
کارگر
İran ve Irak arasında işbirliği anlaşması imzalandı
İslami İran ulaştırma ve şehircilik bakanı Abbas Ahundi ile Irak ulaştırma bakanı Bakır Cebr'el Zubeydi arasında, demiryolları, ulaşım, hava seferleri, mühendislik hizmetlerinin ihracatı gibi konularda işbirliği anlaşması imzalandı.
Muhabirimizin bildirdiğine göre, dün Ahundi ve Zubeydi arasında imzalanan işbirliği anlaşmasına göre, İran'ın Şelemçe kentinden Irak'ın Basra kentine 37 km.lik demiryolu hattının kurulması kararlaştırılırken Ervend nehri üzerinde 700 metre uzunluğunda bir köprüyü de kapsayacak iki ülke arasındaki demiryolu hattı projesinin 19 ay içinde bitmesi kararlaştırıldı.
İran ulaştırma ve şehircilik bakanı, iki ülke arasında iktisadi, ticari ve kültürel alanlarda işbirliğinin geçmişe göre daha da gelişeceğini dile getirirken, Iraklı bakan da, iki ülkenin demiryoluyla birbirine bağlanacak olmasının ürünlerin ulaşımı, milyonlarca yolcunun gelip gitmelerinin rahat bir şekilde gerçekleşmesine vesile olacağını söyledi.
Peygamberlerin İstiğfarı Ne Anlama Gelir? İşte Cevabı…
Ayetullah Cevad Amuli, tefsir dersinde istiğfar konusuna temas etti ve şu açıklamada bulundu: İki türlü istiğfar vardır: Günahın affı için edilen istiğfar ki insanların geneli hakkında söz konusu olan bir durumdur. İnsanlar yapmış oldukları hata ve günahlardan arınmak, temizlenmek için istiğfar ederler, Allah’tan mağfiret dilenirler. Fakat istiğfarın diğer türü, günahı önlemeye yönelik yapılan istiğfardır. Bu özel bir istiğfardır; peygamberlerin ve masum imamların istiğfarı bu kabildendir. Onlar, işledikleri bir günahtan dolayı değil, aksine günahın kendilerine uğramaması için istiğfar ederler.
Ayetullah Cevadi Amuli, Zümer suresinin 53. Ayetinin tefsirinde şu açıklamalarda bulundu:
“Ayette sözü geçen “kullarım” ifadesinin kapsamı geneldir ve tüm kulları kapsamaktadır. Zira bu ayetin devamında tehdit vardır. Ayette şöyle buyurmuştur: De ki: Ey kendilerine karşı taşkınlık yapan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Kuşkusuz, Allah bütün günahları bağışlar. Kuşkusuz O, çok bağışlayan ve sürekli merhamet edendir. Size azap gelmeden Rabbinize dönün ve O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.
Burada Yüce Allah tüm kullarına bir hitapta bulunmuş ve onları tövbe etmeye teşvikte bulunmuştur. Allah’a yönelip tövbe etmek, başka bir ifadeyle istiğfar iki türlü tecelli edebilir: Günahın affı için edilen istiğfar ki insanların geneli hakkında söz konusu olan bir durumdur. İnsanlar yapmış oldukları hata ve günahlardan arınmak, temizlenmek için istiğfar ederler, Allah’tan mağfiret dilenirler. Fakat istiğfarın diğer türü, günahı önlemeye yönelik yapılan istiğfardır. Bu özel bir istiğfardır; peygamberlerin ve masum imamların istiğfarı bu kabildendir. Onlar, işledikleri bir günahtan dolayı değil, aksine günahın kendilerine uğramaması için istiğfar ederler.
safaqna
Amerika'nın Petrol Fiyatlarının Düşüşünden Kârı: 90 Milyar Dolar
İran Petrol Bakanı Yardımcısı, petrol fiyatlarının düşüşünden sonra ABD'nın 90 milyar Dolar kazanç elde ettiği ve Rusya'nın 110 milyar Dolar zarar ettiğini açıkladı.
MHA'nın haberine göre, İran Petrol, Petrokimya ve Doğalgaz İhracatcıları ile görüşen İran Petrol Bakanı Yardımcısı Mansur Moazzemi, "Petrol fiyatlarının düşmeye devam etmesi, kullanıcı ülkelerin marvarlıklarının artmasına neden olacaktır. Yapılan incelemelerde, Amerika'nın fiyatların düşüşünden 90 milyar Dolar kar elde ettiği ve Rusya'nın 110 milyar Dolar zarar ettiğini belirlenmiştir. BAE ve Arabistangibi OPEC üyesi ülkelerin üretimleri, petrol fiyatlarının düşmesindeki en etkili ülkeler olmuşlardır. İran bu fiyat düşüşlerinden en az derecede etkilendi" dedi.
Petrol fiyatlarının düşeceğinin tahmin edilebileceği iddiaları hakkında ise Moazzemi, "Petrol endüstrisi, tamamen stratejik bir endüstridir. Bu neden ile de petrol fiyatlarının düşeceğinin tahmin edilbileceği iddiası doğru değildir" dedi.
Efhem: ABD İranlı Şirketleri Yaptırım Listesine Ekleyerek, Bir Kez Daha Sözünde Durmadı
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Amerika'nın yeni İranlı şirketleri yaptırım listesine eklemesine tepki gösterdi.
MHA'nın haberine göre, bazı İranlı şirketleri ABD'nin yaptırım uygulanması gereken şirketler listesine eklenmesine tepki gösteren İran DIşişleri Bakanlığı Sözcüsü, "Amerika tarafından gerçekleşen bu olay, Ortak Çalışma Planı'na tamame karşıdır. İran ve P5+1 arasındaki nükleer müzakerelerin devam etti bugünlerde bu olayın gelişmesi, iki taraf arasındaki iyi niyeti zedeliyor" dedi. Efhem ayrıca nükleer müzakerelerin 15 Ocak tarihinde ve bakan yardımcıları düzeyinde Cenevre'de düzenleneceğini açıkladı.
Efhem yapılan basın toplantısında Suriye krızi ve Rusya'nın Moskova'da ortak görüşme düzenlenmesi önerisi hakkında ise "Yaklaşık 4 yıl önce, Suriye krızinin başlamasından itibaren bu krizin sadece politik yöntemler ile çözüleceğini belirtmiştik. Bölgedeki değişiklikler ve gerçekler, bu yorumun doğruluğunu gözler önüne serdi. Biz de krizin sn bulması için yapılacak tüm politik çalışmalar, mantıklı yöntemler ve Suriye halkının rolüne değer verilmesine destek veriyoruz. Diyalog ve müzakerenin, Suriye'deki krızin çözülmesi için tek yol olduğu düşüncesindeyiz. Bu müzakereler, iki Suriyeli tarafın bir araya gelmesi ve yabancı gözlemcilerin katılımları ile düzenlenmelidir" dedi.
İran'ın bu çözüm önerisi için daha once Rusya ile görüşmeler yaptığını söyleyen Efhem, projenin diğer etapları için, ilk görüşmelerin düzenlenmesi beklemek gerektiğini söyledi. Efhem açıklamasının devamında, "Tüm tarafların krizin çözümü yolunda ve barışcıl bir politik çerçeve doğrultusunda ilerlemeleri ve ayrıca Suriye halkının seçimine saygı göstermeleri durumunda, krizin çözülebileceği görüşündeyiz. İran İslam Cumhuriyeti bu öneri hakkındaki olumlu görüşünü daha once de açıklamıştır. Bu önerinin, Suriye krizinin gerçekçilik ile çözülmesine yardımcı olmasını umut ediyoruz" dedi.
Ruhani: “9 Dey halkın Rehber ve İnkılap ile biatlarını yeniledikleri gündür”
Cumhurbaşkanı 9 Dey gününü yasalara karşı teslim olma günü olarak değerlendirdi ve halkın bu günde ülkeye yakışmayan bazı hareketlere karşı tavır alarak son noktayı koyduklarını söyledi.
Mehr Haber Ajansı’nın haberine göre, Salı günü Çabahar şehrindeki Şehit Recai İskelesi’ne düzenlediği ziyarette konuşma yapan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 9 Dey gününün halka ve topluma olan mesajının, İkılap, İmam Humeyni ve Rehberlik makamına aşk ve vefa dersi olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı sözlerinde İmam Hasan el-Askeri (a.s)’ın şehadet yıldönümü için tasliyet arz ederek, “9 Dey Hamaseti’ndeki halkın geniş katılımından birlik ve beraberlik ve ayrıca yasalara saygı kavramını güçlendirmek için yararlanmalıyız ve bundan sonra ise hiç bir olayın ülkede ihtilaf ve ayrılık yaratmasına izin vermemeliyiz”dedi.
Hasan Ruhani halkın 9 Dey günü sokaklara dökülmesinin hiç bir parti ve ya hareketi desteklemek için olmadığını belirterek “Bugün yasalara karşı teslim olma günüdür ve halk bu günde ülkeye yakışmayan bazı hareketlere karşı tavır alarak son noktayı koymuşlardır” diye konuştu.
İmam Hamanei : Namaz, Din ve Dindarlığın Temelidir
MHA'nın haberine göre, Ahvaz'da düzenlenen 23.Namaz Oturumu, İslam Lideri İmam Hamanei'nin gönderdikleri mesaj ile başladı.
İmam Hamanei bu mesajlarında, oturum yetkililerinin kutsal ve değerli çalışmalar ile, tüm İran halkını namaz hakkın düşündürmeye davet ettiklerini, ve İslam tarafından belirlenen en benzersiz görev ve din ve dindarlığın temeli olan namaz hakkında tüm halkı biliçlendirdiklerin belirterek, bu çalışmaların tüm oturum düzenleyicileri için büyük bir başarı ve Allah tarafından verilen bir armağan olduğunu vurguladılar.
Bu çalışmaların sonuçlarının incelenmesi gerektiğinin altını çizen İmam Hamanei, özellikle gençlerin Namaz kılmayı hafife almamaları ve Namaz'a kalite veren tevazü kriterinin önemsenmesi gerektiğini belirttiler. İmam Hamanei beyanatlarının devamında ise cami yapımı, okul ve üniversitelerde Namaz okumanması ve kara ve hava yolculuklarında Namaz okunabilmesi için çalışmalar yapılmasın, tüm medya araçlarında Namaz ile ilgili eserler ve bu kısa ama düşünce dolu bir görev olan Namaz için kitaplar ve makaleler yazılmasını istediler.
İmam Hamanei mesajlarının devamında ise bu değerli oturum ve çalışmaların sonuçlarının incelenmesi için çaba gösterilmesi, ve sanoçların takip edilmesinin işin en önemli bölümü olduğunu belirterek, oturumun düzenlemesinde emeği geçen tüm çalışanlar için başarı temennisinde bulundular.
İran, ABD ve Avrupa savaş gemilerini bölgeden kovdu
Fars Haber Ajansının verdiği habere göre, ABD ve Avrupa ülkelerine ait savaş gemileri, İran Ordusunun Muhammed Resulallah (saa) isimli büyük askeri tatbikatının düzenlediği bölgeden deniz kuvvetlerinden gelen uyarı ardından çekilmek zorunda kaldı.
Tatbikat sahasında uçuş yapan İran ordusuna ait bir uçak, keşif görevi sırasında, ABD ve Avrupa’ya ait savaş gemilerini tatbikat bölgesinden geri çekilmesi konusunda uyardı.
Bu arada, İran İslam Cumhuriyeti ordusu, Muhammed Resulullah (saa) tatbikatında yeni avcı mayın sistemini başarıyla test etti.
Fars Haber Ajansının bildirdiğine göre, tatbikatın dördüncü gününde düşmanın İran karasularına sızmasını engellemek için donanmaya bağlı uçaklar, gemiler ve denizaltıları Umman Denizi’nde tatbikat bölgesini geniş çapta mayınla döşedi.
Öte yandan deniz kuvvetleri donanma gemileri; ticari gemileri ve petrol tankerleri mayınların tehlikesinden korumak amacıyla RH helikopterleriyle mayın arama operasyonu düzenledi. Mayın arama operasyonunda İran’ın en yeni mayın arama sistemi ilk kez devreye girdi.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Habibullah Seyyari, yeni sistemin, denize döşenen güdümlü mayınları bulmak için kullanıldığını belirtti
Bahreyn El-Vifak genel sekreteri tutuklandı
El-Vifak cemiyeti, genel sekreteri Şeyh Ali Selman’ın Bahreyn içişleri bakanlığının emri ile tutuklandığını açıkladı.
Vifak cemiyeti dün akşam yayınladığı bildiride, Şeyh Ali Selman’ın bir ceza soruşturması kapsamında 10 saattir tutuklu olduğunu belirtildi.
El-Vifak cemiyeti tarafından, Şeyh Ali Selman aleyhine yapılan böyle bir uygulamanın maceracı ve sonuçları hesaplanmamış bir uygulama olduğu belirtilerek bu uygulamanın Bahreyn’in siyasi ve emniyet ortamının çıkmaza girmesine sebep olacağı bundan dolayı da Şeyh Selam’ın bir an önce serbest bırakılması gerektiği konusunda hükümet uyarıldı.
Halk Şeyh Ali Selam’a destek için sokaklara döküldü
Bahreyn El-Vifak cemiyeti genel sekreteri Şeyh Ali Selman’ın tutuklanmasının ardından, Bahreyn halkı tarafından Şeyh’e destek vermek amacıyla ülkenin tüm bölgelerinde geniş çaplı protesto gösterileri düzenlendi.
Bahreyn Hak hareketi , Şeyh aleyhine yapılan bu uygulamayı terörist uygulaması olarak adlandırdı ve Şeyh’in en kısa zamanda serbest bırakılmasını istedi.
Hak hareketi, bu uygulamanın halkı sindirmeye ve korkutmaya yetmeyeceği tam aksine protesto gösterilerinin daha da artacağını vurguladı.
Hak hareketi, Bahreyn’de bulunan tüm guruplardan birlik olduklarını ilan etmelerini ve Şeyh Ali Selam’a destek amacıyla geniş çaplı protesto gösterileri düzenlemelerini istedi.
Al-Ahd ile söyleyişide: Şemhani, İran'ın Irak'a Verdiği Desteklerin Detaylarını Açıkladı
İran Ulusal Güvelik Konseyi Sekreteri, Suriye krızi, İran'ın Irak'a yaptığı yardımlar ve IŞİD terör örgütü hakkında Al-Ahd'e konuştu.
MHA'nın haberine göre, geçtiğimiz günlerde Al-Ahd'e konuşan İran Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri ali Şemhani, terör ile mücadele eden ülkelere desten vermenin, tüm bölge ülkelerinin ilk öncelikleri arasında yer alması gerektiğini belirtti. İran'ın bölgeye huzur ve barışın geri dönmesi için hiçbir çabayı esirgemeyeciğini söyleyen Şemhani, İran'ın terör ile mücadele eden ülkelere verdiği yardımlara da devam edeceğini söyledi.
Şemhani sözlerinin devamında ise terörüm günbegün gelişmekte olan bir sorun olduğunu belirterek, bu sorunun en çok Irak, Lübnan ve Suriye halkına zarar verdiğini söyledi. Şemhani ayrıca Suriye krızine dikkat çekerek, Şam yönetiminin dünya emperyalizmi karşısında diz çökmemesinin, tüm dünyaya büyük bir ders olduğunu ve bölgedeki direniş güçlerinin istikrarına yardımcı olduğunu belirtti.
IŞİD'ın Suriye'yi ele geçirmesi durumunda, Ürdün ve Lübnan'ın da tehlike altında olacağının çok açık bir konu olduğunu belirten Şemhani, savaş sırasında Suriye'de hasar gören bölgelerin yeniden yapılandırmasının, tüm bölge ülkelerinin önceleklerinden biri olması gerektiğini söyledi.
İran'ın Irak devleti ve halkında yaptığı ardımlar ve verdiği danışmanlık desteklerine dikkat çeken Şemhani, IŞİD güçlerinin Bağdat ve Erbil'i ele geçirememeleri ve Irak'taki onlarca bölgenin IŞİD güçlerinden arıtılmasının, İran'ın Irak halkına yaptığı yardımlardan örnekler olduğunu belirtti.
Şemhani söyleyişinin devamında Irak halkının terör ile mücadele konusunda birlik olmaları gerektiğini vurgulayarak, Irak halkı ve devletinin terör ile mücadelede başarılı olacağı konusunda umutlu olduğunu belirtti.
İran Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri, İran'ın Lübnan ordusuna ettiği yardım önerisinde kararını değişmediğini belirterek, geçtiğimiz günlerde bu konuda Lübnan Savunma bakanı ile ciddi görüşmeler yapıldığını açıkladı. Şemhani sözlerinin devamında ise "Geçtiğimiz yılalrda bazı ülkeler Lübnan ordusuna destek vermek konusunda bazı sözler verdiler, ama bu sözlerin hiçbiri gerçekleşmedi. Lübnan'ın İran'dan yardım istemesi durumunda, hiçbir yardım ve desteği esirgemeyiz" dedi.
ABD’nin Yeni Komplosu, “Irak Sünni Ordusu”
Konferansın başkent Bağdat değil de Irak’ın Kürdistan bölgesinin merkezi Erbil’de düzenlenmesi bile merkezi yönetime karşı yeni bir komplonun habercisidir.
Bismillah
18 Aralık 2014 tarihinde Erbil’de ilginç bir konferans düzenlendi. Çoğu başkent Bağdat’ta üst düzey resmi makamlarda bulunan Sünni-Arap siyasetçiler ve Sünnilerin yaşadığı bölgelerdeki aşiret liderlerinden bazılarının katılımıyla gerçekleşen bu konferansın amacı üzerinde dikkatle durulması gerekir.
Konferansın başkent Bağdat değil de Irak’ın Kürdistan bölgesinin merkezi Erbil’de düzenlenmesi bile merkezi yönetime karşı yeni bir komplonun habercisidir.
Toplantıya ” Terörizmle Mücadele Konferansı” adı verilse de yapılan açıklamalar başka amaçlar için düzenlendiğini ortaya koymaktadır.
Uluslararası çapta düzenlenmesi ve birçok ülke temsilcisinin davet edilmesine rağmen merkezi hükümetin IŞİD terör çeteleri karşısında elde ettiği son başarıları karşısında çoğu ülke temsilcileri katılmaktan vazgeçti. Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı Usame Nuceyfi, başbakan yardımcısı Salih Mutlak, Irak’ın sünni siyasetçilerinden bir grup ve Irak’ın 6 eyaletinden sünni vekillerle bazı aşiret liderlerinin katılımıyla gerçekleşen bu konferansta IŞİD’e karşı mücadelede sünni aşiretlerin silahlandırılması gerektiği ve ancak merkezi hükümetin bu konuda yavaş davrandığı eleştirildi.
Bu arada konferansı düzenleyenler yaptıkları açıklamalarda, amaçlarının Irak Ehli Sünneti arasında mezhebi birlik oluşturmak ve Ehli Sünnetin Bağdat’ın muhalefetine rağmen silahlanmak kararlılığını göstermek olduğunu belirtiler.
Irak’ta Sünni Arapları temsil edenlerin Baasçı rejimin yıkılmasından beri izledikleri ikircikli tutum bazılarınca her ne kadar asırlardan beri dış güçlerin himayesinde sahip oldukları iktidarı kaybetmek olarak yorumlansa da başını ABD’nin çektiği emperyalist güçlerle bölgedeki ortaklarının kışkırtmasıyla tahrik edildiklerini söylemek daha isabetli olur.
Bilindiği üzere Osmanlı Devleti dönemi, İngiliz işgali ve işgal sonrasından 2003 yılına kadar geçen sürede Iraklı sünni Araplar dış hamilerinin yardımıyla daima ülkenin kilit noktalarını ellerinde tutmuşlar ve çoğunlukta olan Şiiler ise daima iktidardan uzak tutulmuşlardı.
ABD ve müttefikleri ise Irak’ı işgal ederek Saddam ve Baasçı rejimini devirdikten sonra kukla bir rejim oluşturmayı planlıyorlardı. İşgal sonrası Irak’a genel bir vali tayin ederek yeni dönemde oluşturulacak anayasal yapı, hükümet, ordu vb kurumları nasıl düzenlemeyi kurguladıklarını ortaya koydular. Ama süreç istedikleri gibi yürümedi. Çünkü Irak’taki toplumsal yapıyı iyi okuyamamış ve Şia ulemasının halk üzerindeki rolüyle Şia direniş ruhunu görmezden gelmişlerdi.
Amerikalılar kendi planlarını uygulamaya çalışırken Şia uleması “Her Iraklı bir oy hakkına sahiptir” sloganını yayarak yeni düzenin genel vali emriyle, taifecilik ve aşiretçilik anlayışına göre değil de halkın oyuyla belirleneceğini ileri sürdüler ve sözde demokrasi havarisi işgalciler de bu görüş karşısında direnemediler. Öte yandan Baasçı orduyu dağıtan işgalciler kendilerine bağlı uysal bir ordu oluşturmayı planlarken halkın oyuyla işbaşına gelen ve Şia ulema otoritesinin desteğine sahip hükümetler bu oyunu da kısmen etkisiz bıraktılar.
Ve bilindiği üzere ABD askeri güçleri Irak’taki amaçlarına tam ulaşamadan 2009 yılında bu ülkeyi terketmek zorunda kaldı. Ama bu ABD’nin Irak’tan tamamen vazgeçtiği anlamına gelmiyordu. Çünkü, ABD Irak’a yönelik ilk saldırıdan, yani 1991’den beri Irak Kürdistan’ına yerleşmiş olarak Irak’ın parçalanmasına dair planlarını uyguluyordu. Bu amaç çerçevesinde Kürtlerin yaşadığı 36. paralelin kuzeyinin Irak uçuşlarına yasaklanması, Birleşik Görev Gücü adındaki uluslararası bir askeri gücün bölgeye yerleştirilmesi ve sonraki gelişmeler Kuzey Irak’ta ABD’ye göbekten bağlı fiili bir Kürt yönetiminin oluşmasıyla sonuçlanmıştı.
ABD merkezi Irak yönetimini Kürt yönetimiyle dizginlemek yanında sünni Arapları kullanmayı ve Irak’ı üç bölgeye ayırıma planını daima masa üstünde tuttu. Suriye’de iç savaş çıkarmakla bu hedefine yaklaştığını gören ABD bölgede birkaç planını birden gerçekleştirmeyi planlıyordu. Suriye’de mevcut rejim yerine – tüm Suriye’de olmasa da en azından sünni bölgelerde- kendine bağımlı/uysal bir Sünni rejimi kurarak Irak sünni Araplarıyla birleştirecek veya onların da Irak’tan ayrılmasını sağlayacak, Irak Kürdistan’ı ile Suriye’deki Kürtleri birleştirerek Akdeniz’e ulaşacak bir Kürt koridoru açacak ve en önemlisi İran’ın başını çektiği “Direniş Cephesini” gerileterek, bir birinden ayırarak İsrail’in güvenliğini uzun süre temin edecekti.
Suriye’de beklemediği bir direnişle karşılaşan ABD, IŞİD’i Irak’a yönlendirerek ağırlığı yeniden Irak’a vermeye başladı. Irak’lı bazı sünni Arap siyasetçiler ve aşiret liderlerinin Baasçıların ordudaki uzantılarıyla birlikte başta Musul şehri olmak üzere geniş bir bölgeyi herhangi bir direniş göstermeden ve hatta işbirliği yaparak IŞİD’e teslim etmeleri bu çevrelerin ABD ve bazı komşu ülkelerle perde arkasında planladıkları bir komplo planının sonucuydu. IŞİD’in Irak’taki ani başarılarının medya aracılığıyla Türkiye de dahil bazı ülkelerde “Sünni Devrimi” olarak lanse edilmesi bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Ancak IŞİD projesi de ABD’nin önceki planları gibi beklendiği gibi sonuç vermedi. Çünkü IŞİD sadece iktidar peşinde değil, aynı zamanda kendi selefi ideolojisini de hakim kılmak isteyen, şiilerle birlikte sünnileri de kolayca tekfir edebilen, kolayca fetva verip masum insanları acımasızca katliam edebilen,uzlaşmasız ve kontrolü zor bir vahşi güçtü. Ve yine IŞİD’in ayrı bir ABD ortağı Kürdistan yönetimi üzerine yönelmesi ABD tarafından kabul edilemezdi ve durdurulmasına karar verildi.
IŞİD’in yok edilmesi değil, dizginlenmesi gerekirdi. Çünkü ABD’nin Irak ve Suriye üzerindeki çok yönlü planları çerçevesinde Kürtlerle birlikte sünni Araplara da ihtiyacı vardır. Irak’ta son haftalarda merkezi hükümetin ordu ve halk direniş güçleriyle birlikte IŞİD karşısında elde ettiği başarılar devam ederse bu merkezi hükümetin, ve dolayısiyle ülkenin dış saldırılara karşı güçlenmesi demektir.
IŞİD’e karşı oluşturulduğu iddia edilen Uluslararası Koalisyon’un bu terör çetelerine yönelik saldırılarını son sıralarda azaltmaları ve bazı bölge ülkelerinin IŞİD konusunda hala tereddütlü davranmaları Irak hükümetinin son sıralarda elde ettiği başarılardan duyulan kaygılardan kaynaklanmaktadır. Öyleyse IŞİD Irak’tan tamamen temizlenmeden önce sünnilerin takviye edilmesi gerekir sonucuna vardılar. Erbil’de geçen hafta düzenlenen sünni Araplar konferansını işte bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Konferansı düzenleyenlerden Neyneva Eyaleti Yerel Konsey üyesi Abdurrahman Veka konferansla ilgili açıklamasında görüşümüzü onaylar nitelikte şöyle diyordu: “Erbil konferansı Irak’taki Ehli Sünnet tarafından Irak aşiretlerinin silahlandırılması için bir baskı yoludur. Amerika’nın Ehli Sünnet aşiretlerinin silahlandırılması konusuna olan ilgisi kimse için gizli değildir. Çünkü bu ülke gelinen mevcut durumda Ehli Sünnet ile aynı tutumu sergileme peşindedir ve Erbil’deki terörizmle mücadele konferansında da bu şekilde bir tutum sergileyecektir.”
ABD tarafından IŞİD’le mücadele bahanesiyle kurulmasına karar verilmiş `Irak Sünni Ordusu`nun yüzbin kişiden oluşacağı dillendirilmektedir. Bölgesel planlarını uygulama konusunda Irak merkezi hükümeti ve ordusundan umudu kesmiş bulunan ABD, Kürt Bölgesel Yönetimi gibi bir Sünni Bölgesel Yönetimi kurarak Irak’ı fiilen üçe bölmeyi planlamaktadır. Böylece Irak’ta ekseriyetin iradesine dayalı güçlü bir merkezi iktidarın oluşmasını engellemeyi ve bu ülke üzerindeki sömürüsünü derinleştirmeyi amaçlamaktadır. Bölgesel planda ise yeni ülkecikler oluşturmak suretiyle bir yandan İsrail’in güvenliğini sağlamayı öte yandan Ortadoğu’daki sultasını bir süre daha sürdürmeyi planlamaktadır.
Amerikanın bu “böl, parçala, kolay yönet” planına Irak içi ve bölgesel aktörlerin tepkileri de durdukları konuma göre değişik olacaktır. Ülke nüfusunun kahir ekseriyetini oluşturan şiilerin, Irak’ın toprak bütünlüğü ve gücünü korumak için bu plana karşı var güçleriyle direnecekleri açıktır. Ülke nüfusunun %63-65 kadarını oluşturan şiilerin demokratik bir sistemde bütün yönetim organların ele geçirmeleri mümkünken iktidarın tüm organlarını sünni Araplar ve kavimsel kimliklerini öne süren sünni Kürtlerle paylaşmaya gösterdikleri özen bunun açık bir göstergesidir.
İran, Suriye ve Hizbullah gibi direniş cephesi üyelerinin de Irak’ın parçalanmasına, etnik ve mezhebi çatışmalara sahne olmasına karşı olacakları kesindir.
Iraklı Kürtler ve sünni Arapların bu konuda tek bir görüşte olduklarını söylemek mümkün değildir. Bağımsız Kürdistan düşüyle yatıp kalkanların etraflarında olup bitenler kendilerine dokunmadığı sürece her komployu kabul edecekleri tecrübeyle ortadadır. IŞİD Musul’a girdiğinde Kürtleri ilgilendirmediği için kayıtsız kalan ve hatta merkezi hükümetin zaafını fırsat bilerek kendisi de yeni bölgeler işgal ederek hükümetinin sınırlarını genişletmeye, güçlendirmeye çalışan Mesut Barzani liderliğindeki KBY bunun en açık örneğidir. IŞİD’in Erbil kapılarına dayanması sırasında kurtuluş için etrafa yalvarmasına ve ne kadar kırılgan ve zayıf bir konumda olduğunu görmesine rağmen hala akıllanmışa benzemiyor. Bir kısım Kürt çevreler ise ABD’nin ister Irak ve ister Suriye’de bir yandan Kürtlere bağımsızlık vaadlerinde bulunurken bir yandan da kendilerini dengelemek için yeni alternatif güç odakları kurduğunu gözlemlemekte ve ABD’nin “Sünni Ordusu” planına bu açıdan şüpheyle yaklaşmaktadırlar.
Yukarıda da değindiğimiz üzere asırlardır miras aldıkları iktidarı kısmen de olsa kaybeden Iraklı geleneksel iktidar çevreleri ve bazı sünni aşiret liderleri ABD’nin “Sünni Ordusu” planına en istekli yaklaşanlardır. Buna rağmen Iraklı sünnilerden bir bölümü düşmanın komplosunun farkında olarak Irak’ın toprak ve siyasal bütünlüğünü desteklemektedir. Her iki kesimin halk arasında ve iktidar kademelerinde temsilcileri bulunmaktadır.
Irak’ın Amerikan işgaline rağmen anti siyonist ve anti Amerikan cephesine katılmasını bir türlü içine sindiremeyen bazı sünni ve komşu ülkeler rejimleri ise Irak’ın menfaatlerinden çok kendi iktidarları ve çıkarlarını düşündükleri için geçmişte ortaya koydukları mezhepçi ve fırsatçı siyasetlerinde olduğu gibi “Sünni Ordusu” kurulması planına da olumlu yaklaşacaklardır. Bu çevreler bu sözde “Sünni Ordusu” ile kendilerinin de ABD’nin yanında Irak’ta nüfuz kazanacaklarını hesaplamaktadırlar.
Planın baş aktörleri ABD ve İşgalci İsrail ise bölge ülkeleri ve halklarını ne kadar fazla parçalar ve ne kadar çok cepheleştirirlerse o kadar başarılı olacaklarını hesapladıkları için “Sünni Ordusu” planını bir an önce hayata geçirmeye çalışacaklardır.
Bu menfur planın başarı oranı Irak ordusu ve halk direniş güçlerinin terör çetelerine karşı savaş meydanında gösterecekleri başarının hızı ve derinliğine bağlıdır. Erbil konferansının alelacele düzenlenmesi de son sıralarda IŞİD’e karşı kaydedilen başarılı operasyonların artmasından kaynaklanmaktadır. Sünni aşiretlerden bir çoğunun Irak ordusuyla omuz omuza savaştığı şu sıralarda yüzbin kişilik “Sünni Ordusu” planının gerçekleşmesi en azından şu sıralar mümkün gözükmüyor.
Ziya Türkyilmaz