کارگر

کارگر

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan İsrail'in saldırısı için "İran'da çocuklarımızın kullandığı oyuncak gibi iki üç tane quadcopter uçurmak gibiydi." dedi.

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan , New York'tan ayrılmadan önce Amerikan NBC televizyon kanalına verdiği röportajda, İran'ın İsfehan kentinde küçük kuşların düşürülmesi ve İsrail saldırısı iddialarına ilişkin bir soruya yanıt olarak "Medyada yer alan iddia, elimizdeki bilgilere göre doğru değil. İsrail rejimi daha ziyade uzay geliştirme arayışında." ifadelerini kullandı.

Emir Abdullahiyan ayrıca "Savunma sistemimiz istihbarat sistemidir. İsfahan semalarında 2 veya 3 küçük kuşun tamamı hedef alınıp vuruldu.
Silahlı kuvvetlerimizin hazırlığı her zaman yüzde yüz. Olan şey herhangi bir saldırı değildi. Uçuş, çocuklarımızın İran'da kullandığı oyuncaklara eşit olan iki veya üç adet quadcopter'dan oluşuyordu ve kimsenin bizi bilgilendirmeye çalışmasına değmezdi." dedi.

 Lübnan direnişi yaptığı açıklamada şöyle dedi: "Direniş savaşçıları, istikrarlı Filistin milletine ve Gazze'deki direnişe destek vermek amacıyla bu sabah (Cuma) Siyonist düşman askerlerinin Rahib üssü etrafındaki birliklerini toplarla hedef aldı."

Hizbullah Hareketi yaptığı açıklamanın devamında: "Ramim kışlasında casus ekipmanlarını tamir ederken Siyonist düşmanın teknik ekibini toplarla hedef aldık. Bunun sonucunda düşman güçleri arasında kayıplar oluştu."diye belirtti.

El-Cezire'nin haberine göre Lübnan direnişi şu açıklamada bulundu: "Siyonist rejimin Güney Lübnan'daki saldırganlığına tepki olarak Beyt Hillel üssünü füzeyle hedef aldık."

Dün gece de Celil el-Ala'daki Kiryat Şimona yakınlarına dört füze atıldı.

Siyonist kaynaklara göre bu füzelerin atılmasının ardından bazı bölgelerde elektrikler kesildi.

Siyonist rejim televizyon kanalı, Kanal 12 de Ramim bölgesinde 2 füzenin patladığını bildirdi.

Hizbullah, Perşembe günü de Lübnan'ın güney sınırlarındaki 9 Siyonist üssü hedef almıştı.

Gazze savaşından bu yana Lübnan'ın sınırları ve işgal altındaki bölgeler, Hizbullah ile Siyonist ordu arasında çatışmalara sahne oluyor. Hizbullah Hareketi, Gazze savaşı sona erene kadar saldırılarını durdurmayacağını ifade etmişti.

Irak Direnişi İHA'lar İle Siyonist Hava Üssünü Vurdu
 
- Irak İslami Direnişi, işgalciliğe karşı direnme ve Gazze halkını destekleme doğrultusunda ayrıca Siyonist Rejim'in çocuklar, kadınlar ve yaşlılar dahil sivillere yönelik yapılan cinayetlere yanıt olarak 15 Nisan Pazartesi günü Siyonist Rejim İsrail'in işgal altındaki Uvda hava üssünü İHA'lar ile hedef aldığını duyurdu.

Irak İslami Direnişi, Siyonist Rejim hedeflere yönelik ezici saldırılarını sürdüreceklerini ve Gazze'ye yönelik cinayetler devam ettiği sürece bu durumun devam edeceğini vurguladı.

İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırım savaşında 3 maymunu oynayan batılı ülkeler, İran'ın meşru müdafaa hakkını kullanmasına bile dayanamadı. Acil olarak toplanan Avrupa Birliği (AB), İran'a yaptırım kararı aldı.

 
 Avrupa Birliği (AB) zirvesinin dış ilişkiler oturumunda ele alınan Orta Doğu başlığıyla ilgili sonuç bildirisi açıklandı. Bildiride İran'ın İsrail'e saldırısının liderler tarafından oybirliği ile kınandığı ve İran'a yönelik yaptırımların genişletilmesine karar verdiği belirtildi.

Zirvenin ilk gün oturumlarının sona ermesinin ardından basına açıklama yapan AB Konseyi Başkanı Charles Michel de yaptırımların içeriğine ilişkin bilgi vermedi.

 

İRAN'A KARŞI İCRAAT, GAZZE İÇİN KINAMA
Bildiride, Gazze'deki krizin acil ateşkes, esirlerin serbest bırakılması ve insani yardımların engelsiz ulaştırılması yoluyla sonlandırması gerektiği anımsatıldı.

Bildiride ayrıca, AB'nin iki devletli çözüme bağlılığı vurgulandı. Lübnan'daki duruma da değinilen bildiride AB'nin bu ülkeye güçlü desteği yinelendi.

Bildiride AB liderleri, Suriyeli mültecilerin ülkelerine güvenli, gönüllü, onurlu dönüşünün desteklendiğinin altını çizdi.

Milli Gazete

1- Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, Siyonist Rejim İsrail'e verdiği koşulsuz destekten dolayı eleştirilen Joe Biden yönetiminin, bu ülkeye yaklaşık 1,3 milyar dolarlık yeni bir silah satışına hazırlandığını duyurdu.

 Wall Street Journal'ın (WSJ) ABD'li yetkililere dayandırdığı haberinde, Washington'ın İsrail'e verdiği askeri desteği kesintisiz şekilde sürdürdüğüne vurgu yapıldı.

Haberde, Biden yönetiminin, toplam değeri 1,3 milyar doları bulan ve içinde tank mühimmatları, askeri araçlar ve havan toplarını barındıran yeni bir silah satışı paketine onay vermeye hazırlandığı aktarıldı.

Söz konusu satışın gerçekleşmesi halinde satışın 7 Ekim'den bu yana ABD'den İsrail'e verilen en büyük askeri desteklerden biri olarak kayıtlara geçeceği vurgulanan haberde, bunun ABD Kongresinde süreci devam eden 26 milyar dolarlık İsrail'e destek paketinin dışında olduğu bildirildi.

Haberde, söz konusu satışların, 700 milyon dolarlık 120 milimetre tank mühimmatı, 500 milyon dolarlık taktik araç ve yaklaşık 100 milyon dolarlık 120 milimetre havan topunu barındıracağı ifade edildi.

İlgili silahların üretimlerinin tamamlanıp İsrail'e teslim edilmesinin aylar alabileceği kaydedilen haberde, Biden yönetiminin silah satışına onay sürecini en hızlı şekilde işlettiğine dikkati çekildi.

KONGRE'DE Siyonist Rejim İSRAİL'E DESTEK PAKETİ

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, Ukrayna ve İsrail'e ayrı ayrı yardım yapılmasını öngören birbirinden bağımsız tasarılar hazırladıklarını duyururken, ABD Başkanı Joe Biden'dan dün tasarılara destek gelmişti.

Johnson, biri İsrail, diğeri Ukrayna ve diğeri de Tayvan'la ilgili yardımları içeren 3 ayrı tasarıyla ilgili detayları dün kamuoyu ile paylaşmıştı. Buna göre, İsrail'e 26 milyar dolarlık yeni bir destek paketi öngörülmüştü.

Tasarıların cumartesi günü Temsilciler Meclisi'nde görüşülmesi ve kabul edilmesi durumunda Senato'ya gönderilmesi bekleniyor. ABD Başkanı Biden, söz konusu tasarıları gelir gelmez imzalayacağını açıklamıştı.

 

2- ABD Yine Şaşırtmadı; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını veto etti.

 ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını veto etti. 15 üyeli BMGK'de Cezayir tarafından Filistin'in BM'ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısı oylamaya sunuldu. ABD'nin "hayır" oyu kullandığı tasarı, 12 "evet" ve 2 "çekimser" oy aldı. İngiltere ve İsviçre "çekimser" kalırken, Rusya, Çin, Fransa, Cezayir, Malta, Ekvator, Guyana, Slovenya, Sierra Leone, Mozambik, Güney Kore ve Japonya "evet" oyu verdi. Karar tasarısının geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin "hayır" oyu kullanmaması ve toplamda 9 "evet" oyu alması gerekiyordu. Karar tasarısı metninde, "BM G

 AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Ekonomi İşleri Başkanı Nihat Zeybekçi, İzmir'de mermer ve doğaltaş fuarında Türkiye'nin Siyonist İsrail'le ticaret ilişkilerine dair açıklamaları tepki topladı. "Eyvallah! Bu katliamı kınıyoruz" diyen Zeybekçi, İsrail'le ticaretin sürmesi gerektiğini ifade etti. 

Zeybekçi, "Katliamı kınıyoruz ama İsrail serbest ticaret anlaşmamızın olduğu bir ülke" dedi. İsrail'le ticaretin sürmesi gerektiğini savunan Zeybekçi, "Hassas çalışma yapılması gerektiğini savunuyoruz. Yasaklı ürünlerden ziyade belki kayda alma şeklinde. İsrail'de çok önemli bağlantıları olan arkadaşlarımız da var" diye konuştu.

Sözleriyle tepki toplayan Zeybekçi, "Hassas çalışma yapılması gerektiğini savunuyoruz. Yasaklı ürünlerden ziyade belki kayda alma şeklinde. Denizli biliyorsunuz Türkiye'nin en büyük bakır kablo ihracatçısı olan bir şehir. İsrail'de çok önemli bağlantıları olan arkadaşlarımız da var" diye konuştu.

Evrensel'de yer alan habere göre, "Katliam ayrı ticaret ayrı" mesajı veren Zeybekçi, "Yani eyvallah! İsrail'in Müslümanlara yaptığı bebek katliamını nefretle kınıyoruz. Ama diğer taraftan da ticaretin hiç kimseye zarar vermeyen bölümleriyle ilgili de, İsrail serbest ticaret anlaşmamızın olduğu bir ülke. 6 satıp 1 aldığımız bir ülke. Onunla ilgili daha hassas olmamız gerektiğine inanıyorum. Bununla ilgili de çalışıyoruz" dedi.

Son birkaç yıl içinde yaşananlar…
Bölgemizde kartlar yeniden karılıyor.
ABD’nin hesapları tutmuyor.
Ukrayna’da pes etmeye yaklaştı.
Karadeniz planları işlemiyor.
Türkiye savunma sanayinde çok hızlı.
Batı’ya bağımlılığı azalıyor.

SEÇİMLER
14-28 Mayıs 2023 seçimleri…
ABD hüsrana uğramıştı.
31 Mart 2024 seçimleri umutlandırdı.
Şimdi buna göre hesaplar yapıyor.
En büyük avantajı:
AK Parti’nin seçim yenilgisi.
Bunu fırsata çevirme çabasında.
Uyuyan hücreleri uyandırdılar.
Buna AK Parti içindekiler de dahil.
Son günlerdeki kıpırdanmalar da bundan.

EKONOMİK KRİZ
ABD’nin bir başka avantajı da şu:
“Ekonomimizde yaşanan kriz.”
Irak işgali öncesi Ecevit’e yaptıkları…
Şimdi Erdoğan’a yaşatmaya çalışıyor.
“Ateşteki kestaneleri AK Parti’ye aldırmak.
Acı reçeteyi uygulatmak.”
Sonuçlarını tahmin etmek zor değil.
Faturası AK Parti’ye kesilir.
Zaten istenen de bu.

AK PARTİ TUZAĞA DÜŞER Mİ?
Aynı filmi yeniden izliyoruz.
Peki AK Parti bu tuzağa düşer mi?
Şu ana kadar izlenen politika…
ABD’de arayışlar…
Kemal Derviş rolü üstlenenler…
Hemen “hayır düşmez” diyemiyorum.
Ama geçmişin tecrübeleri de tartışılıyor.
Yakında bir karar verilmek zorunda.
Yanlış karar verilse de geçici olacaktır.
“Türkiye’nin çıkarları” herkesi yola getirir.

ABD AÇISINDAN
Genele bakacak olursak…
ABD için işler iyi değil.
Dünyadaki gerilemesi bölgemize de yansıyor.
En güvendiği İsrail…
İstikrarsızlık giderek artıyor.
İç çatışma hat safhada.
Gazze’ye yönelik saldırılar…
Uyguladıkları soykırım.
İsrail’le birlikte ABD’yi de bitiriyor.

İRAN’IN YANITI
ABD Doğu Akdeniz’de aktifti.
Gazze krizi işlerini karıştırdı.
Bir yanda Ukrayna, bir yanda Tayvan…
7 Ekim’den bu yana Gazze’de yaşananlar…
Bu kadar çok cephede savaşacak hali yok.
Buna bir de İran eklendi.
İsrail, İran’ın Şam konsolosluğunu vurdu.
İran ince bir diplomasi uyguladı.
Arkasından yanıtını verdi.
Yerli ve milli silahlarını kullandı.
“İsrail’in dokunulmazlığı” bitti.
“Caydırıcılığı” kalmadı.

YENİ DENGELER
Ortaya çıkan yeni durum…
Rusya’nın silah sanayisi güçlü.
Türkiye ve İran da hızla geliştiriyor.
Bölgenin en büyük avantajı…
Batı’nın tehditleri sökmüyor.
İsrail ciddi irtifa kaybetti.
Artık eskisi gibi korkulan bir ülke değil.
Herkes hesabını kitabını buna göre yapacak.
Türkiye, Rusya, İran, Suriye, Irak, Azerbaycan…
El ele verirse ABD bölgemizden çıkar.
Gönüllü ya da zorla…
Sonrası malum.
Terör örgütleri sahipsiz kalır.
Bölge ülkeleri rahatlar.

ERDOĞAN'IN VE FİDAN'IN MESAJLARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan…
Salı günü Bakanlar Kurulu sonrası net konuştu.
Yaşanan krizden İsrail’i sorumlu tuttu.
Ardından bir açıklama daha:
“Türkiye'deki Kuvayı Milliye ne ise Hamas da işte odur.
Bunu söylemenin de bir bedeli olduğunun farkındayız” dedi.
Önemli bir çıkış.
Muhalefet hemen itiraz etti.
Ya cahilliğinden ya da niyeti başka.
Komik duruma düştü.


Dışişleri Bakanı Hakan Fidan…
Katar’dan mesaj verdi.
Netanyahu'yu suçladı.
Özetle;
“İktidarda kalabilmek için uğraşıyor.
Bölgemizi savaşa sürüklüyor.
Uluslararası hukuk herkes için bağlayıcıdır.
İsrail’e ‘dur’ denilmelidir.
Biz bölge ülkeleri olarak üçüncü tarafların kendi çatışmalarını bu coğrafyaya taşımasını istemiyoruz” ifadelerini kullandı.
Önümüzdeki dönem açısından dikkat çekici…

İsmet Özçelik

İran, 1979’dan beri Filistin’e destek veriyor. İran Devrimi, ABD emperyalizminin ve İsrail Siyonizminin birincil hedefi oldu. İran, ABD’nin kurmaya/ korumaya çalıştığı sistem içinde olsa bunlar belki de olmaz. İran bu sisteme 45 yıl önce isyan etti ve başka bir çizgi izledi
 

ABD destekli Şah rejimi döneminde İran’ın İsrail’le ilişkileri iyiydi. Bu rejim İsrail ile birlikte Ortadoğu’nun jandarmalığını yapıyordu. 1979 yılında İran’daki İslam Devriminden sonra çok şey değişti. En önemli simgesel değişim İran’ın Filistin davasına verdiği destekti. İran’da bulunan İsrail Büyükelçiliği ve konsoloslukları kapatıldı. Bu binalar Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)’ne verildi. Bu binaya Filistin bayrağa çekildi. FKÖ lideri Yaser Arafat. Sıcak günlerde Tahran’a geldi. Bu devrimci tavır o günden bu yana sürüyor. 
İslam dünyasında Arap olmayan İran, 1979 yılından bu yana kararlı ve samimi bir şekilde Filistin’e destek veriyor. Bunu stratejik bir plan dahilinde yapıyor. İran Devrimi, ABD emperyalizmini ve İsrail Siyonizm’ini birincil düşman/hedef olarak görüyor. Savunma planlarını da buna göre yapıyor. Bunun da bedelini çok yerde ödedi. 45 yıldır da bu hedeften vazgeçmedi.


İRAN-IRAK SAVAŞI DERSLERİ
İran-Irak Savaşını da ABD ve Batı’nın kışkırtmasıyla zorunlu olarak girdikleri bir savaş olarak görüyorlar. Kutsal Vatan Savunması olarak gördükleri bu savaşta 500 bine yakın şehit, bir o kadar da yaralı verdiler. 1980 yılında başlayan savaş 8 yıl sürdü ve Irak güçleri ülkeden büyük bir bedelle kovuldu. Devrimin başındaki savaş İran’a ağır zararlar verdi ancak çok önemli kazanımlar da sağladı. En önemlisi bağımsız yaşama... İranlılar bunu “Silah ve ekmek senin olacak” sözüyle formüle ettiler. O günden buyana “Direniş Ekonomisi” uyguluyorlar. Bir de bugün İsrail’e uzanan bağımsız Savunma Sanayi Projelerini başlattılar. Savunmada füzelerin önemini savaşta gördüler ve buna ağırlık verdiler. İran’ın her alanda çok güçlü bir savunma sanayisi var.

İşte bu İran, stratejik olarak Düşmanı İleriden Karşılama Stratejisi uyguluyor. Bu çerçevede ABD emperyalizmini ve İsrail Siyonizm’ini düşman olarak görüyor. Onu İran’dan uzak tutmak için bütün bölgede direnen devlet ve örgütlerle işbirliği yapıyor. Irak, Suriye, Lübnan, Afganistan ve Filistin direnişlerine açıkça destek veriyor. Hatta Afrika’daki ülkelere de… Elindeki imkanları dini ve mezhebi ayrım yapmadan seferber ediyor. 2003 Irak işgalinde, 2011 Suriye kışkırtmasında, direnişçi gruplara destek verdi. Suriye devletini de stratejik işbirliği anlaşmalarla destekliyor. Sahada komutan ve gönüllü askerlerini seferber etti. Çok bedel de ödedi. Suriye’de çok sayıda generalini ve askerini şehit verdi. Irak ve bölge direnişini örgütleyen büyük komutan General Kasım Süleymani’yi 3 Ocak 2020 günü Bağdat’ta şehit verdi. Kasım Süleymani’nin komutanlık ettiği gücün ismi de anlamlı: Kudüs Gücü Komutanlığı… Bu komutanlık hem İran içindeki olası işgale karşı direnişi bir de İran dışındaki direniş güçlerini örgütlüyor ve onları eğitip donatıyor. Bunun da hedefi, bölgedeki ABD destekli İsrail’in planlarını boşa çıkarmak.

.
İRAN’A SALDIRILAR 
İran da ABD ve İsrail’in bölgede kendilerine bağlı kukla bir Kürt devleti kurmaya çalıştığını tespit ediyor. Bunu bozmak için de sahada mücadele ediyor. Talabani ve Barzani’yi yanında tutmak için onlarla sürekli temas halinde. Onlara bu güçlerden uzak durmalarını salık veriyor. Bölgeye 2003’ten sonra yerleştirilen PJAK’ı etkisiz hale getirmek için operasyonlar yapıyor.

İran, 13 Mart 2022 günü Erbil’deki MOSSAD karargâhını füzelerle vurdu. İş adamı Kerim Berzenci yara almadan kurtuldu. Mesaj yerini buldu. 15 Ocak 2024 günü de yine Erbil’de bulunan MOSSAD karargahını/ villayı vurdu. Olayda Peşrev Dizayi ve yanında bulunan 3 kişi öldü, 6 kişi de yaralandı. Ölenler arasında ünlü bir MOSSAD ajanının da bulunduğu açıklandı. Son saldırı, 25 Aralık 2023'te Devrim Muhafızları’nın Suriye’deki komutanı Seyyid Razi Musavi Şam’daki evinde füzeyle öldürülmesine misilleme olarak yapıldığı ileri sürüldü. Ayrıca Kirman saldırısı da bardağı taşıran son olay olmuştu. 3 Ocak 2024 günü İran’ın Kirman şehrinde Kasım Süleymani’nin 4. ölüm yıldönümü nedeniyle yapılan yürüyüş sırasında iki ayrı noktada patlayan bombalı saldırıda 91 kişi şehit oldu. 284 kişi de yaralandı. Saldırıyı IŞİD/DEAŞ’ın üstlendiği açıklandı. Bu örgütünde ne olduğunu herkes biliyor… Bu olayların Erbil’de bulunan bu merkezden yönlendirildiği ileri sürüldü.

LÜBNAN DİRENİŞİ
İran Devriminden sonra Lübnan’da Şii Emel ve daha sonra Hizbullah örgütleri kuruldu. Bunlar İsrail’in bölgeye yönelik katliam ve işgaline karşı koymak amacıyla kuruldu. Bu hareketleri İran başlangıcından itibaren destekledi. Kurulan bu örgütler İran’a bağımlı olmadan kendi ayakları üstünde kalmaya çalıştı. Humeyni de onlara bunu öğütlemişti. Bu çerçevede kurulan Hizbullah, 2006 yılında İsrail’in saldırısını göğüsledi ve 33 gün süren savaşı kazandı. İsrail ordusu Lübnan’a giremedi. Tarihinde en ağır yenilgiyi aldı. Bu savaşta Hizbullah’ın gücü ortaya çıktı. İsrail o günden buyana Hizbullah’a dokunamıyor!

‘KENDİNİZE GÜVENİN’
İran, 1979 yılından sonra da Filistin hareketini destekledi. Onlara da kendi güçlerine güvenmelerini ve buna dayalı direniş geliştirmelerini önerdi. Her türlü desteği vereceğini de söyledi. Bu dönemde FKÖ, dünya koşullarının da değişmesiyle sıkıntılı döneme girdi. Filistin sorununu diplomatik yollardan çözmeye çalıştı. Ancak buradan da istenilen sonuç alınamadı. Güzel sözler tutulmadı… İş oyalamaya döndü. Arafat 1987’den itibaren intifadayı başlattı. Yaser Arafat’ın deyimiyle “Çocuk generaller” taşlarla uzun soluklu mücadelede İsrail’i yıpratmaya çalıştı. Bu süreçte İslami Cihat ve HAMAS gibi örgütler güç kazanmaya başladı. HAMAS bugünkü direnişi hazırladı. 7 Ekim taarruzunu başlattı. O günden bugüne İran, Filistin direnişinin hep yanında oldu. Gerek diplomatik gerekse askeri ve siyasi desteği verdi. İslam dünyasına mesaj amacıyla Ramazan ayının son cumasını Kudüs Günü olarak ilan etti. İran’da o gün büyük gösterilerle kutlanıyor ve Filistin davasına destek dillendiriliyor. Ayrıca ABD ve İsrail tel’in ediliyor (lanetleniyor).

Filistin İslami Direniş Hareketi HAMAS Siyasi Büro üyesi Musa Ebu Mazruk 2016 yılında yaptığı açıklamada, İran’ın Filistin davasına verdiği desteği şu sözlerle özetledi:

“Bugüne kadar hiçbir İslâm ve Arap ülkesi, İran kadar Filistin direnişine yardım etmedi, özellikle 2006 yılında, İran Filistin Direnişine yardımının yanı sıra Gazze şeridinde de güçlü destek sağladı.”

DEVRİMİN SICAKLIĞINDA GELİŞEN DOSTLUK
Mazruk’un vurguladığı bu yardımın temelleri İran Devriminin hararetli günlerinde atıldı. (Hatta devrim öncesi günlerde de gerek Filistin kamplarında gerekse siyasi zeminde hep temas halinde olundu ve iki ülkenin devrimcileri birbirini destekledi ve yardım etti.) FKÖ lideri Yaser Arafat, 18 Şubat 1979 günü İran’ı ziyaret etti. Devrimin lideri İmam Humeyni ile sıcak bir görüşme yaptı. 3 günlük gezi sırasında İran hükümeti yaptığı açıklamada dış politikada birinci hedeflerinin Filistin halkını desteklemek olduğunu belirtti. Arafat da yaptığı açıklamada, İran devriminin büyük devletlerin bölge politikalarını alt üst ettiğini ve Filistin için yeni bir sayfa açıldığını kaydetti. Arafat, Humeyni için “İmamımız, şefimiz, tüm mücahitlerin yöneticisi” diye söz etti ve verilen desteği şöyle açıkladı: “Tahran’daki FKÖ bürosu, ister temsilcilik, isterse büyükelçilik adını taşısın bu büro İran ve Filistin halklarının dava birliklerinin bir simgesi olacaktır.”

Yaser Arafat, ilk büyükelçiliğe Filistin bayrağını İran Başbakan Yardımcısı Dr. Yazdi ile birlikte çeker ve şunları söyler: “İlk büyükelçiliğimize bayrağımızı çekmeyi kutluyoruz.” Yazdi de şunları söyler: “Bu bütün İran halkının beklediği bir olaydı. Bizim için çok tarihi bir an olan ilk Filistin büyükelçiliğinin açılışında bulunmaktan çok memnunum.” (Aydınlık, 20 Şubat 1979.) İran o günlerde İsrail ve ırkçı Güney Afrika devletine bir bardak petrol bile satmayacağını açıkladı. İlişkileri kesti. Filistin’e yardım edeceğini ilan etti. Büyük devletlerin iç işlerine karışmamasını istedi. Petrolü millileştirdi. Eski eşit olmayan anlaşmaları iptal etti. İngilizlerin kurduğu CENTO’dan çıktı. Ayrıca ABD ve İsrail’in İran’da bulunan personelini sınır dışı etti. İsrail Hava Yolları El Al’ı kapattı. Camp David Anlaşması’na karşı çıktı ve Mısır ile diplomatik ilişkilerini kesti.

25 Nisan 1979’da Küba resmi heyeti İran’ı ziyaret etti. Daha önceki Şah rejimi Küba ile resmi ilişki kurmamıştı. İran, emperyalizm karşıtı özgürlük hareketlerini desteklediğini ifade ederek, Zimbabwe’nin (1980’ne kadar Güney Rodezya) mücadeleci halkıyla dayanışma içerisinde olduğunu belirtti. Nikaragua’nın ve Angola Halk Cumhuriyeti’nin devrimci yönetimlerini tanıdı. Hindistan ile ilişkilerini geliştirdi. Bağlantısızlar Hareketi’ne katılmak için başvuruda bulundu. Ayrıca Çin ve Kore DHC ile de ilişkilerini geliştirdi.

İran bu çizgisini bugün de sürdürüyor. 2005-2013 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı yapan Mahmud Ahmedinejad döneminde İran, Güney Amerika ülkelerinin devrimci yönetimleriyle ilişkilerini geliştirdi. Ahmedinejad ve Chavez 7 kez görüştü…

Dünden bugüne… ABD ve İsrail bugün de İran’a saldırıyor. Mazlumlara verdiği desteğin bedelini ödüyor. İran, ABD’nin kurmaya/ korumaya çalıştığı sistem içinde olsa bunlar belki de olmaz. İran bu sisteme 45 yıl önce isyan etti ve başka bir çizgi izledi. Bugün başı dik onurlu bir ülke olarak gelişmesini sürdürüyor. Zenginliklerini yağmalatmıyor. Emperyalist düzene karşı kendi milli çıkarlarını koruyor. ABD bu süre içinde İran’a diz çöktüremedi. Onun bölgedeki karakolu mu diz çöktürecek!

 Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü olarak 2008-2014 döneminde görev yapan Richard Falk, İsrail'in Gazze'deki soykırımının "Batı'nın liberal demokrasilerinin onayı ve desteğiyle yapıldığını" söyledi.
 

Princeton Üniversitesi Uluslararası Hukuk Fahri Profesörü Falk, İsrail'in uluslararası hukuk ihlallerini ile aleyhinde süren davalar ve ABD'nin desteği hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Gazze'de 7 Ekim 2023'ten itibaren yaşananların "hem beklendik hem de beklenmedik olduğu" yorumunu yapan Falk, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun başbakan seçilip "İsrail tarihindeki en aşırı sağcı hükümeti" kurmasının bugün yaşananlara kapı araladığını dile getirdi.

Falk, Netanyahu'nun hükümet programında yer alan "Büyük İsrail" planının başta Batı Şeria ve Doğu Kudüs olmak üzere Filistin'in işgal altındaki topraklarını İsrail'e katmayı içerdiğine işaret ederek, "Bu bakımdan, bugün yaşananlar, İsrail-Filistin ilişkilerinin yeni bir aşamasından ziyade bir devamıdır." dedi.

"Batı'nın liberal demokrasilerinin onayladığı ve desteklediği ilk soykırım"

7 Ekim'den sonra yaşananlar ile öncesi arasındaki değişimin İsrail tarafından halihazırda uygulanmakta olan apartheid sistemi, uluslararası insancıl hukuk ihlalleri ve toplu cezalandırmanın "soykırım" olarak tanımlanabilecek hale dönüşmesi olduğunu dile getiren Falk, "Yaşanan değişim, insanlık tarihindeki en özgün ve somut soykırım örneğinin yaşanmasıdır, çünkü (bu soykırım) gerçek zamanlı olarak kayıtlara geçiyor." diye konuştu.

İsrailli liderlerin açıklamaları ve kullandıkları dilin "soykırım işleme suçu niyetine" dair kanıtlar sunduğunu aktaran Falk, "Bu, Batı'nın liberal demokrasilerinin onayladığı ve desteklediği ilk soykırım olması gerçeğinin vurgulandığı oldukça sıra dışı bir durumdur." değerlendirmesinde bulundu.

Batı ülkelerine "çifte standart" eleştirisi

Yaşananların sadece Gazze için değil uluslararası hukuk ve demokrasi ile insan haklarını savunan ülkelerin tutumları açısından da "dramatik olduğunu" dile getiren Falk, söz konusu ülkelerin konu Filistin olunca çifte standart uyguladığını kaydetti.

Falk, "Bu çok dramatik bir olay ve jeopolitiğin uluslararası hukuka karşısında daha önemli olduğunun oldukça dramatik bir göstergesi olmaya devam ediyor." ifadesini kullandı.

Richard Falk, İsrail'in en büyük destekçilerinden biri olan ABD'nin, Gazze'de yaşanan insanlık trajedisi hakkındaki söylemlerinde gözlemlenen değişimlerin herhangi bir politika değişimine neden olup olmayacağının İsrail'in bundan sonra atacağı adımlara bağlı olduğunu kaydetti.

Biden, "ince bir çizgide yürüyor"

Falk, ABD Başkanı ve 5 Kasım'da yapılacak seçimlerde Demokrat Partinin adayı olması beklenen Joe Biden'in İsrail'e verdiği desteğin özellikle ABD'li Müslümanlar arasında rahatsızlığa neden olduğuna dikkati çekti.

Falk, "Biden şu anda, ABD'de kasım ayında ikinci kez başkan olmak için yürüttüğü seçim kampanyası ile Müslüman Amerikan toplulukları da dahil olmak üzere normalde Demokrat olan insanlardan gelen çok sayıda karşı çıkışla karşılaştığı seçim kampanyası sırasında bir tür ince ipte yürüyor." diye konuştu.

Başkanlık seçimlerinin yaklaşması ve Demokrat Partinin en önemli seçmen gruplarından sayılan Müslümanlardan gelen eleştirilerin, Biden yönetiminin söylemlerinin değişmesine neden olduğu değerlendirmesi yapan Falk, öte yandan bu durumun da İsrail yanlısı bağışçıların baskısına yol açtığını söyledi.

Netanyahu'nun taktiği "daha geniş bir savaş çıkartmak olabilir"

Falk, yakın gelecekte Netanyahu'nun Birleşmiş Milletler (BM) ve ABD ile ilişkileri nasıl dengeleyeceği konusunda ikilemle karşılaşacağı değerlendirmesinde bulunarak, "Filistinlilerin önemli bir bölümünü Mısır ya da Ürdün sınırlarına sürerek onlardan kurtulma ve Hamas'ı Filistin mücadelesinde siyasi bir güç olarak ortadan kaldırmayı başarma politikalarının başarısız olduğu açık." dedi.

Netanyahu'nun İsrail içinde de eleştirilerin odağında olduğunu hatırlatan Falk, "Taktiğinin, dikkatleri Filistinlilere yönelik politikaların başarısızlığından uzaklaştırmak için bölgede daha geniş bir savaş yaratmak olması güçlü bir olasılık." ifadesini kullandı.

Falk, Biden'in İsrail ordusunun 1 Nisan'da Gazze'deki Deyr el-Belah bölgesine düzenlediği ve Dünya Merkez Mutfağının (World Central Kitchen-WCK) 6'sı yabancı biri de Filistinli olmak üzere 7 çalışanın öldüğü saldırıyı desteklemezken, öte yandan İran'a verdiği yanıta desteğini bildirdiğini hatırlatarak, "Bu da neredeyse İsrail'e, çatışmayı genişletme ve İsrail ile işgal altındaki Filistin arasındaki ilişki üzerindeki baskıyı azaltma yönünde bir sinyaldir." değerlendirmesinde bulundu.

İsrail ve Filistin çatışması dünyayı ikiye ayırdı

Saldırıda ölen WCK çalışanlarının 6'sının İsrail'i destekleyen ülkelerin vatandaşları olduğuna dikkati çeken Falk, İsrail'in bu nedenle uluslararası toplum karşısında imajını değiştirmeye yönelik adımlar atmaya çalıştığını dile getirdi.

Falk, "Dikkat ederseniz, bu olay medyada, Filistinlilerin çok daha ciddi ve büyük bir şekilde mağdur olduğu daha önceki vahşetlerin alamadığı kadar yer buldu. Ve Netanyahu ilk kez yapıldığı iddia edilen hata için özür diledi." diye konuştu.

7 Ekim'in ardından İsrail ve Filistin'i destekleyen ülkeler ve geçmişleri arasında bir bağlantı olduğunu belirten Falk, şunları kaydetti:

"İsrail'i destekleyen tüm ülkelerin ya Avrupa'daki eski sömürgeci güçler ya da dünyanın diğer bölgelerindeki yerleşimci sömürgeci beyaz ülkeler, beyazların hakim olduğu ülkeler ve tabii ki ABD ve Kanada olduğunu görürsünüz. Filistinlilerin yanında yer alanların tamamı ise ya dünyanın İslami kesiminden, ya komşu ülkelerden, ya da Güney Afrika ve Nikaragua gibi Küresel Güney'den. Yani çatışmanın jeopolitik bir özelliği var ve bir tarafa Küresel Batı'yı, diğer tarafa da dünyanın geri kalanını koyuyor."

"BMGK'da veto yetkisine sahip üyeler kendi stratejik çıkarlarını önemsiyor" eleştirisi

Falk, İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanında süren (UAD) dava ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) soruşturmasından çıkacak kararlara İsrail’in uymasını beklemenin "naiflik" olacağını söyleyerek, şunları kaydetti:

"İsrail'in uluslararası hukuka ve BM kararlarına uymama konusunda uzun yıllara dayanan tutarlı bir sicili var. Ve daha şimdiden BM'ye, UAD ve UCM'ye şikayetler üzerinde yargı yetkisini kullandığı için saldırmıştır. Temelde İsrail'e yönelik bu tür eleştirilerin bir tür antisemitizm olduğunu öne sürüyorlar."

UAD'ın ilan ettiği ihtiyatı tedbir kararlarının İsrail tarafından dikkate alınmadığını ve ABD'nin veto yetkisine sahip olduğu BM Güvenlik Konseyinin de bunları uygulamakta başarısız olduğunu belirten Falk, yaptırım uygulama gücünün BM Güvenlik Konseyine ait olduğunu anımsattı.

Falk, "Veto yetkisine sahip olan Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesi, kendi stratejik çıkarlarının UAD'den çıkacak sonuçla çatıştığını gördüklerinde, uluslararası hukuka ve BM'nin açık otoritesine saygı göstermekle tamamen tutarsız olmasına rağmen veto etmekten çekinmezler." eleştirisinde bulundu.

ABD'nin Güney Afrika'nın UAD'de İsrail aleyhine açtığı davanın "hukuki değeri olmadığı ve dikkate alınmaması gerektiği" yönündeki savunmasının UAD yargıçları tarafından desteklenmemesinin önemli bir duruş olduğunu belirten Falk, bunun ABD'nin "jeopolitik taahhütleriyle çeliştiğinde uluslararası hukuku ne kadar küçümsediğini gösterdiğini" sözlerine ekledi./baran

 Gazze Sağlık Bakanlığı, Siyonist rejimin saldırılarında şehit ve yaralılara ilişkin son verileri yayınlayarak, rejim ordusunun Gazze Şeridi'ne yönelik saldırısının başladığı 7 Ekim'den bu yana Filistinli şehitlerin sayısı 34 bin 49 kişiye yükseldiğini bildirdi.

 

El Cezire'de yer alan habere göre, Siyonist ordu, son 24 saatte 4 suç olayında 37 Filistinliyi şehit etti, 68 kişiyi de yaraladı.

Bununla birlikte, Siyonist rejim ordusunun Gazze Şeridi'ne yönelik saldırısının başladığı 7 Ekim'den bu yana Filistinli şehit sayısı 34 bin 49'a, yaralı sayısı ise 76 bin 901'e ulaştı.
 Bu açıklama, Siyonist rejimin bölgeye yönelik yeni saldırıları nedeniyle, bugünün haber kaynaklarında Gazze Şeridi'nde çok sayıda vatandaşın şehit olduğu bilgisi verildiği an paylaşıldı.

Siyonist rejimin Gazze Şeridi'ndeki saldırıları bu sabah da devam etti ve Siyonist rejim savaşçıları Gazze Şehri'nin iki bölgesindeki tarım alanlarını ve iki evi bombaladı. saldırılar sonucunda 8'i çocuk en az 10 Filistinli şehit olurken, çok kişi de yaralandı.

Öte yandan Gazze'deki Filistin Sivil Savunma Teşkilatı, yaptığı açıklamada İsrail'in Refah'ın batısındaki bir apartmana düzenlediği hava saldırısının ardından personelinin şehitleri enkaz altından çıkarmaya çalıştığını duyurdu.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Batı'nın Gazze tutumunu eleştirerek, ''Ne yazık ki Batı'daki sözde insan hakları savunucuları utanç verici bir şekilde sessizliğini sürdürüyor.'' dedi.
 

İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi, online olarak düzenlenen Dünya Kudüs Günü programında bir konuşma yaptı.

Reisi, ''Dünya Kudüs Günü'nün İmam Humeyni (r.a) tarafından seçilmesi, Filistin davasını canlı tutma adına ilham verici bir girişimdir.'' dedi.

Filistin direnişinin yürüttüğü Aksa Tufanı operasyonu hakkında Reisi, şu açıklamalarda bulundu:

''Filistinlilerin gayreti, inancı ve cesareti sonucu Aksa Tufanı operasyonu sonucu bugün Siyonist Rejimin sahte temellerinin örümcek ağından daha zayıf olduğu ortaya çıktı ve tüm dünya Allah’ın verdiği vaadin gerçekleştiğini izlemektedir. Dünya ve bölge Aksa Tufanı öncesi duruma geri dönmeyecektir.''

Gazze'deki durumu değerlendiren Cumhurbaşkanı Reisi, ''Filistinlilerin tarihi operasyonu katil Siyonist ordusunu çaresiz duruma düşürdü. Siyonistler çizilen imajını yeniden düzeltmek ve yenilgisini telafi etmek için mazlum kadın ve çocukları en gelişmiş silahlarla katletmeye ve soykırıma başvurdu.'' ifadesini kullandı.

İbrahim Reisi, Batı'nın Gazze tutumunu eleştirerek, ''Ne yazık ki Batı'daki sözde insan hakları savunucuları utanç verici bir şekilde sessizliğini sürdürüyor.'' açıklamasını yaptı.

Cumhurbaşkanı Reisi, ''Gazze halkının ve direniş güçlerinin son altı aydaki güçlü inancından kaynaklanan örnek sabır ve kararlılık, Siyonist düşmanın Gazze savaşında stratejik hedeflerinden hiçbirine ulaşamamasına neden oldu.'' diye konuştu.

İran’ın Filistin'i desteklemeye devam edeceklerini belirten Reisi, şunları kaydetti:

''İran İslam Cumhuriyeti olarak direnişi desteklemeye devam edeceğiz ve işgalci düşmana karşı mücadelede Filistinlilerin haklı olduğuna inanıyoruz. İran milleti, bölgede emperyalizmle mücadelenin ön saflarında yer alan tüm direniş gruplarının yanında yer alıyor/mehr