کارگر
Evlatların Baba ve Anne Üzerindeki Hakları
1- Baba ve anne, evlatlarına Kur’ân ve ilmî bilgiler öğretmelidir.
2- Baba ve anne, evlatlarına iyi bir isim vermelidir.
3- Baba ve anne, evlatlarına cesaretli olmayı öğretmelidir.
4- Baba ve anne, evlatlarına başta yüzme olmak üzere diğer sportif aktiviteleri öğretmelidir.1
5- Baba ve anne, evlatlarını uygun bir eşle evlendirmelidir.2
6- Baba ve anne, evlatlarına helal rızıktan başka bir yiyecek yedirmemelidir.
Ölüm meleği geldiğinde rahat can vermek istiyorsan akrabalarına iyilik yap. Baba ve annene lütufta (iyilikte) bulun. Kim bunu yaparsa dünyada darlık, yoksulluk görmez ve Azrail’e canını verirken de rahat olur.3
Kendi anneni sev ve ona itaat et. Sonra babana ve ondan sonra sana yakın olanlara itaat et.
Allah anne ve babaya iyilik yapma neticesinde insanın ömrünü bereketli kılar.
Allah’ın rızası baba ve annenin rızasında, gazabı ise baba ve annenin gazabındadır.
Baba ve annesine kötü konuşan mel’undur (Allah tarafından lanetlenmiştir).
Müslüman biri hayatta iken baba veya annesi yaşlanır ve o Müslüman cenneti kazanamazsa ona eyvahlar olsun.4
“Rabbin, O’ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne ve babaya iyilikle davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa onlara öf bile deme ve onlara sesini bile yükseltme. Onlara yumuşak söz söyle.”5
——————————————–
1- Nehcu’l-Fesahe, s. 1394, Hz. Muhammed (s.a.a).
2- Risale-i Mes’ele, 1459.
3- Âmâl-i Saduk, s. 234, Hz. Cafer Sâdık (a.s).
4- Nehcu’l-Fesahe, 546, 1917, 755, 1665, 2744, 1666, Hz. Muhammed (s.a.a).
5- İsra, 24.
Gazze’nin Z raporu: Daha yazılmadı!
Gazze’de BM sözleşmesindeki tanıma uyan bir soykırım karşısında 13 Ekim’de Şarm el Şeyh’te sahnelenen sirk tarifsiz acıların üzerine tüy dikti.
Soykırımcının bir numaralı tedarikçisi ve koruyucusu ABD Başkanı Donald Trump, İsrail’in ulaşamadığı bazı stratejik hedefleri devralan Gazze Planı’na Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere onlarca ülke liderini ortak etti.
Trump zirveyi ‘emir-kul’ ilişkisini canlandıran bir müsamereye çevirirken her bir liderin nasibine aşağılayıcı sözler düştü. Gaf değil taammüden laf. Gazze Planı’nın ruhunu ele veren iki laftan birini Birleşik Arap Emirlikleri temsilcisine, diğerini Erdoğan’a etti. Erdoğan’ı çetin ama Amerikan başkanının her istediğini yapan biri diye tanımlarken BAE temsilcisini parmağıyla işaret edip “Çok para, sınırsız para!” ifadelerini kullandı. Biri planı Hamas’a kabul ettiren baskıyı, diğeri planı finanse edecek keseyi temsil ediyor.
Trump’ın altına ‘riviera’ düşlerini döşediği Gazze planı olduğu gibi uygulanırsa esir-tutsak ve cenaze takaslarından sonra bu ortaklara açık bir görev tevdi ediyor:
Hamas’ın olmadığı teknokratlar yönetiminin kurulması; Amerikan koordinasyonunda uluslararası güç konuşlandırılması; tüm direniş güçlerinin silahsızlandırılması; savunma ve saldırı altyapısının yok edilmesi; Gazze Şeridi’nin kaderine hükmedecek uluslararası Barış Konseyi’nin oluşturulması; Gazze’yi küresel sermayeye peşkeş çeken projelere girişilmesi…
Plan günün sonunda İsrail’in Gazze’nin haritasını küçültecek şekilde dış çemberde işgalini sürdürmesini öngörüyor.
Nihayetinde katliamların durması, insani yardımlara izin verilmesi, Gazze’nin tamamının işgal edilmemesi ve Filistinlilerin 1948’deki gibi topraklarından yeniden sürülmemesini temin edecek diye bu planı meşrulaştıran unsurları öne çıkarıyorlar. Ne katliamlar tamamen duruyor ne insani yardımın önü hepten açılıyor ne de işgal bitiyor.
7 Ekim Aksa Tufanı’nı takip eden iki yıllık kıyım ve imha sürecinde hiçbir suçun bedelini ödemeden İsrail’i temize çıkaran bir plana “Gazze sevdalısı” liderler garantör oluyor.
Fakat 7 Ekim’in Z raporu bu değil; daha doğrusu rapor henüz çıkmadı, belki hiç çıkmayacak.
Bu rapora giren ağır sonuçlarının olmadığı anlamına gelmiyor; 68 bin can, 171 bin yaralı, enkaz altında sayısını bilmediğimiz kadar ceset, yaşamı imkânsız kılan yıkım, asla sarılamayacak yaralar, geçmeyecek travmalar her zaman en başa yazılması gereken sonuçlardır.
Hedef güç denklemini bozmak ama daha bitmedi!
Sonuçlar Gazze’yi de aşıyor.
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ve lider kadrolarının organize terörle öldürülmesiyle Lübnan direnişinin aldığı darbeler İsrail’in ‘cezalandırıcı güç’ imajını parlatıyor.
Zincirleme olarak bu durum, Suriye’de rejimin Batı-Körfez beslemesi cihatçı projenin eline düşmesiyle sürdü. Ve İsrail güney Suriye’yi tampon bölgeye dönüştürme, bu ülkenin hava sahasını engelsiz koridora dönüştürme, yeni orduyu ağır silahlar ve savunma kapasitesinden mahrum bırakma gibi dayatmalarda bulunma imkanına kavuştu.
‘Direniş Koridoru’ndaki statükonun değişimi en nihayetinde uzun yıllardır üzerinde çalıştıkları İran’ı vurma planının önünü açtı.
İsrail bu sonuçları caydırıcı bir faktörü dönüştürüp güç denklemini kökten değiştiren bir tahakküm mekanizması kurmayı düşlüyor. ‘Düşlüyor’ diyorum çünkü yıkıcı sonuçlara rağmen bunun şu aşamada olabildiğini söyleyemeyiz.
İsrail’in öldürme kabiliyetine dayalı bu tasavvur, özünde tamamen Amerikan desteğine bağımlı. Trump bu konunun anlaşılmasında bizi yükten kurtarıyor; defalarca kendisini İsrail’e ‘dur’ ve ‘başla’ diyebilen ya da Yahudi devletini sürüklendiği bataklıktan kurtaran otorite olarak resmetti.
İsrail, İran’ın nükleer tesislerini yok etmek ve rejimi yıkmak bir kenara, hedeflediği caydırıcılık denklemini de kuramadı.
Hizbullah da Amerikan-Suud ikilisinin muazzam baskılarına rağmen silahlarına veda etmedi. Suriye’yi tamamen teslim alma çabaları hâlâ ucu açık bir süreç.
Yemen’de hiçbir bombardıman Husileri Gazze ile dayanışmadan vazgeçiremedi. Bölgesel denklemle ilgili kumpas, müdahale ve baskılar devam edecek.
İsrail küçük bir şeritten ibaret olan Gazze’ye yaşattığı cehenneme rağmen stratejik hedeflerini tutturamazken tüm coğrafyaya hikâye yazmak daha çok mürekkep tüketir.
Enkaz ve ceset yığınları arasından doğrulan Filistin
7 Ekim’in Z raporundan söz ederken hedefler ile sonuçlar arasında ilk bağlamın kurulacağı yer elbette Gazze.
Binaları yıkılmış, toprağı yakılmış, ceset taşımaktan bitap düşmüş, yavrularını açlığa vermiş, oradan oraya sürülmüş Filistinliler ateşkesle birlikte düştüğü yerden aman dileyerek kalkmadı. Siperdeki 12-13 örgütten hiçbiri beyaz bayrak çekmedi. İsrail’in hedefi nüfusun en az yarısını Gazze’den atmak idi, ama bu kadar korkunç koşullara rağmen kitleler sınırlara yüklenip “Bizi bu cehennemden alın” demedi. Kimse teknelere doluşup denizlere açılmadı… Buna kalkışsalardı İsrail nice ‘Exodus’ gemisini sefere çıkarırdı! Ateşkesle birlikte başlarını sokabilecekleri bir bina kalmadığını bile bile sel olup şehirlerine dönmeye çalıştılar. ‘Filistin bilinci’ cehennemde kavrularak, ateşte dövülerek geri döndü. Bütün meseleyi Hamas’tan ibaret görmek insanda astigmatizm yapıyor.
“Neredeyse bitti” denilen Hamas da ateşkesin ilk dakikalarından itibaren üniformalı güçleriyle kontrolü yeniden ele aldı. “Yok olası” değil miydi? Üstelik işgal ordusuyla iş birliği yapıp yardımları çalan ve İsrail’in verdiği silahlarla cinayetler işleyen çeteleri temizlemeye girişti. Çatışarak ya da halka açık alanda yargısız infazlar yaparak… Kötü şöhretine dönüşü sadece intikam alma değil hakim güç olarak kalma kararlılığını da gösteriyor.
Hayattaki rehineleri tanınan süre içinde teslim ederek örgütsel bütünlüğünü koruduğunu da gösterdi. İlginç olan Trump’ın asayişin temini için Hamas’ın duruma vaziyet etmesine geçici olarak onay verdiklerini söylemesiydi.
Ödenen ürkütücü bedellerden sonra Hamas içerde kendi varlığına karşı yükselecek muhalefeti savuşturmak için stratejik hedefleriyle ilgili bir çetele tutmak zorunda kalabilir.
Hamas, Aksa Tufanı ile Gazze üzerindeki ablukayı kaldırmak, İsrail hapishanelerinde çürütülen tutsakları kurtarmak, Filistin davasını gömen Abraham Anlaşmalarını parçalamak gibi hedeflerden söz ediyordu.
Çetin pazarlıklara rağmen lider kadrolarından kurtarılan olmadı, ama müebbet hapis cezası almış 250 tutsak ve Gazze’de esir alınmış 1718 kişi serbest kaldı. Bunun Filistinliler üzerinde psikolojik etkileri olacaktır.
Filistin Devleti’nin kuruluşuna dayalı iki devletli çözüm dünyanın gündemine geri döndü. Ve İsrail soykırım suçlarından dünya mahkemesinde sandalyeye oturtuldu. Tarihinde hiç olmadığı kadar tecrit edildi ve varlığı sorgulanır hale geldi. İsrail için bunlar stratejik yenilgidir.
Fakat abluka kalkmadığı gibi işgal genişledi. Abraham Anlaşmaları da sadece dondurucuya kaldırıldı. Trump’ın “Barış 2025” sloganını kullandığı yeni sürecin hedeflerinden biri Abraham Anlaşmalarını genişletmek, bölgede ekonomik projelere İsrail’i ortak etmek ve Orta Doğu’daki tetikçisini tecritten kurtarmak.
Trump’ın hayal sepeti ve karşılıksız bazı çekler
Abraham Anlaşmalarının muhatabı en başta Körfez ülkeleri. Orada da “Filistin’in canı cehenneme” diyen yeni nesil liderler var. Onlar da İsrail’le ortaklık kuralı çok oldu. Soykırım devam ederken Katar, Bahreyn, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) hem İran’a hem de Gazze’deki örgütlere karşı ABD ve İsrail’le gizli işler çeviriyordu. The Washington Post’un Amerikan gizli belgelerine dayandırdığı habere göne bu altı ülkenin ABD ve İsrail’le istihbarat ve güvenlik ortaklığı 2022’de başladı. Süreç Gazze nedeniyle kesintiye uğramadı. CENTCOM çatısı altında İsrail’le düzenli toplantılar yapıldı. Geliştirilen ortaklığa “Bölgesel Güvenlik Yapısı” adı verildi. İran’ın füzeleri ve insansız hava araçlarına karşı koymak için ortak bir hava savunma planı tasarlandı. Planlamalar 2024’te bu ülkelerin CENTCOM’un sistemine bağlanmasıyla ileri bir aşamaya geçti. Taraflar İran’ın yanı sıra Gazze’deki direniş gruplarının yeraltı tünelleriyle mücadele konularına da odaklandı. Fakat bu ortaklığa rağmen Katar’ın 9 Eylül’de vurulması, İsrail’e aradığını vermeye hazır olan Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid’de ciddi bir güvensizlik yaratmış olabilir. Bu iki liderin Şarm el Şeyh zirvesine katılmaması spekülasyona açık bir konu. Pek çok neden akla geliyor. Trump’ın dayattığı planın istedikleri gibi Hamas’ın fişini çekmeyi garanti etmediğini düşünüyor olabilirler. Başarısızlığa mahkûm bir planın finansmanında gönülsüz olabilirler. Israel Hayom gazetesine bakılırsa Suudi-Emirlik ikilisi Hamas’ın yok olduğunu görmeden Gazze Planı’nı finanse etmeyeceğini Amerikan yönetimine bildirdi.
Gazze Planı, Filistin devletinin kurulmasına yönelik hiçbir taahhüt içermiyor. Aksine ‘Büyük İsrail’ düşleri için ara gaz moduna geçiyor. Pek çok kişi Trump’ın, 3 bin yıl sonra Orta Doğu’da barışın kendisi tarafından sağlandığına dair sözlerini küstahlık saçan kibrine bağlıyor. Muhtemelen bilinçli olarak Davud ve Süleyman dönemine atıf yaparak bu anlaşmayla ‘Büyük İsrail’ hayallerine alan açıyor. Yine de planın ‘sevindirik’ garantörleri hem Trump’ın bu sözlerini hem de Netanyahu’nun ‘Büyük İsrail’ idealine bağlılığını ifade eden açıklamasını bağlam dışı görmeyi tercih ediyor.
Trump garantör ülkelerin taahhüdünü önemli ölçüde Hamas’ın silahsızlandırılması hedefine ve riveara için finansal kaynaklara indirgiyor.
Hamas, iktidarı Filistinli bir teknokrat yönetime bırakabileceğini söylüyor. Bunu planın başarısı olarak bir kenara yazabilirler. Ama Hamas kadroları ve tabanıyla yine orada. Hamas ve diğer örgütler işgal sürdükçe silah bırakmanın söz konusu olamayacağını ya da silahların ancak kurulacak Filistin devletine teslim edilebileceğini tekrarlıyor. Trump da “Hamas anlaşmaya uymazsa, benim tek bir sözümle İsrail çatışmalara yeniden başlayabilir” tehdidini savuruyor. Plan zaten bu noktadan sonra mayınlı alana giriyor. Uluslararası güç konuşlanabilecek mi? Türkiye’nin asker göndermesine yönelik İsrail içinde ‘korkular’ köpürtülüyor. Bunun siyasi kararlara etkisi olacak mı? Uluslararası güç konuşlansa bile direnişi silahsızlandırabilecek mi? Kurulacak sivil yönetim başarılı olacak mı?
İsrail’in her başarısızlığı savaşa dönmek için bahane olarak kullanma ihtimali yüksek. Bu mekanizmaların hiçbiri İsrail’i saldırganlıktan menetmeye kâfi gelmeyebilir. İsrail, Lübnan modelini buraya da dayatabilir. Lübnan’da 27 Kasım 2024’te sağlanan ateşkes Litani nehrinin güneyinde silahsızlanmayı öngörüyordu. Süreçten Lübnan ordusu ve UNIFIL sorumlu. Fakat İsrail 15 Ekim 2025’e kadar toplam 4 bin 952 kez ateşkesi ihlal etti.
Özetle ortaya konulan çerçeve müzakereye tâbi olsa da kalıcı barışı temin etmeye dönük hiçbir perspektif içermiyor. Çünkü;
Plan işgali bitirmiyor.
İsrail’in saldırılarını durduracak bir mekanizma içermiyor.
Ablukayı kaldırmıyor. İnsani yardım akışıyla ilgili mekanizma da ablukayı kurumsallaştırıyor.
İsrail’in yeniden inşa sürecini sabote etmesini önleyecek bir mekanizma da yok.
Bütün bunlar sorunu kalıcı olarak çözmediği gibi İsrail’in dilediği zaman saldırmak için tetikte kalacağı anlamına geliyor.
Evrensel
İmam Hamanei: Gerçek Terörist Amerika’dır
İmam Hamanei: “Bu füzeler, Silahlı Kuvvetlerimiz ve savunma sanayimiz tarafından hazırdır.Gerekirse ileride de kullanılır.” diye konuştu.
İran İslam Devrimi’nin Lideri imam Hamanei, çeşitli spor branşlarında şampiyon olan ve uluslararası bilim olimpiyatlarında madalya kazanan yüzlerce gençle bir araya geldi. Lider, bu gençleri “Ulusal gücün tezahürü ve yükselişin sembolü” olarak nitelendirerek, “Siz, İran’ın umut verici gençlerinin ‘milletin sembolü’ olarak zirvelere tırmanma, dünyanın zihnini ve gözlerini İran’ın aydınlık havasına çevirebilme kabiliyetine sahip olduğunu kanıtladınız” dedi.
Lider, ABD Başkanı’nın son dönemdeki açıklamalarına ve bölgedeki İran’a yönelik yalanlarına atıfta bulunarak şunları söyledi:
“Bu kişi, bölgede İran’da ve İran halkına dair saçma açıklamalarla İsrail rejimine moral vermeye ve kendisini güçlü göstermeye çalıştı. Ancak eğer gerçekten güçlüyse, ABD’nin her eyaletinde ona karşı slogan atan milyonlarca insanı görsün.”
İmam, spor ve bilim alanlarında gösterdikleri başarıyla milleti sevindiren, gençleri coşturan bu gençlerin toplandığı ortamda büyük memnuniyet duyduğunu ifade ederek, “Madalyalarınız, düşmanın ‘yumuşak savaş’ yoluyla milleti ümitsizleştirmeye, yeteneklerinden habersiz bırakmaya veya umutsuzluğa sürüklemeye çalıştığı bir dönemde elde edildiği için, diğer dönemlerin madalyalarından kat kat daha değerlidir. Siz, sahada milletin gücünü ve kabiliyetini sergileyerek düşmana en sağlam yanıtı verdiniz.” dedi.
İmam, bazı çevrelerin İran gençlerinin umutsuzluğunu dile getirmesini “araştırmasız ve temelsiz sözler” olarak değerlendirdi:
Sevgili İran ve gençleri, umudun tezahürüdür. İran gencinin, gayret ve çaba gösterdiği sürece zirvelere ulaşma kabiliyetine sahip olduğu gerçeğini anlamalıyız, tıpkı sizin uluslararası spor ve bilim zirvelerine tırmanmanız gibi.”
imam Hamanei, Devrim sonrası bazı alanlarda yaşanan sıçramalara dikkat çekerek, “Bu yılki başarılarınız, İran spor tarihinde belki de eşi görülmemiş bir örnektir” dedi.
İmam, İran’ın yetenekli gençlerinin bilim zirvelerine tırmanışını överek, “Bu başarılarınız, İran milletinin hanesine yazılır ve dünyanın gözlerini İran’a çevirir” diye konuştu.
“Zafer kazanan sporcuların bayrağa saygı duruşu, secde ve duaları, İran milletinin sembolüdür” diyen İmam, “Sevgili olimpiyatçı gençleriniz bugün parlak bir yıldızdır; ancak on yıl sonra, çabalarını sürdürürlerse, parlak bir güneş haline gelirler. Bu süreçte yetkililerin rolü son derece önemlidir” dedi.
İmam, gençlerin Devrim zaferinden bu yana rolünü vurgulayarak, “Sekiz yıllık İran-Irak Savaşı’nda, genç nesil, büyük eksikliklere rağmen askerî alanda olağanüstü girişimlerle, her yönden desteklenen çok daha donanımlı düşmana karşı İran’ı zaferle taçlandırdı.” dedi.
imam Hamanei, bilim sahasını gençlerin ülke onurunu temsil ettikleri diğer bir arena olarak tanımladı ve İran’ın “Nano, lazer, nükleer, askerî sanayi ve tıbbi ilerlemeler” gibi alanlarda dünya çapında ilk onda yer aldığını hatırlattı. “Geçen birkaç gün içinde, ülkedeki bir araştırma merkezinin, tedavisi olmayan bir hastalığın tedavi yolunu bulduğu çok önemli bir haber duydum” diye ekledi.
İmam, düşmanın İran’ın bilimsel ilerlemelerini engellemeye yönelik çabalarına dikkat çekerek, “İran’ın başarılarını inkâr ederek ya da görmezden gelerek, doğruyu yanlıştan ayırmayı zorlaştırarak, bazı eksiklikleri abartarak ve taraflı propaganda yoluyla İran’ın havasını karanlık ve kasvetli göstermeye çalışıyorlar. Ancak siz, spor ve bilim zirvelerine tırmanarak İran’ın aydınlık havasını tüm dünyaya gösterdiniz” dedi.
Düşmanın, milleti ve genç nesli ümitsizleştirmek için kullandığı bir diğer yöntemin, “insanların kendi kabiliyetlerine olan inancını kaybetmelerini sağlamaya çalışmak” olduğunu belirten Lider, “Bu faaliyetlerin karşısında gençler, tükenmez gençlik enerjilerini, başarıya ulaşmak, umut aşılamak ve milletin itibarını yükseltmek için artırmalıdır,” diye konuştu.
Lider, gençlerin yeteneklerini İran milleti için kullanmalarının önemine dikkat çekerek şöyle devam etti:
“Bazıları başka ülkelerde yaşamayı tercih edebilir; ancak bilmelidirler ki, başka ülkelerde ne kadar ilerlerlerse ilerlesinler, daima yabancıdır. Oysa İran, sizin, sizin nesliniz ve sizin ‘toprağınız, eviniz’dir.”
Lider, ABD Başkanı’nın bölge ve İran hakkındaki son açıklamalarına değinerek, “ABD Başkanı, Filistin işgaline yaptığı ziyarette, İsrail rejimini umutlandırmak ve moral vermek için boş ve kaba laflar sarf etti” dedi.
imam Hamanei, İslam Cumhuriyeti İran’ın 12 günlük savaşta İsrail rejimine indirdiği “inanılmaz tokadın” İsrail’in umutsuzluğuna neden olduğunu belirterek, “İsrail rejimi, İran füzelerinin alevlerinin hassas ve stratejik merkezlerine nüfuz edip onları kül edebileceğini tahmin bile etmemişti” diye konuştu.
Lider, Trump’ın açıklamalarını “İsrail rejimine moral vermek için hafif sözler ve kaba davranışlarla yapılan boş laflar” olarak nitelendirerek, bazı iddialarına da değindi:
“Gazze Savaşı’nda ABD, İsrail rejiminin suçlarında şüphesiz asıl ortaktır. ABD Başkanı da açıkça itiraf etti: ‘Gazze’de bu rejimle birlikte çalıştık.’ Zaten bu itirafı yapmasa bile belliydi; çünkü Gazze’deki masum halka yağdırılan silah ve imkânların tamamı ABD menşeliydi.”
Lider, Trump’ın “terörle savaş” iddiasını da “yalanlarının bir başka örneği” olarak değerlendirdi:
“Gazze Savaşı’nda 20 binden fazla çocuk ve bebek şehit oldu. Acaba onlar terörist miydi? Terörist, ABD’dir; çünkü DEAŞ’ı yarattı, bölgeye saldı ve bugün hâlâ bazı unsurlarını bölgede tutarak kendi çıkarları için kullanıyor.”
imam Hamanei, Gazze’de yaklaşık 70 bin insanın katledilmesini ve 12 günlük savaşta 1000’den fazla İranlı’nın şehit edilmesini, “ABD ve İsrail rejiminin terörist doğasının açık kanıtları” olarak nitelendirerek, “Onlar, sadece halkın körü körüne katledilmesiyle kalmadı, Tahrançi ve Abbasî gibi bilim insanlarımızı da suikastla öldürdü ve bu cinayetlerden övündü. Ancak bilmelidirler ki, bilimi suikastla öldüremezler” dedi.
Lider, ABD Başkanı’nın İran’ın nükleer sanayisini bombaladığını ve yok ettiğini iddia etmesine tepki olarak şöyle konuştu:
“İstediğiniz gibi düşünün; ancak asıl soru şu: Siz kim oluyorsunuzda bir ülkenin nükleer sanayisi olup olmadığı konusunda ‘olur, olmaz’ diyorsunuz? İran’ın nükleer sanayisinin ABD ile ne ilgisi var? Bu tür müdahaleler, kaba, haksız ve zorbalıktır.”
İmam Hamanei, ABD’nin çeşitli eyalet ve şehirlerinde Trump’a karşı milyonlarca kişinin sokaklara döküldüğünü hatırlatarak, “Eğer gerçekten güçlüyseniz, yalan söylemek, diğer ülkelerin işine karışmak ve askerî üsler kurmak yerine, bu milyonlarca kişiyi sakinleştirin ve evlerine gönderin.” dedi.
imam Hamanei, “Terörist ve terörizmin asıl temsilcisi ABD’dir” diyerek Trump’ın “İran halkının dostu” olduğunu iddia etmesini de “yalan” olarak nitelendirdi:
“ABD’nin ikincil yaptırımları, İran halkına yöneliktir ve birçok ülke de korkudan bu yaptırımlara uymaktadır. Dolayısıyla siz, İran halkının düşmanısınız, dostu değil.”
Lider, Trump’ın “ben pazarlıkçıyım” açıklamasına da değinerek, “Eğer pazarlık zorbalıkla eşlik ediyorsa ve sonucu önceden belliyse, bu pazarlık değil, dayatmadır. İran milleti, hiçbir dayatmayı kabul etmeyecektir” dedi.
imam Hamanei, Trump’ın “Batı Asya bölgesinde ölüm ve savaş var” iddiasına da yanıt verdi:
“Savaşları siz başlatıyorsunuz. ABD, savaşçıdır; terörün yanı sıra savaş kışkırtıcılığı da yapar. Yoksa bölgedeki bu kadar ABD askeri üssü ne için var? Siz burada ne işiniz var? Bu bölge sizinle ne ilgisi var? Bölge, bölgenin halkındır; bölgedeki savaş ve ölüm ise ABD’nin varlığından kaynaklanmaktadır.”
İmam Hamanei, ABD Başkanı’nın tutumlarını “hatalı, çoğu durumda yalan ve zorbalık dolu” olarak değerlendirdi ve ekledi:
“Zorbalık bazı ülkeler üzerinde etkili olabilir; ancak Allah’ın izniyle İran milleti üzerinde hiçbir zaman etkili olmayacaktır.”
Toplantıda, İran Genç Millî Takımı, geleneksel güreş gösterisi yaptı ve İmam'ın övgülerini kazandı.
imam Hamanei, İran füzelerinin “dışarıdan satın alınmadığını veya kiralanmadığını, tamamen İran gençlerinin el yapımı ve kimlik belgesi olduğunu” belirterek, “İran genci, sahaya çıktığında gayret ve çabasıyla bilimsel altyapıyı oluşturursa, böyle büyük işleri yapma kabiliyetine sahiptir” dedi.(Ajanslar)
Yemen’den Tel Aviv’e Uyarı
Siyonist rejimin Gazze Şeridi’ne yönelik vahşi saldırılarını yeniden başlatmasının gölgesinde, bir Yemenli yetkili Tel Aviv’i ateşkesin ihlalinin sonuçları konusunda uyardı.
Yemen Dışişleri Bakan Yardımcısı Abdulvahid Abu Raas, Gazze’deki ateşkesin herhangi bir şekilde ihlal edilmesinin Siyonist rejimin ağır bir bedel ödemesine ve geçmişe kıyasla daha büyük kayıplar yaşamasına yol açacağını vurguladı.
Mehr haber ajanının haberine göre, Abu Raas, “Gazze’deki gelişmeleri yakından izliyoruz. İsrail, ateşkesi defalarca ihlal ederek taahhütlerini yerine getirmekten kaçmaya devam ediyor.” dedi.
Yemenli yetkili ayrıca, “Yemenlilerin Filistin halkına desteği sürecek. Filistin direniş grupları yalnız değil; bu mücadele hepimizin ortak mücadelesidir. Biz Filistin direnişinin yanındayız.” ifadelerini kullandı.
Siyonist rejim, resmi olarak ateşkes ilan edilmesine rağmen Gazze Şeridi’ne yönelik vahşi saldırılarını yeniden başlatmıştır.
Ateşkes Kağıt Üzerinde Kaldı: 97 Filistinli Şehit Oldu!
Gazze hükümeti, İsrail ordusunun 10 Ekim’deki ateşkes ilanından bu yana 129 kez ateşkesi ihlal ettiğini duyurdu.
Gazze hükümeti, işgal ordusunun 10 Ekim’de ilan edilen ateşkes kararından bu yana 129 ihlal gerçekleştirdiğini, bu saldırılarda 97 Filistinlinin şehit olduğunu ve en az 230 kişinin yaralandığını açıkladı.
Ateşkes Garantörleri, İsrail’in Gazze’deki Suçlarını Sürdürmesine Yol Açıyor
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, başta ABD olmak üzere ateşkesin garantörlerinin eylemsizliğiyle Siyonist rejimin Gazze’deki suçlarını sürdürmesine yol açtığını ifade etti.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, düzenlediği haftalık basın toplantısında gündemdeki bölgesel ve uluslararasi gelişmeleri değerlendirdi.
Filistin meselesinin hala bölgenin en önemli gelişmesi olduğunu belirten Sözcü Bekayi, “Geçen hafta Şarm eş-Şeyh’te varılan ateşkes anlaşmasına rağmen, hala Siyonist rejimin Batı Şeria’da ve Gazze’deki soykırımına devam ettiğini görüyoruz. Ateşkes şu ana kadar onlarca kez Siyonist rejim tarafından ihlal edilmiştir” dedi.
Refah kapısının hala kapalı olduğuna dikkat çeken Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bekayi, “Başta ABD olmak üzere ateşkesin garantörleri eylemsizliğiyle Siyonist rejimin bu bölgedeki suçlarını sürdürmesine yol açıyor” ifadesini kullandı.
Ateşkes mi, Maskeli Savaş mı? Gazze Planı Çöküyor
ABD öncülüğünde hazırlanan Gazze Barış Planı, daha ikinci aşamaya geçilemeden ciddi krizlerle karşı karşıya. İşgalci İsrail’in sürdürdüğü hava saldırıları, rehine cenazelerinin iadesiyle ilgili çıkmaz ve Refah Sınır Kapısı’nın kapatılması, ateşkesi kâğıt üzerinde bıraktı.
Tel Aviv, HAMAS’ın işbirlikçilere yönelik operasyonlarını ateşkes ihlali olarak lanse ederken, ABD Dışişleri Bakanlığı da bu söylemi destekliyor. HAMAS ise suçlamaları reddediyor ve bölgede kontrolü sağladığını açıkladı.
Gazze’ye uluslararası güvenlik gücü gönderilmesi planları sürerken, sadece Endonezya bu misyona asker göndermeyi taahhüt etti. Türkiye'nin katkısı belirsizliğini koruyor.
ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in bugün işgalciİsrail’de yapacağı temaslarda, silahsızlanma ve Gazze yönetiminin devri gibi başlıklar görüşülecek. Ancak taraflar arasında ciddi yapısal anlaşmazlıklar var ve ateşkesin geleceği hâlâ belirsiz.
Tehditler, Çelişkiler Ve İhlaller; Gazze Ateşkesi Kör Topal Sürüyor
Trump’ın sözde barış planı daha ikinci aşamaya geçemeden krize girdi. İsrail’in süren katliamları, rehine cenazeleri krizi ve kapatılan sınır kapıları ateşkesi kâğıt üstünde bıraktı. Tel Aviv ve Washington ise HAMAS’ın işbirlikçilere yönelik operasyonlarını ‘ihlâl’ diye pazarlıyor.
İsrail ordusu pazar günü ateşkesi bir kez daha ihlal ederek Refah kentine İHA’larla saldırdı. Başbakan Binyamin Netanyahu, HAMAS’ın işgal güçlerine ateş açtığını iddia ederek, “sert karşı önlemler alınması” talimatı verdiğini açıkladı. HAMAS, iddia edilen olayla hiçbir ilgisi olmadığını belirtti.
ABD’nin Gazze planı çerçevesinde bölgede görev alacak uluslararası güvenlik gücüne katılımcılar netleşiyor. İsrail basınına göre Azerbaycan, görev gücünde yer almayı kabul etti. Times of Israel’e konuşan Tel Aviv yetkilileri ABD’nin bu taahhüdü Bakü’den özel olarak aldığını ileri sürdü.
Trump planında yer alan uluslararası güç mekanizmasının hayata geçirilebilmesi için müzakerelerin ikinci aşamasının da başarıyla sonuçlanması gerekiyor. Fakat İsrail’in Gazze’den tümüyle geri çekilmesi ve HAMAS’a silahsızlanma dayatması gibi çok sayıda temel mesele çözümsüzlüğünü koruyor.
Bugüne kadar görev gücüne asker katkısında bulunacağını kamuoyuna resmen açıklayan tek ülke Endonezya oldu. Cakarta misyona 20 bin asker göndereceğini beyan etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da geçen ay BM’de Trump’a Türkiye’nin de Gazze’ye kuvvet gönderebileceğini söylediği aktarılmıştı. Ancak İsrail medyası Tel Aviv ile Ankara arasındaki gergin ilişkiler nedeniyle Türk kuvvetlerinin varlığına İsrail’in izin verip vermeyeceğinin belirsiz olduğunu not düşüyor.
BMGK YETKİSİYLE
İngiliz Guardian’a konuşan diplomatlar, Avrupa ve ABD’nin planlanan konuşlandırmaya BM Barış Gücü olmaksızın BM Güvenlik Konseyi yetkisi verilmesini sağlayacak bir karar taslağı hazırladığını kaydetti.
Güç, ikinci aşamanın başarılı olması halinde Gazze’nin Trump liderliğindeki “Barış Konseyi”nce kontrol edileceği, yönetimin teknokrat Filistinlilere bırakılacağı ve HAMAS’ın silahsızlandırılacağı varsayılan geçiş dönemi için planlandı.
GERÇEK İHLAL SAHTE İHLAL
Geçen hafta ilan edilen sallantılı ateşkes İsrail ihlallerinin gölgesinde sürüyor. Bu süreçte işgal güçleri en az 38 Filistinliyi katletti. Bu tabloya rağmen ABD Dışişleri Bakanlığı cumartesi günü yaptığı açıklamada “HAMAS’ın Gazze halkına yönelik saldırılarla ateşkes ihlal ettiğini gösteren güvenilir raporlar” olduğunu iddia etti.
Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu garantör ülkelere yönelik açıklamada “HAMAS’ın saldırılara devam etmesi halinde Gazze halkını korumak ve ateşkesin bütünlüğünü sürdürmek için önlemler alınacaktır” denildi.
TRUMP’IN KIVRAK DÖNÜŞÜ
Washington’ın “Gazze halkı” diyerek kastettiği İsrail ile işbirliği yapan yerel çeteler. HAMAS bu gruplara yönelik “temizlik operasyonları” başlatmış, Trump da “Onlar çok kötü insanlar, HAMAS’ın onlara ne yaptığı beni ilgilendirmiyor.” demişti. Ancak Tel Aviv’in baskısıyla daha sonra “HAMAS öldürmeye devam ederse içeri girip onları öldürmekten başka çaremiz kalmayacak.” diye yan çizmişti.
Direniş örgütünün işbirlikçilere karşı düzenlediği operasyonlarda bugüne kadar 32 kişinin öldürüldüğü bildirildi. HAMAS’ın aradığı kişiler arasında en meşhur işbirlikçi, Wall Street Journal’da kendisine makale yazdırılan Ebu Şebab da var.
DİRENİŞ KONTROLÜ SAĞLIYOR
HAMAS pazar günü yayımladığı bildiride söz konusu suçlamalara şu yanıtı verdi: “Bu temelsiz iddialar İsrail’in yanıltıcı propagandasıyla tümüyle örtüşüyor. Cinayet, adam kaçırma, yardım kamyonlarının çalınması ve Filistinli sivillere yönelik saldırıları düzenleyen suç çetelerini kuran, silahlandıran ve fonlayan işgal makamlarıdır.”
Jerusalem Post gazetesi HAMAS’ın sahada hızlı bir şekilde organize olması karşısında, cumartesi günü yayınladığı makalede şu yorumda bulundu:
“Başlangıçta örgütün savaş bittikten sonra Gazze’nin kontrolünü hızla geri alıp alamayacağı, daha doğrusu bölgenin kaosa sürüklenip sürüklenmeyeceği belirsizdi. Şu ana kadar yaşananlar HAMAS’ın hâlâ iyi düzeyde örgütlenebildiğinin kanıtıdır.”
CENAZE ÇIKMAZI
Daha ikinci aşamaya geçemeden baş gösteren bir diğer sorun da İsrailli rehinelerin cenazeleri. HAMAS cumartesi gecesi iki cenazeyi daha teslim etti. Tel Aviv hareketin elinde 18 naaşın daha olduğunu iddia ediyor fakat arabulucular dahil İsrail dışında tüm taraflar, arama kurtarma ekipleri ve ağır makineler olmadan cenazelerin çıkarılamayacağını söylüyor. İsrail ise bu amaçla Gazze’ye gelen 81 kişilik AFAD ekibini bölgeye sokmuyor.
SINIRI KAPATTILAR
Tel Aviv bu şartlar altında daha fazla naaşın geri verilmemesini bahane ederek Refah Sınır Kapısı’nın süresiz olarak kapatıldığını duyurdu. Başbakanlık Ofisinden cumartesi akşamı yapılan açıklamada “Yeniden açılması HAMAS’ın rehine cenazelerini geri verme ve üzerinde mutabık kalınan çerçeveyi uygulama konusundaki rolünü yerine getirme derecesine göre değerlendirilecek.” denildi.
VANCE’İN ÇANTASINDA NELER VAR?
Ateşkes kör topal ilerlerken ABD Başkan Yardımcısı JD Vance ile Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff bugün İsrail’de. Kanal 12’ye göre gündemde dört konu var:
– Rehine naaşlarının iadesi
– Ateşkesin gidişatı
– HAMAS’ın silahsızlandırılması
– Gazze’yi yönetecek alternatif bir otoritenin kurulmasını içeren barış planının ikinci aşamasına geçilmesi konusu
İsrail henüz katılmasa da ikinci aşama görüşmeler arabulucu ülkeler arasında geçen hafta başladı.
Silahsızlanma şartnamesi
HAMAS Siyasi Büro Üyesi Muhammed Nazzal, Reuters’a yaptığı açıklamada, grubun Gazze’de bir süre daha güvenlik kontrolünü sürdürmeyi planladığını söyledi. Hareketin Gazze’nin yeniden inşası için beş yıla kadar sürecek bir ateşkese hazır olduğunu belirten Nazzal, bu sürenin sonrasında ne olacağının Filistinlilere bir devlet “ufku” verilmesine bağlı olduğunu vurguladı.
HAMAS’ın silahlarını bırakıp bırakmayacağı sorusuna ise yetkili “Evet veya hayır diye yanıt veremem. Açıkçası bu projenin niteliğine bağlı. Silahlar kime teslim edilecek?” yanıtını verdi.
Nazzal silahsızlanma konusunun diğer silahlı Filistinli grupları da ilgilendirdiğini, bu nedenle daha geniş bir çerçevede ortak bir noktaya varılması gerektiğini de sözlerine ekledi/aydınlık
Arzulara Köle Olmak
“Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?” Casiye, 23
Heveslere uymak, insanın algılama yetisini elinden alır. Ne hakikati görebilecek gözü, ne hakkı duyacak kulağı ve ne de doğruyu idrak edecek kalbi vardır artık.
Heveslere tabi olmanın nedeni maddiyata yönelmektir. Kur’an’ın bir başka ayetinde şöyle buyrulur: “…Fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu.” 1
– Fitnenin ve isyanın esasını teşkil eder: “Hevesler, fitnelerin bineğidir.” 2 “Fitnenin kaynağı, heveslere tabi olmaktır.” 3
– Adaletli olmaya engeldir: “…Heveslerinize uyup adaletten sapmayın…” 4
– Allah’ın yolundan çıkmaya sebeptir. “Heva ve hevesine uyma, yoksa seni Allah’ın yolundan saptırır.” 5
– İnsanın helak olmasına nedendir. “Kendi heva ve hevesine uyan kimse seni, ona iman etmekten alıkoymasın; sonra helak olursun.” 6 Ve bahsi geçen ayette heveslerin, kulağa ve kalbe mühür vurulmasına neden olduğunu okuyoruz: “…Allah’ın; bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği…”
——————————————–
1 A’raf, 176
2 Ğureru’l Hikem
3 Usul’u Kâfi, c.1, s.54
4 Nisa, 135
5 Sa’d, 26
6 Taha, 16
Erakçi'den Şarm El-Şeyh zirvesine katılma davetine ilişkin açıklama
İran Dışişleri Bakanı Şarm El-Şeyh zirvesine katılma davetine ilişkin yaptığı açıklamada "İran halkına saldıran ve bizi tehdit etmeye ve yaptırım uygulamaya devam edenlerle ilişki kuramayız"dedi.
İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Erakçi, X'ten şunları yazdı:
İran, Cumhurbaşkanı Sisi'nin Şarm El-Şeyh zirvesine katılma davetinden dolayı minnettardır. Diplomatik temaslara duyulan arzuya rağmen, ne Cumhurbaşkanı Pezeşkoyan ne de ben, İran halkına saldıran ve bizi tehdit etmeye ve yaptırım uygulamaya devam edenlerle iletişim kuramayız.
Ancak İran, İsrail rejiminin Gazze'deki soykırımını sona erdirecek ve işgalci güçlerin sınır dışı edilmesine yol açacak her türlü girişimi memnuniyetle karşılıyor
Filistinliler, temel kendi kaderini tayin hakkını elde etme hakkına sahiptir ve tüm ülkelerin, bu yasal ve meşru talebi desteklemelerine her zamankinden daha fazla yardımcı olma görevi vardır.
İran her zaman bölgede barış için kilit bir güç olmuştur ve olmaya devam edecektir. Soykırımcı İsrail rejiminin aksine, İran, özellikle sözde müttefikleri pahasına bitmek bilmeyen savaşlar peşinde değil, kalıcı barış, refah ve iş birliği peşindedir.(Ajanslar)
Trump, İsrail Meclisi'nde protesto edildi
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Parlamentosu'nda protesto edildi. Trump konuşma yaparken iki İsrailli milletvekili 'Filistin'i Tanıyın' yazılı pankart açtı.
ABD Başkanı Donald Trump, Mısır'daki 'Gazze Zirvesi' öncesi İsrail Parlamentosu'na konuşma yaptı. Trump’ın konuşması, iki İsrailli milletvekili tarafından protesto edildi.
Milletvekilleri, Trump’ı konuşma yaptığı sırasında "Filistin'i tanıyın" ve "Soykırım" pankartları açtı. Milletvekilleri salondan çıkarıldı.
'FİLİSTİN'İ TANIYIN'
Trump'ı protesto eden milletvekili Ayman Odeh, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Sadece en basit talebi, tüm uluslararası toplumun üzerinde uzlaştığı bir talebi dile getirdiğim için genel kuruldan atıldım" dedi.
"Filistin Devleti'ni tanıyın" diyen Odeh, "Bu basit gerçeği fark edin: Burada iki halk var ve buradan kimse ayrılmıyor" ifadelerini kullandı.
Ofer Cassif ise yaptığı paylaşımda, "Ayman Odeh ile birlikte kaldırdığımız pankart. Buraya rahatsızlık vermek için değil, adalet talep etmek için geldik. Bu ülkenin iki halkını yok olmaktan kurtaracak gerçek barış, ancak işgal ve apartheidin sona ermesi ve İsrail'in yanında bir Filistin devletinin kurulmasıyla sağlanabilir. İşgalci olmayı reddedin! Kanlı hükümete karşı çıkın!" dedi.
Trump protesto sırasında ara verdiği konuşmasına "Gerçekten çok etkili diyerek" geri döndü
Metinde ne Filistin var ne iki devletli çözüm ne de 1967 sınırları
Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde düzenlenen tarihi zirvede Türkiye, ABD, Mısır ve Katar liderlerinin imza attığı “Barış için niyet belgesi”, içeriğinde Filistin Devleti, iki devletli çözüm veya 1967 sınırları ifadelerinin yer almaması büyük şaşkınlığa neden oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve ABD Başkanı Donald Trump’ın daveti üzerine Mısır’a giderek “Şarm el-Şeyh Anlaşması”nın imza törenine katıldı. 20 ülke liderinin katıldığı zirvede, dört ülke — Türkiye, Mısır, ABD ve Katar — “Barış için niyet belgesi”ne imza attı.
Ancak belgenin içeriğinde Filistin Devleti’ne, iki devletli çözüme veya 1967 sınırlarına hiçbir atıfta bulunulmaması dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve Katar Emiri Temim bin Hamed Al Sani'nin imza attığı niyet belgesinin içeriği şu şekilde:
"Irk, din veya etnik köken ayrımı gözetmeksizin, herkesin barış, güvenlik ve ekonomik refah içinde hayallerini gerçekleştirebileceği bir bölge olması için hoşgörü, haysiyet ve fırsat eşitliği arıyoruz.
Karşılıklı saygı ve ortak kader ilkelerine dayanan, bölgede barış, güvenlik ve ortak refah için kapsamlı bir vizyon peşindeyiz.
Bu ruhla, Gazze Şeridi'nde kapsamlı ve kalıcı barış düzenlemelerinin kurulmasında kaydedilen ilerlemeyi ve İsrail ile bölgesel komşuları arasındaki dostane ve karşılıklı yarar sağlayan ilişkileri memnuniyetle karşılıyoruz. Bu mirası uygulamak ve sürdürmek için birlikte çalışarak, gelecek nesillerin barış içinde birlikte gelişebileceği ilham verici temeller atmayı taahhüt ediyoruz. Kalıcı bir barışın geleceğine bağlıyız"(Ajanslar)




















