
کارگر
AŞK & TEVEKKÜL
Aşk bir ameldir. Aşk bir fiildir. Aşk bir mukavemettir, isyan bayrağı açılmış yelkenlilerin, ters yönünden esen bir Sam yelidir Aşk. Canından, malından, kanından geçebilmektir en üst düzeyde.
Günahkarların da Rabbinin adı ile;
Karanlıklar’dan Nur’a çıkaran (Bakara 257) kimdir O’ndan başka?
Konfüçyus’un çoklarını etkileyen o sözü akla geliyor hemen ‘Karanlığa küfredeceğine ona bir mum yak!’
Her daim şuarımız olması gereken bir hayat felsefesi değil midir bu bahis? Neden hemen umutsuzluğa kapılırız? Neden hemen sus pus olup yerli yerimizde takılıp kalırız? Biz hür yaratılanlar değil miyiz?
Ne çabuk da unutmuş, nankörlük müptelası olmuşuz. Halbuki el ve ayakları olmasa da insanın, aşk ile kalkmayı bilmesi gerekir. Nitekim öyleleri vardır ki onları en kötü düşüş ve sürçmelerden, Sahibi (Allah) kaldırır da ona ihsanda bulunur.
Böylesi kurtuluşların tek ameli Aşk’tır. Aşk bir ameldir. Aşk bir fiildir. Aşk bir mukavemettir, isyan bayrağı açılmış yelkenlilerin, ters yönünden esen bir Sam yelidir Aşk. Canından, malından, kanından geçebilmektir en üst düzeyde. Eğer gerçek anlamda aşık olabilir isek, karanlıklardan nura çıkarız, tevekkül ehlinden oluruz, yaratılış gayemizi derk ederiz. Samimi ve ihlaslı bir kalp taşırsak hakikatin takip edenlerinden sayılırız.
Zamanın birinde yolda oturup tefekküre dalmıştı bir Alim. Önünden ise genç bir kız geçiyordu. Alimin gözleri bu genç kızın sırtındaki ağzına kadar dolu küfeye ilişti, bir yandan tesbihini çekip,zikirle meşgul olup, diğer yandan da sakallarını sıvazlayıverdi. Genç kız gittikçe yaklaştı alimin yakınına. Alim bu genç kıza merakla bakmaya devam ederken, birden durdurdu kızı ve selam verip dedi ki
-Ey genç, nedir bu acelen?
Kız ise selamına karşılık verip dedi ki
-Acilen yetişmem gereken bir yer vardır
Alim;
-Peki o sırtındaki küfede ne taşıyorsun ?
kız;
-Yarime elma götürüyorum, o elmayı çok sever
Alim şaşırdı ve sordu;
-Peki kaç adet elman vardır küfende?
Genç kız ;
-Sevgiliye verilecek olan bişey sayılır mı? Kaç tane olduğunu bilmem, çünkü onları sevdiğime götürüyorum.
Alim bu sözün karşısında hiç bişey söylemedi, elindeki tesbihe baktı ve tesbihi kopardı, taşları bir tarafa, imamesi bir tarafa dağılıp gitti…
Bazen böyle küçük meseleler derin ufuklar açabiliyor zihnimizde. Bir yanda Aşık olmak, diğer yanda ise bazen bir rutinleşmiş bir şekle bürünen eylemlerimiz. Belki de o Alim hayatının en büyük dersini almıştı bu kızdan, o aciz bir kul olan sevgilisine götürmekte olduğu elmaları saymamışken, alim
yüceler yücesine sayı ile sınırlandırdığı bir zikri söylemekten hicap duydu…
Aklın ve kalbin ortak yönlendirişleri gerçek anlamda salim davranmak, güzel bir eylemdir. Zira insanı bataklığa götürmeyen, yanlışlara düçar etmeyen bir yoldur bu. Bu yollardan nice avamlar, nice Havasslar, alimler, nice dervişler, arifler geçer gider. Ama bir gerçek de şudur ki genellikle düşülmeden, sağlam kalkışlar öğrenilemez. Bu düşüşler hükümdarlar için bile geçerlidir. Hz Yusuf ne güzel demiş;
Omuzlarda taşınanlar, sert düşüşlere meyillidirler.
Tefekkür, Okumaktır alemi. Görmektir baktığını! Derinlemesine işlemektir hakikatı kalbe.
Böylesi bir nimet Adl-i İlahi’nin ne güzel bir delilidir öyle değil mi? İnsanoğlu diyemez ki ben tefekkürden haricim. Ben düşünemiyorum. Hayır böylesi bir söz kendini kandırmaktır. Alim’e tesbihini kopartan şey de aldığı ibret ve tefekkürüdür. Teknolojinin gelişmesi de tefekkürdür. Aslına bakılırsa tefekkür bizi biz yapan Öz dediğimiz şeydir, zira bu sayede hayatımızı idame ederiz.
Ünlü düşünür, siyasetçi, fikir adamı, bilim adamı olan kişilerin hayatları boyunca hep düşünce aleminde hazırladıkları ürünlerin meyvesi olan Başarıyı nasıl yakaladıkları ve bu başarı merhalelerinin kademelerini nasıl aştıklarını, Biyografilerinden kolaylıkla öğrenebilmekteyiz. Başarı, planın, gayretin ve kaliteli bir amelin getirisidir. Bu Havass olan kesim için de geçerlidir, avam olan kesim için de. Zira Havass (seçkin) ‘ ın öylesi vardır ki kendi mahiyetini derk edemeyişinden dolayı Avam kulvarda yer almıştır. Nice de avam vardır ki seçkinlerden olmuştur.
Tarih, bizim hayatlarımızın gelecekteki veya geçmişteki tasviridir bendenizin görüşünde. Başarılardan ibret alındıkça çağ atlatır, hatalardan ders çıkarılmadıkça tekerrür eder ve acımaz göz yaşlarımıza. İşte insanın öğretmeni olan Tarih, bize tefekkürün, Aşk ehlinin, mutluluğun iksirinin Samimiyet, İnce düşünce, Muhabbette olduğunu göstermektedir. Hz Muhammed’in İslam düşmanlarına bile hoşgörü ile davranması onun Seçkin bir yönetici olduğunun ispatı değil midir? Zira getirdiği din Hoşgörü ve güzel Ahlak dinidir. Yusuf’un kölelikten Padişahlığa çıkması hoşgörüsünün, İlahi aşkının neticesi değil miydi? Örnekler çoğaltılabilir ve hepsinin derinlemesine nüfuz edersek, sebeplerinin Tefekkür – Aşk ekseninde olduğunu görebiliriz. Böylesi bir Vahşet döneminde, birbirinin değerini bilen insanları, güler yüzlüleri, Aşık olanları gördükçe Derin bir nefes alabiliyoruz ciğerlerimize.
Tarih çoğu zaman zalimleri affetmiştir, biz tarihimizi kendimiz yazabilir, doğrularımızı da adil bir terazide tartıp bu kitaba dökebiliriz. (Biz kulumuzun kaderini, kendi çabasına bağlı kıldık – İsra ) İyilerden olup, kendimizi affettirme gayreti gösterebiliriz. Hakk’ın safında olan Havass’tan olabilir, sevip – sevilebiliriz. Zira bizim fıtratımızda vardır muhabbet. Belkide Toprağa olan aşkımızdandır tekrar Turab’a dönüşümüz. Belki de o aleme olan aşinalığımızdandır kalplerimizin, Lafzatullah’ı işittiğinde ki titreyişleri. Kesinlikle samimiyet ve Aşkımızın ciddiyetindendir İnna Lillah ve İnna ileyhi Raciun’lar ile sevdiklerimizi O’na tapşırmaklarımız…
Suriye’deki ateşkes sürdürülebilir olmalı
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Suriye’de sağlanan ateşkesin sürdürülebilir olması gerektiği vurgusunu yaptı.Sözcü Behram Kasımi, Suriye’de çatışmaların durdurulması amacıyla ABD ve Rusya arasında varılan anlaşmaya ilişkin yaptığı açıklamada, “İran İslam Cumhuriyeti her zaman olduğunu gibi Suriye’de ateşkesin sağlanması ve insani yardımların halka ulaştırılmasına destek veriyor” ifadesini kullandı.
Bu ateşkesin IŞİD, Nusra Cephesi ve diğer terör örgütlerini kapsamayacağını hatırlatan Kasımi, bütün dünya ülkelerinin terörizme karşı mücadelede bulunması gerektiğinin altını çizdi.
Önceki ateşkeslere terör örgütlerinin uymadığını dile getiren İranlı Sözcü, “Silah ve finansal kaynakların teröristlere ulaştırılmaması için sınırların en iyi şekilde kontrol edilmesi gerekiyor. Suriye’deki ateşkes sürdürülebilir olmalıdır” diye konuştu.
Washington Suriye Krizi Konusunda Sürekli Olarak Ray Değiştiriyor .Amerika’nın Suriye dosyasındaki etkisi çok düşüktür
Batı Asya konuları uzmanı: “ Amerika, Suriye dosyasında etkisinin çok az olması sebebiyle, sürekli olarak ray değiştirmekte ve çelişkili tutumlar sergilemektedir” dedi.
Batı Asya konuları uzmanı Sadullah Zarei yaptığı röportajda Amerika’nın Suriye’deki askeri konumunu sabitlemesiyle ilgili olarak, Amerika’nın Suriyeli Kürtlerle işbirliği yaptığına değinerek şunları söyledi: “ Suriye’nin kuzeyindeki satranç tahtası bir çıkar çatışması sayfasıdır. Amerikalılar özellikle Haseke ve Rakka çevresi olmak üzere hava kuvvetlerinin bu bölgede konuşlanabilmesi ve bölgede askeri konumunu güçlendirmek için bir ortam hazırlamaya çalışıyor.
Amerikalılar bu hedeflerine ulaşmak için bir yıldır Kürtlerle görüşmelerde bulunuyor.”
Sadullah Zarei Amerika ve Suriyeli Kürtlerin eylemlerinin başarısız olmasına dikkat çekerek şunları söyledi: “ Amerika Birleşik Devletleri Rakka’da Kürtlerle IŞİD’e karşı ortak bir operasyon düzenledi ama nihayetinde operasyonları başarısızlıkla sonuçlandı. Amerika ve Kürtlerin ortak programının yenilgisi ve Amerikalıların Kürtlerle bağımsız Kürdistan adı altında bir bölge oluşturmaya dayalı bir anlaşma sağlaması ihtimali, Türkiye’yi endişelendirdi. Bu yüzden Türkiye, Kürt bölgesinde tehlike hissetti ve Suriyeli Kürtlere karşı çatışma başlattı. Bu çatışmaların sonucu, Cerablus’un kuzeyinde ve diğer bölgelerde Kürt bölgelerinin işgaliydi.”
Batı Asya konuları uzmanı Fırat Kalkanı operasyonunun Amerika’nın zımni desteği ile yürütüldüğünü belirterek şu ifadelerde bulundu: “ Amerikalar daha önce de Kürtlerle ortak programlar yürütüyorlardı; ama onlar bu çatışmaların başlamasıyla birlikte açık bir şekilde ve zımni olarak Türkiye’nin operasyonunu desteklediler. Diğer bir noktada Özgür Suriye Ordusu Salih Müslim liderliğindeki PYD ile çatıştı. Ama Özgür Suriye Ordusunun Suriye’de en güçsüz silahlı grup olduğunu söylemek gerekir.”
Sadullah Zarei Suriye’nin kuzeyindeki çeşitli grupların eylemlerinin Suriye sahnesinden silinmemeye çalışmak için gerçekleştirdiğini belirterek şunları söyledi: “Mevcut şartlarda Suriye’nin kuzeyindeki ve Kürt bölgelerindeki yaşanan değişimler, herkesin bu bölgede bir rol oynamaya çalıştığı bir süreç içerisinde ilerliyor ve hiç kimse bu rollerin birbirini destekleyici ve tamamlayıcı roller olmasını dikkate almıyor. Görünüşe göre gruplar sadece Suriye sayfasından silinmemeye çalışıyorlar. Bu yüzden bölgede sonu belli olmayan bazı eylemler şekilleniyor.”
Zarei, Suriye’nin kuzeyinde Pentagon’un desteği altında olan YPG ve CIA ve Türkiye’nin desteği altında olan ÖSO arasında yaşanan çatışma ile ilgili olarak, “bu ihtilafların kaynağı nedir” şeklinde sorulan soruya şöyle yanıt verdi: “ Amerikalıların aslında Suriye’de istikrarlı bir tutumu yoktur ve bu konun sebebinin CIA ve Pentagon arasında yaşanan ihtilaflar olduğu söylenebilir.”
Sadullah Zarei Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’deki tutumunun istikrarsız olduğunu belirterek şu ifadelerde bulundu: “Aslında Amerika’nın Suriye’de istikrarsız bir tutumu var. Bu ülke bir gün Suriye’ye askeri bir saldırı düzenlemekten ve Suriye’ye asker sevkiyatından bahsediyor, diğer bir gün ise Esad’ı görevden almaktan bahsediyor. Amerika Kürtlerle birlikten bahsettiğinde, Özgür Suriye Ordusu ile birleşme konusu gündeme geliyor ve siyasi müzakereden bahsettiği zaman da hatta Beşar Esad ile birleşmeyi bile kabul ediyor; ama bu ülke diğer bir taraftan da Beşşar Esad’ın görevden alınması konusunu gündeme getiriyor. Amerika Suriye dosyasındaki etkisinin az olması sebebiyle, sürekli ray değiştiriyor ve çelişkili tutumlar sergiliyor.”
Batı Asya konuları uzmanı, PYD ve Rojava Peşmergeleri (Barzani’ye bağlı Suriyeli Peşmergeler) arasındaki çatışmaların kaynağının ne olduğu hakkında sorulan soru üzerine şunları söyledi: “ Barzani’ye ve Irak Kürdistan’ına bağlı grup, Kürt meselesi konusunda Türkiye ile koordine halindedir. Bu yüzden Mesut Barzani ve Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye ve Türkiye Kürtleri karşısındaki tutumu birdir. Erdoğan Hükümeti ne zaman Kürtlerle çatışsa, Barzani’de az ya da çok aynı pozisyonda yer almaktadır. Buna bağlı olarak Türkiye ve Suriye Kürtleriyle Irak Kürtleri arasında birçok görüş ayrılığı bulunduğu görülmektedir.”
Sadullah Zarei, PKK liderlerinden Duran Kalkan’ın bu grubun PYD’yi destekleyeceği yönündeki açıklamalarıyla ilgili olarak, “acaba böyle bir destek sağlanabilir mi?” yönündeki soruya şöyle yanıt verdi: “ Öcalan ve Salih Müslim’in partileri arasında stratejik bir ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle her ikisi de birbirini desteklemektedir. Ancak Türkiye Kürtlerinin Suriye Kürtlerine etkili bir destek sağlayabilecek bir güçte olup olmadığı konusu şüphelidir. Türkiye Kürtleri şu an Suriye’nin Kürdistan bölgesinde çatışma içerisinde değildir.”
Kurban Bayramınız Mübarek Olsun
Hajıj ailesi olarak tüm İslam âleminin mübarek Kurban Bayramını kutlar, bu bayramın ülkemize, dünyamıza huzur ve mutluluk getirmesini yüce Allah’tan niyaz ederiz.
Kurban bayramı (Arapça: عید الاضحی), Müslümanlarınbüyük bayramlarından biridir. Nakledilen hadisleregöre Allah, Hz. İsmail’in (a.s) bugün Hz. İbrahim (a.s) tarafından kurban edilme emrini vermiştir. Hz. İbrahimoğlu Hz. İsmail’i kurbanlığa götürmüş, ancak Hz. Cebrail (a.s) bir koçla nazil olmuş ve o koç Hz. İsmail yerine kurban edilmiştir. Kurban bayramı günü Mina’da kurban kesilmesi bugünün anısınadır. Haclarını yerine getirmek için Allah’ın evine giden hacıların Mina’da kurban kesmek gibi bazı vazifeleri vardır.
Kurban bayramı günü ve gecesi ibadetler oldukça tavsiye edilmiş, kurban bayramı gecesini dua, namazve yakarışla ihya etmek oldukça fazla faziletlidir. Kurban bayramı günü gusül, kurban bayramı namazı, kurban kesmek, İmam Hüseyin’i ziyaret etmek veNudbe duasını okumak müstahaptır. Kurban bayramı günü oruç tutmak Fıtır bayramı gibi haramdır.
Kurban bayramı günü İslam ülkelerinde resmi tatil ilan edilir ve Müslümanlar bugünü şenlikler içinde kutlamaktadır.
Kurbanın Diğer Adları
Kurban bayramının diğer adları “Aydu’l-Azha” (Azh(d)a bayramı) ve kan bayramıdır. Dehhuda sözlüğünde koyun kesenlerin bayramı diye de anılmıştır.[1] Bugün Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in (a.s) başarıyla çıktıkları sınav ve denendikleri gündür.[2]
Kurbanın Tarihçesi
Rivayetlerin naklettiğine göre Hz. İbrahim (a.s) oğlunu kurban etmekle görevlendirildiğini görür. Hz. İbrahim (a.s) Allah’ın emrini yerine getirmek için oğlu Hz. İsmail’le (a.s) birlikte Mina’ya gider. Mina’da birinci Cemreye vardıklarında şeytan ona mücessem (somut) olur ve Hz. İbrahim (a.s) ona doğru yedi taş atar ve sonra ikinci ve üçüncü cemrelerde de şeytana yedi taş atar. Bu üç cemreyi taşlamak haccın ibadetlerindendir.
Kurban kesme esnasında Hz. İbrahim (a.s) oğlunu yere yatırmış ve keskin bıçağı boğazına dayamıştır, ancak bıçak kesmemiş ve sonunda baba ve oğlun Allah’ın emrine tam olarak teslim oldukları anlaşıldıktan sonra Allah, onun amelini kabul etmiş ve Hz. Cebrail (a.s) oğlunun kurban edilmesinin yerine bir koç getirmiş ve o koç kurban edilmiştir.[3]
Kurban Bayramı Gecesi Amalleri
İmam Cafer Sadık’ın (a.s) babasından naklettiği bir rivayette şöyle buyurmuştur: “İmam Ali (a.s) kendisini fariğ etmek için yıldan dört geceyi severdi; Recep ayının birinci gecesini,Şaban ayrının ortasına ait geceyi, Fıtır bayramı gecesi ve Kurban bayramı gecesi.” Öyle anlaşılıyor ki fariğ olmaktan maksat, o geceyi ihya etmek için ibadetler için fariğ olmaktadır. Nitekim kurban bayramı gece ve gündüzünde İmam Hüseyin’i (a.s) ziyaret etmek müstahaptır.[4]
Kurban Bayramı Günü Amelleri
Kurban bayramı günü oldukça faziletli bir gündür. Bugünün amelleri birkaç şeydir:
Gusül: Allame Meclisi’nin dediğine göre bugün içinde gusül almak tekitle müstahaptır. Öyle ki bazı ulemalar vacip olduğunu savunmuştur.
Kurban bayramı namazı: fıtır bayramı namazı gibi kılınır. Kurban bayramı namazı meşhur Şia fakihlerinin görüşüne göre İmam Mehdi’nin (a.s) gaybeti döneminde tekitle müstahaptır (ister cemaatle isterse ferdi olarak kılınsın).
Kurban bayramı namazından önce ve sonra okunması tavsiye edilen duaların okunması müstahaptır. En üstün dua, Sahife-i Seccadiyenin kırk sekizinci duasıdır. Duanın başı şu şekildedir: «أللّهُمَّ هذا يَومٌ مُبارَك» ancak kırk altıncı duanın okunması daha iyidir.[5]
Nudbe duası: bugün ve diğer bayram günlerinde nudbe duasının okunması müstahaptır.
Kurban kesmek: bugün kurban kesilmesi tüm Müslümanlar için müstahaptır. Bazı ulemalar maddi gücü olanların kurban kesmelerini vacip bilmektedir. Bayram namazından sonra bir miktar ondan yemek müstahaptır.[6] Kurban kesildiği sırada İmam Sadık’tan (a.s) nakledilen şu duanın okunması müstahaptır:
«وَجَّهْتُ وَجْهِی لِلَّذی فَطَرَ السَّمواتِ وَ الارْضَ، حَنیفاً مُسْلِماً وَ ما أنَا مِنَ الْمُشْرِكینَ، إنَّ صَلاتی وَ نُسُكی وَ مَحْیای وَ مَماتی لِلّهِ رَبِّ الْعالَمینَ، لا شَریكَ لَهُ، وَ بِذلِكَ أُمِرْتُ وَ أَنَا مِنَ الْمُسْلِمینَ. اَللّهُمَّ مِنْكَ وَلَكَ، بِسْمِ اللّهِ وَاللّهُ اَكْبَرُ. اَللّهُمَّ تَقَبَّلْ مِنّی»[7]
Nakledilen bir hadiste İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İmam Ali bin Hüseyin veİmam Muhammed Bakır (a.s) kurban etini üçe ayırırlardı: bir bölümünü komşulara verirlerdi, bir bölümünü ihtiyaç sahiplerine ve bir bölümünü de ev halkı için ayırırlardı.”[8]
Bugüne ait meşhur tekbirlerin söylenmesi: bugünlerde hac mevsiminde ve Mina sahrasında olanların on beş namazın ardından bu tekbirleri okuması, yani bayram günü öğlen namazından başlamalı, onüçüncü günün sabah namazına kadar devam etmelidir. Ancak orada olmayanlar on namazdan sonra onu söylerler. Bayram günü öğlen namazından başlarlar on ikinci günün sabah namazına kadar. O tekbirler Kâfikitabının nakline göre şunlardır:
«اَللهُ اَكْبَرُ اَللهُ اَكْبَرُ، لا اِلـهَ اِلاَّ اللهُ وَ اللهُ اَكْبَر اَللهُ اَكْبَرُ، و للهِ الْحَمْدُ اَللهُ اَكْبَرُ عَلی ما هَدانا ااَللهُ اَكْبَرُ عَلی ما رَزَقَنا مِنْ بَهیمَةِ الانعامِ وَ الْحَمْدُ لِلّهِ عَلی ما أبْلانا»[9]
İmam Hüseyin’in (a.s) ziyaret edilmesi.[10]
Kurban Bayramında Oruç Tutmanın Hükmü
Kurban bayramı günü oruç tutmak, Ramazan bayramında oruç tutmak gibi haramdır.[11]
Hac İbadetlerinde Kurban Kesmek
Hacıların kurban bayramı günü gittikleri yer Mina’dır. Mina topraklarında yapılması gereken ibadetler üç tanedir:
Cemrelerin taşlanması
Kurban kesmek
Saçların kısaltılması veya tıraş edilmesi.
Akabe cemresinin taşlanmasından sonra kurban kesilir.[12]
Hacda Kurban Kesmenin Şartları
Temettü haccını yerine getirenlerin deve, sığır veya koyun kesmeleri vaciptir. Elbette deve ve daha sonra sığır kesilmesi daha iyidir. Üç hayvan dışındaki hayvanların kurban edilmesi yeterli değildir.[13] Müstahap ihtiyat gereği kurban eti üçe ayrılır: bir kısmı hediye, bir kısmısadaka ve bir kısmını yemek.[14]
İslam Ülkelerinde Kurban Bayramı
Kurban bayramı, İslam ülkelerinin resmi tatillerinden biridir. Bir günden bir haftaya kadar bugün resmi tatil ilan edilir. İslam ülkelerinde bugün şenlikler ve kutlamalar içinde geçer.İran İslam Cumhuriyetinde bugün resmi tatildir.[15]
http://tr.wikishia.net/view/Kurban_Bayram%C4%B1
WİKİSHİA.NET
Kaynakça
1.↑ Dehhuda, lügat name, koyun kesenler maddesi.
2. Ziyaabadi, Seyyid Muhammed, Hac bernamei tekamül, s. 332.
3.Saffat, 104, 105.
4.↑ Meliki Tebrizi, Mirza Cevad, el-Murakabat, s. 371.
5. Meclisi, Zadu’l-Mead, s. 426, 427.
6. Meclisi, Zadu’l-Mead, s. 426, 427.
7. Meclisi, Zadu’l-Mead, s. 426, 427.
8. Seyyid İbn Tavus, İkbal, s. 451.
9. Kuleyni, el-Kafi, c. 4, s. 517.
10. Kummi, Abbas, Mefatihu’l-Cinan, s. 445.
11. Necefi, Cevahiru’l-Kelam, c. 16, s. 324.
12.Atai İsfahani, Ali, Esrar Hac, s. 123, 126.
13. İmam Humeyni, Menasik-i Hac, s. 207.
14. İmam Humeyni, Menasik-i Hac, s. 213.
15. Cam cam online, Sazman Tebligatı İslami websitesi.
Bibliyografi
Dehhuda, Ali Ekber, lügat name.
Humeyni, Seyyid Ruhullah, Menasik Hac, müessese tanzim ve neşri asar İmam Humeyni (r.a), ş. 1386.
Seyyid Bin Tavus, İkbalu’l-A’mal, Tahran, Daru’l-Kutubu’l-İslami, ş. 1367.
Ziyaabadi, Seyyid Muhammed, Hac Bername Tekamül, Tahran, Daru’l-Kutubu’l-İslami.
Atai İsfahani, Ali, Esrar Hac, Kum.
Kummi, Şeyh Abbas, Mefatihu’l-Cinan, Kum, Usve.
Kuleyni, Muhammed Bin Yakup, El-Kafi, Tahran, Daru’l Kutubu’l-İslami.
Meclisi, Muhammed Bakır, Zadu’l-Mead, Kum, Cilve Kemal, ş. 1389.
Meliki Tebrizi, Mirza Cevad, El-Murakabat, Beyrut, Daru’l-İ’tisam.
Necefi, Muhammed Hasan, Cevahiru’l-Kelam, Beyrut, Daru ihyau’t-Turas el-Arabi, ş. 1362.
http://tr.wikishia.net/view/Kurban_Bayram%C4%B1
WİKİSHİA.NET
“Lanetlenmiş Al-i Suud’un Haremeyn-i Şerifeyn’i Yönetmeye Hakkı Yok”
İmam Hamanei Mina faciasına ilişkin olarak; “Sekiz bine yakın kişi şehit oldu. Ancak İran dışında hiçbir ülke bir tepki göstermeyerek sessiz kaldı” dedi.
İmam Hamanei bugün sabah Mina ve Mescid-i Haram şehitlerinin yakınlarıyla gerçekleştirdiği görüşmede; Al-i Suud’un bu olaydaki ihmalinin, bu Şecere-i habise-i mel’une’nin(lanetlenmiş soy) Haremeyn-i Şerifeyn-i idare etmede ve yönetmedeki liyakatsizliğini bir kez daha ispatladığını belirterek şunları söyledi:
“Eğer doğru söylüyorlarsa ve gerçekten de bu olayda suçsuzlarsa İslami ve uluslararası inceleme heyetinin olayın gerçeğini yakından incelemesine ve olayı aydınlatmasına izin versinler.”
İmam Hamanei Mina faciası şehitlerinin aileleriyle gerçekleştirdiği görüşmenin geçen yıl yaşanan acı olayı hatırlattığını belirterek şu ifadelerde bulundu: “Mina faciası ve İranlı hacıların ibadet esnasında, susuz ve güneşin altında hayatını kaybetmesi derinden üzücü ve asla unutulmayacak bir olaydır. Tabi bu olayın siyasi, sosyal, ahlaki ve dini olarak ta çeşitli boyutları bulunmaktadır ve asla unutulmamalıdır.
Geçen yıl ailelerin, yakınlarını kaybettiği haberini almaları ve onların cenazelerinin getirilmesi çok zor bir olaydı ama o azizlerin, şehitlerin zümresinde Allah’ın rahmetine ve mağfiretine mazhar olacağı bu musibet karşısında teselli vesilesi olmalıdır.”
İmam Hamanei yaklaşık yedi bin hacının Mina faciasında şehit olmasına değinerek, diğer ülkelerin bu acı ve ağır olay karşısında neden sessiz kaldığı konusunda ciddi eleştirilerde bulundu.
İmam Hamanei, hükümetlerin ve hatta siyasi aktivistlerin, âlimlerin, aydınların ve İslam Dünyasının önde gelenlerinin 7 bin masum hacının şehit olması karşısındaki sessizliğini “ İslam Ümmetinin başındaki büyük bir bela” olarak nitelendirerek şunları söyledi: “Mina gibi zor ve acı olaylar karşısında duyarlı olmamak, İslam Dünyası için gerçek bir musibettir.”
İmam Hamanei Suudi yetkililerin hatta bir özür bile dilememelerinin onların ahlaksızlığının boyutunu gösterdiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Hatta bu olayda bir kasıt olmasa bile, siyasi bir iktidar ve egemenlik için bu kadar ihmal ve liyakatsizlik bir suç sayılır.
Bir rejim kendisine gelir bile sağlayan Allah’ın misafirlerini idare etmede aciz kalıyorsa, benzer dönemlerde Mina faciası gibi olayların tekrarlanmayacağının bir garantisi var mı?
İran halkı Al-i Suud’un cehaleti ve sapkınlığı karşısında cesurca direnmiş, Kurani ve hak duruşunu gururla dile getirmiştir. Diğer milletler ve ülkeler de Suudilerle cesurca mücadele etmelidir.
Suudilerin liyakatsizliği ve Allah’ın evini ziyaret eden hacılar için onlar tarafından meydana getirilen güvensiz ortam, gerçekten de bu hükümetin Haremeyn-i Şerifeyn’i idare etmeye liyakatleri olmadığını göstermiştir ve bu gerçek İslam Dünyası tarafından görülmeli ve kabul edilmelidir.”
İmam Hamanei Mina faciasının diğer bir boyutunu insan hakları savunucusu olduğunu iddia edenlerin ölümcül sessizliği olarak nitelendirdi.
İmam Hamanei insan hakları savunucuları olduklarını iddia edenlerin bazı ülkelerde yargı kararlarının uygulanması karşısındaki siyasi ve medya tartışmalarına değinerek şunları söyledi:
“Bir hükümetin görevini yerine getirmedeki ihmali ve yaklaşık 7 bin masum insanın hayatını kaybetmesi karşısında tam anlamıyla sessiz kalınması, uluslararası insan hakları savunucuları olduğunu iddia edenlerin sahte yüzlerini ortaya çıkarmıştır. Uluslararası kuruluşlara ümit besleyenler bu olaydan ders çıkarmalı ve ibret almalıdır.”
İmam Hamanei inceleme heyetlerinin oluşturulmasının İslami ülkeler ve insan hakları savunucuları için vacip ve gerekli olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Bu acı olayın üzerinden bir yıl geçmesiyle birlikte, görsel ve yazılı belgelerin incelenmesi olayın hakikatini belirli ölçüde aydınlatacaktır.
Eğer Al-i Suud Mina faciasında ihmali olmadığından eminse, para ile insanları susturmamalı ve inceleme heyetinin olayı yakından takip etmesine izin vermelidir.”
İmam Hamanei konuşmasının başka bir bölümünde Suudi rejimini destekleyenlerin bu rejimin Mina faciasında işlediği cinayetlere ortak olduğunu belirterek şunları söyledi: “Suudi rejimi Amerika’nın desteği ile apaçık bir şekilde Müslümanların karşısında durmaktadır ve Yemen’de, Suriye’de, Irak’ta ve Bahreyn’de kan dökmektedir. Bu yüzden Amerika ve Riyad’ı destekleyen diğer ülkeler Suudilerin cinayetlerine ortaktır.”
İmam Hamanei bu rejimlere bağlı medyanın Mina faciasını örtbas etmek için Şii ve Sünni ya da Arap ve Acem tartışması çıkarmaya çalıştığına değinerek şunları söyledi: “Suudi rejimini destekleyen medya, Mina’daki çoğunluğu İranlılardan oluşan 7 binden fazla şehidin Ehl-i Sünnet’ten olduğu yalanını tekrarlamaya devam ediyor.
Al-i Suud ve onların yetiştirdiği cellat teröristler, Suriye’de, Yemen’de ve Irak’ta Arap halkını katletmektedir. Bu yüzden Al-i Suud ve Batı’nın söylentilerinin aksine, Suudiler Arap halkının destekçisi değildir ve Mina olayının medyanın uydurduğu Arap ve Acem kavgasıyla alakası yoktur.
Olayın gerçeği Suudilerin İslam Dünyasında nefret edilen bir grup olmasıdır ve onlardan bazıları bilerek ve bazıları da bilmeyerek Müslümanlara düşmanlıkla meşguldür ve İslam dünyası onlar karşısında durmalı ve Suudilerin Amerika ve İngiltere gibi habis liderlerinden uzak durmalıdır.”
İmam Hamanei konuşmasının sonunda Dışişleri Bakanlığı, Hac Kuruluşu ve Şehitler Vakfından Mina faciası karşısında sorumluluklarını ciddi bir şekilde takip etmesini ve yerine getirmesini istedi.
İmam Hamanei’nin konuşmasından önce Hac ve ziyaretler konusunda Velayet-i Fakihin Temsilcisi Hüccet’ül İslam ve’l Müslimin Gazi Askeri 8 Eylül 1978 yılında Mekke’deki kanlı Cuma ve 2015 yılında yaşanan olaydan dolayı başsağlığı dileyerek şunları söyledi: “Mina ve Mescid-i Haram faciası aileleri acıya ve yasa boğmuştur. Bu üzücü Mina faciası Al-i Suud’un kötü yönetiminin ve liyakatsizliğinin bir sonucudur.”
Pentagon İddia Etti;İran Savaş Gemisi ‘‘ABD Uçak Gemisine’’ Rota Değiştirdi
ABD donanmasına ait uçak gemisi, Fars körfezinde İran savaş gemisinin yaklaştığını görünce, rotasını değiştirmek zorunda kaldı.
ABD savunma bakanlığı, Fars körfezinde tehlike hisseden uçak gemisinin rotasını değiştirmek zorunda kaldığını duyurdu.
Pentagonun iddiasına göre; İran savaş gemisi ile ABD uçak gemisi arasında ki mesafe 90 metreye inince, ABD uçak gemisi bunu tehdit olarak algıladı ve hızla rotasını değiştirdi.
İran donanma komutanlığı, ABD savunma bakanlığının iddiasına herhangi bir yanıt vermedi.
ABD donanmasına ait filolar, son yıllarda Arap ülkelerinin güvenliğini sağlamak bahanesiyle, Fars körfezinde bulunmakta.
ABD donanmasına ait 5. Filo, Bahreyn’de üslenmiş durumda.
Dua da Bir İbadettir
İnsanoğlunun rahat ve zenginlik anında şükürden daha iyi, ihtiyaç ve sıkıntı anında da duadan daha güzel bir yeri yoktur. Duanın hiçbir ibadette bulunmayan bir derecesi vardır. İbadetlerin bir kısmı farz namazları gibi günlük, bir kısmı vitir namazı gibi gecelik, bir kısmı cuma namazı gibi haftalık, bir kısmı ramazan orucu gibi aylık, bir kısmı zekat gibi yıllık, bir kısmı hac gibi ömürlük olmasına karşın, dua gece gündüz herkese gerekli ve zorunlu olan bir ibadettir.
(Ziyaüddin Nahşebi, Silku s-Sülük)
Günahların Ağır Yükü, Tevbe İle Hafifletilmeli
İmamı Gazali Hazretleri, Minhacü l-Abidin isimli eserinde şöyle anlatır: 'Ey ibadet yolcusu! Günahlarından tevbe etmezsen, ibadete muvaffak olamazsın. Çünkü günahların getirdiği uğursuzluk, manevi mahrumiyete ve perişanlığa sebep olur. Masiyetler yani günahlar birer bağ gibidir. Sahibinin ibadet etmesine engel olarak onun Allah ٙa yönelmesini önlerler. Günahların ağır yükü, tövbe ile hafifletilmedikçe hayır yapmak, şevkle ibadet etmek mümkün değildir.
Ey Gönül, İlahi Aşka Uy
Ey gönül, gel başka şeylerden vazgeç, ilahi aşka uy.
Allah yolunun yolcuları, onu kendilerine kılavuz edinmiştir.
Bütün varlıklardan önce var olmuştur aşk, çünkü insanoğlu aşkın öncesine başlangıç bulamadı. Ey Allahım, Senden dilerim ki tevfikini bize refik eyle, bir an bile senin aşkından uzak duruma getirme.
Aşkının dışında olanların sevdasını gönlümden al,
aşkını iki alemde bana aşina et.
Ey Niyazi, bu yolda mürşit istersen aşka uy,
Peygamberlere ve velilere aşk yol gösterici olmuştur.
(Niyazi-i Mısri)
Ey Rabbim, Sana Ulaştıracak Yolu Göster Bize
Rabbim, ben Senin boynu bükük kulunum, ihtiyar günümde beni pazara sürme.
Defterimde en küçük güzel bir işim yoksa da, mümin olarak ağarmış saçlarım var.
Beni atarsan ruhumu ateşe salarsın, cehennem alevleri yakalar her yandan.
Gönlü ateşte yanan kişiden ne beklenir?
Ne yapabilir bir karınca kıyamet gününde?
Sırları bilen Sen, yüce şanından diliyorum, beni kimsesizlerin ortasına sürgün etme.
Gazabının elinde balmumu gibi döndürme beni.
Lütuf ve kereminden beni yoksunlaştırma.
Unut benim tüm yaptıklarımı, iyiliklerimi de kötülüklerimi de.
Rahmetinle ey Rabbim, kurtar beni benden.
Çok zamandır boyun eğmişim buyruğuna, Sana ulaştıracak yolu göster bana.
(Feridüddin Attar, İlahiname)
Tasavvuf İlmi
Kardeşim şunu bil ki; tasavvuf bir başka ilimdir. O ilim, Kur'an ve sünnet gereğince yaşayan evliya zümresinin kalplerine yerleşir. Kim, Kur'an ve sünnet gereğince amel ederse; kalbinde edep, bilgi, esrar ve hakikat güneşleri çıkar. Bunun nasıl olduğunu diller anlatmakta aciz kalır.
Hak ehli olan evliyaların topluca görüş birliğine vardıkları fikir şudur: Bu yolda bir şeyler alabilmek yalnız Kur'an ve sünnet denizine dalana nasip olur.
(İmam-ı Şarani, et-Tabakatü 'l-Kübra)
Efser BERİN, Semerkand Aile Dergisi,
İran'dan Türkiye ile işbirliğini geliştirmeye vurgu
İran'ın Türkiye Büyükelçisi Muhammed İbrahim Taherianferd, Türkiye ile sanayi ve iktisadi alanlarda işbirliğinin geliştirilmesi için gereken zeminlerin hazırlanmasını istedi.
İran'ın Türkiye büyükelçiliği enformasyon merkezinin raporuna göre, büyükelçi Muhammed İbrahim Taherianferd Çarşamba günü Ankara sanayi odası başkanı Nureddin Özdebir'le görüşmesinde İran ve Türkiye arasında ikili ilişkileri ve iktisadi işbirliğinin geliştirilmesini gündeme getirdi.
İran ve Türkiye dışişleri bakanlarının son görüşmesine ve iki bakanın iki ülke arasında ticari ve iktisadi işbirliğinin geliştirilmesine vurgu yapmalarına işaret eden Taherianferd, ikili sanayi ve iktisadi işbirliğinin geliştirilmesi için gereken tüm zeminlerin hazırlanması ve özellikle yatırımcıların altyapı ve enerji projelerine katılımı teşvik edilmesi gerektiğini kaydetti.
İki ülkenin sanayi siteleri alanında katılım ve işbirliğinin önemine vurgu yapan büyükelçi Taherianferd, ortak sanayi sitelerinin kurulması için ciddi bir çalışma başlatıldığını ve bu konu uzmanların görüşmeleri ve kurulacak sanayi sitelerinin denetlenmesi ile beraber iyi ilerlediğini ifade etti.
Görüşmede Ankara sanayi odası başkanı Özdebir de İran'ın Türkiye'de gerçekleştirilen askeri darbeyi kınaması ve demokrasiyi desteklemesi ile ilgili ilkeli tutumundan ötürü teşekkür ederek, iki büyük ve güçlü devlet olan İran ve Türkiye arasında dostluk ve birlikteliğin korunması çok önemli ve zaruri bir durum olduğunu kaydetti.
Özdebir iki ülkenin sanayi sitelerinde işbirliği ve katılım için uygun zemin oluşturmanın ve yatırımcıları altyapı projelerine ortaklık etmeye teşvik etmenin zaruretine vurgu yaparak, Ankara sanayi odası yakında İran'da enerji ve sanayi alanlarında yatırım yapmak isteyen Türk girişimcileri İran'a bildirmek istediğini ifade etti./
İmam Hamanei Şecere-i Mel’une Tabirini Neden Kullandı?
İmam Hamanei’nin Ofisinin Web sayfasında İnkılap liderinin Suudileri neden Şecere-i Mel’une (lanetlenmiş soy) olarak nitelendirdiği konusuna değinildi.
Tesnim Haber- İmam Hamanei’nin Ofisinin Web sayfası Puya, İnkılap liderinin Suudileri neden Şecere-i Mel’une’ye benzettiği konusuna değinildi.
İmam Hamanei’nin Hac mesajının bir bölümünde Al-i Suud için Şecere-i Mel’une tabiri kullanılmıştır. Bu tabir Kur’an’dan alınan bir tabirdir ve Peygamberimiz ’in (s.a.a) gördüğü bir rüyaya değinmektedir. İsra Suresinin 60. Ayetinde şöyle buyurulmaktadır:
وَ إِذْ قُلْنا لَکَ إِنَّ رَبَّکَ أَحاطَ بِالنَّاسِ وَ ما جَعَلْنَا الرُّؤْیَا الَّتِی أَرَیْناکَ إِلَّا فِتْنَةً لِلنَّاسِ وَ الشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِی الْقُرْآنِ وَ نُخَوِّفُهُمْ فَما یَزِیدُهُمْ إِلَّا طُغْیاناً کَبِیراً
“ An o zamânı, hani sana demiştik ki hiç şüphe yok, Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır ve biz sana gösterdiğimiz rüyayı da, Kur’ân ‘daki lânetlenmiş ağacı da ancak insanları sınamak için gösterdik ve onları korkutmadayız, fakat bu, ancak onların taşkınlıklarını arttırmada.”
Buradaki soru, Allah’ın onun vesilesiyle insanları imtihana tabi tuttuğu Şecere-i Mel’une’nin kim olduğudur?” ve başka hiçbir ayette Allah’u Teala’nın lanetine uğrayan bir ağaç göze çarpmamaktadır. Bazı müfessirler bu ağacın Zakkum ağacı olduğunu söylemiş ve Saffat Suresinin 62. ve 63.ayetlerine değinmişlerdir ve ayette şöyle buyurulmaktadır:
. إِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِّلظَّالِمِينَ. أَذَلِكَ خَيْرٌ نُّزُلًا أَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ
“Böyle bir nîmete ve ziyâfete ermek mi hayırlı, yoksa zakkum ağacından yemek mi? Gerçek şu ki, biz o ağacı yaratılış gayesi dışında yaşayarak, ömür tüketenler için bir sınama aracı yaptık.”
Ve görüldüğü üzere bu ayette de sadece Zakkum’un imtihan vesilesi olmasına değinilmiş ama lanetlenmemiştir.
Bu nedenle bazı müfessirler “Şecere” kelimesinin gerçek anlamıyla yani “ağaç” olarak tercüme edilmemesi gerektiğini ve ayetin içeriğine bakıldığında Allah’u Teala’nın gayesinin başka bir şey olduğunun anlaşıldığını belirtmişlerdir. Bu konun benzeri Kur’an’ı Kerim’de İbrahim Suresinin 24 ve 26. ayetlerinde yer almaktadır ve Allah’u Teala “Şecere-i Tayyibe” ve “Şecere-i Habise” tabirlerini hak ve batıl hareketleri için kullanmıştır. Ayette şöyle buyurulmaktadır:
أَلَمْ تَرَ کَیْفَ ضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلًۭا کَلِمَةًۭ طَیِّبَةًۭ کَشَجَرَةٍۢ طَیِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌۭ وَفَرْعُهَا فِى ٱلسَّمَآءِ
وَمَثَلُ کَلِمَةٍ خَبِیثَةٍۢ کَشَجَرَةٍ خَبِیثَةٍ ٱجْتُثَّتْ مِن فَوْقِ ٱلْأَرْضِ مَا لَهَا مِن قَرَارٍۢ
“Görmedin mi Allah nasıl örnek getirmede, temiz söz, tertemiz bir ağaca benzer; kökü sâbittir, dalları, budakları gökte.”
“Çirkin bir sözün durumu ise, kökü toprağın üstüne çıkarılmış, hiçbir bakımdan dayanıklılığı olmayan çürük bir ağacın durumuna benzer.”
Yukarıda bahsedilen ayetlerde “Şecere” kelimesi Merhum Allame Tabatabai gibi müfessirlerin ifadesiyle, sülale ve hanedan anlamına gelmektedir ve bu tabir Arapça ’da da fazlasıyla kullanılmaktadır. Mesela falan kişi mübarek bir şecereden derler, yani mübarek bir soyu, aslı ve kökeni vardır. Masum İmamların hadislerinde de “Şecere” kelimesi bu şekilde kullanılmıştır. Örneğin Peygamberimiz (s.a.a) Emir’el Mü’minin Ali (As.)’a hitaben şöyle buyurmuştur:
«أنا و أنت من شجرة واحدة»
“Sen ve ben bir soydanız”
Öyleyse bu ayette de Şecere-i Mel’une’den kasıt, yaptığı işlerden dolayı lanetlenen hanedanlıktır.
Bir sonraki soruda şudur, “bahsedilen hanedan, hangi hanedandır?”
Tefsir-i Nemune’de bazı Şii ve Ehl-i Sünnet âlimleri, ayetin başında nakledilen rüyanın, Peygamber Efendimiz (s.a.a)’in rüyasında kendi minberinden, maymunların inip çıktığını gördüğü rüyaya işaret ettiğini ve Peygamberimizin bu rüyayı gördükten sonra, çok üzüldüğünü, öyle ki, güldüğünün çok az görüldüğünü belirtmişlerdir. Bu rüyayı Hatip Bağdadi, Tirmizi, İbn-i Cerir, Taberani, Beyhegi ve İbn-i Merdeviyye gibi Ehl-i Sünnet’in ileri gelenleri ve Şeyh Kuleyni gibi Şii âlimleri nakletmiştir. Şii ve Sünni müfessirler ( Ehl-i Sünnet’in tanınmış müfessirlerinden Kartabi El-Cami tefsirinde ve Fahr-i Razi Kebir tefsirinde vb.) bu rüyanın Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra Beni Ümeyye’nin iktidara gelmesi anlamı taşıdığını belirtmişlerdir. Beni Ümeyye yaptıklarıyla İslam Dünyasında fitne ve bozgunculuğun çıkmasına ve İslam Tarihinin asıl yolundan sapmasına neden olan bir hanedandır.
Şimdi Şecere-i Mel’une tabirinin İmam Hamanei’nin Hac mesajında, davranışları ve söylemleriyle Müslümanlar arasında fitne çıkaran Al-i Suud için kullanılması, İslam Dünyasında meydana gelen sapkın çizgiyi ortaya koymaktadır. Müslümanların en kötü düşmanları yani Amerika ve Siyonizm’le işbirliği yapmak, IŞİD ve El-Kaide gibi terörist gruplara lojistik ve mali destek sağlamak, Yemen’de masum halkı öldürmek bu hanedanın melun bir hanedan olduğunun örneklerindendir.
Bu melun hanedanın ihmali ve liyakatsizliği sebebiyle geçen yıl dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen 6000’den fazla Hacı Mina faciasında şehit olmuştur.
ABD Türkiye, İran ve Irak’ı Bölerek Bağımsız Kürt Ülkesi Kurma Peşinde
“ABD, Irak savaşını başlatarak yeni Ortadoğu harita çiziminde başarısız olduktan sonra, Suriye sorununu söz konusu hedef için uygun görerek, bu ülke dışında, Türkiye, İran ve Irak’ı parçalara bölerek, bölgede bağımsız Kürt ülkesi kurarak, kendisi için güçlü bir müttefik ve İsrail’i savunmak için önemli ve gelişmiş bir birlik kurmayı hedefliyor.”
Berlin’deki Avrupalı Arabi terör ile mücadele merkezinin danışmanı Michael Hena El-Hac şöyle konuştu: “ABD Cumhurbaşkanı Barack Obama, iktidara geldikten sonra, savaş ateşlerini alevlendirmekten sakınacağını iddia ederek, Nobel Barış Ödülü almıştı. Obama, görünüşte verdiği sözü tuttu ve IŞİD’e karşı savaş dışında her hangi bir savaşa katılmadı ancak aslında savaşların şiddetlenmesine destek olmuştur veya savaş karşısında susmayı tercih etmiştir. Bazen de savaşlara dolaylı yollardan destek olmuştur’’ diye konuştu.
Ürdünlü araştırmacı Suriye savaşını ele alarak açıkmalarına devam etti: “2011’de Suriyeli muhaliflerin başlattığı Suriye savaşı, ABD ve Arap ülkelerinin teröristleri dünyanın her bir yanından oraya sevk ederek, kanlı ve şiddetli savaşlardan birine dönüşmüştür. ABD, IŞİD’i kendisi için güvenli bir sığınak olarak görüyor. IŞİD’in 2001’den beri ABD’nin savaştığı El-Kaide terör örgütü ile ilişkisini kesmesi, Amerika için güzel bir haberdi. Özellikle bu olaydan sonra, Nijerya’daki Boko Haram ve Sina çölündeki Beytul Mukaddes gibi El-Kaide’ye bağlı olan terör örgütleri ile ilişkilerini keserek, IŞİD terör örgütünün lideri Ebu Bekir El-Bağdadi’ye vefadar olduklarını dile getirmeleri, ABD için daha da iyi bir haber haline getirdi.’’
El-Hac, ABD’nin Suriye’de ve Irak’ta IŞİD’in oluşmasından dolayı gizli bir sevinç içerisinde olmakla kalmayıp, bu vahşi terör örgütünün cinayetleri karşısında, susarak daha da güçlenmesini sağladığını belirtti.
Michael Hena El-Hac: “Bununla birlikte, IŞİD yüksek sayıda ABD üretimi silah sahibi oldu ve bu silahları ya doğrudan ABD’den aldı veya Fars körfezi ülkeleri tarafından aldı. IŞİD terör örgütünün vahşice gerçekleştirdiği cinayetler dünya halkının sinirlenmesine yol açtı ve ABD Cumhurbaşkanı Barack Obama’yı zor durumda bıraktı. Bu da Obama’nın 2014’te bu terör örgütüne karşı savaş ilan etmesine sebep oldu. Buna göre, ABD’nin IŞİD’e savaş ilan etmesi bir tek kağıt üzerinde gerçekleşti ve Obama, IŞİD’e karşı etkili olacak hiç bir eylem içerisinde bulunmadı. IŞİD, bu karardan 2 hafta sonra Irak’ın önemli 3 eyaletini ele geçirdi ve söz konusu olay ABD’nin istihbarat merkezlerinin gözü ve kulağı önünde gerçekleşti. ABD tarafından hiç bir askeri eylem düzenlenmedi. ABD’li savaş uçakları IŞİD terör örgütünün ilerlemesini durdurabilirdi.’’
Berlin’deki Avrupalı – Arabi terör ile mücadele merkezinin danışmanı Michael Hena El-Hac yeni Ortadoğu haritasına değinerek dikkat çekti: “ABD, Irak savaşını başlatarak yeni Ortadoğu harita çiziminde başarısız olduktan sonra, Suriye sorununu söz konusu hedef için uygun görerek, bu ülke dışında, Türkiye, İran ve Irak’ı parçalara bölerek, bölgede bağımsız Kürt ülkesi kurarak, kendisi için güçlü bir müttefik ve İsrail’i savunmak için önemli ve gelişmiş bir birlik kurmayı hedefliyor. Bölgede oluşan sorunların Barack Obama’nın Cumhurbaşkanlığı döneminde gerçekleşmesi, o gittikten sonra bu sorunların çözüleceği anlamında gelmiyor, tam tersi Barack Obama’dan sonra 2013 savaşının alkışlayıcısı olan Hillary Clinton’un veya İslam karşıtı Donald Trump’ın iktidara gelmesi bir şeyi değiştirmeyecek, her şey daha da kötü olacak ve bölge sorunları şiddetlenerek artacak” şeklinde açıklamalarda bulundu.
İmam Hamenei’nin Dünya Müslümanlarına 2016 Yılı Hac Mesajı
Hac merasiminin başlaması ve hacıların Mekke'de bir araya gelmesiyle birlikte İslam İnkılabı Rehberi dünya Müslümanlarına hitaben önemli bir mesaj yayınladı.
بسم اللّه الرّحمن الرّحیم
وَ الحَمدُ لِلّهِ رَبِّ العالَمین وَ صَلَّی اللّهُ عَلی سَیّدِنا مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ الطَّیِّبینَ وَ صَحبِهِ المُنتَجَبین وَ مَن تَبِعَهُم بِاِحسانٍ اِلی یَومِ الدّین.
Dünya genelindeki tüm müslüman din kardeşlerim!
Hac mevsimi müslümanlar için, tüm beşeriyetin gözünde onur ve ihtişam mevsimi, ve Yaratanın karşısında gönüllerin nuraniyeti ve huşu ve yakarış mevsimidir. Hac, kudsi ve dünyevi ve ilahi ve insani bir farizedir. Nitekim bir yandan فَاذكُرُوا اللّهَ كَذِكرِكُم ءابآءَکُم اَو اَشَدَّ ذِكرًا» و «وَ اذكُرُوا اللّهَ فی اَيّامٍ مَعدوداتٍ fermanı ve öbür yandan اَلَّذی جَعَلناهُ لِلنّاسِ سَوآءَنِ العاكِفُ فيهِ وَالباد hitabı, bu farizenin sonsuz ve farklı boyutlarını aşikar etmektedir.
Bu emsalsiz farizede zaman ve mekan güvenliği, aşikar ve parlayan bir yıldız misali, insanların gönlüne huzur verir ve hacıları sultacı zalimlerce sürekli tüm beşeriyeti tehdit eden güvensizlik etkenlerin kuşatmasından dışarı çıkarır ve belli bir dönem için ona güvenliğin lezzetini tattırır.
İslam dininin müslümanlara hibe ettiği İbrahimî Hac, izzet ve maneviyat ve vahdet ve ihtişam mazharıdır; İslam ümmetinin azametini ve onların sonsuz ilahi güce dayandıklarını düşmanların ve kötü niyetlilerin yüzüne vurur ve uluslararası zorbaların ve kabadayıların beşeri toplumlara fesat ve aşağılama ve istiz’af bataklığınden mesafeli durduklarını ortaya koyar. İslamî ve Tevhidî Hac اَشِدّآءُ عَلَى الكُفّارِ رُحَمآءُ بَينَهُم mazharıdır; müşriklerden beraat ve müminlerle kardeşlik ve vahdet konumudur.
Hac farizesini bir ziyaret – seyahat seviyesine indirgeyen ve mümin ve inkılapçı İran milleti ile kin ve düşmanlıklarını “Haccı siyasileştirme” başlığı altında gizleyenler, büyük şeytan Amerika’nın çıkarlarının tehlikeye girmesinden tir tir titreyen alçak ve hor şeytanlardır. Bu yıl صدّ عن سبیلاللّه و المسجد الحرام yapan ve İranlı cesur ve mümin hacıların sevdikleri evin yolunu kapatan Suud elebaşıları, zalimane iktidar tahtında bekasını, küresel müstekbirleri savunmakta ve siyonizm ve Amerika ile ittifak kurmakta ve onların isteklerini yerine getirmekte gören ve bu yolda hiç bir ihanetten çekinmeyen yüzü kara sapkınlardır.
Bugün korkunç Mina hadisesi üzerinden yaklaşık bir yıl geçmektedir. Bu hadisede bir kaç bin insan bayram günü ve ihram içinde güneşin altında ve susuz kalan dudaklarla mazlumane hayatını kaybetti. Bundan kısa bir süre önce Mescid-i Haram’da bir grup insan ibadet ve tavaf ve namaz sırasında kana bulandı. Suud elebaşıları her iki hadisede suçludur. Bu, tüm görgü tanıkları ve gözlemciler ve teknik uzmanların üzerinde görüş birliğine vardığı bir konudur; hatta hadisenin kasıtlı olduğu da bazı kanaat önderlerince gündeme getirilmiştir. Kurban bayramında büyük bir şevk ve müştak gönüller ve zikir ve ilahi ayetleri fısıldayan dilleri ile yarı canlı yaralıların kurtarılmasında sergilenen müsamahakarlık ve gecikme de, kati ve kesindir. Suud rejiminin taş kalpli ve cani adamları onları da hayatını kaybedenlerle birlikte kapıları kapalı konteynerlere hapsettiler ve yardım veya tedavi yerine ve hatta susamış dudaklarına biraz su ulaştırma yerine onları şehit ettiler. Binlerce aile çeşitli ülkelerden sevdiklerini kaybetti ve milletler yasa boğuldu. İran İslam Cumhuriyeti’nden de yaklaşık 500 hacı şehitlerin arasındaydı. Ailelerin yüreği hâla yaralı ve yaslı ve millet hâla üzgün ve öfkelidir.
(Ancak) Suud elebaşıları özür dilemek ve pişmanlığını ifade etmek ve bu korkunç hadiseye doğrudan sebebiyet veren suçluların hakkında yargı sürecini başlatmak yerine, büyük bir utanmazlık ve küstahlık örneği sergileyerek, hatta İslamî uluslararası gerçekleri araştırma heyetinin kurulmasından bir kaçındılar ve sanık koltuğuna oturmak yerine, davacı konumuna geçtiler ve İran İslam Cumhuriyeti ve küfür ve istikbarla mücadele yolunda İslam’ın dikilen her bayrağına karşı eski düşmanlıklarını daha büyük bir habaset ve alçaklıkla aşikar ettiler.
Suud rejiminin propaganda makinesi, siyonistlere ve Amerika’ya karşı davranışları İslam dünyasının büyük aybı olan politikacılarından, açıkça kitap ve sünnete aykırı bir şekilde fetva veren ve haram yiyen ve muttaki olmayan mütfülerine kadar ve hatta meslek vicdanı bile yalan üretmelerine ve yalan söylemelerine engel olamayan medyadaki ayak takımına kadar, bu yıl İranlı hacıların Hac farizesinden mahrum bırakılmalarından İran İslam Cumhuriyeti’ni sorumlu tutma yönünde beyhude bir telaş içindedir. Tekfirci ve şer örgütleri kurarak onları donatan fitneci hükümdarlar, İslam dünyasını iç savaşlara ve masum insanların katliamına veya yaralanmalarına sürükleyen ve Yemen ve Irak ve Suriye ve Libya ve diğer bazı ülkeleri kana bulayanlar, siyonist işgalci rejime dostluk eli uzatan ve gözlerini Filistinlilerin çektikleri acı ve musibetlere kapatan ve zulüm ve ihanet çemberlerini Bahreyn’in kentlerine ve köylerine kadar yayan Allah’tan habersiz politikacılar, Mina’da o büyük faciayı yaratan ve Haremeyn hademeleri adı altında ilahi güvenli mekanın hürmetini kıran ve Rahman Allah’ın misafirlerini bayram gününde Mina’da ve daha önce de Mescid-i Haram’da kurban eden dinsiz ve vicdansız hükümdarlar, şimdi Hac farizesinin siyasileştirilmemesinden dem vuruyor ve başkalarını kendilerinin işlediği veya sebebiyet verdikleri büyük günahlardan sorumlu tutuyor. Onlar Kur'an'ı Kerim’ın aydınlatıcı beyanının tam mısdakıdır, ki şöyle buyurur:
وَ اِذا تَوَلّىٰ سَعىٰ فِی الاَرضِ لِيُفسِدَ فيها وَ يُهلِكَ الحَرثَ وَ النَّسلَ وَ اللّهُ لا يُحِبُّ الفَساد * وَ اِذا قيلَ لَهُ اتَّقِ اللّهَ اَخَذَتهُ العِزَّةُ بِالاِثمِ فَحَسبُهو جَهَنَّمُ وَ لَبِئسَ المِهاد
Bu yıl yine bize ulaşan raporlara göre, İran ve diğer bazı milletlerin hacılarının engellenmesinden başka, bazı ülkelerin hacılarını da Amerika ve siyonist rejimin casusluk örgütlerinin yardımı ile anormal kontrollerin çemberine aldıkları ve ilahi güvenli evi, tüm hacılar için güvensiz hale getirdikleri anlaşılıyor.
İslam dünyası, devletlerinden müslüman milletlerine kadar, Suud elebaşılarını tanımaları ve onların rezil ve imansız ve maddi ve bağımlı mahiyetlerini doğru biçimde anlaması gerekir; İslam dünyasında işledikleri cinayetleri yüzünden onların yakasını bırakmaması gerekir; Allah’ın misafirlerine yönelik zalimane davranışları yüzünden Haremeyn-i Şerifeyn’in ve Hac farizesinin yönetimi için temelli bir çare bulması gerekir. Bu görevde müsamahakar davranmak, İslam ümmetinin geleceğini daha büyük sorunlarla karşı karşıya getireceği kesindir.
Müslüman din kardeşlerim! Bu yıl İranlı ihlaslı ve müştak hacıların Hac merasimindeki yeri gerçekten boştur, fakat onlar kalpleri ile hazırdır ve dünya genelinden gelen hacıların yanındadır ve onları kaygı etmektedir ve şu putperest melun şecerenin onlara zarar vermemesi için dua etmektedir. Siz de İranlı din kardeşlerinizi dualarınızda ve ibadetlerinizde ve münacatlarınızda yâd edin ve İslamî toplumlardan sıkıntıların bertaraf edilmesi ve müstekbirlerin ve siyonistlerin ve onların uşaklarının elinin İslam ümmetinin başından kesilmesi için dua edin.
Bendeniz geçen sene Mina ve Mescid-i Haram’da şehit düşenleri ve 1986 Mekke şehitlerini saygı ile anıyor ve yüce Allah’tan (cc) onlara mağfiret ve rahmet ve yüksek dereceler talep ediyorum ve Hz. Bakiyatullah Azam’ı –s– selam ederek, o büyük insanın müstecap olan duasını, İslam ümmetinin yücelmesi ve müslümanların düşmanların fitne ve şerrinden kurtulması için talep ediyorum.
و باللّه التّوفیق و علیه التّکلان
Seyyid Ali Hamanei
Zilkade 1437’in sonu
Hş. 12 Şehriver 1395
2 Eylül 2016