کارگر

کارگر

Allah’ın Adıyla

2020 Miladi yılına büyük bir olayla başladık. 3 Ocak Cuma gününün ilk saatlerinde velayet ve şehadet mektebinin başta Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi El-Muhendis olmak üzere on muhlis, iddiasız ve yılmaz komutan ve mücahidi kafirler, münafıklar ve teröristlerle yıllarca süren mücadele ve cihaddan sonra arzuladıkları yüce makama ulaştılar.


İran’dan:
General Kasım Süleymani,General Hüseyin Caferiniya, Albay Şehrud Muzafferiniya,Yarbay Hadi Tarimi,Yüzbaşı Vahid Zamaniyan ve
Irak’tan:
Ebu Mehdi El-Mühendis, Muhammed Rıza El-Cabiri, Hasan Abdulhadi, Muhammed Eş-Şeybani ve Haydar Ali çağın müstekbir gücü ABD’nin terörist çetelerince yapılan kalleşce bir hava saldırısı sonucu şehid oldular.

Bu terör girişimi müminleri mateme boğdu ve dünyanın özgür insanları arasında derin üzüntü uyandırırken kafir ve münafıklarca sevinçle karşılandı. Müminlerin matem ve hüzne garkolmaları ne kadar doğalsa kafir ve münafıkların sevinmeleri de doğal karşılanmalıdır. Çünkü müminler bu olayı ilk defa yaşamıyorlar. Bedir ve Uhud’da onlarca müşriki cehenneme gönderen İmam Ali(as) de şehid edildiğinde cehenneme vasıl ettiklerinin izleyicileri sevinç çığlıkları atmış, onlarca yıl bu eşsiz insana lanet okumuşlardı. İşte aynı zihniyetin izleyicileri de bugün Halep ve Musul’da çok sevdikleri terör çetelerini etkisiz hale getiren Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi El-Mühendis’in şehadetlerine doğaları gereği sevinmekte ve lanetler okumaktalar. Çünkü ” akrebin sokması kininden değil doğasındandır”.

Ama müstekbirler, müttefikleri ve içimizdeki IŞİD sevicilerin sevinci kursaklarında kalacaktır. Çünkü Hacı Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi Mühendis gibi iki eşsiz komutanı ve arkadaşlarını şehid eden ABD bu cinayetlerinden dolayı mutlaka cezalandırılacak ve şehidlerin intikamı alınacaktır, bundan kimsenin şüphesi yoktur.

Ama bu intikam Amerikalılar, bölgesel müttefikleri ve münafıkların bekledikleri cinsten bir intikam olmayacaktır.
Kimse Direniş Cephesi mücahitlerinin intikam adına aynı kalleş yöntemle adam öldüreceklerini beklemesin. Yolu, yöntemi, hedefi belli olan Direniş Cephesi infiali davranıp düşmanın oyununa gelmeyecektir.

Çünkü; müstekbir düşman bölgede bir biri ardından aldığı yenilgilerinin acısıyla kıvranıp dururken başta İslami İran olmak üzere Direniş Cephesini acele davranmaya zorlamak ve savaş ateşini alevlendirmek suretiyle bir an önce sonuca varmak istemektedir.

Çünkü; Direniş Cephesi’nin kendi yöntemiyle başını ABD’nin çektiği müstekbir güçleri ve bölgesel müttefiklerini tedrici bir şekilde yenilgiye uğrattığını, bir daha dönmemek üzere bölgeden çıkarmaya kararlı olduğunu görmekteler.

Çünkü; Askeri, iktisadi, mali ve medya gücünü elinde bulunduran müstekbir güç ve yandaşları buna rağmen Direniş Cephesini meydandan çıkaramamakta, aksine her geçen gün kendi aralarında ihtilafa düşmekteler. Daha birkaç yıl öncesinde Suriye’de birlikte hareket edenlerin çıkarları çelişmekte, birbirlerine karşı cepheleşmekteler. Halbuki Direniş güçleri ise her geçen gün saflarını daha bir sıklaştırmaktadır.

Çünkü; Filistin davasını kökten kurutmayı planlayanlar, Bazı Filistinli grupları çeşitli vaat ve hilelerle Direniş Cephesinden geçici olarak koparanlar bugün bu komplolarının da sonuç vermediğini görmekteler. Daha birkaç yıl önce mezhebi dolduruş ve vaatlerle Direniş Cephesinden uzaklaştırılan HAMAS bugün hilekarların yalanlarını görmüş ve yeniden Direniş Cephesinin kucağına dönmüştür. Bu ise müstekbirler ve bölgesel dostlarınca tahammülü zor bir durumdur.

Çünkü; Siyonist Rejim tedrici olarak ömrünün sonuna yaklaştığını görmekte ve bu gidişatı önlemek için Direniş Cephesi ve özellikle de İran’ı başta ABD olmak üzere Batı ile geniş çaplı bir savaşın içine çekmeye çalışmaktadır.

Çünkü; Direniş Cephesinin sabrı ve tahammülü sayesinde bölge halkları düşmanların karmaşık planlarının farkına varmakta, dostunu düşmanını tanımakta, kimin hangi hedef peşinde koştuğunu görebilmektedir. Bu süreç Direniş Cephesinin fedakarlıkları sayesinde her geçen gün daha bir olgunlaşmakta, halklar daha bir şuurlanmakta ve müstekbir düşmana karşı daha bir bilenmekteler.

Şehidlerin intikamı ABD’nin bölgeden bir daha dönmemek üzere sürülmesi, İşgalci Siyonist rejimin Filistinden sökülüp atılması ve bunların bölgesel dostlarının, müttefiklerinin uğursuz tahakküm ve varlıklarına son verileceği gün alınacaktır inşallah. Düşmanların acelesi de bundan dolayıdır.

Hacı Kasım Süleymani, Abu Mehdi El- Mühendis ve diğer Direniş komutanlarının şehadeti ve dökülen masum kanları hiç kuşkusuz başta İran ve Irak halkları olmak üzere bölgenin müslüman halkları arasındaki vahdet ve işbirliğini artıracak, dünyanın her yanındaki mümin ve özgür insanları dayanışmaya sevkedecektir.

Allah’tan bu özgürlük şehidlerine rahmet ve mağfiretini artırmasını, beka aleminde Resulullah(sa) ve Ehlibeyt’e (as) komşu etmesini acizane niyaz ederken müminlere ve özgür insanlara taziyelerimi arzederim.

Ziya Türkyılmaz

İran İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei, 3 gün yas ilan ederek İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Şehit Kasım Süleymani ve  Haşdi Şabi Genel Komutan Yardımcısı Ebu Mehdi El Mühendis için taziye mesajı yayınladı.  

"İslam'ın iftiharlı ve büyük komutanı gökyüzüne ulaştı.  Katiller çok sert bir karşılık beklesinler.“ ifadesini kullanan Imam Hamanei şöyle devam etti:" 

Sevgili İran milleti İslam'ın büyük komutanı Rahman Allah'ın huzuruna kavuştu. Dün gece şehitlerin temiz ruhları kardeşimiz Kasım Süleymani’nin tertemiz ruhunu kucaklayıp, O’na kavuşturdular. Şehit Süleymani yıllarca Allah yolunda şeytanlar ve onun uşakları ile  mücadele etmiş korkusuz, pervasız, mert bir Allah eri ve İslam savaşçısıydı. Süleymani kardeşimizin kanı, yeryüzünün en kötüsünün eliyle dökülmüş oldu. Bu büyük şehadeti Hz Bakiyetullah Hz Mehdiye taziye dileklerimizle arz ediyor ve ümmetin başı sağ olsun diyoruz. Şehit Kasım Süleymani İslam okulunun ve İmam Humeyni ekolünün yetiştirdiği büyük insanlardan biriydi. O bütün hayatını Allah yolunda cihad için harcadı. Şehadet, yıllarca mücadele verdiği davanın ona en büyük hediyesi olmuş oldu.  Ömrü boyunca hiç yılmadan Rabb'inin rızasına koşan biriydi ve hiçbir zorluk onu engelleyemedi.  Onun yolu devam edecek ve kimse o yolu engelleyemeyecektir. Dünya şunu bilmelidir ki kirli ellerini Şehit Süleyman'ın tertemiz kanına bulaştıranlar mutlaka bunun hesabını verecek ve dün gece bu şehidin kanını dökenlerden bunun hesabı sorulacaktır. Şehit Süleymani'nin kanının intikamı alınacaktır. Şehit Süleymani dünya emperyalizmi karşısındaki direnişin en şanlı ismi ve lideriydi. O halde bilinmelidir ki emperyalizme ve istikbara karşı direnen bütün yürekler bu davanın idame edicileri olacaktır. İslam davasının düşmanları bu yolun devam edeceğini, bu mübarek davanın süreceğini ve zaferin kesinlikle Allah'ın olacağını bilmelidirler. İran milleti Kasım Süleymani ve beraberindeki şehitlerin özellikle Ebu Mehdi Mühendis’in anısını unutmayacak ve bu şehitlerin yolunu sürdürecektir. Bendeniz bütün ülkemizde 3 gün genel yas ilan ediyor ve aziz şehitlerimizin ailelerine ve tüm yakınlarına başsağlığı dileğinde bulunuyorum.”

Seyd Ali Hamanei

Pazar, 05 Ocak 2020 08:11

Kasım Süleymani Şehid edildi

Kasım Süleymani Şehid edildi: Ortadoğu'da ABD-İran gerilimi yükseliyor!
Iraklı protestocular ABD'nin hava saldırısının ardından 31 Aralık günü Bağdat elçiliğine girmeye çalışmış, olaylar büyümüştü. ABD, protestoları İran'ın yönettiğini savunmuştu. Bu gece ABD'nin Bağdat'a düzenlediği saldırıda kritik isim Süleymani öldürüldü

Yılın son gününde ABD'nin Haşdi Şabi'ye yönelik hava saldırısını kınayan Haşdi Şabi yanlıları, ABD'nin Bağdat Büyükelçiliği'ne girmeye çalışıp duvarları ateşe vermiş, olaylar giderek büyümüştü. ABD buna bağlı olarak Bağdat'a yaklaşık 750 civarında ek asker gönderme kararı almıştı. 

ABD, diplomatlarına yapılan saldırıya misilleme olarak, Hizbullah Tugaylarının, Irak ve Suriye'deki toplam 5 üssüne hava saldırısı düzenlendiğini açıklamıştı. Haşdi Şabi bünyesindeki Hizbullah Tugaylarının Enbar'daki üslerine düzenlenen saldırıda 28 kişinin öldüğü, 48 kişinin yaralandığı açıklanmıştı. 

Bunun üzerine 31 Aralık günü Irak'ın başkenti Bağdat'ta bulunan Haşdi Şabi yanlıları, ABD'nin Büyükelçiliği önünde bir araya gelerek, binanın duvarını ateşe verip "ABD'ye ölüm" sloganları atarak ABD bayrağını yaktılar, güvenlik kameralarını söktükleri görüldü. Iraklı protestocular aynı zamanda ABD'nin Bağdat Büyükelçiliği binasını basarak içeri girdi.

TRUMP: SALDIRIYI İRAN YÖNETİYOR

ABD Başkanı Donald Trump, elçilik binasının protestocular tarafından basılması üzerine, "İran bir Amerikan paralı askerini öldürdü, birçoğunu yaraladı. Güçlü bir şekilde yanıt verdik, ve her zaman vereceğiz. Şimdi ise İran, Irak'taki ABD Büyükelçiliği'ne yönelik bir saldırıyı organize ediyor. Bundan tamamen sorumlu tutulacaklar. Ek olarak, Irak'tan Büyükelçiliği korumak için güçlerini kullanmalarını bekliyoruz ve bunu bildirdik!" açıklamasında bulunmuştu.

 

ABD SAVUNMA BAKANI ESPER: ARTIK OYUN DEĞİŞTİ

Dün yaptığı açıklamada ABD Savunma Bakanı Mark Esper, Kerkük'te ABD askerlerinin konuşlu bulunduğu K1 üssüne yapılan saldırılar ve Şii milislerin ABD'nin Bağdat Büyükelçiliğine girme girişimlerini "İran'ın bölgedeki kötü davranışlarının örnekleri" olarak nitelendirerek, İran destekli Şii milislerin, ABD kuvvetlerine saldırı düzenlemeleri halinde buna pişman olacaklarının mesajını aldıklarını vurguladı. 

İran destekli Şii milislerden gelebilecek saldırılara karşı ön alma saldırıları da düzenleyebileceklerini ifade eden Esper, "Amerikan kuvvetlerini ve vatandaşlarını korumak için ön alma adımları atacağız. Artık oyun değişti. Gereken ne ise yapacağız." dedi. 

Esper, "İran'ın etkisinden kurtarmaları gerekir. Bu çabalara daha çok odaklanmalılar ve tekrar ifade ediyorum; ülkelerinde kimlerin etkili olduğu konusunda egemenliklerini ortaya koymaları lazım ve İran destekli güçleri ya ülkelerinden çıkarmaları veya kontrol altına almaları gerekir." demişti.

"ABD ELÇİLİĞİNE GİREBİLEN OLURSA BİR TESTEREYE DOĞRU KOŞMUŞ OLACAK" 

Orgeneral Milley "Bölgedeki tüm kuvvetleri teyakkuza geçirdik. Farklı kuvvetler alarma geçirilmiş durumda ve gerekli durumda adım atmaya hazırlar. Büyükelçiliğin durumundan eminiz. Bu binaya birilerinin girebilme olasılığı oldukça düşük. Ayrıca orada yeterince muharip güç var ki girebilen olursa da bir testereye doğru koşmuş olacak." dedi.

BAĞDAT'TA ABD OPERASYONU

Bağdat Havalimanı'na 3 adet Katyuşa füzesiyle saldırı düzenlendi. Irak'ın başkentinde havalimanına yapılan füzeli saldırıda Şii milis gücü Haşdi Şabi Halkla İlişkiler ve Protokol Sorumlusu Muhammed Rıza Cabiri'nin öldürüldüğü bildirildi. Yerel medya haberlerine göre, Bağdat Havalimanı'na atılan füzelerden birisi Cabiri'nin yurt dışından gelen konuklarıyla birlikte içinde bulunduğu aracı hedef aldı. Cabiri ve aracındaki konukları saldırı sırasında hayatını kaybetti. Saldırıda Haşdi Şabi örgütünün Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis de öldürüldü.

 

İRAN'IN KRİTİK İSMİ GENERAL KASIM SÜLEYMANİ Şehid edildi

İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin de saldırıda öldürülmesi tüm dünyada yankı uyandırdı. 

Irak devlet televizyonu, "Haşdi Şabi basın kaynaklarına göre, İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis, Bağdat'ta havalimanı yolunda araçlarına yönelik saldırıda öldürüldü." ifadeleriyle haberi duyurdu. 

SÜLEYMANİ'NİN ŞEHID EDILMESİ NE ANLAMA GELİYOR?

Kasım Süleymani, ABD ile birlikte İran'ın bölgedeki en büyük rakipleri Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin de bölgedeki milis güçlere destek vermekle suçladığı, İran'ın ülke dışındaki operasyonlarından sorumlu komutanı.

1998'de Kudüs Gücü'nün komutanı olan Süleymani, Lübnan'da Hizbullah'la, Suriye'de Baas yönetimiyle ve Irak'taki Şii silahlı gruplarla İran'ın ilişkilerini daha da yakınlaştırmada önemli rol oynadı. İsrail ve bazı Arap ülkelerinin istihbaratları tarafından defalarca suikast girişiminde bulunulduğu ve her seferinde bu girişimlerin engellendiği belirtiliyor. 

Kudüs Gücü, ABD'nin "yabancı terör örgütleri" listesinde.

 

PENTAGON: EMRİ TRUMP VERDİ

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), "ABD ordusu, Başkan'ın talimatı ile, ABD tarafından yabancı terör örgütü olarak tanınan İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü'nün Komutanı Kasım Süleymani'yi öldürerek (bölgedeki) ABD personelini korumak için kararlı ve savunma amaçlı bir adım atmıştır." ifadeleri kullanıldı. 

Süleymani ve Kudüs Gücü'nün yüzlerce Amerikalının öldürülmesinden sorumlu olduğu ifade edilen açıklamada, "General Süleymani aktif olarak Irak ve bölgedeki Amerikan diplomat ve askerlerine yönelik saldırı planı yapıyordu. Süleymani Irak ve Amerikan vatandaşlarının ölmesine ve yaralanmasına yol açan 27 Aralık'taki saldırı dahil son birkaç ay boyunca Irak'taki koalisyon üslerine düzenlenen saldırıları azmettirmişti. General Süleymani, bu hafta ABD'nin Bağdat'taki Büyükelçiliğine yönelik saldırıları da onaylamıştı. Bu saldırı İran'ın gelecekteki saldırılarını caydırma amacıyla düzenlendi. ABD, dünyadaki vatandaşlarımızı ve menfaatlerimizi korumak için gerekli tüm adımları atacaktır." 

IRAKLI YETKİLİLER: CESET PARAMPARÇA, YÜZÜĞÜNDEN TESPİT EDİLDİ

Amerikan AP haber ajansına konuşan Iraklı üst düzey yetkililer, saldırıda Süleymani'nin yanı sıra Irak'taki Şii milis grubu Haşdi Şabi'nin Komutan Yardımcısı Mehdi el-Mühendis ve örgütün havalimanı protokol görevlisi Muhammed Rıza dahil 7 kişinin hayatını kaybettiğini, el-Mühendis'in Bağdat Havaalanına Süleymani'yi karşılamak için bir konvoyla geldiğini ve saldırının ise havaalanının kargo kısmına İranlı komutanın karşılandığı yerde yapıldığını kaydetti. 

İsimlerinin açıklanmasını istemeyen yetkililer, Süleymani'nin cesedinin paramparça olduğunu ancak İranlı generalin yüzüğünden tespit edildiğini belirtti.

İRAN'IN BAĞDAT BÜYÜKELÇİSİ SÜLEYMANİ'NİN ÖLDÜRÜLMESİNİN DETAYLARINI ANLATTI

İran'ın Bağdat Büyükelçisi İrec Mescidi, Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin ABD saldırısında öldürülmesiyle ilgili ayrıntıları anlattı. 

İran devlet televizyonuna konuşan Mescidi, "Cuma gecesi, saat 01.00 civarıydı. Kasım Süleymani, Ebu Mehdi el-Mühendis ve koruma ekipleri, iki araçla Bağdat Havalimanı'ndan şehir merkezine doğru hareket halindeyken, ABD'nin füze saldırısına maruz kaldılar. İki araçta bulunan 10 kişi hayatını kaybetti." dedi.  

Mescidi, cenazelerin İran'a nakli için gerekli girişimlerde bulunduklarını kaydetti.

 

HAMANEY'DEN İNTİKAM MESAJI

İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de, Süleymani suikastinin ardından yaptığı açıklamada "Süleymani'yi öldüren suçluları mutlak bir intikam bekliyor. Süleymani'nin öldürülmesi, ABD ve İsrail'e karşı direnişin motivasyonunu ikiye katlayacak" dedi.

SÜLEYMANİ'NİN YERİNE YARDIMCISI ATANDI

Hamaney, Kudüs Gücü Komutanlığı'nın başına Süleymani'nin yardımcısını atadı. 

 Irak'ta ABD'nin düzenlediği saldırı sonucu hayatını kaybeden İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin yerine, yardımcısı Tuğgeneral İsmail Kaani getirildi.

İran'ın resmi haber ajansı IRNA'ya göre, ülke lideri Ali Hamaney, Süleymani'nin yerine, yardımcısı Tuğgeneral İsmail Kaani'yi atadı. 

Kaani, İran-Irak savaşında Nasr-5 ve İmam Rıza-21 Tugayı komutanlığını yapmıştı. 

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Süleymani ve Mühendis'in, Bağdat Havalimanı'na düzenlenen saldırıda öldürüldüğünü duyurmuştu. 

NETANYAHU ZİYARETİNİ KISA KESTİ

Türkiye'nin Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanları Mutabakatı'nın ardından İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetiminden ilgili bakanlar, Atina'da, Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi'ne (EastMed) imza attı. Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin ardından İsrail basını, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Atina ziyaretini kısa keserek İsrail'e dönmekte olduğu haberlerine yer verdi. 

 

CEVAD ZARİF: ABD HAYDUTÇA MACERALARINDAN SORUMLU OLACAK

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, İranlı general Kasım Süleymani'nin ABD saldırısında öldürülmesine ilişkin yaptığı açıklamada, Kasım Süleymani'nin DEAŞ, El Kaide ve Nusra gibi bölgedeki terör örgütleri ile mücadelenin en etkin güçlerinden olduğunu ifade ederek ABD'nin eylemini "uluslararası terörizm" şeklinde nitelendirdi.

 

İranlı generale yönelik suikasti "çok tehlikeli ve aptalca" olarak yorumlayan Zarif, "ABD, haydutça maceracılığının tüm sonuçlarından sorumlu olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

"ABD'DEN ACI BİR İNTİKAM ALACAĞIZ"

İran Devrim Muhafızları Ordusu komutanlarından Muhsin Rızai, "Kasım Süleymani, şehit kardeşlerine katıldı ancak ABD'den acı bir intikam alacağız." ifadelerini kullandı. 

İRAN SAVUNMA BAKANI'NDAN DA İNTİKAM AÇIKLAMASI

İran Savunma Bakanı Emir Hatemi'den intikam açıklaması geldi. Hatemi, "Tahran, Süleymani'nin öldürülmesinden ezici bir intikam alacak" ifadelerini kullandı

Pazartesi, 30 Aralık 2019 07:41

Allah'a Ulaşmak Çok Kolay

 Allah'a karşı kötü zanlı olmaktan yine O'nun rahmetine sığınırız.

Allah'a giden yollar mahlukların nefesleri sayısıncadır. Her bir şahıs için bütün mahlukların nefesleri sayısı kadar Allah'a giden yol vardır. Günah bataklığına saplanmış insana ise kudretiyle her şeyi kaplayan Allah'ın rahmeti sıkıcı gelir ve bu durum rahmet kapılarının üzerine kapanmasına sebep olur. Allah'ın rahmetine karşı daima ümitli ve iyi niyetli olunması insanı tekamül merhalesine en kısa yoldan ulaştırır. Allah Teala mü'min kulunun niyetine göre takdir eder. Niyet hayır olursa ilahi irade ve takdir hayra vardırır, aksi durumda insanın şerre varması önlenemez.

İnsan, nefsin ve şeytanın ortaklaşa aldatması sonucu alemlerin Rabb'ine karşı kendisini kötü zanlı olmaya alıştırır. Yaratılış hikmet ve felsefesi doğrultusunda imtihan gereği küçük bir olay karşısında sıkıntıya düşme korkusuyla yeise kapılır, şeytana ve nefsine yenik düşerek sui zanna, umutsuzluğa düçar olur. Bu su-i zan ve kötümserlik, kaçmak istedikleri belaya tutulmalarına sebep olur.

Allah'a karşı kötü zanlı olmaktan yine O'nun rahmetine sığınırız.

Allah Tebarek ve Teala affetmediği takdirde insanın bu su-i zannı ve kötümserliği Rabb'inin karşısında gereği muamele görmesine sebep olur.

Resul-i Ekrem (s.a.a) olayları hayra yorar, kötü yorumlardan hoşlanmazdı.

Resul-i Ekrem (s.a.a) Ravzat-ül Kafi'de yeralan bir hadiste şöyle buyurur:

"Kötü yorum (tiyare), sahibinin nazarına, görüşüne bağlıdır. Eğer hafif görürse hafif olur, ağır görürse ağır olur. Hiçbir şey görmezse hiçbir şey olmaz."

O halde Resulullah'ın (s.a.a) sünnetine uymaya çalışan bir mü'min, nefsini Rabb'ine karşı hüsn-ü zanlı olmaya alıştırmalı ve Allah-u Teala'dan az bir amel karşılığı fazla bir karşılık beklemelidir. Zira Hak Teala hakkında her ne kadar hayır çeşitlerinden zan edip beklese de Allah'ın lütf u keremi onun üstündedir; insanın zannının sonu vardır. Ama O'nun kereminin sonu yoktur. Hak Teala ihsanının hüsn-ü zannın karşılığı olduğunu haber vermiştir. Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:

"Sana hüsn-ü zanlı olanın zannını doğrula."

O halde, -evliyanın diliyle açıklamak gerekirse- Hak Teala'nın kullarına karşı hüküm ve takdiri, hüsn-ü zan besleyenlerin zanlarını doğrulayıp gerçekleştirmek olarak tarif edilebilir. Bu durumda Hak Teala'nın kendisi buna daha evladır. Hatta insan hadisleri incelediğinde Hak Teala bir şahsın herhangi bir şeye hüsn-ü zannı olduğunda onu doğrulayıp, işi onun güzel zannı doğrultusunda takdir buyurur, bu da Allah'a olan hüsn-ü zannının gayrisinden başka bir şey değildir. Bütün hayırların Allah'tan olduğunu bilip, hüsn-ü niyetle hareket edersek, bu güzel zanlarımızın, Allah Teala'dan doğrulanmış olarak bizlere iade edildiğini görürüz.

Sahih olan hadislerde buyurulduğuna göre eğer birisinin bir taşa bile hayır zannı olursa Allah-u Teala o taşta hayır yaratır. Ravi, İmam'dan, "Taştan da mı?" diye sorunca İmam, "Hacer-ül Esved'i görmüyor musunuz?" diye cevap verdi. Bu hadisten de Hak Teala-'nın, mü'minlerin birbirleri hakkında olan iyi niyetlerini doğrulayıp gerçekleştirdiğini anlıyoruz.

Allah Teala'nın mü'minlerin, ölen birisi hakkında ondan hayırdan başka bir şey bilmediklerine dair verdikleri şehadetlerini doğrulaması, hüsn-ü zannın ehemmiyetini ortaya koyar. Hüsn-ü zannın gereğinden başka bir şey söylememenin insan için ne denli etkili olduğuna güzel bir örnektir bu. Hak Teala bu şehadeti geçerli kılar. Hadise göre hakkında hüsn-ü zan olan ölü konusunda önemli bir engel olmadığı takdirde Allah Teala, hüsn-ü zannın gereğini, hem hüsn-ü zan sahibi ve hem de hakkında hüsn-ü zan bulunan şahıs hakkında gerçekleştirir. Ama hakkında hüsn-ü zan olan şahısta bir engel söz konusu olursa onu yalnızca hüsn-ü zan sahibi hakkında gerçekleştirir. Aynı şekilde eğer birisi diğer birisine, onu hayır ehlinden zannettiği için saygı gösterirse, Allah Teala'nın gerçekte ikram edilen şahsın cehennem ehli olduğunu bilmesine rağmen, hüsn-ü zanda bulunan şahsı cennete götüreceği hadislerde geçmektedir.

Kısacası, mü'min kardeşi hakkında ona emredilen hüsn-ü zan vazifesini yerine getirirse bunun sevabı hem mü'min kardeşine, hem de hüsn-ü zanda bulunana yetişir. Allah Teala'nın rahmetiyle onun zannı doğrulanır, zannı gereğince iş yürür, ya da zannı yalnızca kendisi hakkında gerçekleşir. Zannedilen hakkında gerçekleşmemesi ise, zannedene bir zarar getirmez.

Mü'minlere karşı hüsn-ü zan taşımak büyük bir rahmet kapısıdır. Belki de cemaat namazının büyük sevabı olduğuna dair hadisler bu yüzdendir. Zira mü'minler cemaat imamına olan hüsn-ü zanları gereğince onun namazının kabul olduğunu zanneder ve onu kendileriyle Allah Teala arasında vasıta kabul ederler. Allah Teala da bu hüsn-ü zan sebebiyle hepsinin namazını kabul eder. Bu gibi örnekler çoktur. Teberrük niyetiyle mü'minin artığından içmek de bu kabildendir. Zemzem suyundan alınan fayda da ondan umulana göredir. Büyüklerden birçoğu dünyevi veya uhrevi maksatlar için Zemzem suyundan içerek muratlarına erişmişlerdir.

Bazı dualarda istenmesi gereken en iyi rızık, kesin iman ve Allah'a hüsn-ü zan olarak belirlenmiştir. Hatta bazı hadisler konunun ehemmiyetini vurgulamak için, Allah Teala'nın yersiz hüsn-ü zan iddiasını bile doğruladığını haber veriyor. İmam Sadık'tan (a.s) ulaşan bir hadiste şöyle buyuruluyor:

"Kıyamet günü bir kulun cehenneme götürülmesi emredildiğinde o dönüp geri bakar. Allah Teala,"Kulumu geri çevirin" der. Geri getirilince Allah Teala ona, "Neden dönüp geri baktın" diye buyurur. O şöyle der: "Rabb'im, sana olan zannım bu değildi." O zaman Allah Teala, "Zannın ne idi?" diye sorar. O ise, "Rabb'im, sana olan zannım beni affedip kendi rahmetinle bana cennette yer vermendi." der. O zaman Allah Teala şöyle buyurur: "Ey meleklerim, kendi izzetime, büyüklüğüme ve yüceliğime andolsun ki, bu kulum bir saat bile bana hüsn-ü zanda bulunmamıştır. Eğer bir saat bile bana hüsn-ü zanda bulunsaydı, onu ateşle korkutmazdım. Fakat yine onun bu yalanını doğrulayıp onu cennete götürün."

İşte bu ve benzeri ilahi bahşiş ve rahmetleri açıklayan diğer hadislere dikkat ettiğimizde kalbimizdeki ilahi bahşişlere olan arzuların da Allah'a olan hüsn-ü zandan sayılması yönü güçleniyor. Çünkü bu arzular eğer gerçek hüsn-ü zan olmasa da en azından buna namzet niyetlerdir. Allah Teala'nın kendi keremiyle bunları da gerçek hüsn-ü zanlar gibi doğrulayıp gerçekleştirir. Allah Teala'nın her iki dünyada da hükmü birdir. "Rahman (Allah)'ın yaratışında bir farklılık göremezsin."

Fakat hüsn-ü zan taşımak hüsn-ü zannı bahane ederek işi bırakıp rahata dalmak anlamında değildir. Aksine, bu şeytanın hilelerinden birisidir. Allah Teala Muhammed (s.a.a) ve pâk Ehl-i Beyt'i hürmetine bizi ve bütün mü'minleri şeytanın şerrinden korusun. Tam aksine hüsn-ü zan Allah katında olana bütün bir vücutla yönelip O'nun bahşişlerine daha bir rağbetle bağlanmayı gerektirir. Zira ilahi bahşişlerle tanışıp ondan yararlananlar, buna daha istekli olur, buna ulaşma yönünde zorlukların kolaylaştığını görürler. Ne istediğini ve istediğinin değerini bilen birisi için karşılığında verdiği şey az gelir.

Hz. İmam Rıza'dan (a.s) gelen bir hadiste şöyle buyurulmaktadır: "Allah Teala Hz. Davud'a (a.s) şöyle vahyetti: "Kulum bir hayır iş yaparsa onu cennete götürürüm." Hz. Davud (a.s): "O hayır nedir ya Rabbi?" diye sordu. Allah Teala şöyle buyurdu: "Bir mü'min kulumun üzüntüsünü, bir hurmanın yarısıyla bile olsa gidermektir." O zaman Hz. Davud (a.s): "Allahım, seni tanıyan kimse asla senden ümidini kesmez." dedi."

Öyleyse yer ile gök arası büyüklüğünde, hiçbir aklın tasavvur edemediği, hiçbir gözün görmediği gerçek saadet yurdu olan cenneti yarım hurma karşılığında lütfeden Allah'a cahillerden başka kim sırt çevirir?!

Böyle kerem sahibi birisiyle muamele yapmayı kim terkeder?! Terkederse ne elde eder, yerini neyle doldurabilir?! O halde bir an için olsun Allah'a yönelmekten gaflet eden kimse, yerini hiçbir şeyin dolduramayacağı büyük bir şey kaybetmiş ve büyük bir zarara uğramıştır!

Heyhat heyhat! bununla karışığı olmayan bir fırsatı eldenvermiş ve hiç bir şeyin telafi edemeyeceği bir zarara düşmüştür. İşte bunun için ve Allah Teala'nın kullarına olan büyük re'fetinden dolayıdır ki, mukaddes İslam şeriatında müminlerin bütün hareket ve duruşlarına büyük sevaplar vaadi verilmiştir. Hatta Hz. İmam Zeynül Abidin (a.s) şialarına şu duayı okumalarını öğretmiştir: "Ey Allah'ım, kalplerimizin bütün fısıltılarını, organlarımızın bütün hareketlerini ve dillerimizin bütün konuşuklarını senin mükafatını kazanan şeylerden kıl." Diğer bir duada da şu tabirin yer aldığını görüyoruz: "Ey Allah'ım, senin zikrinden gayrı bir lezzetten sana istiğfar ederim." Allah Teala'nın mümin kullarından isteği ondan muamele etmekten gaflet ederek telafisi olmayan bir zarara düşmemeleridir. Bunun için ona giden yolları mahlukatın nefesleri sayısınca karar kılmıştır. öyle ki, Her kim su içtiğinde Hz. İmam Hüseyin'in (a.s) susuz şehid edildiğini anıp o hazreti şehid edenlere lanet ederse Allah Teala ona yüz bin hayır yazıp yüz bin seyyieyi ondan giderir; onu yüz bin derece yüceltir. Yüz bin köleyi azad etmiş gibi sevap kazanır ve kıyamet günü onu korkusuz olarak meb'us kılır.

Böyle kerem ve bahşiş sahibi ganiyyi mutlak bir mevlanın kendisine muhtaç olan kulunun bir nefesini bile zayi etmeye razı olacağını mı sanıyorsun? Asla! O, bu zavallı kulunun tam manasıyla ona yönelmesini istiyor. Zira O'na yönelmekten başka bir şeref olmadığı gibi ondan gayri bir hayır kaynağı da yoktur. Kulu O'na yönelince O da kuluna yönelir. O kuluna yönelince de fazl ve keremince davranıp onu bütün düşünceleriyle, haraketleriyle, duruşlarıyla, uykusu ve ayıklığıyla Rabb'inin rızasını kazanmağı amaçlamaya hidayet eder.

Hz. İmam Muhammed Bâkır'dan (Allah'ın selamı ona olsun) gelen bir hadis de şöyle buyruluyor: "Allah Teala Hz. Davud'a vahy ederek: Kavmine bildir onlardan herhangi birisi ben emrettiğim takdirde bana itaat ederse benim de ona itaat ederek bana itaat etmesinde ona yardımcı olmam bana hak olur. Eğer benden birşey isterse ona ata ederim, eğer beni çağırırsa ona icabet ederim. Eğer bana sığınırsa ona sığınak olurum. Eğer benden yardım dilerse ona yardımcı olurum. Ve eğer bana tevekkül ederse ona açık noktalarında ben koruyucu olurum, eğer bütün halk ona bir hile yapmağa koyulsalar bile ben hepsinin üstesinden gelirim." buyurmuştur.

Yine geniş rahmetinden dolayıdır ki, zavallı kulunu zararlı olanı bırakın, hatta yararsız olan şeylerle meşgul olmaktan şiddetle tahzir etmiştir. el-Cevahir-üs Seniyye kitabında şunlar yer almaktadır: "Ey Adem oğlu, eğer kalbinin kasavetli, cisminin hasta, malının noksan, rızkının yoksun olduğunu görsen bilmelisin ki, bunlar konuştuğun faydasız sözlerin yüzündendir."

Nerede kalsın ki, haram söz konuşasın o halde boş söz sana zehirden daha zararlıdır. Zira zehir senin ancak cismini tahrip edebilir. Oysa boş sözler kalbi katılaştırır, malı azaltır, rızktan mahrum eder, cismi de hasta eder.

Merhamet sahibi yüce Allah ise kulunun böyle bir büyük bedbahtlığa kendisini marez etmesine elbetteki razı olmaz. Hatta Allah Teala'nın kulunu faydasız sözlereden dolayı hesaba tuttuğu gibi faydasız bakışlardan dolayı da hesaba çekeceği bazı hadislerde yer almıştır.

İşte kulunun, hatta bir bakışının da boşa gitmesini istememesinden dolayıdır ki, alimin yüzüne Kabe'ye, Resulullah'ın (s.a.a) neslinden olan seyyitlere ve ibret almak için mahluklara bakmayı ibadet kılmıştır. Hatta bir saat düşünmeyi atmış sene ibadet etmeye eşit kılmıştır. "Nereye dönseniz orası Allah'ın vechidir." İmam Sadık (a.s) babaları yoluyla Hz. Resulullah'dan (s.a.a) rivayet ediyor ki:

"Allah Teala Davud peygambere (Allah'ın selamı ona olsun) vahyederek şöyle buyurdu: Güneşde oturana güneş dar olmadığı gibi rahmetime girene de rahmetim dar gelmez. Kötümser düşüncelere kapılmayana bir zarar gelmediği gibi de kötümser olanlarsa fitneden kurtulamazlar."

Görüldüğü üzere bu kutsi ilahi hitap kurduğumuz bu ilkeye en büyük şahidlerden biridir ki, kötümser olan kimse Allah Teala'ya olan su-i zannı yüzünden fitneden kurtulmayıp badbahtlığa düşer. Kötümser olmayan kimseye ise Allah Tela'ya iyi niyet taşıdığından dolayı kötümser olan şeyler bir zarar vermeyip Hak Teala'ya olan hüsn-ü zannı hürmetine bela ondan def olur.

Kendisini Ehl-i Beyt'ten gelen hadislere adayarak onlara uyup Allah'ın rahmetine giren bir kimse içinse asla darlık sözkonusu olamaz. Aksine her kapısından bin kapı açılan kapılar onun yüzüne açılır, sonunda ise ilim ve marifet nuruyla onu kalp inşirahı makamına ulaştırır. Bu makam ise Hak Teala'nın peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a) hakkında övdüğü en efdal makamdır. Allah Teala Kur'an'da şöyle buyuruyor: "Senin sadrini (göğsünü) açmadık mı?"

Allah Teala bir kuluna minnet koyup bu makama ulaştırırsa o artık dünya ve ahiret belalarının ulaşmadığı kimselerden olur ve eğer herhangi bir bela da ona ulaşırsa bu ancak diğerinin ve halkın nazarında beladır; yoksa onun kendi nazarında Allah Teala'nın ona gösterdiği bu belaya sabretme sonucu ulaşacağı Allah'ın rızası ve yüce makamlara nazaran en büyük lezzetlerden ve en afiyetli bahşişlerdendir.

İşte bu yüzden Aşura günü İmam Hüseyin 'in (a.s) bazı ashaplarına belalar şiddetlendikçe yüzleri daha da açılır ve onları daha çok sevinç alırdı.

Allah Teala size ve bize bu makamları bağışlasın.

Dünyaya düşkün insanlar nerede böyle lezzetlere ulaşabilirler! Allah Teala bize yardımcı ve vekil olmakta yeterlidir. O ne güzel mevla ve ne güzel yardımcıdır.

Şeyh Sâdık el-Behrani 

İmam Ali (a.s), kendisinden nakledilen bir hadiste “Allah-u Ekber” kelimesi hakkında açıklamalarda bulunmuş ve onun için yedi mana zikretmiştir.

Ehlibeyt (as) Haber Ajansı ABNA - İmam Ali (a.s), kendisinden nakledilen bir hadiste “Allah-u Ekber” kelimesi hakkında açıklamalarda bulunmuş ve onun için yedi mana zikretmiştir.

Şeyh Saduk ,et-Tevhid kitabında İmam Musa Kazım’dan (a.s) bir rivayet nakletmektedir. İmam Musa bin Cafer (a.s) babalarından ve onlar da Seyyidu’ş-Şüheda Hüseyin bin Ali bin Ebi Talip’ten şöyle naklediyor:

“Camide oturuyorduk ki müezzin ezan okumaya başladı. Emirulmüminin Ali (a.s) ezanın sesini duymasıyla birlikte ağlamağa başladı; bizler de onun ağlamasıyla ağladık. Müezzin ezanı bitirdiğinde Hazret şöyle buyurdu: Eğer müezzinin ne dediğini bilseydiniz gülmeniz az ve ağlamanız çok olurdu.

Sonra şöyle buyurdu: “Allah-u Ekber” sözünün birçok manası vardır.

Allah-u Ekber’in ilk manası: Zatta Tevhit

Allah-u Ekber’in bir manası şudur: Allah-u Ekber, ezeli olmaya, daimi olmaya, ebedi olmaya, ilim, kudret, güç, sabır, bağışlamak, vermeye ve Allah’ın büyüklüğüne delalet etmektedir. Öyleyse müezzin Allah-u Ekber dediğinde şu manadadır: Allah, yaratmak ve emretmek kendisine has olandır; onun isteğiyle yaratış vardır; her şeyin yaratılışı ana aittir; yaratıklar ona dönecektir; o her şeyden önce ilktir ve her şeyden sonra sondur. İdrak edilmeyen her şeyin üstünde zahirdir ve sınırsız her şeyin altında batındır. Öyleyse O, bakidir ve O’nun dışındaki her şey fanidir.

Allah-u Ekber’in ikinci manası: Allah’ın sonsuz ilmi

Allah-u Ekber’in ikinci manası şudur ki Allah bilen ve haberdardır. Olanı ve olacağı olmadan önce bilendir.

Allah-u Ekber’in üçüncü manası: Allah’ın kudreti

Allah-u Ekber’in üçüncü manası şudur ki Allah’ın her şeye gücü yeter ve dilediği her şeye karşı güçlüdür. Kendi kudretiyle güçlüdür ve yarattıklarına musallattır. Zati olarak güçlüdür ve kudreti tüm her şeyi kaplamıştır. Bir şeyi yapmaya hükmettiğinde o şeye ol der ve o da oluverir.

Allah-u Ekber’in dördüncü manası: Allah’ın sabrı ve affı

Allah-u Ekber’in dördüncü manası O’nun hilmine ve keremine delalet etmektedir. Sabreder sanki hiç bilmiyormuş gibi ve affeder sanki hiç görmemiş gibi ve üstünü örter sanki hiç günah işlememiş gibi. O, keremi, affediciliği ve hilminden ötürü cezalandırmakta acele etmez.

Allah-u Ekber’in beşinci manası: Allah’ın bağış ve ihsanı

Allah-u Ekber’in beşinci manası şudur ki O, bahşedendir, çokça verendir ve cömertçe güzel işler yapar.

Allah-u Ekber’in altıncı manası: Allah vasfedilemez

Allah-u Ekber’in altıncı manası Allah’ın nitelenemez olmasıdır; sanki şöyle diyor: Allah, niteleyenlerin kendisiyle nitelendiği sıfatı idrak etmesinden daha büyüktür. Niteleyenler onun ancak kendi endazeleri kadar niteleyebilirler, onun celal ve azameti kadar değil. Allah, niteleyenlerin O’nun sıfatını idrakinden daha yüce ve daha büyüktür.

Allah-u Ekber’in yedinci manası: Allah muhtaç değildir

Allah-u Ekber’in yedinci manası ise şudur ki Allah daha yüce ve daha büyüktür; O, kullarına muhtaç değildir ve onların amellerine ihtiyaç duymaz.

Pazartesi, 30 Aralık 2019 07:19

İran Uyardı: Şaka Yapmıyoruz, Vururuz

İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı Habibullah Sayari, ülkesi, Rusya ve Çin arasında yürütülen ortak tatbikat bölgesinde görülecek her türlü keşif aracının imha edileceğini söyledi.
 

Tasnim ajansına konuşan Sayari, “Birçok ülke elbette tatbikatta neler olup bittiğini görmek istiyor. Ancak ortak tatbikatlar şaka değil, biz şaka yapmıyoruz. Tatbikat bölgesindeki her türlü deniz ve hava aracı vurulacak. Bunu daha önce göstermiştik” dedi.

Rusya, Çin ve İran, Umman Körfezi ve Hint Okyanusu’nda ortak tatbikat düzenliyor. 30 Aralık’a kadar sürecek tatbikatların amacının terör ve korsanlarla mücadeleye yönelik tedbirler geliştirmek olduğu belirtilmişti.

 

İran, Çin ve Rusya ortak deniz tatbikatı 
İran Ordusu Deniz Kuvvetleri Komutan Yardımcısı Gholamreza Tahani, İran, Rusya ve Çin’ın Hint Okyanusunun kuzeyindeki ortak deniz tatbikatının bugün başladığını bildirdi.

Tahani yaptığı açıklamada, tatbikatın bu sabah Çin ve Rus gemilerinin Şehit Beheşti limanına yanaşması ile başladığını söyledi.

Tahani, tatbikat amacının bölgedeki güvenliğin artması olduğunu belirterek, ‘’İslam İnkılabı sonrası İran’ın bu düzeyde iki dünya gücü ile tatbikat düzenlenmesi bir ilktir. ‘’ dedi.

 Tahani, tatbikatta İran ordusu ve devrim muhafızlarının ortaklaşa hareket edeceğini belirterek, tatbikatın 17 bin km kare bir alanda yapıldığını tatbikat amacının uluslararası ticaretin güvenliğinin arttırılması, deniz korsanlığı ve terörizme karşı mücadele ve deniz arama kurtarmada tecrübe paylaşımı olduğunu söyledi.

Tatbikatın mesajının bölgede işbirliği ve birlik sayesinde barış, dostluk ve istikrar olduğunu belirten Tahani, İran’ın inzivaya itilemeyeceğini söyledi.

Her üç ülkenin ortak düzenlediği deniz tatbikatı dört gün sürecek. İran Deniz Kuvvetleri tarafından yapılan açıklamaya göre bu tatbikat, İran’ın tecrit edilemeyeceğini gösterecek.

Tatbikatlar ABD’nin Mayıs 2018’de nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi ardından Körfez’de gerilimin yüksek olduğu bir döneme denk geldi. ABD anlaşmadan çekildikten sonra İran’a yönelik ekonomik yaptırımlarla, ülke ekonomisini boğmayı hedefliyor.

İranlı amiral Gulamreza Tahani, devlet televizyonunda yaptığı açıklamada “Bu tatbikatların mesajı işbirliği ve birlik içerisinde barış, dostluk ve güvenliktir” iddiasında bulundu. Tahani, “Etkileri ise İran’ın tecrit edilemeyeceğini gösterecektir” diye ekledi.

Devlet televizyonu, güney doğudaki Şabahar limanına gelen bir Rus gemisini gösterirken, Çinli gemilerin de yolda olduğunu belirtti. Televizyon, üç ülkeyi “deniz gücünün yeni üçgeni” olarak tanımladı.

Amiral Tahani, “Tatbikatların amacı uluslararası deniz ticareti güvenliğini arttırmak, korsanlık ve terörizmle mücadele etmek, bilgi ve tecrübe paylaşımıdır” diye belirtti.

 İslam İnkılabı Rehberi, Peygamber Efendimizin (s.a.v) halkçı olmanın ve çeşitli halk sınıflarıyla iletişim kurmanın önemini anlattığı bir hadisini açıkladı.
 

İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei şu ifadelerde bulundu:

Bismillahirrahmanirrahim

الحمدلله ربّ العالمین و الصّلاة و السّلام علی سیّدنا محمّد و آله الطّاهرین و لعنة الله علی اعدائهم اجمعین

أَخبَرَنَا ابنُ مَخلَدٍ قَالَ: أَخبَرَنَا الخَلَدِیُّ قَالَ: حَدَّثَنَا الحَسَنُ بنُ عَلِیٍّ القَطَّانُ قَالَ: حَدَّثَنَا عَبَّادُ بنُ مُوسَى الخُتَّلِیُّ قَالَ: حَدَّثَنَا أَبُو إِسمَاعِیلَ إِبرَاهِیمُ بنُ سُلَیمَانَ المُؤَدِّبُ عَن عَبدِ اللَّهِ بنِ مُسلِمٍ عَن سَعِیدِ بنِ جُبَیرٍ عَنِ ابنِ عَبَّاسٍ قَالَ:

کَانَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَیهِ وَ آلِه) یَجلِسُ عَلَى الأرضِ وَ یَأْکُلُ عَلَى الأرضِ وَ یَعتَقِلُ الشَّاةَ وَ یُجِیبُ دَعوَةَ المَملُوکِ عَلَى خُبزِ الشَّعِیرِ

 (Amali Tusi, 14. Meclis, s:393)

کَانَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَیهِ وَ آلِه) یَجلِسُ عَلَى الأرضِ

(Resulullah (s.a.v) yere otururdu)

İbn-i Abbas’tan şöyle naklediliyor: ‘Peygamber (s.a.v), mescitte, yolda biriyle karşılaştığında ve o kişi biraz sohbet etmek istediğinde, halı ya da herhangi bir şeyin beklentisi içerisinde olmaz ve yere otururdu.

وَ یَأْکُلُ عَلَى الأرض

(Yerde yemek yerdi)

 Bazen yemeklerini de oturduğu yerde yerdi. Tabak, kâse ya da bunun gibi şeylerin beklentisi içerisinde olmaksızın oturduğu yerde sade bir şeyler yerdi.

وَ یَعتَقِلُ الشَّاة

(Koyunu varsa ona çobanlık yapardı)

Yani eğer koyunu varsa, onu ipinden tutar ve onu bakıp beslerdi. Tamam da bu da Peygamberin şanına aykırı değil mi, biz bile bir koyunumuz olsa dahi onun ipini tutup cadde ve sokaklarda gezdirmeyiz. Ama bu yüce insan bunu yapıyordu.

وَ یُجِیبُ دَعوَةَ المَملُوکِ عَلَى خُبزِ الشَّعِیر

(Bir arpa ekmeğine dahi olsa, yapılan davete icabet ederdi)

Bazen mesela bir köle bir yere oturmuş arpa ekmeği yerken Peygamber (s.a.v) oradan geçtiğinde onu sofrasına davet ederse, Peygamber (s.a.v) o kölenin yanında sofraya oturur ve bu benim şanıma uygun değil demezdi.

Biz, halkçı olmamız gerekir diye çok şey söylüyor duyuyoruz, yani bu halkçılık bir iddia değildir. Halkla, halkın yaşamıyla yan yana olalım, halk gibi yaşayalım, halkın çeşitli kesimleriyle ilgilenelim. Halkçılığın anlamı budur. Biz sarık takanlardan bazıları, mesela saygın bir kişiyle karşılaştığında onunla merhabalaşıyor, bizimle işi varsa onu dinliyor, istihare aç derse hemen Kur’an’ı çıkarıp istihare açıyoruz ama daha alt tabakadan biriyle karşılaşıldığında onu önemsemiyoruz! Bu Peygamber’in (s.a.v) yoluna aykırıdır. Peygamber’in (s.a.v) yolu, fakirlerle ve zayıflarla ve böyle kişilerle yan yana olmaktır. Peygamber (s.a.v), görünüşteki ve zahirdeki şan, şöhret ve bu gibi şeylere önem vermezdi.

Peygamberimizin hayatı böyleydi, bu gerçekten bizim için bir derstir. Şimdi elbette, Peygamber (s.a.v) ya da İma Ali (a.s) gibi davranmamız beklenemez; onların durumu ve mevkileri çok farklıdır ama bunu bir ölçü ve işaret olarak karar kılabiliriz. Yani mesela bir dağa tırmandığınızı farz edin, zirve sizin hedefinizdir, zirveye ulaşamazsınız ama zirveye doğru ilerlersiniz, o tarafa doğru hareket edersiniz, aynen böyle olmalıdır.’

Pazartesi, 30 Aralık 2019 07:09

9 Dey (30 Aralık 2009) Hamaseti

 Bugün İran'da hicri şemsi takvime göre 9 Dey 1388 (30 Aralık 2009) olayının yıl dönümü.İran'da fitne hareketine karşı bilinçli İran halkının kendiliğinden milyonlar halinde fitnecilere karşı protesto gösterilerini düzenledikleri günün 10. yıl dönümüdür.

 

10 yıl önce 9 Dey tarihinde, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy sayımında hile yapıldığı iddiasıyla dış güçlerin desteğindeki bazı çevrelerin yıkıcı faaliyetleri ve girişimlerine karşı İran halkı kendiliğinden cadde ve sokaklara çıkarak tepki göstermiş İran İslam Cumhuriyeti ve İslam İnkılabı Rehberine bağlılığını ilan etmişlerdi.


İran halkının kendiliğinden gönüllü olarak 30 Aralık 2009'a denk gelen 9 Dey 1388 yürüyüşlerine katılmaları İran'ın sosyo-politik olayları arasında farklı açılardan önemli olan ve özel mesajlar ve noktalar taşıyan eşine benzerine az rastlanan bir olaydı.
 

Bu olayı ele aldığımızda göze çarpan ilk nokta, halkın düşmanları marjinalleştiren ve tehditleri büyük fırsatlara dönüştüren sonunda da milletin birliği ve tutarlılığını ve iktidarını arttıran olayların ortaya çıkışındaki rolüdür. 

Amerika İslam İnkılabının zafere kavuştuğu günden beri İslami düzeni zayıflatmak ve İran milletinin vahdetini bozmak yönünde hareket edip İran İslam Cumhuriyeti'ni içeriden siyasi ihtilaflar ve toplumsal çöküşe sürüklemek istemiştir. Ancak İran halkının Batılıların destekleri ile hayata geçirilen 1388  fitnesi ve kaos olaylarına karşı direnişi, halkın, İslam İnkılabının en önemli istikrar ve iktidar kaynağı olarak düşmana hiçbir zaman ülkeye sızmaya müsaade etmeyeceğini açıkça gözler önüne serildi.

9 Dey hamasetinin kalıcı özellikleri hususundaki göze çarpan ikinci husus da 88 fitnesinde seçimlere itiraz kılıfı altında, bir taş ile iki kuş vurma siyaseti çerçevesinde İran milletinin düşmanlarının mühendislik edilmiş devirmeye yönelik hareketlerin aşikar olması idi. Bu devirmeye teşebbüs eden hareketler bir yandan İran'da seçimlerin sağlığı ve asaletini sorgulamak ve diğer yandan da daha önce planlanmış İran İslam Cumhuriyeti düzenini çökertmek siyasetleri doğrultusunda idi. Ancak İran milletinin bu hareketlere itiraz olarak sokaklara inip 9 Dey hamasetini yaratması bu kaos yanlısı Batı destekli devirme hareketini başarısız kıldı.  

Bu husustaki dikkat çeken üçüncü konu da Batılı teorisyenlerin de görüşlerinde görüldüğü gibi devirmeye yönelik teşebbüslerin sert şekilden yumuşak şekle ve içten devirmeye dönüşmesidir.

Amerika eski dışişleri bakanı Hillary Clinton  "Zor tercihler" adlı kitabında İran'da cumhurbaşkanlık seçimlerinin ardından çıkan kaoslara değinerek şöyle diyor: "Amerika başkanı Barack Obama hükümeti İran'daki 1388 Cumhurbaşkanlık seçimlerinin ardından çıkan kaoslar sonrası dünya genelinde 5 bini aşkın muhalif İranlı'ya eğitim verilmesi için onlarca milyon dolar para ayırdı. "

İran'da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından çıkan kaos olaylarının bir kaç hafta sonrasında ise Amerika eski Hazine Bakanlığı bakan yardımcısı Powel Roberts de  Amerikan dergisi Foreign Policy'ye verdiği özel röportajında  Washington'un bu kaosların yönetilmesindeki rolüne  ve Demokrasi için Mali Destek Vakfı-NED'nın İran devleti muhaliflerine destek verdiğini ancak bu yolda başarısız kaldığını itiraf etti.      

9 Dey hamasetinde göze çarpan dördüncü nokta ise bu olayların ardından İslam İnkılabı düzeninin iktidarının gizli bileşenlerinin toplumun ve milletin içinden kaynaklandığının gün yüzüne çıkması idi. Bu iktidar aslında İran milletinin basireti ve düşmanları tanımasından kaynaklandı.

İslam İnkılabı Lideri İmam Hamanei'nin tabiri ile 9 Dey hamaseti yönetimin iktidar bileşenlerinin bir başka örneğidir. Bu eşsiz hadisede hiç kimse bu hamaseti yönetmeye çalışmamasının yanı sıra halkı sokaklara getiren sebep İslami düzenin asıl temeli olan düşünsel gücü idi.        

Bu olay ile ilgili beşinci husus ise siyasi ve toplumsal talepler ve kaosçu ve anarşist talepler arasındaki farkın ortaya çıkması idi. İran halkı bu kaos olaylarına tepki olarak milyonlar halinde yürüyüş düzenleyerek toplumdaki normlara karşı olanlardan beraat ederek fitneci ve kaosçu unsurlara ve dış mihraklara bağlı olanlara tarihi ve sağlam bir cevap verdiler. Kaosçular İran İslam Cumhuriyeti 10'uncu Cumhurbaşkanlık Seçimlerinde sahtecilik yapıldığı bahanesi ile kendi yasa dışı isteklerini Batılı mihrakların hedefleri doğrultusunda gerçekleştirmek istemişlerdi. Aslında İran milletinin bu kaos hareketlerine karşı dik durması, bu milletin düşmanlarını tanıdığını da gözler önüne serdi.

Bu hamasetin dikkat çekici altıncı yanı ise, bu kaosların perde arkasında yer alan hedeflerin ifşa olunması idi. İran'daki 10'uncu Cumhurbaşkanlık Seçimlerinin ardından yaşanan kaos dolu olaylar açık bir şekilde İslam Cumhuriyeti düzeninin itibarı ve haysiyetini hedef almıştı.

İran halkının seçimlere yüzde 85'lik katılımının gölgelenmesi, bir başka hedefti. Bu çok önemli bir mesele olarak  rahatlıkla göz ardı edilemezdi.

9 Dey hamasetinin bir başka önemli özelliği de halkın sahaya inmesi idi. İran halkının tek vücut olarak 9 Dey yürüyüşlerine katılması İran milletinin İslam İnkılabı ve yönetimin değerlerini savunmakta ve dini inançlara bağlı kalmakta hiçbir şekilde kuşkuya kapılmayacağını göstermiş oldu. Bu yüzdendir ki bu tarihi hamaset, İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei'nin tabiri ile unutulmaz bir  hareket, basiret, konumu ve koşulları tanımak, imana  ve halk iradesine dayalı tarihi bir olaydı.

Bu olayın analizini yaparken hemen dikkat çeken sekizinci husus da İslam Cumhuriyeti düzeninin düşmanların fitnelerini etkisiz hale getirmekteki iç potansiyeller ve kapasitelerinin ortaya çıkması idi.

İşte bu özellik İslam İnkılabının dinamikliği ve kalıcılığının sebeplerinden biridir. İran halkının 10'uncu Cumhurbaşkanlık seçimlerinin ardından çıkan kaos olayları ve iki sene önce benzer olaylar ve son zamanda da halkın enerji ve yakıt fiyatlarına yapılan zamma itiraz hareketlerinin suiistimal edilmesi gibi fitnelerde dik duruş sergilemeleri İran milletinin hiçbir zaman düşmanların ülkeye sızmasına ve hedeflerine ulaşmasına müsaade etmeyeceklerini gözler önüne sermiş oldu.

İran milleti devrimci basiret, sapkın hareketlerden uzak durma aracı ile donatılmış siyasi görüş ile harmanlanmış zamanında bir varlık gösterme ile sınır ötesi boyutları, Amerika ve İngiltere'nin Batılı büyükelçiler ve casusluk servisleri aracılığı ile bu kaosları yönetmeye çalıştıklarının ifşa olunması ile ortaya çıkan bir fitneyi sonlandırmayı başardı.

9 Dey hamasetinin 9'uncu önemli yanı da kalıcı etkiler yaratacak ibret verici dersler ve mesajlar içermesidir.

İran milleti tecrübe edinerek düşmanların hedefinin toplumu kutuplaştırmak ve kamplaştırmak olduğunu İslami düzene karşı güvensizlik duygusu oluşturmak istediğini anlamıştır. 88 fitnesindeki sokak kaosları da bu yönde değerlendirilmelidir.

Bu yüzden 9 Dey hamasetinin kökenlerine kapsayıcı bir bakış atmak için tüm alanlara, tüm bileşenlere ve tüm özelliklere dikkat edilmesi gerekiyor. Böylece bu kendiliğinden doğan hamasetin nasıl İslami düzenin komplocu hareket karşısındaki yumuşak gücü kaynağına dönüştüğü de daha açık ve net anlaşılır.

Pazartesi, 30 Aralık 2019 07:06

Pompeo İran kışkırtmasına devam ediyor

İran’da benzin zammı protestoları sırasında rejimi kötüleyerek Farsça mesajlarla İran halkına seslenen ve eylemleri kışkırtmaya çalışan ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, provokatif paylaşımlarına devam ediyor.

   
   
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda İran dini lideri Hamaney’i suçlayarak İran halkına seslendi.

Pompeo, benzin zammı protestoları sırasında çıkan olaylarda hayatını kaybedenleri kastederek şu ifadeleri kullandı: “İran halkının protestolar sırasında Hamaney tarafından katledilen 1500 kurbanının yasını tutmaya hakkı var. Rejim kendi vatandaşlarından korkuyor, şiddete başvuruyor ve interneti kesiyor.”

Pompeo geçen hafta da İranlı yetkililer hakkında yaptırım kararı aldıklarını açıklayarak şunları söylemişti: “İran’daki barışçıl gösteriler esnasında görevini kötüye kullanan, haksız tutuklamalar yapan ve masum insanları öldüren ya da bu faaliyetlere dahil olan İranlı yetkili ve kişilere vize kısıtlaması getiriyoruz.”

Uluslararası Af Örgütü İran’daki protestolarda 161 kişinin öldüğünü iddia etti. İran yönetimi ise iddiaları yalanlayarak, ölenlerin sayısının savcılık tarafından açıklanacağını söyledi. Pompeo’nun ise uluslararası örgütlerden de fazla rakamlar vererek gerçekleri çarpıtması ve kışkırtıcı tivitler atması tepki çekti.

ABD yaptırımlarının da etkisiyle ekonomik açıdan zor günler geçiren İran halkı, 15 Kasım’da benzine 3 kat zam yapıldığının açıklanmasının ardından protestolara başlamıştı.

Ülkenin birçok kentinde 3 gün süren gösterilerde kamu binaları, bankalar, benzin istasyonları tahrip edilmiş, marketler yağmalanmıştı.

ABD ve İsrailli yetkililer sosyal medya üzerinden yaptıkları paylaşımlarda İran rejimini kötüleyerek, İran halkının yanında olduklarını söylemişlerdi.

Dış güçlerin destek açıklamaları sonrası halk ve hükümet tepki göstermiş, olaylar son bulmuştu.

​'DIŞ MÜDAHALEYE KARŞI BÖLGE ÜLKELERİ BİRLİKTEYİZ'

İran dini lideri Hamaney’in başdanışmanı Ali Ekber Velayeti, İran’ın bölgede her türlü yabancı müdahaleye karşı olduğunu belirterek, “Düşmanların bölge ülkelerini parçalama ve zayıtlatmaya dönük zulüm, komplo, tecavüz ve kötü niyetlerine karşı bölge ülkeleri ile birlikte direneceğiz” dedi.

Suriye’nin Tahran Büyükelçisi ve ülkenin aşiret liderlerinden oluşan bir gurp ile bir araya gelen Velayeti, ABD Başkanı Donald Trump’ın açıklamalarına işaret derek, “ABD Başkanının açıkça Suriye’de petrol için bulunduklarını dile getirmesi, meşru olmayan bir tavır, açık bir hırsızlık ve uluslararası yasaların çiğnenmesi demektir” ifadesini kullandı.

Her ülkenin mallarının o ülke halkına ait olduğuun altını çizen İranlı yetkili, “Bu tür duruşlar, düşmanların bölgedeki müslüman ülkelere yönelik komplo ve kötü niyet ve kararlarını gözler önüne sermektedir. Bu tür açık saldırganlıklara ve bölgenin mazlum halkarının mallarının çalınmasına karşı dik duruş sergilemeliyiz” diye konuştu.

Velayeti konuşmasnın devamında şöyle konuştu: “Kaderimiz, bölgede bir ülkenin saldırıya uğraması durumunda susuz kalmamamız için birlikte hareket ederek, zalime karşı direnmemiz gerektiğini zorunlu kıılmıştır.”

Pazartesi, 23 Aralık 2019 10:30

Kur'an-ı Kerim'de Ehlibeyt

Kur'an-ı Kerim, Ehlibeyt'in faziletlerinden ve İslam ümmetinin hayatında onların seçkin konumlarının önemli boyutlarını sunmuş, Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'le her türlü çirkinlikten masum olan Ehlibeyt aleyhimusselam'ın yakınlığını vurgulamıştır. Bunun en bariz örneği herkesin ittifak ettiği Mubahele ve Tathir ayetidir.

Allah Teala, Meveddet ayetinde belirtildiği gibi Ehlibeyt aleyhisselam'ı sevmenin ve onlarla dost olmanın önemini vurgulamış ve bunu tüm Müslümanlara farz kılmıştır. Ehlibeyt aleyhisselam'a has olan bir çok fazilet ve menkıbeler vardır ki onların hakkında nazil olan çok sayıda ayetler buna delalet etmektedir; biz bu bölümde onlardan bazılarına değineceğiz:

1- "Kim sana gelen ilimden sonra seninle tartışmaya kalkarsa, de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra dua edelim de, Allah'ın lanetini yalancıların üzerine dileyelim."[1]

Bu ayet, Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'le kendilerinin hak üzere olduklarını ve kendi dinlerinin geçerliğini iddia eden Necran Hıristiyanlarının elçileri arasında geçen tartışma üzerine inmiştir. Bu ayetin inişiyle Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih onları mubaheleye (lanetleşmeye) davet etmiş ve sonuçta onların iddasını gırtlaklarına çevirmiş, onları delille susturmuş ve burhanla onlara gâlip gelmiştir; onlar da acılı azaba ve ebedi lanete yakin ettikten sonra Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih ve Ehlibeyt'iyle mubahele etmekten sakınarak bunun karşısında sulh yapmayı ve cizye ödemeyi seçmişlerdir. Bu olay, teferruat ve ayrıntılarını anlatmaya gerek kalmayacak kadar meşhurdur. Tarih, hadis ve tefsir kitaplarında bu olay çok detaylı bir şekilde beyan edilmiştir.

Burada önemli olan, Allah Teala'nın bu ayette o yüce makama seçtiği kişilerin kimlerin olduğu ve bu ilahî seçimin medlûllarının beyanıdır.

Tefsir, hadis ve tarih kitapları, Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'in Allah'ın emriyle bu ayetin örneklerine seçtiği kişiler, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'dir. Bunlardan başkası bu ayetin kapsamına girmez.[2]

Sa'd b. Ebi Vakkas der ki: "De ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım" ayeti nazil olunca Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih Ali'yi, Fatıma'yı, Hasan ve Hüseyin aleyhimusselam'ı çağırdı ve buyurdu ki: "Allah'ım! Bunlar benim Ehlibeyt'imdir."[3]

Cabir b. Abdullah'tan şöyle nakledilir: "Kendimiz ve kendiniz"den maksat, Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih ve Ali aleyhisselam'dır; "Oğullarımız"dan maksat Hasan ve Hüseyindir; "Kadınlarımız"dan maksat ise Fatıma'dır.[4] Bunun bir benzeri de Şa'bî'den nakledilmiştir[5]; hatta bunu sahabe ve tabiinden 24 kişiden, muhaddis ve müfessirlerden 52 kişiden fazlası rivayet etmiştir.[6]

Zemahşeri bu ayette "oğullar" ve "kadınlar"ın "kendimiz" sözcüğünden önce zikredilmesinin nedenine değinerek diyor ki: Bu iki sözcüğün "kendimiz" sözcüğünden önce zikredilişi, onların yüce mevkiilerini, Allah ve Resulüne yakınlıklarını ve "kendi"nden önde olduğunu bildirmek içindir. Kesâ ehlinin faziletine bundan daha güçlü bir delil olamaz ve yine bu ayet Resulullah sallallah'u aleyhi ve âlih'in peygamberliğinin doğruluğuna delalet etmektedir.[7]

[1] - Âl-i İmran, 61.

[2] - Bkz. Sahih-i Müslim, c.4: 1871; Sünen-i Tirmizî, c.5, s.225/2999; Mesabih-us Sünne, c.4, s.183/4795; el-Kamil-u fi't Tarih, c.2, s.293; Esbab-un Nüzul -Vahidi-, s.60; Tefsir-ur Razi, c.8, s.81; Tefsir-u Zemahşerî, c.1, s.368; Tefsir-ul Kurtubî, c.4, s.104; Tefsir-u Alusî, c.3, s.188-189; Tefsir-u Nesefî, c.1, s.221; Feth-ul Kadir -Şevkanî-, c.1, s.347; Malim-ut Tenzil -Beğavî-, c.1, s.480; Cami-ul Usul, c.9, s.470/6479 vs.

[3] - Müsned-i Ahmet, c.1, s.185; el-Müstedrek-u ala's Sahihayn, c.3, s.150, bu, iki şeyhin şartıyla sahihtir, demiş, Zehebî de bunu sahih bilmiştir. Feth-ul Barî, c.7, s.105; el-İstiyab -İbn-i Abdulbirr-, c.3, s.37; bkz. önceki kaynaklar.

[4] - Durr-ul Mensur, c.2, s.38-39.

[5] - Esbab-un Nüzul -Vahidi-, s.59.

[6] - Bkz. Teşyid-ul Muraciat, c.1, s.344-348.

[7] - Tefsir-ul Keşşaf, c.1, s.369-370.