کارگر

کارگر

"İslam Devrimi'nin Zafer Günü" olarak bilinen 11 Şubat'ta İran halkı, ülkenin dört bir yanında katıldıkları yürüyüşlerle kutlama merasimleri yapıldı.

    
 İran genelinde soğuk ve karlı havanın hâkim olmasına rağmen halk, geçtiğimiz yıllara kıyasla daha coşkulu bir biçimde sokaklara dökülerek "İslam Devrimi'nin 41. Zafer Yıldönümü"nü attıkları sloganlarla kutladı.

 

6 bin yerli ve yabancı basın mensubunun takip ettiği zafer yürüyüşlerine katılanlar, ABD ve siyonist terör çetesine duydukları öfkeyi dile getirerek, İslam Devrimi lideri İmam Humeyni ve İmam Hamanei'ne bağlılıklarını yineledi.


ABD Başkanı Donald Trump'ın talimatı ile 3 Ocak günü Bağdat'ta uğradığı saldırı ile katledilen General Kasım Süleymani'nin fotoğraflarının yürüyüşlere katılanlar tarafından taşınması dikkat çekti.


İran halkı, ABD'nin tüm araçları kullanarak İslam Devrimi ile halkın arasını açmayı hedeflemesine karşın milyonlar halinde yürüyüşlere katılarak İslam Devrimi'nin yolundan gitmeye kararlı olduklarının altını çizdi.


11 Şubat törenleri, farklı ülkelerdeki İranlılarca da düzenlenen törenlerle kutlandı.

Pazar, 09 Şubat 2020 08:36

Gıybet

 - Gıybetin büyük günahlardan olduğunda hiçbir şüphe yoktur; muhtelif hadislerde bu günahı yapanlara azap vaadi verilmiştir. Ve bir çok hadis ve ayetlerdeki açıklamalardan bu günahın ne kadar kötü bir günah olduğu ortaya çıkmaktadır. Biz Kur"an ve hadis-i şeriflerden istifade ederek bu konuyu şu başlıklar altında işlemeye çalışacağız:

1- Gıybetin önemi ve ne kadar büyük günah olduğu,

2- Gıybetin anlamı,

3- Gıybetin çeşitli türleri,

4- Gıybete yol açan sebepler,

5- Gıybet edenlerin karşısındaki vazifemiz,

6- Gıybetin tövbesi ve keffareti,

7- Gıybetin caiz olduğu yerler.

1- Gıybetin Önemi ve Büyüklüğü:

Allah-u Teala Nur suresinin 19. Ayetinde şöyle buyuruyor: İman edenler içinde çirkin utanmazlıkların yaygınlaşmasından hoşlananlara dünyada da ahirette de azap vardır.

Bu ayetin tefsirinde İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Bir mümin için kulaklarının duyduğunu, gözlerinin gördüğünü başkalarına söyleyen kişi, Allah-u Teala haklarında şöyle buyurduğu kimselerdendir: İman edenler içinde çirkin utanmazlıkların yaygınlaşmasından hoşlananlara dünyada da ahirette de azap vardır.

Görüldüğü gibi bir müminin kötülüklerinin yayılmasından hoşlanan, yani buna vesile olan veya vesile olan kimselerden hoşlanan adamlara Allah azap vaadi vermiştir. İşte gıybet de bunlardan birisidir.

Yine Hak Teala Hucurat suresinin 12. Ayetinde şöyle buyuruyor: Ey İman edenler bazınız bazınızın arkasından çekiştirmesin, gıybet etmesin; sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte bundan iğrendiniz. O halde Allah"tan korkun.

Bu ayeti kerimede Allah-u Teala bir müminin arkasından gıybet etmeyi onun ölü olduğu halde etini yemesine benzetmektedir.

Resul-i Ekrem (s.a.a)"den nakledildiğine göre o hazret şöyle buyuruyor: Miraç gecesinde bir gurubu cehennem ateşinde mundar ve leş yedikleri halde gördüm. Cebrail"e Bunlar kimlerdir? diye sordum; o da Bunlar dünyada halkın etini yiyen, yani gıybet eden kimselerdir. diye cevap verdi.

(Müstedrek-ül Vesail, Hac Kitabı, bab: 132)

Evet insanların dünyada yaptıkları ameller kıyamet günü karşılarına çıkacak ve ona uygun bir şekilde cezalandırılacaklardır.

Kur"an-ı Kerim"in bu benzetmelerinde bazı nükteler vardır ki onlara da değinmekte fayda vardır. Bir ölü kendisini savunamadığı gibi gıybet edilen kimsede hazır bulunamadığı için kendisini savunamayıp mağdur durumda kalıyor. Ölü birisinin eti kesildiğinde yeri dolduramadığı gibi gıybet edilen kişinin kaybolan haysiyet ve şerefinin yerinin dolması da gayri mümkün veya çok zordur. Bir mundarın eti kesilip organları söküldüğünde, kokusu etrafı sardığı gibi gıybet vesilesiyle de kötülükler, düşmanlıklar, kinler ve günahlar her tarafa yayılır ve kimsede huzur kalmaz; kimsede samimiyet kalmaz. Mundar ve leş eti insanları hastalandırabildiği gibi gıybet de insanın ruhunda ve toplumda nice rahatsızlıklar ve hastalıklar meydana getirir.

Muhtelif senetlerle sevgili Peygamber"imizden (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Gıybet, zinadan daha şiddetlidir. Nasıl olur diye sorulduğunda şöyle buyurdu: Zira adam zina ederse, sonra da tövbe ederse, Allah onu affeder. Ama gıybet eden kimse, gıybet edilen kimse tarafından affedilmediği müddetçe bağışlanmaz.

(Bihar-ül Envar, c.77, s.89)

Hz. Ali (a.s):

Gıybetten kaçın; zira gıybet cehennem köpeklerinin yemeğidir.

(Bihar-ül Envar, c.75, s.248)

Resul-i Ekrem (s.a.a): Kim bir Müslüman erkeğin ve kadının gıybetini ederse, kırk gün ve gece Allah onun namaz ve orucunu kabul etmez. Gıybet ettiği kişi affederse o başka.

İmam Sadık (a.s): Gıybet etmek, her Müslümana haramdır ve hiç şüphesiz gıybet iyilikleri yer; aynı ateş odunu yakıp kül ettiği gibi.

(Usul-i Kafi)

Resul-i Ekrem (s.a.a): Kıyamet günü birisini Allah"ın huzuruna getirip durdururlar ve amel kitabı kendisine verilir. Baktığında görür ki yaptığı iyilikler orada yoktur. Der ki: Ya İlahi bu benim kitabım değildir; ben yaptığım itaatları onda göremiyorum? Ona şöyle cevap verilir: Senin Rabbin, ne hata yapar nede unutur; senin amelin halkın gıybetini yaptığın için yoktur. Sonra bir başkasını getirirler ona da amel kitabını verdiklerinde yapmadığı bir çok iyilikleri görür; arz eder: Ya İlahi, bu benim kitabım değildir; zira ben bu amelleri yapmamışımdır. Şöyle denir cevabında: Filan adam senin gıybetini yaptığı için, sana onun iyilikleri verildi.

Bir başka hadiste şöyle der: Gıybet eden kimse, tövbe ederse cennete giren en son kişi olur; ve tövbesiz ölürse cehenneme giren ilk kişi olur.

Şunu da hatırlatmak gerekir ki gıybet sadece büyüklere ait değildir. İyiyi kötüden ayırt eden ve duyduğunda rahatsız olan çocukların gıybeti de haramdır.

2- Gıybetin Anlamı:

Resul-i Ekrem (s.a.a) gıybeti şöyle açıklamaktadır: Gıybet, mümin kardeşleri hakkında hoşlanmadığı bir şeyi söylemektir.

(Bihar-ül Envar, c.77, s.89)

İmam Sadık (a.s) ise gıybeti şu şekil de açıklıyor:

Gıybet mümin kardeşinin hakkında Allah-u Teala"nın üzerini örttüğü bir kusuru, başkaları yanında açıp söylemeleridir.

(Bihar-ül Envar, c.75, s.245)

Ehl-i Beyt İmamları"nın yedincisi İmam Musa Kazım (a.s) ise şöyle değerlendiriyor: Bir kişinin arkasından, onda olan ve halkın bildiği bir kusuru söylerse, gıybet olmaz; ama onda olup da halkın bilmediği kusuru açıklarsa, onun gıybetini yapmış olur.

(Bihar-ül Envar, c.75, s.245)

Kısacası bir müminin arkasında söylenen şeyler üç kısımdan birisidir.

a)- Bazıları kesinkes gıybettir ve haramdır. O da dine göre veya insana göre kusur ve eksiklik sayılan ve başkaları tarafından bilinmeyen ve açıklandığında gıybet edilen kimseyi rahatsız eden ve ayıplama ve aşağılama niyetiyle söylenen şeylerdir. Evet bu, kesinlikle gıybettir ve kebire (büyük) günahlardandır.

b)- Başkasının bilinmeyen ayıbını, onu aşağılamak ve küçültmek maksadıyla değil de başka maksatla söylemek; örneğin sohbet olsun diye veya örnek göstermek için veya bu işten rahatsızlığını belirtmek için vb. bir sebeple söylemek. Bu kısmın kötülüğü, birinci kısım kadar olmasa da yine de haramdır ve bu maksatlarla da olsa müminin kusurlarının söylenmemesi gerekir.

c)- Başkasının bilinen bir ayıbını başkaları yanında söylemek; bu da birkaç türlüdür: Eğer o adamı kötülemek ve kınama maksadıyla söylerse, bu da gıybet sayılmasa dahi haramdır. Zira bunu yapmak mümine eziyet ve hakaret ünvanı altına girer ve kesinlikle haramdır.

Eğer bilinen bir şeyi söyler ve kötüleme ve hakaret etme maksadı taşımaz ama onun söylenmesi kendiliğinden o kişinin ayıplanmasına vesile olursa, bu da gıybet olmasa dahi haramdır. Zira başkalarına kötü lakap takma ünvanı altına girer ve Kur"an"da neyh edilmiştir.

Ama eğer bilinen bir şeyi söyler, kötüleme maksadı olmaz, kendiliğinden de onun ayıplanması ve aşağılanmasına yol açmazsa, o zaman söylenmesinde zahiren sakınca yoktur. Ama yine de ihtiyaten bunu da söylememek iyidir.

3- Gıybetin Çeşitli Türleri:

Gıybet çeşitli şekillerde gerçekleşebilir:

a)- İnsanın bedeni ile ilgili kusurları söylemek: Mesela kör, şaşı, kel, siyah, sarı, kısa, uzun gibi lakaplar ki adam duyduğunda rahatsız olursa söylenmesi gıybet ve haramdır.

b)- İnsanın soyu sopuyla ilgili kusurları söylemek: Mesela falan adamın babası kötü bir ailedendir vb. şeyleri söylemek haramdır ve gıybettir.

c)- Ahlakıyla ilgili kusurları söylemek: Filan adam kötü ahlaklıdır, korkaktır, riyakardır vb. gibi

d)- Dini ile ilgili kusurları söylemek: Filan adam yalancıdır, zekat vermiyor, namaza önem vermiyor vb. şeyleri söylemek.

e)- Dünyası ile ilgili kusurları söylemek: Filan adam edepsizdir, çok gevezedir, boğazına düşkündür, çok uyuyor, hak bilmez birisidir vb. şeyler gibi

f)- Veya ona ait olan herhangi bir kusuru söylemek: Elbisesi kirlidir, eskidir, uzundur, kısadır, şöyledir, böyledir. Elbette bunlardan hangisi daha büyük olursa günahı, vebali de daha büyük olur.

Şunu da hatırlatmak gerekir ki gıybet, birisinin ayıbını başkasına söylemektir ve bildirmektir. Bu, bazen sözle, bazen fiille, bazen işaretle yada yazıyla gerçekleşebilir. Yani önemli olan birisinin kusurunu açıklamak, hangi vesileyle olursa olsun haram ve gıybettir.

Hatırlatılması gereken bir başka husus ise karşı tarafın gıybet edilen kimseyi tanıyacak şekilde ondan bahsetmesi haramdır. Ama tanınmayacak şekilde bahsetmek sakıncasızdır. Sınırlı şahıslardan da bahsetmek haramdır. Mesela filan adamın çocuklarından birisi şöyle böyledir; bütün çocuklar zan altında kaldıkları için haramdır.

Eğer sayıları geniş bir kitle arasına katarak bahsederse sakıncasızdır. Mesela Kırıkkalelilerden birisi şöyle yapıyordu, bunun sakıncası yoktur. Yine eğer büyük bir topluluğun hepsini kötüler ve suçlarsa bu da haramdır. Mesela Ankaralılar şöyledir, Iğdırlılar böyledir şeklinde söylerse haramdır ve bütün o şehrin gıybetini etmiş olur. Veya filan şehrin çoğu böyledir derse de bu da ihtiyaten haramdır.

4- Gıybete yol açan sebepler:

1- Gazap ve öfke: Bazen birisine olan gazap ve öfkemiz, bizi onun ayıplarını ortaya çıkarmaya itebilir.

2- Kin beslemek: Bazen önceden olan kinimiz birisinin gıybetini yapmamıza, onu kötülememize yol açabilir.

3- Hased ve çekemezlik: Bazen de bu kötü huy insanın gıybet etmesini ve hased ettiği kimsenin kusurlarını açığa çıkarmaya ve böylece hasedini dindirmeye çalışmasına vesile olur.

4- Kibir ve üstünlük taslamak: Çoğu kişiler kendilerini üstün göstermek için başkalarını kötülemeye ve kusurlarını ortaya çıkarmaya çalışır.

5- Acıma duygusu: Bazen de şeytan bu yoldan insanları kandırır ve ona acıdığı için ve yaptığı kötülükten duyduğu üzüntüyü bildirmek için, onun yaptığını başkasına anlatır.

6- Kendini temize çıkarmak: Bazen kendisini temize çıkarmak için kötü ameli başkasına isnad eder ve böylece kendisini o amelden ve suçtan kurtarmaya çalışır. Bu da günahtır hatta o adam yapmış olsa dahi; o sadece kendisinden o kötülüğü nefyetme hakkına sabittir. Yani ben yapmamışımdır diyebilir, ama başkasına isnad edemez.

5- Gıybet Edenler Karşısında Vazifemiz:

Gıybet edenler karşısında ilk vazifemiz uygun bir dille gıybet edeni emr-i bil-maruf ve nehyi anil-münker etmek ve o ameli yapmaktan sakındırmaktır. Sonra da gıybeti yapılan kimseyi savunmak ve ona isnad edilen şeyi reddetmek ve onu bu isnattan tenzih etmek ve ona yardımcı olmaktır. Eğer bunu yapamazsa ve gıybet edeni yaptığı işten vazgeçiremezse, o meclisten kalkmalı ve orayı terk etmelidir. Yoksa eğer oturup dinler ve söylenenlerden hoşlanırsa veya en azından itiraz etmezse, o da gıybet günahına ortak olmuş olur. Bu konuda aşağıdaki hadislere dikkatinizi çekmek istiyoruz:

Hz. Ali (a.s): Gıybeti dinleyen kimse, gıybet eden gibidir.

(Mizan-ül Hikme, c.7, s.352)

İmam Zeyn-ül Abidin (a.s) şöyle buyuruyor: Kulağın senin üzerindeki hakkı, onu gıybet ve helal olmayan şeyleri dinlemekten uzak tutmaktır.

Resul-i Ekrem (s.a.a):

Müslüman kardeşi yanında gıybet edilip de ona yardım edebileceği halde (onun gıybetini önleyebileceği halde) ona yardımcı olmayan kimseyi, Allah dünya ve ahiretde yardımsız bırakır.

Yine Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Kim bir mecliste kardeşine duyduğu bir gıybeti reddederek ona iyilikte bulunursa, Allah-u Teala dünya ve ahiret hayatında bin kötülük kapısını ondan reddeder (uzaklaştırır).

Yine şöyle buyurduğu rivayet ediliyor: Kim mümin kardeşi hakkında yapılan gıybet konusunda, kardeşinin haysiyetini savunursa, onu cehennem ateşinden kurtarmak Allah"ın üzerine bir hak olur.

(Mizan-ül Hikme, c.7, s.353)

Bazı rivayetlerden de anlaşıldığına göre mümin kardeşini savunabilecek durumda olan ve onun hakkında yapılan gıybeti önleme imkanına sahip olan birisi, bunu yapmazsa günahı gıybet edenden yetmiş kat daha fazladır.

Belki de sebebi şudur ki gıybeti dinleyen olamazsa veya önlenirse gıybet eden de bir daha gıybet etmeye cesaret edemez. Ama gıybeti dinlemek, ona itirazda bulunmamak insanları bu günaha daha fazla cüretkar kılıyor.

Hatırlatılması gereken bir başka husus ise şudur ki, bir başka insan bir başkasının arkasından gıybet edip çekiştirir, ama yüzüne gelip onu methedip yağcılık yaparsa, böyle birisinin günahı başkasınınkinin iki katıdır. Zira bu bir nifaktır ve hadislerde iki dilli, bizim aramızda ise iki yüzlü olarak tarif edilir.

Bir hadiste şöyle deniyor: Kıyamet günü iki dilli insan ateşten iki dile sahip olduğu halde mahşere gelir.

(Mekasip kitabı, Gıybet Babı)

Görüldüğü gibi gıybetin çeşitli durumları onun vebalinin de artmasına veya azalmasına vesile olur. Zaman ve mekanlar da gıybetin ve günahların vebalini etkiler. Mesela Ramazan ayında yapılan bir gıybet ile başka zamanda yapılan bir gıybet aynı değildir. Mesela bir camide yapılan gıybet ve günahla başka yerde yapılan aynı değildir. Müminin de derecesine göre gıybetlerinde vebali değişebilir.

6- Gıybetin Tövbesi ve Keffareti:

Evet gıybet büyük günahlardan olduğu için, Allah etmesin bu günaha mübtela olursa, hemen pişman olup tövbe etmesi ve bir daha tekrarlamamaya karar alması, kalbiyle birlikte dille de Allah"tan mağfiret dilemesi farzdır. Sonra da mümkün mertebe gıybet ettiği kimseden helallik almalı ve onu kendinden razı etmelidir. Eğer gıybet ettiği kişi ölmüşse veya ona bir türlü ulaşamıyorsa yahut gıybet konusundan haberdar değildir ve kendisine söylendiği vakit buna daha çok rahatsız olacaksa, helallik almanın yerine onun hakkında dua ve istiğfar etmeli ve onun hakkında iyilikte bulunmalıdır. Bu konuda da bir çok hadisler nakledilmiştir ki sözün fazla uzamaması için onlardan vazgeçiyoruz.

Gıybeti edilen kişinin helal etmesi iyidir; zira bu vesileyle sevaba ulaşır ve başkalarının da onu bağışlamasına vesile olur. Eğer Allah"ın mağfiretini bekliyorsak bizim de başkalarını affetmemiz gerekir.

Şu noktayı da bilmemiz gerekir ki gıybet etmemekle insan, şer"i vazifesini yapıp kendisini büyük bir vebalden kurtardığı gibi Allah katında da büyük sevaplara nail olur.

Resul-i Ekrem"den şöyle rivayet edilmiştir: Gıybet etmeyi terk etmek, Allah (Azze ve Celle) katında on bin rekat sünnet namaz kılmaktan daha sevimlidir.

7- Gıybetin Caiz Olduğu Yerler:

Gıybetin bazı yerlerde caiz olduğuna hükmedilmiştir ki aşağıda kısaca bunlara değinmeye çalışacağız:

1- Günahı açık bir şekilde insanların gözü önünde yapan kimsenin gıybeti caizdir. Mesela halkın gözü önünde şarap kadehi kaldıran, çekinmeden içen birisi gibi.

Burada bazı alimler sadece açıkta yaptığı o günahı söylemek caizdir. Ama gizlide yaptığı günahlar varsa onları açığa çıkarmak caiz değildir, diyorlar. En azından ihtiyat gereği o günahları söylememek iyidir. Bir de günah yapan kimse yaptığı günahın günahlığını kabul ederse, caizdir; ama eğer bazı mazeretler öne sürüyorsa, örneğin Ramazan günü orucunu yiyor, ama hasta olduğunu ve yolcu olduğunu iddia ediyorsa, bu tür durumlarda da ihtiyaten gıybet etmemek gerekir.

2- Kendisine haksızlık ve zulüm yapan birisi olur ve kendisi hiçbir yolla onun zulüm ve haksızlığını önleyemiyorsa, eğer bunu önleyebilecek başka birisi varsa, o zaman onun yaptığı zulmü başkasına şikayet edip ondan yardım dileyebilir.

Allah-u Teala Nisa suresinin 148. ayetinde şöyle buyuruyor: Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; zulme uğrayanlar hariç .

3- Eğer bir insan ticaret yapacağı veya evlilik bağı kuracağı birisi hakkında insanla istişare ederse, gerçeği söylemediği taktirde önemli fesat ve kötülüğün veya zararın meydana geleceğinden korkarsa, o zaman doğruyu söyleyebilir. Elbette eğer kusurunu söylemeden onu bu işten vazgeçirebilirse öyle yapmalıdır; ama eğer başka bir yolla unu bu işten vazgeçiremezse, o zaman doğruyu söyleyebilir. Şunu da dikkate almak lazımdır ki, eğer o mu"minin haysiyetinin zedelenmesi, o adama değecek zarardan daha önemli olursa, o zaman doğruyu söylememesi gerekir

4- Allah"ın dininde bid"at koyan ve yanlışlarıyla insanları saptıran kimseye insanlar kanmasın diye onun gıybetinin yapılması caizdir.

5- Yalan bir hadis uydurup Peygamber"e isnad eden kimselerin gıybeti caizdir ki insanlar ona kanmasınlar. Yine yalan yare birisinin aleyhine şahitlik yaparsa, onun yalanını ortaya çıkarmak caizdir.

6- Eğer birisi bir lakapla meşhur olmuş ve onu söylemeden tanımıyorlar veya karıştırıyorlarsa, iki şartla bu lakabı söylemek caizdir: Birincisi onu aşağılamak niyetiyle söylemezse, ikincisi o adam o lakabın söylenmesinden rahatsız olmuyorsa, söylemenin sakıncası yoktur. Ama eğer rahatsız oluyorsa onunla onu tanıtmak caiz değildir.

7- Eğer yalan yere bir soya kendisini isnat ederse, mesela yalan yere seyyit olduğunu iddia ederse, yalanını bilen kimse bunu başkalarına söyleyebilir. Zira neseblerin karışmaması önemlidir.

8- Kısacası eğer bir yerde doğruyu söylemek bir müminin haysiyetini korumaktan daha önemli olursa, o zaman doğruyu söylemek caizdir. Mesela bir haksızlığın yapıldığı bir yerde, doğruyu bilen kimsenin şahitlik yapıp hakkı ezilen kimseye yardımcı olması gibi.

Ya Rabbi, bütün günahlardan korunmada eğer sen bize yardımcı olmazsan, biz bundan aciziz. Bütün enbiya ve evliya hürmetine lütuf ve yardımlarını bizden esirgeme. Amin!

Kilit Günahlar

Öl Ey Nefis

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Dünyanın gündemine sözde 'Yüzyılın Planı' adıyla giren ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden plan, bölgede barış ve huzuru tehdit eden bir hayalden başka bir şey değildir. Bu hayalin gerçekleşmesine izin vermeyeceğiz" ifadesini kullandı.


 Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da 'İsrail İşgalini Sonlandıracak Etkili Bir Stratejiye Doğru' temasıyla düzenlenen Parlamenterler Arası Kudüs Platformu’nun Üçüncü Konferansı'na mesaj gönderdi.
Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed, Parlamenterler Arası Kudüs Platformu üyeleri ve konferansın katılımcılarına hitaben yazılan mektupta, Erdoğan, konferansın, amacı doğrultusunda sonuç alınacak şekilde geçmesini temenni etti.

Öncelikle böyle bir dönemde bu konferansın düzenlenmesini anlamlı ve önemli bulduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Dünyanın gündemine sözde 'Yüzyılın Planı' adıyla giren ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden plan, bölgede barış ve huzuru tehdit eden bir hayalden başka bir şey değildir. Bu hayalin gerçekleşmesine izin vermeyeceğiz. Filistin topraklarını ilhak anlamına gelen, Filistin’i tümüyle yok eden ve Kudüs’ü tamamen gasp eden bu planı tanımıyoruz. Görünürde iki devletli çözümü kabul eden ancak İsrail işgalini Amerikan yönetimi himayesinde meşrulaştırma anlamına gelen bu girişimi asla kabul etmiyoruz. Filistin yıllardır işgal, yıkım ve acıya maruz kalırken, İsrail haksız ve hukuksuz bir şekilde bugünkü sınırlarına ulaşmıştır. Türkiye’nin Kudüs’ün ilhakına sessiz kalması ve Filistinli kardeşlerini bu mücadelede yalnız bırakması mümkün değildir. Bir kez daha vurgulamak istiyorum ki Kudüs kırmızı çizgimizdir. Müslüman ülkeler olarak bu süreçte bizlere düşen en önemli sorumluluk, Mescid-i Aksa’nın mahremiyetini korumak, barış çınarı Kudüs’e sahip çıkmak ve Filistinlilerin haklarını savunmaktır. Ortadoğu başta olmak üzere tüm dünyayı etkileyecek bir sürecin başlangıcı anlamına gelen bu adım karşısında, bazı İslam ülkelerinin izlediği politika, üzüntü verici bir tablo oluşturmuştur."

 İslam İnkılabı Lideri İmam Hamanei, bugün sabah saatlerinde İran Ordusu Hava Kuvvetleri komutanları ve personelleriyle görüştü.
 

İmam Hamanei’nin bu görüşmede yaptığı konuşmadan satır başları şöyle:

-İran Ordusu Hava Kuvvetleri Pehlevi döneminde Amerikalılara en yakın güçlerden biriydi. İlk dikkate almamız gereken şey tağut rejiminin beklenmediği yerden düşmesidir. İran Ordusu Hava Kuvvetleri Amerikalılara yakın güç olarak en kritik dönemde devrimin lehine harekete geçip İran İslam Devrimi'nin kurucusu İmam Humeyni'ye (r.a) olan bağlılığını ilan etti.

-Bunun tersine müminler beklemedikleri bir yerden güçlendiler.

- İran'ın askeri malzeme ve ürünleri hala ABD askeri şirketlerinin depolarındadır ve hala bize vermediler. Yıllar önce depolama parasını aldıkları askeri malzemelerimizi İran'a vermemeleri çok ilginçtir.

- Bir zamanlar bir uçak parçasını tamir etme hakkı olmayan İran Ordusu Hava Kuvvetleri bugün tehditleri fırsata çevirerek uçak yapıyor.

- Devrimin başlangıcından bu yana bize yaptırım uygulanmaktadır. Son birkaç yıldır bu yaptırımlar daha da ağır bir şekilde uygulanmaya devam ediyor.

- Ülkenin savunma başta olmak üzere tüm yönlerde güçlenmesi gerekir. Biz herhangi bir milleti ve ülkeyi tehdit etmeye değil, ülkemizin güvenliğini korumaya çalışıyoruz.

- Zayıf olmak düşmanı harekete geçmeye teşvik eder. Savaşın çıkmaması ve düşmanın tehditlerini sona erdirmek için güçlü olmalıyız. 

-Ülke yetkililerinin bilinçli hareket etmesi halinde yaptırımların fırsata dönüştürülebileceğini aktaran Hamaney, “Yaptırımlardan istifade ederek ülke ekonomisi petrole bağımlılıktan kurtarılabilir. Birçok sorunun nedeni de petrole bağımlılıktan kaynaklanıyor” diye konuştu.

Savaş olmaması ve “düşman tehdidinin” sona ermesi için güçlenmeleri gerektiğini belirten Imam Hamaney, zayıf kalmalarının “düşmanı” saldırıya teşvik edeceğini dile getirdi.

Ülke yetkililerinin bilinçli hareket etmesi halinde yaptırımların fırsata dönüştürülebileceğini aktaran Hmam Hamaney, “Yaptırımlardan istifade ederek ülke ekonomisi petrole bağımlılıktan kurtarılabilir. Birçok sorunun nedeni de petrole bağımlılıktan kaynaklanıyor” diye konuştu. ABD yönetimindeki birçok yetkilinin de İran ekonomisinin petrole bağlı kalması için yaptırımların hafifletilmesi gerektiğini savunduğunu ileri süren Hamaney, önceki ABD Başkanlarının İran’a karşı politikaları örtülü yürüttüğünü ancak mevcut yönetimin bunu açıktan yaptığını söyledi.  Hamaney, “Hiçbir ülke için tehdit değiliz, ülkemizin güvenliğini sağlama ve tehditleri bertaraf etmenin peşindeyiz." dedi.

İran'ın 8 Ocak'ta ABD askerlerinin konuşlu olduğu Irak'taki El Esed üssüne düzenlediği saldırıdan sonra, Travmatik Beyin Hasarı (TBH) teşhisi konulan Amerikan askerlerinin sayısı 50'ye yükseldi.
İran Saldırısında Beyin Hasarına Uğrayan ABD Askerlerinin Sayısı Arttı

 ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) sözcülerinden Yarbay Thomas Campbell, yaptığı yazılı açıklamada, "Travmatik Beyin Hasarı (TBH) teşhisi konulan asker sayısı bugün itibariyle 50 oldu" bilgisini verdi.
Yarbay Campbell, 50 askerden 31'inin göreve geri döndüğünü ifade ederken, diğer askerlerin Almanya’ya sevk edildiğini kaydetti.

Daha önce, Almanya’ya sevkedilen 8 asker geçen hafta ABD’ye tedavi için gönderilmişti. 9 askerin ise Almanya’da tedavileri sürüyor.

ABD'nin 3 Ocak'ta Bağdat Havalimanı'nda İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi hava saldırısıyla öldürmesinin ardından, İran da 8 Ocak’ta ABD kuvvetlerinin konuşlandırıldığı El-Esed ve Erbil üslerine füze saldırısı düzenlemişti.

 
ABD’de kasım ayında başkanlık seçimleri var.

Seçim yaklaştıkça, adımlar ona göre atılıyor.

Trump azil soruşturması ile sıkıntıda.

Soruşturmadan kurtulmak;

Yeniden başkan seçilmek için hamleler yapıyor.

İSRAİL İÇİN FIRSAT

ABD’de Yahudi lobisi etkili.

Adaylar bu lobinin desteğini almak için yarışıyor.

İsrail de yarışı ağzı sulanarak izliyor.

Her seçim döneminde aynı.

İsrail’in poposu kalkıyor.

Adayların zaafını kendi lehlerine kullanıyor.

ABD’ye istediklerini yaptırıyor.

YÜZYILIN ANLAŞMASI

Trump’ın “Yüzyılın Anlaşması”(!) da bu.

Trump’ın sıkıştığının farkındalar.

Çıtayı yüksek tuttular.

Trump’ın hamlesi seçime yönelik.

Yahudi Lobisi’nin desteğini alma amaçlı.

İsrail de gelişmelerden memnun.

ÜÇ GÜNLÜK SONUÇ

Adam uyanık.

Çayın taşı ile çayın kuşunu vurmaya çalışıyor.

Zengin Arap ülkelerinin parasıyla;

Mazlum Filistinlileri yok etme peşinde.

Trump “Yüzyılın Anlaşmasını”(!) açıklayalı üç gün oldu.

Ortaya çıkan manzara felaket.

Bölge uzmanları İsrail’in durmayacağı görüşünde.

Zor kullanacaklarını düşünüyorlar.

ABD seçimlerine kadar ilerleyecekler.

KAN AKACAK

Filistinli tanıdıklarımla görüştüm.

Filistin’i yakından bilen dostlarla konuştum.

Gazze’den, Batı Şeria’dan gelen haberleri inceledim.

Filistin yönetiminin açıklamalarını okudum.

Trump’ın çıkışı gerilimi tırmandırdı.

İsrail küstah.

Hitler’in Yahudilere yaptığını;

Onlar da Filistinlilere yapıyor.

İSRAİL SEÇİMLERİ

Sadece ABD’de seçim yok.

İsrail’de de benzer bir durum var.

9 Nisan 2019 seçiminden sonuç çıkmadı.

17 Eylül seçimleri de istikrar sağlamadı.

Bir yıl içinde 3. seçim gündemde.

Reklamdan sonra devam ediyor 
 

Netanyahu da zorda.

Trump gibi o da yargılanıyor.

Hem de yolsuzluktan.

ABD desteğiyle kurtulma çabasında.

UMURLARINDA DEĞİL

Trump’ın planı İsrail’in planı.

Filistinlilerin direneceği kesin.

Bir yanda ağır silahlar, düzenli ordu.

Diğer yanda Arafat’ın çocuk generalleri.

Ellerinde silah yok, sadece taş var.

Çok kan akacak.

Ama Trump’ın da Netanyahu’nun da umurunda değil.

Onların tek derdi seçim kazanmak.

Filistinlilerin kanı üzerinden iktidar olmak.

Ama, artık İsrail halkı da;

Amerikan halkı da gerçeği görmeye başladı.

Eski hava yok.

İSRAİL NİYE ACELECİ

ABD Irak’ta yenildi.

Milyonlar meydana çıktı “git” mesajı verdi

Suriye’de de yenildi.

Trump çekileceğini açıkladı.

İran karşısında karizmasını çizdirdi.

İran ABD üslerini vurdu.

“Sana saldıran benim” dedi.

80 yıl sonra bir ilk.

Karşılık veremedi.

İsrail bu nedenle panikte.

Bu nedenle aceleci.

ABD kalkanı yok oluyor.

Bu da onun kabusu..!

ARAP ÜLKELERİ

BAE, Umman, Bahreyn İsrail’in yanında yer aldı.

Suudi Arabistan yönetimi de aynı.

Bu ülkelerin halkını tanıyorum.

TBMM 1 Mart Tezkeresini reddettiğinde tepkilerini biliyorum.

O günlerde Ortadoğu’da dolaşıyordum.

Türk olduğumuzu öğrenince;

Cidde’de esnaf içtiğimiz kahvelerin parasını almadı.

Körfez ülkelerinde kahraman gibi muamele gördük.

Kahire’de alkışlandık.

Şimdi İsrail’in yanında durmayı içlerine sindiremezler.

Yüzleri eğiktir.

Bu utancı uzun süre kaldıramazlar.

Bu da iyi biline..!

İsmet Özçelik
Aydınlık Gazetesi, 31.1.2020

31.1.2020 12:34

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Yüzyılın planı' olarak açıklanan Filistin’i işgal planına ve bu plana sessiz kalan İslam ülkelerine tepki gösterdi. Erdoğan, 'Türkiye olarak iki devletli çözümü kabul eden fakat Kudüs’ü tamamen gasbeden bu planı tanımıyor ve kabul etmiyoruz.' ifadelerini kullandı.

 
 
AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin Ortadoğu planına çok sert tepki gösterdi "Filistin'i yok edecek bu planı asla tanımıyor ve kabul etmiyoruz." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İslam ülkelerinin tavırlarına baktığımızda halimize acıyorum. Başta Suudi Arabistan sesin çıkmıyor sesin. Ne zaman çıkacak? Umman, Bahreyn, Abu Dabi yönetimi. Oraya katılıp bir de alkış tutuyorlar. Yazıklar olsun. Acaba o alkış tutan eller bu haince atılan adımın hesabını nasıl verecekler?" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle;

"Filistin topraklarında korsan bir şekilde kurdurulan İsrail haksız ve hukuksuz şekilde bugünkü sınırlarına ulaşmıştır. Zalimin gözü kana da doymaz mala da. İsrail’in de doymuyor. Filistin topraklarını ilhak anlamına gelen planı devreye almaya çalışılıyor. Şimdi utanmadan sıkılmadan Batı Şeria da dahil olmak üzere Filistin’den mahrum etme gayreti içindeler.

TANIMIYOR, KABUL ETMİYORUZ

İsrail 1947'deki Filistin topraklarında işgalci ve şuanda damla damla gösterebileceğimiz bir Filistin var. İsrail'in gözü doymuyor, son açıklamaları bunu gösteriyor. İşgal ve yıkımın yaşandığı Filistin'i yine hedef alıyorlar. Bu plan ile işgal edilen Filistin topraklarının ilhakı amaçlanıyor. Türkiye olarak iki devletli çözümü kabul eden fakat Kudüs’ü tamamen gasbeden bu planı tanımıyor ve kabul etmiyoruz.

KUDÜS KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR

Mescid-i Aksa’ya uzanan elleri kırmak imanımızın bir gereğidir. Bugün Mescidi Aksa’nın mahremiyetini koruyamasak Mekke’ye uzanan kem gözleri engelleyemeyiz. İşte bu yüzden Kudüs kırmızı çizgimizdir diyoruz.

Reklamdan sonra devam ediyor 
 

YAZIKLAR OLSUN!

İslam ülkelerinin tavırlarına baktığımızda halimize acıyorum. Başta Suudi Arabistan sesin çıkmıyor senin. Ne zaman çıkacak? Umman, Bahreyn, Abu Dabi yönetimi. Oraya katılıp bir de alkış tutuyorlar. Yazıklar olsun. Acaba o alkış tutan eller bu haince atılan adımın hesabını nasıl verecekler? Başlarında kipalarla oturanlar da alkış tutuyor onlar da alkış tutuyor. 'Söyle bana arkadaşını söyleyeyim sana kim olduğunu.'

BUNLARIN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ANLAYIŞI BU

Binlerce yıldır olduğu gibi bugün de barışın anahtarı Kudüs’tedir. İsrail’i cesaretlendirecek herkes ortaya çıkacak vahim sonuçlardan sorumludur.Türk medyasını neden almadınız toplantıya? İşte bunların basın özgürlüğü anlayışı bu.

ARAP ÜLKELERİ TÜM İNSANLIĞA İHANET ETMEKTEDİR

Bu planı destekleyen Arap ülkeleri kendi halkaları ve daha önemlisi tüm insanlığa ihanet etmektedirler. İstediği kadar plan yapsınlar, Allah’ın yardımı ile Kudüs davası hep ayakta kalacaktır. Biraz sonra Mahmud Abbas ile ardından İsmail Haniyye ile görüşmem olacak.

HRİSTİYAN DÜNYASINA BİR MESAJIMIZ VAR

Bizim burada ayrıca Hıristiyan dünyasına mesajımız var. Hristiyan dünyanın buna sahip çıkması lazım. Bu işin başını çeken Sayın Trump, Hristiyan değil mi? Hristiyan dünyası buna karşı sessiz kalmayacaktır. Onlarında burada dik durması lazım. Ben dün beni ziyarete gelen hahambaşına da bunu söyledim. Bizim Musevilere karşı en küçük bir düşmanlığımız yoktur olamaz. Bizim İsrail devletiyle de bir sorunumuz yok. Bizim karşı olduğumuz İsrail hükümetini sebep olduğu zulüm ve kıyımdır. Böyle bir haydut devlet böyle bir terör devleti bizim gözümüzde hiçbir zaman muteber olamaz"

ABD Başkanı Trump.

İsrail Başbakanı Netanyahu.

“Yüzyılın Anlaşması(!)”nı açıkladılar.

Adı görkemli.

İsrail orada, ama Filistin yok.

Barış sağlamayacağı çok açık.

Trump bir de harita gösterdi.

Yasadışı Yahudi yerleşim bölgeleri yasallaşmış.

Filistin bölgeleri kuşatılmış.

KUDÜS

Kudüs İsrail’in başkenti ilan edildi.

Filistinlilere de para vaadi yapıldı.

Üstelik de körfez ülkelerinin parası.

İhanetin bu kadarı...

Trump’ın açıklaması sonrası eski bir Filistin Büyükelçimizi aradım.

“Çirkin bir yöntem.

Filistin’i tasfiye planı.

Kudüs parayla satın alınmaya çalışılıyor.

Bu mümkün mü?” tepkisi verdi.

‘İSRAİL İÇİN NELER YAPTIM’

Malum Trump işadamı, tüccar.

Açıklama sırasında İsrail için yaptıklarını anlattı.

“Kudüs bölünmeden İsrail’in Başkenti kalacak” dedi.

ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıdığını hatırlattı.

Mesajı çok açıktı:

“Ben sizin için çalışıyorum.

Siz de seçimde beni destekleyin”

Netanyahu’ya gelince;

Ülkesinde yolsuzlukla suçlanıyor.

Kendini kurtarmaya çalışıyor.

İZLEYİCİLER

Açıklamanın yapıldığı toplantıya;

Bahreyn, BAE ve Umman Büyükelçileri de katılmış.

Suudi Arabistan yoktu.

Ama “kalbim sizinle” dediği kesin.

İran, Suriye, Libya’daki saflaşma.

ABD ve İngiltere’nin kuklaları sahnede yine yerini aldı.

BİN KERE HAYIR

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas.

Trump’ın planına sert tepki gösterdi.

Ramallah’ta yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Kudüs satılık değildir.

Bin kere hayır.

Hiçbir Filistinlinin kabul etmesi mümkün değil.

Bütün gücümüzle savaşacağız.”

Reklamdan sonra devam ediyor 
 

TÜRKİYE’NİN TAVRI

Türkiye’nin tavrı çok net:

“Barış planı ölü doğdu.

İki devletli çözüm engelleniyor.

Filistin toprakları gasp ediliyor.

Filistin halkı parayla satın alınamaz.

Kudüs kırmızı çizgimiz.

İsrail’in işgal ve zulmü meşrulaştırılamaz.

Plana destek yok.”

GERİLİM YÜKSELİYOR

Trump’ın açıklaması sonrası gerilim yükseldi.

Filistinlilerin yaşadığı bölgelerde gösteriler başladı.

Sadece Filistin değil,

Tüm mazlumlar tetikte.

BM ve AB’den de itiraz geldi.

Filistin halkının dolarla satın alınamayacak.

Herkes görecek.

FİLİSTİN HALKI TESLİM OLMAZ

İntissar el Wazir

Filistin liderlerinden Abu Cihad’ın eşi.

Filistin mücadelesinin yaşayan canlı tanıklarından.

2018 yılında CKD’nin bir konferansı için Türkiye’ye gelmişti.

Uzun uzun sohbet ettik.

Filistinlilerin mücadelesini anlattı.

Eşini İsrail öldürmüştü.

O günleri aktarırken gözleri doldu.

Ama dimdikti. Kesin konuştu:

“Filistin halkı beyaz bayrak çekmez;

Teslim olmaz.”

Suriye ve bölgede yaşananları da değerlendirdik.

Karamsar değil, umutluydu.

“Arap halkı bu kumpasları bozguna uğratacak” demişti.

BÖLGEDE SORUNLARIN KAYNAĞI

Bölgemizde çok sorun var.

Irak’ta yaşananlar.

İran gerilimi.

Suriye’yi bölme girişimi.

Libya’daki iç savaş.

...

Şimdi de Filistin’de yeni kışkırtma.

Hepsinin arkasındaki güç aynı.

Binlerce kilometreden gelen ABD.

Bölgede huzur onunla bağlantılı.

ABD giderse, huzur gelecek.

Bu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor..!

İsmet Özçelik
Aydınlık Gazetesi, 30.1.2020

İran'daki Mehr haber ajansının haberinde, Afganistan’da bir gün önce düşen Bombardier E-11A tipi uçakta, CIA’nin İran masası şefi Michael D’Andrea'nın hayatını kaybettiği öne sürüldü. 'Kara Prens' lakaplı D’Andrea'nın Süleymani suikastinin planlayıcısı olduğu iddia ediliyor.

   
Mehr haber ajansının Rus istihbaratına dayandırdığı haberinde, dün Afganistan'ın Gazni Velayeti'nde düşen Bombardier E-11A tipi uçağın içerisinde, CIA'nin Irak, İran ve Afganistan'daki operasyonlarının başında olduğu belirtilen Michael D' Andrea'nın olduğu iddia edildi.

NE OLMUŞTU?

Dün saat 13.10 sularında Afganistan'ın Gazne vilayetinin Deh Yek ilçesine bağlı Saduzey bölgesine bir yolcu uçağı düştüğüne dair haberler servis edilmiş, uçağın Afganistan havayollarına ait olduğu iddia edilmişti. İlerleyen saatlerde yayınlanan görüntülerde uçağın Amerikan Hava Kuvvetlerine ait olduğu anlaşılmış ve daha sonra ABD'li yetkililerin yaptığı açıklamada uçağın ABD'ye ait istihbarat uçağı olduğu açıklanmıştı. Taliban'ın etkin olduğu bir noktaya düşen uçaktan kurtulan olmadığı, 5 kişinin hayatını kaybettiği açıklanmıştı. Uçak enkazına ulaşmaya çalışan Afganistan yetkililerine Taliban'ın saldırı düzenlediği de gelen bilgiler arasındaydı. Taliban uçağı kendilerinin düşürdüklerini iddia etmiş ABD ise uçağın teknik sorunlar sebebiyle düştüğünü açıklamıştı.

 

Afganistan'da düşen uçağın enkaz görüntüleri paylaşıldı. Görüntülerde uçağın üzerinde ABD Hava Kuvvetleri'nin amblemi gözüküyor. pic.twitter.com/G6MjkJ2Qkn

— Aydınlık ???????? (@AydinlikGazete) January 27, 2020
 

MİCHAEL D'ANDREA KİMDİR?

Michael D'Andrea, uzun yıllardır çalıştığı CIA'da Usame Bin Ladin'i yakalayan adam olarak tanınıyor. D'Andrea, 38 yıl boyunca ABD'nin İslam dünyasındaki en yetkin istihbarat sorumlusu olduğu belirtiliyor. CIA'nin "terörle mücadele merkezine" en az 10 yıl süreyle başkanlık eden Andrea'nın o dönemdeki kod adı "Roger" idi. Andrea daha önce işkence ve suikast iddialarıyla Amerikan kongresi tarafından 3 kez sorgulandı. Daha önce CIA'nın Mısır ve Irak istasyon şefliği görevlerini sürdüren D'Andrea'nın Pakistan ve Yemen'de yüzlerce drone saldırısından sorumlu olduğu ifade ediliyor. D'Andrea Suriye iç savaşının başlangıcında isyancıları organize ettiği de iddialar arasında. D'Andrea Amerikan kamuoyu açısından önemli bir figür, "Zero Dark Thirty" adlı ABD yapımı filimdeki "The Wolf" karakterinin D'Andrea'dan ilham alınarak yaratıldığı söyleniyor.

Çarşamba, 29 Ocak 2020 18:47

İran: Bu Anlaşma Yüzyılın İhanetidir

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Yüzyılın Anlaşması olarak adlandırılan Amerika-Siyonizm planının açıklanmasına tepki göstererek, bu planın aslında Yüzyılın İhaneti olduğunu ve yenilgiye mahkûm olduğunu vurguladı.


İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Seyyid Abbas Musevi, Amerika’nın Yüzyılın Anlaşması olarak adlandırılan sözde barış planını Yüzyılın İhaneti ve Filistin ve İslam Ümmetinin haklarına ihanet olarak nitelendirdi ve bölge ve dünyanın özgür hükümet ve milletlerinden bu utanç verici planla mücadele etmelerini istedi.
Musevi, Filistin topraklarının Filistin halkına ait olduğuna değinerek şunları söyledi: ‘Siyonist rejim, gaspçı ve işgalci bir rejimdir ve Filistin krizini çözmenin tek yolu, Filistin topraklarının temel sakinleri arasında bir referandum düzenlemektir ve Yüzyılın Anlaşması gibi planlar, ihanettir ve yenilgiye mahkumdur.’

Seyyid Abbas Musevi, İran İslam Cumhuriyeti’ne göre, Filistin meselesinin ve Kudüs’ün İslam dünyasının ilk meselesi olduğunu belirterek şu ifadelerde bulundu: ‘Bazı İslam ülkelerinin, İslam ülkelerinin ve Müslümanların geleceğini ve haysiyetini belirleyen bu davayı unutmaları, düşmanı dosta tercih etmeleri ve 70 yıldan fazla bir süredir Siyonist Rejimin insanlık dışı suç ve cinayetlerini bilerek ve ya gaflete düşerek unutmaları talihsiz bir durumdur.

İran İslam Cumhuriyeti, Filistin meselesinin aciliyeti ve öneminden dolayı ve sözde Yüzyılın Anlaşması olarak adlandırılan planın arkasında saklı büyük komployu göz önüne alarak, İslam Ümmetini tehdit eden büyük komployla mücadele etmek ve İslam Dünyasının vahdeti için bazı bölge ülkeleriyle arasındaki görüş ayrılıklarını bir kenara bırakarak, bütün alanlarda iş birliğine hazırdır.’

İran Dışişleri Bakanı: Filistinliler için birleşelim

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, ABD Başkanı Donald Trump'ın açıkladığı barış planına ilişkin, 'Umarım 'bu tehdit' tüm Müslümanlar için bir uyandırma çağrısı olur. Filistinliler için birleşelim' dedi.

   
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, ABD'nin, Filistin-İsrail meselesine 'çözüm bulmak' iddiasıyla hazırladığı barış planının gerçekleşmesi halinde 'bölge ve dünya için kabus' olacağı uyarısında bulunarak, bölge ülkelerini ortak hareket etmeye çağırdı.

Zarif, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Sözde 'barış vizyonu', iflas etmiş bir gayrimenkul geliştiricisinin rüya projesidir" değerlendirmesinde bulundu.

Buna karşılık planın gerçekleşmesi halinde 'bölge ve dünya için kabus' olacağı uyarısında bulunan Zarif, "Umarım 'bu tehdit' tüm Müslümanlar için bir uyandırma çağrısı olur. Filistinliler için birleşelim" ifadelerini kullandı.

The so-called "Vision for Peace" is simply the dream project of a bankruptcy-ridden real estate developer.

 

But it is a nightmare for the region and the world

 

And, hopefully, a wake-up call for all the Muslims who have been barking up the wrong tree.#LetsUniteForPalestinians pic.twitter.com/j2CJ9JaH9c

— Javad Zarif (@JZarif) January 28, 2020
Öte yandan İran Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, ABD'nin 'Yüzyılın anlaşması' adını verdiği barış planı 'yüzyılın ihaneti' şeklinde nitelendirilerek, ABD'nin Filistinlilere dayatmaya çalıştığı plana karşı bölge ülkelerine ortak hareket etme çağrısında bulunuldu.