کارگر

کارگر

Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Cuma günü Münih'te Siyonist İsrail sözde cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile bir araya geldi.

 
 Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Cuma günü Münih'te Siyonist İsrail sözde cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile bir araya geldi.

Taraflar görüşmede Azerbaycan Cumhuriyeti ile Siyonist İsrail arasındaki işbirliğini ele aldı.

Aliyev ve Herzog, Azerbaycan’ın İsrail Büyükelçiliği'nin açılmasının ikili ilişkilerin gelişmesi için teşvik oluşturduğunu kaydetti.

Azerbaycan Cumhuriyeti, ülke halkının tüm tepkilerine rağmen geçen yıl Tel Aviv'de büyükelçilik açtı ve Siyonist rejimle ilişkilerini geliştirmeye devam etti.

18 Kasım 2022'de Azerbaycan Cumhuriyeti Parlamentosu, Azerbaycan’ın işgal altındaki Filistin topraklarında büyükelçiliğinin açılmasını onayladı ve bu karar İlham Aliyev tarafından da onaylandı.

Bakü hükümeti, daha önce Azerbaycan Cumhuriyeti Eğitim Bakanı Yardımcısı ve Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulunan Muhtar Muhammedov'u Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklardaki ilk büyükelçisi olarak tanıttı.

Azerbaycan, İsrail petrolünün yüzde 40'ını karşılıyor ve İsrail'le Azerbaycan arasındaki ticari, askeri ve istihbari ilişkiler Filistinli direniş güçlerinin ve sınır komşusu İran'ın tepkisini çekiyor.

İslamiAnaliz

Cuma, 23 Şubat 2024 05:10

Zemzem Kuyusu ve Geçmişi

“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”

 

Gerçekten Safa ile Merve Allah'ın alametlerindendir. Bakara/158  Zemzem kuyusu, Mescidü’l-haram’da Hacerülesvedin tam karşısında Kâbe’ye 19 m. uzaklıkta yer alır. Suya bu isim “bol ve akıcı olma, Cebrâil’in konuşma sesi, akarken çıkardığı ses, şimşek sesi, nereden geldiği belli olmayan ses” anlamlarındaki zemzem ile (zemzeme, zemmezem, zümmezim, zemmizem) arasında bir ilişki kurularak verilmiştir. Hz. İsmail’in annesi Hacer’in, uzun arayışlardan sonra İsmail’i bıraktığı yerde suyun kaynağından fışkırarak aktığını görünce, “Yavaş yavaş ak, dur!” demesi veya etrafa yayılmaması için çevresini kumla çevirmesinden dolayı bu adı aldığı da ileri sürülmüştür.

 Hz. İbrahim, Allah’ın emri gereğince eşi Hacer ile oğlu İsmail’i o zaman çorak bir vadi olan Mekke yakınlarına getirip bıraktığında şöyle dua etmişti:

 “Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”

    Allah’ın bu duaya icabeti zemzem suyunun kaynamasıyla başladı. Allah’ın emrine itaat edip bebeğiyle birlikte Mekke’ye gelen Hacer, eşi İbrahim Şam’a döndükten sonra bir başına kalmıştı. Günler geçti, azığı ve suyu tükendi. Bebeği İsmail susamış, her bebek gibi isteğini ağlayarak anlatmaya çalışmıştı. İsmail’in tahammülfersa hıçkırıkları Hacer’i dört bir yana koşuşturmuş, çaresizce Safa ve Merve tepeleri arasında su bulma ümidiyle gidip gelmişti. Yardım çağrılarına dağlardan yankılanan kendi sesi dışında cevap veren de yoktu. Safa ile Merve arasındaki gidiş gelişlerinin sayısı yediye ulaştığında, Merve tepesinde iken, oğlunu bıraktığı yerden bir ses işiterek Cebrail tarafından kazılan topraktan su kaynadığını fark etti.

 Allah rahmandır, rauftur, merhametlidir ve vaadinden dönmez! Çorak Mekke vadisinde kendilerine su ihsan ettiği için Allah’a şükreden Hacer, avucu ile suyu kabına doldururken aynı zamanda etrafını çevirmeye uğraştı. Bu esnada nazil olan Cebrail ona, “Bu suyun yok olacağından, kaybolup çekileceğinden korkma. Burası Allah’ın evidir, Allah dostlarını korur. Bu Allah’ın misafirlerinin içeceği bir sudur,” dedi.

 Cebrail zemzemin tarihî rolünü açıklayarak Hacer’i teskin etti. Sadece Hacer ile İsmail değil, Mekke etrafındaki kabileler de zamanla zemzem suyunun etrafında toplandılar ve Karyelerin Anası (ümmü’l-kura) olacak Mekke’nin çekirdek topluluğunu oluşturdular.

    Hacer ilahî imtihandan yüzü ak çıkmıştı. Bundan böyle Dostun hareminin mahremi, Kâbe’nin mülazımıydı. Orada itikâfa çekildi, orada öldü ve Hicr-i İsmail’de yıllar yılı ziyaret edildi. Safa ve Merve arasında korku içinde koşuşturmasının hatırası yüzyıllarca hacıların sayında ve tavafında tekrarlandı, Allah’ın alametlerinden biri oldu:

 “Gerçekten Safa ile Merve Allah'ın alametlerindendir.” (Bakara 158)

İnsanlar zemzemin ve sonrasında Hz. İbrahim ile Hz. İsmail’in birlikte inşa ettikleri Kâbe’nin etrafında toplanınca, o zaman tek gözeli bir kaynak olan zemzem suyunun yetersiz kalacağı endişesi baş gösterdi. İmam Cafer es-Sadık’tan rivayet edilen Mekke’nin erken tarihine dair uzunca bir hadise göre, Hz. İbrahim ile Hz. İsmail arasında bu konuda bir konuşma geçmiştir. Bu konuşmanın üzerine Allah Hz. İbrahim’e zemzem kaynağının üzerinde bir kuyu kazmasını emretmiş, Cebrail de nazil olup bu kuyuyu su çoğalıncaya dek genişletmiştir. Bundan böyle zemzem kaynağı zemzem kuyusu olmuştur. Zemzem kuyusu, Hz. İsmail’den sonra Kâbe hizmetleri görevini üstlenen Cürhümîler döneminde çekilmiş, Abdulmuttalib zamanında tekrar bulununcaya dek gizli kalmıştır.

 Zemzem suyuyla teberrük 

   Zemzem suyu, Allah’ın rablik sıfatının ifazesinin sonucunda ortaya çıkmış bir su olması sebebiyle, dünya sularının tamamından üstündür. Hz. Ali şöyle buyurur: “Zemzem suyu, yeryüzündeki bütün sulardan hayırlıdır.” Bu yüzden zemzem suyunu cismanî ve ruhanî sıkıntılardan, dertlerden kurtulmak için teberrük ve şifa niyetiyle içmek eskiden beri uygulanan güzel bir âdettir. Şiî hadis mecmualarında zemzemin şifalı olduğuna dair çok sayıda hadis nakledilmiştir. Örnek vermek gerekirse:

 İmam Cafer es-Sadık, Hz. Peygamber’den şöyle nakleder:

 “Zemzem suyu içene şifadır.” (Allame Meclisî, Biharu’l-envar, c. 99, s. 245)

 İmam Cafer es-Sadık:

 “Zemzem suyu, bütün dertlere devadır.” (aynı yer)

kaynak: Ali Kadı Asker, “Zemzeme-i Zemzem”, Mikat-ı Hac, 1373, Sayı: 10, s. 83-105; Muhammed Taki Rehber, “Emakin ve Asar: Zemzem der Tahavvulat-ı Tarih”, Mikat-ı Hac, 1379, Sayı: 32, s. 85-102; Muhammed Taki Rehber, “Teberruk ve İstişfa be Zemzem”, Mikat-ı Hac, 1379, Sayı: 31, s. 93-112; Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Zemzem”; İbn Hişam, Hz. Muhammed'in Hayatı, çev. İzzet Hasan-Neşet Çağatay, Ankara 1971, s. 69-71

Hizbullah'ın füze saldırılarından ve işgal altındaki toprakların kuzeyinde savaşın yayılmasından korkan İsraillilerin mağazalara akın ettiği bildirildi.

  
 İsrail medyası, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın konuşması ve işgal altındaki toprakların kuzeyinde topyekûn bir savaş korkusunun yanı sıra Eilat limanına ulaşan füze tehditlerinin, İsraillilerin mağazalara akın etmesine neden olduğunu açıkladı.

İşgal altındaki topraklarda faaliyet gösteren NOGA Enerji Şirketi'nin CEO’su Shaul Goldstein da Hizbullah'ın İsrail tesislerine ve elektrik santrallerine yönelik saldırılarından duyduğu “endişeyi” dile getirdi. Söz konusu yetkili, Gazze Şeridi'ndeki savaş devam ederse İsrailli ‘yerleşimcilerin’ elektrik ve gaz sıkıntısı yaşayabileceğini vurguladı.

Shaul Goldstein, İsrail Kanal 12 televizyonuna verdiği röportajda, İsrailli ‘yerleşimcilere’ “benzin depolamanın ve depoları doldurmanın yanı sıra büyük elektrik pilleri satın almalarını tavsiye etti.”

İsrail medyası, Hizbullah'ın İsrail rejiminin enerji santrallerine saldırısı durumunda İsrailli ‘yerleşimciler’ için “kötü bir senaryo” öngörüyor.

"Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah'ın sözlerini duyduk ve söylediklerine inanıyoruz" diyen Goldstein sözlerine şöyle devam etti: “Nasrullah, İsrail'in hayati konumdaki elektrik sistemini vuracağını söylediğinde neden bahsettiğini biliyor.”

Shaul Goldstein “tüm senaryolara mümkün olduğunca hazırlıklı olmaya çalıştıklarını” da belirtti.

Hizbullah'ın bir veya iki elektrik santraline saldırmayı başarması durumunda ne olacağı sorulduğunda Goldstein'a, “saatler önce yaşanan senaryonun tekrarlanacağını” (yaklaşık 120 bin kişinin elektriğinin kesileceğini) söyledi.

Goldstein, mümkün olan en iyi senaryonun, arızaların 24 saatle 72 saat arasında giderebileceği yönünde olduğunu açıkladı.

İsrail Yerleşim Konseyi Margaliot’un başkanı da geçtiğimiz hafta sonu yaptığı açıklamada, artık yerleşime kolayca girip çıkamadıklarını ve yapabildikleri tek şeyin "saklanmak" olduğunu söylemişti.

Filistinli İslami Direniş Hareketi HAMAS’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın 7 Ekim 2023’te gerçekleştirdiği Aksa Tufanı Operasyonu’nun hemen ardından, Filistin halkına destek olmak için operasyonlara başlayan Lübnan Hizbullahı’nın saldırılarından korkan on binlerce ‘yerleşimci’ iç bölgelere gitmek zorunda kalmıştı.

 

 

  Siyonist İsrail ordusunun, Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Deyr el-Belah kentinde sivillerin evlerine düzenlediği saldırıda, en az 40 Filistinlinin şehit olduğu, çoğu kadın ve çocuk 100'ünün de yaralandığı belirtildi.
 

Gazze'deki hükümetin Medya Ofisinden yapılan yazılı açıklamada, "İşgalci İsrail ordusuna ait savaş uçakları Deyr el-Belah'ta sivillere ait 4 evi bombardımana tutarak korkunç bir katliam gerçekleştirdi. Şu ana kadar 40 kişiyi şehit etti, 100'den fazla kişi yaralandı. Hayatını kaybedenlerin yüzde 90'ı çocuk ve kadınlardan oluşuyor" ifadesine yer verildi.

Siyonist İsrail'in Gazze'de işlemeye devam ettiği suçlardan ABD yönetimi ile uluslararası toplumun sorumlu tutulduğu açıklamada, dünya ülkelerine seslenildi.

Açıklamada, "Özgür dünya ülkelerine, İsrail işgal ordusunun sivillere, çocuklara ve kadınlara karşı yürüttüğü soykırım savaşını derhal ve acilen durdurma çağrısı yapıyoruz" denildi.

Filistin resmi ajansı WAFA'nın haberinde İsrail savaş uçaklarının Deyr el-Belah kentindeki Ebu Arif Caddesi'nde "el-Attar" ailesinin, Zevayide bölgesinde de "Yaği" ailesinin evlerini hedef aldığı, hayatını kaybedenlerden çoğunun kadın ve çocuk olduğu belirtildi.

  İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Tahran'da düzenlenen Uluslararası Kur'an-ı Kerim yarışmalarının kapanış töreninde bir konuşma yaptı.
 

Konuşmasında ABD'nin, BM Güvenlik Konseyinde (BMGK) Cezayir'in sunduğu Gazze'de acil insani ateşkes talep edilen karar tasarısını veto etmesine tepki gösteren Reisi, ''İslam ülkeleri Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin (s.a.v) öğretilerine uysaydı, ABD, Gazze'deki ateşkesle ilgili birçok karar tasarısını veto etmeye cesaret edebilir miydi? Amerika'nın bu korkunç suçu işlemesi mümkün değildi.'' dedi.

ABD’yi "kötülük ekseni"nin ana üyesi olarak nitelendiren Reisi, "Gazze tüm onuryla kötülüğe karşı duruyor. Kur'an’dan uzak durulduğu için Filistin'e bu kadar zulüm yapılıyor. Bunun çözümü, Kur'an'a dönmek, Kur'an-ı Kerim, Peygamber ve Ehl-i Beyt eksenli bir İslam ümmeti oluşturmak ve Kur'an-ı Kerim ayetlerine uymaktır.’’ diye konuştu.

İran Dışişlei Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan da ABD'nin, Gazze'de acil insani ateşkes talep edilen karar tasarısını veto etmesine tepki gösterdi.

ABD’nin veto kararını ''yüzyılın diplomatik felaketi’’ olarak nitelendiren Emir Abdullahiyan, ''ABD’nin devam eden vetoları, sahte İsrail rejiminin Gazze'deki soykırımının ve Filistin'in Batı Şeria'sındaki savaş suçlarının sürdürülmesinin uluslararası sorumluluğunun Beyaz Saray'ın üzerine düştüğünü gösteriyor. Tüm dünyanın ABD’yi sorumlu tutması gerekiyor.'' dedi.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani de ABD’nin veto kararını kınadı.

Kenani, ''Amerika bu kararla Gazze'deki insani kriz ve felaketin çözümünde yer almadığını,  bilakis krizin devam etmesinde ve bölgeye yayılmasında büyük rolü olduğunu bir kez daha dünyaya kanıtladı.’’ dedi.

Kenani ayrıca, “ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'nde veto hakkını suistimal etmesi, bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliği için ciddi sorunlarlar yaratırken Birleşmiş Milletler'in BM Güvenlik Konseyi'nin kuruluş amacını da baltalamıştır. Uluslararası barış ve güvenliği korumakla görevli olan BMKG, ülkelerin ve dünya kamuoyunun uluslararası barış ve güvenliğin korunmasında Birleşmiş Milletler'in rolüne olan güvenini zayıflattı” ifadesinde bulundu.

ABD'nin Gazze’deki savaşın ana yöneticisi olduğunu anlatan Kenani, ‘’Uluslararası toplum, zülme uğrayan Filistin halkına destek vererek soykırımı önlemek için harekete geçmeli, aynı zamanda ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'ni rehin alarak bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye sokan tek taraflı eylemlerini engellemelidir.’’ diye konuştu.

 Yemen Ensarullah Hareketi Lideri Seyyid Abdulmelik el-Husi, Amerika’nın İsrail rejimine verdiği sınırsız desteğe dikkat çekerek Arap ülkelerinin Filistin’e neden destek vermediğini sordu?

Yemen Ensarullah Hareketi Lideri Seyyid Abdulmelik Husi, 13 Şubat’ta yaptığı konuşmada çarpıcı açıklamalarda bulundu:   

Düşmanın Gazze'ye karşı kullandığı patlayıcı miktarı Amerika'nın Japonya'nın Hiroşima kentine attığı 4 atom bombasına eşdeğerdir.

Coğrafi açıdan oldukça küçük ve nüfus yoğunluğu fazla olan Gazze'ye yapılan hava saldırıları toplamda 46 bini aştı.

Amerikalılar, Gazze halkını öldürmek için işgalcilere 25 bin tondan fazla silah sağladı ve Amerikan askeri uzmanları İsrail ordusunun savaş toplantılarına katıldı.

İşgal nedeniyle 79.200 konut tamamen yıkıldı, 290.000 konut kısmen yıkıldı, 30 hastane hizmet dışı kaldı.

İstatistiklere göre Gazze halkının yüzde 95'i yerinden edilmiş durumda.

Seyyid Abdulmelik el-Husi, İsrail tarafına ilişkin de rakamlar vererek şunları söyledi:

“Psikolojik olarak hasta olan yüzlerce İsrail askeri var ve bunların çoğu çatışmalara katılmaktan kaçınıyor.

İşgal güçleri ayrıca 2 bin Filistinlinin mezarını açtı ve 300'den fazla cesedin organlarını çaldı.

İşgalci rejimin askerleri ayrıca Gazze'de ya da Batı Şeria'da Filistinlilerin evlerinde hırsızlık yapıyor ve evleri yağmalıyor.”

Direniş Ekseni savaşta, İslam dünyası nerede? 

Seyyid Abdulmelik el-Husi, Direniş Ekseni güçlerinin Gazze halkına destek için savaş cephelerinde bulunduğunu belirterek İslam ülkelerine sitem etti ve şunları söyledi:

“Amerikan başkanını son olarak İsrail rejimine 14 milyar dolarlık destek paketi açıkladı. Amerika'nın İsrail rejimine verdiği bu desteğe karşı, Filistin'e Arap desteği nerede?

Lübnan, Irak ve Yemen'de Gazze'ye destek veren cepheler devam ediyor. Lübnan'daki Hizbullah cephesi sürekli tırmanıyor ve İsrail'i aciz bırakıyor. Irak'taki mücahitler, Amerika'nın yaptığı saldırılara rağmen ne teslim oldular ne de geri çekildiler.

Yemen'deki cephemiz, düşmanımız İsrail’e destek veren Amerikan ve İngiliz saldırganlığına rağmen etkili olmaya devam ediyor.

İngiliz-Amerikan saldırıları, düşmanların kendisinin de itiraf ettiği gibi, hedeflerine ulaşmayı başaramayan saldırılardır.

Amerikan ve İngilizler, Yemen cephesinin Gazze'yi destekleme konusundaki etkisinin İsrail rejimi ve onun ekonomisi üzerindeki etkisinin farkındadır.

Amerikalılar ve İngilizler, İsrail'e destek vermeye başladıktan sonra Yemen cephesi onları da etkilemeye başladı.

 Denizdeki operasyonlarımız, İsrail rejimine bağlı gemilerin hareketini neredeyse sıfır noktasına kadar engelleme etkisi yarattı.

İslamiAnaliz

Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi, Türkiye'nin Gazze halkını desteklediğini ve İsrail ile ekonomik ilişkileri kesmekten yana olduklarını vurguladı.

Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi Hicabi Kırlangiç bugün (Çarşamba) katıldığı 24.Iran Medya Fuarı'nda İRNA muhabirine verdiği röportajda “7 Ekim’den sonra Türk halkı,İsrailli şirketlerle ekonomik ilişkilerin kesilmesi için özel sektöre baskı yaptı ve Türk şirketleri ile bu şirketler arasındaki ilişkiler oldukça azaldı. Türkiye’nin özel sektörünün İsrail rejimi ile ekonomik ilişkileri hükümetin iradesi dışında sınırlı bir şekilde devam ediyor. Ancak Türk şirketlerinin çoğunun bu rejimle ilişkileri kesilmiş durumda ve sadece bazı uluslararası şirketler Siyonist şirketlerle işbirliği yapmaya devam ediyor. ” dedi.

Türk Büyükelçi Türkiye'ye hakim olan ekonomik söylem hakkında da, “Türkiye'nin ekonomisi serbest ekonomi politikasına dayanmakta ve ekonominin bir kısmı hükümetin iradesi dışındadır ve mevcut hükümet İsrail ile ekonomik ilişki kurma niyetine değildir. ” ifadelerini kullandı. 

 Kırlangıç röportajda, İran ve Türkiye'nin siyasal, kültürel, sosyal, dinsel ve dilsel ortaklıklarına dikkat çekerek “İki ülke arasındaki siyasi ilişkilerinde farklı dönemlerde iniş çıkışlar yaşanmış olabilir ancak kültürel- toplumsal açıdan ilişkilerimiz her zaman üst düzeyde olmuştur ve bu ilişkiler birbirinden ayrılamaz” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi, ülkesinin İran’la ilişkileri geliştirmekten yana olduğunu vurgulayarak, “İran’la siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel gibi düzeylerde ilişkileri geliştirmek istiyoruz ve iki kardeş ve komşu ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinin bölgede ve dünyada barışın sağlanmasında yardımcı olabileceğine inanıyoruz” dedi.

Fars Dili ve Edebiyatı mezunu olan Türk diplomat, bu dilin bölge medeniyetindeki tarihi etkisine dikkat çekerek, “Fars dili bölgedeki Müslüman halkların tarihi dilidir. İki ülke arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkileri geliştirmek ve bölge halkları arasındaki dostluğu geliştirmek için bu dilin sahip olduğu kapasitelerden yararlanmalıyız” ifadelerini kullandı. 

Kırlangıç, İslam Cumhuriyeti Haber Ajansı’nın (IRNA) İran haberleri alanındaki referans medyalarından biri olduğunu belirterek, “Türk medyası ve İRNA arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesini destekliyoruz” dedi.

Perşembe, 22 Şubat 2024 05:28

Sözde Gazze, özde İsrail dostları

"Aksa Tufanının bir neticesi de sözde Gazze, özde İsrail dostlarını deşifre etmesi olmuştur."

Ülkem insanı, İsrail’in emsali görülmemiş vahşetlerini izledikçe devletin acziyeti karşısında kahroluyor. Sadece ülkemiz değil bütün dünya devletleri ya vahşeti destekliyor ya da sadece izliyor. Siyonistleri silah, teçhizat ve ticaret gibi yollarla destekleyenlerin ekseriyeti maalesef İslam hukukuna göre esaret ve kuşatma altındaki kardeşlerini kurtarmakla yükümlü olan ülkelerdir.

Bu kahredici durumun sebebi nedir? Neden yardıma koşulmadığı gibi Siyonist işgalci ile ilişkiler dahi kesilemiyor? Bunun doğru tahlil edilmesi gerekir.

1917’de sadece Filistin toprakları İngilizler tarafından işgal edilmedi, İslam coğrafyasının tamamı esaret altına alındı. Bu esaretten kurtulmak için “kurtuluş savaşları” yapıldı. Kurtuluş mücadelesi yaygınlaşınca küresel emperyalizm coğrafyamızda yapay sınırlar çizerek sözde bağımsız devletler oluşturdu. Aslında esaretin devam ettiği bu devletlere ‘sahte kurtarıcılar’ atayarak sömürü düzenlerini sürdürdüler.

Sahte kurtarıcıların heykelleri meydanlara dikildi. Kurtuluş marşları ezberletildi. Emperyalizmin tasarladığı rejimler inşa edildi. Bu Emperyal tasarıya “kurucu irade” denilerek kutsandı. Bunun değiştirilmesinin teklifi dahi yasaklandı. Yani sözde özgür, özde esaret yönetimi anayasal güvenceye bağlandı.

İşte bu numarayı yutanlar, özgür bir devletten beklentilerinin karşılanmaması nedeniyle hayal kırıklığı yaşıyor ve kahroluyorlar. Oysa bu devletlerin en az Filistin kadar özgürleşmeye ihtiyacı var. Filistin verilen bunca şehide ve yaşanan acılara rağmen özgürlüğe daha yakın duruyor. Gazze, mevcut haliyle emperyalizmin at oynatamadığı söz geçiremediği bir yönetime sahiptir.

İslam dünyasında esaretin başladığı 1900’lü yıllardan beri sahte özgürlüğe aldanmayanlar, gerçek özgürlük arayışlarını sürdürdüler. Mesela ülkemizde merhum Erbakan bu yolda bir hayli mesafe kat etti. D-8 projesi, ortak ordu, İslam dinarı gibi girişimler sadece ülkemizi değil kısım kısım bütün esaret altındaki devletleri kurtarmaya yönelik çabalardı. Emperyalizmin koçbaşı büyük şeytan ABD önce vekil güçleri eliyle Erbakan’ı iktidardan uzaklaştırdı. Sonra da onun yerine taklidini sahaya sürdü. Aksa Tufanının bir neticesi de sözde Gazze, özde İsrail dostlarını deşifre etmesi olmuştur. Taklit edilen bir şey, gerçeğine ne kadar benzetilirse, iğfal kabiliyeti o kadar yüksek olur. Gerçeğinin 6 Eylül Kudüs mitingine karşılık taklidinin: “biz düşersek Gazze düşer” sözleri unutulacak gibi değildir. Kudüs Mitingi Amerika’nın çocuklarının darbe yapmasına neden olurken taklidinin sözleri kimsenin umurunda değildir. Zira Amerika dostlarını belirlerken kılıcına bakar, kalbine değil!

Bunlardan sadece İran İslam Cumhuriyeti 1979 yılında kendilerine tayin edilen zindan bekçisi Şahı ülkeden kovup tam ve kâmil manada özgürlüğüne kavuşmuştur. Merhum Erbakan’ın D-8 projesine en büyük desteği veren ülke de kuşkusuz İslam Cumhuriyetidir.

Bu nedenle İslam Cumhuriyeti esaretten kurtulmak isteyenlerin umudu, emperyalistler ve atadıkları zindan bekçilerinin korkulu rüyası olmuştur. Bu gün esaretten kurtuluş mücadelesi verenlerin yegâne destekçisi İslam Cumhuriyetidir. Gazze’nin tünellerinden, Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan’a kadar her sahada ABD/İngiltere ve İsrail’e sıkılan mermiler, atılan Füzeler İslam Cumhuriyeti menşeilidir. Kudüs yolunda verilen Şii, Sünni, Zeydi Şehitler İran, Irak, Yemen, Suriye ve Lübnan’da defnedilirken diğer beldelerin samimi müminleri sadece dualar ve gözyaşları ile bu cenaze törenlere iştirak ediyorlar. 

İslam ülkelerinin öncelikle devletlerini İslam Cumhuriyeti gibi zindan bekçilerinden kurtarmaları ve emperyalistleri ülkelerinden kovmaları gerekir. Bunu yapmadıkları takdirde daha çok hayal kırıklığı yaşarlar.

Gazze’nin bir önce özgürleşmesi ve sonra bizi özgürleştirmesi temennilerimle! (Emin Güneş - Hürseda Haber

Yemen ordusu İsrail işgali altındaki Umm Raşraş (Eylat) kentindeki hassas hedefleri çok sayıda insansız uçakla vurdu.

General Yahya Seri, yaptığı bazın açıklamasında Yemen hava kuvvetlerinin Aden Körfezi ile Kızıldeniz’deki Amerikan savaş gemilerini çok sayıda insansız uçakla vurduğunu söyledi.

İsrail’e yönelik operasyonlarından da bahseden General Yahya Seri, Yemen ordusunun İsrail rejiminin işgali altındaki Umm Raşraş’taki hassas hedeflere çok sayıda insansız uçakla saldırı düzenlediğini ayrıca Aden Körfezi’nde de MSC Silver adlı bir İsrail gemisini füzelerle vurduğunu ifade etti.

Yahya Seri, İsrail rejiminin Gazze’ye yönelik saldırıları sürdükçe ve Gazze’ye abluka devam ettikçe İsrail’e yük götüren gemilerin geçişine izin vermeyeceklerini söyledi.

Yemen ordusu dün de beş operasyon yapmış Amerikan rejimine ait MQ-9 tipi bir insansız uçağın yanı sıra iki Amerikan gemisini ve iki de İngiliz gemisini vurmuştu.(YDH)

 

ABD ve İngiltere Yemen’e Saldırdı
 
 Yemen Ensarullah Hareketi, ABD ve İngiltere'nin ülkenin batısındaki Hudeyde kentinde bir çiftliğe saldırı düzenlediğini açıkladı. 

SABA News’de yer alan haberde, "ABD ve İngiltere, Hudeyde'nin El-Kedn bölgesinde yer alan bir çiftliği hedef aldı." ifadeleri kullanıldı.

ABD ve İngiltere'den ise olaya ilişkin henüz bir açıklama yapılmadı.

Hitler'e benzetmesiyle gerilen ilişkiler sonrasında Brezilya, siyonist rejim büyükelçisini sınır dışı etti, siyonist rejimde büyükelçisini geri çekti.
Siyonist rejimin Gazze'de 7 Ekim'den bu yana yaptığı katliamlara yüksek tondan tepki dün Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva'dan geldi. Lula, katil Netanyahu'yu Hitlere benzetti. Katil Netanyahu ise Lula Da Silva'ya tehdit dolu bir dille karşılık verdi.

Gerilen Brezilya-siyonist rejim ilişkileri resmen koptu. Brezilya, siyonist rejim büyükelçisini ülkeden kovarken, kendi elçisini ise geri çağırdı.

Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, siyonist rejimin Gazze'yi işgalini "soykırım" ifadesiyle niteleyerek, Nazi lider Adolf Hitler'in yaptıklarına benzetti. Gazze Şeridi'nde olanların "savaş değil, soykırım" olduğunu söyleyen Lula da Silva, "Gazze Şeridi'nde Filistinlilerin başına gelenler tarihin hiçbir döneminde yaşanmadı. Aslında yaşandı, Hitler Yahudileri öldürmeye karar verdiğinde yaşandı." ifadelerini kullandı.

Katil Netanyahu, Lula'nın sözlerine "İsrail’i Nazilerin Yahudi Soykırımı ve Hitler ile karşılaştırmanın kırmızı çizgiyi aştığını" söyleyerek sert tepki verirken, siyonist rejim sözde Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, ise istenmeyen adam ilan etti. (Ajanslar)

 

İsrail, Netanyahu'yu Hitler'e benzeten Brezilya lideri Lula'yı 'istenmeyen kişi' ilan etti 
 
İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva'nın ülkede 'istenmeyen kişi' ilan edildiğini duyurdu.

The Guardian'ın haberine göre Katz, Dışişleri Bakanlığına çağrılan Brezilya Büyükelçisine nota vererek, "Bu (Lula'nın açıklamaları) ciddi bir anti-Semitik saldırıdır. Kendi adıma ve İsrail vatandaşları adına, Başkan Lula'ya söyleyin, sözünü geri alana kadar İsrail'de istenmeyen kişidir," dedi.

Lula, dün yaptığı açıklamada İsrail'i Gazze Şeridi'ndeki eylemleri nedeniyle Nazi Almanya'sına benzeterek, yıllardır abluka altındaki bölgede yaşananların savaş değil, soykırım olarak nitelendirilmesi gerektiğini vurgulamıştı.

Aynı gün Başbakan Binyamin Netanyahu da Brezilya Devlet Başkanı hakkında yorumda bulunarak İsrail'i Naziler ve Hitler ile kıyaslamanın kırmızı çizgiyi aşmak olduğunu savunmuştu.