کارگر

کارگر

Siyonist İsrail'in geçen ay Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'a düzenlediği saldırıda şehit olan Hamas Siyasi Büro Başkanı Yahya Sinvar'ın 3 gün boyunca hiçbir şey yemediği aktarıldı.
 

Londra merkezli Şarkul Avsat gazetesinin adını açıklamadığı kaynaklara dayandırdığı haberinde, Sinvar'ın 7 Ekim 2023'ten sonra Gazze'deki durumuna ilişkin detaylara yer verildi.

Sinvar'ın soykırımcı İsrail saldırıları nedeniyle ailesini daha güvenli olduğunu düşündüğü bir bölgeye gönderdiği ve onlarla mektupla haberleştiği belirtildi.

Hamas liderinin ailesiyle mektupla 1 veya 1,5 ayda bir ancak haberleşebildiği ifade edildi.

Haberde, Sinvar'ın otopsisinde 16 Ekim'de şehit olduğu saldırıdan önce 3 gün boyunca hiçbir şey yemediğinin ortaya çıktığı kaydedildi.

Oysa Siyonist İsrail yönetimi, sık sık Gazze'ye giden yardımların "Hamas tarafından alındığını ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmadığını" iddia ediyordu.

Sinvar, 16 Ekim'de Gazze'nin güneyindeki Refah'ta katil İsrail askerleriyle girdiği çatışmada şehit oldu.

Tel Aviv yönetimi uzun zamandır Sinvar'ın Gazze'de tünellerde saklandığını ve İsrailli esirleri kendisine kalkan olarak kullandığını ileri sürüyordu.

İddia edilenin aksine Sinvar'ın yanında hiçbir İsrailli esir olmadığı ve Tel Sultan bölgesinde bir binada birkaç arkadaşıyla birlikte katil İsrail askerleriyle çatışırken şehit olduğu ortaya çıkmıştı.

 
İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, 13 Aban (3 Kasım) Dünya Emperyalizmle Mücadele Günü arifesinde bu sabah Tahran'daki İmam Humeyni (r.a) Hüseyiniyesi'nde üniversite ve lise öğrencilerini kabul etti.

 

Uluslararası Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- İmam Hamanei, bu merasimde yaptığı konuşmada, müstekbirlerle mücadelede asla gevşeklik gösterilmeyeceğini vurguladı.İmam Hamanei’nin konuşmasının önemli başlıkları şöyle:

-Müstekbirlerle mücadeledede İran milletinin askeri, silah ve siyasi açıdan hazırlanması için yapılması gereken her şeyi mutlaka yapacağız. Elhamdulillah, yetkililer şu anda bunu yapıyor.

-İran halkının ve ülke yetkililerinin, küresel istikbarla ve bugün dünya düzenini yöneten suç aygıtıyla mücadele etme yönündeki genel hareketi, kesinlikle ve kesinlikle hiçbir şekilde başarısız olmayacaktır, bundan emin olun.

- Mesele sadece intikam değildir, mesele mantıksal bir harekettir. Mücadele dine, ahlaka, şeriata ve uluslararası hukuka uygundur. İran halkı ve ülkenin yetkilileri de bu konuda tereddüt etmeyecektir. Bundan emin olun.

-Casusluk yuvası meselesi sorgulanamaz. ABD Büyükelçiliği sadece diplomatik ve bilgilendirme faaliyetleri için bir yer değildi, aynı zamanda devrime karşı iç kışkırtma ve devrimi yok etme ve hatta aziz İmam’ın (r.a) kutlu hayatını tehdit etme amaçlı bir planlama karargahıydı.

- ABD casusluk yuvasının ele geçirilmesi bir dönüm noktası ve unutulmaz bir tarihi andır. Bu nedenle İmam (r.a) o nüfuz eden bakış açısıyla öğrencilerin hareketini onaylamıştır.

-Mesele, uluslararası zulümle mücadele sorunudur. İslam öğretisinden ilham alan İran milleti için zulme karşı çıkmak bir görevdir. Müstekbirlerle mücadele etmek bir görevdir. İstikbar, milletlerin çok yönlü olarak ekonomik, askeri ve kültürel tahakküm altına alınması ve aşağılanması anlamına gelir; İran milletini aşağıladılar; Yıllarca aşağıladılar. Dolayısıyla İran milletinin mücadelesi istikbara karşı olmuştur ve bundan sonra da mutlaka aynı bu şekilde olacaktır.

-Düşmanlar, yani hem ABD hem de Siyonist rejim, İran’a ve direniş cephesine karşı yaptıkları için mutlaka sert bir yanıt alacaklarını bilmelidirler.

-İran milletinin insani, İslami ve uluslararası kurallara ve mantığa uygun eylemi olan müstekbirlerle mücadele hareketi devam etmelidir.

-İran milletinin istikbara karşı mücadelesinin devamı bilimi, düşünceyi, teknolojiyi ve bir yol haritasını gerektirmektedir.

-Bugünün Dünya Emperyalizmle Mücadele Günü olarak adlandırılmasının sebebi, özelikle milletin Amerika'ya ve bölgedeki uşaklarına karşı ayağa kalkıp mücadele etme yönündeki cesur ve bilinçli hareketinde şüphe yaratan ve sonrasında bu mücadeleyi inkâr eden ellerin iş başında olduğu bir durumda, bu tarihi mücadeleyi unutmamak içindir.

- İran halkının müstekbirlerle mücadelesi, ABD hükümetinin İran ve İran milleti üzerindeki zalim ve küstah hakimiyetinden kaynaklanmıştır.

-“İran ile ABD arasındaki çatışmanın başlangıç noktası ABD casusluk yuvasının ele geçirilmesidir” diyen tarihçiler yalan söylemektedir. Bu mücadele 19 Ağustos 1953’e kadar uzanmaktadır. Çünkü o tarihte Amerikalılar, Musaddık hükümetinin iyi niyetine ihanet ederek, kanlı bir darbeyle o ulusal ve halk hükümetini devirmiş ve Şah'ın zalim yönetimini kurmuştur. Bunlar İran milletinin tarihindeki kilometre taşlarıdır ve iyi anlatılması gerekir.

- SAVAK'ın kurulması ve sorgulama yapan kişilerin korkunç işkence yöntemleri konusunda eğitilmesi, ordunun ve hükümetin işlerine karışmak için on binlerce Amerikalı danışmanın bulunması, nüfuz ve casusluk faaliyetleri, İran karşıtı eylemler arasındadır. Bütün bu eylemler milleti aşağılamak ve İran'a hakim olmak için gerçekleşmiştir.

- Pehlevi rejimi, bölgedeki hükümetlerin çoğunun Siyonist rejimle bağlarını kestiği bir dönemde, Amerika'nın yönlendirmesiyle petrol ve diğer desteklerle unutulmaz bir ihanete imza atmış ve gaspçı rejimi güçlendirmiştir.

Ne yazık ki bugün bile bazı hükümetler, Siyonist rejimin Gazze ve Lübnan'da işlediği menfur suçları görmezden gelerek, bu kana susamış düşmana ekonomik, hatta askeri yardımda bulunmaktadır.

- Siyonist rejimin Gazze'de işlediği menfur suçlar, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 50 bin kişinin şehit edilmesi ve Lübnan'da ABD'nin küstah ve açık askeri ve siyasi desteği ve katılımıyla yaşanan trajediler onların insan hakları iddialarını rezil etmiştir ve istikbarla mücadele, uluslararası mantığa uygun, akılcı bir mücadeledir.

-Gerçek Vaat operasyonundan sonra insanlar farklı ülkelerin sokaklarında sevinç yaşıyor, bu da İran'ın hareketinin uluslararası mantık ve elbette İslam ve Kur'an mantığına uygun olduğu anlamına gelmektedir.

- Bugün dünya, Nasrallah, Haniye ve Süleymani gibi büyük isimleri terörist olarak adlandıran insan hakları suçlularının, asıl kendilerinin terör örgütü ve suç çeteleri olduğunu anlamıştır.

-Siz gençler ve öğrenciler, İslam ülkeleri, bölge ve bölge dışı gençlerle temasa geçerek onlara gerçekleri açıklamalı ve istikbara karşı kitlesel bir genel hareketin olması gerektiğini hatırlatmalısınız.

-Allah'ın izniyle bu İslami ve insani hareketle İran milleti ve direniş cephesi dünyadaki yerini bulacak ve düşmanı mutlaka mağlup edecektir.

-Kıymetli ve aziz gençler! Önünüzdeki yol kısa ve kolay değil ve siz aziz gençler, uluslararası suçlarla mücadele eden bir sistemin nimeti de dahil olmak üzere, Allah'ın nimetleri için dua ve münacat edin, Kuran'a başvurun ve Allah'a şükredin ve bu şerefli yolda yürümenin ağır sorumluluklarını yerine getirmek için çabanızı, bilginizi ve gayretinizi artırın.

Allah'ın yardımıyla ve Seyyid Hasan Nasrallah, İsmail Haniye, General Süleymani ve Yahya Sinwar gibi aziz ve nurlu şehitlerin yardımıyla bu yolu sürdürün.

Hizbullah, Siyonist İsrail'deki Yukarı ve Batı Celile'ye 75 füze fırlattı. Saldırı sonucu 1'i ağır 4 kişi yaralandı.



Siyonist İsrail ordusundan yapılan açıklamada, "Yukarı ve Batı Celile bölgelerinde 12.31 - 12.33 saatlerinde devreye alınan alarmların ardından Lübnan'dan fırlatılan 75'e yakın füze tespit edildi." ifadelerine yer verildi.

Ordu, füzelerin önemli bir kısmına Demir Kubbe'nin müdahale ettiğini, fakat bir kısmının da bölgeye isabet ettiğini aktardı.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth, bu saldırıda savaşın başından beri  "en ağır yoğunlaştırılmış füze patlamalarından" birinin gerçekleştirildiğini yazdı.

İsrail'in en büyük sağlık tesisi olan Rambam Hastanesi'nden açıklama geldi. Hastane, "İsrail'in kuzeyindeki Tamra kentine düşen füzeler sonrası 1'i ağır 4 yaralının hastaneye getirildi" ifadelerini kullandı.

Siyonist rejim, İran'a yönelik son saldırısının ardından üç ana beklenti içinde: Öncelikle, iki tarafın karşılıklı misillemelere girmeden çatışmanın sona ermesini umuyor. Fakat, İran'ın henüz son yanıtını vermediğinin de farkında; özellikle Ayetullah Ali Hamenei'nin açıklamaları, İran'ın İsrail'e karşı hala kararlı olduğunu gösteriyor. Fakat el-Ahbar yazarı Yahya Dabuk'a göre çatışmanın istikametini tayin etme fırsatı artık İran’ın elinde.

 

İsrail, son dönemde İran'a yönelik saldırılarını açıkladığından beri, geniş bir yelpazeye yayılan İran hedeflerine karşı kazandığını iddia ettiği başarıları savunmaya devam ediyor.

İsrail'in anlatısı, düşmanının savunma, saldırı ve üretim kapasiteleri de dahil olmak üzere hiçbir bileşeni dışarıda bırakmayacak şekilde şekillendirildi.

Bu kapsamda, başarılara dair yapılan abartıların, iç eleştiriler ve hayal kırıklığını dile getiren siyasiler, uzmanlar ve kamuoyuna karşı üst düzey talimatlarla yönlendirildiği anlaşılıyor.

Bu eleştiriler, İsrail'in ilan ettiği "başarılar" konusunda ciddi bir şüphecilik oluşturmuş durumda.

Öte yandan, İran cephesinden gelen küçümseyici tepkiler, İsrail’in anlatısına kıyasla daha ölçülü kalırken, Tahran yalnızca yaşanan kayıpların gerçek boyutuna odaklanmayı tercih ediyor.

İsrail tarafının, İran'ın uzun menzilli balistik füze üretimini en az bir yıl boyunca durdurmak zorunda kalacağını iddia etmesi ise dikkat çekici.

Bu durum, yıllar önce Natanz nükleer tesisindeki patlamanın ardından İsrail’in "İran’ın nükleer programı yıllarca geriledi" yönündeki tahminlerini hatırlatıyor.

O dönemde İran, bu patlamanın hemen ardından uranyum zenginleştirme oranını yüksek miktarlarda artırarak İsrail’in bu iddiasını çürütmüştü.

İsrail'in son dönemdeki abartılarında, kamuoyuna büyük kazanımlar elde edildiğine dair bir izlenim yaratma çabası öne çıkıyor.

Bu, özellikle İsrail halkında beklentilerin yüksek olduğu, ancak liderliğin bunları karşılayamadığı bir dönemde dikkat çekici hale geliyor.

İlginç olan ise, İsrail askeri kaynaklarının, İngilizce yayın yapan Amerikan medyasında, İsrail’in verdiği yanıtın sınırlı olduğunu ifade etmesi.

Bunun nedeni olarak, Tel Aviv’in İran ile karşılıklı saldırı döngüsüne girmek istememesi gösteriliyor.

Genel olarak, İsrail tarafında saldırıların ertesi gün üç belirgin işaret göze çarpıyor:

Birincisi, İsrail, verdiği yanıtın Tahran ile Tel Aviv arasındaki son darbe olmasını umuyor.

Karşılıklı bir misilleme döngüsüne girilmeden bu çatışmanın kapanmasını istiyor, zira iki taraf da bu tür bir sürecin nerede duracağını ya da yol açabileceği zararı tam olarak kestiremiyor.

Özellikle, sonuçlara dair belirsizlik, beklenmedik gelişmeler ve karşılıklı eylemlerin yaratabileceği yan etkiler yüzünden tahmin edilemez durumda.

İkincisi, İsrail, İran'ın henüz son sözünü söylemediğinin farkında. İranlı yetkililerin açıklamaları, doğrudan bir misilleme hazırlığında olduklarını açıkça ifade etmese de Tel Aviv’i rahatlatacak bir geri adım da atmıyor.

Bu bağlamda, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamenei'nin "Siyonist rejim yanlış hesap yaptı ve İran halkının kararlılığını anlamalı," şeklindeki ifadesi, İran’ın sessiz kalmayacağının bir işareti olarak yorumlanıyor.

Üçüncüsü, Tel Aviv, karşılıklı saldırıların durdurulması için bir uzlaşmaya varılmasını umuyor.

Bu umut, Washington'dan gelen mesajlarla ve ardından İsrail tarafından da yinelenen ifadelerle destekleniyor: İran’ın İsrail’e yanıt vermesi, ateşkes çabalarını baltalayabilir.

Bu söylem, Amerikan tarafının İran’a bazı teklifler sunmaya başladığının göstergesi. Önümüzdeki günlerde bu tür tekliflerin hem kapalı kapılar ardında hem de üçüncü taraflar aracılığıyla iletilen mesajlarla daha yoğun hale geleceği düşünülüyor.

Her halükârda, İsrail, son saldırısının İran topraklarında hedeflere ulaşma kapasitesini ortaya koyduğunu ve İran’a, eğer çatışma genişletilirse ekonomik, sivil ve altyapısal hedeflerin de vurulabileceği mesajını verdiğini düşünüyor.

Bu da İran’ın ileriye dönük çatışmaya devam etme hevesini frenleyebilir. Fakat burada önemli bir soru ortaya çıkıyor: İsrail neden baştan beri hedef yelpazesini genişletmedi ve sadece sözlü tehditlerle yetindi?

Artık top İran’da. Savaşın istikametini, seviyesini ve vereceği zaiyatın miktarını belirleme şansı şimdi Tahran’ın elinde.

Muhtemelen İran, yanıtını Lübnan ve Gazze cephelerine bağlayarak, mevcut durumu kendi lehine çevirmeye çalışacak.

Zira Tel Aviv ve Washington’dan, sahada yaşanan ardışık kayıpların gölgesinde, siyasi çözümler üzerinden bir çıkış arayışında olduklarına dair işaretler geliyor.

Salı, 29 Ekim 2024 10:28

İsrail Rejiminin Stratejik Hatası

 1 Ekim’de İran Devrim Muhafızları Ordusu füzelerinin İsrail rejiminin “Nativim” ve “Hatzorim” (Şehit Seyyid Hasan Nasrallah’ın suikastının başlangıç noktası olan üs) ve ayrıca Gazze çevresindeki bölgedeki İsrail rejiminin stratejik radarları, tankları, zırhlı araçları ve birliklerinin toplanma merkezlerini hedef almasından bu yana, geçtiğimiz gece İsrail rejimi garip bir şekilde övünerek İran İslam Cumhuriyeti’ni sert bir karşılıkla tehdit etmesine kadar 25 gün geçti.

Netanyahu, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun kahramanca saldırılarının ilk günlerinde, İran yetkililerini taklit ederek, İsrail’in İran’a cevabının sert olacağını ve uygun zaman ve yerde verileceğini açıkladı. Sadık Vaat 1 ile 2 arasında İsrail rejimi, söylenen hedeflere tek bir füze bile ulaşmaması için Demir Kubbe’den David’s Sling ve Arrow (Hetz 1 ve 2), Hawk, THAAD ve düzinelerce Amerikan, İngiliz ve bölge ülkelerine ait hava savunma sistemlerine kadar tüm radar sistemlerinin zayıflıklarını gidermek için elinden gelen her şeyi yaptı. Ancak Sadık Vaat 2’nin muzaffer operasyonunun başlarına öylesine bir bela açtığını gördük ki, üzerinden yaklaşık bir ay geçmesine rağmen Siyonist yetkililer toplantılarını onlarca metre yer altında beton sığınaklarda yapmayı tercih ediyorlar. İsrail rejiminin Sadık Vaat 2’deki onur kırıcı yenilgisini telafi etme çabası, iç eleştirileri, özellikle de aşırı ve savaş yanlısı kesimden gelen eleştirileri yanıtlamak için İran’a karşı bir eylemde bulunmalarına yol açtı. Böylece 26 Ekim gecesi bazı İran askeri merkezlerine ve sistemlerine saldırarak, İran İslam Cumhuriyeti’ne her ne kadar az da olsa zarar verdiler.

 

 

Ancak 26 Ekim Cumartesi sabahı gün ağardığında Tel Aviv’in İran ve Direniş ile girişilen savaşta meydan adamından çok, psikolojik operasyon sahnesinin borazan çalanı olduğu ortaya çıktı! Ve Başbakan Netanyahu ile Savunma Bakanı Gantz’ın yeraltı sığınağında bulunmaları, güç göstergesinden çok, işgalci Kudüs rejiminin üst düzey yetkililerinin İran’ın olası misilleme saldırılarından duydukları korku ve zayıflığı gösteriyordu. Öyle ki, korkak Siyonist yetkililerin görüntülerinin yayınlanması, rejimin muhalefet güçlerinin tepkisini çekti ve şu sorunun sorulmasına neden oldu: İsrail yetkilileri neden canlarını kurtarmak için yer altında kalmak zorunda kalıyor da, tehdit ve saldırı altında olan İranlı yetkililer ve vatandaşlar, en ufak bir korku duymadan evlerinde veya iş yerlerinde, yani yer altında ve sığınaklarda değil, dinleniyor veya kişisel veya idari işlerini hallediyorlar?


 
5 Kasım Cumartesi sabahı İsrail rejiminin bazı İran askeri merkezlerine ve sistemlerine saldırmasıyla ilgili dikkat çekici noktalar şunlardır:


 
1. İran’ın “stratejik sabrı” sona eriyor: Ayetullah Hamanei, Zafer Cuması günü Cuma namazı hutbesinde, İran’ın “stratejik sabrı” politikasının sona erdiğini ve ülkenin her türlü düşman saldırısına kararlı, ancak hesaplı ve aceleci olmayan bir şekilde cevap vereceğini açıkça belirtti. Bu açıklamadan önce de İranlı askeri yetkililer, Siyonistlerin olası herhangi bir saldırısına sert bir şekilde karşılık vereceklerini vurgulamıştı. Bu uyarılar ışığında, “Sadık Vaat 3” operasyonu için geri sayım başlamış olup, kamuoyu bir kez daha yetkililerin ve askeri komutanların, sahadaki koşulları ve ülkenin çıkarlarını göz önünde bulundurarak, Siyonistlerin son saldırısına hesaplı ve aceleci olmadan kararlı bir şekilde cevap vermelerini bekliyor. İç kamuoyu ve direniş cephesi, Siyonist düşmana bir cevap vermemenin, Devrim Muhafızları ve Ordu’nun evlatlarının daha ağır bir karşılık verme kararlılığından vazgeçmek anlamına gelmediğini biliyor.


 
2. Yabancı medyanın tepkisi: Özellikle Amerikan medyası olmak üzere yabancı medyanın haberlerine bakıldığında, ülkenin genel havasının bu medya kuruluşları için önemli olduğu ve dikkat çektiği görülüyor. Örneğin, New York Times, “İran Sakin” başlığıyla, Siyonistlerin Cuma gecesi İran’a düzenlediği saldırıdan sonra İran halkının ruh halini aktardı.


 
Öte yandan İsrail medyası, İran’a yönelik operasyonu sert bir şekilde eleştirerek, İran halkının bu saldırıyı hissetmediğini ve şu anda uyuduklarını, kendilerinin ise uyanık olduklarını yazdı. Bu medya kuruluşları, kimin kime saldırdığı belli değilken, başbakanlarının neden bir sığınakta olduğunu sorguladı.


 
Amerikan yetkililerinin açıklamaları ve haberlerden de anlaşılacağı üzere, rejimin İran’a verdiği tepki önceden belirlenmişti. Saldırı sınırlı ve zayıf olacak, ancak medyada abartılıp başarı olarak gösterilecekti. İran’ın İsrail’e saldırısına ait görüntülerin ve delilsiz iddiaların kullanılması da ellerinin boş olduğunun göstergesidir.


 
Düşmanın bu haber stratejisi, saldırılarının yıkıcı etkisinden çok İran halkına karşı psikolojik savaş yürütmeyi amaçladığını göstermektedir. Bu saldırılarla İran toplumunda kargaşa ve düzensizlik yaratabileceklerini ve böylece ülkede bir tür ayaklanma ve kaosu körükleyebileceklerini umuyorlardı. Ancak cumartesi sabahı halkın normal hayatına devam etmesi, düşmanın uzun süredir senaryo ve planlar yaptığı tüm bu hesaplamalarının suya düştüğünün kanıtıdır.


 
3. Bazı bölge ülkelerinin, geçmişte düşmana topraklarını kullandırdıkları iddia edilen Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin, İsrail rejimini kınamada samimi olup olmadıkları bir yana, İran’ın askeri hedeflerine yönelik saldırıya hemen tepki vermeleri, bölge ülkelerinin İran’ın saldırganlara vereceği cevabın ciddiyetine inandığını ve çatışmaların devam etmesi ve İran’ın kararlı bir şekilde karşılık vermesi durumunda bölgenin kontrol edilemeyen gelişmelerle karşı karşıya kalabileceğinden endişe duyduklarını göstermektedir. Bu nedenle, bu ülkelerin İsrail rejimini kınaması, ya hiç görmediğimiz ya da geçmişte benzer bir eylem gerçekleştiyse de bu düzeyde ve bu kadar açık bir dille yapılmayan ender durumlardan biridir. Bu durum, bir yıl öncesine kadar bu Arap devletleriyle anlaşma ve normalleşme arayışında olan İsrail rejiminin ciddi bir güvenlik açmazıyla karşı karşıya kaldığını ve bölgedeki konumunu kaybettiğini göstermektedir.
Bu nedenle, İsrail rejiminin zor günler geçirdiğini ve aşağılanma günlerinin kronometre gibi saniye saydığını söyleyebiliriz. Masum Gazze çocuklarının ve direniş komutanlarının kanı yakında kirli eteklerini tutuşturacak.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi düzenlediği haftalık basın toplantısında "Siyonist rejimin silahlarına ambargo uygulama yönünde Türkiye'yle girişimimiz sürüyor ve bu kampanyaya daha fazla ülkenin katılacağını umuyoruz "dedi.
 

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi düzenlediği haftalık basın toplantısında, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Geçtiğimiz haftanın en önemli olaylarından birinin yani İran’ın hava savunma sistemleri tarafından Siyonist rejim saldırısını püskürtmesine değinen Bekayi "Bu savunma İran’ın tarihinde bir dönüm noktası oldu" dedi.

Bekayi ayrıca Siyonist rejimin saldırısında şehit düşen Ordu personellerinin şehadetinden dolayı başsağlığı diledi ve Sistan ve Belucistan eyaletindeki Taftan bölgesinde meydana gelen terör saldırısını da kınadı.

Birleşmiş Milletler Günü'nün gelişine değinen ve bu kurumun Siyonist rejimin suçlarına karşı eylemsiz kalmasını eleştiren Bekayi "Bu durumun sorumluluğu Siyonist rejimi destekleyenlerdedir ve bunun başında, Güvenlik Konseyi'nin Siyonist rejimin suçlarını durdurmaya yönelik her türlü eylemini engelleyen ABD var" ifadesinde bulundu.

Bekayi toplantı sırasında geçtiğimiz günlerde Siyonist rejimin gazetecileri şehit etmesini de kınayarak, basın toplantısında hazır bulunan gazetecilerden bu gazetecilere saygı duruşunda bulunmalarını talep etti.

İran ve Türkiye'den Siyonist rejim'e silah ambargosu girişimi yolda

Bekai, "Siyonist rejimin silahlarına ambargo uygulama yönünde Türkiye'yle girişimimiz sürüyor ve bu kampanyaya daha fazla ülkenin katılacağını umuyoruz. Önemli olan, Siyonist rejimin, ABD ve destekçileri tarafından Siyonist rejime verilen bu silahları öldürmeye devam etmek için kullanamamasıdır." ifadesini kullandı.

Önümüzdeki iki hafta içerisinde İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısının yapılmasını umuyoruz

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, konuşmasının bir başka bölümünde ise, Dışişleri Bakanlığı'nın Siyonist rejimin suçlarını durdurma ve bölgede barış ve istikrarı yeniden sağlanma yönündeki faaliyetlerine ilişkin bir rapor sundu. raporda şu ifadelere yer verildi:

"İran'ın İslam İşbirliği Teşkilatının acil toplantı yapılması talebi sunuldu ve bu konunun takip ve koordinasyonunda son aşamalarında; Bu toplantının önümüzdeki 2 hafta içinde yapılmasını umuyoruz."

Bekayi, bölgedeki ateşkesle ilgili olarak önerilen yeni plan hakkında "Ateşkes kelimesinin bu bağlamda doğru bir kelime olmadığını, aksine burada  Soykırımı durdurma gerekliliğinin doğru kelime olduğunu düşünüyorum" diye kaydetti.

Başından beri hedeflerinin Siyonist rejimin soykırımını durdurmak olduğunu ve bu alanda herhangi bir eylemi memnuniyetle karşıladıklarına dair basın mensuplarına konuşan Bekayi, "Bu bağlamda bahsettiğiniz taraflar bu konuda ciddi değiller ve bölgedeki varlıkları sadece bölgede gerilimin azalmasına yol açmakla kalmamış, aynı zamanda gerilimin de artmasına neden olmuş. Siyonist rejimin İran saldırısına tanık olduğumuz gibi" şeklinde konuştu.

Silahlı kuvvetlerimiz Siyonist rejimin hareketlerini izliyor

Bekayi, Siyonist rejimin İran'a yönelik saldırı sinyallerinin aldığımızı duyurmasının ardından şimdi bunları hangi ülkelerin gönderdiği sorusuna yanıt olarak "Dışişleri Bakanı'nın son birkaç haftadır bölge ülkeleriyle yaptığı istişarelerin sonuçlarından biri, ülkelerin durumu izlemesi ve gerekirse herhangi bir hareket konusunda birbirlerine bilgi vermesi gerektiği sonucuna varılmasıydı. Silahlı kuvvetlerimiz Siyonist rejimin hareketlerini sürekli takip ediyor ve bu bağlamda savunma sistemlerimizin zamanında müdahale ederek Siyonist rejimin füzelerinin çoğunu püskürttüğünü gördük" ifadesini kullandı.

Yanıtımız saldırının türüne bağlıdır

İran'ın Siyonist rejimin askeri saldırısına tepkisinin askeri mi yoksa diplomatik mi olacağı sorusuna yanıt olarak Bekayi, "Tutumumuzun açık olduğunu ve Siyonist rejimin saldırısına güçlü ve uygun bir şekilde yanıt vermek için mevcut tüm araçları kullanacağımızı vurguluyorum. Siyonist rejime karşı tepkimiz de tabi ki saldırının türüne göre veriliyor" açıklamasını yaptı/mehr

 Sosyal medya platformu X, İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei’nin önceki gün platformda açtığı İbranice hesabı askıya aldı.
 

İmam Hamanei’nin X sosyal medya platformunda İbranice dilindeki hesabına girmek isteyenler, "Hesap askıya alındı. X, X kurallarını ihlal eden hesapları askıya alır" uyarısıyla karşılaştı.

Farsça, Türkçe, İngilizce, Urduca, İspanyolca dahil bir çok dilde hesabı olan İmam Hamanei’nin diğer dillerdeki hesapları açık görünüyor.

İmam Hamanei adına önceki gün İbranice X hesabı açılmış ve dün bir konuşmasından alınan "Siyonist rejimin İran'a karşı hesap hatası var. Bu bozulmalı. İran'ın gücünü, kabiliyetini ve iradesini hala tam olarak anlayamadılar. Bunu onlara anlatmamız lazım" ifadeleri paylaşılmış ve söz konusu ifadeler İsrail'in devlet televizyonu KAN dahil olmak üzere İsrail medyası tarafından paylaşılmıştı.

X veya İmam Haamanei’nin ofisinden henüz konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı.

ABD merkezli sosyal medya platformu X, İmam Hamanei’nin hesaplarını daha önce de birkaç kez geçici olarak askıya almıştı.

İsrail Başbakanı Netanyahu, mecliste yaptığı konuşmasında Gazze ve Lübnan'a yönelik saldırılarının asıl amacını açıkladı.

Netanyahu, İsrail Meclisi'nde (Knesset) yaptığı konuşmada, 26 Ekim'de İran'a düzenledikleri hava saldırısına ilişkin açıklamalarda bulundu.

İran’a düzenledikleri hava saldırısının kapsamlı olduğunu iddia eden Netanyahu, Tahran'ın bölgedeki vekil güçlerinin saldırıyı püskürtmeyi başaramadığını savundu.

Netanyahu, İsrail'in uzun vadeli stratejisinin, "İran'ın şer eksenini ortadan kaldırmak" olduğunu belirterek, bu hedeflerinden vazgeçmeyeceklerini söyledi.

İSRAİL'İN İRAN'A SALDIRISI NASIL SONUÇLANMIŞTI?

İsrail, İran'ın 1 Ekim'deki füze saldırılarına misilleme olarak 26 Ekim'de İran'daki askeri noktaları hedef aldığını ve saldırının başarıyla tamamlandığını açıklamıştı.

İran, Tahran ve ülkenin batısındaki Huzistan ve İlam eyaletlerinde bazı askeri noktaların hedef alındığını ve hava savunma sistemlerinin saldırılara başarıyla karşı koyduğunu ancak bazı noktalarda sınırlı hasar meydana geldiğini duyurmuştu.

Saldırılarda 4 asker ile 1 sivilin hayatını kaybettiği açıklanmıştı.

MUHALEFETTEN NETANYAHU'YA RÜŞVET SUÇLAMASI
İsrail'de ana muhalefetteki Gelecek Var Partisi lideri ve eski Başbakan Yair Lapid, Başbakan Binyamin Netanyahu'yu koalisyon ortaklarına "rüşvet vermekle" suçladı.

Lapid, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, İsrail Meclisi'nin (Knesset) yasama çalışmalarına yeniden başlaması sonrasında dindar Yahudileri askerlikten muaf tutan yasa tasarısına ilişkin açıklamalarda bulundu.

ASKERDEN KAÇMA YASASI DEDİ
"Gazze'de HAMAS'ın elinde halen kadın askerler varken, İsrail hükümeti (askerden) kaçma yasasına destek veriyor." ifadelerini paylaşan Lapid, yasa tasarısına tepki gösterdi.

Lapid, Netanyahu hükümetini "vatanseverlere ihanet etmekle" suçlayarak, "Bu utanç verici yasaya karşı mücadele edeceğiz." şeklinde tepki gösterdi.

 Siyonist İsrail ordusunun Lübnan'a yönelik sürdürdüğü saldırılarda şehit olanların sayısı 2 bin 672'ye yükseldi.
 

Lübnan Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, katil İsrail ordusunun ülkenin birçok bölgesinde hava saldırılarını sürdürdüğü belirtildi.

Siyonist İsrail'in devam eden saldırıları sonucu dün 19 kişinin öldüğü ve 108 kişinin yaralandığı aktarılan açıklamada, 8 Ekim 2023'ten bu yana Lübnan'a yönelik saldırılarda şehit olanların sayısının 2 bin 672'ye, yaralananların sayısının da 12 bin 468'e yükseldiği kaydedildi.

İşgalci İsrail bombardımanı nedeniyle Lübnan'da yüzbinlerce kişinin yerinden edildiği tahmin ediliyor.

Ülkenin güney kesimlerinden başkent Beyrut ve kuzeye göç dalgası devam ederken, Lübnan hükümeti yerinden edilenlerden 486 binden fazlasının Suriye'ye göç ettiğini açıklamıştı.

Gözler İsrail'in İran'a yapması beklenen misillemeye çevrilirken, İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami, İsrail'i uyardı. Selami, kendilerine saldırılması durumunda yeniden İsrail topraklarını hedef alacaklarını ifade etti.
 

İran Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı General Hüseyin Selami, İran'ın 1 Ekim'de İsrail'e yönelik Gerçek Vaat 2 Operasyonunun ardından İsrailli yetkililerin gerçekleştirme sözü verdiği misilleme saldırısı hakkında konuştu. Hüseyin Selami, "İsrail'e diyoruz ki, eğer bir hata yapar bölgede ya da İran'da hedeflerimize saldırırsanız, sizi acı bir şekilde tekrar vururuz." dedi.

'ZAYIFLIĞINIZI BİLİYORUZ'
 
İran’ın İsrail’e balistik füzelerle 1 Ekim’de gerçekleştirdiği saldırının ardından bölgede tansiyon yükselmeye devam ediyor. Gözler İsrail’in İran’a nasıl bir karşılık vereceğine çevrilirken İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami, İsrail’i misilleme saldırısına karşı uyardı.

 

İran halkına seslenen Selami, "İsrail'e diyoruz ki, eğer bir hata yapar bölgede ya da İran'da hedeflerimize saldırırsanız, sizi acı bir şekilde tekrar vururuz." dedi. İran'ın İsrail'in savunma sistemlerini delebileceğini sözlerine ekleyen Selami, ABD tarafından İsrail'e konuşlandırılan gelişmiş bir hava savunma sisteminin İran'ın misillemesini engellemeyeceğini söyledi. İsrail’i işaret eden Selami, "Zayıflığınızı biliyoruz ve bunu siz de biliyorsunuz." ifadelerini kullandı.

'İSRAİL MİSİLLEME YAPMAYA HAZIR' İDDİASI

The Washington Post'a göre, İsrail olası bir misilleme saldırısında İran'ın nükleer tesislerini veya petrol rafinerilerini hedef almayacak. Öte yandan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, ABD Başkanı Joe Biden'a İran'daki askeri hedefleri vurmaya hazır olduklarını ifade ettiği iddia edilmişti. İsrail'in Kanal 12 televizyonunda yer alan haberde, İsrail ordusunun, İran'a verilecek karşılıkta hedef alınması planlanan noktalarının listesini Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant'a sunduğu belirtildi.

İsrail'in gerçekleştirmeyi planladığı iddia edilen misillemenin zamanı ise kasıtlı olarak belirsiz bırakıldı