کارگر

کارگر

Uzay Sistemleri Enstitüsü başkanı uzaya insan gönderme ile ilgili yeni nesil uzay araçlarının üretimine geçtiklerini belirtti.


Mehr Haber Ajansı’nın haberine göre, Uzay Sistemleri Enstitüsü başkanı Mohammed İbrahimi 4. Cansat Yarışması’nın açılış töreninde uzay teknolojileri ile ilgili takım çalışmasına ihtiyaç olduğunu belirterek, İran’ın uzay araştırmaları konusunda iki önemli hedefi olduğu haberini verdi.

İbrahimi “Bu hedeflerin ilki yeni ve büyük bir telekomünikasyun uydusu olan Aheng Jeo uydusunu yörüngeye yerleştirmektir ki gelişmiş uzay aracına sahip olmak gerktiriyor ve daha uzun vadeli olarak planlanan ikinci hedef ise uzaya insan göndermek vardır ve tabi ki bu da bir kaç yıl içerisinde yapılması mümkün olacaktır” diye konuştu.

Uzay Sistemleri Enstitüsü başkanı ayrıca uzaya insan göndermek doğrultusunda 5 deney fırlatma planladıklarını ve yaşam kapsülü tasarımına bile başladıklarının haberini verdi.

İran'ın Türkiye büyükelçisi Ali Rıza Bigdeli, İran ve Türkiye'nin 2015 yılında iktisadi ve ticari alanda ilişkilerinin gelişeceğini söyledi .


İrna'nın haberine göre, Bigdeli, dün İstanbul'da Türkiyeli işadamları ve sanayicilerinin katıldığı bir seminerde yaptığı konuşmada; 2015 yılının, iki ülkenin ticaret hacmini 30 milyar dolara çıkarma hedefi için önemli bir yıl olacağını  belirterek,  halihazırda iki ülke arasında  ticaret hacminin 15-16 milyar dolar civarında olduğunu kaydetti ve ''iki ülkenin kamu ve özel sektörü, belirlenen hedef 30 milyar dolara varılması için  büyük gayret  sarf etmeliler'' dedi.

Bigdeli, Türkiye hükümeti ve halkının, İran İslam cumhuriyetinin  zalimce yaptırımlar karşısında  Türkiye ile ilişkileri geliştirmeyi bir fırsat olarak  değerlendirmeye çalıştığını bilmeleri gerektiğini söyledi.

İran’ın Viyana’daki BM temsilcisi Rıza Necefi, Filistin’de barış ancak adaletin sağlanması ve işgalin son bulması ile gerçekleşebileceğini vurguladı.


FHA- Dünya Filistin’le dayanışma günü dolaysıyla İran’ın Viyana’daki BM temsilciliğinde düzenlenen oturumda konuşan Necefi, İran İslam Cumhuriyeti’nin Filistin meselesine yönelik ilkeli tutumunu beyan etti.

Filistin milletinin acılarına temas eden Necefi, Filistin meselesi sadece Arap ve İslam dünyası meselesi olmadığını, bu mesele bütün dünyayı ilgilendirdiğini kaydetti.

Korsan İsrail’in Gazze şeridine son saldırısına işaret eden Necefi, bu savaş başta BM ve Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası camianın aldığı kararların itibarının sorgulanmasına neden olduğunu vurguladı.

Necefi, Filistin’de barış ancak adaletin sağlanması ve işgalin son bulması ile gerçekleşebileceğini ifade etti.

Pazar, 30 Kasım 2014 00:00

İran uçak gemisi yapıyor…

İran İslam Cumhuriyeti Ordusu Deniz Kuvvetleri Araştırma ve Kendine Yeterlilik Teşkilatı Komutanı, İran’ın uçak gemisi de dahil her türlü filo ve gemi yapma kudretini elde ettiğini bildirdi.
 
 
İrib haber ajansının bildirdiğine göre muhabirlere konuşan İran İslam Cumhuriyeti Ordusu Deniz Kuvvetleri Araştırma ve Kendine Yeterlilik Teşkilatı Komutanı tuğamiral Ali Gulamzade, İran İslam Cumhuriyeti Ordusu Deniz Kuvvetlerinin şu anda su düzeyi ve altı gemilerini yapma teknolojisine sahip bulunduğunu belirtti.
“Ejder”in tasarım ve yapımının ise çok çetin ve gelişmiş bir tasarımı bulunduğunu hatırlatan İran İslam Cumhuriyeti Ordusu Deniz Kuvvetleri Araştırma ve Kendine Yeterlilik Teşkilatı Komutanı, “Ejder’in su düzeyi ve su altında düşman gemilerini ve imha etme kabiliyetine sahip güçlü bir silah olduğunu ve İran İslam Cumhuriyetinin halı hazırda bu gelişmiş, modern silahı tasarlama ve üretme teknolojisine sahip olduğunu söyledi.

İran yapımı Ejder’in yakında operasyonel hale getirtileceğini belirten İran İslam Cumhuriyeti Ordusu Deniz Kuvvetleri Araştırma ve Kendine Yeterlilik Teşkilatı Komutanı İran yapımı bu silahın şu anda sadece NATO ülkeleri ejderleri ile mukayese edilebileceğini söyledi.
 

Amerikan dergisi Newsweek yeni sayısında İranlı Generel Süleymani’nin resmini kapak yaptı.


Mehr Haber Ajansı’nın haberine göre, Amerikan ünlü Newsweek dergisi General Kasım Süleymani’nin resmini kapak yaparak “İlk önce Amerikalılar’la savaştı ve şimdi ise IŞİD’i ezip geçiyor” yazısına yer verdi.

Yayınlanan yazıda Süleymani ile ilgili İran’ın IŞİD ile mücadeledeki gölgedeki adamının Iraklılar’ı eğittiği ve “Daha önce Amerika’ya karşı savaşan bu adam şimdi ise IŞİD’e karşı mücadele veriyor”  diye bahs edildi.

Bu Amerikan dergisi Iraklılar’ın İran’ın bu ülkedeki varlığı ile ilgili hiç bir kuşku duymadıklarını ve Iraklı milletvekili ve eski Irak ulusal güvenlik danışmanı olan Al-Rabii’nin “Musul’un düşmesinden sadece üç gün sonra Irak’a yardım eden kimdi?” sözlerine yer verdi.

Newsweek bu raporun bir diğer bölümünde ise bir çok askeri yetkilinin General Süleymani’yi olağanüstü yeteneklere sahip bir komutan olarak baktıklarını da yazdı.

Geçen günlerde bir çok batılı basın kuruluşu Kasım Süleymani’nin Suriye ve Irak’taki IŞİD ile mücadeledeki rolüne yer vererek Irak ve Suriye’de IŞİD’i yenen ve yok edenin aslında Amerika değil belki General Süleymani olduğunu aktardılar.

İranlı araştırmacılar ilk kez Aerojel adıyla bilinen dünyanın en hafif ağırlığa sahip maddesini üretmeyi başardılar.


Mehr Haber Ajansı’na konuşan ve bu araştırmayı yürüten şirketin yöneticisi olan Mehdi Deryani bu şirketin Ortadoğu’da ilk kez olarak ticari çapta Silica Aerojel üretmeyi başardığını belirtti.

Üretilen Aerojel’den sanayide büyük çapta su, ısı ve ses yalıtım malzemesi olarak kullanılmakta.

Üretilen Aerojelin milyonlarca ufak delikten oluşan yüzeyi, süngeri andırır ve çok iyi yalıtkandır. En gelişmiş fiberglas yalıtım malzemesinden 39 kat daha fazla yalıtım kabiliyetine sahiptir. Çok dayanıklı bir yapısı vardır ve Duman gibi görüntü verdikleri için halk arasında "Donmuş duman" veya "Mavi duman" diye de adlandırılır. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Üretilen Aerojelin milyonlarca ufak delikten oluşan yüzeyi, süngeri andırır  ve çok iyi yalıtkandır. En gelişmiş fiberglas yalıtım malzemesinden 39 kat daha fazla yalıtım kabiliyetine sahiptir. Çok dayanıklı bir yapısı vardır ve Duman gibi görüntü verdikleri için halk arasında "Donmuş duman" veya "Mavi duman" diye de adlandırılır.

 

Cumartesi, 29 Kasım 2014 00:00

Anlaşmazlık bize değil ABD'ye zarar verecek

İran lideri İmam Hamaney 'Nükleer müzakerelerde, ABD'nin anlaşmaya daha çok ihtiyacı var, bu süreçteki herhangi bir anlaşmazlık ABD'ye zarar verecek' dedi.

İran lideri İmam Hamaney, İran ile 5+1 grubuyla sürdürülen nükleer müzakerelerde, ABD'nin anlaşmaya daha çok ihtiyacının olduğunu savunarak, "herhangi bir anlaşmazlık ABD'ye zarar verecek" dedi.

İran resmi ajansı İRNA'nın haberine göre, İmam Hamaney, İran Gönüllü Güvenlik Güçlerinin (Besic) kuruluş yıl dönümü kutlamalarında yaptığı konuşmada, 5+1 ülkeleri arasında sürdürülen nükleer müzakerelerde, İran heyetini, "çaba, gayret ve azimlerinden" dolayı kutladı.

Ülkesinin "ABD'nin güvenini kazanmaya" ihtiyacının olmadığını dile getiren Ayetullah Hamaney, "İran ile 5+1 grubu arasında devam eden nükleer müzakerelerin ana ilkelerine karşı olmadığımız gibi müzakerelerin uzatılmasına da karşı değiliz. Bu müzakereler olumsuz sonuçlansa da İran İslam Cumhuriyeti zarara uğramaz" dedi.

Batılı ülkelerin "uluslararası basın ve diplomatik bağıntılarına" değinen Seyyid Ali Hamaney: "Bizimle müzakere masasına oturan tarafların her birinin arkasında bir ordu var, bunların arasında Amerika daha ahlaksız, İngiltere ise daha sinsidir" ifadesini kullandı.

Son kongre seçimleri ve Ferguson kentinde çıkan olaylarla ABD Başkanı Barack Obama'nın zor durumda kaldığını savunan İmam Hamaney, şunları kaydetti:

"Bundan dolayı ABD'li yetkililerin büyük zafere ihtiyaçları var. Nükleer müzakerelerde, ABD'nin anlaşmaya daha çok ihtiyacı var. Bu süreçteki herhangi bir anlaşmazlık ABD'ye zarar verecek. Nükleer müzakereler bir anlaşmaya varılmazsa, gökyüzü bizim için yeryüzüne gelmez (Farsça'da 'kıyamet kopmaz' yerine kullanılan bir deyim), çünkü 'dirençli ekonomi hareketi' adına çözüm yolumuz var. Orta ve uzun vadeli planlarla hareket ettiğimizde İran milleti zirveye ulaşacaktır."

İran ile BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ile Almanya'nın oluşturduğu 5+1 grubu arasında yürütülen ve son görüşmeleri Viyana'da sürdürülen nükleer müzakereler sonucunda nihai anlaşmaya varılamamış ve müzakere tarihinin 1 Temmuz 2015'e kadar uzatıldığı açıklanmıştı.

Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Celula ve Sadiye kentlerinin IŞİD işgalinden kurtarılmasındaki desteğinden dolayı İran’a teşekkür eden bir bildiri yayımladı.
 
Kurdpress haber ajansının haberine göre Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği, yayımladığı bildiride Diyala iline bağlı Sadiye, Celula, Karatepe ve Cebbare kentlerinin IŞİD işgalinden kurtarılmasındaki desteğinden dolayı İran’a teşekkür etti.

Bildiride, “İran İslam Cumhuriyeti, savaş meydanındaki topçu ve ağır silah desteği ile bu zaferlerde son derece seçkin bir rol oynamıştır. Bu vesile ile İran’a teşekkürlerimizi sunarız” denildi.

Sadiye ve Celula kentlerinin kurtarılmasıyla sonuçlanan operasyonlara Irak ordusunun da havadan destek verdiğinin belirtildiği bildiride “23 Kasım’da Celula ve Sadiye’de iki büyük zafer kazanıldı ve her iki kent te özgürlüğüne kavuştu. 26 Kasım’da Peşmerge güçleri Irak ordusu ve Bedir Güçleri ile birlikte Celula ve Sadiye, Karatepe ve Cebbare’nin tüm köylerini, Saddam rejiminin devrilmesinden sonra teröristler için güvenli bir merkeze dönüşen Hamrin Gölüne kadar Baasçılardan ve teröristlerden temizledi” ifadesine yer verildi.

KYB Siyasi Bürosunun icradan sorumlu yetkilisi Molla Bahtiyar’ın Rudav televizyonuna İran ordusunun peşmergeye verdiği desteği anlattığının belirtildiği haberde KYB Başkanlık Kurulu Üyesi Ferid İse Serd’in de Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani’nin İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye teşekkür mesajını hatırlatarak İran’ın Iraklı Kürtlere ilk yardım eden ülke olduğunu söylediği bildirildi

İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Ordusu Komutanı General Kasım Süleymani’nin Peşmerge komutanları ile birlikte Sadiye ve Celula’daki operasyonlara komuta ettiği bildirildi.

 

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, IŞİD saflarında 600 Türk vatandaşının savaştığı, 100 Türk vatandaşının ise Suriye’deki çatışmalarda öldürüldüğü yönündeki açıklamada bulundu. Türkiye Dışişleri Bakanı, Suriye krizinin başladığı andan beri ilk kez Türk vatandaşlarının Suriye krizine katılımına ilişkin bir açıklama yaptı.
 
  Peki, Türk vatandaşları neden IŞİD saflarında savaşıyorlar? Türkiye’nin güvenliği için tehdit oluşturuyorlar mı?

Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi (TÜRKSAM) uzmanlarından Hanife Çetin, Uluslararası Haber Ajansı ‘Rusya Bugün’e verdiği demeçte konuyla ilgili görüşünü anlattı:

‘IŞİD sosyal medyaya bugüne kadar terör örgütlerinde görülmemiş derecede hakim bir örgüt. Bir şirket ya da belki kurumsal bir yapı gibi sosyal medyayı etkin kullanıyorlar ve bu yolda dünya çapında milyonlarca insana ulaşmışlar. Bu bakımdan sosyal medyadaki propaganda yöntemiyle mücadelede sosyal medya kullanımı IŞİD’in militan toplamasına büyük bir kaynak olarak karşımıza çıkıyor. Öte yandan Türkiye’de maalesef uzun bir süredir IŞİD’in bir terör örgüt olarak anılmamış olması da IŞİD’e duylan sempatinin altındaki bir başka etken. Türkiye’den IŞİD’e katılımlar da ayni şekilde bu çerçevede değerlendirilebilir. Yani hem sosyal medyanın hem siyasi söylemlerin bunda önemli bir etkisi var. Hani bu sadece dışarıdan, Avrupa’dan çok fazla gelenlerin, katılanların olduğu haberlerini gördük ama bu sadece Avrupa’nın bir sorunu değil. Burda bir kandan gelen bir motivasyon var oradaki insanların radikalizmin sınırlarını zorladığını görebiliyoruz, kafa kesmelerden bahsediyorum burda, ya da işte daha ciddi vahşet dolu görüntülerden bahsediyorum. Yani bunlardan etkilenmemek yani bu savaşa girip te bunlardan etkilenmemek mümkün değil. Bu kişilerin de topluma geri kazandırılmaları oldukça zor görünüyor. Bu bakımdan bu geçecek süreçte bunların geri kazandırılıp kazandırılamıyacağı konusunda ciddi endişelerimiz var ve bu endişeler de tehdit endişeleridir. Bu katılımlardan tehdit algılamamız gerekiyor’.

Bizim diğer muhatabımız İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Kıvanç Ulusoy bu konuda şunu dedi:

‘İdeolojik sebeplerden katılıyorlar diye düşünüyorum. Büyük ölçüde inanıyorlar tabii böyle bir şeye. Suriye’de bir İslamci devleti kurabileceklerini düşünüyorlar. İkinci sebep, hükümetin doğrudan desteği olmasa da uygun bir ortam var. Türkiye’de buna uygun siyasi bir ortam var. Yıllarca bu yaklaşımlar destekleyen bir yapı vardı ve şimdi o yapının sonuçlarını alıyoruz. Türkiye açısından ciddi bir güvenlik tehdidi aslına bakarsanız. Yani ben bu politkaları doğrusu yapılmış bir politikalar olarak görmüyorum hiç bir şekilde. Kesinlikle uzun vadede Türkiye açısından böyle politikaların negatif etkileri olacak diye düşünüyorum’.

Gazeteci ve Yazar Ercan Dolapçı Ortadoğu'daki son gelişmeler ve bu konuda Türkiye'nin tutumu ile ilgili olarak MHA'ya konuştu. Dolapçı ile yapılan demeç aşşağıdaki gibidir:


1- Son günlerde Ortadoğu bölgesinde devam eden olaylar ile ilgili ve özellikle de Türkiye neden IŞİD'e karşı hava operasyonu düzenlemiyor? bu konuda yorumunuz nedir?

- Bölgeyi karıştıran ABD. PKK gibi İŞİD'i de kullanıyor. Ancak İŞİD, kukla Kürt bölgesine girince işler değişti. Çünkü ABD toprağına girmiş oldular. ABD uzun yıllardır Kürt ayrılıkçı hareketini kullanıyor ve onların hamisi durumunda. İstiyor ki, Kürtleri Türkiye korusun ve kollasın. Kimse o yapıyı bozmasın, hatta kendi ülkesini bölsün ve Kürtleri ayırsın! Bu olacak şey mi? Türkiye buna 35 yıldır direniyor. ABD, Türkiye topraklarında bir Kürt devleti kurmaya çalışıyor. Türk Ordusu bunu 1990'lardan beri tespit etti ve buna göre konumlandı. ABD'de bu direnci kırmaya çalışıyor. Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis'i suikatla öldürdü. Çünkü o, ABD planlarını tespit etmiş ve onları bozmak için çalışıyordu. Uçağına kurulan tuzakla şehit edildi. Daha nice subayımızı katlettiler. Ama direncimizi kıramadı.

 

İŞİD-PYD çatışmasında da bizden PYD'yi korumamız, hatta onlar adına İŞİD'le mücadele etmemiz isteniyor. Bu kabul edilemez. Türkiye buna girerse, bir anda bölgenin çukuruna düşer ve bataklıktan bölünerek çıkar. Bu bir tuzaktır.

Türk Genelkurmay'ı yaptığı açıklamayla PYD ve PKK'yi, İŞİD gibi 'terör örgütü' olarak ilan etti ve bunu da Tezkere'ye yazdırdı. Dolayısıyla Türkiye her ikisini de tehdit olarak gördü. Onların birinin yanında savaşamaz. Dolayısıyla hava harekâtı da yapamaz. ABD bastırıyor, PYD'yi İŞİD'in elinden kurtarmaya çalışıyor. Bunu da bize yaptıracak. Ama hükümet ve Genelkurmay direniyor. Bu direnci kırmak için de PKK eliyle Geneydoğu illerimizde olaylar çıkardı. 35'e yakın insanımız alçakça katledildi. Çok büyük maddi zarar verildi.

 

Bu olaylarla şu görüldü: AKP'nin PKK ile yürüttüğü 'Açılım' politikası bitmiştir. Türk ordusu ara verdiği PKK mücadelesine bundan sonra hız verecektir. PKK, İŞİD saldırısıyla boş ve kof olduğunu kanıtladı. Kendi halkını koruyamıyor. Zavallı duruma düştü. ABD desteği olmasa, birgün bile ayakta kalamazlar, ezilirler. Zaten Kobani dedikleri Ayn el Arab'ta insan kalmadı ki. Orada kimi koruyorlar? Bu yalan. Orada sivil kalmadı, hepsi Türkiye'ye sığındı. Kalanlar da PKK militanı. Kendini koruyamayan, İŞİD'e karşı savaşamayan PKK, kimin için savaşacak? Ancak yakıp yıkmayı bilirler. Boşuna terör örgütü denmiyor.

Kürt halkı da PKK'nın gücünü çok iyi gördü. Boş olduğunu gördü. Zaten olaylarda büyük destek yoktu. Militanlardan başka yakıp yıkan yoktu. PKK'nın halk desteği daha da azalacaktır.

ABD birkez daha başarısız oldu. İŞİD'e karşı ne kendisi, ne de müttefikleri gelip savaşabildi? Seyrediyorar. Hava operasyonlarıyla bunun olmayacağını onlar da biliyor. Göstermelik saldırı yapıyorlar. Karadan giremezler. Türkiye de girmeyecek.

Bu politikalar bölgede istikrar yaratamaz. Tek çare olaylara bölge ülkelerinin müdahale etmesi ve birlikte çözüm için çalışmasıdır. Emperyalist ülkeler bölgeden uzak durursa, bu sorunlar bir haftada biter ve huzur gelir. Amerika iyilik yapmak istiyorsa şer elini bölgeden çeksin!

 

2- Türkiye’nin Amerika ve Katar gibi Batılı ve bölgedeki müttefiklerinin Esed rejiminin yıkılmayacağını anlamaları ve IŞİD ile mücadeleye odaklandıkları bu dönemde bile Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan hala Suriye olaylarının başladığı günden beri izlediği siyaset üzerinde ısrar etmektedir neden? Ve İran’ın izlediği politikayı eleştiriyor?

 - Bölgedeki olayların gelişmesi ve büyümesi Erdoğan'ın yanlış politikaları sonucudur. Erdoğan da tıpkı ABD gibi bölgede yenildi. Politikaları iflas etti ve Türkiye'ye zarar veriyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde görülmedik şekilde, bölgedeki istikrarsızlığa katkı sunuyor. Türkiye geleneksel olarak kimsenin içişlerine karışmaz. 'Yurtta sulh, cihanda sulh' der ve bu politikayı uygular. Bölgede hep yapıcı olmutur. Bunu maalesef Erdoğan bozdu ve başımıza iş açtı. Başarısızlığını örtmek için sağa sola saldırıyor. Bir haftada Şam'da, Obama ve Netenyahu ile namaz kılacaktı? Ne oldu? Olmadı... Suriye halkı direniyor. Hem de kahramanca. Direnmeyle bölgenin kaderini değiştiriyor. Suriye direnişi tarihseldir.

Suriye kalesinin düşmesi, Türkiye'nin de hızla bölünmesi demektir. Erdoğan kişisel hırsları ve ABD'ye aşırı bağlanmasından bunu göremiyor. Hele İran'a sataşması çok yanlıştır. İran bölgede yapıcı davranıyor. Suriye'yi ve Lübnan'ı desteklemesi hepimiz için önemli. Bunu Türk halkı görüyor. Cumhuriyet’ten buyana İran'la çok özel ve özenli dış politika güttük. Bunu bozmak Türkiye'ye ihanettir. Çünkü çok politikaları aynı, bunu bozmak demek Türkiye'yi istikrarsızlığa sokmak demektir. Bugün yaşananlar da budur.

Kaldı ki İran dini lideri Ayetullah Ali Hamanei, çok iyi bir politikacı ve önderdir. Allah ona sağlık ve afiyet versin. Rahmetli İmam Humeyni'den buyana çok iyi politika güdüyor ve İran'ı başı dik ve onurlu bir ülke yaptı. Güçlendirdi. Emperyalizme karşı da kale gibidir İran! Buna laf söylemek ne insanlığa ne komşuluğa ne de İslâm'a uyar. Başka da birşey demeyeceğim. Ancak bunu şöyle izah edebiliriz: Erdoğan kaybettikçe kadim dostlarımıza da saldırıyor.

 

3- Geçen 30 yıla bir dönüp baktığımız zaman, İran ve Türkiyenin dünya görüşleri ve politikaları arasında uçurumlar kadar tabir edebileceğimiz kadar farklılıklar olsa bile bu iki ülke hiç bir zaman şimdiki kadar bir biri ile zıt duruma düşmemişlerdir bunu neye bağlıyorsunuz?

- Bunu tek kelimeyle İran bağımsız politika güdüyor. Türkiye ise ABD ve İsrail yanlısı politika. Temel çelişki budur. Bu da yakında sonlanacak ve İran ve Türkiye eskisi gibi daha da birbirine kenetlenecektir. Eğer Atatürk'ün miras bıraktığı 'Bölge Merkezli' ve antiemperyalist politikaya dönersek, çok şey değişir ve bölge ülkeleriyle birlik kurarak daha büyük atılımlar yaparız. Bunu istemeyen güçler aramızı bozmaya çalışıyor. Ama bozamayacaklar. Eninde sonunda dost olacağız ve birlikte bütün sorunların üstesinden geleceğiz. İran ve Türkiye el ele verse dünyanın gidişi değişir. Ama bu da olacak. Bizler burada '5 deniz 5 ülke' siyaseti için çalışıyoruz ve bu politikayı savunuyoruz. Tek çare de budur. Türkiye, İran, Irak, Suriye, Lübnan ve Azerbaycan birlikte hareket etsin bakın neler oluyor? Olaylar da buraya gidiyor. Artık dünya tek kutuplu değil. Çok kutuplu olacak ve burada Türkiye ve İran da buna öncülük edecek. Sayın Hamaney'in de bunu savunduğunu biliyoruz.

 

4- AKP'nin Türkiye Cumhuriyeti geleceğindeki yeri nasıl olacaktır?

DOLAPCİ- AKP'nin geleceği yoktur. Dağılacaktır. Yanlışlarının altında kalacaktır. Hem de yakında. Bunu bütün dünya görecektir. ABD desteğiyle ayaktalar. O çekilsin, bir gün kalamazlar. Türk hakının yarısı bile istemediğini sandıkta gösterdi. Türkiye'de bölge merkezli politikaları savunan, bağımsızlığı savunan, kardeşliği savunan ve milli politikalar güdecek partiler yükselecektir. Bu potansiyel vardır. Türkiye halkı ayağa kalkarsa bütün dünya şaşar kalır. Bunu 2013 Taksim direnişiyle gösterdi.

 

Omid Shamizi, MHA