کارگر

کارگر

İmam Hamanei’nin Nelson Mandela İle Hatırası

İslam Devrimi Lideri İmam Hamanei, İran devriminin bir benzerinin Güney Afrika'da uygulanabileceğini dile getirerek Nelson Mandela'ya hitaben şunları söyler: “Kadın ve erkeklerden oluşan gönüllü insanlar –ki ülkemizin büyük bir çoğunluğunu oluşturmaktaydı- sokaklara döküldüler. Ne yumruklarıyla, ne silahlarıyla ve ne de el bombalarıyla sahneye çıktılar, bilakis yalnızca kendi bedenleri ile sokaklara döküldüler. Yüzlerini de kapatmadılar, yüzleri açık bir şekilde meydanlara döküldüler. Rejimi sarstılar. O da (Şah’ı kastediyor) başta kalamayacağını anladı. Gerçekten kime hükümet edecekti ki?” Ona (Mandela'ya) dedim ki bana göre bu model ve olgu Güney Afrika için uygulanabilir. O (anlatılanları onaylayarak) başını salladı... 

Veliyi Emri Müslim’in İmam Hamanei, İran şehirlerinden Reşt’te gerçekleştirdiği ziyareti sırasında İran halkının müstekbir devletlere karşı gerçekleştirdiği Büyük İran İslam Devrimi tecrübesinin tekrarlanableceğini belirtmiş ve Nelson Mandela ile yaşadığı bir hatırasına değinmişti. 

"Nelson Mandela, Güney Afrika’da zafer kazanmadan önce –Hapisten yeni çıktığı zaman- İran’a gelerek beni ziyaret etti. Güney Afrika hakkında kendisine bazı sorular yönelttim. Bana bir şeyler anlattı. Bende ona ‘bizim tecrübe ve deneyimimiz var ve öyle sanıyorum ki bu sizin ülkenizde de uygulanabilir.dedim. Ona tecrübe ve deneyimlerimizden örnekler verdim: “Kadın ve erkeklerden oluşan gönüllü insanlar –ki ülkemizin büyük bir çoğunluğunu oluşturmaktaydı- sokaklara döküldüler. Ne yumruklarıyla, ne silahlarıyla ve ne de el bombalarıyla sahneye çıktılar, bilakis yalnızca kendi bedenleri ile sokaklara döküldüler. Yüzlerini de kapatmadılar, yüzleri açık bir şekilde meydanlara döküldüler. Rejimi sarstılar. O da (Şah’ı kastediyor) başta kalamayacağını anladı. Gerçekten kime hükümet edecekti ki?

Dedim ki bana göre bu model ve olgu Güney Afrika için uygulanabilir. O (anlatılanları onaylayarak) başını salladı.

O gittikten sonra, bir iki ay geçmemişti ki, Güney Afrika’da devasa büyüklükte gösterilerin yapılmaya başlandığını gazetelerden okumaya başladık. Ben anladım ki bu tohum filizlenmeye başlamıştı. (yani Mandela, İmam Hamanei'nin kendisine yaptığı tavsiyeye uymuş ve halkı sokaklara dökmüştü. Tabir olarak tohum ve tohumun filizlenmesi anlamında bu cümle kastedilmiştir.) Ve İran’da yaşananların aynısı orada yaşanmaya başlamıştı. Güney Afrika’nın büyük şehirlerinin tamamını siyahlar doldurmuştu. Bir grup beyaz da onlarla birlikte "bizler de hükümetin ırkçı politikalarına karşıyız" diye protesto gösterilerine katılmaya başlamışlardı. Sonucu da aynı oldu. Yani hükümetin başındaki kişi bir şey yapamayacağını anladı. İlk olarak kendisi hükümetten ayrılarak gitti ve yerine bir başkasını koydu. O da yapamayacağını anladı. Dolayısıyla yumuşak bir geçişle iktidarı siyahlara verdiler. Mandela’nın kendisi de hükümet başkanı oldu!

Bu taklit edilebilir hadise ve özgür insanlar için halkların modeli, İran gençlerinin eliyle yetmiş dokuzuncu yılda gerçekleşmişti."

 

 İran’ın nükleer çalışmaları barışçıl olarak devam edeceğinin altını çizen İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, İran’ın uranyum zenginleştirme hakkından vazgeçmeyeceğini bildirdi.

Mehr haber ajansının cumhurbaşkanlığı bilgilendirme sitesine dayandırdığı habere göre, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani önceki akşam Çin Cumhurbaşkanlığı Yüksek Konseyi Üyesi ve Cumhurbaşkanı Özel Temsilcisini kabul etti.

Bu görüşmede İran ve 5+1 ülkeleri arasında yapılan nükleer anlaşmaya işaret eden Cumhurbaşkanı Ruhani, barışçıl olan İran'ın nükleer çalışmaları devam edeceği gibi uranyum zengimleştirme hakkında vazgeçmeyeceğini bildirdi.

Ruhani, İran ve Çin arasında bölgesel ve uluslararası düzeyde devam eden ilişkilere işaret ederek, stratejik olan iki ülkenin ilişkilerinin gelişmesini istedi.

Çin Cumhurbaşkanı’nın Özel Temsilcisi Yang Jiye Chi ise bu görüşmede İran ve 5+1 ülkeleri arasında yapılan nükleer müzakerelere işaret ederek, yasal hakkını savunan İran’ın batılı tarafın yenilmesine sebebiyet verdiğini, bu getiri ise iş başına gelen yeni hükümetin dirayetiyle elde edildiğini belirtti.

Chi, ülkesinin İran’ın nükleer hakkına destek verdiğini konuşmasına ekledi ve İran ile bütün alanlarda ilişkilerini geliştirmeye yana olduklarını kaydetti.

 

Mandela Ayetullah Hamenei'ye Liderim Diye Hitap Ederdi/Serbest Kaldıktan Sonra İlk Ziyaretini İran'a Yaptı

İslam Devrimi Rehberinin Uluslararası İlişkiler Müşaviri “Mandela'nın İran'a yaptığı ziyaretinde Ayetullah Hamenei ile bir araya geldiklerinde dikkatimi çeken nokta Mandela'nın görüşme boyunca aziz rehberimize sürekli 'liderim' diye hitap etmesiydi'' ifadelerini kullandı. 

İslam Devrimi Rehberinin Uluslararası İlişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti Fars Haber Ajansına verdiği röportajda, anti-apartheid hareketi lideri ve Güney Afrika Cumhurbaşkanı Nelson Mandela'nın ölümüne değinerek, onun sömürgeciliğe karşı ve Güney Afrika halkının özgürlüğü için verdiği mücadelelerin önemine dikkat çekerek Mandela'nın ırkçılıkla mücadele alanında çok önemli ve kalıcı bir rol oynadığını söyledi. 

Velayeti, Nelson Mandela'nın İran İslam Cumhuriyeti ile olan yakın ve samimi ilişkisi hakkında yaşadığı önemli bir anısını anlattı: “Mandela'nın hapisten çıktıktan sonra ve Cumhurbaşkanlığına seçilmeden önce ziyaret ettiği ilk ülke İran İslam Cumhuriyeti olmuşur. Mandela'nın bu ziyaretinde İslam İnkılabı Rehberi ile bir araya geldiğinde görüşme boyunca aziz rehberimize sürekli 'liderim' diye hitap etmesi dikkatimi çekmişti.” 

Velayeti sözlerine şöyle devam etti: “Mandela özgürlük mücadelesi verdiği ve Cumhurbaşkanlığına seçildiği dönemlerde İran İslam Cumhuriyeti ile çok samimi ilişkilere sahipti ve ayrıca aziz rehberimize de çok derin bir sevgi besliyordu.”

 

 

Cumartesi, 07 Aralık 2013 05:50

Obama dünyanın en edepsiz başkanı

Nükleer anlaşmadan sonra ABD Başkanı Obama’nın sözlerini değerlendiren Tahran Cuma Hatibi, Obama’nın dünyanın en edepsiz başkanı olduğunu belirtti. 

Bu haftanın Tahran Cuma Namazı, Bilgeler Meclisi Üyesi Ayetullah Ahmed Hatemi’nin imamlığıyla eda olundu. 

Hutbesinin başında İmam Muhammed Bakır (a.s) ve İmam Musa Kazım ‘ın (a.s) kutlu doğumunu kutlayan Tahran Cuma Namazı, Nelson Mandella’nın vefatı dolayasıyla Güney Afrika halkına baş sağılığı diledi. 

Hutbesinin bir bölümünde İran’ın dış politikasına işaret eden Ayetullah Hatemi, dış politikada İmam Hamanei’nin yanında yer aldıklarını ifade etti ve Rehber’in yol gösterici beyanatlarının millet tarafından kabul gördüğünü belirtti. 

Tahran Cuma Namazı Hatibi, nükleer müzakerelerde elde edilen başarının İran milletinin direnişine borçlu olduğunu konuşmasına ekledi. 

İran’ın nükleer müzakereci heyetine güven duydukları kadar batılı ülkelere güven duymadıklarını dile getiren Ayetullah Ahmed Hatemi, Kur’an-ı Kerim’i tanımayan söz konusu ülkeler kendi menfaatleri peşinde olduklarını belirtti. 

Nükleer anlaşmadan sonda ABD Dışişleri Bakanı’nın İran’ın uranyum zenginleştirme hakkını tanımadıklarını ve ABD Başkanı Obama’nın tüm seçenekler hala masada olduğunu ve İran'ın nükleer bomba yapmasını engellediklerini söylemesini değerlendiren Tahran Cuma Namazı Hatibi, Obama’nın dünyanın en edepsiz başkanı olduğunu kaydetti. 

Ayetullah Hatemi hutbesinin devamında 2009 yılı cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında meydana gelen fitnenin sorumlularının serbest bırakılmalarına dair son sıralarda başlatılan propaganda ve girişimlere de değindi ve fitne başlarının halktan özür dilemedikleri, pişmanlıklarını ilan etmedikleri sürece serbest bırakılmalarının hata olacağını vurguladı.

Hatırlatmak gerekir ki, Hasan Ruhani'nin cumhurbaşkanlığına seçilmesi sonrasında yeniden cesaret bulan başta Haşimi Refsancani ve Muhammed Hatemi olmak üzere bazı reformcu kesimler 2009 fitnecilerinin serbest bırakılması için doğrudan ve dolaylı olarak manipulasyonlara başlamış bulunuyorlar.

 

mha

 İran İslam inkılabı rehberi İmam Seyyid Ali Hamenei, İran ve Irak ilişkilerinin ilerletilmesi ve bölgesel işbirliğinin geliştirilmesi doğrultusunda hiçbir engelin olmadığını söyledi.

 İslam inkılabı rehberlik sitesinin haberine göre, İmam Hamenei, Tahran’da Irak başbakanı Nuri el’Maliki’yi kabulünde yaptığı açıklamada, İran ve Irak arasında siyasi ve iktisadi ilişkilerin güçlendirilmesi gereğinin önemine temas ederken, iki ülke ilişkilerinin her alanda geliştirilmesi için çok büyük potansiyelin olduğunu belirtti ve “İran ve Irak ilişkilerinin her alanda ilerletilmesi ve bölgesel işbirliğinin geliştirilmesi önünde hiçbir engel yoktur’ dedi.

İran’da bilim alanında özellikle son yıllarda çok büyük ilerlemelerin olduğunu belirten İslam inkılabı rehberi, İran’ın bu alandaki tecrübelerini Irak’a vermeye hazır olduğunu ve böylece Irak’ın da İran’ın bu tecrübelerini ilerleme ve kalkınma için kullanabileceğine temas etti.

Irak hükümetinin icraatlarını olumlu olarak değerlendiren İslam inkılabı rehberi, “sizin bugün ülkenizde yaptığınız faaliyetleriniz ve hareketiniz son derece değerlidir ve elbette Irak’ın ihtiyacı bundan çok daha fazladır” dedi.

İmam Hamenei, Irak cumhurbaşkanı Celal Talabani için de, İran İslam cumhuriyetinin samimi ve iyi bir dostu olarak nitelerken onun için sağlık ve selamet içinde olmasını temenni etti.

Sözkonusu kabulde Irak başbakanı Maliki de, İran’a teşekkür ederken; İran’a yaptığı ziyaretinin iki ülke ilişkilerinin her alanda gelişmesi ve kalkınması için çok iyi bir fırsat olduğunu söyledi.

 

 

İran İslam cumhuriyeti dışişleri bakanı uluslararası ve hukuk işleri yardımcısı, nükleer anlaşmada karşı tarafın taahhütlerine bağlı kalmadığının anlaşıldığı anda başlangıca geri dönüleceğini belirtti.

Dışişleri bakan yardımcısı Seyyid Abbas Irakçi dün akşam katıldığı bir TV programında, "batılı müzakereci tarafa karşı kötümser olduğumuzu defalarca söyledik, bu yüzden daha temkinli hareket etmemiz gerekir" dedi.

İran müzakereci heyeti üyesi Cenevre anlaşması ile ilgili açıklamalarının devamında, çok önemli olan birinci adımda İran'ın tüm yapısal çalışmalarının korunmasına karar verildiğini, şimdiye kadar gerçekleşen faaliyetlerin olduğu gibi korunacağını fakat daha fazla ileriye gidilmeyeceğine karar verildiğini söyledi.

Dışişleri bakanı uluslar arası ve hukuk işleri yardımcısı ve nükleer müzakereci Abbas Erakçi ayrıca Cenevre müzakerelerinin tüm 30 yıllık eski tecrübelerin sonucu olduğunu da sözlerine ekledi.

 

 

 

Suriye Başbakanı ile görüşen İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Suriye halkının iç ve dış baskılara karşı verdiği direnişi takdir ederek, bölgenin en büyük sorunu terörizm olduğunu ifade etti.

Mehr haber ajansının bildirdiğine göre, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Suriye Başbakanı Vail el’Halaki ile Tahran’da görüştü.

Bölgenini en büyük sorunu radikalizm ve terörizm olduğunu bu görüşmede dile getiren Cumhurbaşkanı Ruhani, bütün ülkeler el ele vererek bu tehlikeye karşılık vermeleri şart olduğunu söyledi.

İran Cumhurbaşkanı, Suriye’de savaşın önlenmesi için İran devletinin geniş diplomatik çabalarına işaret ederek, siyasi sahnede etkin rol oynayan İran İslam Cumhuriyeti, Suriye’ye ve bölgeye bir savaşın dayatılmasını önlemeye çalıştığını ifade etti.

Ruhani, Suriye konusunda dünya liderleri ile yaptığı görüşmelere işaret ederek, bu ülkenin en az maliyetle ve savaşmadan zor günleri geride bırakmasını temenni ederek, Suriye milleti ve devleti, gösterdiği sağduyu ile düşmana bahane vermeyerek bu ülkeye askeri saldıryı önlediğini konuşmasına ekledi.

Ruhani, Suriye halkının iç ve dış baskılara karşı verdiği direnişi takdir etti.

Suriye Başbakanı Vail el’Halaki ise bu görüşmede İran ve 5+1 grubu arasında sağlanan nükleer anlaşmadan dolayı tebriklerini dile getirdi.

Suriye Başbakanı, bu anlaşmanın İran milleti, lideri ve Cumhurbaşkanı’nın zaferi olduğunu konuşmasına ekledi.

Vail el’Halaki, yumuşak kahramanlık ve barışın zaferi yeni İran devletinin dünya çapındaki çabalarının getirisi olduğuna işaret ederek, bu getirilerin İran milletinin direnişinden, Rehberi yon gösterici beyanatlarından ve Cumhurbaşkanı Ruhani’nin tedbirlerinden kaynaklandığını kaydetti.

Suriye Başbakanı, depremden dolayı Borazcan’da hayatını kaybedenler için de başsağlılığı diledi.

 

 

Pazartesi, 02 Aralık 2013 08:21

İran Büyükelçisi'nden önemli mesajlar...

İran'ın Ankara Büyükelçisi Ali Rıza Bikdeli, Kürt sorununu bir "bölge sorunu" olduğunu vurgulayarak, sorunun "komşulara da danışılarak çözülmesi gerektiğini söyledi. İran istihbarat örgütünün (MOIS) MİT ile yakın işbirliği içinde olduğunu da söyleyen Büyükelçi, "hiç kimse istihbarat alanındaki bu işbirliğini karanlık noktamız olarak göstermek hakkına sahip değildir" dedi. Büyükelçiye MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın İsrail ajanlarının isimlerini Tahran'a verdiği iddiaları da soruldu. Büyükelçi Bikdeli ise 'O dönemde büyükelçi değildim. Bilmiyorum' yanıtını verdi.

Büyükelçi, İran'ın Türkiye'nin Suriye ile ilişkilerini düzeltmek için "tüm imkanlarını kullanabileceğini de söyleyerek, Ankara'ya "Esad rejimi ile ilişkilerinizi düzeltmeye katkıda bulunabiliriz" mesajı verdi.

Diplomasi Muhabirleri Derneği ile kahvaltıda bir araya gelen Büyükelçi Türk hükümetinin yaptığı Kürt açılımı konusundaki soruyu, açılımın özellikle Türkiye'nin doğu ve güneydoğu bölgelerinde "Türk halkının istekleri doğrultusunda gelişmekte olduğunu" söyledi. Bikdeli, "Devamlı şunu vurguladık; Kürt sorunu bölgesel bir sorundur. Dolayısıyla bölge ülkeleri ile danışılması gereken bir konudur.

"TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ MEZHEPLERİN İŞBİRLİĞİNİN ÖRNEĞİ"

İran'ın "Şii bir ülke" olduğunu vurgulayan İran Büyükelçisi, şöyle dedi; "Şii bir ülke ve İslami devrim yaşayan bir ülke olarak İran, kesinlikle İslam dininden en fazla karlı çıkacak ülke olacaktır. İran ve Türkiye arasındaki kardeşçe ilişkiler İslam dünyasında mezheplerin bir arada yaşamasının en önemli örneğidir" dedi.

"İRANLI KOMUTAN KANDİL'İ ZİYARET ETMEDİ"

Türkiye-İran ilişkilerinin bazı çevreler tarafından "günlük tüketim" için kullanıldığını, medyada iç politika bağlantılı bu tip haberlere itibar edilmemesi gerektiğini de söyleyen Bikdeli, "İran Devrim Muhafızları Komutanı'nın altı kez Kandil'e gittiğini iddia edenler ne İran'ı, ne Devrim Muhafızlarını, ne de Komutanı tanımıyorlar" dedi.

"KOMŞULARINA SORUN YARATAN ÜLKE RAHAT ETMEZ..."

İran Büyükelçisi Ali Rıza Bikdeli, İran'ın komşularına, özellikle de Müslüman komşularıyla ilişkilerine büyük önem verdiğini söyleyerek, şöyle konuştu;

"Dış politika komşularla başlar, komşularla gelişir ve güçlenir. Dünyanın her yerinde kim komşuları için sorun yaratır, komşularını kötüye ve soruna yöneltir ise, bu ülke rahat edemez..."

"TÜRKİYE İLE SURİYE'DE SİYASİ ÇÖZÜM İÇİN ANLAŞTIK";

İran Büyükelçisi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Tahran ziyareti sırasında, Türkiye ve İran'ın şu konularda birlikte çalışmak konusunda uzlaştığını açıkladı;

- Suriye'nin toprak bütünlüğü ve birliğinin korunması

- Suriye'de iç savaşın durdurulması ve ateşkesin sağlanması

- Suriyeli sığınmacıların geri dönüşünün sağlanması ve Suriye halkına insani yardım içerilmesi

- Suriye sorununa barışçı bir çözüm bulunması, askeri bir çözümün mümkün olmadığı

- Suriye'de aşırı akımlar ve terörle mücadelenin önemi. 

"İRAN'IN KATILMASI, CENEVRE KONFERANSININ CİDDİYETİNİ GÖSTERİR" 

Bikdeli, Suriye'de çatışan tarafların da katılacağı ve Ocak ayında yapılması planlanan Cenevre-2 Konferansı için İran'ın resmi davet alıp almadığı konusunda henüz bilgisi olmadığını,

NÜKLEER ANLAŞMA; "BARIŞTAN YANA OLANLAR KAZANDI"

İran'ın nükleer programı konusunda varılan anlaşmanın, "savaştan yana olanların kaybetmesi, barış ve diyaloğu destekleyenlerin ise “kazanması" anlamına geldiğini söyleyen İran Büyükelçisi şöyle konuştu;

"İRAN'LA ANLAŞMA SAYGIYLA OLUR, YAPTIRIMLA DEĞİL..."

"Bu anlaşma ile İran'ın barışçı nükleer enerji kullanma hakkına vurgu yapmıştır. İran'la anlaşma sadece saygıyla olur, yaptırım yoluyla olmaz. Bu anlaşma bunu göstermiştir. Sadece İran için değil, kendi hukukunu savunan tüm halklar için kazanımdır." 

"TÜRKİYE'DEN GELEN TEBRİKLERDEN MEMNUNUZ..." 

İran'ın nükleer programı üzerinde varılan antlaşma konusunda Türkiye'de çeşitli siyasi parti liderlerden tebrik mesajları aldıklarını hatırlatan İran Büyükelçisi, "Allah'ın izniyle Türkiye ve İran olarak birbirimizin yanında durarak, gelecekte büyük ve güçlü günlere şahit olacağız" dedi. 

"İSLAM VE EKONOMİ KONUSUNDA ROLÜMÜZ BÜYÜK" 

İran Büyükelçisi Ali Rıza Bikdeli, Türkiye ve İran'ın "İslam ve ekonomi" alanlarında bölgede çok önemli rol oynadığını söyledi. Büyükelçi, "Türkiye ve İran İslam ve ekonomi alanında bölgedeki iki büyük unsur" dedi.

HAKAN FİDAN İSRAİL AJANLARININ ADINI VERDİ Mİ? 

Türkiye ile İran arasındaki istihbarat işbirliğinin arttığını söyleyen ve işbirliğinden övgüyle bahseden İran Büyükelçisi Bikdeli'ye, Washington Post gazetesi köşe yazarı David İgnatius'un, "MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Türkiye'deki İran uyruklu İsrail ajanlarının isimlerini Tahran'a verdi" iddiası da soruldu. Büyükelçi bu soruya, "Ben o dönemde Türkiye'de büyükelçi değildim. Bilmiyorum" yanıtını verdi. İran Büyükelçisi şöyle konuştu;

"O haberle ilgili gerçekten bilgim yok. Çünkü haberin cereyan ettiği dönemde İran Büyükelçisi olarak görev yapmıyordum. Gündeme geldiğinde Türkiye'deydim ama olay cereyan ettiğinde Türkiye’de değildim." 

MİT-MOİS İŞBİRLİĞİ DÜNYA GÜVENLİĞİ İÇİN ÖNEMLİ 

Büyükelçi, Türkiye ve İran istihbarat örgütlerinin işbirliğinin sadece bölge değil, tüm dünya güvenliği için önemli olduğunu ise şu sözlerle dile getirdi;

"Ben şuna inanıyorum; dünyada herhangi iki ülke istihbaratı kendi aralarında kurabilecekleri bir iletişim ve irtibat var ise, İran ve Türkiye istihbaratları da kendi aralarında aynı ilişkiye sahip olabilirler. Dolayısıyla bu husus iki ülkenin güvenliği bölgemizin güvenliği hatta dünya güvenliğini sağlamak adına önemli bir husustur. Bugün batılı ülkeler İran ve Türkiye'yi özellikle göç ve kaçakçılıkla müçadele konusunda teşvik ediyorlar. Çünkü onların menfaatlerini de içeriyon bu işbirliği, buna karşın bazı alanlar alanlardaki işbirlikleri iki ülkenin menfaatlerini içeriyor. Biz onlara da odaklanıyoruz. Hiç kimsenin bu işbirliklerimizden zayıf noktalar ya da karanlık ilişkiler olarak değerlendirme hakkına sahip değildir."

"TÜRKİYE'DE ALEVİ-SUNNİ ÇATIŞMASINI KÖRÜKLEMİYORUZ..." 

İran Büyükelçisi Bikdeli, Alevi örgütlerinin liderlerinin İran'a davet edilmeleri konusundaki sorulara karşılık ise, "Türkiye'de Alevi-Sunni çatışmasını körüklemeye çalışmıyoruz" yanıtını verdi.

Büyükelçi, Alevileri "Türkiye ile İran'ın ortak noktalarından biri" olarak nitelendirerek, şöyle konuştu;

" Bizim Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki halkla çeşitli ilgi ve alakamız vardır. Türk Alevileri de Türk halkının bir kesimidir ve onların da İran halkı ile bağları ve alakaları vardır. Onlar da iki ülke arasındaki halkların daha yakın olması için köprü görevi görmektedirler. Biz, iki ülke arasındaki işbirliklerinden ve kardeşçe olan bağlarımızı değiştirmek ve güçlendirmek için Türkiye'deki bütün halk kesiminden yararlanmak istiyoruz" 

Bazı kesimlerin, konuyu "Türkiye'nin iç sorunlarıyla bağlantılamaya çalıştığına" da dikkat çeken Büyükelçi, "Tabi bir kısım çıkıp bunları Türkiye'nin iç sorunlarına bakarak değerlendirebilirler ki bu da bizim sorunumuz değildir. İran'ın Türkiye'de Alevi-Sünni çatışmasını geliştirmeye çalıştığı iddiası kesinlikle İran'ın siyasetinin mantığıyla uyumlu değildir." 

"ALTIN TİCARETİ BAŞLAR AMA, 2012 KADAR OLMAZ..." 

İranlı Büyükelçi, İran'a yaptırımların hafifletilmesinin Türkiye ile İran arasındaki altın ticaretini nasıl etkileyeceği sorusuna ise şöyle yanıt verdi; "Altın ticareti tabii ki tekrar başlayacaktır. 2012 yılındaki altın ticareti para transferinden dolayı altına yönelmişti. Dolayısıyla ben o seviyeye kadar altın ticareti yapacak bir durumda olmadığımızı düşünüyorum."

 BAKAN ÇAĞLAYAN OCAK'TA TAHRAN'A GİDECEK 

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın 15-16 Ocak'ta İran'a gideceğini de açıklayan Büyükelçi Bikdeli, "İran ve Türkiye arasında ticaret yapabilecek çok fazla bir alan vardır. Onları canlandırmamız lazım. Önümüzdeki günlerde İran'dan bir heyet ciddi ticaret konusunu konuşmak için Türkiye'ye gelecekler. Hemen ondan sonra da 15-16 ocak tarihinde Sayın Zafer Çağlayan Sanat, Maden ve Ticaret Bakanının daveti üzerine İran'a gideceklerdir" dedi. 

HALKBANK'A ÖVGÜ 

Yaptırım döneminde, İran'la yaptığı ekonomik çalışmalar nedeniyle Halkbank'ı da öven İran Büyükelçisi, yaptırımlar nedeniyle İran'ın ülke dışında dondurulmuş durumda olan paralarının da ülkeye akacağına inandığını söyledi. Büyükelçi, şöyle dedi;

" Son yıllarda Halkbank'ın akıllı yönetimi hem İran-Türkiye ilişkilerinde etkili bir rol oynadı, hem de bankanın kendisi de İran ile olan işbirliği çerçevesinde büyük bir kar elde edebildi. Şu görülüyor; risk azaldıkça Türkiye'nin diğer bankaları da İran ile işbirliği için elini uzatacaktır. Ama şunu da belirtelim ki, ne kadar gelişirse gelişsin Halkbank bu ilişkilerdeki önemli konumunu koruyacaktır." 

MAVİ MARMARA'YA SAHİP ÇIKTI: "SİYONİST REJİM EŞİTTİR ŞİDDET, SAVAŞ, TERÖRİZM..." 

İran'ın Ankara Büyükelçisi Ali Rıza Bikdeli, İsrail'le ilgili sorulara ise, "Siyonist rejimin üç niteliği vardır; birincisi şiddet, ikincisi savaş, üçüncüsü de terörizmdir" diye yanıt verdi.

İstikrar ve güvenliğin sağlandığı bir bölgede İsrail'in "tamamen dışlanacağını" söyleyen Büyükelçi, "İsrail'in İran ile ilgili dosyası, bizim bilim adamlarımıza teröründen tutun, birçok terör eylemine kadar, çok kabarıktır. Mavi Marmara girişimi kesinlikle bölgede istikrarın sağlanması adına yapılmış bir girişimdi. Ama onlar buna karşı tutumlarını da saldırarak gösterdiler" dedi.

Hürriyet

 

Pazartesi, 02 Aralık 2013 08:14

ABD iyi niyetini ispatlamalı

İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı, ABD ve Avrupa'nın yeni tur müzakerelerde iyi niyetini ispatlamaları gerektiğini ifade etti. 

Sari şehrin Seferberlik Güçleri’nin(Besic) sabah içtimai töreninde konuşan İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı General Seyyid Mesud Cezyiri, İran ve 5+1 ülkeleri arasında yapılan nükleer anlaşmaya işaret ederek, ABD yönetiminin bazı yetkililerinin sözleri Beyaz Saray ve yandaşlarına yönelik güvensizliğin artmasına yol açacağını ifade etti. 

ABD yönetiminin kibirli tutumu bu ülkeye yönelik dünya çapında nefretin yayılmasına sebebiyet verildiğini dile getiren İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı, İran İslam Cumhuriyeti aleyhinde düşmanlar tarafından planlanan komploların yenilmesine işaret etti. 

General Seyyid Mesud Cezayiri, “Becisi milletin bereketi ile İslami İran sulta rejimler tarafından inşa edilen zor yollardan selametle geçecek, aydın ve şeffaf bir gelecek vaad edecektir”diye konuştu.

Çarşamba, 27 Kasım 2013 06:49

Diplomasi denince akla İran geliyor

İran’ın çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, görevinde daha 100. gününü doldurmadan tarihi bir anlaşmaya imza attı. İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın “devrimden bu yana İran’ın en büyük diplomatik zaferi” olarak tanımladığı anlaşma sadece İsrail’i değil, Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkelerini de epey rahatsız etti.

Bu ülkeler, İran’ın uluslararası toplumu kandırdığını ileri sürüyorlar ancak rahatsızlıklarının esas nedeninin farklı olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki, İsrail, S. Arabistan ve diğerleri iç içe geçmiş bir dizi stratejik gerekçeyle güçlü bir İran istemiyorlar. Bu bağlamda nükleer kriz onlara can simidi gibi gelmişti. Kriz sayesinde gerçek kaygılarını geri plana atma, gizleme şansı yakalayıp Tahran rejimini de iyice yalnızlaştırma konusunda epey başarı kazanmışlardı. Cenevre’deki anlaşmayı, ellerindeki en cazip silahı kaybetmekte oldukları için kabullenemiyorlar.

Telefon+Twitter diplomasisi

Kuşkusuz bu anlaşmanın nükleer krizi tam anlamıyla çözeceğini söylemek şu aşamada mümkün değil. Bununla beraber Ruhani’nin gelmesiyle birlikte müzakerelerde kaydedilen olumlu gelişmeler fazlasıyla umut verici. Ki, işaretlerini de New York’taki BM Genel Kurulu tamamlanmak üzereyken Ruhani ile ABD Başkanı Obama’nın yaptıkları telefon görüşmesi ve görüşmenin İran Cumhurbaşkanı tarafından tüm dünyaya Twitter üzerinden duyurulmasıyla almıştık. Bu beklenmedik gelişmeyi “tarihîden de öte” (http://www.rusencakir.com/Ruhani-Obama-telefon-gorusmesi-Tarihiden-de-ote/2121) olarak tanımladığım için çok kişi tarafından “fazla saf ve iyi niyetli” bulunmuştum. Lakin son Cenevre anlaşması, söz konusu yazıda da vurguladığım gibi “diplomasi denince dünyada ilk akla gelen ülkelerden birinin İran olduğunun bir şehir efsanesi değil gerçek olduğunu” bir kere daha kanıtladı.

Türkiye’yi nasıl etkiler?

İran’ın uluslararası camiada yalnızlığından sıyrılma ihtimalinin Türkiye’de de pek çok kişi ve çevreyi memnun etmediğini görüyoruz. Türkiye ile İran’ın (ve mirasçısı oldukları devletlerin) yüzyıllardır bölgede ciddi bir rekabet içinde olduğu malum. Vaktiyle savaşlar da yaşanmış ancak çok uzun bir süredir bu iki güç, sürekli birbirlerini kollayarak bölgenin temel direkleri olma özelliklerini korumuşlar.

Devrimin ardından Batı tarafından büyük ölçüde tecrit edilmesine, Saddam Hüseyin’in Irak’ı ile yıllar süren tüketici savaşına rağmen İran’ın, Türkiye’nin çok fazla gerisinde kaldığını söyleyemeyiz. Galiba bu nedenle olsa gerek, doğu komşumuzun tecritten kurtulması hâlinde ülkemizi geçeceğini düşünenler (ve bundan kaygı duyanlar) şimdiki statükonun bozulmasını istemiyorlar.

Bunun pek akılcı bir strateji olduğu söylenemez. Nitekim BM Genel Kurulu dönüşünde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül biz gazetecilere hiç çekinmeden “İran-ABD yakınlaşması Türkiye’nin çok lehine olur” (http://www.rusencakir.com/Abdullah-Gul-ABD-Iran-yakinlasmasi-bize-cok-faydali-olur/2124) demişti. Onun şu sözlerini hatırlatmak isabetli olacaktır:

“Komplekslerden arınmak lazım. Başkasının başarısından ürkerek iş yapılmaz. Bu görüşmelerle nükleer silah tehlikesinin giderilmesi Türkiye’yi rahatlatır. Çünkü elinde silah olan bir komşu ürküntü yaratır. Savaş ve nükleer silah tehdidinden en fazla biz rahatsızlık duyarız. İkincisi, ekonomik olarak işimize çok yarar.”

Devre dışı kalmak

Son olarak bir hatırlatma: Türkiye üç yıl önce, Batı ile ilişkilerini riske atarak Brezilya ile birlikte nükleer soruna çözüm bulmak için epey uğraşmış, belli aşamalar da kaydetmişti. Fakat son Cenevre anlaşmasında Türkiye dâhil olabilmiş değil. Bunun önde gelen nedenlerinden biri, Ankara’nın füze kalkanı ve Suriye’ye bakış konusunda Tahran ile ciddi biçimde zıtlaşması olsa gerek.

Şu günlerde tıpkı Irak merkezi yönetimiyle olduğu gibi İran’la da ilişkilerin onarılması yolunda bazı adımlar atılıyor. Bunlar nasıl sonuç verir şimdilik bilmek mümkün değil ancak Türkiye’nin kendisini birinci derecede ilgilendiren bir konuda bu kadar devre dışı kalmasının hiç de iyi bir şey olmadığı açık.

Eğer Cenevre anlaşması başarılı olursa İran-ABD (dolayısıyla Batı) yakınlaşmasının hızlanacağını, buna bağlı olarak bölgemizdeki güçler dengesinin büyük ölçüde yeniden şekilleneceğini kabul edersek bu dışarıda kalma hâlinin faturasının daha da kabarabileceğini öngörebiliriz.

Ruşen Çakır

vatan