
کارگر
Yemen’in başkentinde benzeri görülmemiş kutlama
Yemen’in başkentinde İslam Peygamberi Resul-i Ekrem (s.a.a)’nın doğumgünü benzeri görülmemiş bir coşkuyla kutlandı. Kutlamaya ülkenin çeşitli bölgelerinden binlerce kişi katıldı.Ensarullah hareketine yakın guruplar tarafından kutlamaya ait havadan helikopterlerle çekilen resimler yayınlandı.
Ruhani: "Ekonomi rekabet sahnesinde olmalıdır”
İslami İran Cumhurbaşkanı, Ülke ekonomisinin tekellilik ve rant sorunundan kurtulması gerektiğini söyledi.
Mehr Haber Ajansı muhabirinin haberine göre, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani katıldığı 1. İran Ekonomisi Konferansı’nda yaptığı açılış konuşmasında “Biz istesek de istemesek de karışık sistemli bir ekonomiye sahibiz ve bu karışık ekonomik sistemin içinde dış ve iç siyaset etkilidir ve aslında bizim ekonomimiz tam bir ekonomik sistemden daha çok siyasi bir ekonomik sistemdir” dedi.
Cumhurbaşkanı yaptığı konuşmada herkesten vergi almaya çalıştıklarını belirterek, “Biz herkesten vergi alacağımızı söylüyoruz ve bunun da doğru bir şey olduğuna inanıyoruz, bir kurum ekonomik faaliyet gösterip de vergi vermemesi söz konusu olamaz, ama şu veya bu kurum da vergi verecek dediğimiz zaman, bakınız ne olaylar çıkarıyorlar, ama biliniz ki bu hükümet uygulamak istediği bir şeyin halkın yararına ve menfaatine olduğunu düşünürse kimseden ve hiç bir kurum veya kuruluştan çekinmeden bu konuyu gündeme taşıyacak ve gerekirse de İslami Şura Meclisi’ne bu konu ile ilgili olarak yasa tasarısı sunacak, ama bilmenizi isterim ki, iç siyasetin bazı işler ve konular üzerindeki etkisi çok büyük ve muazzamdır” diye konuştu.
Ruhani sözlerinin devamında İran ekonomisinin tekellilikten kurtulması gerektiğini söyleyerek, “Ekonomiye rekabet ortamı hakim olmalı ve rant hastalığından kurtulmalı, ayrıca tüm devlet organlarına şeffaflık prensibinin hakim olması kaçınılmaz bir şeydir” dedi.
Kimliği belirsiz uçaklar, IŞİD'e silah atıyor
Selaheddin Eyalet Konseyi Güvenlik Komitesi Başkanı Casım ec-Cabere, kimliği belirsiz uçaklardan terör örgütü IŞİD'e silah atıldığını bildirdi.
Bugün bir açıklama yapan Selaheddin Eyalet Konseyi Güvenlik Komitesi Başkanı, Irak istihbarat kaynaklarının kimliği belirsiz uçaklardan terör örgütü IŞİD'e Tikrit'in 24 kilometre Güney Doğusunda silah atıldığını tespit ettiğini açıkladı.
Casim ec-Cebare, bunun ilk kez yapılmadığını, daha önce Tikrit'in Güneyinde yer alan Yesrip ve yine Selaheddin ve Musul'un birkaç noktasında bu olayın tekrarlandığını bildirdi.
Selaheddin Eyalet Konseyi Güvenlik Komitesi Başkanı, bazı ülkelerin Irak'ın IŞİD'in işgali altına geçmesini ve teröristlerin bu ülkede kalmasını istediğini belirtti.
Terör örgütü IŞİD'e, ne zaman her hangi bir noktada sıkıştıysa, ABD'ye ait olabileceği düşünülen uçaklar havadan silah ve mühimmat gönderiyor.
Irak Bedir Örgütü Genel Sekreteri Hadi el-Amir ise, ABD'nin IŞİD teröristlerine uçaklarıyla silah yardımında bulunduğu konusunda izahat yapması gerektiğine vurgu yapmıştır.
ABD’nin amacı IŞİD’i yok etmek değil, onu kullanmaktır
İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahyan; teröre karşı mücadelesi ve terör örgütlerinin bertaraf edilmesinde ülkesinin Suriye’ye desteğini bir kez daha vurguladı.
Reuters Haber Ajansına yaptığı ve İran medyasının bugün aktardığı açıklamalarında Abdullahyan; ABD idaresinin IŞİD’e karşı mücadele bahaneleri ve çabalarının, Beyaz Saray’ın bölgedeki planlarını hayata geçirme amacı taşıdığına dikkat çekti.
İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahyan; teröre karşı mücadelesi ve terör örgütlerinin bertaraf edilmesinde ülkesinin Suriye’ye desteğini bir kez daha vurguladı.
Reuters Haber Ajansına yaptığı ve İran medyasının bugün aktardığı açıklamalarında Abdullahyan; ABD idaresinin IŞİD’e karşı mücadele bahaneleri ve çabalarının, Beyaz Saray’ın bölgedeki planlarını hayata geçirme amacı taşıdığına dikkat çekti.
Abdullahyan ABD’nin IŞİD’i yok etme yada hatta onu zayıflatma gibi bir amacı olmadığını, onun asıl amacının bölgedeki planlarını hayata geçirmek için IŞİD’e komuta etmek ve onu kullanmak olduğunun altını çizdi.
“Bahreyn, Şeyh Ali Selman’ın tutuklanmasının doğuracağı sonuçlara katlanabilecek güçte değil”
Abdüllahiyan, Bahreyn’in en büyük muhalefet partisi El-Vefak’ın lideri Şeyh Ali Selman’ın tutuklanması ile ilgili yaptığı açıklamada, tutuklama kararının yanlış bir adım olduğunu vurgulayarak “Bahreyn bunun sonuçlarına katlanamaz. Bahreyn Hükümeti’nin yürüttüğü şiddet ve baskı siyaseti muhalefeti demogratik olmayan yollara itiyor” dedi.
kayip olan biz miyiz yoksa İmam-ı Zaman (a.s) ‘mı?
İmam’ı Zaman (a.s) şöyle buyurmaktadır: Güneş vardır ancak onu görmenize bir bulut engel olmaktadır, kayıp olan sizlersiniz biz değil! Güneş mi ürkektir yoksa bizler mi ürkeğiz? Bu bulut Güneş’in mi önünü kapatmıştır yoksa bizim mi? Gölge varken önünde Güneş ve Ay tutulması nasıldır? Güneş ve Ay’ı mı gölge kapatmıştır yoksa bizim görüşümüzü mü? Elbette gölge bizim görüşümüzü kapatmıştır yani Güneş ile aramıza mesafe girdiği zaman Güneş’e taraf olan yönümüz tamamen aydınlıktır. Ay’ın gölgesi Güneş’in önünü kapatmaktadır ve yeryüzü karanlık olmaktadır bu durumda karanlıkta olan bizleriz Güneş değil. Biz Güneş’i görmediğimiz için Güneş tutuldu diyoruz ancak Güneş her zaman aydınlıktır ve parlamaktadır çünkü hem yeryüzünün güneşe olan tarafı aydınlıktır ve hem de evrendeki diğer sistemler aydınlıktır. Karanlık onu değilde bizi kaplamıştır, onun önünü bulut kapatamamıştır, o bulut sadece bizim görüşümüze mani olmuştur.
Bununla birlikte yaratılıştaki hedef sadece bizim ibadet etmemizdir yani Allah’a itaat etmemizdir. Zariyat suresinin son kısmında sadece bir durum yoktur aksine burada iki boyut vardır, bunlardan biri olumludur diğeri ise olumsuzdur. Burada ” Cinleri ve insanları ibadet için yarattık” buyurmamıştır, burada ” Cinleri ve insanları sadece ibadet için yarattık” demektir yani ibadet dışında başka bir şey için yaratılmamıştır sadece ibadet için yaratılmıştır. Bununla birlikte eğer birisi sıradan işler yaparsa haram değildir; ancak yaptığı işin dini bir etkisi yoktur. Bir oyundan ibarettir sadece, bu yaptığı işin ona bir artısı yoktur. Bu insan bu 10 saat ya da 20 saatlik zaman zarfında yaratılış hedefine uygun hareket etmemiştir.İnsan hem olumlu yönü korumalıdır ve hem de diğer boyuta dikkat etmelidir ki böylelikle bu ayaetin muhatabı olabilir; Enne Selati ve nosoki ve mehyayi ve memati lillahi rabbil alemiyn.
Böyle bir insan, halife olabilir ancak, günümüzde İmam-ı Zaman ( Allah zuhurunu acil etsin) ‘ın varlığı, öte yandan taraftan hidayet önderi olması ve toplumu ” Ve me halaktul cinnu vel insu ille liye’budun” ayetine uygun amel edecekleri bir yöne doğru götürmesi ve böyle bir durumda tüm işler ibadet sayılmaktadır: üretmek , harcama yapmak , beceri işleri, edebiyat yapmak ibadet … Hem yapılan iş güzeldir hem işi yapan.Hem iyi iş yapmaktadır hem de Allah’ın rızasını kazanmaktadır.
Eğer biri iyi bir insan olur da işi oyun olursa, ona herhangi bir artı katmamıştır, mümindir ancak dinin bir direğini görmezden geldiği için hedefe ulaşamayacaktır ya da yaptığı iyi bir iştir ve toplumunda faydasınadır ancak iyi niyetten yoksun olduğu ve dinin bir direğini görmezden geldiği içi Allah’ın rızası doğrultusunda değildir. Biz hem iyi bir iş yapmak için hemde iyi niyete sahip olmak için o Hazretin gölgesine doğru hareket etmekteyiz, ancak bu şekilde insanlık bu duruma ulaşabilecektir ve o zaman da olacak olan şudur:Liyezheru eled- dini Kullehu velev kerihel müşrikiyn.
Ayetullah Cevadi Amuli’nin konuşmasından alınmıştır.
Ölüm veya kalımımız, Amerika ve Batı ile anlaşmaya bağlı değildir
İran islami Meclisi’nin Muhafazakarlar Grubu Başkanı, bazı kesimleri ölüm veya kalımımızı sadece nükleer müzakerelerin sonucuna bağlamak istediklerini, ama bunun yanlış bir iddia olduğunu belirtti.
MHA’nın haberine göre, İran’ın İslam Devrimi’nden sonra birçok değerli deneyim kazndığını söyleyen İran İslami Meclisi’nin eski başkanı ve Muhafazakarlar Grubu Başkanı Gholamali Haddad Adel, ‘İran, geçen 36 yıl içerisinde birçok deneyim kazanmıştır. Düşmanlarımız dab u sure içerisinde tecrübeler elde etmişlerdir. Düşmanlarımız, psikolojik baskı uygulayarak, insanların ölüm veya kalımlarının batı ve Amerika ile anlaşmaya bağlı olduğunu düşünmelerini istiyorlar. Bu düzenlere kanmamamız gerekmektedir” dedi.
Adel petrol fiyatlarında yaşanan düşüşe dikkat çekerek, “Bu olay, nükleer anlaşmaya varmamız ve tüm yaptırımların kaldırılması durumunda bile, düşmanın düşen petrol fiyatları nednei ile ekonomimize zarar verebileceğini gösteriyor. Düşman, ekonomik sorunların sadece Amerika ile anlaşmak algısı oluşmasını istiyor. Bu komplolar ile mücadele edeilmek için, direnişsel ekonomi yolunda ilerlemeliyiz.Bu amaca laşabilmek için, İslami yaşam tarzının tüm kesimler tarafında uygulanması gerekmektedir. Batılı yaşam tarzı ile bu hedefe ulaşamayız” dedi.
2014… Filistin Direnişi’nin Siyonist İsrail’i perişan ettiği yıl
Filistin direnişi, 2014 yılında dünyanın en güçlü ordularından biri olarak kabul edilen Siyonist Ordu karşısında büyük direniş göstererek, Siyonist Ordu’nun bütün prestijini ve efsaneviliğini yerle bir etti. Sadece bununla da kalmayarak İsrail Ordusu’nun caydırıcılığını yıkarak, kendi caydırıcılığını inşa etti. Askeri uzmanlara göre Filistin Direnişi 51 gün süren son Gazze Savaşı’nda efsane ordu karşısında […]
Filistin direnişi, 2014 yılında dünyanın en güçlü ordularından biri olarak kabul edilen Siyonist Ordu karşısında büyük direniş göstererek, Siyonist Ordu’nun bütün prestijini ve efsaneviliğini yerle bir etti. Sadece bununla da kalmayarak İsrail Ordusu’nun caydırıcılığını yıkarak, kendi caydırıcılığını inşa etti.
Askeri uzmanlara göre Filistin Direnişi 51 gün süren son Gazze Savaşı’nda efsane ordu karşısında büyük bir gelişme kaydetti. Aynı şekilde Direniş, Siyonist İsrail Ordusu’yla ve Batı Şeria’daki ve Kudüs’teki Siyonist yerleşimcilerle doğrudan çatışma halinde de olağanüstü bir gelişme kaydetti.
Uzmanlara göre Siyonist İsrail 2014 yılında, özellikle Gazze Savaşı’nda askeri alanda ciddi kayıplar verdi ve Batı Şeria’daki ve Kudüs’teki münferit operasyonlara tahmin etmediği bir şekilde yakalandı.
2014 yılı: Caydırıcılığın değişimi
“Filistin el-Yevm” Haber Ajansı, Askeri Uzman Yusuf el-Şarkavi ile konuştu. Şarkavi “2014 yılı Direnişin her çeşidi için ayırt edici bir yıl oldu. Özellikle de 51 gün süren Gazze Savaşı’nda direniş, askeri alandaki gücünü ve başarısını ispatladı.
Şarkavi “Son Gazze Savaşı, Filistin Direnişi’nin dünyanın en güçlü ordularından biri olan Siyonist Ordu’ya cevap verebileceğini gösterdi” dedi.
51 gün boyunca Siyonist düşman karşısında eğilmeden direnmenin, Direniş’in yeni bir savaşa hazır olduğu anlamına geldiğini vurgulayan askeri uzman “Direniş 2014 yılında değişen caydırıcılık siyasetini Siyonist düşmana dayatmayı başardı” dedi.
Şarkavi “Gazze Savaşı’nda Tel Aviv’in, Hayfa’nın, Kudüs’ün, Ben Gurion Havaalanı’nın vurulması, Siyonist askerin esir alınması, sıfır noktasında Siyonist askerlerle doğrudan çatışmalara girilmesi ve işgal topraklarında sokağa çıkma yasaklarının dayatılması: Bütün bunlar direnişin başarısını ve önceki yıllara göre büyük bir gelişme gösterdiğini teyit ediyor” dedi.
Son olarak Şarkavi “Hamas’ın kuruluşunun 27. Yıldönümünde gerçekleştirilen askeri tören, direnişin gücünü koruduğunu ve yeni bir savaşa hazır olduğunu ispatladı. Direniş, Allah’ın izniyle 2015 yılında kendisini çok daha fazla geliştirecektir ve caydırıcılığın değişimi aşamasından Siyonist saldırılardan Filistin halkını koruma aşamasına geçecektir” dedi.
2014 yılında 75 Siyonist asker öldürüldü
Öte yandan Filistinli Siyasi Analist Ekrem Ataullah “2014 yılı direniş için en iyi yıldı. Direniş Siyonist düşmanın 2014 yılını zehir etti ve Siyonist İsrail’e şu ana kadar en büyük kaybını Gazze’de verdirdi” dedi.
2014 yılında 74 Siyonist askerin öldürüldüğünü söyleyen Ataullah “Filistin direnişi ilerlemede ve savaş hazırlığında büyük bir örnek teşkil etti” dedi.
Siyasi analist “Benyamin Netanyahu seçimleri kazandığı günden beri Gazze’deki ve Batı Şaria’daki güvenlik kontrolünü elinde tutmakla övünüyordu. Ancak 2014 Netanyahu için çok kötü bir yıl oldu. Çünkü bu yıl Gazze’de onlarca askeri öldürüldü ve askerleri esir alındı” dedi.
2014 yılının Filistin direnişi açısından ilerlemeyle ve başarılarla dolu bir yıl olduğunu vurgulayan Ataullah “Filistin direnişinin savaştaki hatalarından ders çıkararak 2015 yılında daha fazla gelişeceğine inanıyorum. Filistin direnişi gelecek savaşta Siyonist düşmanın karşısına beklenmeyen bir sürprizle çıkacaktır” dedi.
islamanaliz
Ruhani, İranlı Hıristiyanlar ile Bir Araya Geldi
İran Cumhurbaşkanı, Hıristiyanların yeni yılı çerçevesinde, İran'daki yaşlı Hıristiyanların yaşamlarına devam ettikleri Hz.Meryem Huzurevi'ni ziyaret etti.
MHA'nın haberine göre, 2015'in ilk gününde genellikle yaşlı hıristiyanların kaldıkları Hz.Meryem Huzurevi'ni ziyaret eden İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, öncelikle tüm insanlar ve özelikle yaşlılara hizmet veren tüm çalışanlara minnettar olduğunu belirterek, tüm İran halkının tek tanrıya ve Kıyamet gününe inandıkları ve İran'daki tüm inançlar ve kesimlere hizmet etmeye çalıştıklarını belirtti.
Ruhani bu ziyaret hakkında yaptığı açıklamada, "Bu yl Nevruz bayramında ülkemizdeki yaşlı insanlar ile bir aray geldiğim gibi, 2015 yılının ilk gününde de ülkemizin yaşlı Hıristiyanları ile görüşmek istedim. Yaşlılara saygı hiçbir coğrafya ve din tanımaz. İnsanı konularda, hepimiz ortak olmalıyız. İran halkı olarak, yardımlaşma konularında birbirimizin yanında olmalıyız. Bazı kesimler, Hıristiyanların yeni yıl kutlamalarının sadece batılı ülkelere özgü olduğu ve dini değer taşımadığı algısındalar, ama bu tamamen yanlış bir algıdır. Dünyadaki tüm büyük takvimler, dini olaylar üzerinden kabul edilmiştir" dedi.
Ruhani'nin gerçekleştirdiği bu ziyaretin devamında ise Hıristiyanların günlük dua törenleri ve Hz.İsa'nın doğum yıldönümü konusundaki iki ilahı okuma törenleri düzenlendi.
İran’ın Yedi Büyük Günahı
Allah’ın adıyla
Emperyalist Batı dünyası on yıllardır özellikle Ortadoğu coğrafyasında yaşanan olumsuzlukların tek müsebbibi olarak İran’ı / İslam İnkılabı’nı görme ve göstermeyi bir görev telakki etmekte. Sahip oldukları küresel medya gücü ve bölgedeki yandaş yönetimlerinde katkısı ile bu algının yerkürenin her yanında zemin bulması için büyük bir çaba ortaya koymaktalar.
Türkiye’de de özellikle laik çevreler ile Cemaat yapılanmasının bu algıyı, Batı’yla birebir örtüşen bir şekilde benimseyip paylaşıyor olmaları bu çevreler için alametifarika haline gelmişti. Ancak ilginç olan son yıllarda, özellikle de “Suriye VekaletSavaşı”nın başlangıcından itibaren “Türkiye İslamcıları” arasında da en üst düzeyde revaç bulmuş olması. Belki de daha doğru ifade ile zihin arka planlarında, düşünce örgülerinde var olan bu anlayış, zemin bulunca birden bire kök saldı, filiz verdi.
Taassup ve önyargıdan sıyrılıp, aklıselim ile düşününce gerek küresel olarak Emperyalist ve Siyonist çevrelerin ve gerekse Türkiye’de ki laik ve İslamcı çevrelerin hep birlikte dillendirdiği: ”Özelde Ortadoğu’da ki tüm terör ve şiddetin, kan ve gözyaşının, genelde ise dünyadaki siyasi gerilim, ekonomik dalgalanma ve sömürünün, dünya barışının tehdit ve tehlike altında oluşunun esas müsebbibi İran’dır”iddialarınınyabana atılır cinsten olmadığını görüyor insan.
Samimi bir şekilde itiraf etmek gerekiyor ki; hakikaten İran / İslam İnkılabı gerek küresel ve gerekse bölgesel olarak pek çok suç ve günaha bulaşmış durumda! İnsan bunların bir bölümünü görmezden gelse bile İran’ın küresel ve bölgesel olarak işlediği “kebair-i seba”, Türkçesi ile “yedi büyük günah” affedilir cinsten değil.
Peki, “nedir İran’ın / İslam İnkılabı’nın yedi büyük günahı” diye sorulacak olursa; işte cevabı…
1-Suriye meselesi : (Esasında bu günah işleniş bakımından diğerlerinden daha sonra olsa da etki bakımından şu an itibariyle hepsini bastırmış durumda.) Amerika’sından İngiltere’sine; Fransa’sı, Almanya’sından Suud’una kadar 105 (yazıyla: yüz beş) ülke, kendilerini Suriye’nin dostu ilan edip yağlı kolotu nasıl taksim edecekleri ve Ortadoğu’ya nasıl şekil verecekleri konusunda anlaşmışken; İran tuttu pişmiş aşa su kattı. Kâh “direnişi korumalıyız” diyerek, kâh “Ortadoğu’yu Emperyalizm ve Siyonizm’e bırakmayalım” diyerek Esad’ı korudu ve “dostların” planlarını çökertti.
Hâlbuki sana mı kaldı Esad’ı Suriye’yi korumak, kollamak? Sende katıl dostlar kervanına (ki Amerika orada, İsrail orada, İngiltere orada, AB orada…) ve yağlı keteden sende al payını. Emperyalizm ve Siyonizm, Ortadoğu’ya çöreklenecekte derdi seni mi aldı? Ah İran! Ah!
2-Filistin meselesi : İran tutturdu bir “Kudüs meselesi” gidiyor! Yok efendim neymiş; “Mescid-i Aksa Müslümanların kutsalıymış, kutsanmış Filistin toprakları Gasıp Siyonist Rejim’in işgali altındaymış, mazlum Filistinlilere yardım etmek tüm Müslümanlara görevmiş.” Yok efendim neymiş; “İsrail, İslam ümmetinin kalbine saplanmış hançermiş.” Yok daha neler neler! Diline pelesenk etmiş: “Filistin’i özgürleştirelim, kıblegahımızı kurtaralım…” Akşam sabah nakarat gibi tekrarlamasa rahat etmiyor.
Adam meseleye kafayı o kadar takmış ki, tutup “Kudüs Günü” diye özel bir gün ilan etmiş!
Ya sana mı kaldı Filistin meselesi? Sen bir kez “Sünni” bile değilsin! Bak Arap Dünyasına; Suud’undan Katar’ına, Mısır’ından Ürdün’üne hepsi İsrail’le iş tutmak için sıraya girmişler. Onlardan bir defa olsun duydun mu “Kudüs ya da Filistin Davası” diye bir söz? Sen de aynı yolu takip et. Bırak, Filistinliler ne halleri varsa görsünler. Sen ticaretine bak, karına bak kardeşim…
3-Irak meselesi : Irak kurtlar sofrasında tam taksim edilmiş, harita da üçe beşe bölünmüşken İran tuttu tüm tarafların uzlaşabileceği planlar ortaya koydu. Tarafları yönlendirdi, ikna etti ve Irak’ın tek parça ve merkezi hükümet çerçevesinde kalabilmesi için büyük bir mesafe kat etti. Sofranın düzenini bozdu, hevesler kursaklarda kaldı.
Yine demeden duramayacağım: Ne güzel herkes taksimde, yeni sınırlarda, petrolün yağmasında anlaşmışken; Irak bölünüyor da derdi seni mi aldı? Hâlbuki Şiiler içine bir pay çıkmışlardı güney taraflarda. Ama İran’ı ikna etmeye bu da yetmedi. Her zaman ki gibi: “yok Amerikan emperyalizminin eli Irak’ın yakasından koparılsın, yok İsrail güdümünde yeni devletçiklerin açığa çıkmasına müsaade etmeyelim, yok Irak’ı ve bölgeyi tekfirci teröristlerden temizleyelim!..” Im da ım!..
4- Nükleer meselesi : Dünya da tam anlamıyla “nükleer teknoloji”ye ulaşmış ülke sayısı belli. Neredeyse geriye kalan iki yüz ülke ne yapıyor? Tabi ki efendilere tabi oluyorlar ve onlar ne pahaya ne kadar ihsan ederseler onunla yetiniyorlar. İran’ın her yerdeki mızmızlığı burada da tuttu: “Ben kendi imkanlarım ve kendi insanımın yeteneği ile nükleer teknolojiyi elde edeceğim. İlmin, bilimin ya da teknolojinin bir bölümüne tekel konulamaz. Evrensel olan bir değer ve imkandan kimse bizi mahrum edemez!” diyerek nükleer enerji peşine düştü.
Gerisi malum. Ambargolar, kısıtlamalar, tehditler, ayak oyunları, gerginlikler vs. vs. İran’a soruyorum: “Sen ne akla P5+1 ülkelerine sormadan nükleer enerji peşine düşersin? Sana mı kaldı nükleer teknolojinin önemini dünya halklarına anlatmak? Sana mı düştü Batı’nın bilim ve teknoloji tekelini delmek? Sende herkes gibi büyüklere tabi ol. Ne demişler: Salla başını al maaşını!
5-Emperyalizm ve Siyonizm meselesi : Dünya bugün global bir köye dönüşmüş durumda. Hoşuna gitsin ya da gitmesin, bu global köyün muhtarı da Amerika’dır. Amerika, Siyonist uşağı ile beraber bu köyde bir düzen kurmuş. Tamam, adil bir sistem olduğu söylenemez ama düzen düzendir. Atalarımız ne demiş: “Bal tutan parmağını yalar.” Bu global köyde sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel olarak aslan payının da köyün muhtarı Amerika ve Siyonist uşağının olmasından daha doğal ne olabilir?
Her yede çıbanbaşı olan İran, burada da hemen kendini belli ediyor. Neymiş efendim: “Dünya da büyük bir sulta düzeni varmış. Küresel adalet, halkların hürriyet ve saadeti için bu sulta sistemin yıkılması, değişmesi gerekiyormuş. Adalet, hürriyet ve eşitlik için dini, dili ve rengi fark etmeksizin dünyanın tüm mazlum ve mahrum halkları bilinçlendirilmeli ve harekete geçirilmeliymiş.”
Halbuki global köyden payını almak istiyorsan kethüda / muhtar ile uyumlu olmalısın. Köylüyü muhtarın zulmünden kurtaracağım diye ortaya düşersen işte böyle çekersin!..
6- Kürt meselesi : GünümüzOrtadoğu’sunun en kadim sorunlarından biri “Kürt meselesi”dir. Emperyalizm İran, Irak, Suriye ve Türkiye coğrafyasında dört parçaya böldüğü Kürt halkının önce haklarının gasbedilmesini temin etti. Şimdi de haklarına kavuşturulma adına Kürt halkını Amerika ve İsrail’in kucağına itmeye ve bu mazlum halk üzerinden bahsi geçen dört ülkeyi küçük parçalara ayırmayı amaçlıyor.
İslami İran, ilk günden bu yana bu konuda da başkaları açısından günah telakki edilebilecek bir politika izledi. Hem bir yandan Kürt halkının tüm insani hak ve hürriyetlerine kavuşması gerektiğini savundu, hem de bölgede Amerika ve İsrail’in uydusu olacak yapılanmaların faşedilmesinde başrol oynadı. Kaç defa Amerika’nın planlarını bozdu. Kaç defa İsrail’in işlerini tersyüz etti. Siz Amerika olsanız, siz İsrail olsanız, İran’ı bir kaşık suda boğmak istemez miydiniz?
7-“İlkeli duruş” meselesi : Dünya devletlerinin istisnasız tamamı yanardöner bir politika yürütürler. Bazen öyledir bazen böyle. Yöneticilerle beraber düşünce ve eylem tarzları da değişir. Yeni hükümetler eski icraatları reddeder, yeni algılar üretirler. İslam ülkeleri de bu tespitlerimizin tam göbeğindedir. Hatta en fazla onlar pragmatiktirler. Yön ve yöntemleri çıkarlar belirler. Çıkarlar için vazgeçilmeyecek değer, çiğnenmeyecek ilke yoktur. Hesapların hepsi dünya için ve maddi temeller üzerine inşa edilmiştir.
İslam İnkılabı’nın izlediği siyaset, yol ve yöntemler olmasa bunların batıllığını ortaya koyacak hiçbir argüman olmayacaktı. İnsanın İran’a: “Kardeşim sen niçin Yunus Emre’nin odunu gibisin? Sen niçin çıkarlarını önemsemiyorsun? Ne tutturdun ilke diye ne tutturdun değer diye? ” sorası geliyor.
Ve yine insan merak ediyor: “Nasıl oluyor da İran, tüm ambargo, baskı, tehdit ve kısıtlamalara rağmen her zaman Emperyalizm ve Siyonizm karşıtı olabiliyor? Ve nasıl olabiliyor da İran yıllar yılıdır bin bir türlü bedel ödemesine rağmen her zaman mazlum ve mahrum halklardan yana olabiliyor? Ve nasıl olabiliyor da düşmanların çokluğu ve vahşiliği, dostların azlığı ve ihmalkarlığına rağmen bu ilke üzerine kurulu yoldan sapmadan yürüyebiliyor?” Bunlar affedilir cinsten günah değil vesselam…
Muntazar Musavi / Rasthaber
Ruhani: Hiçbir güç İran'ın bağımsızlığı ve gücüne zarar veremez
İslami İran cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, hiçbir güçlü devletin İran'ın bağımsızlığı ve gücüne zarar veremeyeceğini söyledi.
Mehr haber ajansının bildirdiğine göre, Ruhani, dün İran'ın güneyinde yer alan Fars Körfezi sularında İran'a ait Cemaran kruvazöründe yaptığı incelemeler sırasında bu açıklamayı yaparken, İran milleti için silahlı güçlerin düşmana karşı gücünü en iyi şekilde göstermesinin çok önemli olduğunu söyledi.
İslami İran cumhurbaşkanı, İran silahlı kuvvetlerinin tatbikatları ve her an askeri hazırlık içinde olmalarını göstermelerinin gerçekte düşmanların İran'a yönelik şom emellerinin bozulmasına neden olduğunu söyledi.
İran cumhurbaşkanı, Muhammed Resulullah (S) adlı askeri tatbikatı İran ordusunun gücü ve her an hazırlıklı olduğunu göstermesi açısından önemli bir örnek olarak nitelerken, İran ordusu deniz kuvvetlerinin karasuları ve uluslar arası serbest sularda güçlü ve uyanık bir şekilde varlığını, İran silahlı kuvvetlerinin, teknik, donanım, eğitim, güç ve imanının göstergesi olarak niteledi ve İran ordusunun sağladığı güvenlik ve istikrar sayesinde ülkenin de ilerlemesini sağladığını söyledi.
Altı gün süren Muhammed Mustafa (S) adlı tatbikat dün İran cumhurbaşkanı ve üst düzey komutanların Umman denizinde katıldıkları özel bir törenle sona erdi.