
کارگر
Ensarullah, İngiliz Ticari Gemisini Hedef Aldı
Yemen Ensarullah Hareketi, Kızıldeniz'de işgal altındaki Filistin limanlarına giden İngiltere'ye ait bir ticari gemiyi hedef aldıklarını duyurdu.
Ensarullah, bu saldırının ABD ve İngiliz kuvvetlerinin Yemen'in kıyı kenti Hudeyde'ye düzenlediği hava saldırılarına yanıt olduğunu söyledi.
Ensarullah Hareketi Askeri Sözcüsü Yahya Seri, X sosyal medya hesabından konuya ilişkin açıklamada bulundu.
Filistin halkıyla dayanışma mesajı veren Seri, "ABD-İngiltere'nin Yemen'i hedef almasına cevaben" Kızıldeniz'de bir İngiliz ticari gemisini "uygun deniz füzeleriyle" hedef aldıklarını belirtti.
Hedef aldıkları geminin, işgal altındaki Filistin topraklarına gittiğini kaydeden Seri, Gazze'ye yönelik ablukanın kaldırılıp Siyonist İsrail saldırıları son bulana kadar Kızıldeniz ve Umman Denizi'nde İsrail gemilerine veya İsrail'e giden gemilere yönelik saldırıların devam edeceğini ifade etti.
Husi: ABD ve İngiltere Kendi Başlarını Belaya Soktular
Yemen Ensarullah Hareketi Lideri Abdulmelik El-Husi, bugün yaptığı açıklamada; Gazze'deki acı ve zulmün Amerika'nın, İsrail rejiminin ve destekçilerinin başına gelecek bir lanet olduğunu söyledi.
Husi: Tel Aviv'in son dönemde El Kassam taburları tarafından bombalanması çok önemli bir başarıdır dedi.
Londra ve Washington, Tel Aviv'i desteklemek amacıyla Yemen ordusunun Siyonist rejime bağlı gemilere yönelik operasyonuna tepki gösterdiğini söyleyen Ensarullah Lideri: İşgal altındaki topraklara giden tüm gemileri hedef almaya son derece hazırız. Amerika ve İngiltere yalnızca kendi başlarını belaya soktu ifadesini kullandı.
Yemen Ensarullah Hareketi Lideri şunu vurguladı: Amerika gücünü göstermek istedi ama İngiltere ile birlikte ağır bir yenilgiye uğradı ve gemilerini bile emniyete alamadılar.
El-Husi şuna dikkat çekti: Amerika'nın, Yemen ordusunun Kızıldeniz'de İsrail'e bağlı gemilere saldırmasını önlemek amacıyla arabuluculuk yapmak üzere Çin'den yardım istemesi, Amerika ve İngiltere'nin misyonlarında başarısız olduklarını gösteriyor.
DEAŞ’ın Santa Maria Kilisesi’nde düzenlediği saldırı
Saldırganlar CIA’nın tarlasından
Terör örgütü DEAŞ’ın Santa Maria Kilisesi’nde düzenlediği saldırının faillerinin Orta Asya uyruklu olması dikkat çekti. DEAŞ’ın Reina, Atatürk Havalimanı saldırılarında kullandığı teröristler de Orta Asya kökenliydi. Saldırı, ABD’nin Orta Asya’yı terör kaynağı olarak kullanmasını akıllara getirdi
İİçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, önceki gün Sarıyer’deki Santa Maria Kilisesi'nde suikastle öldürülen Tuncer Murat Cihan’ın 2 failinin DEAŞ’lı terörist olduğunu açıkladı. Bakan Yerlikaya, "Zanlıların her ikisinin de yabancı uyruklu olduğunu ifade etmek istiyorum. Biri Tacikistanlı, diğeri Rusyalı olan bu iki yabancı uyruklunun DEAŞ'lı olduklarını değerlendiriyoruz." diyerek katillerin yabancı uyruklu olduğunu duyurdu. Olayın ardından gözaltına alınanların sayısı 51’e yükselirken 28 şüphelinin Emniyet’teki işlemleri de sürüyor.
BAŞAKŞEHİR’DE BİR ADRESE GİTTİLER
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ve İstihbarat Şubesi ekiplerinin, yürüttüğü çalışmada görevlendirilen 150 kişilik ekip kamera görüntülerini izleyerek şüphelilerin kaçış güzergahını belirledi. Ekipler, yabancı plakalı bir otomobille olay yerine yakın bir noktaya kadar gelen ve kiliseye yaya olarak giren 2 zanlının, saldırının ardından aynı araçla kaçarak Başakşehir'de bir adrese gittiğini tespit etti. Bunun üzerine harekete geçen emniyet güçleri, saldırıyı gerçekleştiren ve onlarla bağlantılı olduğu değerlendirilen şüphelilerin yakalanmasına yönelik 30 adrese düzenledikleri eş zamanlı operasyonda, 51 kişiyi yakaladı. Gözaltına alınan 51 kişiden 23'ü olayla bağlantıları bulunmadığı gerekçesiyle idari işlemlerinin ardından sınır dışı edilmek üzere geri gönderme merkezine teslim edildi. Gözaltına alınan zanlıların dijital materyallerinin de incelendiği belirtildi.
ADRESİN YAKININDA KAR MASKELERİ BULUNDU
Operasyonda, silahlı saldırıyı gerçekleştiren Tacikistan uyruklu A.K. ile Rus uyruklu D.T'nin yakalandıkları adresin çevresinde yapılan aramalarda, olayda kullandıkları değerlendirilen kar maskeleri de bulundu. Saldırıda kullanılan silaha ise ulaşılamadığı belirtildi. Öte yandan, gözaltındaki şüpheliler A.K. ile D.T'nin terör örgütü DEAŞ'la bağlantılarının araştırıldığı bildirildi. Tuncer Cihan’ın cenazesi dün Sarıyer Cumhuriyet Mahallesi Cem Evi’nden kaldırılarak toprağa verildi.
DEAŞ’IN ORTA ASYA KÖKENLİ SALDIRGANLARI
Kilise saldırganlarının Tacikistan ve Rusya asıllı olmaları, DEAŞ’ın önceki yıllardaki saldırılarını akıllara getirdi. Yabancı uyruklu isimler üzerinden planlanan saldırılarda Orta Asya kökenli olanlar dikkat çekmişti. 1 Ocak 2017’de Ortaköy'deki Reina isimli gece kulübünde düzenlenen saldırıyı DEAŞ üstlenmiş, saldırganın Ebu Muhammed el Horasani kod isimli Özbekistan vatandaşı Abdulkadir Masharipov olduğu ortaya çıkmıştı. Saldırıda 39 kişi hayatını kaybederken 70 kişi de yaralanmıştı. DEAŞ’ın yabancı uyruklu isimlerle yaptığı saldırılardan biri de Atatürk Havaalimanı saldırısıydı. 28 Haziran 2016’daki saldırıda biri Özbek, diğeri Kırgız olan 3 saldırgan, İstanbul Atatürk Havaalanı'nda bombalı ve silahlı saldırı düzenledi. Saldırganlar hariç 45 kişi hayatını kaybetmiş, 230'dan fazla kişi yaralanmıştı. Yabancı saldırganların isimlerinin Rakhım Bulgarov ve Vadım Osmanov olduğu tespit edilmişti.
ANKARA GAR SALDIRISI
Terör örgütü DEAŞ’ın bir başka saldırısı da 10 Ekim 2015'te Ankara Garı'nda vatandaşları hedef almıştı. DEAŞ, biri Türk biri Suriye uyruklu teröristi, saldırı için Gaziantep'ten Ankara'ya göndermişti. İki canlı bombanın patlatıldığı saldırıda, 2'si çocuk 100 kişi yaşamını yitirmiş, 391 kişi yaralanmıştı.
DİĞER YABANCI UYRUKLU SALDIRGANLAR
6 Ekim 2023’te Ankara’da DEAŞ adına geçmiş yıllarda çatışma bölgelerinde faaliyet gösterdiği belirlenen 15 Iraklı şahıs yakalanmıştı. 3 Ocak 2023’te de İstanbul'da düzenlenen operasyonda Türkiye'de terör saldırısı hazırlığında olduğu tespit edilen yabancı uyruklu DEAŞ'lı terörist yakalanmıştı. DEAŞ’ın yabancı uyruklularla planladığı saldırılardan biri de Sultanahmet saldırısıydı. 12 Ocak 2016’daki saldırıda 10 kişi yaşamını yitirirken 15 kişi de yaralanmıştı. Bombacının 28 yaşındaki Suriye doğumlu Nebil Fadli olduğu belirtilmişti. Dikkat çeken başka bir unsur da terör örgütü FETÖ’nün en çok örgütlendiği yerlerden biri de Orta Asya ülkeleriydi.
CIA’NIN TERÖRİST TRAFİĞİYLE FAALİYET
Aydınlık yazarı Fikret Akfırat, 18 Ocak 2024’teki “İran, Türkiye’nin düşmanlarını vurdu” başlıklı yazısında, Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib’de yuvalanan terör gruplarına dikkat çekerek bunların CIA aracılığıyla faaliyet yürüttüğünü yazmıştı. Akfırat şunları vurgulamıştı:
“Suriye’nin kuzeybatısında Türkiye sınırında HTŞ’nin kontrolü altındaki İdlib bölgesinde yuvalanan bu grup, Suriye’den başlayıp özellikle Irak’ın kuzeyinden ve kimi zaman da Türkiye üzerinden Orta Asya’ya uzanan ve iki yönlü olarak CIA’nın örgütlediği terörist trafiğiyle faaliyetlerini sürdürüyor. Bu trafik, yasadışı olarak çeşitli yöntemlerle gerçekleştiriliyor. Özellikle Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’dan örgütlenen gruplar ile Çin’in Sinciang Uygur Özerk Bölgesi’nden kaçıp gelen unsurlar, bu ülkelerdeki devlet denetimi dışındaki alanlardaki kamplarda teorik ve pratik eğitimlerden geçiriliyor. Farklı yollarla Suriye’ye getirilen teröristler, buradaki saha eğitimlerinin ardından yeniden Orta Asya’ya ve diğer bölgelere çeşitli yöntemlerle götürülüyor. 2017 yılbaşında İstanbul’daki Reina baskınını yapan Abdülkadir Masharipov adlı terörist de aynı güzergahlardan geçirilerek getirilmiş, aynı yöntemlerle yetiştirilmişti.”
YAKINLARINDAN ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALAR
Hayatını kaybeden Cihan’ın ablası Özlem Cihan, Hürriyet’e konuşarak, kardeşinin yüzde 80 zihinsel engelli olduğunu, 5 yaşındaki bir çocuk aklına sahip olduğunu, Müslüman, emekli, bekâr olduğunu belirtti. Cihan’ın annesiyle kaldığını aktaran abla Cihan, kardeşinin 2 aydır bu kiliseye gittiğini, cemaatin de onu çok sevdiğini, kilisede vakit geçirip yemek yediğini kaydetmişti. Cihan’ın Gazete Duvar’a konuşan kuzeni Murat Cihan ise Tuncer Cihan’ın 20 yıldır Yeşilpınar’da yaşadığını, Sarıyer’e ilk defa gezmeye gittiğini, kiliseye daha önce de gittiği iddiasının doğru olmadığını söyledi.
‘DEAŞ’I OBAMA KURDU’
2016’daki ABD Başkanlığı seçim çalışmaları sırasında Cumhuriyetçi Parti'nin Adayı Donald Trump, dönemin Başkanı Barack Obama'yı "DEAŞ’ın kurucusu", Demokrat Parti'nin Adayı rakibi Hillary Clinton'ı da "DEAŞ’ın kurucu ortağı" diye tanımlamıştı. 10 Ağustos 2016’daki Florida mitinginde konuşan Trump, DEAŞ için "Başkan Obama'yı onurlandırıyorlar. Obama DEAŞ’ın kurucusu. Onlar DEAŞ’ın en değerli oyuncaları.” ifadelerini kullanmıştı.
MİT’İN UYARISI
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Aralık 2023’te Türkiye’ye yönelik yabancı saldırganlığıyla ilgili uyarıda bulunarak bunlara izin verilmeyeceğini bildirmişti. İsrail iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet’in Direktörü Ronen Bar’ın İsrail devlet televizyonu KAN'da yayımlanan bir kayıtta, "Katar, Türkiye ve Lübnan dahil olmak üzere dünyanın her yerinde Hamas liderlerini, yıllar sürse bile öldürmeye kararlı olduklarını" belirtmişti. Türk istihbarat kaynakları, İsrail'in, Türkiye dahil Filistin dışında yaşayan Hamas üyelerini hedef alacağına dair uluslararası basında yer alan haberlere ve İsrailli yetkililerin bu yöndeki açıklamalarına istinaden muhataplara gerekli uyarıların yapıldığını ve aksi yöndeki bir tutumun ciddi sonuçları olacağını aktarmıştı. Anadolu Ajansına konuşan yetkililer, muhtelif istihbarat servislerinin daha önce de Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yasa dışı faaliyetler gerçekleştirmeye çalıştığını anımsatarak, hiçbir servisin bu tür operasyonlarına müsaade edilmeyeceğini vurgulamıştı.
Ürdün'ün Suriye sınırındaki ABD üssüne saldırı: 3 Asker öldü, çok sayıda yaralı var
ABD Merkez Komutanlığı, (CENTCOM) Ürdün'ün Suriye sınırına yakın bir ABD askeri üssüne düzenlenen insansız hava aracı saldırısında 3 ABD askerinin öldüğünü ve 25 askerin yaralandığını açıkladı.
CNN, hava savunmasının drone'u neden engelleyemediğinin net olmadığını yazdı. ABD Başkanı Joe Biden, ABD kuvvetlerine yönelik saldırıyı İran destekli gruplara atfetmeye çalıştı ancak Washington'un hâlâ saldırı hakkında bilgi toplamakta olduğunu itiraf etti.
Son dakika haberine göre Başkan Joe Biden yaptığı açıklamada saldırıdan sorumlu olanlardan "hesap sorma" sözü verirken, kesin bilgiler gelmiş olmasa da "Suriye ve Irak'ta faaliyet gösteren İran destekli radikal militan gruplar tarafından gerçekleştirildiğini biliyoruz" dedi.
Şu ana kadar Irak ve Suriye'de ABD ve koalisyon güçlerine 158'den fazla saldırı düzenlendi. (Ajanslar)
ABD'li senatörlerden savaş çığırtkanlığı: Tahran'ı vurun!
ABD'li senatörler Suriye-Ürdün sınırında üç ABD askerini öldürmesinin ardından İran'a doğrudan saldırı çağrısında bulundu.
Texas'tan John Cornyn, X'te "Tahran'ı hedef alın" paylaşımını yaptı. Daha sonra Devrim Muhafızları Birliği'ne (IRGC) yönelik saldırıları kastettiğini ve bunun "savaşla değil caydırıcılıkla ilgili" olacağını açıkladı.
Güney Carolina'dan Lindsey Graham, Başkan Biden'ı, yine "caydırıcılık" amacıyla, "İran içindeki önemli hedefleri vurmaya" çağırdı.
Arkansas'tan Tom Cotton, "hem İran'da hem de Orta Doğu'da İran'ın terörist güçlerine karşı yıkıcı bir askeri misilleme" görmek istediğini söyledi.
Mississippi'den Roger Wicker ayrıca "İran hedeflerine ve liderlerine doğrudan saldırılması" çağrısında bulunurken, Iowa'dan Chuck Grassley "Başkan Biden sonunda İran'a karşı kararlı bir eyleme geçecek mi?" ifadelerini kullandı. (Ajanslar)
ABD Üslerini Hedef Alan Saldırıların Sebebi Ne?
Gazze savaşının başlaması ile birlikte ABD'nin bölgedeki askeri üslerine yönelik saldırılar arttı. ABD üslerine düzenlenen saldırıların sebebi nedir?
ABD'nin Ürdün-Suriye sınırındaki askeri üssüne düzenlenen İHA’lı saldırda 3 ABD askeri öldü, 34 asker de yaralandı. ABD Başkanı Joe Biden saldırının İran destekli gruplar tarafından yapıldığını öne sürdü.
İran'ın New York'taki BM Daimi Temsilciliği ise Ürdün’ün kuzeydoğusunda 3 ABD askerinin öldürüldüğü saldırıya ilişkin bir açıklama yayınladı. İran’ın ABD'nin askeri üssüne yönelik saldırıyla bir bağlantısı ya da bir ilgisinin olmadığı kaydedildiği açıklamada, bölgede ABD güçleri ve direniş grupları arasında çatışma olduğu, bunun misilleme saldırılarına neden olduğu kaydedildi.
Peki tüm bu gelişmelere baktığımızda bu saldırı ABD için nasıl bir mesaj içermektedir?
1. Amerikan mevzilerine yönelik saldırı Gazze savaşının sonucudur
Dört aydır devam eden Gazze savaşında ABD açık bir şekilde İsrail’i desteklemeye devam ediyor. Defalarca İsrail’e askeri yardımında bulunan ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Gazze’deki ateşkes ile ilgili aldığı tüm kararları veto etti. Amerika hükümeti sadece Gazze’ye insani yardımları ile ilgili alınan iki kararı kabul etti.
Çoğu zaman, Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere dünya çapındaki insanlar Filistin’e destek gösterileri düzenledi. Göstericiler ABD’nin İsrail'in Gazze soykırımına destek vermesine tepki gösterdi.
Öte yandan direniş grupları ABD’nin İsrail’i desteklemeye devam ettiği sürece bu ülkenin Batı Asya’daki üstlerine saldırı düzenleyeceği konusunda uyarılarda bulunmuştu.
2. ABD üstüne yönelik saldırı Batı Asya’daki güvensizlikten kaynaklanıyor
Batı Asya Amerikan politikaları nedeniyle istikrarsız bir bölge haline gelmiştir. Bölgedeki istikrarsızlık, 2011'den bu yana ABD'nin de aralarında bulunduğu bazı Batılı ülkelerin terör ve tekfirci gruplara verdiği destekten dolayı daha da artmış.
Son yıllarda bölgedeki aktörler diyalog ve diplomasi yoluyla gerilimi azaltmak için ciddi adımlar atıyordu, fakat Gazze savaşı bu süreç kesintiye uğrattı. Başta ABD olmak üzere büyük güçler Gazze savaşının azaltılması yönünde hiçbir girişimde bulunmazken İsrail saldırılarını Birleşmiş Milletler (BM) Antlaşmasının 51. maddesine göre, meşru müdafaa hakkı olduğunu iddia ederek rejimin yayında yer aldı.
İranlı yetkilileri, Siyonist rejimin cinayetlerine destek vermenin bölgede savaşın ve istikrarsızlığın yayılmasına yol açacağını ve bunun ABD’nin de zararına olacağını söylemişti.
Örneğin son haftalarda Yemen Ordusu ABD ve İngiltere gemilerini birkaç kez hedeg aldı. Güvenlik meselesi herhangi bir ülke politikasının ayrılmaz bir parçasıdır. Şöyle ki bir ülke, bölgede güvensizlik ortamı yaratıyorsa bu güvensizlik kendisini de etkileyebilir.
3. Bölgedeki istikrarsızlığın devam etmesi Amerika açısından daha büyük sonuçlar doğurabilir
Ürdün’deki saldırının sorumlularından, ABD'nin seçeceği zaman ve şekilde hesap sorulacağını öne süren Biden, bu savaşta mücadeleye devam edeceklerini söylemişti. ABD bu saldrıya karşılık vermezse itibarının zedeleneceğini düşünüyor.
ABD'nin misilleme olarak Irak ve Suriye'deki direniş mevzilerine bir saldırı düzenleme ihtimali yüksektir. Ancak ABD'nin bu tepkisi bile direniş gruplarının Batı Asya’daki faaliyetini dürdürmayacaktır.
Gazze savaşının başlamasıyla birlikte bölgedeki direniş hareketleri bölgedeki ABD askeri üslerini hedef almaya devam ediyor. Pentagon'a göre bu saldırılarda 70’e yakın ABD personeli yaralanmıştı ama dün geceki saldırıda 3 ABD’li asker öldürüldü.
İlk defa direniş gruplarının eyleminde ABD askeri öldürülmüştür. Bu olay ABD’nin Batı Asya bölgesinde krizi yönetime konusunda eski güce sahip olmadığını gösteriyor. Gazze'de ateşkesin sağlanması ve Amerika’nın Siyonist rejimi desteklemeyi bırakması takdirde ABD üslerine yönelik saldırılar da durabilir.
ABD İran ile çatışmaya girmek istemiyor
Siyonist İsrail'nin Batı Asya’daki en önemli politikalarından biri İran ve ABD’yi karşı karşıya getirmektir. Ancak ABD yönetimi her zaman İran'a yönelik doğrudan askeri eylemden kaçınmıştır. ABD makamlarının açıklamalarına baktığımızda bu ülkenin Irak topraklarından İran'a karşı askeri saldırı arayışında olmadığını gösteriyor.
ABD Başkanı Joe Biden bu saldırının İran destekli gruplar tarafından yapıldığını iddia ediyor. Öte yandan Pentagon, ABD'ye yönelik saldırıda İran'ın rolünün olmadığını da açıkladı. Gerçek şu ki, İran bölgedeki müttefiklerinin bağımsız bir politika izlemesi taraftarı. Hatta Aksa Tufanı Operasyonu bizzat Hamas tarafından yapılmıştır. Bu ABD’nin de teyit ettiği bir gelişmeydi. Direniş gruplarının bağımsız bir şekilde hareket ettiğini bilen ABD İran ile doğrudan çatışmaya girmeyi düşünmüyor./mehr
Kassam Tugaylarından Tel Aviv’e füze yağmuru
Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas'ın askeri kolu Kassam Tugayları, Siyonist rejimin Filistinli sivillere karşı işlediği suçlara yanıt olarak Tel Aviv'i füzeyle hedef aldığını duyurdu.
Al Jazeera muhabiri, saldırının Gazze Şeridi'nin güneyinden işgal altındaki topraklara doğru gerçekleştirildiğini bildirdi.
İşgal altındaki bölgelerin merkezindeki birçok önemli bölgede alarm verildi. Tel Aviv'de de şiddetli patlamalar duyuldu.
Siyonist rejimin Kanal 14'ü, Gazze'den Tel Aviv'e 15'e yakın roket atıldığını duyurdu.
Siyonist rejim televizyonunun Kanal 12'si de Siyonist rejimin hava savunma sistemleri tarafından en az 12 füzenin imha edildiğini iddia etti.
Filistin direnişinin Tel Aviv'e roket saldırısı, Siyonist ordunun Gazze Şeridi'ne yönelik barbarca saldırılarının 115'inci gününde gerçekleştiriliyor ve bu da Siyonist rejimin İsrail'in Filistinli Direniş askerlerinin roket saldırılarını önleyemediğini gösteriyor. (Al Jazeera)
Gerçekleştirilen bu son saldırının, Gazze'deki savaşın başlamasının ardından, Irak direnişinin İsrail rejiminin bölgedeki mevzilerine yönelik 20. saldırısı olduğu vurgulandı.
ABD'nin Başını Çektiği 6 Ülke Filistinlilere Yardımı Durdurdu
Birleşmiş Milletler'in (BM) Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Kurumu (UNRWA), İsrail'in Gazze'deki saldırılarının hedefi olmasının yanısıra Benyamin Netanyahu hükümetinin suçlamaları yüzünden finansmanını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.
Netanyahu hükümetinin UNRWA'nın bazı personelinin Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği saldırıya karıştığı iddiaları üzerine, kurum, söz konusu çalışanları işten çıkardığını söyledi. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Gazze'de insani yardım faaliyeti gösteren BM kurumu çalışanlarının 7 Ekim saldırısına karıştığı iddiasının soruşturulması talimatını verdi.
ABD Dışişleri Bakanlığı da "UNRWA'nın 12 personelinin 7 Ekim saldırılarına karıştığına dair iddialar olduğunu" söyleyerek "UNRWA'ya sağladığı ek finansmanı geçici olarak askıya aldığını" açıkladı.
ABD'nin ardından Kanada, Avustralya, İtalya, Finlandiya ve Britanya'dan benzer açıklamalar geldi. Bu ülkeler de UNRWA'ya verdikleri fonu askıya aldıklarını duyurdu.
İsrail hükümetinden bugün "savaştan sonra UNRWA'nın Gazze'de faaliyet göstermesini durdurmaya çalışacağız" açıklaması geldi. Dışişleri Bakanı Israel Katz, "UNRWA'nın savaş sonrasının bir parçası olmamasını sağlamayı hedeflediklerini, bunun için ABD, AB gibi kurumun büyük bağışçılarının desteğini almaya çalışacaklarını" belirtti.
Filistin Yönetimi'nin merkezindeki Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) Genel Sekreteri Hüseyin el-Şeyh, bazı ülkelerin UNRWA'ya verdiği desteği durdurma kararının büyük siyasi ve yardım riskleri içerdiği uyarısını yaptı. Filistinli yetkili, "UNRWA'ya verdikleri desteğin sona erdiğini açıklayan ülkeleri, bu kararlarından derhal geri dönmeye çağırıyoruz" dedi.
Filistinli mültecilere yardım eden UNRWA'nın fonlarını kesme hamlesi, BM'ye bağlı Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) İsrail'den Gazze'de soykırımı önleyecek tedbirler almasını istediği kararını açıklamasının ardından geldi.
İsrail'in hedefindeki UNRWA, Filistinli mültecileri "1 Haziran 1946 ile 15 Mayıs 1948 arasında ikamet yerleri Filistin olup 1948 (Arap-İsrail) Savaşı sonucunda hem evlerini hem de geçim kaynaklarını kaybeden kişiler" olarak tanımlıyor. Bu da milyonlarca Filistinliyi yurtlarına geri dönüş hakkı kapsamına sokuyor.
Hz. Zeyneb'in Vefatı
Hz. Zeynep (Arapça: حضرت زینب; Zaynab bint Ali), Hz. Muhammed'in (s.a.a) ilk kız torunudur. İmam Ali ve Hz. Fatıma’nın kızıdır. Hicret'in beşinci veya altıncı yılında Medine’de dünyaya gelmiştir. İsmini, Hz. Muhammed koymuş ve kucağına alıp öptükten sonra şöyle buyurmuştur: “Bütün ümmetime tavsiye ediyorum ki bu kızı koruyup saygı göstersinler, hakikaten bu kız Hatice Kübra (s.a) gibidir.”
Hz. Zeynep (s.a) küçüklüğünden itibaren Hz. İmam Hüseyin’e şiddetli ilgi duymaktaydı. Bu şaşırtıcı aşırı sevgiyi gören Hz. Zehra (s.a) bir gün konuyu babası Hz. Resulullah’a (s.a.a) açar ve Peygamber efendimiz şöyle buyurur: “Ey gözlerimin nuru! Bu kız, Hüseyin ile birlikte Kerbela’ya gidecek ve abisinin dert ve musibetlerine ortak olacaktır.“
Hz. Zeynep (s.a) sabır ve istikamet abidesidir. Kendisi İmam Hüseyin (a.s) ile birlikte Kerbela’da yer almıştır. Kerbela savaşı sonrasında Muharrem’in onunda (Aşura günü) bir grup Ehlibeyt ile birlikte esir düşerek Kufe’ye oradan da Şam’a götürülmüştür. Esareti boyunca öteki esirleri koruyup kollamasının yanı sıra insanları irşat edici aydınlatıcı hutbeler de okumuştur.
Hz. Zeynep (s.a), babası Hz. Ali ve annesi Hz. Fatıma’dan hadisler nakletmiştir. Buna ek olarak, babası Hz. Ali’nin (a.s) hilafeti döneminde Kufe kadınlarına çeşitli konularda özellikle Kur’an tefsiri dersleri vermiş olması, O’nun bilgisini ortaya koymaktadır..
Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) geceleri ibadetle geçirirdi. Yaşamı boyunca hiçbir zaman teheccüd (gece namazını) terk etmemiştir.
Örnek gösterilen bir kişiliğe sahip olan Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) şecaat, fesahat ve belagati ile Kerbela kıyamının kalıcı olmasına neden olmuştur. Tarihi kayıtlara göre hicretin altmış üçünde Şam’da hayatını kaybetmiş ve orada defnedilmiştir.
Hz. Zeyneb (s.a) Seyeddüşuheda hz. İmam Hüseyin’in –as- yanında islamı savunma adına büyük Kerbela faciasına sebep olan sapkın ve gerici akımlar ile her zaman mücadelede etti.
İmam Hüseyin’in –as- şehadeti ardından ehlibetin diğer fertleri ile birlikte esir alınan Hz. Zeyneb (s.a) mantıklı ve coşkulu hutbeleri ile Ümeyye Oğullarının kof ve alçak mahiyetini ifşa etti.
Hz. Zeynep (s.a) Kimdir?
İslam dünyasında insaniyet erdemler açısından birbirlerine bu kadar benzeyen başka bir ana kız dünyaya gelmemiştir. Dünya kadınlarının hanımefendisi Hz. Zehra (s.a) ve Kerbela kahramanı Hz. Zeynep tarih boyunca eşine rastlanmayan örnek bir ana-kızdır.Bu iki yüce kadının üstünlükleri iki yönlüdür.1-Soy bakımından
2-Takva bakımından
Soy bakımından
Soy açısından Hz. Zehra Hatem-ül Enbiya Hz. Muhammed'in (s.a.a) kızı idi. Hz. Zeynep ise vasilerin efendisi, Allah'ın yenilmeyen aslanı Hz. Ali'nin (a.s) kızıdır. Hz. Fatıma'nın annesi müminlerin annesi Peygamberin en sevili eşi Hz. Hatice'dir. Hz. Zeynep'in annesi ise çmmü Ebiha Hz. Zehra'dır. Hz. Zehra (s.a) Peygamberin terbiyesi altında büyümüştü. Hz. Zeynep ise Allah'ın velisi, Hz. Muhammed'in varisi ve nefsi olan Hz. Ali'nin terbiyesi altında büyümüştü. Hz. Zehra'nın Hasan ve Hüseyin adında iki oğlu vardı. İkisi de Allah yolunda şehit oldu. Hz. Zeynep'in de Avn ve Muhammed adında iki oğlu vardı ve her ikisi de Aşura günü canlarını Allah yolunda kurban etti.
Takva bakımından
İlim ve amel, iki kanat gibidir. Bu iki güç kimde daha fazla olursa onun fazileti, büyüklüğü de daha fazla olur. Elbette ilminde bazı dereceler vardır. İlimden maksat İlm'ul-Yakin ve Hakk'ul-Yakin derecelerini kapsayan yakin derecesidir. Hz. Zeynep, (s.a) annesi Hz. Zehra (s.a) gibi yakin'in en üstün derecesinde yer almaktadır.
Ameli güç ise, insanın fiillerinin ilimle olan mutabıktır. Yani ilmin amele dökülmesinde nefsanî olgunlukları ortaya çıkar. çrneğin ibadet ve ubudiyet alanında İlm'ul Yakin'in artması halinde kalbin Allah'a karşı olan tevazu ve huşusu da artacaktır. Hz. Zehra'nın (s.a) ibadeti konusunda bize ulaşan rivayetlerin aynısı Hz. Zeynep için de nakledilmektedir. "Reyahin-i şeria" adlı eserde şöyle nakledilmiştir:"Zeynep, ömrü boyunca gece namazını ve gece uyanıklığını hiçbir zaman terk etmedi.
Hatta on bir Muharrem gecesi tüm o üzüntü ve kedere, bedenindeki eleme, karşılaştığı musibetlere rağmen imam Seccad'ın rivayet etiğine göre o gece namazını kılmaktan geri durmamıştır."İmam Seccad şöyle buyuruyor:"Halam Zeynep, gece namazını oturarak kıldı."Diğer bir rivayetinde ise; "Halam Zeynep, Kerbela'dan şam'a gelinceye kadar bile nafileleri terk etmedi." diye buyuruyor.Yine bir başka rivayette İmam Hüseyin (a.s) kız kardeşi Zeynep'le vedalaşmaya geldiğinde şöyle buyurduğu kaydedilmiştir:"Ey kardeşim, beni gece namazında anmayı sakın unutma!"Sabır, ilmin bir parçasıdır. Sabrında dereceleri vardır. Sabrın yakin derecesi ne kadar çoksa sabır da o denli çoktur.
Hz. Zeynep'in hem ilmi hem de ameli çok yüce bir derecede idi. Hz. Zeynep'te var olan sabrın âlem de bir benzeri yoktur. Hz. Hüseyin'in mukaddes mekânını ziyaret esnasında "Senin taşıdığın sabırdan dolayı semadaki melekler bile hayretler içine girmektedirler." sözünü, Hz. Zeynep (s.a) içinde söylesek yeridir.Hz. Hüseyin'in (a.s) ilahi vazifesi Aşura günü sona erdi. Ya Hz. Zeynep'in görevi? O'nun görevi de Aşura günü sona erdi mi acaba? Onun Aşura'nın akşamı omuzlarında taşıdığı yükü bir düşünün. Gördüğü o sahneler, sıkıntılar, acı ve elemleri bir hayal edin.Aşura'dan bir sonraki gece nasıl bir hengâme ile karşı karşıya idi. Açlık, susuzluk, yağmalama, eziyet, işkence, ıssız bir çölde korkudan sağa sola kaçışan çocukları bir arada tutma çabası kısaca o esaret sahnesini bir tasavvur edin.Evet, Hz. Zeynep'i tüm bu olaylarla birlikte değerlendirin.
Allah, O'na nasıl bir ruhi kuvvet ve iman vermiştir ki ilmin yansıması olan amel, aynı çizgide tezahür etmiştir?Hz. Zeynep'in (s.a) sahip olduğu kalbi iman derecesinde bir benzeri olmadığı için o imanın gerekleri konusunda da benzeri yoktur. Hz. Zeynep'in manevi makamını anlayabilecek kim var?
Hz. Zeynep'te gerçek zühdü arayın
Eğer Hz. Zeynep'in sabrını bir kenara bırakacak olursak, onun başka üstünlüklerini göreceğiz. çrneğin Hz. Zeynep'in zühd'ü. Hz. Zeynep'in zühdü de ameli güce yöneliktir.Gerçek zühd, insanı Allah'tan haricinde her şeyden ve herkesten koparır. Kalbinin ilgisini sadece Allah'a yöneltir. Allah'ın sevmediği nefsani istek ve arzuları bir kenara iter. "Ben" ve "Benliği" ortadan kaldırır. İlahi olan bir şeyde dünyalık olan şeyleri aratmaz. Tabi burada zahidin dünyayı istememesi anlamında değildir. Dünyayı gerektiği kadarıyla talep etmektir. Zahitlik kalbi bir şeydir, bu ise Allah'tan başka her şeye karşı göz kapamak anlamındadır.Allah'tan başkasına gönül bağlamamak, ahreti dünyaya tercih etmek, Allah için nefsi arzu ve isteklerden vazgeçmektir. Zühdün en yüce makamı, Nübüvvet ve imamet makamına hastır. Yani peygamberlik ve imametin şartlarından biri de zahit olmaktır. Ondan sonraki derecesi Allah'ın veli kulları ve dostlarına yöneliktir. Hz. Zeynep'in manevi makamından bizler pek haberdar değiliz ama sahip olduğu zühd makamından nasıl bir şahsiyet olduğunu anlıyoruz.
Hz. Zeyneb'in Vefatı
Hz. Zeynep (Arapça: حضرت زینب; Zaynab bint Ali), Hz. Muhammed'in (s.a.a) ilk kız torunudur. İmam Ali ve Hz. Fatıma’nın kızıdır. Hicret'in beşinci veya altıncı yılında Medine’de dünyaya gelmiştir. İsmini, Hz. Muhammed koymuş ve kucağına alıp öptükten sonra şöyle buyurmuştur: “Bütün ümmetime tavsiye ediyorum ki bu kızı koruyup saygı göstersinler, hakikaten bu kız Hatice Kübra (s.a) gibidir.”
Hz. Zeynep (s.a) küçüklüğünden itibaren Hz. İmam Hüseyin’e şiddetli ilgi duymaktaydı. Bu şaşırtıcı aşırı sevgiyi gören Hz. Zehra (s.a) bir gün konuyu babası Hz. Resulullah’a (s.a.a) açar ve Peygamber efendimiz şöyle buyurur: “Ey gözlerimin nuru! Bu kız, Hüseyin ile birlikte Kerbela’ya gidecek ve abisinin dert ve musibetlerine ortak olacaktır.“
Hz. Zeynep (s.a) sabır ve istikamet abidesidir. Kendisi İmam Hüseyin (a.s) ile birlikte Kerbela’da yer almıştır. Kerbela savaşı sonrasında Muharrem’in onunda (Aşura günü) bir grup Ehlibeyt ile birlikte esir düşerek Kufe’ye oradan da Şam’a götürülmüştür. Esareti boyunca öteki esirleri koruyup kollamasının yanı sıra insanları irşat edici aydınlatıcı hutbeler de okumuştur.
Hz. Zeynep (s.a), babası Hz. Ali ve annesi Hz. Fatıma’dan hadisler nakletmiştir. Buna ek olarak, babası Hz. Ali’nin (a.s) hilafeti döneminde Kufe kadınlarına çeşitli konularda özellikle Kur’an tefsiri dersleri vermiş olması, O’nun bilgisini ortaya koymaktadır..
Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) geceleri ibadetle geçirirdi. Yaşamı boyunca hiçbir zaman teheccüd (gece namazını) terk etmemiştir.
Örnek gösterilen bir kişiliğe sahip olan Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) şecaat, fesahat ve belagati ile Kerbela kıyamının kalıcı olmasına neden olmuştur. Tarihi kayıtlara göre hicretin altmış üçünde Şam’da hayatını kaybetmiş ve orada defnedilmiştir.
Hz. Zeyneb (s.a) Seyeddüşuheda hz. İmam Hüseyin’in –as- yanında islamı savunma adına büyük Kerbela faciasına sebep olan sapkın ve gerici akımlar ile her zaman mücadelede etti.
İmam Hüseyin’in –as- şehadeti ardından ehlibetin diğer fertleri ile birlikte esir alınan Hz. Zeyneb (s.a) mantıklı ve coşkulu hutbeleri ile Ümeyye Oğullarının kof ve alçak mahiyetini ifşa etti.
Hz. Zeynep (s.a) Kimdir?
İslam dünyasında insaniyet erdemler açısından birbirlerine bu kadar benzeyen başka bir ana kız dünyaya gelmemiştir. Dünya kadınlarının hanımefendisi Hz. Zehra (s.a) ve Kerbela kahramanı Hz. Zeynep tarih boyunca eşine rastlanmayan örnek bir ana-kızdır.Bu iki yüce kadının üstünlükleri iki yönlüdür.1-Soy bakımından
2-Takva bakımından
Soy bakımından
Soy açısından Hz. Zehra Hatem-ül Enbiya Hz. Muhammed'in (s.a.a) kızı idi. Hz. Zeynep ise vasilerin efendisi, Allah'ın yenilmeyen aslanı Hz. Ali'nin (a.s) kızıdır. Hz. Fatıma'nın annesi müminlerin annesi Peygamberin en sevili eşi Hz. Hatice'dir. Hz. Zeynep'in annesi ise çmmü Ebiha Hz. Zehra'dır. Hz. Zehra (s.a) Peygamberin terbiyesi altında büyümüştü. Hz. Zeynep ise Allah'ın velisi, Hz. Muhammed'in varisi ve nefsi olan Hz. Ali'nin terbiyesi altında büyümüştü. Hz. Zehra'nın Hasan ve Hüseyin adında iki oğlu vardı. İkisi de Allah yolunda şehit oldu. Hz. Zeynep'in de Avn ve Muhammed adında iki oğlu vardı ve her ikisi de Aşura günü canlarını Allah yolunda kurban etti.
Takva bakımından
İlim ve amel, iki kanat gibidir. Bu iki güç kimde daha fazla olursa onun fazileti, büyüklüğü de daha fazla olur. Elbette ilminde bazı dereceler vardır. İlimden maksat İlm'ul-Yakin ve Hakk'ul-Yakin derecelerini kapsayan yakin derecesidir. Hz. Zeynep, (s.a) annesi Hz. Zehra (s.a) gibi yakin'in en üstün derecesinde yer almaktadır.
Ameli güç ise, insanın fiillerinin ilimle olan mutabıktır. Yani ilmin amele dökülmesinde nefsanî olgunlukları ortaya çıkar. çrneğin ibadet ve ubudiyet alanında İlm'ul Yakin'in artması halinde kalbin Allah'a karşı olan tevazu ve huşusu da artacaktır. Hz. Zehra'nın (s.a) ibadeti konusunda bize ulaşan rivayetlerin aynısı Hz. Zeynep için de nakledilmektedir. "Reyahin-i şeria" adlı eserde şöyle nakledilmiştir:"Zeynep, ömrü boyunca gece namazını ve gece uyanıklığını hiçbir zaman terk etmedi.
Hatta on bir Muharrem gecesi tüm o üzüntü ve kedere, bedenindeki eleme, karşılaştığı musibetlere rağmen imam Seccad'ın rivayet etiğine göre o gece namazını kılmaktan geri durmamıştır."İmam Seccad şöyle buyuruyor:"Halam Zeynep, gece namazını oturarak kıldı."Diğer bir rivayetinde ise; "Halam Zeynep, Kerbela'dan şam'a gelinceye kadar bile nafileleri terk etmedi." diye buyuruyor.Yine bir başka rivayette İmam Hüseyin (a.s) kız kardeşi Zeynep'le vedalaşmaya geldiğinde şöyle buyurduğu kaydedilmiştir:"Ey kardeşim, beni gece namazında anmayı sakın unutma!"Sabır, ilmin bir parçasıdır. Sabrında dereceleri vardır. Sabrın yakin derecesi ne kadar çoksa sabır da o denli çoktur.
Hz. Zeynep'in hem ilmi hem de ameli çok yüce bir derecede idi. Hz. Zeynep'te var olan sabrın âlem de bir benzeri yoktur. Hz. Hüseyin'in mukaddes mekânını ziyaret esnasında "Senin taşıdığın sabırdan dolayı semadaki melekler bile hayretler içine girmektedirler." sözünü, Hz. Zeynep (s.a) içinde söylesek yeridir.Hz. Hüseyin'in (a.s) ilahi vazifesi Aşura günü sona erdi. Ya Hz. Zeynep'in görevi? O'nun görevi de Aşura günü sona erdi mi acaba? Onun Aşura'nın akşamı omuzlarında taşıdığı yükü bir düşünün. Gördüğü o sahneler, sıkıntılar, acı ve elemleri bir hayal edin.Aşura'dan bir sonraki gece nasıl bir hengâme ile karşı karşıya idi. Açlık, susuzluk, yağmalama, eziyet, işkence, ıssız bir çölde korkudan sağa sola kaçışan çocukları bir arada tutma çabası kısaca o esaret sahnesini bir tasavvur edin.Evet, Hz. Zeynep'i tüm bu olaylarla birlikte değerlendirin.
Allah, O'na nasıl bir ruhi kuvvet ve iman vermiştir ki ilmin yansıması olan amel, aynı çizgide tezahür etmiştir?Hz. Zeynep'in (s.a) sahip olduğu kalbi iman derecesinde bir benzeri olmadığı için o imanın gerekleri konusunda da benzeri yoktur. Hz. Zeynep'in manevi makamını anlayabilecek kim var?
Hz. Zeynep'te gerçek zühdü arayın
Eğer Hz. Zeynep'in sabrını bir kenara bırakacak olursak, onun başka üstünlüklerini göreceğiz. çrneğin Hz. Zeynep'in zühd'ü. Hz. Zeynep'in zühdü de ameli güce yöneliktir.Gerçek zühd, insanı Allah'tan haricinde her şeyden ve herkesten koparır. Kalbinin ilgisini sadece Allah'a yöneltir. Allah'ın sevmediği nefsani istek ve arzuları bir kenara iter. "Ben" ve "Benliği" ortadan kaldırır. İlahi olan bir şeyde dünyalık olan şeyleri aratmaz. Tabi burada zahidin dünyayı istememesi anlamında değildir. Dünyayı gerektiği kadarıyla talep etmektir. Zahitlik kalbi bir şeydir, bu ise Allah'tan başka her şeye karşı göz kapamak anlamındadır.Allah'tan başkasına gönül bağlamamak, ahreti dünyaya tercih etmek, Allah için nefsi arzu ve isteklerden vazgeçmektir. Zühdün en yüce makamı, Nübüvvet ve imamet makamına hastır. Yani peygamberlik ve imametin şartlarından biri de zahit olmaktır. Ondan sonraki derecesi Allah'ın veli kulları ve dostlarına yöneliktir. Hz. Zeynep'in manevi makamından bizler pek haberdar değiliz ama sahip olduğu zühd makamından nasıl bir şahsiyet olduğunu anlıyoruz.
Hz. Ali'nin (a.s) Viladeti
Hz. Ali'nin (a.s) Viladeti
Kimlik bilgisi
Adı : Ali
Künyesi: Ebul Hasan ve Ebu Turab
Lakabı: Emir ul Muminin
Baba adı : Ebu Talib
Anne adı:Fatıma Bint Esed
Doğum yeri:Mekke (Kabe)
Doğum tarihi: Amul filden 30 yıl sonra yani bisetten 10 yıl önce
Peygambere (saa) olan yakınlığı: Amcasının oğlu, Damadı, Kardeşi,Vasisi, Halifesi
Şehadet yılı : Hicretin 40.yılı Ramazan ayının 19.günüŞehadet yeri :Kufe (cami mihrabında)
Şehadet sebebi :İbn Mülcemin secde esnasında zehirli kılıçla darbesi
Çocukluk dönemi
Hz Ali altı yaşına kadar Hz Peygamberin büyüdüğü evde yani babası Hz.Ebutalib"in himayesi altında büyüdü. Ama Mekke"de kuraklık çıkması nedeni ile Hz Ebutalib çocuklarının çokluğu nedeni ile onları büyütmeleri için yakın akrabalarına vermek zorunda kaldı ve Hz. Peygamber çocuklar arasında Hz Ali"yi seçti bu da O Hazretin Ali(as)"a olan sevgisini ve Hz Ali"nin Peygambere olan yakınlığını gösterir.
Hz Ali çocukluk dönemini şöyle nakleder: Çocuktum henüz, o beni bağrına basar, yatağına alırdı;. beni koklardı; lokmayı çiğner, ağzıma verir yedirirdi. Ben de her an, devenin yavrusu",nasıl anasının ardından giderse, onun ardından giderdim; O her gün bana huylarından birini öğretir ve ona uymamı buyururdu. Her yıl Hıra dağına çekilir, kulluğa koyulurdu. Onu ben görürdüm, başkası görmezdi. Ortalama 4 yıl sonra Allah Resulü"ne ilk ayet nazil oldu ve Hz Ali Ona ilk tabi olan kimse idi.O zamanın en zor şartlarında Peygamber"in yanında ve Onun emrinde idi.
Yine İnzar ayeti ismiyle meşhur olan- En yakın aşiretini uyar(1) ayet-i kerimesi nazil olarak Peygamber-i Ekrem yakın akrabalarını uyarmakla görevlendirildiğinde, Hz. Resul akrablarını toplayarak onlara: Sizlerden kim, benim bu görevimde bana yardım etmeye hazırdır ki, benim kardeşim, vasim ve aranızda halifem olsun? buyurduğunda, onların arasından yalnızca Hz. Ali (a.s) ayağa kalkarak imanını ibraz etmiş, buna müteakip Peygamber-i Ekrem de mübarek elini Hz. Ali"nin omuzuna koyarak: Bu benim kardeşim, vasim ve sizin aranızdaki halifemdir; onu dinleyin, ona itaat edin buyurarak o Hazret"in iman etmesini kabul etmiş ve İslam dininin ilk başından itibaren kendinden sonra Hz. Ali"nin geldiğini vurgulamıştır.
Böylece Ali (a.s) Müslümanlar arasında ilk iman getiren ve hayatı boyunca Allah"tan başkasına tapmayan ilk şahsiyet olmakla birlikte, Hz. Resulullah (s.a.a)"dan sonra İslam dininin ikinci şahsiyeti oluvermiştir. (2)
İnzar ayeti ve Kureyşin islama daveti
Muhammed bin Cerir-i Taberi, Hz. Ali (a.s)"ın şöyle buyurduğunu naklediyor Resulullah (s.a.a) beni çağırdı ve şöyle buyurdu: Ya Ali! Allah-u Teala, kendi yakınlarımı inzar etmemi (uyarıp korkutmamı) emretmiştir. Sen bizim için bir yemek yap. Sonra Abdulmuttalib oğullarını, onlarla konuşmam için bir araya topla da iletmekle görevli olduğum şeyi onlara ileteyim.Ben de Resulullah"ın emri üzere onları bir araya topladım, Resulullah (s.a.a) onlara hitaben şöyle buyurdular: Allah-u Teala, sizi O"na davet etmekle beni görevlendirmiştir. Sizlerden hanginiz, aranızda benim kardeşim, vasim ve halifem olmak istiyor? Orada bulunanların hepsi sustular. Onların hepsinden yaşta küçük olmama rağmen; Ya Resulellah, ben senin yardımcın olmak istiyorum dedim. Resulullah (s.a.a) elini benim boynuma koyarak şöyle buyurdu: Bu şahıs, benim sizin aranızdaki kardeşim, vasim ve halifemdir; sözünü dinleyin ve emirlerine uyun.
Hicret
Ali (a.s), Peygamber-i Ekrem"in hicretine kadar devamlı onunla birlikte olmuş, düşmanlarına karşı onu savunmuş, kafirlerin Allah Resulü"nü katletme kararı aldıkları hicret gecesi de Ali (a.s), canını feda etmek pahasına, Peygamber efendimizin yatağında yatmış ve Resul-ü Ekrem bu sayede gizlice evden ayrılarak emniyet içerisinde Medine"ye doğru yola koyulabilmiştir.(3) Hz. Resulullah"ın emniyete kavuşmasından sonra da o Hazret"in vasiyeti üzerine, Peygamber-i Ekrem"in nezdinde emanet olan halkın emanetlerini sahiplerine iade ederek annesini, Resul-ü Ekrem"in sevgili kızı Fatime-i Zehra"yı başka iki kadınla birlikte alıp Medine"ye doğru hareket etmiştir.(4) Resulullah (s.a.a)"in Medine"ye hicretinin peşice, Hz. Ali (a.s) da o şehre gitti. Hicretin ikinci yılında Hz. Fatimet"üz- Zehra ile evlendi. Bir yıl sonra da ilk çocuğu olan İmam Hasan (a.s) dünyaya geldi. Ali (a.s) Peygamber"in vefatında otuz üç yaşındaydı. Tüm dini faziletlere sahip olup, sahabe içerisinde her açıdan en seçkin mevkide olmasına ve Hz. Resulullah (s.a.a)"ın ümmete açıkça: Ben kimin mevlası (efendisi) isem Ali de onun mevlasıdır ve Ali benden sonra her mü"min erkeğin ve mü"me kadının velisidir(5) buyurmasına rağmen o Hazret"in genç olması ve Peygamber"in savaşlarında kafirlerden bir çoğunu öldürüp, onlardan düşman kazanması bahane edilerek hilafetten kenara itildi. Böylece o Hazret"in eli tüm genel olaylardan kesildiğinde evinin bir köşesine çekilerek özel kişileri eğitmeye başladı. Peygamber"in vefatından sonra 25 yıl üç halifenin hilafet zamanı geçti. Üçüncü halife Osman öldürüldüğünde halk Hz. Ali"ye (a.s) biat ederek onu hilafete seçti.
Hilafet
Hz. Ali (a.s) dört yıl dokuz ay süren hilafeti müddetinde Peygamber"in siretine uyup, hilafet"e inkılap ve kıyam ruhu verdi. Toplumda çeşitli ıslahlara baş vurdu. Elbette bu ıslahlar, bir kısım çıkar peşinde koşanların zararına olduğu için sahabeden bazıları, Ümm-ül Mü"minin Ayşe Talha Zübeyr ve Muaviye liderliğinde üçüncü halifenin kanını bahane ederek halifeye karşı çıkıp, çeşitli çirkin olaylara sebebiyet verdiler. O hazret bu fitneleri yatıştırmak için Basra yakınlarında Ayşe, Talha ve Zübeyr ile savaştı ve bu savaş, Cemel savaşı adında maruf oldu. Irak ve Şam sınırlarında Muaviye ile savaştı; bu savaş Sıffın savaşı adını aldı ve bir buçuk yıl devam etti. Nehrevan adıyla maruf olan muharebesinde de Hariciler ile savaştı.
Yemen: Siyonist rejim işlediği suçların hesabını verecek
İsrail rejiminin Şam’a yönelik dünkü saldırısına tepki gösteren Yemen Ulusal Kurtuluş Hükümeti bir açıklama yayınladı.
İsrail tarafından Şam’a düzenlenen saldırı sonrası İranlı beş askeri danışmanın öldürülmesine tepki gösteren Yemen Ulusal Kurtarma Hükümeti Dışişleri Bakanlığı, “bu terör eylemlerinin direniş ekseninin birliğini ve uyumunu güçlendireceğini” söyledi.
İsrail’in bu saldırıyı “korktuğu” için gerçekleştirdiğini söyleyen Sana Hükümeti şu açıklamalarda bulundu: “Bu saldırı, Siyonist rejimin, Gazze'deki Filistin halkına yönelik işlediği iğrenç suçlar ve toplu katliamlar nedeniyle içine düştüğü krizden çıkmak için yaptığı çaresiz saldırılardan biridir.”
Yemen Dışişleri Bakanlığı bu saldırıların "direniş ekseninin birliğini ve uyumunu güçlendireceğini ve Siyonist rejimin zorbalığına karşı koymak için bu eksenin gücünü artıracağını" bildirdi.
"Siyonist terör suçlarına cevabın yakın zamanda verileceğini" vurgulayan Sana, BM Güvenlik Konseyi'nden uluslararası barış ve güvenliğin korunması konusundaki sorumluluğunu yerine getirmesini istedi.
Yemen Dışişleri Bakanlığı “bölgedeki çatışmanın kapsamı genişlerse bunun sorumlusu Siyonist rejim ve destekçileri olacaktır.” dedi.
Sana Hükümeti son olarak, İran İslam Cumhuriyeti'ne taziyelerini sunarken, Suriye'nin egemenliğini savunmasını desteklediğini bildirdi.
İsrail rejimi dün, Suriye'nin başkenti Şam'ın batısında bulunan bir binaya hava saldırısı düzenlemiş ve bu saldırı sonucu İran Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı Kudüs Gücü mensubu beş askeri danışmanla birlikte Suriyeli askeri yetkililerden de hayatını kaybedenler olmuştu.