
کارگر
“Kudüs’un Yolu Kerbela’dan Geçer”
Bismillah
Tezkiye ve hazırlık ayı Ramazan ayının son Cuma’sına yaklaştıkça müminlerin kanları hareketlenmeye, çoşmaya, kaynamaya başlar. Çünkü Kudüs Günü yaklaşmaktadır.
Dünya Kudüs Günü’nün ilanı müminlerin ilk kıblesinin bulunduğu Mescid-i Aksa’nın, kutsal toprakların işgal altından kurtarılması yönünde atılmış ilk etkili adımdır.
Nur içinde yatsın, İmam Humeyni(ra) Kudüs Günü’ünü ilan ederken sahip olduğu basiret ve irfani derinlikle bugünleri ve bundan sonraki günleri görmekteydi.
İslam İnkılabı’nın İran’da zafere ulaşması üzerinden daha altı ay geçmişti ki, 7 Ağustos 1979/13 Ramazan 1399 tarihinde Müslümanlara ve mustaz’aflara seslenen İmam Humeyni(ra) tarihin seyrini değiştirecek bir ilanda bulunmuştu.
İmam Humeyni’nin biz Müslümanlara hediye ettiği Dünya Kudüs Günü, sadece Filistin ve Kudüs’le sınırlı değildir.
Dünya Kudüs Günü, üç asırdır müstekbir güçlere birçok açıdan yenik düşmüş, geri bırakılmış bir ümmetin yeniden uyanışını, ayağa kalkışını ve vahdetini simgelemektedir.
Dünya Kudüs Günü ilanı, o zaman çok az sayıda kişinin dışında kimsenin tahmin edemeyeceği olumlu sonuçlar doğuracak bir karardı.
Aradan geçen her yıl Kudüs Gününün önemini daha iyi anlamakta, daha derinden idrak etmekteyiz.
Dünya Kudüs Günü, doğulusuyla batılısıyla tüm müstekbir güçlerin burnunun yere sürtüleceği günün müjdecisi ve başlangıcıdır.
Rahmetli İmam, “Kudüs’un Yolu Kerbela’dan Geçer” dediği günlerde İran, müstekbir güçler tarafından Baasçı Saddam Hüseyin aracılığıyla kendisine dayatılan savaşta bulunmaktaydı. Bazıları bunun İranlı savaşçıları coşkulandırmak için söylenmiş bir söz olduğunu sandılar.
Ama aradan geçen zaman İmam’ın(ra) ne kadar uzak ve derin görüşlü olduğunu gözler önüne serdi. Kerbela/Irak’la birlikte olmadan Şam’a, Lübnan’a ve nihai hedef Filistin’e, hasretini çektiğimiz Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya ulaşılamayacağı bugün daha iyi anlaşılmaktadır.
Bugün başını ABD’nin çektiği Batı müstekbirlerinin ve içerideki müttefiklerinin, kuklalarının hep birlikte Irak, Suriye ve Lübnan’da düzüp düzenledikleri sayısız komplo planı ve cinayetleri bu açıdan değerlendirmemiz gerekir.
“Kudüs’un Yolu Kerbela’dan Geçer” sözünün bir anlamı da bu yola koyulanların Hüseynî olmaları, Hüseyn’in izinde bulunmaları olarak yorumlanabilir. Aşura
Ziyaretinde İmam Hüseyn’e hitaben söz veriyor ve şöyle ahitleşiyoruz:
İnni silmun limen sâlemekum= Siz Ehlibeytle barışık olanla barışık olacağım.
İnni harbun limen hârebekum= Siz Ehlibeytle savaşanla savaşacağım.
İnni veliyyumn limen vâlâkum= Siz Ehlibeytle dost olanla dost olacağım.
İnni aduvvun limen âdâkum= Siz Ehlibeyte düşman olanla düşman olacağım.
İlâ yevm’ul kıyame= Kıyamet gününe kadar.
Yukarıdaki cümlelerdeki yüce mana ve ilkeleri hakkıyla idrak etmiş Kudüs’ün Huseynî yolcuları yola koyulmuştur bile. Pakistan’dan, Afganistan’dan, İran’dan, Irak’tan, Bahreyn’den, Lübnan’dan ve Yemen’den Huseynî mücahitler nihai savaşta yerlerini almak için yavaş yavaş ayağa kalkmışken bu cephenin başka coğrafyalardan misafirleri de zamanı geldiğinde, Hüseyn’e verdikleri sözün idrakine vardıklarında oturdukları yerden kalkacak, öncekileri takip edecek ve Kudüs cephesindeki yerlerini alacaklardır, inşallah.
Batı müstekbirliğinin bölgedeki temsilcisi Siyonist İşgalci Rejimin Suriye’ye yönelik hava saldırılarını son zamanlarda artırması; ABD’nin IŞİD ölüm makinelerini Irak’ta yeniden harekete geçirmesi ve kiralık elemanlarını Irak ve Lübnan’da yeniden meydanlara yönlendirmesi; Suriye ve Yemen’de işgal, yağma ve cinayetlerini sürdürmeleri; Almanya ve öteki Avrupa ülkelerinin Lübnan Hizbullahı’na yakın cami ve kültür merkezlerini kapatmaları; Facebook, İnstagram ve Twitter gibi İnternet sosyal ağlarının direniş cephesi taraftarlarının hesaplarına yasak koymaları vb uygulamalar işte Kudüs yolcularını durdurmak doğrultusundaki acizlik ve çaresiz çırpınışlardır.
Direniş Cephesi adını saydığımız öncüleri başta olmak üzere tüm yeryüzünde yavaş yavaş oluşmakta ve olgunlaşma dönemini geçirmektedir. Müstekbirlerin yukarıda saydığımız komplo plan ve çabaları bu cephenin hareketini Allahın izniyle engelleyemecektir.
Dünya Kudüs Günü İmam’ın belirlediği hedef doğrultusunda misyonunu sürdürürken müstekbirler, içimizdeki işbirlikçileri ve İslam’ı ve yüce değerlerini anlamaktan yoksun tekfirci anlayışın da Şeytanın emirleri ve planları doğrultusunda görevlerini yerine getirmelerine şaşırmamalıdır.
İslam dünyasının çeşitli bölgelerindeki sahte Kudüs hayranları ise müstekbirlere karşı mücadelede şimdiye kadar slogandan öteye geçemediler ve bundan sonra da geçemiyeceklerdir. İktidarlarını sürdürmek için müslüman halkları oyalayanların bu meydandan nasipleri sadece kendilerini ve halkı aldatmaları olacaktır. Siyonist caniler ve baş hamileri de zaten bu sahtekarların mahiyetlerini bildikleri için bunları ciddiye almamaktadırlar.
Söz ve söylemlerinde samimi olmayanların, Direniş Cephesi’nin bu yoldaki başarılarını kıskananların varacağı nokta ise önünde sonunda aldatıldıklarını itiraf etmektir, ama mustaz’af halkları aldatmanın hesabı Allah huzurunda hiç kuşkusuz çetin olacaktır.
Ramazan’ın son Cuma’sına yaklaşırken Koronavirus salgınından dolayı karşılaşılan beklenmedik durumu da dikkate almalı ve Dünya Kudüs Günü’nü canlı tutmak için geçmiş yıllardan daha çok çaba sarfetmeliyiz, inşallah.
Ziya TÜRKYILMAZ
İnsanın Yaratılış Amacı
Allah’ın zatına ait ve O’nun sadece vücudunun gerekliliği olan ilim, kudret, malikiyet, kayyumiyyet ve hâkimiyet gibi sıfatları ve isimleri olsun veya O’nun fiiline bağlı olan ve fiili sıfatları olarak meşhur olan rububiyyet, razikiyyet, halikiyyet, irade ve rahmeti gibi sıfat ve isimleri, bunların hepsi subiti sıfatlardır ve yüce Allah onlar yoluyla her durmadan sürekli feyiz vermektedir. Onun yaratıcılığı da hiç kesilmeden sürekli yaratmasını gerektirmektedir. “O, her gün bir iştedir.”[1]
Dikkat edilmesi gereken bir başka konuda şudur; Allah’ın hekim olması ve hekim olan bir kimsenin da boş ve abes bir iş yapmayacağından dolayı, bu yaratılış âlemi, hedeflidir ve onda hiçbir bozukluk ve eğrilik yoktur. Bu âlemin bütün zerreleri şöyle söylemektedir:
Yoktur hiçbir noktada eksiklik ve fazlalıktan oluşan bir karışıklık
Ki ben bunu kuşkusuz olarak görmekteyim.
Kur’an’ın açık ayetlerine göre, Allah, varlıkları boş ve oyun olsun diye değil, onların yaratılış temellerini hak üzere kurmuştur. Bu en güzel düzenin en küçük parçası dahi yüce hedef ve amaçları takip etmektedir ve onların bir tanesi dahi faydasız değildir:
Bu perdede bir doku dahi boş değil
Onun ucu bize belli olmasa dahi
Tabiî ki Kâinatın ve varlıkların yaratılışının asıl hedefi insandır. Daha açık bir ifadeyle, Allah, âlemi insanı yaratmak için yarattı; çünkü o mahlûkatın en üstünüdür ve yaratma tezgâhından onun gibi bir varlık çıkmamıştır. Hadis-i Kutside şöyle gelmiştir: “ Ey Âdemoğlu! Her şeyi senin için ve seni de kendim için yarattım”[2]
Bu konuları sunduktan sonra asıl konuya girerek şöyle diyoruz: İnsanın yaratılış hedefi ne olursa olsun, sonucu, hiçbir şeye muhtaç olmayan her şeyi kendisine muhtaç olduğu Allah’a değil de insanın kendi faydasınadır.
“Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık olandır.”[3]
Musa, şöyle dedi: “Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz de (şunu bilin ki) gerçek şu ki, Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye lâyık olandır.”[4]
Hz. Ali (a.s) meşhur Hamam hutbesinde şöyle buyuruyor: “Allah-u Teala mahlûkatı yaratırken onların itaat ve kulluklarına ihtiyacı yok ve onların günah ve itaatsizliklerinden de güvendeydi. Çünkü günahkârların günahı ona zarar vermez itaatkârlarında itaati ona fayda sağlamaz. (itaate emretmek ve günahtan sakındırmak kulun faydasınadır.)”[5]
İnsanın yaratılış hedefi üzerine Kur’an-ı Kerim’de çeşitli açıklamalar gelmiştir ve bunların her birisi bu hedefin bir boyutuna işaret etmektedir, örneğin: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”[6] Başka bir yerde ise şöyle buyuruyor: “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.”[7] Başka bir hususta ise şöyle gelmiştir: “Rabbin dileseydi, insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için (merhamet için) yarattı. Rabbinin, “Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım” sözü kesinleşti.”[8]
Dikkat edildiği gibi, bütün bu çizgiler tek bir noktada sonlanmaktadır ve o da insanların yetişmesi, hidayeti ve tekâmülüdür. Anlatılanların sonucunda şu anlaşılmaktadır: Her şeyin amacı ve insanın yaratılış hedefi, kemale, gerçek saadete, yüce insanlık makamına ve melekût âlemine ulaşmaktır ve bu da sadece ilahi marifete ulaşmak ve Hak Teala’nın huzurunda yapılan bilinçli bir kullukla mümkündür. “Allah’a kulluk etmek, çok değerli bir mücevherdir ve onunda batını rabliktir.”[9] Yani kim ona ulaşırsa Allah’tan başka her şeye sultanlık eder.
İmam Sadık (a.s.)’dan gelen bir hadiste şöyle geçer: İmam Hüseyin (a.s.) ashabının karşısında durarak şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teala insanı sadece kendisini tanımaları için yaratmıştır. O’nu tanıdıkları zaman O’na ibadet ederler ve O’na kulluk ettikleri zaman da başkalarına kulluk etme ihtiyacında olmazlar.”[10]
tebyan
[1] Errahman/ 29
[2] El Menhec-ul Gavi, c: 5, s: 516; İlm-ul Yakin, c: 1, s: 381.
[3] FATIR suresi 15. ayet
[4] İBRAHİM suresi 8. ayet
[5] NEHC’ÜL BELAĞA, Hemam hutbesi
[6] ZÂRİYÂT suresi 56. ayet
[7] MÜLK suresi 2. ayet
[8] HÛD suresi 118 ve 119. ayet
[9] Misbah-uş Şeri’e fi Hakikat-ul Ubudiyye
[10] İlel-uş Şerai’, Saduk, El-Mizan’ın nakline göre, c: 18, s: 423
Allah’ın Ziyafet Ayı Ramazan -2
Ey yüce Rabbimiz, Muhammed’e ve Pâk Ehl-i Beytine selam ve salavat yolla ve bizlere de Ramazan ayının faziletlerini tanıma gücü ve bu aya saygı duygusu merhamet eyle”
Ramazan ayını ve konumunu tanımak, bizlere bu mübarek aydan en iyi şekilde yararlanma fırsatı sağlar. Resulullah efendimiz bu konuda şöyle buyurur: Allah en temiz olandır, bakın, görün, neyi karşılamaya gidiyorsunuz? Eğer kullar Ramazan ayında bulunan nimetlerden haberdar olsaydı tüm ayların Ramazan olmasını dilerdi.
Ramazan ayının sıfatlarından biri “Mübarek” olmasıdır. Peygamber efendimiz çok yerde bu sıfata değinmiştir. Hz. Muhammed –sav- her yıl Ramazan ayının ilk gecesi şu duada bulunurdu:
“Ey Mübarek ay, bize senin aracılığınla keramet kazandıran Allah’a hamdolsun. Mübarek sözcüğü, istikrar ve süreklilikle beraber gelişme ve artış anlamındadır. Bir başka müslüman düşünüre göre, mübarek, bolca hayır kaynağı demektir. Kur’an-ı Kerim de çok kez mübarek sözcüğünü kullanıyor. Güzel ilahî ayetler hayır ve bereket kaynağı olan yüce Allah’ın mutahhar zatının mübarek olduğunu savunuyor. Kur’an kültüründe Allah’ın evi Kâbe, Mescid-i Aksa, Kadir gecesi ve Kur’an-ın kendisi de mübarektir.
Ramazan ayı, insanların bu manevi atmosferde bambaşka insanlara dönüştüğü ve büyük bir coşku yaşadığı için mübarektir. Bu ayda nefsanî taleplere karşı direnme gücü artar. Gerçekte Ramazan ayı, insanlar en güzel sıfatlara büründüğü için mübarektir. Ramazan ayı kendini düzeltme ayıdır. Bu ayda, insanların kendilerini güncel yaşamın bağlarından kurtarıp saadet yolunu kat etmeleri için uygun bir ortam hazırlanır. Dolayısıyla Ramazan ayının bir fazileti, insanları geliştirmektir. Biz de bu mübarek ayı fırsat bilerek gerçek bir Müslüman"ın özelliklerini ele alacağız. Hayat veren öğretilerinde Kur’an-ı Kerim böyle bir insanın özelliklerini en iyi şekilde anlatıyor.
İyi bir yaşam için kabul edilen birinci ilke doğru ve uygun program yapmaktır. Planlama uzmanları bunun üç aşamalı olması gerektiğini belirtiyorlar. Bu aşamalar imkanlar ve kısıtlamaların tanımı, kısa ve uzun vadeli hedeflerin belirlenmesi ve bu hedeflere ulaşmak için en iyi yöntemlerin seçilmesidir. İnsanların hidayeti için en mükemmel planları sunan İslam, yaşam için planlamaya vurgu yapıyor, öyle ki hz. Ali –s- de bu konuda şöyle diyor: Ey insanlar tedbirsiz bir dünyadan hayır gelmez. Günün saatleri bütün işlerin aynı anda yapılmasına yetmez, o zaman iş ve istirahat saatlerini doğru biçimde bölüştürün
Bu öğretilere göre Müslüman bir insan iş ve çalışmaya öncelik verir. Bir Müslüman için çalışma, sağlıklı bir yaşamın temeli olup insan izzeti ve kerametini koruyan en büyük etken sayılır. Müslüman bir insan Kur’an-ı Kerim’den herkesin yaşamını, çalışma ve çabasına borçlu olduğunu ve hiç kimsenin çalışmadan ve çaba harcamadan hiçbir şey elde edemeyeceğini öğrenmiştir. Müslüman bir insanın imajı, tembellik ve çalışmamanın insan şanına yakışmadığının bilincinde olan coşkulu ve dinamik bir insanın imajıdır.
Bir Müslüman, vücudunda biriken enerjiyi en iyi şekilde değerlendiren insandır. Nitekim geçmiş çağlarda Müslümanlar büyük bir coşku ve çaba ile parlak İslam medeniyetinin temelini attılar. Rivayetlere göre bir Müslüman çalışmayı bırakarak gece gündüz ibadet etmeye koyulmuş. Bu haberi duyan İmam Sadık (s) olaydan esef duyduğunu belirterek şöyle buyurmuş: Bu adam çalışmaksızın dua ve ibadetinin kabul görmeyeceğini bilmiyor mu acaba? Kuşkusuz çalışmak her dinde ve inançta değerlidir, ancak Müslüman bir insanın çabalarına değer kazandıran şey, iyi ve hayırlı işler yapmasıdır Kur’an-ı Kerim’e göre Müslüman bir insan sürekli hareket halinde olup çevresini etkiler. Bir Müslüman, kendisini her türlü maddî ve israf ortamına sürükleyecek amellerden sakınır. Böyle bir insanın Kur’an’da belirtilen bir başka özelliği, sırf kendi çıkarlarını düşünmemesidir. Bir Müslüman"ın çalışmaktan gayesi, sağlıklı yaşamak, halka hizmet etmek ve Allah’ın rızasını kazanmaktır. Nitekim yüce Allah da Bakara suresinin 200. ayetinde şöyle buyurur: “Onlardan öylesi de vardır ki; Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahrette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru, der. İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır. Allah hesabı pek seri görendir”
Bir gün Yunan filozof Aristo’dan neden az yiyorsun?diye sorarlar. Aristo şöyle karşılık verir: Ben yaşamak için yiyorum, başkaları yemek için yaşıyorlar. Kimileri çok yer, ancak obur insan asla akıllı ve bilgin olamaz. Yemekte aşırıya kaçmak düşüncenin gelişmesini engeller. Bu konuda İslam dini de nefsinize galip gelmek için çözüm yolları sunmuştur ki oruç tutmak bu yollardan biridir. İslam peygamberi şöyle buyurur: Kalplerinizi fazla yemek ve içmekle öldürmeyin. Gönülleriniz de aşırı sulamadan dolayı heba olan tarlalar gibi ölür.
Yüce Allah Kudsî bir hadiste şöyle buyurur:
Ey adem oğulları, benim meleklerim gece gündüz sizi gözetler, söyledikleriniz ve yaptıklarınız, az veya çok, hepsi yazılır. Gök yüzü sizden gördüğü her amele şehadet getirir. Güneş, ay ve yıldızlar da söyledikleriniz ve yaptıklarınıza şehadet getirir. Güneş, ay ve yıldızlar da söyledikleriniz ve yaptıklarınıza şehadet getirir. Ben de sizin kalbiniz ve gizli amellerinizin bilincindeyim. O zaman sakın gafil olmayasınız. tebyan
Türkiye ve İran Savaşırsa Kazanan İsrail Olur!
Star gazetesi yazarı Ardan Zentürk, Afrin'de yaşanan saldırıyla ilgili yaptığı değerlendirmede önemli bilgiler aktardı.
Zentürk, konuşmasında İsrail merkezli önemli bir rapora dikkat çekti.
29 Mart 2020'de merkezi Kudüs olan ve İsrail'in devlet stratejilerini belirleyen kurumu Begin-Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi’nce yayımlanan rapor, Dmitri Shufutinsky imzasını taşıyor.
Zentürk'ün açıklamalarının ilgili kısmı şu şekilde:
Raporda İsrail'in, Suriye coğrafyasında bir Türkiye-İran kapışması beklediği ve Suriye'nin de katılacağı bu çatışmanın her iki tarafı da çürüteceğini umduğu, ayrıca bu gelişmelerin İran'dan kurtulma sürecini hızlandıracağı ve Türkiye'de de çok ciddi gelişmelere yol açacağı beklentisi içinde olduğu ifade ediliyor.
Rapora göre Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesi, İsrail'in çıkarlarına hizmet ediyor. Taraflar arasındaki çatışmaların tetiklenmesi gerektiği söyleniyor.
İsrail, Suriye coğrafyasında Türkiye ve İran'ı karşı karşıya getirerek, bundan nemalanmayı çok önceden planlamış gözüküyor. Şu anda Suriye'de, Siyonizm ve bağlantısındaki Birleşik Arap Emirlikleri'nin üzerinde durduğu asıl mevzu, bir Türk-İran çatışmasıdır. Bu çatışmayı biz ya da İranlılar çıkartmasa da birileri bunu çıkartmaya çalışacak.
İsrail'in hali hazırdaki Savunma Bakanı Naftali Bennett çıktı dedi ki "Biz artık İran’ı Suriye’den silah zoruyla kovma aşamasına geldik ve bu planı da yürürlüğe soktuk."
Bennett, ocak ve şubat 2020’de de açıklamalar yapmıştı. O zaman pek dikkate almamıştım. O tarihlerde demişti ki "Biz bir yıllık plan çerçevesinde, İran’ın en geç 2021 Ocak ayında, Suriye’den tamamen çıkması üzerine bir plan hazırladık ve bunu uygulamaya koyduk."
İran’ın Suriye’den atılması süreci, ABD, Rusya ve İsrail arasında anlaşmayla planlanmışsa bu da işleyebilir. O zaman İsrail’e yakın bütün bölgeler mesela Golan, İsrail’in kontrolü altına girebilir. Amerika Golan’ı boşuna İsrail’e vermedi. İsrail, Filistin’de yeni toprak ilhaklarına boşuna hazırlanmıyor anlaşılan.
Şu gerçek. BAE ve İsrail, İran ve Türkiye’yi Suriye’den çıkarmaya çalışıyor. Sadece İran’ı değil. Bununla aynı zamanda Türk-Arap gerginliğini de harekete geçirmek istiyorlar
Şemhani: Saddam’a kimyasal silah satanlar Hizbullah’ı terörist biliyor
İran İslam Cumhuriyeti milli güvenlik konseyi sekreteri bu sabah yaptığı açıklamada Almanya hükümetinin Lübnan Hizbullah’ını terörist ilan etmelerine tepki olarak bunun terörizmin başlıca destekçilerinin çehresinden maskeleri düşüren hayret verici yeni bir gelişme olduğunu söyledi.
İran İslam Cumhuriyeti milli güvenlik konseyi sekreteri yaptığı açıklamada Almanya hükümetinin Lübnan Hizbullah’ını terörist ilan etmelerine tepki olarak bunun terörizmin başlıca destekçilerinin çehresinden maskeleri düşüren hayret verici yeni bir gelişme olduğunu söyledi.
Fars haber ajansının bildirdiğine göre Ali Şemhani twitterde Almanya’nın bu girişimini kınarken, Saddam’a kimyasal kitle imha silahları satanların insan haklarını savunduğunu ve çocuk katili arkadaşlarının korkusundan kahraman Hizbullah’ı terörist ilan ettiklerini söyledi.
Şemhani IŞİD’in Avrupa’ya ulaşmadığını zira direniş duvarının arkasında kaldığını belirtti.
Siyonist rejim ve Amerika son aylarda Lübnan Hizbullah hareketinin çalışmalarını kısıtlamak için Avrupa ülkelerini Hizbullah’ı terörist ilan etmeleri için baskı altına aldılar.
The Times of Israel: İsrail ve Almanya'nın İşbirliği Ortaya Çıktı
Siyonist medya Cumartesi akşamı, bu rejimin casusluk ajansının Alman mevkidaşlarıyla Lübnan'daki Hizbullah'a yönelik son operasyonda işbirliği yaptığını açıkladı.
The Times of Israel, İsrail istihbarat kaynaklarından naklen, Mossad unsurlarının Hizbullah'ın bazı üyelerden bilgileri Berlin’e aktardığını bildirdi. Mossad casusları, bir aylık operasyonları hakkında Alman istihbarat servisine bilgi sızdırdıklarını iddia ediyorlar.
Siyonist bir yetkili, İsrail’in Kanal 12 televizyon kanalına verdiği röportajda, bu olayın ayrıntılarına ve Alman casusluk ajansı müdürü Brno Cal ile Mossad arasındaki yakın dostluğa değindi.
Almanya İçişleri Bakanlığı Perşembe günü Lübnan Hizbullah Hareketini "terörist" olarak adlandırdı ve bu hareketin Avrupa topraklarındaki faaliyetlerini yasakladı. Daha önce Reuters, Alman polisinin Perşembe sabahı bazı Hizbullah üyelerini tutuklamak için operasyon başlattığını bildirdi. Alman güvenlik yetkilileri Almanya topraklarında yaklaşık 1500 Hizbullah üyesinin faaliyet gösterdiğini iddia ediyor.
CNN haber kanalı Alman polis kaynaklarından naklen, polisin Berlin ve Bremen şehirlerinde ve Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde birkaç evde arama yaptığını söyledi.
Lübnanlı ve Filistinli çeşitli partiler ve hareketler, Almanya'da Hizbullah'ın terörist olarak adlandırılmasını, Berlin'in ABD ve Siyonist rejimin emirlerine aşağılayıcı bir şekilde teslim olması olarak nitelendirdi.
e Siyonist rejim Lübnan Hizbullah’ının bölgede teröristlere karşı başarıları ardından bu harekete yönelik baskılarını arttırdılar./
Allah’ın Ziyafet Ayı Ramazan -1
Gelin bu Ramazan ayında “İsrafa kaçmadan ve kibre düşmeden yiyelim, sadaka verelim ve giyinelim!”
Yeniden ilahi bir nida, can ve ruhumuzu büyük bir ziyafete çağırıp, güncel hayat sürecinde bizi güzel hakikate yöneltiyor. Bu güzel nida, mübarek ve kerametli bir ayın gelişini vaat ediyor. Ramazan ayı her zamanki gibi, rahmet ve bereketiyle birlikte gelip çattı.
Ey insanlar gelin ve büyük manevi yarışa katılın. Bu yarışta herkes mükafatlandırılacak, emeğinin karşılığını bulacaktır. Ey kardeşler gelin, esirgeyen Rabbul Alemin’in nimet dolu sofrasına oturup, ilahî rahmetle özümüzü zenginleştirelim. Allah’ım sana şükürler olsun ki, yeniden bu kıymetli ayın varlık lezzetini bizlere tattırdın. Geçmiş zamanlara baktığımızda zamanın çabuk akıp gittiğini görüyoruz. Dönüp dolaşan zaman akışında gençliği orta yaşa, orta yaşı da ihtiyarlığa ulaştırıyoruz. Gerçekten gelip geçen günlerde neler elde ettik, hayatımızın değerli sermayesine hangi birikim ve zenginlikleri ekledik. Boş kaygılar ve hayatın endişeleri ruhumuzu azarlıyor. Fakat bu günlerde ve benzer saatlerin belirli anlarında bir parlak nur cilvesi kendini gösteriyor.
Ramazan günlerindeki fırsatlar çok sınırlıdır. Fakat aynı halde bu günler ve anlar bizlere yeni güç ve nefes kazandıran anlardır. Çünkü ramazanın anlarında insanlık ve Allah’a kulluk değerlerini yeniden canlandırıyoruz. İslam peygamberi Hz. Muhammed (sav), Ramazan ayını, Allah’ın ayı ve sema kapılarının açıldığı ay olarak nitelendiriyor. Ramazan ayındaki ibadet, insanının vücudu ve ruhunu, en yüce ahlakî ve manevî değerlerle alıştırıp ve idmanlarla yetiştirip, takviye ediyor. Oruç, insana tatlı ve ferahlatıcı anlar yaşatıyor. Fakat bu manevî lezzetlere ulaşma, bilinçli ve faydalı bir çabayı gerektiriyor. Elbette bazı kimseler, Ramazan ayında olup bitenlerin bilincinde olmayıp, nimetlerinden de mahrum kalıyorlar.
Resulullah (sav) şöyle buyuruyor: Ey insanlar, Allah’ın ayı olan Ramazan ayı, bereket, rahmet ve esirgeme ayıdır. Allah katında en iyi ay Ramazan ayıdır. Bu ayın gündüzleri en iyi gündüzler, geceleri de en gözde gecelerdir. Sizler bu ayda Allah’ın konuğu olup, ilahî ziyafete çağrılmışsınızdır. Sizlerin Ramazan ayındaki nefesleriniz tesbihtir. Uykularınız ibadet, amelleriniz kabul edilmiş, dualarınız da icabet edilmiştir. Pak niyetlerle Allah’ı anın, Allah’tan oruç tutma ve kitabı Kur’an-ı tilavet etme başarısını sizlere vermesini kendisinden dileyin.
Hasar ve zarara uğrayan kimse, bu ayda ilahî rahmet ve esirgeyişten mahrum kalan kimsedir. Ramazan ayındaki açlık ve susuzluk anlarıyla kıyamet günündeki açlık ve susuzluğu anın ve düşünün. Yoksul ve yolda kalmışlara sadaka verin. Büyüklere saygılı olun ve küçüklere sevgi üzerine yaklaşın. Ey insanlar, kim ramazan ayında güzel ahlaklı olursa adımları kaydığı günde kolayca sırat köprüsünden geçip, gider. Ey insanlar, ramazan ayında cennet kapıları açılır. Bu kapıların kapanmamasını Allah’tan dileyin. Bu ayda cehennem kapıları kapanır. Bu kapıların açılmamasını da Allah’tan dileyin.
İsrail oğulları kavmine mensup biri yıllarca Allah’a isyan edip, hakkın itaatinden sakındı. Hz. Musa (a.s) Tur dağına çıkarken o adamı gördü. Adam laf olsun diye Hz. Musa (a.s) ya şöyle dedi:
Ey Musa Allah’a deki; ben sana muhtaç değilim ve rızkını da istemiyorum. Musa (a.s) Tur dağına çıktı. Fakat adamın mesajını Allah’a ulaştırmadı. Allah’ın Musa’ya hitaben şöyle buyurdu: Niçin kulumun mesajını bana iletmedin? Musa (a.s) şöyle karşılık verdi: Allah’ım onun ne dediğini sen iyi biliyorsun. İlahi nida Musa’ya buyurdu ki; Ey Musa, ona söyle ki eğer benim senin Allah’ın olmamı istemiyorsan, bil ki senin bana kulluğun benim için bir aşağılık sayılmaz. Sen benim rızkımı istemiyorsan yine de ben karşılıksız seni rızıklandırıyorum. Musa (a.s) Allah’ın mesajını o isyankar yahudiye ulaştırdı. Adam Musa’nın sözünü duyunca, Allah’a karşı beslediği kötü niyetinden dolayı utanarak, pişman olup ağladı. Adam daha sonra şöyle dedi: Ey Musa, Senin Allah’ın ne kadar kerim, esirgeyen ve sevgi sahibi olduğunu bilmiyordum. Fakat maalesef, ben hayatımı boşuna harcamış bulunuyorum. Senden dileğim, dinini bana anlatmandır. Allah’ın hikmetli sözünden hayrete kapılan hz. Musa –s- ilahî dinini o adama anlattı. Adam da Allah’a şükredip, ömür boyu ahdine bağlı kaldı.
Hz. Ali (as) mübarek Ramazan ayı hakkında şöyle buyuruyor:
Ramazan size kutlu olsun. Bu ayda bol miktarda istiğfar dileyip, dua edin. Çünkü Allah’a dua ve niyazda bulunmak, belaları sizden def eder. İstiğfar ve tövbe etmek ise günahları siler.
İran'dan ABD'ye: Hareketlerinize Dikkat Edin Ağır Tokadı Yersiniz
İran silahlı kuvvetleri İSK Sözcüsü General Ebulfazl Şekarçi: Amerikalılar İran karasularına veya İran milletinin çıkarlarına karşı en ufak hareketlerinde geçmişte yedikleri tokatlara nazaran çok daha ağır tokat yerler.
Amerika Başkanı Donald Trump geçenlerde ABD donanmasının Fars körfezinde illegal varlığına işaret etmeksizin savaş gemilerine İran’ın Fars körfezindeki askeri botlarını vurma emri verdi.
İSK Sözcüsü General Şekarçi Salı günü katıldığı TV programında şöyle dedi:
Amerikalı yetkililer psikolojik savaş çerçevesinde, kendi kamuoyunu etkilemek ve gelecek başkanlık seçimleri için propaganda malzemesi üretmek ve kısacası iç sorunlarını örtbas etmek için bu tür lafları ederek tehditler savuruyorlar.
General Şekarçi şöyle ekledi:
İran silahlı kuvvetleri ülkeyi savunmakta hiç kimsenin göz yaşına bakmaz ve çok yönlü savunma için tam hazırlıklıdır.
İSK Sözcüsü General Şekarçi ayrıca asıl Amerikalıların Fars körfezi ve Umman denizinde ne işi olduğunu sorgulamak gerektiğini belirterek, bölge ülkeleri Batı Asya’nın güvenliğini temin edebilecek güce sahip olduklarını vurguladı.
Ramazan Ayı'nın Ortak Amelleri
Gündüz ve Gecelerde Yapılan Ameller
Merhum Seyyid İbn Tâvûs, İmam Sadık (a.s) ve İmam Musa Kâzım'dan (a.s) şöyle rivayet etmektedir:
Ramazan ayının başından sonuna kadar her farz namazdan sonra şu duayı oku:
"Allah'ım! Beni yaşattığın müddetçe Beytü'l-Haram'ının (Kâbe'nin) haccını bu yıl ve her yıl kolaylık, sağlık ve bolluk içinde bana nasip eyle. Beni o değerli mekânlardan, faziletli ziyaretgâhlardan ve Peygamber'inin ziyaretinden mahrum kılma ve bütün dünya ve âhiret hacetlerinde bana yardımcı ol.
Allah'ım! Senden, Kadir gecesinde hükme bağlayıp takdir ettiğin kesin, değişmez ve dönüşü olmayan şeyler arasında, beni de Beytüllahi'l-Haram'ın, hacları beğenilen, çabaları mükâfatlandırılan, günahları affedi-len ve kötülükleri bağışlanan ziyaretçilerinden yazmanı, ömrümü uzatmayı, rızkımı çoğaltmayı, emanetimi ve borcumu ödemeyi kesin hükmüne bağlayıp takdir etmeni diliyorum; âmin ey âlemlerin Rabbi!"
Yine her farizadan sonra şu duayı okursun:
"Ey yüce, ey ulu, ey çok çok bağışlayan, ey Rahim; hiçbir eşi ve benzeri olmayan ve (her şeyi) duyan ve (her şeyi) gören ulu Rab sensin. Bu, yücelttiğin, değer verdiğin, şereflendirdiğin ve bütün aylardan üstün kıldığın bir aydır. O, orucunu bana farz kıldığın aydır. İşte o, ramazan ayıdır ki onda Kur'ân'ı, halkı hidayet etmek, hidayet yolunu açıklamak ve hakkı batıldan ayırmak için indirdin; Kadir gecesini o aya yerleştirdin ve o geceyi bin aydan hayırlı ve üstün kıldın. Ey (yarattıklarına) minnet hakkı olan ve kimsenin onun üzerinde minnet hakkı bulunmayan (Allah), minnettar ettiklerin arasında beni de minnettar kılıp vücudumu (cehennem) ateşinden kurtarıp cennetine yerleştir; rahmetin hakkına, ey merhametlilerin en merhametlisi!"
Merhum Kef'emî Misbâh ve el-Beledü'l-Emin kitabında, Şeyh-i Şehit ise kendi Mecmua'sında Resul-i Ekrem'den (s.a.a) şöyle rivayet etmişlerdir:
"Kim ramazan ayında her farizadan sonra şu duayı okursa, Allah onun günahlarını bağışlar:
"Allah'ım! Kabir ehlini sevindir. Allah'ım! Bütün fakirleri zenginleştir. Allah'ım! Bütün açları doyur. Allah'ım! Bütün çıplakları giyindir. Allah'ım! Bütün borçluların borcunu eda eyle. Allah'ım! Sıkıntısı olanların sıkıntısını gider. Allah'ım! Bütün garipleri (vatanlarına) geri döndür. Allah'ım! Bütün esirleri azat eyle. Allah'ım! Müslümanların bozulan durumlarını/fasit olan işlerini ıslah eyle. Allah'ım! Bütün hastalara şifa ver. Allah'ım! Bizim fakirliğimizi kendi zenginliğinle engelle. Allah'ım! Bizim kötü hâlimizi kendi iyi hâlinle değiştir. Allah'ım! Borcumuzu eda eyle; fakirlik ve ihtiyacımızı gider; muhakkak senin her şeye gücün yeter."
Merhum Kuleynî'nin el-Kâfi'de Ebu Basir'den nakline göre, İmam Cafer Sadık (a.s) ramazan ayında şu duayı okurdu:
Allah'ım! Seni vasıta kılarak hacetimi senden diliyorum. Kim hacetini insanlardan dilerse (dilesin, fakat) ben hacetimi ancak senden dilerim. Sen teksin ve ortağın yoktur. Lütuf ve hoşnutluğun hakkına senden, Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet etmeni ve bu yıl Beytullahi'l-Haram'ın ziyareti için yolumu açmanı diliyorum; bana öyle beğenilmiş, kabul edilmiş, temiz ve senin için halis kılınan bir hac nasip et ki, onunla gözümü aydınlat, derecemi yükselt ve gözümü (haramlara) kapamayı, iffetimi korumayı ve bütün haramlardan kendimi korumayı bana nasip et; öyle ki, benim için sana itaat etmekten, senden korkmaktan ve senin sevdiğin şeyleri yerine getirip sevmediğin şeyleri terk etmekten daha sevimli hiçbir şey olmasın. Bütün bunları kolaylık, bolluk sıhhat ve verdiğin nimetlerle beraber bana nasip et. (Allah'ım!) Senden Peygamber'inin sancağı altında, velilerinle birlikte yolunda şehit olarak ölmeyi diliyorum. Yine senden, kendi düşmanlarının ve Peygamber'inin düşmanlarının ölümünü benim elimle gerçekleştirmeni niyaz ediyorum. (Yalvararak) senden (rezil etmek) istediğin (kötü kullarından) birisini rezil etmekle beni yüceltmeni ve hiçbir zaman velilerinden herhangi birisini yüceltmeği benim rezil ve rüsva olmama vesile kılmamanı istiyorum. Allah'ım! Peygamber'le birlikte olma yolunu benim üzerime aç. Allah bana yeter ve ancak Allah'ın dediği olur."
Bu duanın ismine "Hac Duası" denir. Merhum Seyyid İbn Tâvûs bu duayı "el-İkbal" kitabında ramazan ayı gecelerinde akşam namazından sonra okunmasını İmam Cafer Sadık'tan (a.s) rivayet etmiştir. Merhum Kef'emî ise "el-Beledü'l-Emin" kitabında bu duanın ramazanın her günü ve ilk gecesinde okunmasının müstehap olduğunu, Merhum Şeyh Müfid de "el-Muhriç" kitabında bu duanın ramazanın ilk gece-sinde akşam namazından sonra okunmasının müstehap olduğunu nakletmiştir.
Ramazan ayının gece ve gündüzlerinin en faziletli ameli Kur'ân okumaktır. Evet, mümkün mertebe bu ayda bol, bol Kur'ân okumak gerekir; zira Kur'ân bu ayda inmiştir. Hadis-i şerifte, "Her şeyin bir baharı vardır, Kur'ân'ın da baharı ramazan ayıdır." buyrulmaktadır. Diğer aylarda her ay bir Kur'ân hatmi müstehaptır. Bazı rivayetlerde ise en az altı günde bir hatim rivayet edilmiştir. Fakat ramazan ayında sünnet olan her üç günde bir Kur'ân hatmidir. Hatta her gün bir hatim yapılırsa, daha iyidir. Merhum Allâme Meclisî, bazı Ehlibeyt İmamları'nın (a.s) bu ayda kırk, hatta daha fazla hatim yaptıklarını rivayet etmiştir. Eğer insan yaptığı hatimleri On Dört Masum'un (a.s) mukaddes ruhlarına (her Masum'a bir hatim olmak üzere) hediye ederse, daha fazla sevap alır. Bazı rivayetlerden bu hatimleri onlara hediye eden kimsenin kıyamet gününde onlarla birlikte olacağı anlaşılıyor.
Yine bu ayda çok dua etmek, namaz kılmak, Allah'tan mağfiret dilemek ve bol bol "lâ ilâhe illallah" zikrini söylemek sünnettir. İmam Zeynülabidin'in (a.s) ramazan ayı girdiğinde dua, zikir, istiğfar ve tekbirden başka bir şey konuşmadığı, rivayet edilmiştir.
Evet, bu ayda hadisler yoluyla nakledilen ibadetler ve müstehap amellere çok önem vermeliyiz.
Ramazan Gecelerinde Müstehap Olan Ameller
1- İftar etmek. Şiddetli halsizlik ve iftar için kendisini bekleyen birileri olmadığı takdirde akşam namazını kıldıktan sonra iftar etmek müstehaptır.
2- Haram ve şüpheli olmayan helâl şeylerle, özellikle helâl hurmayla iftar etmek, insanın kıldığı namazın sevabını dört yüz kat artırır. Rüteb (bir hurma çeşidi), helva, nöbet şekeri, sıcak su gibi şeylerle de iftar etmek iyidir.
3- İftar ederken rivayet edilen iftar dualarını okumak; meselâ şu duayı:
"Allah'ım! Senin için oruç tuttum; senin rızkınla iftar edip sana tevekkül ettim."
Bu duayı, iftar vakti okuyan kimseye Allah, o gün oruç tutanların sevabını bahşeder.
Bazı rivayetlerde Hz. Ali'nin (a.s) iftar edeceği zaman şu duayı okuduğu nakledilmiştir:
"Allah'ın adıyla. Allah'ım! Senin için oruç tuttuk ve senin rızkınla iftar ettik. O hâlde bizden kabul buyur. Muhakkak sen duyan ve bilensin."
4- İlk aldığı lokmada;
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Ey mağfireti geniş olan (Rabbim), bağışla beni." derse, Allah-u Teâlâ'nın mağfiretine mazhar olur. Hadis-i şerifte şöyle geçer:
"Allah-u Teâlâ, ramazan ayının her gününün son saatinde bir milyon insanı (azaptan) azat eder. Allah-u Teâlâ'dan dile ki, seni de onlardan saysın."
5- İftar vakti Kadir Suresi'ni okumak.
6- İftar vakti sadaka vermek ve oruçlu müminlere iftar vermek, hatta bir kaç hurma veya bir içim suyla bile olsa (gücü yetmeyenler için).
Resul-i Ekrem'den (s.a.a) bu konuda şöyle rivayet edilmiştir: "Kim bir oruçlu (mümine) iftar verirse, onun (oruç) sevabının aynısını iftar veren de alır; elbette oruç tutanın sevabından bir şey eksilmeksizin. Yine o yemeğin gücüyle yaptığı her amelin sevabının aynısı, iftar veren için de yazılır."
Merhum Ayetullah Allâme Hillî, Risâletü's-Sadiye kitabında İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle rivayet etmiştir:
"Bir mümin, Ramazan ayında bir mümine bir lokma yemekle (dahi iftar) verirse, Allah onun için otuz mümin köleyi azat etmenin sevabını yazar ve Allah katında bir duası kabul olur."
7- Ramazan ayının her gecesinde bin defa Kadir Suresi'ni okumak da, rivayet edilen ameller arasındadır.
8- İmkânı olan kimse için her gece yüz defa Duhân Suresi'ni okuması sünnettir.
9- Merhum Seyyid İbn Tâvûs, günahların bağışlanması için her gece şu duanın okunmasını rivayet etmiştir:
"Allah'ım! Ey Kur'ân'ı indirdiğin ve orucunu kullarına farz kıldığın ramazan ayının Rabbi, Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et; bu yıl ve her yıl Beytullahi'l-Harâm'ın haccını bana nasip eyle. İşlediğim o büyük günahları bağışla; zira onları senden başkası bağışlamaz, ey Rahman ve çok bilen (Allah)!"
10- Akşam namazından sonra birinci bölümde geçen Hac Duası'nı okumak.
11- Ramazanın her gecesinde İftitâh Duası diye meşhur olan duayı okumak.
12- Yine her gece şu duanın okunması müstehaptır:
"Allah'ım! Rahmetin hürmetine, bizi salih kulların arasına kat. Bizi İlliyyîn makamına yücelt. Selsebîl pınarı kaynağından (doldurulmuş) kadehlerle susuzluğumuzu gider. Rahmetin hürmetine bizi hurilerle evlendir. (Gençlik ve dinçlikleri) ebedi kılınmış (her biri) sedefte saklı bir inci gibi olan tertemiz, pırıl pırıl hizmetçi civanları bizim hizmetimize ver. Bizi cennet meyveleri ve kuş etleriyle rızıklandır. Bize hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan elbiseler giydir. Bizi Kadir Gecesi'ni idrak etmeye, Beytullahi'l-Haram'ı ziyaret etmeye ve senin yolunda şehit olmaya muvaffak kıl. Hakkımızda hayır dua ve yakarışı kabul et. Kıyamet gününde ilk insanlarla sonrakileri bir araya topladığında bize merhamet et. Bizim hakkımızda ateşten kurtuluşu yaz. Bizi cehennemde zincirleme. Bizi azap ve alçaklığa düşürme. Bize Zakkum ve cehennemin acı bitkisini yedirme. Bizi şeytanlarla bir araya toplama. Bizi yüzüstü ateşe atma. Bize ateş ve katrandan elbise giydirme; ey kendisinden başka ilâh olmayan! Senden başka bir ilâh olmayışı hakkına, bizi bütün kötülüklerden kurtar."
13- Şu duanın da okunması İmam Cafer Sadık'tan (a.s) rivayet edilmiştir:
"Allah'ım! Senden kesin olarak hükme bağladığın ve takdir ettiğin hikmetli, dönüşü ve değişimi olmayan şeyler arasında beni de hacları beğenilir, çabaları mükâfatlandırılır, günahları bağışlanır ve kötülükleri affedilir olan Beytullahi'l-Harâm'ın hacılarından yazmanı diliyorum. Yine benim için hayır ve sıhhatle geçecek uzun bir ömür ve geniş bir rızık takdir buyurmanı niyaz ediyorum. Beni dinine yardım eden kimselerden kıl; bu konuda başkasını bana tercih etme."
14- "Enisü's-Sâlihin" kitabında ramazan ayının her gecesinde şöyle dua edilmesi rivayet edilmiştir:ا
"(Allah'ım!) Ramazan ayı geçer veya bu gecem sabah olur da üzerimde sana karşı bir suçum veya beni karşılığında azap edeceğin bir günah kalırsa, bundan Kerim Vech'inin yüceliğine sığınırım."
15- Merhum Kef'emî, Seyyid İbn Baki'den şöyle nakletmektedir: "Kim ramazan ayının her gecesinde iki rekât namaz kılarak, her rekâtta Fâtiha Suresi'ni ve İhlâs Suresi'ni üç defa okur, selâm verdikten sonra da şu zikri okur:
"Münezzehtir gaflet etmeyen asıl koruyucu. Münezzehtir (kullarına ceza vermede) acele etmeyen merhametli. Münezzehtir her zaman kaim ve sabit olan ve (hiçbir zaman kullarını) unutmayan. Münezzehtir ebedi ve boş şeylerden uzak olan."
Sonra da yedi defa tesbihat-ı erbaayı okuyup ardından şu zikri söyler:
"Her eksiklikten münezzehsin sen. Her eksiklikten münezzehsin sen. Her eksiklikten münezzehsin sen. Ey azametli ve yüce (Allah)! Be-nim büyük günahımı bağışla."
Ve bilâhare Resulullah'a (s.a.a) ve Ehlibeyt'ine on defa salâvat getirirse, Allah günahlarını bağışlar..."
16- Hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:
"Ramazan ayının her gecesinde Fetih Suresi'ni sünnet bir namazda okuyan kimse, o yıl korunmuş olur."
17- Ramazan ayı gecelerinin bir ameli de gecelere bölünerek kılınan bin rekâtlık namazdır. Fıkıh ve dua kitaplarında bu namaz, genişçe zikredilmiştir. Namazın kılınış şeklinde ise ihtilâf vardır. İbn Ebî Kurra'nın İmam Muhammed Takî'den (a.s) naklettiği ve Şeyh Müfid'in ve ulemanın çoğunun kabul ettiği kılınış şekli şöyledir:
İlk yirmi günde her gece yirmi rekât olmak üzere sekiz rekâtı akşam namazından sonra, on iki rekâtı ise yatsı namazından sonra ikişer ikişer kılınır. Son on günde ise her gece otuz rekât olmak üzere yine sekiz rekâtı akşam namazından sonra, geri kalanı ise yatsı namazından sonra kılınır. Böylece yedi yüz rekâtı kılınmış olur. Geri kalan üç yüz rekâtı ise Kadir gecelerinde (on dokuz, yirmi bir ve yirmi üçüncü geceler) her gece yüz rekât olmak üzere kılınır.
18- Ramazan ayında sünnet namazlardan sonra şu duanın okunması rivayet edilmiştir:
"Allah'ım! Kadir Gecesi'nde hükmettiğin ve takdir buyurduğun kesin emirlerin ve belirlediğin hikmetli işlerin arasında beni de hacları dosdoğru olan, çabaları mükâfatlandırılan ve günahları bağışlanan Beytullahi'l-Haram'ın hacılarından kıl. Senden itaatin yolunda ömrümü uzatmanı ve rızkımı genişletmeni diliyorum, ey merhametlilerin en merhametlisi!"
ehlader
Oruç ve Nefsi Tezkiye
Oruç özel şart ve adabıyla ve kutlu İslam şarisinin [1] isteğine uygun yapıldığı takdirde kendini yetiştirmede ve nefsin tezkiyesinde oldukça etkili olan çok önemli ve değerli bir ibadettir.
Oruç, nefsi günahlardan, çirkin ahlaktan temizleme ve tekamül, tahliye ve ilahi işraklardan pay alma hususunda oldukça etkilidir. Oruçlu kimse günahları terk vasıtasıyla nefs-i emmareyi dizginleyip kontrol ederek kendi emri altına alır. Oruçlunun oruçlu olduğu günler, günahları terketme ve nefse riyazet vermeye alıştırma devresidir. Nefisle cihad ve kendini sakındırmaya alıştırma devresidir. Bu devrede nefsini günahlardan ve pisliklerden temizlemesi dışında hatta yeme ve içme gibi meşru lezzetlerden göz yumar ve bu vesileyle nefsine sefa ve nur verir. Zira açlık batının safalı olmasına ve Allah’a teveccüh etmeye sebep olur. İnsanın, aç olduğu zaman çoğunlukla neşeli bir hali vardır; ancak midesi dolu olunca bu hali bulamaz.
Velhasıl takva edinme hususunda orucun etkisi pek fazladır ve bu yüzden Kur’an-ı Kerim’de takva edinmek orucun meşruiyetinin hedefi olarak tanıtılmıştır.
Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız."[2]
Ramazan ayında oruç tutan ve oruçlu olduğu için Ramazan ayı boyunca günah işlemekten ve ahlaksızlıklardan sakınan kimse kendi nefsine musallat olmuştur ve Ramazan ayından sonra da bu şekilde günahı terk etmeye devam edebilir.
Buraya kadar orucun batını arıtmada nefsanî günah ve pisliklerden temizlemedeki öneminden bahsettik. Ancak orucun müsbet boyutlarda da nefsin tekamülünde, batını tezkiye etmekte ve Allah’a yaklaşmakta birçok etkisi vardır. Biz burada o boyutlardan bazılarına kısaca değineceğiz:
1- Oruç, nefsi sakındırmak ve orucu bozan özel bir takım şeylerden uzak durmak demektir. İhlas ve kurbet kastıyla nefsi yetiştirme ve mükemmelleştirmeye ve Allah’a yaklaşmaya vesile olan diğer ibadetler gibi bir ibadettir.
2- Meşru lezzet ve günahları terk suretiyle oruçlu kimsenin kalbi temizlenir, nurlanır. Allah’ın zikrinden başka her türlü fikir ve zikirden kurtulur ve bu vesileyle kutlu rububi zatın nur ve feyizlerinden feyz almak ve likaullah için istidad ve kabiliyet kazanır. Böyle bir durumda Allah-u Teâlâ’nın lütuf ve inayetlerinin kapsamına girer ve ilahi cazibelerle Allah-u Teâlâ’ya yakın olma (kurb) makamına erişir. Dolayısıyla hadislerde, oruçlu kimsenin nefes alıp vermesi ve uykusunun ibadet sevabı taşıdığı bildirilmiştir.
3- Oruçlu olunduğu günler ibadet, namaz, dua, Kur’an okuma, zikir, hayır ve salih ameller için en iyi ve en güzel vakitlerdir. Çünkü nefis bu durumda kalp huzuru, ihlas ve Allah’a teveccüh etmek için her zamankinden daha hazırlıklıdır. Mübarek Ramazan ayı vakitlerin en hayırlısı, ibadet ve Allah'a teveccüh etmenin baharıdır. Dolayısıyla hadislerde Ramazan ayının fazileti ve o ayda ibadette bulunuş hakkında bir çok tavsiyelerde bulunulmuştur. İşte bir kaç örnek:
İmam Sadık (a.s) Ramazan ayı gelince evlatlarına şöyle tavsiye ediyordu: (Fazla) ibadet etmeye gayret gösterin, çünkü bu ayda halkın rızkı bölüştürülür ve eceller yazılır. Bu ayda, Allah’ın davetine icabet edip gidecek olanlar belli olur. Ramazan ayında bir gece vardır ki o gecede yapılan amel bin gecenin ibadetinden faziletlidir." [3]
Hz. Ali (a.s) halka şöyle buyuruyordu: "Ramazan ayında fazla dua edin; istiğfar edin. Zira dua vasıtasıyla sizden bela giderilir ve istiğfar vesilesiyle günahlarınız mahvolur."[4]
Hz. Ali (a.s) buyuruyor ki: Resulullah (s.a.a) bir gün bir hutbesinde bize şöyle buyurdu:
"Ey insanlar! Allah’ın ayı bereket, rahmet ve mağfiretle size ulaşmıştır. Öyle bir ay ki; Allah indinde her aydan daha üstündür. Gündüzleri en iyi gündüz; geceleri en üstün gece ve saatleri en iyi saatlerdir. Öyle bir aydır ki, o ayda Allah’ın misafirliğine davet edilmiş ve Allah’ın keramet ehlinden kılınmışsınızdır. Nefeslerinizde tesbih sevabı ve uykunuzda ibadet sevabı vardır. Bu ayda amelleriniz makbul ve dualarınız müstecap olur. O halde sadık niyetlerle ve temiz kalplerle sizleri oruç tutmaya ve Kur’ân okumaya muvaffak eden Allah’ı çağırın (dua edin). Zira asıl kötü ve bedbaht kimse, bu büyük ayda Allah’ın mağfiretinden mahrum olan kimsedir. Açlık ve susuzluğunuzla kıyamet günündeki açlık ve susuzluğu hatırlayın. Fakir ve miskinlere sadaka verin. Büyüklerinize saygı gösterin. Akrabalarınıza sıla-i rahim gösterin (akrabalık hakkını koruyun, ilişkiyi kesmeyin), dilinizi tutun, gözünüzü haramdan koruyun ve kulağınızı haramları duymaktan sakındırın. Halkın yetimlerine şefkat gösterin ki sizin de yetimlerinize şefkat göstersinler. Günahlarınızdan tövbe edin ve namaz vakitleri dua için ellerinizi O’na doğru kaldırın; zira bu saatler Allah-u Teâlâ’nın halka rahmet gözüyle baktığı, münacatlarına icabet ettiği ve nidalarına "lebbeyk" dediği en iyi saatlerdir. Ey millet! Nefisleriniz amellerinizin rehinesidir. O halde istiğfar vasıtasıyla onları azad edin, sırtlarınız günahtan ağırlaşmıştır, uzun secdeler ederek yükünüzü hafifleştirin. Bilin ki, Allah-u Teâlâ namaz kılanları ve secde edenleri azaplandırmamak ve kıyamette onları cehennem ateşiyle korkutmamak üzere kendi izzeti hürmetine and içmiştir.
Ey millet! Her kim bu ayda oruçlu bir mümine iftar verirse ona bir köle azad etmenin sevabı verilir ve geçmiş günahları affedilir."
Birisi: "Ya Resulullah (s.a.a)! Bizim hepimiz bir mümine iftar verecek güçte değiliz." demesi üzerine Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu:
"Bir hurma tanesiyle veya bir su şerbetiyle de olsa Cehennem ateşinden sakının. Ey millet! Her kim bu ayda ahlakını iyileştirirse onun kıyamette sırat köprüsünden geçmesine müsade edilir. Her kim bu ayda (emri altındaki) kölesinin işini hafifleştirirse Allah-u Teâlâ Kıyamet’te onun hesabını kolaylaştırır.
Her kim bu ayda şerrini halktan uzaklaştırırsa Allah-u Teâlâ Kıyamet’te gazabını ondan uzaklaştırır. Herkim bir yetime ikram ederse Allah da Kıyamet’te ona ikram eder. Her kim akrabasıyla ilgilenip ihsan edip üzerine düşen görevi yaparsa Allah da Kıyamet’te onunla ilgilenir ihsan eder üzerine düşeni yapar. Her kim de akrabasıyla ilişkisini keserse Allah-u Teâlâ Kıyamet’te rahmetini ondan keser. Her kim bu ayda sünnet namaz kılarsa Allah-u Teâlâ onun hakkında ateşten beraeti uzak olmayı kaydeder. Her kim bu ayda bir farizeyi yerine getirirse diğer aylarda yapılan yetmiş farizenin sevabı verilir ona. Her kim bu ayda bana fazla salavat gönderirse Allah-u Teâlâ Kıyamet’te onun salih amellerinin terazisini ağırlaştırır ve her kim bu ayda Kur’an-ı Kerim’den bir ayet okursa diğer aylarda yapılan bir Kur’an hatmi (Kur’an bitirme) sevabı verilir ona. Ey millet! Bu ayda Cennet’in kapıları açılmıştır; Allah’tan o kapıları sizin yüzünüze kapatmamasını isteyin, (bu ayda) Cehennem’in kapıları kapanmıştır; Allah’tan bu kapıları (sizin yüzünüze) açmamasını isteyin, bu ayda şeytanlar bağlanmıştır; Allah’tan onları size musallat etmemesini isteyin.
Hz. Ali buyuruyor ki ben, “Ya Resulullah! bu ayda en iyi amel nedir?” diye arz edince Resulullah (s.a.a), “ya Ebu-l Hasan! Bu ayda en iyi amel takva ve Allah’ın haramlarından kaçınmaktır.” buyurdular."[5]
Hadislerden de anlaşıldığı gibi, mübarek Ramazan ayı bereket ve fazilet dolu bir aydır. İbadet, kendini yetiştirme, dua, teheccüd ve nefsi eğitme ve mükemmelleştirme ayıdır. Bu ayda ibadet etmenin sevabı diğer aylarda yapılan ibadetlerin sevabından katlarca fazladır. Hatta müminin uyumasında, nefes çekmesinde bile ibadet sevabı vardır. Bu ayda Cennet’in kapıları müminlerin yüzüne açık ve cehennemin kapıları ise kapalıdır. Allah’ın melekleri devamlı insanları Allah’a ibadet etmeye davet ederler; bilhassa ibadet ve ihyası (teheccüd için uyanık kalınması) bin gecenin ibadetinden daha hayırlı olan kadir geceleri ve seherleri yapılan ibadetler. Allah-u Teâlâ bu ayda ziyafet vermiş ve herkesi ziyafete davet etmiştir. Bu davetin mesajını peygamberler getirmişlerdir. Oruçlu kimse, Allah’ın misafiridir ve bu misafiri ağırlayan elbette ki O "mutlak cömert”tir. Melekler hizmetçi ve müminler de misafirlerdir. Allah’ın nimetlerinin sofrası genişçe açılmıştır "hiçbir gözün görmediği hiçbir kulağın duymadığı ve hiç bir kalpten geçmeyen" çeşitli hediye ve ikramlar hazırlanmıştır. Allah’ın tevfiki her açıdan hazırdır; ancak bunun için bizim liyakatimiz olması gerekir. Gaflet edecek olursak kıyamette, hasret ve pişmanlığın fayda vermediği günde pişman oluruz.
Mübarek Ramazan ayının amel ve duaları "Mefatih-ül Cinan" kitabinda ve diğer dua kitaplarında vardır, Allah’a yaklaşmak için ihlas, teveccüh ve kalp huzuruyla onlardan yararlanılabilir.
tebyan
-----------------------------------------------------------
[1]- Dini kanun ve hükümleri bırakan; maksat Allah Teala ve Resulüdür.
[2]- Bakara / 183.
[3]- Vesail-uş Şia, c.7, s.221.
[4]- Vesail-uş Şia, c.7, s.221.
[5]- Vesail-uş Şia, c.7, s.227.
Kissinger’den Skandal Açıklama: Son Halka İran...
Yahudi asıllı Amerika Birleşik Devletleri'nin 56. Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, gündeme bomba gibi düşecek skandal açıklamalarda bulundu.
“İRAN BAŞLANGIÇ NOKTASI OLACAK”
Kissinger, Amerikan gazetesi ‘Daily Scape’ ile yaptığı röportajda, "3. dünya savaşı geliyor ve İran, İsrail'in mümkün olduğu kadar çok Arap öldürmesi ve Ortadoğu'nun yarısını işgal etmesi gereken savaşta başlangıç noktası olacak.” dedi.
“7 ÜLKEYİ İŞGAL ETTİK, SON HALKA İRAN”
Yahudi asıllı ve Almanya doğumlu olan Henry Kissinger, yaptığı açıklamada şunları ekledi: "ABD ordusuna, stratejik önemi nedeniyle, özellikle bizim için petrol ve diğer ekonomik kaynakları içerdikleri için Orta Doğu'daki yedi ülkeyi işgal etmek zorunda olduğumuzu bildirdik ve İran'a vurmak için sadece bir adım kaldı." diyerek hedefte İran’ın olduğunu söyledi.
“İSRAİL ORTA DOĞU’NUN YARISINI KONTROL EDECEK”
Yaptığı skandal açıklamalara Siyonist İsrail’in emellerini de ekleyen Kissinger, “Çin ve Rusya uykularından uyanmaya başladıklarında, Dünya Savaşı patlayacak. Sadece iki süper güç İsrail ve Amerika zafer kazanacak. İsrail tüm gücüyle savaşmak zorunda kalacak ve silahlarını, mümkün olduğunca çok sayıda Arap'ı öldürmek ve Orta Doğu'nun yarısını işgal etmek için kullanacak.” diyerek Arz-ı mev’ud hayallerinin peşinden gittiklerini gösterdi.
Savaş davullarının uzun bir süreden beri Orta Doğu'da çaldığını ve sadece sağır olanların bu sesleri duyamayacaklarını söyleyen Kissinger, “eğer işler olması gerektiği gibi giderse, İsrail Orta Doğu’nun yarısını kontrol edecek.” dedi.
Muhammed Özdemir/MilliGazete