کارگر

کارگر

 Siyonist rejimin Kanal-12 televizyonunun işgal altındaki bölgelerdeki gerçekleştirdiği bir araştırma, işgal altındaki bölgelerde yaşayanların yüzde 60'ının Hamas'la esir değişiminin, İsrail rejimi ordusunun eksende ve Philadelphia (Selahaddin) geçişinde kontrolünü sürdürmesinden daha önemli olduğuna inandığını gösteriyor.

Ankete göre yüzde 61, Netanyahu hükümetinin rehineleri evlerine döndürmek için yeterli çabayı göstermediğini düşünüyor. Özellikle Gazze'de 6 mahkumun öldürülmesinin ardından Hamas'la yapılan anlaşmanın destekçileri her geçen gün artıyor.

Netanyahu'nun muhalifleri ise tutukluların evlerine canlı olarak geri döndürülmesi için Hamas'la derhal bir anlaşma yapılmasını istiyor.

Hamas ile İsrail rejimi arasında ateşkes ve esir değişimine yönelik dolaylı müzakereler, İsrail rejiminin Başbakanı'nın engellemeleri ve yeni maddelerin eklenmesiyle neredeyse çıkmaza girdi.

İsrail rejiminin Kan televizyon kanalı, İsrailli yetkililere atıfta bulunarak dün Cuma günü şunları belirtti: İsrail ve Hamas pozisyonlarında ısrar ediyorlar. Dolayısıyla müzakereler suni teneffüs ile devam ediyor ve iki tarafın pozisyonunda hiçbir değişiklik yok.

Hamas'ın anlaşmayı imzalamak için başından beri vurguladığı ilkeler, işgalcilerin Gazze Şeridi'nden çekilmesi ve savaşın durdurulmasıdır. Ancak analistler ve muhaliflere göre savaşın durdurulmasını siyasi sonunun başlangıcı olarak gören Netanyahu, 7 Ekim yenilgisi nedeniyle yargılanıyor.

Kahire ve Doha'daki müzakerelerin bu aşamasında anlaşmaya İsrail'in Philadelphia eksenindeki askeri varlığı da eklendi; Bu durum ilk anlaşmalara Hamas'ın, Filistinli grupların ve hatta Mısır'ın isteklerine aykırı bir eylem.

Bu hafta perşembe günü Amerikalı bir yetkili, medya toplantısında Hamas ile İsrail arasındaki anlaşmanın ilk aşamasındaki temel anlaşmazlığın Philadelphia ekseni ve İsrail güçlerinin bu eksenden çekilmesiyle ilgili olduğunu söyledi.

Bu Amerikalı yetkili, önerilen planın 18 maddesinden 14'ünde anlaşmaya varıldığını iddia ederek: ‘İsrailli bakanların bu anlaşmanın İsrail'in güvenliğini feda ettiği yönündeki açıklamaları tamamen yanlıştır’ ifadelerini kullandı.

Son zamanlarda Netanyahu'nun aralarında Tel Aviv rejiminin İç Güvenlik Bakanları ve Hazine bakanları Ben-Gvir ve Smotrich'in de bulunduğu bakanlar Netanyahu ile tek ses olup hiçbir anlaşma yapılmaması çağrısında bulundu ve direniş içinde sıkışıp kalan Siyonistlerin hayatlarını kurtarmak ve Hizbullah'ın dayanışma operasyonlarının gölgesinde onbinlerce Siyonist'i işgal altındaki Kuzey Filistin'e geri döndürmek yerine Gazze ile Mısır arasındaki Philadelphia'nın işgalini tercih ettiler ayrıca Philadelphia'da bulunmadan Hamas'la herhangi bir anlaşmayı sahte rejim için varoluşsal bir tehlike olarak değerlendirdiler.

Siyonistlerin bu açıklamalarına ve pozisyonlarına yanıt olarak İslami direniş hareketi Hamas, daha sonra yeni planlara ihtiyacı olmadığını, şu anda yapılması gerekenin Netanyahu ve hükümeti üzerinde baskı kurmak ve onları daha önce üzerinde anlaşılan şeylere mecbur bırakmak olduğunu vurguladı.

Filistin Enformasyon Merkezi, Hamas İslami Direniş Hareketi'nin Siyasi Büro Üyesi ve bu hareketin müzakere ekibinin başkanı Halil el-Hiya’nın açıklamalarında Netanyahu'nun tuzağına ve müzakereleri Filistin milletine karşı savaşı uzatmak için kullanan oyunlarına düşmemeleri konusunda uyardı ve şunları belirtti: ‘Zira Netanyahu'nun Salahaddin Ekseni'nden (Philadelphia) çekilmeme kararının amacı müzakereleri boşa çıkarmak ve anlaşmaya varılmasını engellemektir.’

 Siyonist İsrail rejiminin son 24 saatte Gazze Şeridi'ne düzenlenen saldırılarda 33 Filistinli şehit oldu, 145 Filistinli yaralandı.
 

Siyonist İsrail rejiminin Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten bu yana düzenlediği saldırılarda şehit olan Filistinli sayısı 40 bin 972'ye yükseldi.

Gazze'deki Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada, Siyonist İsrail'in Gazze Şeridi'ne 338 gündür sürdürdüğü saldırılara ilişkin bilgi verildi.

Soykırımcı Siyonist İsrail güçlerinin son 24 saatte Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde "3 katliam" gerçekleştirdiği, bu saldırılarda 33 Filistinlinin daha şehit olduğu, 145 Filistinlinin de yaralandığı belirtildi.

Katil İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda şehitlerin sayısının 40 bin 972'ye, yaralı sayısının da 94 bin 761'e çıktığı kaydedildi.

Açıklamada ayrıca hâlâ enkaz altında ve yol kenarlarında ölülerin bulunduğu ancak Siyonist katil İsrail güçlerinin engellemesi nedeniyle sağlık ekipleri ile sivil savunma görevlilerinin cenazelere ulaşamadığı yinelendi.

Salı, 10 Eylül 2024 06:32

İran'dan yeni "Zengezur" açıklaması

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kenani, İran’ın Zengezur Koridoru yaklaşımı hakkında, "İran, komşuluk politikası çerçevesinde Güney Kafkasya'da sürdürülebilir barışı destekliyor. Bu çerçevede ulaşım yollarındaki engellerin ortadan kaldırılmasını destekliyoruz" dedi.

 İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani düzenlediği haftalık basın toplantısında gündemi değerlendirdi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü kenani, İranlı sporcuları Olimpiyat ve Paralimpik yarışmalarda elde ettikleri zaferlerden dolayı tebrik etti.

Kenani ayrıca bilim olimpiyatlarında elde ettiği başarılardan dolayı İranlı öğrencileri tebrik etti.

Kenani bir Ürdün vatandaşının dün Siyonist rejime karşı düzenlediği operasyon hakkında, “Siyonist rejim bölgedeki mutlak bir şerdir. Bu rejim canice eylemleriyle kendisini dünya kamuoyunun öfkesine maruz bırakmış ve insani bir uyanışa neden olmuştur" dedi.

Siyonist rejim bölgedeki mutlak şerdir

Kenani, “Siyonist rejim Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’ın güneyine yönelik cinayetlerini sürdürerek, kendini yeni bir ateş içine sürüklüyor” ifadesini kullandı.

Siyonist rejmin bu sabah Suriye’ye düzenlediği saldırılarıı kınayan Kenani, “Siyonist rejim işlediği cinayetler konusunda hiçbir sınır tanımıyor. Uluslararası toplum Siyonist rejimin maceracı eylemleri karşısında ciddi ve caydırıcı önlemler almalıdır” ifadelerinde bulundu.

Kenani, Siyonist medyada İsrail’in bugünkü Suriye saldırısında İran’a bağlı bazı merkezleri hedef aldığına dair ileri sürülen iddiaları redderedek, “Böyle bir şeyi teyit etmiyoruz. Suriyeli kaynakların aktardığına göre Siyonist rejimin saldırısında Suriye ordusuna bağlı bir aratırma merkezi hedef alınmıştır” dedi.

Asya kıtası ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesi 14. Hükümetin önceliğidir

Doğu bölgesi ve eski Asya ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesinin, hükümetin ve dışişleri bakanlığının öncelikleri arasında yer almaya devam edeceğini belirten Kenani, “Geçmişte varılan anlaşmaların uygulanması ve yeni işbirliği belgelerinin buna dayalı olarak hazırlanması 14. Hükümette ciddi bir şekilde takip edilecektir” ifadelerinde bulundu.

İran-Irak ilişkileri ayrıcalıklı

Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın Irak ziyaretini değerlendiren Kenani, “İran ve Irak arasındaki ilişkiler, kendine has özellikleri olan ayrıcalıklı ilişkilerdir; Cumhurbaşkanının Irak'a yapacağı ilk yurt dışı ziyareti, iki ülke arasındaki ilişkilerin öneminin bir göstergesidir ve bu da ilişkilerin derinleşmesine fırsat sağlamaktadır” dedi.

Kenani açıklamasına “İki ülke güvenlik alanında, ortak sınırlar boyunca güvenliğin sağlanması gerektiğine inanıyor; Güvenlik anlaşmasının imzalanması çerçevesinde iki ülke arasındaki işbirliği devam edecek; Bölgede istikrar bu  gezinin odak noktası olacak” ifadesini ekledi.

İran’ın Zengezur Koridoru yaklaşımı

İran’ın Zengezur Koridoru yaklaşımını anlatan Kenani, “İran, bölgede ekonomik ilişkiler ve ulaşım bağlantılarındaki engellerin ortadan kaldırılmasına önem veriyor; Çıkarları Kafkasya'daki istikrarsızlıktan sağlanan yabancı aktörler bölgeyi istikrarsızlaştırmaya çalışıyor. 3+3 formatına dayalı bölgesel işbirliği mekanizmasının güçlendirilmesini ciddi biçimde destekliyoruz; İran, komşuluk politikası çerçevesinde Güney Kafkasya'da sürdürülebilir barışı destekliyor. Bu çerçevede ulaşım yollarındaki engellerin ortadan kaldırılmasını destekliyoruz. Jeopolitik ve sınır değişikliğine yönelik her türlü eyleme kesin olarak karşı olduğumuzu beyan ederiz” ifadelerinde bulundu.

BRICS toplantılarına katılan aktif bir üyeyiz

Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın BRICS'teki varlığına ilişkin Kanani, “İran'ın BRICS'e üyeliği, üye ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi için çok önemli bir fırsat. BRICS, üye ülkeler için önemli ve benzersiz kapasiteler yarattı. İran şu anda tüm BRICS toplantılarına katılan aktif bir üyedir. Elbette Rusya'nın Kazan toplantısına üst düzey katılımımız da aynı doğrultuda ve ülke çıkarları çerçevesindedir” dedi.

Rusya- Ukrayna çatışmasında siyasi çözüme inanıyoruz

Kenani ABD’nin İran’ın Rusya'ya balistik füze gönderdiği yönündeki iddiasına tepki olarak, "Ukrayna'daki gelişmelere ilişkin net bir tutumumuz var ve bunu İran'ın önemsediği ilkelere dayanarak açık bir şekilde ifade ettik. Çatışma ve savaş peşinde koşan bazı tarafların İran'a yönelik suçlamalarda bulunması üzücü. Ukrayna konusunda savaşın bir parçası değiliz ve savaşın sona ermesi için siyasi bir çözüme inanıyoruz” ifadesini kullandı.

İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, "Bir milletin gençlerinin fedakarlığı, o milletin ilerlemesine maddi ve manevi çok büyük bir destektir. Bu korunmalı; kaybolmamalı, unutulmamalı veya çarpıtılmamalıdır" dedi.
 

İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei’nin Kohgiluye ve Buyer Ahmed Eyaleti Şehitleri Kongresi üyleleriyle görüşmesindeki ifadeleri yayınlandı.

İmam Hamanei bu görüşmede, "Bir milletin gençlerinin fedakarlığı, o milletin ilerlemesine maddi ve manevi çok büyük bir destektir. Bu korunmalı; kaybolmamalı, unutulmamalı veya çarpıtılmamalıdır" dedi.

İmam Hamanei’nin bu görüşmede yapıtığı konuşmadan satır başları şöyle:

-Düşmanların ve özellikle de çağımızda aziz milletimize ve İran'ımıza karşı psikolojik savaşın temellerinden biri, bu düşmanları yüceltmektir; Bu devrimin başlangıcından beri var olan bir meseledir. Milletimize sürekli farklı şekillerde şöyle anlatıldı ki; ABD’den korkun, Siyonistlerden korkun, İngiltere’den korkun. Bu her zaman böyleydi. Muhterem imamın en büyük sanatlarından biri de milletin kalbinden bu korkuyu kaldırmak, millete güven duygusu kazandırmak, ona iman duygusu kazandırmaktı. Millet, büyük işler başarmak için güvenebileceği bir iç güce ve kudrete sahip olduğunu hissetti.

-Düşmanın bu psikolojik savaş hareketi, askeri alana girdiğinde sonucu korkudur, geri çekilmedir ki Kur'an-ı Kerim bu geri çekilmenin aslında Allah'ın gazabına sebep olacağını belirtmiş ve açıklamıştır.

-Siyasi alanda düşmanı büyütmek insana yalnız olduğunu hissettirir, zayıf olduğunu hissettirir, bununla baş edemeyeceğini hissettirir; Sonuç onun taleplerine teslim olmaktır;

-Kültür alanında ise düşmanı yüceltmek kendini farklı bir şekilde gösteriyor; Pasif hissetmek, başkalarının kültürüne hayran olmak, kendi kültürünü küçümsemek, yabancı kültüre bağlı kalmaktan gurur duymak. Konuşurken veya yazarken batılı bir kelime kullanmaktan gurur duyan bazı insanlar var; Bu yüceltmenin sonuçlarından biri de düşmasnın kültürünü, geleneklerini, yaşam tarzını kabul etmektir; bu düşmanın  yürüttüğü psikolojik bir savaştır/mehr

  Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami, Kohgiluye ve Buyer Ahmed Eyaleti Şehitleri Kongresi üyleleriyle yaptığı görüşmede, "Siyonist rejimden intikamımız farklı olacak" dedi.
 

Mehr’de yer alan habere göre, Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami, Kohgiluye ve Buyer Ahmed Eyaleti Şehitleri Kongresi üyleleriyle yaptığı görüşmede, “Gaspçı Siyonist rejim, gasp edilmiş şeritte Müslümanlar tarafından kuşatılmış durumda ve İran'ın kararlı eyleminin korkusu onları gece gündüz sarmaktadır” dedi.

Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı Tümgeneral Selami, “Bunlar (Siyonist rejim) siyasi hayatlarını sürdüremiyorlar, yetkililerinin akli dengesi bozuluyor ve kafaları karışmış durumda. Geceleri Tel Aviv’de hükümetlerine karşı protestolar yapılıyor. Savaş onların topraklarına kadar girmiş ve çıkış yolları yok” ifadelerinde bulundu.

Tümgeneral Selami, “Gaspçı Siyonist rejim, gasp edilmiş şeritte Müslümanlar tarafından kuşatılmış durumda ve İran'ın kararlı eyleminin korkusu onları gece gündüz sarmaktadır” ifadesini kullandı.

Tümgeneral Selami, “İsrailliler yaptıkları kötülüklerin intikamının acı tadını alacaklar. Ama ne zaman, nerede ve nasıl? İntikamımız kesinlikle farklı olacak ve bu gizem herkes için çözülecek” dedi.

İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei bugün Tahran'daki İmam Humeyni (r.a) Hüseyniyesi'nde Hac ve Ziyaret Kurumu yetkililerini kabul etti.
 

İmam Hamanei bu görüşmede Gazze’deki gelişmelere değinerek şu ifadelerde bulundu: ‘Bu yılki Hac, beraat haccıdır ve bugün Gazze'de yaşananlar bunun bir göstergesidir ve bu olay tarihte kalacak ve yol gösterici olacaktır.’

İslam İnkılabı Rehberi, Allah'ı zikretmeyi ve Müslümanların birlik ve beraberliğini Haccın çok önemli iki manevi ve sosyal unsuru olarak nitelendirdi ve Gazze'de yaşanan büyük olaya ve vampir Siyonist rejimin suç ve cinayetlerine değinerek şunları söyledi: ‘Bu yılki Hac, Kur'an-ı Kerim ayetleri ışığında ve Hz. İbrahim’in mübarek ismini yad ederek, her yılda olduğundan daha fazla bir şekilde Müslümanların ve destekçilerinin bu cani düşmanından beraat Haccı olmalıdır.’

İmam Hamanei, haccı maddi ve manevi açıdan çok boyutlu bir görev olarak nitelendirerek şu ifadelerde bulundu: ‘Deruni ve batıni boyutta Allah’ın hayatın, azim ve iradenin ve bireysel, toplumsal ve ulusal kararların gerçek kaynağı olarak zikredilmesi, Hac'ın tüm aşamalarının en önemli noktasıdır.’

İslam İnkılabı Rehberi bu bağlamda Beytullah’ı ziyaret edecek olanlara şunları söyledi: ‘Hac sırasında Kabe, Mescid-i Haram, tavaf ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) ziyareti gibi başka hiçbir yerde bulunmayan şeylere dikkat edin. Pazar ve alışveriş zaten her yerde var.’

İmam Hamanei, haccın sosyal boyutunun en önemli noktasını Müslümanların birliği ve beraberliği olarak nitelendirerek şu ifadelerde bulundu: ‘Allah'ın tüm insanları belirli bir yerde ve belirli günlerde hazır bulunmaya davetinin felsefesi, Müslümanları birbirleriyle tanıştırmak, onlar arasında fikir ve karar birliği oluşturmaktır ve bu Haccın en kutlu ve objektif sonuçlarının İslam âlemine ve tüm insanlığa ulaşması içindir. Bugünlerde İslam dünyasının ve tüm insanlığın ortak karar alma konusunda büyük bir boşluğu var.’

İmam Hamanei, ulusal, dini ve etnik farklılıkların göz ardı edilmesini vahdet ve birliğin gerekli bir başlangıcı olarak nitelendirdi ve şunları söyledi: 'Tüm dinlerin ve tüm milletlerden İslam mezheplerinin takipçilerinin devasa bir şekilde bir araya gelmesi, Hac'ın sosyo-politik yönünün açık bir tezahürüdür.

Elbette ihtilafların ve bölücü konuların aşılması gerektiği sadece hacca özgü değildir ve Kur'an'ın pek çok ayeti Müslümanların birlik ve beraberliğine vurgu yapmaktadır.’

İslam İnkılabı Rehberi, haccın Hz. İbrahim'in mübarek ismi ve o büyük peygamberin öğretileriyle yapılması gerektiğine değinerek, Allah dininin düşmanlarından beri olmanın, İbrahim-i öğretiler arasında yer aldığını ifade etti ve şunları söyledi: ‘İnkılabın başlangıcından beri beraat Hac'ın temel direği olmuştur, ancak bu yıl Batı uygarlığından doğan bir rejimin vampir yüzünü her zamankinden daha fazla ortaya çıkaran Gazze’de yaşanan büyük olaylar göz önüne alındığında, bu yılki Hac özel olarak bir beraat Hacıdır.’

İmam Hamanei, Gazze'de yaşananları tarih için kalıcı bir gösterge olarak nitelendirdi ve şu ifadelerde bulundu: ‘Tarihte, bir yanda kuduz Siyonist köpeğin vahşi saldırıları, diğer yanda Gazze halkının direniş ve mazlumiyeti kalacak ve insanlığa yolu gösterecektir. Amerika'da ve diğer bazı ülkelerdeki gayrimüslim toplumlarda ve üniversitelerde bunun şaşırtıcı ve benzeri görülmemiş yansıması, bir tarih yazıldığının göstergelerinden biridir.’

İslam İnkılabı Rehberi, Hac sırasında Gazze'de yaşanan felaketler konusunda İslam ümmetinin vazifelerine değinerek, Kur’an ayetlerinden çeşitli örneklere ve Hz. İbrahim’in hayatına işaret etti ve şunları söyledi: ‘İbrahim (a.s) cömert ve iyi kalpli peygamberlerden biridir, ancak bu peygamber zalim düşmanlar karşısında beraatini açık bir şekilde ilan etmiştir.’

İmam Hamanei, zalim düşmanlarla dostluğu tamamen yasaklayan Kur'an ayetlerine değinerek, Siyonist rejimin Müslümanlarla düşmanlığın kâmil bir örneği olduğunu ve Amerika'nın da bu rejimin suç ortağı olduğunu söyledi ve şu ifadelerde bulundu: ‘Eğer Amerika'nın yardımı olmasaydı Siyonist rejim Müslüman halka, kadına ve çocuklara vahşice saldırabilecek güce ve cesarete sahip olabilir miydi?

Müslümanları öldürüp yerlerinden edenler de onların destekçileri de zalimdir ve Kuran'a göre, eğer bir kimse onlarla dostluk kurarsa, o da zalimdir ve Allah'ın lanetini onları da kapsamaktadır.’

İslam İnkılabı Rehberi, İslam dünyasının mevcut koşullarını göz önünde bulundurarak Hac'a yönelik İbrahimi bakış açısının, yani düşmanlar karşısında beraatin açıkça ortaya konulmasının her zamankinden daha gerekli olduğunu belirterek şunları söyledi: ‘Buna dayanarak İranlı ve İranlı olmayan hacılar, Filistin milletini destekleyen Kur'an mantığını tüm İslam dünyasına aktarabilmelidir.

Elbette İran İslam Cumhuriyeti başkalarını beklemedi ve beklemeyecektir, ancak eğer İslam milletlerinin ve devletlerinin güçlü elleri yardıma ve desteğe gelirse, Filistin ulusunun bu acı durumu devam etmeyecektir.’

Salı, 07 May 2024 06:15

Neçirvan Barzaninin Iran ziyareti

İmam Hamanei, Neçirvan Barzani'yi kabul etti
 
İslam Devrimi Lideri İmam Hamanei, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani'yi kabul etti.

Welayet News  - İslam Devrimi Lideri İmam Hamanei, resmi ziyaret için Tahran'da bulunan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani ile görüştü.

IKBY Başkanı Barzani, dün üst düzey yetkililerle görüşmek üzere İran'ın başkenti Tahran'a gelmişti.

Neçirvan Barzani, Tahran ziyareti kapsamında bugün İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Ekber Ahmediyan ile de bir araya geldi.

 

Reisi: Siyonistlerin ve devrim karşıtı unsurların Kürdistan bölgesini İran'a karşı kullanmasını önleyin

İran'ın, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ekonomik iş birliğini ve ticari ilişkilerini genişletmesinde hiçbir engelinin bulunmadığını belirten Cumhurbaşkanı Reisi " İki taraf arasındaki sınırların uzun olmasını ilişkilerin düzeyinin artırılması açısından değerli bir fırsat olarak görüyoruz ama  güvenlik her türlü işbirliğinin ve etkileşimin genişletilmesinin temel temeli ve temelidir." dedi. 

Irak ve Kürt halkının iyi  niyetine ve dostluğuna güvendiklerini belirten Cumhurbaşkanı" Siyonist rejim de dahil olmak üzere düşmanların İran milletine olan nefreti göz önüne alındığında, Irak ve Kürdistan bölgesi hükümeti, bu bölge topraklarının Siyonist düşman unsurlar ve devrim karşıtı unsurlar tarafından İran'a karşı kullanılmasını engellemesini  bekliyoruz." ifadelerini kullandı.
İran ve Kürdistan Bölgesi sınırlarının Korona döneminde bile kapatılmadığına dikkat çeken Barzani "İran'dan beklentimiz, Irak'taki sorunların çözümünde, müreffeh ve gelişmiş bir ülkenin inşasında yanımızda olmaya devam etmesidir. Geçmişteki ilişkilerimiz gurur vericidir ve çabalarımız geçmişten daha parlak ve daha iyi bir gelecek inşa etmektir. Hiçbir sağduyu, güçlü ve dost bir ülkeyle ilişkileri, bugün en kötü durumda olan bir rejimle işbirliğine tercih etmemize izin vermez." ifadelerini kullandı. 

Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı ayrıca İran-Irak güvenlik anlaşmasının tam olarak uygulanmasına vurgu yaptı.

 Ankara hükümetinin Tel Aviv rejimi ile ticareti kestiğini duyurmasına rağmen Türkiye'den İsrail'e petrol sevkiyatı sürüyor.
 

Türkiye Ticaret Bakanlığı "İsrail, Gazze'ye kesintisiz ve yeterli miktarda insani yardım akışına izin verinceye kadar" İsrail ile her türlü ihracat ve ithalat işleminin durdurulduğunu açıklamıştı.

Al-Araby Al-Jadeed gazetesine göre, Ankara hükümetinin İsrail'le tüm ticari ilişkilerini tamamen durdurduğu belirtildi, ancak Türkiye üzerinden işgal altındaki Filistin topraklarına yapılan petrol sevkiyatı devam ediyor.

Azerbaycan, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı üzerinden Hayfa'ya yaptığı sevkiyatla İsrail'in önde gelen petrol tedarikçisi konumunda.

Haberde, Tel Aviv'in, Türkiye'nin yaptırımlarının yoğunlaşmasından ve bundan sonraki adımlarından oldukça endişeli olduğu belirtildi.

Azerbaycan, Kazakistan ile birlikte İsrail'in önemli bir petrol tedarikçisi konumundayken, diğer kaynaklar arasında Nijerya da yer alıyor.

 İRNA haber ajansının gazetesi ‘İran’, İsrail’e yapılan ‘Gerçekleşen Vaat’ operasyonuna da komuta eden General Gulam Ali Reşid ile bir söyleşi yaptı. 

Görev tanımı gereği savaşta İran silahlı kuvvetlerine komuta eden Hatemu’l Enbiya Karargahının komutanı General Reşid, “Hiçbir şey Aksa Tufanı’nın ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Siyonist rejime karşı doğrudan askeri harekatının öncesine geri dönemez” dedi.

***

- Hamas'ın 7 Ekim operasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu operasyonun en önemli başarısı nedir sizce?

- Bu operasyonun en önemli başarısı İsrail'in kof olduğunu ortaya çıkarmasıdır. Büyük iddialara sahip olan, yetmiş yıl boyunca rakipsiz olduğunu iddia ededen ve Mısır ordusunu, Ürdün ordusunu, Suriye ordusunu ben yendim diyen İsrail ordusunun temellerini yıktı. Bu uyduruk rejim, son yıllarda da bize meydan okuma görevi almıştı. Bu çok önemli bir konu. 

Şehit Hac Kasım Süleymani dünyadaki her devletin bir ordusunun olduğunu, İsrail'de ise bunun aksine mevcut olan ordunun uyduruk bir devlet kurmuş olduğunu söylerdi. Yani biz,  sadece askeri bir güçle karşı karşıyayız, başka bir şeyle değil. 

Buraya geldiler, bir ülke haline geleceği hayaliyle buraya bir şey diktiler. İsrail, diş hekimliğindeki implant benzeri bir şeydir. Bunu İngilizler ve Batılı ülkeler buraya dikti; İsrail'in hayatı da Batı'ya bağımlıdır. Yani Batı, bir gün olmasa İsrail bir gecede çöker. Bunun tersi de doğrudur, yani İsrail çökerse Batı da çöker. İsrail'in İran'da büyükelçiliği yok; ama tüm Batılı ülkelerin büyükelçilikleri ona yardım ediyor. İstihbarattan, siyasi, askeri desteğe, medya desteğine kadar ihtiyaç duydukları her türlü yardımı onlara sağlıyorlar.

- İran İslam Cumhuriyeti, gaspçı ve işgalci İsrail'in ortadan kaldırılması gerektiğini defalarca açıkça ifade etti; Peki bu ideal, gerçekte ne kadar ulaşılabilir bir şeydir?

- Şunu belirtmek isterim ki, maalesef bazı üniversite hocaları ve aydınları, “İran İslam Cumhuriyeti, biz gaspçı İsrail'i yok etmek istiyoruz dedi” diyerek mugalata yaptılar. Halbuki İslam Cumhuriyeti'nin liderleri ve yetkilileri, her zaman şöyle demiştir: İran İslam Cumhuriyeti siyasi bir sistem olarak, diğer Müslüman devletlerin ve milletlerin yardımıyla Müslümanların ilk kıblesini ve Müslüman bir milletin topraklarını işgal eden gaspçı ve saldırgan İsrail'i yenmeli ve yok etmelidir.

İsrail ordusunun komutanlarını rahatsız eden ve kabuslarının kaynağı olan şey onların kırılganlıklarıdır. İsrailli komutanlar için kabus şudur: Onlar diyor ki, sadece 1100 kişi saldırdı ve bizi bu şekilde alt üst etti. Hamas'ın 30 bin savaşçısı var; bu savaşçılardan 10.000'i tekrar 10 bin Lübnanlı Hizbullah savaşçısı ve Batı Şeria’daki 2, 3 bin gençle birlikte bize sürpriz bir şekilde saldırırsa İsrail'in işi biter. Öte yandan bu rakamlar da onların gücünün sadece küçük bir kısmı.

İsrail'in çok küçük bir toprağı var; geçtiğimiz Haziran ayında, Devrim Muhafızları ve ordunun silahlı kuvvetlerinin üst düzey komutanlarıyla yaptığımız olağan toplantılardan birinde, ‘Beytu’l Mukaddes Operasyonuna’ [İran-Irak savaşı sırasında İran ordusunun yaptığı bir operasyon] değindim ve bu operasyondaki bizim davranış biçimimizle İsrail'deki durum arasında bir karşılaştırma yaptım. 

Bizim savaş sırasında Irak’a karşı yaptığımız Beytu’l Mukaddes Operasyonu’nda alanın genişliği 6 bin kilometrekareydi. Yani biz bu operasyonla şu an İsrail işgali altındaki Filistin toprakları kadar olan coğrafi alanı kurtarmıştık.

Bu bölgenin haritasını, işgal altındaki Filistin'in coğrafi haritasının üzerine koyduk; Güney Lübnan sınırlarından, yani işgal altındaki Filistin'in kuzey topraklarının yarısından Batı Şeria ve Aşdod'a kadar, yani Tel Aviv'in güneyine kadar örttü. 

Hükümet merkezlerin, askeri merkezlerin, nüfus yoğunluğunun, ekonomik merkezlerin hepsinin bu bölgede bulunduğunu gördük; İsrail'in güney bölgelerinin geri kalanı çoğunlukla çöldür. Nakab Çölü ve Gazze çevresinden Akabe limanına kadar olan bölgelerin tamamı çöldür ve buralarda kayda değer bir nüfus yoktur. 1948'deki Yahudi ve Arap nüfusu bu bölgededir.

İsrail'in tüm şehirleri, tüm hükümet merkezleri, savunma bakanlığı, ordu karargâhları, sanayi merkezleri ise söylediğim bölgelerdedir.

Ordu komutanımız sevgili kardeşim Tümgeneral Musevi'nin sözleri çok önemliydi. Daha önce bir gazeteci General Musevi'ye, İran ile İsrail arasında bir savaş olursa İran ordusu, Devrim Muhafızları, silahlı kuvvetleri İsrail'i nasıl yenebilir diye sormuştu. 

O bu soruya cevaben, şöyle dedi: Eğer ordu ile Devrim Muhafızları'nın İsrail ordusuna karşı savaşmasını gerektirebilecek bir durum oluşursa fazla değil sadece tek bir operasyonla ‘Fethu’l Mubin’ veya ‘Beytu’l Mukaddes’ operasyonu ile aynı ölçekte bir operasyonla İsrail’in işini bitirebiliriz. 

Yani eğer Güney Lübnan’dan, Golan'dan, Batı Şeria'dan ve Gazze'den ‘Fethu’l Mubin Operasyonu’ndaki kadar asker sayısı kadar savaşçı İsrail'e saldırırsa onların işi biter ve İsrail ordusu yok edilir, 7 Ekim olayı bunun bir örneğiydi. 

İsrail, düzenli bir orduya değil, bir gerilla grubuna karşı bile doğru hareket edemedi. Saldırı yalnızca 16 ila 20 saat kadar sürdü, dolayısıyla büyük iddialara sahip bir ordunun kendisi için çizdiği imaj sahtedir.

- İsrail'in mevcut durumunu coğrafi ve demografik bileşenler açısından nasıl görüyorsunuz? Sizce İsrail rejiminin karşı karşıya olduğu krizler onu ne ölçüde kırılgan ve zayıf hale getiriyor?

- İsrail'in kendisinin ve Batı medyasının yansıttığı gibi bir şey olduğunu düşünmemek gerekiyor. Bazen İsrail gelip İran'da bir şeyler yapıyor, mesela nükleer bilim adamımıza suikast düzenliyor veya sınırlı bir alanda bombalı saldırı gerçekleştiriyor. Hemen ardından bu iş, olduğundan çok daha büyük gösteriliyor. Batı'nın tüm medya imparatorluğu da onu destekliyor.

İsrail, Amerika ve Avrupa'nın doğrudan yardımlarıyla ayakta olduğu için tüm imkanları ona ücretsiz olarak sunuyorlar. Para, teçhizat, en gelişmiş silahlar ve istediği her türlü yardım.

Şu anda CENTCOM komutanı Tel Aviv'de bir operasyon üssü kurdu ve savaş alanını yakından yönetiyor. Fransız, İngiliz ve Amerikan askerleri İsrail askerlerinin yanında savaşıyor; Yani İsrail işte bu kadar uyduruk bir rejim.

Alasdair Drysdale ve Gerald H. Blake adlı iki İngiliz coğrafyacı tarafından 1980’lerde yazılan ve Bayan Derre Mirhaydar tarafından tercüme edilen Ortadoğu ve Kuzey Afrika Siyasi Coğrafyası adlı bir kitap var, okumanızı öneririm.

Kitabın "Devletlerin Sisteminin Tekamülü ve Ayrılması" başlıklı ikinci bölümünde İsrail konusuna değiniliyor ve şunlar söyleniyor: İsrail bir paradokstur ve Siyonizm denilen aşırı bir ideolojinin ürünüdür. Çok ciddi sorunları var ve dünyanın her yerinden topladığı insanları asla birleştiremeyecek. Bu kitapta İsrail'deki Yahudi nüfusunun dünyanın dört bir yanındaki 102 farklı ülkeden getirilip burada toplandıkları, bu nüfusun çok dilli olduğu ve en az 15 dil (İbranice, Arapça, İngilizce, Lehçe, Rusça, Almanca, Farsça, İspanyolca, Afrika dilleri vs...) konuştukları belirtiliyor. 

İsrail'in karşı karşıya olduğu ve onarılamayacak olan bu başarısızlığın tek sebebi şudur bu ordu, bu uyduruk İsrail devleti ve işgal altındaki topraklarda bir araya toplanan bu toplum kimliksizdir, varlık sebebinden yoksundur. Bir ulus-devletin kurulması için önemli bir etken olan milli kimlikleri yoktur, kültürel bağlardan yoksunlar ve bir ulus-devletin sahip olması gereken önemli unsurların ve bileşenlerin hiçbirine sahip değiller.

Bunların hiçbir kimliği yok. Ne kültürel kimlikleri var, ne ulusal kimlikleri var, ne de birbirlerine bağlılar; yani aralarında bir insicam, homojenlik yoktur. 

Bu nüfusun durumu İran halkının durumuyla kıyaslanabilecek bir şey değildir. İran halkının birbiriyle güçlü bağları var; İran'da var olan dini homojenlik, milli homojenlik, dilsel homojenlik, etnik homojenlik gibi faktörlere dünyanın çok az yerinde rastlanmaktadır. 

Batı’nın düşmanları ve medyası, İran'daki etnik çeşitliliğin toplumumuzda bölünmeye yol açtığını ima etmeye çalışıyor, oysa gerçekte öyle değil. İran'da kültürel ve etnik çeşitliliğin olduğu doğrudur; ancak İranlılar bu farklılıklar beraberlik doğrultusunda kullanıyorlar ve bu çeşitlilik ve farklılıklar da kaynaşmayı arttırıyor. 

İran toplumundaki tüm bu farklı etnik kökenler ve gruplar, en ufak bir tehlikeyi hissettiklerinde tek yürek, tek dil ve İran'ı savunmak için birleşiyorlar. Stratejik konum ve ortam, toprak birliği, kadim tarihsel kökler, dil, din ve millet homojenliği, kültürel yapı, siyasi ideal ve güçlü merkezi hükümet gibi faktörler içsel faktörlerdir. Dış tehditler (küresel emperyalizmin tahrikleri) gibi dışsal faktörler ise İran ülkesinde yaşayanlar arasında birlik ve dayanışmanın artmasında etkili oluyor. İsrail’de ise böyle bir şey mevcut değil. Bu bağlardan hiçbiri yok; İsrail'de bir ülkenin varlık sebebi olan ve bir ülkenin oluşmasını sağlayan bileşenlerin hiçbiri mevcut değil.

- Biraz da ‘Gerçekleşen Söz’ operasyonundan ve onun yurt içinde ve yurt dışındaki boyutlarından bahseder misiniz?

 - Hamas'ın gerçekleştirdiği Aksa Tufanı operasyonu ve İran'ın rejime yönelik doğrudan bir askeri eylemi olan ‘Gerçekleşen Söz’ (Vade-yi Sadık) operasyonu İsrail'in son derece kırılgan olduğunu açıkça gösterdi. Artık hiçbir şey Aksa Tufanı operasyonunun ve İslam Cumhuriyeti'nin doğrudan askeri harekâtının öncesine dönmeyecek. 

Rejimin içine düştüğü bataklıktan çıkmak için vereceği her türlü tepki, daha fazla batmasına yol açacak. Direniş Ekseni, inisiyatif üstünlüğüne sahiptir ve önümüzdeki on yılın ufku Direniş Ekseni’nin görüş alanındadır. Tarih yeniden okunacak.

Bölgenin mazlum halkları, özellikle Filistin ve Lübnan'ın mazlum Müslüman halkları, Siyonist işgalciye karşı direnmenin yolunu öğretti. Allah'ın izniyle İran İslam Cumhuriyeti de dahil olmak üzere herkesin yardımıyla Siyonist işgal rejimini yeneceklerdir.  

Bütün milletler, bölge coğrafyasında Amerika'nın ve Siyonist rejimin özelliklerini görüyor: Müslüman halkların topraklarını işgal etme, Filistin halkını tehcir etme, baskı, şantaj, cinayet, soykırım ve öldürme 70 yıldır devam ediyor ve Filistin milleti Amerika'ya ve Siyonist rejime teslim olmuyor.

‘Gerçekleşen Söz Operasyonu'nun en önemli özelliği, İran Liderinin irade ve kararıyla ortaya çıkmış olmasıdır. Bu da tüm düşmanları şaşırmıştır. Kendini aşılmaz bir askeri kale sanan İsrail, füzeler ve insansız hava araçları ile saldırıya uğradı. Büyük İran milletinin Devrim Liderinde tecelli eden irade ve kararlılığı stratejik önem taşımaktadır. 

İran'ın atışlarından kaçının hedeflerini vurduğundan daha önemli bir şey var. Gerçekleşen Söz Operasyonu, Siyonist rejimin kendince kurduğu caydırıcılığı kırdı. Siyonist rejim, Amerika ve NATO güçlerine güvenerek caydırıcılığının garanti altında olduğunu düşünüyordu. 

İran liderliğinin İsrail saldırganını cezalandırma yönünde kesin bir karar aldığını görünce herkes korkuyla İsrail'in yardımına koştu. 

Amerika; İngiltere ve Fransa başta olmak üzere NATO güçlerinin ve bölgedeki bazı ülkelerin tam desteğiyle, İran'ın füze ve insansız uçaklarının saldırı gücüne karşı, en az bir milyon kilometrekarelik bir coğrafi alanda Irak, Ürdün, Kuzey Arabistan, Kızıldeniz, Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve işgal altındaki Filistin'de çok katmanlı bir savunma hattı oluşturdu. 

Siyonist rejimi destekleyen bu savunma duvarlarına rağmen İran'ın güçlü füzeleri füze savunmasını geçti, Navatim ve Şalakhim askeri üslerini vurdu. Siyonist rejim bu iki askeri üssün resimlerini dünyaya göstermeye cesaret edemedi.

Eğer Amerikalılar, İngilizler, Fransızlar ve CENTCOM, Siyonist rejimin yardımına gelmeseydi, İran'ın füzelerinin yüzde 80'i Siyonist rejimin askeri üslerini yerle bir edecekti.

Gerçekleşen Söz operasyonuyla birlikte stratejik konuşlanma bir kez daha İran İslam Cumhuriyeti lehine değişti ve bu değişiklik Amerika'nın "Biz demir bir irade ile İsrail'in yanında duruyoruz!" açıklamasıyla gerçekleşti. 

İsrail'in yardımına gelen Amerika ve diğer Batılı güçler ile Siyonist rejimin kendisi, operasyon sırasında 10 saati korku ve endişe içinde geçirerek, İran milletinin iradesini dayatmasına ve İsrail'in caydırıcılığının başarısızlığına tanık oldu. 

Herkes, hiç sürpriz yapmadan ve önceden duyurarak Siyonist rejimi cezalandıran İran’ı bölgenin küstah ve cani kabadayısına sağlam bir tokat ve yumruk atarak yerine oturttuğu için alkışladı.

Bu saldırı operasyonunu, Siyonist rejimin Suriye hükümetinin talebi üzerine Şam'da bulunan komutanlarına karşı İran büyükelçiliğinde işlediği suçlara cevap olarak gerçekleştirdi. 

Operasyon, İslam Devrim Muhafızları Hava ve Uzay Kuvvetleri'nin küçük bir birliği tarafından gerçekleştirildi ve bu küçük birlik, saldırı kapasitesinin yalnızca yüzde 20’sini kullandı. 

Buna karşılık Amerika, NATO, CENTCOM ve İsrail rejimi, 240 savaş uçağı, Akdeniz ve Kızıldeniz’deki Amerikan donanmasına ait çok sayıda füze savunma sistemini korku ve panik içinde kullandı.

Devrim Muhafızları Hava ve Uzay Kuvvetlerine mensup küçük birliğin taarruz saldırı kapasitesinin yüzde 80'i de ikinci bir emre göre yeni saldırı dalgaları başlatmak için hazırdı. Ancak İranlı komutanlar Siyonist rejimi cezalandırılması için bu kadarını yeterli gördü.

Amerika, İngiltere, Fransa ve Avrupa hükümetlerinin Siyonist rejime bu tür destekleri insanlara haçlı seferlerini hatırlatmaktadır.

Amerika ve Avrupa hükümetleri, işgal altındaki Filistin'deki Siyonist rejimin suçlarının kesin ortaklarıdır ve Amerika ve Avrupa hükümetlerinin Siyonist rejimi desteklemek için ödediği bu stratejik maliyetler, Batılı uluslar tarafından asla kabul edilebilir değil. 

- Bu, İsrail’deki gerçeğin medyada sunulanla aynı olmadığı anlamına mı geliyor?

- İsrail'in medyada kendisi hakkında yarattığı imaj, işgal altındaki Filistin topraklarındaki gerçek İsrail imajıyla asla örtüşmüyor. İsrail kendisine rakipsiz olduğuna dair sahte bir imaj yaratıyor.

7 Ekim'de yapılan operasyonla tüm o sahte heybet yıkıldı. Tüm askeri personelin bildiği üzere bir gerilla grubunun 1.100 veya 1.200 savaşçısından oluşan bu sayı, bir piyade tugayının savaş ve manevra kabiliyetidir. Bu büyük iddiaların sahibi olan orduya 1100 kişi saldırdı. 

Bazı Hamas savaşçıları diyor ki, İsrailliler uyuyordu, şarap içtikleri için hepsi tanklarda ve kamplarda sızıp kalmıştı. Birkaç saatlik operasyonumuzla İsrail ordusunun bu kadar çökeceğine inanamadık. 

Amerikalıların kendileri de şunu söylüyor; ABD Dışişleri Bakanı olan ve Arap ülkelerine gidip gelen Blinken, Irak Başbakanına demişti ki: İsrail ordusu çökmüş, işi neredeyse bitmek üzereydi. Biz gidip onlara yardım ettik ve bu orduyu yerden kaldırıp tamamen yok olmasını önledik ve onları ayakta durmaya ve bize güvenerek işlerine devam etmeye ikna etmeye çalıştık. 

Dolayısıyla Siyonist rejim, Amerika ve Avrupa'nın doğrudan desteğiyle ekonomik ve askeri olarak ayakta duruyor, ihtiyacı olan her şeyi ona bedava sağlıyor. Hatta kitle imha silahı olan atom bombasını bile!

Çeviri: YDH

   ABD’de kriz giderek büyüyor. 

Afganistan, Ukrayna, Gazze, Tayvan…
Bunlar dışarıdakiler.
İçeride de işler iyi gitmiyor.
“George Floyd” olayı…
Bütün eyaletlerde siyahilerin ayaklanması.
Okulların basılması ve çoklu ölümler…
Pandemi döneminde yaşananlar…
ABD Kongre baskını…
Arkasının geleceğini söylemiştik.
Dediğimiz gibi oldu.
Teksas’ta merkezi yönetime direniş.
Şimdi de üniversite isyanları…

DALGA DALGA

Ukrayna’ya destek…
Yoksullaşan ABD orta sınıfı tepkili.
“Niye bize değil de Ukrayna’ya” diye sorguluyor.
Gazze’de yaşananlar…
Bardağı taşıran damla oldu.
Columbia Üniversitesi,
Indiana Üniversitesi,
Ohio Eyalet Üniversitesi,
California Politeknik Eyalet Üniversitesi,
Northwestern Üniversitesi,
New York Eyalet Üniversitesi,
Florida Üniversitesi,
Arizona Eyalet Üniversitesi,
Denver Metropolitan Eyalet Üniversitesi,
George Washington Üniversitesi,
Kuzey Carolina Üniversitesi,
Teksas Üniversitesi,
Northeastern Üniversitesi,
Emory Üniversitesi,
Connecticut Üniversitesi,
Pensilvanya Üniversitesi,
Princeton Üniversitesi…
Bunlar sadece birkaçı…
Doğudan batıya, kuzeyden güneye…
İsrail’i protesto dalga dalga yayılıyor.
Şimdi Avrupa’ya da sıçradı.
Gazzelilere destek artıyor.

ABD YÖNETİMİNE KARŞI

Öğrenciler yalnız değil.
Akademisyenler de yanlarında.
Ailelerin desteği de tam.
Emekli askerler ve gaziler…
Onlar da öğrencilerle birlikte.
İşçiler de boş durmuyor.
Öğrencilere destek ziyaretleri yapıyor.
Eylemlerde taşınan pankartlar…
ABD yönetimi eleştiriliyor.
Üniversite bahçelerine kurulan çadırlar…
Öğrenciler nedenini şöyle açıklıyor:
“Gazze halkının evleri yıkıldı.
Çadırlarda yaşıyorlar.
Onlarla dayanışmamızı gösteriyoruz.
Biz de kurduğumuz çadırlarda yaşıyoruz.”
Mesajları çok anlamlı.

FAŞİST YÖNTEMLER

Öğrenciler barışçı eylem yapıyor.
Hiçbir taşkınlıkları yok.
Sadece Gazze’deki soykırımı…
ABD’nin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar.
ABD yönetimi suçluluk içinde.
Bu nedenle de panik halinde.
Öğrenci hareketini bastırmaya çalışıyor.
Şiddet uyguluyor.
Indiana Üniversitesinde olanlar ibretlik.
Üniversiteye keskin nişancılar yerleştirdiler.
Yüzlerce öğrenci gözaltında.
Ama vazgeçmiyorlar.
ABD’nin klasik yöntemleri de devrede.
Provokasyonlar yapılıyor.
Ancak boşa çıkarılıyor.
İşin daha da büyüyeceği anlaşılıyor.

HOCALARA TERS KELEPÇE

Üniversitelerden kameralara yansıyanlar…
ABD’nin gerçek yüzünü açığa çıkardı.
Emory Üniversitesinde ibretlik görüntüler.
Felsefe Bölümü Başkanı Profesör Noelle McAfee.
Orta yaşın üstünde bir kadın.
Öğrencilere destek verdiği için gözaltına alındı.
Ters kelepçe takıldı.
ABD’nin “demokrasi” maskesi…
“İnsan hakları” propagandası…
Bizler biliyorduk ama artık herkes gördü.
Yalanları net olarak ortaya çıktı.

DİP DALGA

Amerika’da önemli gelişmeler yaşanıyor.
Çok ciddi bir dip dalga var.
“Ensesi Kızıllar”ın kongre baskını…
Siyahilerin öfkesi…
Üniversitelerdeki direniş…
Yeni dönemin habercisi.
En büyük eksiklik liderlik.
Gelişmeler çok hızlı ilerliyor.
ABD halkı kendi partisini kuracak.
Liderini de çıkaracak.
Bu hem Amerika’nın hem de dünyanın lehine olacak.
İzliyoruz…

aydınlık