
کارگر
ABD Eski Başkan Yardımcısı Çocukları Katleden Mermileri İmzaladı
Eski ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, kuzeydeki Siyonist İsrail askerlerini ziyaret ederek, sınırdaki “top mermilerine” imza attı. İsrail basınındaki haberlere göre, Tel Aviv’e gelen Pence, ülkenin kuzey sınırında bulunan bir grup Siyonist rejimaskerini ziyaret etti.
Eski ABD Başkanı Mike Pence, kuzeydeki terörist Siyonist rejim askerlerini ziyaret ederek, sınırdaki "top mermilerine" imza attı.
Tel Aviv'e gelen eden Pence, ülkenin kuzey sınırında bulunan bir grup işgalci İsrail askerini ziyaret etti. Siyonist İsrail'in Lübnan sınırındaki askerleri ziyaret eden Pence'in, burada top mermilerine de imza attığı aktarıldı. İsrailli teröristlerle samimi bir şekilde sohbet eden Pence, "Yaptıklarınızı takdir ediyoruz. ABD hükümeti adına artık konuşmuyorum. Ancak Amerikan halkı adına, 'biz sizlerin yanındayız ve olmaya devam edeceğimizi' söylüyorum" ifadelerini kullandı.
X sosyal medya platformundaki hesabında da ziyarete ilişkin kareler paylaşan Pence, gördüğü askerlerin birçoğunun aynı zamanda ABD vatandaşı olduklarına da dikkati çekti.
Hz. Fatıma'yı (s.a) Ne Kadar Tanıyoruz?
Bazen bu yüce şahsiyetlerin tarih sayfasında bazı hadiselerdeki yıldız gibi parlayan tavırları, hayatlarının diğer alanlarındaki davranışlarından bizleri habersiz bırakıyor.
Hz. Fatıma denince Ehli Sünnet’in zihninde un öğütmekten elleri nasır tutan, ev işlerinden başını kaldıramayan bir Fatıma; Şia’nın zihninde yanan kapının ardında eteği tutuşan ve daima hüzünlü bir Fatıma tasavvuru oluşuyor. Belki de bir kısmı doğru ancak eksik olan bu tasavvurların ötesinde Hz. Fatıma’nın şahsiyetini Müslümanlar olarak ne kadar tanıyoruz?
Öncelikle Hz. Fatıma’nın şehadet günlerinin (eyyami Fatime) arifesinde Hz. Fatıma’nın şahsiyetinin yüceliğine değinelim. Elbette bunu, aciz benliğim de aciz kalemim de hakkıyla yazamaz. Ancak elimden geldiği ölçüde bu konuya kısaca yazımda değinmeyi bir vazife bildim.
Hz. Peygamberin (s) Hz. Fatıma odaya girdiğinde ayağa kalktığını biliyoruz, uzak bir yere giderken en son biricik sevgili kızını ve döndükten sonra da en önce yine biricik sevgili kızını ziyaret ettiğini de biliyoruz. Hz. Fatıma’nın makamının yüceliğini idrak edebilmek için alemlere rahmet olan efendimizin, kızına karşı hal ve davranışlarını mercek altına alabiliriz. Yalnız burada Hz. Peygamberin, yalnızca kadınlara değer verdiği için böyle davrandığı zannına kapılmak ya da salt baba sevgisinin sebep olduğu refleksler olarak okumak doğru olmaz. Zira, bu Hz. Fatıma’nın şahsiyetini eksik incelemek olur. Belki de bu noktada İranlı sosyolog Dr. Ali Şeriati’nin şu sözlerini zikretmek gerekir:
“Dedim ki, Fatıma yüce Hatice'nin kızıdır.
Ama baktım ki bu Fatıma değil.
Ardından Fatıma Muhammed'in kızıdır, dedim.
Fakat bu da Fatıma değildi.
Fatıma Ali'nin eşidir, diyecek oldum.
Ancak gördüm ki, Fatıma bu da değil.
Fatıma Hüseyin'in annesidir, diyeyim dedim.
Ama yine gördüm ki bu da Fatıma değil.
Bir an için Fatıma Zeynep'in annesidir, dedim içimden.
Oysa gördüm ki Fatıma bu da değil.
En sonunda şu neticeye vardım:
Evet, bunların hepsi doğrudur, fakat Fatıma bunların hiç birisi değildir. Fatıma Fatıma'dır…”
İslam aleminde Hz. Fatıma’nın şahsiyetinin yüceliği konusunda farklılıklar olsa dahi ciddi bir ihtilafın söz konusu olduğunu sanırım söyleyemeyiz. Ülkemizde de en çok kullanılan kız isimlerine baktığımız zaman ilk sırada Peygamberimizin kızının ismini iftihar ile görmekteyiz.
Ancak bazen bu tür şahsiyetlerin tarih sayfasında bazı hadiselerdeki yıldız gibi parlayan tavırları, hayatlarının diğer alanlarındaki davranışlarından bizleri habersiz bırakıyor. Örneğin, Hz. Hüseyin’in Kerbela katliamında altmış yaşına merdiven dayadığını biliyoruz, oysa o zamana kadarki Hz. Hüseyin’e dair pek bir malumatımız yok. Hz. Hüseyin o zamana kadar nasıl yaşadı? Normal hayatında ailesiyle nasıldı? Altmış yaşına kadar bizlere örnek ve ibret olacak hangi özellikleri vardı? Onu o yüce mertebeye yani Aşura’da tertemiz kanıyla şehit olmaya getiren özellikleri neydi? Bu konuyu değerli bir üstada arz ettiğimde kendisi kısaca “Doğru, “Aşura’daki Hz. Hüseyin” konusunda elimizde daha çok malumat var, zira Hz. Hüseyin’in tabiri caizse kendi şahsiyetini ortaya koyan en zirve olay Aşura’da vuku bulmuştur. İmam Hüseyin’in iman, cesaret, feraset, merhamet, akıl, aşk gibi özelliklerinin en belirgin halini bizler Kerbela sahnesinde gördük. Yalnızca bu olay bile onun şahsiyetini anlamamıza yetebilir.” dedi. Değerli üstada katılmakla beraber, bazen sosyal hayatta bu tür olayların yeterli gelemediği kanısına varıyorum. Belki de bizim olayları bugüne tatbik edemememizden kaynaklanıyordur. Hz. Hüseyin zulme karşı durdu, bu bizim aldığımız ibretlerden biri. Peki, günümüzdeki “zulümler” nelerdir? Nerede konumlanmalıyız? Yezit kim, Amr bin As kim, Muaviye kim? Zeynep kim, Ammar kim, Malik Eşter kim? Zalim ve mazlum kim?
Gelelim Müslüman kadınların en güzel ve değerli idolü Hz. Fatıma konusuna; Hz. Fatıma’nın iyi bir evlat, eş, anne, komşu, akraba vs. olduğunu biliyoruz. Peki somut olaylarla bunların örneklendirilmesi bizler için, özellikle doğru yönü gösteren pusulanın belirsizleştiği günümüz dünyasında kılavuz olmayacak mıdır?
Hz. Ali bir gün mescidden döndüğünde Hz. Fatıma’nın biricik eşine “Bugün yemeğimizi alalım yanımıza, falan yerdeki ağacın gölgesinde oturup yiyelim mi?” dediğini bilen Müslüman kadın için bu olay örnek olmayacak mı?
Hz. Fatıma’nın mescide babasıyla giden Hz. Hasan eve döndüğünde “Hadi bakalım sana minderlerden minber yaptım, deden Resulullah mescidde ne sohbet ettiyse sen de çık buraya aynısını bana anlat” dediğini bilen Müslüman kadına bu olay, çocuğuna nasıl davranması gerektiği noktasında bazı ipuçları vermez mi?
Hz. Ali’nin eve geldiğinde hüznünü unuttuğunu söylemesi boşuna değildir kuşkusuz. Hz. Fatıma’yı alnını secdeden kaldırmayan, sürekli hüzünlü ve zahmetkeş, dünyadan kopuk ve sosyal hayattan izole, aile bütçesi noktasında kayıtsız bir kadın olarak gördüğümüz takdirde o yüce şahsiyetle aramıza dağlar girecek ve günümüz dünyasında Hz. Fatıma’yı örnek almanın imkansız olduğu yanılgısı oluşacaktır. Bu noktada o değerli şahsiyetin ve şahsiyetini layıkıyla anlatamadığımız için mahcubiyet duyduğumuz o numune kadının şehadet günleri vesilesiyle, bir şekilde gerek camiler vesilesiyle gerekse Televizyon kanalları vesilesiyle sesini büyük kitlelere ulaştırabilenlerden bu tür somut olaylarla, yaşantımızda Peygamberimizin kızını örnek alabileceğimiz şekilde Hz. Fatıma’yı anlatmalarını rica ediyoruz.
21. yüzyılda genç kızlarımızın idol ve hedef belirmede zorluk yaşadığı hatta daha da üzücüsü birçoğunun idol ya da hedef bulma gayesinde bile olmadığı bu zamanda bu rica, ricadan öte bir yalvarış kabul edilsin.
Selma Mostafapoor
iqna
Blinken'dan Erdoğan ve Fidan'a: İran ve ortaklarına baskı yapın!
Amerikan medyası, rejimin Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’ın Türk yetkililerle yaptığı görüşmelerde Gazze savaşı ile İsveç’in NATO üyeliği konularının ele alındığını bildirdi.
Associeted Press haber ajansı, Amerikan Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’in Türkiye ziyaretiyle ilgili haberinde görüşmelerin gündemiyle ilgili olarak şunları ifade etti:
“Blinken İstanbul'da Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Türkiye ve diğerlerinin, özellikle İran ve vekilleri üzerinde nüfuz oluşturmak, gerilimi azaltmak, Gazze'ye insani yardım dağıtımını hızlandırmak ve savaş sonrası Gazze'nin yeniden inşası ve yönetimi için planlama başlatmak için neler yapabileceği konusunda görüşmelerde bulundu.”
Haberde Amerikan Dışişleri Bakanlığının Blinken'in Erdoğan'la görüşmesini özetleyen bir açıklama yayımladığı belirtildi.
Habere göre Amerikan Dışişleri Bakanlığı açıklamasında Blinken’in Türkiye’deki temaslarında çatışmanın yayılmasını önlemek, İsrail'in güvenliğini garanti altına almak ve bir Filistin devletinin kurulmasını ilerletmek için kapsamlı ve kalıcı barış çabalarının gerekliliği vurgulandı.
Blinken ayrıca ABD'nin, Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliğini onaylamasına verdiği önemi de vurguladı.
Habere göre bir Türk yetkili, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Blinken'e İsrail rejiminin Gazze'de artan saldırganlığının bölge için bir tehdit olduğunu ve derhal ateşkes ilan edilip kesintisiz insani yardım sağlanması çağrısında bulunduğunu söyledi.
Konuların hassasiyeti nedeniyle isminin açıklanmaması kaydıyla konuşan yetkiliye göre Hakan Fidan, iki devletli çözüm müzakerelerinin "mümkün olan en kısa sürede" başlaması gerektiğini söyledi.
Fidan, Türkiye'nin F-16 savaş uçağı filosunun modernizasyonu talebinin sonucunu beklediğini de belirterek, İsveç'in NATO üyeliğinin onaylanmasının TBMM'nin elinde olduğunu vurguladı. (YDH)
Perinçek: Komutan Süleymani, Siyonizmle mücadelede tüm dünya halklarının şehididir
İRNA- Türkiye Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Komutan Kasım Süleymani'yi emperyalizme ve Siyonizm'e karşı mücadelede tüm İslam dünyasının ve tüm dünya haklarının şehidi olarak nitelendirdi.
Doğu Perinçek, Kasım Süleymani'nin şehadetinin dördündü yıl münasebetiyle Sosyal Hak ve Hürriyetler Sorumlusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sakine Sadat Pad'a gönderdiği mesajda, Komutan Kasım Süleymani ve yol arkadaşı Ebu Mehdi El Mühendis, emperyalizme ve Siyonizm'e karşı mücadelede sadece İran ve Irak halklarının değil tüm İslam dünyasının ve tüm insanlığın şehitleri olduğunu belirtti.
Perinçek, mesajının bir kısmında " Bu topraklarda emperyalizme, Siyonizm'e, bölücü ve İslami tekfirci terör örgütlerine karşı mücadele etmekten çekinmeyen nice kahramanlarımızın olması gurur vericidir." ifadelerine yer verdi.
Ayrıca Genel Başkan "Kasım Süleymani'yi şehit ederek Suriye'yi, Irak'ı, Yemen'i, Lübnan'ı, Türkiye'yi, İran'ı, Filistin'i ele geçirebileceklerini düşündüler ama bu isteklerini başaramadılar" dedi.
Perinçek mesajının devamında "Bu savaşta Suriye, Irak, İran, Libya, Filistin, Azerbaycan ve Rusya'nın cephedeki kardeşlerimizdir. Kasım Süleymani'nin bize bıraktığı miras, ABD emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi küfrederek, itidal çağrısı yaparak mağlup edilmez, ancak silahlı kararlılıkla bölgemize saldırılarını önleyebiliriz. Gazze ve Batı Şeria'daki katliamı ancak kuvvete başvurarak durdurabiliriz. Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti kurma mücadelesinde başarılı olacak karargahın inceliği ve mücadele yöntemi, Kasım Süleymani'nin hayatını adadığı mücadeledir. Bu mücadele emperyalist Siyonist saldırganlığı bölgemizden söküp atacak mücadeledir. Bu gün Kasım Süleymani'yi desteklemek Filistinli olmaktır. Filistinli olmak kahraman olmaktır, Hepimiz Filistinliyiz, hepimiz Kasım Süleymani'yiz." ifadelerine yer verdi.
Meron Üssü'ne saldırının ardından: Bu sadece fragmandı
Hizbullah, Filistin direniş liderlerinden Salih Aruri ve beraberindeki 6 kişinin suikaste kurban gitmesinin ardından İsrail'e ilk ciddi askeri tepkiyi cumartesi günü vermişti. Saldırı İsrail'de 'ilerde olabileceklerin fragmanı' olarak nitelendi
Lübnanlı grup, cumartesi sabahı yerel saatle 7.50'den itibaren İsrail'in kuzeyinde yer alan Meron askeri üssünü ve civarını 62 roketle hedef aldığını açıklamıştı. Meron'un ülkenin kuzeyindeki hava trafiğini yöneten ve izleyen tek merkez olduğu bildiriliyor. Hizbullah saldırının ardından yayınladığı yazılı bildiride, “işgalcilerin bombalanan tesise eşdeğer bir alternatifi yok.” ifadelerini kullandı.
Lübnanlı direniş grubu ayrıca yine İsrail'in kuzeyinde yer alan “Metulla bölgesini ve Hounin Kışlası civarında işgal askerlerinin toplandığı bir yeri sırasıyla saat 9.40 ve 9.55'te uygun silahlarla hedef aldığını” da duyurdu.
'ZARAR GİZLENİYOR'
Saldırıların ardından İsrail basını pazar günü Hasan Nasrallah'ın savaşın başından bu yana “kuzey bölgesindeki İsrail sistemlerini kör etme” amacını güttüğünü vurguladı. İsrail'de yayın yapan Kanal 14'e konuşan askeri analist Noam Amir, özellikle Meron Hava Kuvvetleri Üssü'nün hedef alınmasının ardından “İsrail güçlerinde ciddi bir tedirginlik yaşandığını” belirtti. Uzman ayrıca Meron'a yapılan saldırıdan sonra “üssün istihbarat sisteminin uğradığı zararın boyutu kasıtlı olarak gizleniyor” ifadelerini kullandı.
İsrail basınına göre Tel Aviv'in endişesi Hizbullah'ın stratejik öneme sahip yerler hakkında detaylı bilgiye sahip olmasından kaynaklanıyor. İsrailli Walla haber sitesi, Hizbullah'ın Aruri suikastına verdiği ilk tepkiyi, partinin “çok boyutlu tehditlerinin genişlemesi halinde neler olabileceğinin sadece bir fragmanı” olarak nitelendirdi.
ÜSSÜN SORUMLUK ALANI
Lübnan'ın güney sınırına sadece 8 kilometre mesafede bulunan Meron Üssü, Jarmaq Dağı'nın zirvesinde yer alıyor ve İsrail'deki en yüksek zirve olma özelliğine sahip. Kaynaklara göre Meron'un başlıca işlevi hava gözetleme. Askeri merkezin Suriye ile Lübnan'ın yanı sıra Doğu Akdeniz havzasının kuzey kesimine yönelik tüm hava operasyonlarını yönetmek ve kontrol etmekten sorumlu olduğu belirtiliyor.
Rusya’ya ayrı İsrail’e ayrı
UEFA ve FIFA, Ukrayna krizinin ilk günlerinde sivil ölümleri gerekçe göstererek Rusya’yı tüm turnuvalardan men etmişti. Aynı günlerde Euroleague ve Eurocup'ta mücadele eden Rus takımları da organizasyonlardan resmen ihraç edilmişti. Euroleague yönetimi, THY Avrupa Ligi ve ULEB Avrupa Kupası'nda mücadele eden 4 Rus kulübü CSKA Moskova, UNICS Kazan, Zenit St. Petersburg ve Lokomotiv Kuban'ı uluslararası sporun dışına itmişti.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında önlemlerin sayısı 23 bine yaklaştı. Euroleague yönetimi, ULEB, UEFA ve FIFA İsrail’e karşı ise sessizliğini sürdürüyor.
UEFA, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, askeri operasyona başladıklarını duyurmasından sadece 5 saat sonra açıklama yapmıştı. Aynı saatlerde toplanan FIFA yönetimi ise Ukrayna’ya askeri müdahalede bulunan Rusya’da uluslararası futbol maçlarının oynanmayacağını, karşılaşmalarda Rusya bayrağı ve marşının kullanılmayacağını açıklamıştı. Rus takımları, o günden bu yana uluslararası alanda müsabakalara katılamıyor.
İsrail’in, 500 kişinin hayatını kaybettiği 17 Ekim’deki El-Ehli Baptist Hastanesi’ni bombalaması dünyanın dört bir yanında protesto edilirken, savaş suçu niteliğindeki bu saldırıda bile UEFA ve FIFA kınama mesajı dahi yayımlamadı. Aynı kurumlar, bu saldırıdan sadece bir gün önce 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası Elemeleri’nde Belçika ile İsveç arasında oynanan karşılaşma sırasında Brüksel’de yapılan silahlı saldırıda ölen 2 kişi için derhal kınama mesajı yayımlarken, o hafta oynanan maçlarda saygı duruşunda bulunma kararı aldı.
UEFA ve FIFA, önce İsrail’in milli takım ve kulüp takımlarının oynaması gereken tüm uluslararası maçları erteledi. Daha sonra İsrail’in talebi doğrultusunda, ülkede oynanması gereken müsabakalar, yine İsrail’in belirlediği başka ülkelere alındı. Buna göre milli takım için Macaristan, kulüp takımlarından Maccabi Tel Aviv için Sırbistan ve Maccabi Haifa için Kıbrıs Rum Kesimi tayin edildi. Bu karar alınırken diğer takımların fikstürü ve yerel lig maçları dikkate alınmadı.
ATAŞEHİR YERİNE LİTVANYA
İki yıl önce Ukrayna krizindeki sivil ölümleri gerekçesiyle Rusya’yı 4 günde futboldan güreşe, atletizmden basketbola olimpiyatlar dahil tüm turnuvalardan men eden dünya sporunu yönetenler haftalardır Gazze’ye yönelik saldırılarda bulunan İsrail için herhangi bir yaptırıma başvurmadı. Hatta İsrail takımlarına avantaj sağlayacak uygulamalar getirdi.
Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı, Euroleague mücadelesinde İsrail takımı Maccabi ile Ataşehir yerine 2 bin 700 km uzakta Litvanya'nın Panevezys şehrinde oynamak zorunda kaldı. Sözde, bu Fenerbahçe için “iç saha” maçıydı.
Maccabi Tel Aviv takımı ilk yarıdaki müsabakalarını İsrail’deki güvenlik koşulları nedeniyle Belgrad’da oynadı. Salı günü Ataşehir’de bir başka Euroleague maçı oynamış olan Fenerbahçe, aradan 48 saat geçmeden Avrupa’nın kuzeyinde yer alan Panevezys’de sahaya çıkmak zorunda bırakıldı. Fenerbahçe’nin maçı 35 sayı farkla 109-74 kazanması gecenin güzelliği oldu.
İnsan hakları, olimpik ruh, fair play ve barış gibi süslü kelimeler içeren cümlelerle Rus takımlarının uluslararası müsabakalara katılımını anında durduran kuruluşlar İsrail takımlarını korumaya devam ediyor. İşin kötüsü uluslararası kamuoyu bu çifte standardı çoktan kanıksadı.
Kamil Erdoğdu
o uçaklar askeri malzeme dolu
Aydınlık’ın ortaya çıkardığı İncirlik Üssü’nden Güney Kıbrıs’taki Agratur Üssü üzerinden İsrail’e silah taşınması konusuyla ilgili yeni bir bilgi ortaya çıktı. Sızdırılan Wikileaks belgeleri ise Erdoğan'ın ilk yıllarında Amerikalılara İncirlik'e dair verdiği tavizlere ışık tutuyor.
İngiltere merkezli Declassified sitesi, İncirlik Üssü’nden Agratur’a giden uçağın, bir gün önce İtalya’daki ABD’nin Avrupa’daki silah ve malzeme stoğunun bulunduğu Aviona Üssü’nden İncirlik’e geldiğini ortaya koydu. Bu bilgiye göre, İncirlik’ten kalkıp Agratur’a uçan ABD Hava Kuvvetleri’ne ait C 130J Hercules uçağı, bir gün önce İtalya’daki ABD’nin savaş stoklarının bulunduğu Aviano Üssü’nden İncirlik’e geldi. ABD’ye ait C-130J Hercules askeri nakliye uçağı 5 Kasım 2023’te, İncirlik Üssü’nden İngiltere’nin Güney Kıbrıs’taki hava üssü Agratur’a inmişti.
İtalya’daki Aviano Hava Üssü, “savaşa hazır stok bulunduran, ekipman bakımı yapan ve destekleyen” ABD 31. Mühimmat Filosuna ev sahipliği yapıyor. Üste konuşlanan birimin F-16’ların “mühimmat ve silahlanma gereksinimlerini destekleyen” 250’den fazla aktif görev çalışanına sahip olduğu ve 790 milyon dolar değerinde dört ayrı stok bulundurduğu belirtiliyor.
HÜKÜMET YETKİLİLERİ ÜSTÜNÜ ÖRTMEYE ÇALIŞTI
Aydınlık yazarı Fikret Akfırat’ın yazısını Aydınlık 19 Kasım 2023’te manşet yapmıştı. Yazıda şu bilgilere yer verilmişti:
“ABD, Türkiye’deki İncirlik Üssü’nden İsrail’e silah taşıdı. Bu bilgi, İngiltere merkezli Declassified UK haber sitesinde yer aldı. Haberde, ABD’nin İsrail’e silah, savaş aracı, askeri teçhizat ve mühimmat trafiğinin ayrıtıları yer alıyor. Sitenin haberine göre, ABD’nin İsrail’e silah ulaştırmasında Güney Kıbrıs’taki İngiliz Agratur üssü uluslararası bir merkez haline getirildi. ABD ve İngiltere uçakları Almanya, Türkiye ve İspanya’daki üslerinden Agratur’a, oradan da İsrail’e nakliye uçuşları yapıyor. 5 Kasım’da ABD Hava Kuvvetleri’ne ait C-130J Hercules askeri nakliye uçağı İncirlik’ten Agratur Üssü’ne uçtu. Resmi uçuş bilgilerinin görüntülenebildiği radarbox adlı internet sitesinde, söz konusu uçuşun ayrıntıları da yer alıyor. Buna göre İncirlik Hava Üssü’nden saat 11.51’de kalkan C 130 J Hercules uçağı, İngiliz Hava Kuvvetleri’ne ait Agratur Hava Üssü’ne 12.37’de ulaştı. C-130J Hercules nakliye uçağı, 128 muharip asker ve 19 bin 600 kg kargo taşıyabiliyor.
“İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesinin haberine göre, 7 Ekim-24 Ekim arasında 40’tan fazla ABD nakliye uçağı, 20 İngiliz nakliye uçağı ve yedi ağır nakliye helikopteri Agratur’a teçhizat, silah ve kuvvet taşıdı (Haaretz, 31 Ekim 2023). Haaretz’in bir hafta önceki haberine göre uçaklara Avrupa’daki ABD ve NATO’ya ait stratejik depolardan kargo yüklendi. Gazete, ABD uçuşlarının yaklaşık yarısının “askeri yardım teslimatı” olduğunu yazıyor. İsrail’in güneyinde Negev çölünün yakınında bulunan Nevatim Hava Üssü’ne inen ABD uçakları, İsrail ordusuna silah teslim etti. Ayrıca Tel Aviv’deki Ben Gurion havaalanına inen ABD uçakları, silah ve mühimmatın yanı sıra zırhlı araçlar da taşıdı (Haaretz, 24 Ekim 2023).”
İsrail’in Gazze’yi bombalamaya başlamasından önceki iki ay içinde İncirlik’ten Agratur’a herhangi bir uçuş olmadığı görülmüştü.
PERİNÇEK: İNCİRLİK TSK’NIN DENETİMİNE ALINSIN
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek 2 Aralık 2023’te düzenlediği toplantıda İncirlik ve Agratur üzerinden İsrail’e silah sevkıyatı konusuyla ilgili ayrıntıları açıklamış ve Hükümet’e üç soru yöneltmişti:
“Buradan Cumhurbaşkanlığına tekrar soruyoruz:
Soru 1. İncirlik Hava Üssü’nden 5 Kasım 2023 günü 11.51’de kalkan ve 12.37’de Agratur Hava Üssü’ne inen ABD Hava Kuvvetleri’ne ait C130J Hercules uçağının yükü nedir?
Soru 2. ABD uçağının Agratur’a yaptığı uçuşta taşıdığı yükün bilgisi Türkiye’ye bildirildi mi? Bu uçuş için, Türkiye’den izin ya da onay alındı mı? ABD’nin İncirlik’ten kalkan uçakların taşıdığı yük konusunda Türkiye’ye bilgi verme yükümlülüğü bulunmakta mıdır?
Soru 3. Türkiye makamlarının İncirlik’ten kalkan uçakların yükünü denetleme yetkisi var mıdır?”
Perinçek, devamla şunları belirtmişti:
“NATO ilişkileri içinde ABD’ye verilen İncirlik üssü, Türkiyemiz topraklarına bir hançer gibi duruyor. Öyle bir hançer ki, hem vatanımız bağrına saplanmıştır. Hem de komşularımızı tehdit etmekte ve kardeş Filistin halkına karşı ABD ve İsrail’e karşı kullanılmaktadır.Filistin halkına sadakatin ve Gazze ile dayanışmanın ilk adımı İncirlik’teki ABD Üssü’nü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin denetimine almaktır.”
ABD Ve İsrail’in Kaos Stratejisinin Hedefi
Dünya 2024’e hızlı girdi. Gazze’de devam eden savaşın yanı sıra, Lübnan, Irak, Suriye ve İran’daki terör saldırıları önümüzdeki günlerin ne kadar hareketli geçeceğinin işareti. ABD ve İsrail’in düzenlediği Irak, Suriye ve Lübnan’daki suikastlerin, Irak’taki 12 Mehmetçiği şehit verdiğimiz saldırıdan ya da İran’daki intihar bombalı eylemden bir farkı yok. Hepsinin hedefi aynı. ABD, kara gücü PKK ve CIA-MOSSAD’ın maymuncuğu IŞİD aracılığıyla bölgede kaos eylemlerinin düğmesine basıyor. Burada ABD ve İsrail’in farklı hedefleri olduğunu vurgulamak gerekiyor. ABD, kontrollü bir şekilde İran’a ve Türkiye’ye sopa sallamayı esas alıyor. Washington’un amacı, İran ve Türkiye’nin kolunu kanadını kırarak, bir an önce ABD için baş tehdit olan Çin ve Rusya ile mücadeleye odaklanmak. İçinde olduğu durumu uzun vadeli bir ölüm kalım savaşı olarak gören İsrail ise, savaşın yayılması ile ABD’nin bölgede kalmasını sağlama peşinde. Çünkü İsrail, ABD’nin geçmiş dönemde olduğu kadar arkasında bulunmadığı bir güçler dengesinde kendini güvende saymıyor.
İRAN VE DİRENİŞ EKSENİNİN TUTUMU
İran ve İran’ın desteklediği Yemen’den Lübnan’a, Suriye’den Irak’a çok geniş bir alanda etkili olan direniş ekseni ise İsrail’in bu stratejisini boşa çıkaracak politikalar izliyor. ABD ve İsrail’in karşısında yıllar içinde biriktirdiği savaş, diplomasi ve yönetim tecrübesiyle neredeyse bir devlet ile eşdeğer ağırlık kazanan Lübnan Hizbullahı bu konuda son derece akıllı bir politika izliyor. İsrail, AKSA Tufanı’ndan sonra savaşı Lübnan’a yaymaya çalıştı. Fakat Hizbullah’ın savaşı sınırda tutan taktiklerine karşı başarılı olamadı. Hizbullah Genel Sekreter Hasan Nasrallah da, Kasım Süleymani anması için yolladığı video mesajda bu noktanın altını çiziyor.
Direniş cephesinin en önemli eylemi ise Yemen’in Kızıldeniz’deki İsrail’e giden her türden gemiyi hedef alma hamlesi oldu. Bu, dünya deniz ticaretinde Avrupa’ya ulaşım açısından en önemli rota olan Kızıldeniz’in deniz trafiğine kapanmasına yol açtı. Buna karşılık ABD bir koalisyon oluşturdu. ABD, Avustralya, Bahreyn, Belçika, Kanada, Danimarka, Almanya, İtalya, Japonya, Hollanda, Yeni Zelanda, Kore Cumhuriyeti, Singapur ve İngiltere’nin yer aldığı koalisyon bugüne kadar Yemen üzerinde herhangi bir caydırıcı etki sağlayamadı. Bu 14 ülke 3 Ocak’ta yaptığı ortak açıklamada “küresel tahıl ticaretinin yüzde 8’i, deniz yoluyla ticareti yapılan petrolün yüzde 12’si ve dünyanın sıvılaştırılmış doğal gaz ticaretinin yüzde 8’i dahil olmak üzere, küresel deniz ticaretinin yaklaşık yüzde 15’i Kızıldeniz’den geçtiği” vurguluyor ve Yemen’i eylemlerine son vermeye çağırıyor.
KAYBEDİLEN ZAMAN
Hamas’ın 7 Ekim’deki AKSA Tufanı operasyonuyla başlayan yeni dönemin ayırt edici özelliği, önceki dönemde işe yarayan “zaman kazanmaya oynama” taktiklerine dayanan stratejinin artık geçerli olmayacağı bir dünya tablosunun ortaya çıkması. CIA’nın yanısıra dünya siyonist lobisinin güdümündeki uluslararası medyanın her türden yönlendirme, yanlış bilgi operasyonlarıyla desteklediği propagandaya rağmen, İsrail’in barbarlığının ABD’yi de yalnızlaştırdığı, ABD ve Avrupa’da devlet ve toplum içinde anti İsrail eğilimlerin güçlendiği görülüyor.
ABD önderliğindeki Atlantik/NATO cephesinin gelişen dünyaya açtığı savaşta sadece İran’ı, Rusya’yı ve Çin’i değil, Türkiye’yi de hedefe koyduğu görülmektedir. Bu koşullarda, ön cephede yer alan Türkiye’nin yeni döneme uygun bir stratejiyi benimsemesi zorunludur. Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi Burhanettin Duran’ın “(Türkiye) milli çıkarlarını hem içinde bulunduğu ittifakları dönüştürmeye gayret ederek hem de gerektiğinde kendi başının çaresine bakma tedbirleri alarak koruyacak (Sabah, 30 Aralık 2023)” diye temellendirdiği stratejinin geçmiş dönemde herhangi bir başarılı sonuca ulaştırmadığı ortadadır. Türkiye NATO’yu dönüştüremez, NATO Türkiye’yi dönüştürür ve dönüştürmektedir. Türkiye, Atlantik saldırganlığına karşı ön cephedeki diğer ülkelerle eşgüdüm oluşturacağı bir strateji kurmak durumundadır./aydınlık
Lübnan ve Filistinli Âlimlerden İmam Hamanei ve Şehit Kasım Süleymani’ye Teşekkür
Lübnan ve yurtdışındaki Filistinli Âlimler Konseyi'nin başkanı ve sözcüsü Şeyh Muhammed Salih Moud, İran İslam Cumhuriyeti'nin Filistin davasını savunma çabalarını takdir etti ve Şehit Razi Musevi'nin ailesine başsağlığı dileyerek, şehit Süleymani'yi Kudüs ve Filistin şehidi olarak nitelendirdi.
Lübnan ve yurtdışındaki Filistinli Âlimler Konseyi Başkanı ve Sözcüsü Şeyh Dr. Muhammed Salih Moud, Hacı Kasım Süleymani'nin şehadetinin dördüncü yıldönümü münasebetiyle yaptığı açıklamada şunları vurguladı: ‘Şehit Hacı Kasım Süleymani her zaman Gazze'deki Filistin direnişinin her düzeyde destekçisiydi. Hacı Kasım Süleymani'nin şehadetinin 4'üncü yıl dönümü nedeniyle hazırlanan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Herkes, şehit Tümgeneral Kasım Süleymani'nin hem genel olarak (Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen'de) direnişin desteklenmesinde, hem de özel olarak Filistin direnişinin desteklenmesinde oynadığı önemli rolün, özellikle de kendisinin Filistin direnişinin destekçisi olduğunun bilincindedir. Şehit Süleymani, özellikle Gazze'deki Filistin direnişine askeri teçhizat, lojistik, askeri işler, gerekli malzemeler ve askeri uzmanlık da dâhil olmak üzere her düzeyde tam destek verdi.
Bu gerçek, Lübnan ve Gazze'deki birçok Hamas komutanı tarafından da doğrulandı ve vurgulandı. Bunu Hamas'ın Gazze'deki siyasi bürosu başkanı Yahya Sinvar ve Kassam Tugayları komutanı Ebu Ubeyde de doğrulamıştır. Bu komutanlar, kamuoyu önünde ve TV kanallarında İran ve Hacı Kasım Süleymani'ye şu sözlerle teşekkür ettiler: İran! Gazze direnişine verdiğiniz sürekli destek için size ve bize verdiği önem ve tam destek için Hacı Kasım Süleymani'ye minnettarız.
Ayrıca Hamas hareketinin Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye, Gazze direnişine verdiği tam ve kalıcı destekten dolayı İran İslam Cumhuriyeti'ne teşekkür ederek Kasım Süleymani'ye Kudüs Şehidi ve Filistin Şehidi unvanını verdi.
Aynı zamanda İran İslam İnkılabı, başta Filistin milleti olmak üzere dünyadaki özgür milletlerin ilham kaynağı olmuştur. Filistin milleti bu inkılap tarafından her zaman desteklenmiş, özellikle zafer kazandığı ilk andan itibaren Şah rejimi döneminde kurulan Siyonist rejim büyükelçiliğini kapatmış ve yerine Filistin bayrağını asmış ve Filistin büyükelçiliğini koymuştur.
Dünya ülkeleri arasında Filistin'i tanıyan ilk ülke İran oldu. Bu inkılap sütunlarını oluştururken Kudüs Gücü'nü ve Devrim Muhafızları'nı kurmuş ve bu ordular Filistin'e destek vermiştir.
Ayrıca İran İslam İnkılabı lideri ve kurucusu İmam Humeyni (r.a), her Ramazan ayının son Cuma gününü Dünya Kudüs Günü olarak adlandırmıştır ve bu gün, Filistin’in anısının gelecek nesillerin aklında kalması için uluslararası destek günü haline gelmiştir.
İran İslam İnkılabı, Müslümanların birliğini vurgulamış ve hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm direniş gruplarına dostluk elini uzatmıştır. Bugün de devrimin lideri İmam Hamanei bu yola devam ediyor. İmam Hamanei hiçbir konuşmasında Filistin direnişi ve halkına değinmeden geçmemiş, konuşmasının bir kısmını bu konuya ayırmıştır.
Şehit Kasım Süleymani de İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei’nin rehberliği altında direniş gruplarının desteklenmesinde aynı role sahipti.
Bu nedenle Filistin Âlimler Konseyi olarak şunu vurguluyoruz: İran İslam İnkılabı ve inkılap rehberi İmam Hamanei ve başta Kudüs Şehidi Tümgeneral Kasım Süleymani olmak üzere tüm İranlı komutanlar katil Siyonist rejimle ilişkileri normalleştirme projesine darbe vurulmasında ve bu planın ertelenmesinde doğrudan ve uzun süreli bir etki yarattılar.
Siyonist düşmanla ilişkileri normalleştirme projesinin Allah'a, Peygamber’e, müminlere ve şehit kanlarına ihanet olduğunu ve sonucu her olursa olsun durdurulması gerektiğine inanıyoruz.
İran'a çok minnettarız, çünkü düşmanlarının yaptırımlarına ve saldırılarına rağmen hala direniş eksenini destekliyor. Çünkü bu ülkenin Filistin'i ve dünya mazlumlarını destekleme konusundaki tutumu dine, şeriata ve dini inançlara dayanıyor.
Bu duruşu sayesinde İran artık Amerika'ya, Batı'ya ve dünyanın tüm şer güçlerine meydan okuyan bir süper güç haline gelmiştir.
Birkaç gün önce bu ülke Filistin yolunda bir şehit daha verdi. Şehit General Seyyid Razi Musevi, şehit General Kasım Süleymani'nin kadim dostuydu. Allah'tan kendisine rahmet etmesini diliyoruz. Biz de Filistin Âlimler Meclisi olarak şehit Serdar Razi Musevi'ye şeref madalyası ve Kudüs şehidi ve Filistin şehidi unvanını veriyoruz. İran İslam Cumhuriyeti Rehberine, İran halkına ve sabırlı şehit ailelerine en içten dileklerimizle başsağlığı diliyor ve tebriklerimizisunuyoruz. Allah’tan hepimizi Mescid-i Aksa’da Namaz kılanlardan karar kılmasını ve Gazze, Batı Şeria, Güney Lübnan, Irak, Suriye ve Yemen'in bu destansı, kahramanca ve yüce direnişine güç, kudret ve kahramanlık vermesini niyaz ediyoruz.
İnsanlığın, çocukların, kadınların yaşlıların ve masumların katili olan korkak, eli kanlı ve cani Siyonist düşman, Allah'ın izniyle çok yakında yenilgiye uğratılacaktır. Bu cihadın sonu ya şehadet ya da zaferdir.
*Şeyh Dr. Muhammed Salih Moud, Lübnan ve yurtdışındaki Filistinli Alimler Konseyi Başkanı ve Sözcüsü
Irak İslami Direnişi, Golan’ı ve Hayfa’yı vurdu
Irak İslami Direnişi, resmi Telegram hesabından yayımladığı bildiride İsrail rejiminin işgali altındaki Hayfa kentini Arqab adlı gelişmiş seyir füzeleriyle vurduğunu açıkladı.
Irak İslami Direnişi, yayımladığı bildiride şu ifadelere yer verdi:
“İşgale karşı direniş yaklaşımımız çerçevesinde Gazze'deki halkımıza destek olarak ve işgalci varlığın çocuklar, kadınlar ve yaşlılar da dahil olmak üzere Filistinli sivillere karşı gerçekleştirdiği katliamlara yanıt olarak Irak İslami Direniş Mücahitleri geçtiğimiz günlerde işgal altındaki Hayfa'da uzun menzilli Arqab (gelişmiş seyir) füzesi kullanarak hayati bir hedefe saldırı gerçekleştirilmişti. İslami Direniş, düşman kalelerini yok etmeye devam edeceğini teyit ediyor ve size daha fazlasının sözünü veriyoruz.”
Irak İslami Direnişi, bugün ayrıca Amerikan işgali altındaki Suriye'nin Kasrak ve Irak'ın Ayn el-Esed üslerini insansız hava araçlarıyla ve İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri'nde İsrail hedeflerini uygun silahlarla vurdu.
İsrail rejimi basına uyguladığı askeri sansür ile vurulan hedefleri ve verdiği kayıpları gizliyor. Ancak Hayfa’daki hedeflerin vurulduğu sosyal medyaya düşen fotoğraflarla doğrulanmıştı.
Irak İslami Direnişi Hayfa’ya attığı seyir füzelerinin fırlatılma görüntülerini yayımladı.(Ajanslar)
Irak ve Suriye’deki ABD Üsleri Direnişin Hedefi Olmaya Devam Ediyor.
Irak ve Suriye’de ABD askerlerinin bulunduğu üsler, Irak İslami Direnişi tarafından hedef alındı.
Irak İslami Direnişi tarafından yapılan açıklamada, Irak'ın batısında yer alan el-Anbar eyaletindeki Ayn’ül Esed Askeri Hava Üssü'ne SİHA saldırısı düzenlendiği belirtildi.
Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: ‘Irak’ın batısında yer alan işgal altındaki Ayn’ül Esed üssüne saldırı düzenlendi. İslami Direniş, düşmanın kalelerini vurmaya devam edecek. Saldırı Irak ve bölgedeki ABD işgal güçlerine direnişimizin devamı ve Siyonistlerin Gazze'deki katliamlarına yanıt olarak gerçekleştirildi.
Aynı zamanda ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kasrek üssü ile Culan’daki üssüne SİHA ile saldırı düzenlendi.