç ve sahipsiz ve parçalanan her bir Filistinli ailenin günahına doğrudan ortak ve pay sahibidirler.”
* “Filistin meselesinin bir yoldan başka çözüm yolu yoktur. O da Filistin topraklarının tamamında bir Filistin devletinin kurulmasıdır.”
* “Filistin topraklarının her bir karış toprağı, Müslümanların evlerinden bir karış topraktır. Filistin ülkesinde Filistin ve Müslümanların hakimiyeti dışındaki hakimiyetler, gasıp hakimiyetlerdir. Söz, yüce ve azim İmam’ın (İmam Humeyni) buyurduğu bu sözdür: ‘İsrail, yok olmalıdır… konu, Yahudi düşmanlığı değildir. Konu, Müslümanların evlerinin gasp edilme meselesidir.”
Başka Karakterlerin Sözlerinde Kudüs Günü
Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah: Öncelik, Siyonist düşmanla mücadele ve onlara karşı koymaktır ve eğer en başından bu şekilde olsaydı, bugün ulaştığımız noktaya ulaşmayacaktık… Eğer Araplar İran’la savaş ve Şia düşmanlığı ile mücadele için ayırdıkları bütçelerinin beşte birini Filistin için ayırmış olsaydılar, Filistin bugüne kadar bağımsızlığına kavuşmuştu.[12]
———————–
[1] – Şehit Avini sitesi.
[2] – Sahife-i İmam, c. 9, s. 267.
[3] – Hasırat kitabı, Doktor İbrahim Yezdi, c. 3, s. 737.
[4] – Haber kanalı.
[5] – Tasnim haber sitesi.
[6] – Sahife-i İmam, c. 9, s. 277.
[7] – Sahife-i İmam, c. 9, s. 278.
[8] – Sahife-i İmam, c. 9, s. 277.
[9] – Sahife-i İmam, c. 9, s. 28.
[10] – Sahife-i İmam, c. 9, s. 488.
[11] – Sahife-i İmam, c. 9, s. 199.
[12] – Kudüs Günü Konuşması, Beyrut, 2013.
Gazze, İran ve Direniş
Gazzedeki soykırım içler acısı. Şehitler ve yaralıların sayısı gün gittikçe artıyor . Vahşi ; gaasıp ve zalim siyonist rejim dünyanın gözü önünde istediğini yapıyor . Her ne kadar halklar arasında bir ayklanmaya şahit olsak da devletler bilhassa Arab ülkeleri susmuş ve seyrediyor . ABD de küstahça İsrailin yaptıklarını destekliyor . Mısır Refah geçidini kapatıp ve yardımların Gazze’ye ulaşmasını engelliyor.
Gazzedeki mazlum ve yalnız bırakılmış halk ne yapacağını şaşırmış ve ne zaman ve nerede öleceğini bekliyor . Bu arada direniş güçleri aldığı askeri eğitim ; sahip olduğu teçhizat ve füzelerle İsrail karşısında direnip ve yiğitce saldırıyor . Her gün onlarca füze ( hem de çeşit çeşit) İsrailin yakın ve uzak şehirlerine isabet ederek siyonistleri dehşete salıyor . Görünmez İHA uçaklarının uçuşları ise başka bir zaferdir .
Ama bu güç ve yardımlar nereden ; nasıl ve ne zaman Gazze’ye ulaşmıştır?
Suriye’deki olaylarda dünya ve emperiyalist medya Esad’ı zalim , katil göstererek ona destek verenleri özellikle de İran’ı lanetleyip, Beşar Esad’ın yaptığı savunmayı zulme ortak göstererek tüm halkları İran’a karşı düşmanlığa sevekrdiyordu. Türkiyeliler de dahil çoğu müslümanlar İran’ın neden Beşşar’ın arkasında olduğunu bilmeden ve araştırmadan İran yetkililerini suçlayıp İran İslam Cumhuriyetine zalim , İmam Hümeyninin çizgisinden sapmış ve düşman gözüğle bakmaya başladılar . Hatta Başbabakan Erdoğan İran’a gittiğinde İranlı yetkililerle yaptığı görüşmelerde İran’ın bu desteğine son vermesini istemişti . Ama başta İmam Hamenei olmak üzere İran’lı yetkililer Suriye’nin Filistin ve Lübnan direnişine verdiği desteği hatırlayarak İran’ın Suriye’yi daima destekleyeceğini vurgulamışlardır.
Gezzedeki direniş gücünün arkasında İran’ın olduğu açıkca ortadadır . Kullanılan çeşitli füzelerin nereden geldiğini tüm dünya biliyor, ama İran adının duyulmamas için susuyor, sansür uyguluyorlar. Bu yüzlerce, binlerce füzenin nerden ve nasıl direniş güçlerine ulaştığı anlaşılmasın, konuşulamsın diye çaba sarfediyorlar .
Evet bu yardımlar İran İslam Cumhuriyetinin Filistin halkına 35 sene içinde sürdürdüğü destek ve yardımların küçük bir göstergesidir . Bu yardımlar İsrailin 33 ve 22 günlük saldırılarında da görülmüştü ama hiç kimse inanmak istememiş ve tersine İran’ın İsraille hiç asla düşman olmadığını ve sadece lafta İsraile karşı olduğunu söylediler ve medya da bu yalan iddiaları yayıp durdu.
Şii İran’ın Sünni Filistin halkına destek verdiği gerçeği dünyaya yayılırsa ABD’nin ısrarla körüklediği Şii-Sünni savaşı ve İŞİD’in en önemli görevi ve varlık amacı ortadan kalkacaktır. Bu nedenle Gazze’deki direnişin destekçisinin İran olduğu gerçeğini dünya halkları ve özellikle de müslümanlar bilmemelidir. Medyanın bu konuda susmasu tesadüfi değildir. Ama bu komplolara aldırmayan İran kendi İslami görevini biliyor ve geçtiğimiz 35 yıl boyunca yaptığı gibi vazifesini yerine getirecek ve İsrailin karşısındaki direnişi desteklemeye devam edecektir .
Önümüzdeki Cuma İmam Humeyni’nin(ra) DÜNYA KUDUS GÜNÜ olarak ilan ettiği gündür . Ümid ediyoruz ki müslüman halklar KUDUS GÜNÜ’nü İsrail’e karşı kullanır ve yapacakları miting, toplantı ve yürüyüşlerle mazlum Gazze ve Filistin halkına gereken desteği verirler. İnşaallah…
İran’ın yardımları İsrail’i ateşkese zorluyor…
Hamas hareketi komutanlarından Halid El Bitş, El Alem’e yaptığı açıklamada bu sefer ki direnişin çok ciddi olduğunu ve daha önceki hiçbir direnişe benzemediğini söyledi.
Filistin halkının bütün direniş gruplarını destekleyeceğini ifade eden El Bitş: “Filistin saldırı altındayken, İsrail’in refah içinde olması kabul edilemez. Filistin halkının haklarını sonuna kadar savunacağız. Bu yıl füzeye karşılık füze atıyoruz. Tabi böyle olan eşitlik karşılıklı korku doğuruyor ve bunun asıl mimarı direniş füzeleridir.” dedi.
Siyonist İsrail ordularının Gazze halkının başta yaşama hakkı olmak üzere bütün hakların gasp ettiğini belirten El Bitş: ” İsrail hayatta kalan Filistinlilerin de mal ve mülklerini yakıp yıkıyor. Bu yüzden Gazze halkı hiçbir zaman rahat edemiyor.” şeklinde konuştu.
Bitş, direnişe destek veren ülkeleri gerçek dost olarak niteleyerek, bunların başında da İran İslam Cumhuriyeti olduğunu kaydetti.
İmkanlarının çok kısıtlı olmasından dolayı bu dostlardan yardım gelmediği takdirde direnişin asla devam edemeyeceğini söyleyen Halid El Bitş konuşmasına şöyle devam etti: ” İsrail’in ateşkes istemesindeki en büyük etken İran’dan gelen yardımlardır. Arap dünyası Gazze halkının ölüşünü ve evlerinin yıkılışını izlerken Filistin dostları ellerinden geleni yapıyor. Gazze halkının direnişten başka çaresi yok ki! Bu halk F16 uçakları füzeleri ile evleri vurulurken ne yapsın? Elleri kolları bağlı bir şekilde otursunlar mı ? Hayır! Gelen yardım imkanlarını Filistin halkı direnişte kullanmaya devam edecek!”
El Bitş, Arap ülkelerinin yüz binlerce asker gücüne sahip olduğunu ifade ederek Arap ülkelerini, güçlerini İsrail’e karşı kullanmadıklarından dolayı kınadı.
Halid Meşal: İran, direnişin başarılarında esas rolü oynuyor
Lübnan kaynaklı el-Meyadin Televizyonu’nun haberine göre, İran Meclis Başkanı Ali Laricani Hamas lideri Halid Meşal ve İslami Cihad lideri Ramazan Abdullah Şallah ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Lübnan kaynaklı el-Meyadin Televizyonu’nun haberine göre, İran Meclis Başkanı Ali Laricani Hamas lideri Halid Meşal ve İslami Cihad lideri Ramazan Abdullah Şallah ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Görüşmede İslam devletleri arasındaki ayrılıkların ortadan kaldırılarak mazlum Filistin halkının müdafaası için beraberce çalışılması gerektiğinin altını çizen Laricani, “Filistinli gruplar, son saldırılarda gösterdiği direnişle birlikte bölgenin geleceğinin şekillenmesinde anahtar rol oynayacak. İran, direnişe ve Filistin halkına mümkün olan her türlü yardımı sunacak” ifadelerini kullandı.
Hamas lideri Meşal ise İran İslam Cumhuriyeti’ne şükranlarını bildirerek, “İran her ne koşulda olursa olsun Filistin halkının ve direnişin yanında oldu, desteğini esirgemedi” dedi.
Meşal ayrıca, “İran, Filistin halkı ve direnişin zafer ve başarılarında esas rolü oynamaktadır” diye konuştu.
islamanaliz
Gazze’de her yer kan gölü
İsrail savaş uçakları, Gazze’nin Şecaiyye bölgesinde saldırılardan kaçan sivilleri bombaladı. Çoğu çocuk en az 72 kişi öldü. 8 Temmuz’dan bu yana İsrail saldırılarında ölenlerin sayısı 500′ü geçti.
İsrail savaş uçakları, Gazze’nin Şecaiyye bölgesinde saldırılardan kaçan sivilleri bombaladı. Çoğu çocuk en az 72 kişi öldü. 8 Temmuz’dan bu yana İsrail saldırılarında ölenlerin sayısı 500′ü geçti.
Gazze’nin Şecaiyye bölgesinde İsrail savaş uçakları saldırılardan kaçan sivilleri hedef aldı. Filistin Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref Kudra savaş uçaklarının bombardımanında en az 72 kişinin öldüğünü, 400′den fazla kişinin de yaralandığını açıkladı.
Al Jazeera muhabiri Vail Dahduh, Şecaiyye bölgesine yönelik bombardımanın sadece binaları değil, kaçmaya çalışan sivilleri planlı bir şekilde hedef aldığını söyledi.
Dahduh ayırıca Şecaiyye dışında Tuffah, Zetun ve Şaif bölgelerinin çok ağır bombardımana maruz kaldığını belirtti.
Saldırıda yaralananlar Gazze Şifa Hastanesi’ne getirildi. Hastane yetkilileri morglarda yer kalmadığını söyledi.
‘İsrail katliam yaptı’
Hamas’ın sözcüsü Sami Ebu Zuhri İsrail’in Şecaiyye bölgesinde bir katliam yaptığını ve savaş suçu işlediğini söyledi.
Ebu Zuhri, “İsrail, uğradığı yenilgiye karşı sivillere yönelik saldırılarını yoğunlaştırıyor. Şecaiyye bölgesindeki evlerin çoğu uyarı vermeden sakinleri içindeyken vuruldu.” dedi.
Ebu Zuhri, Gazze’ye uygulanan ablukanın kaldırılmasını, Batı Şeria’da tutuklanan Filistinlilerin serbest bırakılmasını ve İsrail’in tüm saldırılarını durdurmasını istediklerini sözlerine ekledi.
Hamas’ın bir diğer sözcüsü Fevzi Berhum ise İsrail’in Şecaiyye’de katliam yaptığını ve amacının halkın irdesini kırmak olduğunu söyledi.
Filistin direnişinin tüm gücüyle savaştığını ifade eden Berhum, “Ateşkes yok, teslim yok. İsrail şartlarımızı kabul edene kadar savaşacağız. Dünyayı kanımızla utandıracağız.” dedi.
‘Parçalanmış cesetler sokakta’
Kudüs Tugayları Sözcüsü Ebu Ahmed geceden bu yana Şecaiyye’de 1000′den fazla saldırı düzenlendiğini belirtti. Ebu Ahmed, “İsrail ordusu şu an sivillere sıfır mesafede duruyor. Eğer savaşmazsak sivillerin bölgelerine girip katliam yapacak. İsrail soykırım gerçekleştiriyor.” diye konuştu.
Ebu Ahmet ayrıca, Şecaiyye ve Han Yunus’ta şiddetli çatışmalar olduğunu ve geceden bu yana en az 20 İsrail askerinin öldürüldüğünü belirtti.
‘Hedef maksimum zarar vermek’
Al Jazeera’nin Filistin Büro Şefi Velid Ömeri ise İsrail’in son yaptığı saldırıların hedefinin maksimum zarar vermek olduğunu belirtti.
Al Jazeera’nin bir diğer muhabiri Civara Budeyri ise İsrail Gazze’ye yönelik artan saldırılarına rağmen Gazze’den atılan roketlerin durmadığını ve İsrail tarafından sirenlerin duyulmaya devam ettiğini söyledi.
Budeyri, “Kara saldırısının başında İsrail’in açıkladığı hedef Gazze’deki Hamas’ın gücüne darbe vurmaktı, ama şimdi İsrail tarafından Gazze’nin bir kısmını tekrar işgal etmesi ile ilgili talepler duyuyoruz.” diye konuştu.
Ölenlerin arasında gazeteci
Şifa Hastanesi’ne gelen cesetlerin arasında bir de gazeteci, bir de sağlık ekibi üyesi bulunuyor.
Halid Hamad ismindeki gazetecinin çalıştığı kurum henüz belli değil.
Sağlık ekibi üyesinin saldırıdan kurtulan arkadaşı İsrail’in kendilerini doğrudan hedef aldığını söyledi.
Ambulansların girmesine izin yok
Filistin Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref Kudra, İsrail’in Şecaiyye bölgesini kapalı askeri bölge olarak ilan ettiğini ve bölgeye ambulansların girişine izin verilmediğini söyledi. Kudra, Şecaiyye sokaklarında ulaşılamayan onlarca ceset olduğunu belirtti.
Kudra ayrıca 8 Temmuz’da başlayan İsrail saldırılarında şimdiye kadar ölen Filistinlilerin sayısının 502′ye, yaralı sayısının ise 3135′e yükseldiğini söyledi.
UAEK: "İran taahhütlerine bağlı"
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından en son raporda, İran’ın taahhütlerine bağlı kaldığını bildirildi.
Viyana’da yayınlanan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun en son İran raporunda, İran’ın taahhütlerine bağlı kaldığını bildirildi.
Cenevre anlaşmasının icrası doğrultusunda yayınlanan söz konusu bildiride, yüzde 5 üzerinde zenginleştirmeme konusuna, yeni tesislerin monte edilmesine, yüzde yirmilik UF6 stokunun yarısının U235-yüzde 5’liğe indirilmesine, Tahran araştırma reaktöründe geri dönüşümlü çalışmaların durdurulmasıne ve IR-40 formun doldurulmasıne vurgulanmıştır.