کارگر

کارگر


 Savunma ve Silahlı Kuvvetleri Destek Bakanlığı Havacılık Endüstrisi Teşkilatı Genel Müdürü, İran'ın 40 yılı aşkın süredir havacılık sektöründe yaptırımlara maruz kaldığını belirterek, bu yaptırımlara rağmen İran'ın havacılık sektörünün sekteye uğramadığını ifade etti.

Amir Afşin Hace Ferd, Payam Havacılık Endüstrisi'nin Alborzder eyaletindeki ilk fuarını ziyaret ederken burasa gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Hace Ferd, ülkenin havacılık alanındaki yeteneklerinin her geçen gün geliştiğini belirterek, bugün İran'ın bu alanda kendi ihtiyaçlarını karşılayabildiğini ifade etti.

Açıklamarının devamında Hace Ferd havacılık alanında programlar oluşturduğuklarına dikkat çekerek "Bugün ülkemizin kabiliyetleri bir kısmını bu sergide görebileceğimiz aşamaya geldi.Bugünkü kabiliyetler 10 yıl önce hayalimizdi." ifadelerini kullandı.

İran'a havacılık endüstrisinde son 40 yıl boyunca uygulanan yaptırımlara değinen Hace Ferd "Bu yaptırımlara rağmen bu sektörün ülkemizde kök salması, dünyadaki konumumuzu iyi gösteriyor." dedi. 

İran yapımı 4-6 tonluk nakliye uçağının 10 yıllık çalışmaların ardından bugün test amaçlı uçtuğuna dikkat çekten Genel Müdür, İslam dünyasında Endonezya'dan sonra bu uçağı hiçbir ülkenin yardımı olmadan yapan ikinci ülke olduklarını belirtti.

Bugün dünya havacılık sektöründe İran'ın konumunu gösteren, uçabilen ileri eğitim jeti yapmayı başardıklarını belirten Hace Ferd "Bu jetin motoru yaptırımlardan dolayı bize satılmadı ama yerli bilgi tabanlı firmalar tarafından üretilebildinve bu motoru yapmak için 40'tan fazla bilgi tabanlı firmayla çalıştık." dedi.

Cuma, 08 Mart 2024 05:16

ABD'den İran'a Tehdit

  ABD, Tahran'ın uzun süredir açıklanamayan uranyum izleri gibi konularda istediği işbirliği ve cevapları vermeyerek gözlemcileri 'oyalamaya' devam etmesi halinde İran'a karşı BM nükleer gözlemcileri nezdinde harekete geçme tehdidinde bulundu.
 

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın 35 ülkeden oluşan yönetim kurulu'nun üç ayda bir yaptığı toplantıda Washington bir kez daha İran'a, yıllardır Tahran'dan beyan edilmemiş sahalardaki uranyum parçacıklarının kaynağı konusunda açıklama isteyen Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu müfettişleriyle işbirliği yapmasını söyledi.

ABD, kurul toplantısında yaptığı açıklamada "Bizim ve daha geniş uluslararası toplumun İran'ın devam eden engellemelerine nasıl karşılık vereceğimizi yeniden düşünmemiz gereken bir noktaya geldiğimize inanıyoruz. İran'ın mevcut davranış biçiminin devam etmesine izin veremeyiz" dediği belirtildi.

İran'a parçacıklarla ilgili soruşturmada acilen işbirliği yapmasını belirten son kurul kararının üzerinden bir yıldan fazla zaman geçtiği belirtilirken Tahran kararı 'siyasi' ve 'İran karşıtı' olarak nitelendirmiş ve bu karara Çin ve Rusya karşı çıkmıştı.

ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın bu haftaki toplantıda da İran'a karşı bir karar alınmasına karşı çıktıkları belirtilirken İran'ın kısa süre içinde gerekli işbirliğini sağlamaması halinde ABD'nin harekete geçeceği dile getirildi.

Söz konusu açıklamada, "İran'ın gerçek bir işbirliği yapmamaya devam etmesinin, ilave kararlar alınması ve İran'ın bir kez daha koruma yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin değerlendirilmesi de dâhil olmak üzere, yönetim kurulunun daha ileri adımlar atması için zemin hazırladığı görüşündeyiz" denildi.

İran amaçlarının tamamen barışçıl olduğunu ve sivil amaçlarla yüksek düzeyde zenginleştirme hakkına sahip olduğunu dile getiriyor.

ABD tarafından yapılan açıklamada, 'İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'na çevresel örneklerin toplanması amacıyla erişim de dahil olmak üzere işbirliği sağlaması gerektiğini ve bunu şimdi yapmaya başlaması gerektiğini' belirtilirken aksi takdirde, UAEK Başkanı Rafael Grossi'den İran'ın nükleer faaliyetleri hakkında her üç ayda bir hazırladığı raporlardan daha geniş kapsamlı bir rapor hazırlamasını isteyeceklerini söyledi./sputnik

 İsrail medyası, Siyonist yerleşim birimleri Kefr Baloum ve Kiryat Shmona'ya 2006'dan bu yana en şiddetli mermi yağmurunun yağdığını açıkladı. Ayrıca Irak İslami Direnişi de Çarşamba sabahı Gazze halkına destek amacıyla Hayfa Havalimanı'ndaki elektrik santralini İHA ile hedef aldığını duyurdu. Öte yandan Yemen Ensarullah Hareketinin Amerikan gemilerine defalarca saldırı düzenlediği haberleri yayımlandı.
 

Hizbullah'ın işgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki Siyonist yerleşim birimlerine yönelik füze saldırısı ciddi hasara yol açtı. Hizbullah tarafından yayınlanan açıklamada şu ifadeler yer aldı: ‘İşgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki Kafr Baloum kasabası onlarca Katyuşa roketi ile hedef alındı. Bu saldırı, işgalci İsrail güçlerinin Hula yerleşimindeki bir evi bombalamasına yanıttır.’ Bu sırada bir aile şehit olmuştu.

İbrani yayın kuruluşları haberlerinde şu ifadelere yer verdi: ‘İşgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki Kiryat Shmona kasabası ağır roket saldırısının hedefi oldu. Bu saldırının ardından Kiryat Shmona ve Kefr Baloum yerleşimlerinde sirenler çaldı. Siyonist rejim TV kanallarından Kanal 12, Kiryat Shmona’ya 50'den fazla roket atıldığını bildirdi. Siyonist rejim Radyo ve Televizyon Kurumu da şu açıklamalarda bulundu:  ‘Kiryat Shmona ve el-Celil’de 50 füze gözlemlendi ve bunlardan 10'u başarıyla yakalandı.’ Siyonist rejimin diğer medya kuruluşları da haberlerinde şu ifadelere yer verdi: ‘Lübnan'dan Kiryat Shmona'ya yaklaşık 70 roket atıldı. Bu son saldırı 2006'dan bu yana Tel Aviv'e yönelik en ağır füze saldırısıydı.’

İŞGAL ALTINDAKİ TOPRAKLARDA ELEKTRİK KESİNTİSİ

İbrani medyası, işgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki Kiryat Shmona şehrinin çeşitli bölgelerinde elektrik kesintileri yaşandığını bildirdi. Lübnan direnişinin Gazze halkına destek amacıyla işgal altındaki Filistin'in kuzeyinde Siyonist rejimin yerleşim birimlerine yönelik saldırılarının devam etmesiyle birlikte Kiryat Shmona kasabasının elektriği bir kez daha kesildi. İşgal altındaki Kiryat Shmona kasabasının başkanı bölgede acil durum ilan etti ve geri kalan tüm sakinlerden derhal kasabayı terk etmelerini istedi. Hizbullah da Kiryat Shmona halkına seslenerek şunları söyledi: ‘Şehrinizi derhal terk edin, çünkü burayı cehenneme çevireceğiz.’ El-Cezire kanalı da Siyonist kaynaklardan naklen şu açıklamalarda bulundu: ‘Lübnan'dan Celil'e düzenlenen devasa roket saldırısı sonucunda bazı bölgelerde elektrikler kesilirken, Kefr Baloum, Kiryat Shmona ve diğer bazı kasabalarda uyarı sirenleri çalındı.

HİZBULLAH’IN DİĞER SALDIRILARI

Lübnan Hizbullah Hareketi Salı akşamı işgal altındaki toprakların kuzeyinde yer alan bir kasabadaki bir binayı uygun silahlarla hedef aldı ve hedefi tam isabetle vurduğunu açıkladı. Hizbullah tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: ‘Lübnan İslami Direniş savaşçıları, Gazze Şeridi'ndeki Filistin halkına ve direnişine destek amacıyla Siyonist düşmanın güney köylerine ve vatandaşların evlerine yönelik saldırılarına karşılık olarak Salı akşamı Lübnan saatiyle 10.45'te Avivim kasabasında bulunan bir binayı uygun silahlarla tam isabetle hedef aldı. Lübnan Hizbullah İslami direnişi, işgal altındaki toprakların kuzeyinde, Lübnan'ın güneyindeki el-Vazzani bölgesindeki Siyonist rejim ordusunun piyade birliği ve savaş teçhizatlarının hedef alındığı görüntüleri yayınladı. Bu fotoğraflarda, hedef alınan ve el-Vazzani bölgesine görev yapmak üzere gönderilen birlik ve teçhizatın Hizbullah savaşçılarının yakın gözetimi altında olduğu görülüyor. Videonun bir başka bölümünde ise Hizbullah’ın saldırılarının korkusundan kaçan işgalci askerlerin görüntüleri yer alıyor. Görüntülerde aynı zamanda İsrail ordusunun yaralıları hedef alınan bölgeden tahliye etmek için bölgeye sis bombası attığı görülüyor.

İŞGAL ALTINDAKİ HAYFA LİMANININ HAVAALANINA SALDIRI

Öte yandan yerel kaynaklar, çarşamba sabahı işgal altındaki Filistin'in Hayfa limanının havalimanı yakınında patlama sesi duyulduğunu bildirdi. Bu haberden dakikalar sonra Irak İslami Direnişi bir açıklama yayınlayarak şu ifadelerde bulundu: ‘Gazze Şeridi'ni desteklemek ve Siyonist rejimin bu bölgede yaşayanlara karşı işlediği suç ve cinayetleri reddetmek amacıyla Hayfa Havalimanı'ndaki elektrik santrali bir İHA ile hedef alındı.’ Bazı resmi olmayan medya da şunları yazdı: ‘Hayfa havaalanının hava savunması bu İHA’yı engelleyemedi ve İHA hedefi başarıyla vurdu. ‘Irak İslami direnişi İHA ve roket saldırılarıyla bugüne kadar işgal altındaki Filistin genelinde Siyonist rejimin hayati önem taşıyan tesislerini onlarca kez hedef aldı ve Gazze'ye yönelik saldırılar durana kadar saldırılarına devam edeceğini vurguladı. Irak direnişi Pazar günü de geçen Cuma günü işgal altındaki Hayfa limanına insansız hava aracı saldırısı düzenlediğini ve bu operasyonda bir kimya sanayi fabrikası hedef aldığını açıkladı.

HİZBULLAH ULUSLARARASI TEHDİTLERİ ÖNEMSEMİYOR

Hizbllah Genel Sekreteri Yardımcısı Şeyh Naim Kasım, bir röportajında şu ifadelerde bulundu: ‘Bugün Hizbullah savunma konumundadır ve Gazze'yi destekleme ve Lübnan'ın çıkarlarını koruma konusunda mümkün olduğunca kontrollü davranmaya çalışmaktadır. Hizbullah Lübnan'ı savaşa sürüklemiyor, asıl tehlike İsrail'in düşmanıdır ve her an hiçbir sebep ve gerekçe göstermeksizin Lübnan'a karşı savaş başlatabilir. Hizbullah unsurları canlarını feda ederek Lübnan'ın savaş meydanı haline gelmesini engellemeye çalışıyor. Hizbullah'ın gençleri tüm Lübnan halkının onurunu ve haysiyetini korumak için şehit oluyor, Hizbullah kararlıdır ve güney Lübnan’da kalacaktır ve bugüne kadar yaptığı tüm eylemler bu hareketin yeteneklerinin küçük bir kısmıdır.’

Seyyid Hasan Nasrallah'ın yardımcısı, ABD’nin temsilcisi Amos Hochstein'ın Lübnan ziyaretine değinerek şunları söyledi: ‘Hochstein'ın mesajlarını önemsemiyoruz. O, hükümet yetkilileriyle görüşüyor ve Hizbullah bu konulara müdahale etmiyor. Elbette o, gelişmelere bir şey ekleyemez. Çünkü pozisyonumuz ve duruşumuz bellidir ve Gazze'deki savaş devam ettiği sürece cephemiz aktif olacaktır. Ne tehditlerin ne de olumsuz mesajların üzerimizde hiçbir etkisi olmayacaktır. Eğer İsrail bize saldırırsa karşılık veririz. Gazze savaşı sonrasında sınırların ve güneyin durumuna ilişkin herhangi bir münakaşa yaşanması da mümkündür. Lübnan'a gerçek anlamda bir destek, güçlü ve caydırıcı bir direnişle mümkündür. Direniş, halkın çıkarları doğrultusunda akıllıca ve doğru bir şekilde davranıyor ve Güney Lübnan'da yaptığı da budur.’

Şeyh Naim Kasım, Gazze savaşıyla ilgili iki ihtimali gündeme getirdi ve şunları söyledi: ‘ABD Başkanı Joe Biden ya başkanlık seçimlerinde yenilgi öngörüsünde bulunacak, ya Gazze'de olağanüstü bir olay yaşanacak ya da işgal altındaki topraklarda siyasi bir değişim yaşanacak.’

Hizbullah Genel Sekreteri Yardımcısı, Amerikalıların Gazze'ye hava yardımı iddiasıyla ilgili olarak şunları söyledi: ‘Amerikalılar Gazze kapılarını açıp bu bölgeye insani yardım götürmek istemiyor. Çünkü Hamas üzerindeki siyasi baskıyı artırmak istiyorlar. Siyonist rejim Gazze'de hedeflerine ulaşamadı ve Hamas Gazze'nin her bölgesinde hâlâ güçlüdür.’

Öte yandan haberler, Lübnan'ın geçici hükümetinin başbakanının, Beyrut'un Amerika'nın Hizbullah ile Siyonist rejim arasında ateşkes sağlanması yönündeki önerisini değerlendirdiğini ve bu konuyla ilgili dolaylı görüşmelerin Ramazan ayında başlayacağını açıkladı.

Lübnan’ın geçici hükümetinin Başbakanı Necip Mikati, Salı akşamı şunları söyledi: ‘Ramazan ayında Lübnan ile işgal altındaki Filistin arasındaki sınırda yaşanan çatışmaları durdurmaya yönelik dolaylı müzakereler önümüzdeki hafta başlayacak.’

YEMEN İKİ AMERİKAN GEMİSİNİN HEDEF ALINDIĞINI AÇIKLADI

Bir diğer haber ise Yemen direnişiyle ilgili. Yemen silahlı kuvvetleri sözcüsü Tuğgeneral Yahya Seri, Salı akşamı şunları söyledi: ‘5 Mart'ta Kızıldeniz'de iki Amerikan destroyerini hedef aldık. Bu operasyonda deniz füzeleri ve insansız hava araçları kullanıldı. Saldırılar sona erinceye ve Filistin halkına yönelik kuşatma kaldırılıncaya kadar operasyonlarımız devam edecektir.’

Bu açıklamadan bir saat sonra Amerikan Merkez Komutanlığı (CENTCOM terör örgütü) şu iddialarda bulundu: Yemen ordusunun fırlattığı ve Carney destroyerini hedef alan bir balistik füze ve 3 İHA'yı yakaladık. ’ Öte yandan el Cezire kanalı da bir denizcilik kaynağından naklen, Yemen silahlı kuvvetlerinin Babülmendep yakınlarında bir Amerikan gemisini hedef aldığını aktardı ve bu habere dair daha fazla ayrıntı vermedi. Ayrıca İngiliz Deniz Ticaret Şirketi, Yemen sularında meydana gelen bir güvenlik olayına ilişkin rapor aldığını duyurdu. İngiliz Deniz Ticaret Örgütü şu açıklamalarda bulundu: ‘Yemen'de Aden'in 87 mil güneybatısında bir olayla ilgili bir rapor aldık ve bu konuyu araştırıyoruz.’ Haber kaynaklarından aktarılan bilgilere göre, İngiliz Deniz Ticaret Şirketi gemileri dikkatli olmaları konusunda uyardı.

Embry Deniz Güvenlik Şirketi şu açıklamalarda bulundu: ‘ABD’li bir tarafa ait Barbados bandıralı bir gemi, Yemen'in Aden şehrinin 57 mili güneybatısında rotasını değiştirdi.’ Embry'nin iddiasına göre başka bir gemi, Yemen kıyılarına yakın Amerikan kargo gemisinin yakınında patlama olduğunu bildirdi. Bu şirket ayrıca Çarşamba sabahı şu açıklamalarda bulundu: ‘Bir ticaret gemisi, kendisini Yemen Donanması olarak tanımlayan bir taraftan 30 dakika süreyle çağrı aldı.’ İngiliz Deniz Ticaret Şirketi, "X" platformunda yayınlanan bir açıklamasında da şu ifadelerde bulundu: ‘Ele geçirilen gemiye rota değiştirmesi emredildi.’

Öte yandan, geçtiğimiz günlerde San’a hükümetinin İletişim Bakanı Mustafa en-Nemir, gemilerin Yemen sularına girmeden önce Ensarullah'a bağlı Denizcilik Bakanlığı'ndan izin alması gerektiğini söyledi.

FİLİSTİNLİLERDEN AKAN HER BİR DAMLA KAN, ABD’NİN ALNINDA KARA BİR LEKEDİR

Yemen Ensarullah hareketinin sözcüsü şunları söyledi: ‘Gazze halkının kanını dökmek ABD’nin alnında kara bir lekedir.’

Yemen Ensarullah Hareketi Sözcüsü Muhammed Abdüsselam, X sosyal medya platformundaki mesajında, mübarek Ramazan ayı arifesinde bölge milletlerine ve rejimlerine Gazze'ye karşı sorumluluklarını yerine getirme çağrısında bulundu ve şunları söyledi: ‘Gazze halkı 150 gündür Siyonistler tarafından eş benzeri görülmemiş bir zulme tahammül ediyor.

Yemen, Gazze'ye destek konusundaki kararlı tutumunu bir kez daha vurguladı ve Yemen, Filistinli savaşçıların Ramazan ayının Gazze'ye destek ve yardım için toplumsal seferberlik ayı haline getirilmesi çağrısını memnuniyetle karşılamaktadır.’

 İşgalci İsrail güçlerinin, halkı zorla aç ve susuz bıraktığı abluka altındaki Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda şehit sayısı son 24 saatte 83 artarak 30 bin 800'e yükseldi.
 

Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, işgalci İsrail'in 153 gündür sürdürdüğü saldırılara ilişkin bilgi verildi.

Siyonist rejim güçlerinin son 24 saatte 83 Filistinliyi şehit ettiği belirtilen açıklamada, toplam şehit sayısının 30 bin 800'e yükseldiği aktarıldı.

Son saldırılarda 142 Filistinlinin yaralanmasıyla toplam yaralı sayısının ise 72 bin 298'e çıktığı kaydedildi.

Açıklamada ayrıca Siyonist İsrail'in Gazze'de son 24 saatte "9 katliam" gerçekleştirdiği, enkaz altında ve yol kenarlarında hâlâ cenazelerin bulunduğu ancak işgalci İsrail güçlerinin engellemesi nedeniyle sağlık ekipleri ile sivil savunma görevlilerinin cenazelere ulaşamadığı vurgulandı.
 

Bölgedeki son gelişmeleri ele alan Seyyid Abdülmelik el-Husi, Gazze'ye yardım konusunda “destek cephelerinin” hayati rolüne vurgu yapti


 Yemen Ensarullah Hareketi lideri Seyyid Abdülmelik el-Husi bugün yaptığı haftalık konuşmada, ABD'nin Gazze'deki Filistinlileri öldürmek için tonlarca silah sağladığını, buna karşılık Gazze Şeridi'ne havadan çok az miktarda yardım göndererek kamuoyunu aldatmaya çalıştığını söyledi.

ABD'nin "Gazze Şeridi'ne kara ve deniz yolları ile havaalanları üzerinden yardım ulaştırılmasını" engellediğini vurgulayan Seyyid el-Husi, "ABD, İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere karşı işlediği suçlarda birincil rol oynayarak utanç ve rezalet taşımaktadır. Bu durum, bu suçları görmezden gelen uluslararası toplum için de utanç vericidir" dedi.

ABD ve İsrail samimi değil

Seyyid el-Husi, Filistin Direnişi'nin Gazze Şeridi'nde İsrail güçlerine karşı başlattığı şiddetli çatışmaların devam ettiğine işaret ederek, İsrail ordusunun "esirlerin geri alınması ve Direniş'in ortadan kaldırılması da dahil olmak üzere hedeflerine ulaşamaması" nedeniyle Gazze'deki birliklerinin "moral çöküntüsü" yaşadığını söyledi.

Yemen Direnişi lideri, ABD ve İsrail'in "Gazze Şeridi'ne yönelik saldırının tamamen durdurulmasını atlamak için ramazan ayında geçici bir ateşkesi istismar etmeye" çalıştığını bildirdi.

Amerikalıların ya da İsraillilerin herhangi bir Arap ülkesiyle ilişkilerinde "samimi ya da barışçıl" bir politika izlemediklerini vurgulayan lider, ABD-İsrail-Batı gündemlerinin normalleşme süreçleri yoluyla "ulusları kontrol etmeyi" amaçladığını sözlerine ekledi.

Bu noktada Seyyid el-Husi, İsrail ve ABD saldırılarına karşı Müslüman ülkelerin tavrının "zayıf kaldığını" vurguladı.

el-Husi, ‘karar vericiler’in, Yemen Silahlı Kuvvetleri'nin Gazze Şeridi'ni destekleyen operasyonlarına ilişkin görüşleri söz konusu olduğunda bile, eylemlerini herhangi bir pratik adım izlemeden açıklamalarla sınırladıklarını belirtti.

 

Destek cepheleri Filistin'in çıkarlarını ilerletiyor

Ayrıca, Direniş Ekseni'nden destek cephelerinin son birkaç ayda oynadığı önemli rolü de ele alan Ensarullah lideri, Yemen Silahlı Kuvvetleri'nin operasyonlarına ve Yemen halkı tarafından Filistin Direnişi’ne verilen halk desteğine dikkat çekti.

Seyyid el Husi, Yemen halkının Filistin için aktif bir şekilde seferber olarak, Yemen'de bir davayı desteklemek üzere bugüne kadar gerçekleşen en büyük siyasi ve askeri seferberliğe imza attığını söyledi.

Seyyid el-Husi, Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin şimdiye kadar 403 balistik füze, seyir füzesi ve insansız hava aracı kullanarak 96 operasyon gerçekleştirdiğini ve toplam 61 gemiyi hedef aldığını vurguladı. Aynı dönemde Yemen Silahlı Kuvvetleri tarafından işgal altındaki Filistin'de İsrail hedeflerine karşı füze ve droneler ile 32 operasyon düzenlendiğini de açıkladı.

Hizbullah'ın Lübnan'daki rolüne ve Filistin Direnişi'nin eylemlerine de değinen el-Husi, bu eylemler olmasaydı İsrail’in "tüm ümmete ciddi zararlar vereceğini" vurgulayarak, "Hizbullah'ın operasyonlarının niceliksel, niteliksel, etkili ve doğrudan angajmanlar içerdiğinin" altını çizdi.

Irak'taki İslami Direniş'in rolüne de değinen Seyyid el-Husi Iraklıların "İsrail düşmanını hedef almaya" devam ettiğine ışık tuttu ve grubun operasyonlarının yakın gelecekte "daha da artacağı" umudunu dile getirdi.

Ayrıca boykot kampanyalarının Filistin'i desteklemede oynadığı önemli rolün altını çizerek, dünyanın dört bir yanındaki insanları Amerikan ve İsrail mallarını kullanmamaya devam etmeye çağırdı.

Pazartesi, 26 Şubat 2024 06:57

'Keşke Lula Da Silva Arap lider olsaydı'

"Da Silva İsrail'in etnik temizliğini, Naziler'in İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudilere yönelik soykırımına benzetti. Hiçbir Arap lider, işgalci devlete karşı bu kadar açık suçlamalarda bulunmadı."


Araplar ve Müslümanlar olarak , İsrail-Amerikan katliamları karşısında duran şerefli ve cesur insanların duruşlarını hiçbir zaman unutmayacağız. Bunların başında da, bugün İsrail işgal devletini Gazze Şeridi'nde halkımıza karşı soykırım niteliğinde katliamlar yapmakla suçlamak konusunda bir an bile tereddüt etmeyen Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva var. Da Silva, İsrail'in Filistinlileri öldürmesini ve etnik temizliğini, Naziler'in İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudilere yönelik soykırımına benzetti. Bu cesur ve onurlu lider, Adis Ababa'daki Afrika Zirvesi sırasında tüm dünya kameraları önünde düzenlediği basın toplantısında daha da ileri giderek şunları söyledi: “Gazze Şeridi'nde yaşananların Adolf Hitler ‘in Almanya'da Yahudiler'i öldürmesi dışında tarihte başka bir benzeri yoktur."

Hiçbir Arap lider, işgalci devlete karşı bu kadar açık ve belgeli suçlamalarda bulunmaya cesaret edemedi. Böyle bir şeyi duymayacağımızı da şimdiden teyit ediyoruz. Çünkü bunların hepsi Amerika ve işgalci devlet tarafından 'boyun eğdirilmiş' durumda. Bu konuyla ilgili tek istisna eylemi pratiğe döken, Kızıldeniz'deki ve Bab el-Mendeb'deki Amerikan savaş gemilerini bombalayan, Yemen'deki kardeşlerimizden geldi. 

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki soykırım dosyasını alıp Lahey'deki Adalet Divanı'na giden Güney Afrika oluyor. Liderliğini yaptığı Afrika Birliği, işgalci devleti toplantılarından uzaklaştırıyor ve sistemdeki fahri üyeliğini de iptal ediyor. Bolivya, Kolombiya, Şili ve Meksika gibi Latin Amerika ülkeleri İsrail büyükelçilerini sınır dışı etmek ve buradaki İsrail büyükelçiliklerini kapatmak için hızlı davranıyor.

Arap kardeşlerimiz ise bir büyükelçiyi sınır dışı etmeye, bir büyükelçiliği kapatmaya cesaret edemediler. Hatta bazıları, Yemen füzelerinin Kızıldeniz'i İsrail'e giden gemilere kapatmasının ardından Siyonist katillere gıda sağlamak için Birleşik Arap Emirlikleri'nden Hayfa'ya uzanan, Suudi Arabistan ve Ürdün üzerinden geçen bir kara koridoru kurmak için kolları sıvadı. Hem de Gazze'nin çocukları bir lokma ekmek ve bir kutu süt bulamayıp açlıktan şehit olurken."

(Abdulbari Atvan, Rai Al Youm Gazetesi - Çeviri: duvar)

El-Meyadin'e bir röportaj veren Sanaa Enformasyon bakanı, Yemen ordusunun Filistin'e destek operasyonlarını artıracağını söyledi.

 Sanaa hükümetinin Enformasyon Bakanı Dayfullah eş-Şami, el-Meyadin’e yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının durdurulmaması halinde Sanaa'nın "yeni sürprizler" vaat ederek "tırmandırıcı adımlar" atacağını söyledi.

Yemenli bakan, Yemen Silahlı Kuvvetleri'nin Kızıldeniz ve Umman Denizi'ndeki operasyonlarının sürmesinin nedeninin, Gazze'ye yönelik savaşın devam etmesi ve Gazze Şeridi'ne yönelik ablukanın kaldırılmamış olması olduğunu vurguladı.

Yetkili ayrıca Gazze Şeridi'ne yönelik saldırının durdurulmasının İsrail güçlerinin tüm "hava saldırılarını ve suikast girişimlerini" durdurmasının yanı sıra "Gazze Şeridi'ne yardım" ulaştırılmasının sağlanması anlamına da geldiğini açıkladı.

Eş-Şami, ABD ordusunun Yemen Silahlı Kuvvetleri’nin sahip olduğu kabiliyetler karşısında "şaşırdığını ve hayrete düştüğünü" belirtti.

"Bir grup paralı askerin sorunlu sularda balık avlamaya ve Sanaa'nın Gazze'yi desteklemedeki rolünü çarpıtmaya çalıştığına" dikkat çeken Eş-Şami, "Yemen halkı bugün büyük bir dava altında birleşmiş durumda ve düşman, Yemen halkının bileşenleri arasındaki toplumsal ve popüler yakınlaşmadan korkuyor" dedi.

Dayfullah eş-Şami açıklamasının devamında, Yemenlilerin kendi aralarında büyük uzlaşmalara tanık olduğunu ve bunun, Sanaa'nın Filistin davasına yönelik tarihi duruşunun bir sonucu olarak gerçekleştiğini söyledi.

Gazze savaşı yüzüncü gününe yaklaşırken İsrail ve Batılı hamileri hala ilan ettikleri hedeflerinin hiçbirine ulaşabilmiş değiller. İddialarının aksine Hamas’ı bitiremediler ve esirleri kurtaramadılar. Çocuklar, kadınlar ve yaşlılardan oluşan on binlerce savunmasız sivili katliama uğratmak ve yaralamaktan başka bir başarı- adına başarılı denirse elbet- sağlayabilmiş değiller. 

İsrail’in uğursuz varlığı, Filistin halkına yönelik soykırım ve onları evlerinden barklarından sürüp vatanlarını işgal etmekle geçen 75 yıllık sürede hiçbir dönemde bugünkü kadar kırılgan   olmamıştı.

Batı sulta sistemi de Batı Asya bölgesinde bugünkü kadar ciddi bir direnişle karşılaşmamıştı. ABD ve bölgedeki müttefikleri sahip oldukları üstün silah ve mali güce dayanarak Irak, Suriye ve Yemen’de son yirmi yıldan beri işgal ve katliamlarını yer yer sürdürseler de son yıllarda Direniş Ekseni tarafından gözle görülür bir şekilde geri adım atmaya zorlanmıştır.

Genelde Batı emperyalizmi özelde ABD ve İsrail sıkıştıklarında teröre başvurmaktadır. Bölgedeki terörün kaynağı hiç kuşkusuz ABD’dir. İslam İnkılabının İran’da zafere ulaştığı 1979 tarihinden beri bölgede kurulan terör örgütlerinin arkasında hep ABD ve müttefikleri olmuştur. Halkın Mücahitlerinden PEJAK’a, El Kaide’den IŞİD ve Nusra gibi tekfirci terör örgütlerine kadar onlarca terör örgütünü kuran, silahlandıran ve bölgede on binlerce masum insanı öldürten hep ABD ve bölgedeki müttefikleri olmuştur. Bu gizli saklı bir iddia da değil, bizzat Amerikan başkanları, bakanları ve askeri-istihbarat üst düzey yetkili makamlarınca da alenen itiraf edilmiştir.

İster İsrail ister IŞİD tarafından olsun son günlerde Suriye, Lübnan ve İran’da düzenlenen terör saldırılarını Amerikan-Batı yapımı terör örgütleri yapmışlardır. Çünkü savaş meydanındaki zaaflarını, yenilgilerini terör, soykırımı ve korku ortamı yaratmakla telafi edeceklerini hesaplıyorlar. Gazze’deki soykırım başta olmak üzere Lübnan, Suriye, Irak ve İran’daki son terör eylemleri hep aynı amaca yöneliktir. Bu yanlış hesaplar geçmişte olduğu gibi bundan sonra da tutmayacaktır.

Artık korkutma, tehdit ve vurup kendini güvene alma dönemi bitmiştir. Bölgede Irak, Suriye, Lübnan, Filistin ve Yemen’e kadar yayılmış İran merkezli Direniş Cephesi emperyalist güçlerin oyununu bozmaya başlamıştır ve bunun geri dönüş de olmayacaktır.

Batı bloku, bölgedeki müttefikleri ve kukla rejimler için kendilerini güvende hissetme dönemi artık geride kalmış bulunuyor. Bab’ul Mendeb Boğazı, Kızıldeniz, Umman Denizi, Fars Körfezi, Hürmüz Boğazı ve okyanuslar ya herkese güvenli olacak ya da hiç kimseye. Hürmüz’e iki bin Km ve Bab’ul Mendeb’e üç bin Km ötede Maldiv Adaları kıyısında İsrail bağlantılı yük gemisinin vurulması bunun en açık kanıtıdır.

Bu da Direniş Cephesinin yukarıda adını saydığımız Batı Asya ülkeleri ile sınırlı olmadığının ve her geçen gün doğudan batıya daha da genişlediğinin müjdecisidir.

Direniş Cephesi bileşenlerinin ilan edilmemiş bir koordine içerisinde hareket ettikleri artık inkâr edilemez bir gerçektir. Silahlarını genellikle İran’dan temin ettikleri ve İran’dan ilham aldıkları da gizli değildir. Ama bu onların İran’dan emir aldıkları anlamına gelmez. Düşmanını tanıma ve mücadele yöntemleri belirleme olgunluğuna erişmiş Direniş Cephesi bileşenleri kendi ülkelerini, haklarını savunmak için gerekli strateji ve taktikler geliştirme yeteneğine fazlasıyla sahiptirler.

Direniş Cephesi bileşenlerinin her biri bağımsız birer güç olmanın yanı sıra bir tek vücut gibidirler, vücudun bir yerine darbe geldiğinde öteki organların da acı hissetmesi misali zamanında tepki vermeleri gerektiğinin şuur ve idrakindedirler.  Bunun için her olay karşısında bir araya toplanmalarına, ortak karar almalarına da gerek yoktur, her biri görevinin bilincindedir. Yemen yasal hükümetinin -sulta sistemi tarafından kabul görmese de- Bab’ul Mendeb boğazı ve Kızıldeniz’de düşmana ait gemilerin geçişini engellemesi için veya Hizbullah’ın düzenlediği saldırılarla İsrail’in işgali altındaki yüze yakın yerleşim merkezini boşaltmaya mecbur bırakması, işgalci rejim ordusunu Kuzey’e çekerek yüzlercesini öldürüp yaralaması ve askeri üslerini tahrip etmesi için öteki bileşenlerle koordineli olması gerekmez. Direniş Cephesi bileşenleri arasındaki koordinasyon doğaldır, aynı inançtan, aynı motivasyondan kaynaklanıyor.

Ve işte Batı sulta sistemini korkutan da budur. İsrail’in varlığını korumak için her cinayete göz yuman ve destekleyen ABD’nin savaşın yayılmasını önlemek için çırpınıp durması da Direniş Cephesi’nden korktuğu içindir. Savaşın yayılması demek ABD’nin uzun sürede bölgeyi terk etmesi, bölgenin enerji kaynakları ve intikal yollarından mahrum kalması demektir. Artık silah gücüyle Direniş Cephesini korkutmak, yıldırmak ve yenilgiye uğratmak döneminin sona erdiğini anlamış olarak mevcut durumu korumaya çalışmaktadır. Bunda da başarılı olamayacakları kesindir.

Direniş Cephesinin bu örnek duruşundan ilham alacak bölgenin diğer Müslüman halkları da er veya geç kendilerine tahakküm eden rejimleri Batı sultasına karşı uyaracak, baskılayacak ve aksi takdirde İslam dünyasında yeni direniş grupları oluşacaktır. Çünkü Müslüman halklar hangi görüş ve eğilimde olurlarsa olsunlar Batı karşısında daha fazla eziklik duymak, küçümsenmek, sömürülmek istemiyor, layık olduğu izzete, baş yüceliğine kavuşmak istiyor. Bu istem ve irade karşısında hiçbir rejim duramaz ve duramayacaktır.

Ziya Türkyılmaz

  İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, ABD ve İngiliz savaş uçaklarının Yemen'e düzenlediği hava saldırısını kınadı.
 

Kenani, ''Siyonist İsrail’in Gazze Şeridi ve Batı Şeria'da işlediği savaş suçlarının ve soykırımının tam destekçisi olduklarını bir kez daha kanıtlayan ABD ve İngiltere uluslararası barış ve güvenliği ön planda tutmak yerine katil işgal rejiminin güvenliğini ve gayri meşru çıkarlarını savunuyor, aynı zamanda uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler Şartını ihlal ediyor.'' dedi.

Kenani, ABD ve İngiltere'nin bu saldırılarla bölgedeki gerilim tırmandırıp dikkatleri Gazze'deki insani krizden başka yöne çekmeye çalıştığını söyledi.

ABD ve İngiltere'nin saldırılarını, Yemen'in egemenliği ve toprak bütünlüğü ile uluslararası yasaların ihlali olarak değerlendiren Nasır Kenani, "Bu keyfi saldırı, bölgede güvensizlik ve istikrarsızlığı körüklemekten başka bir işe yaramayacaktır.'' diye konuştu.

ABD ve İngiltere'nin Sana kenti dahil 3 kente toplam 22 hava saldırısı düzenlediği bildirilmişti./mehr

Gazze Şeridi'nde bir ay gönüllü görev yapan Faslı doktor Zuheyr Lahna, Gazze'de yaşananların "tüm dünyanın alnında bir utanç lekesi olarak kalacağını" söyledi.


Doktor Lahna, sosyal medya hesabı Facebook'tan yaptığı açıklamada, en temel ihtiyaçlardan yoksun hastanelerdeki yaralılara yardım etmek için Gazze Şeridi'nin güneyinde bir ay geçirdiğini belirtti.

Bir ayın hızla geçtiğini, son günlerde pek bir şey yapmadığını hissettiğini ve hala yapamadığı şeyler olduğunu kaydeden Lahna, "Gazze'de yaşananlar tüm dünyanın alnında utanç lekesi olarak kalacak ve yalnızca Allah'ın bileceği sonuçlar doğuracaktır." ifadelerini kullandı.

Lahna, Gazze'dekilerin barınma, yiyecek, giyecek, su, çocuk maması ve bezi başta olmak üzere her şeye ihtiyaç duyduğunu vurguladı.

Faslı doktor, Gazze'den ayrıldıktan sonra gittiği Mısır'ın başkenti Kahire'de kaldığı otelde güvendeyken hissettiği duyguları ifade edemediğini kaydederek, dehşeti ve korkuyu yaşamamış birine güvenliğin ne demek olduğunun anlatılamayacağını belirtti.

Lahna, "25 yıldır çatışma ve savaşların olduğu yerlerde gönüllü görev yapıyorum ama Gazze'de insanların yaşadıkları şimdiye kadar gördüklerimin en kötüsüydü ve Gazze Şeridi'nin kuzeyine gidemedik." ifadelerini kullandı.(Ajanslar)