کارگر

کارگر

Müslümanları aşağılayıp Siyonist İsrail'in desteklendiği reklamlar yayınlanmaya başladı .  Siyonist patentli İslam düşmanlığı devlet eliyle yönetiliyor

Peygamberimiz Hazreti Muhammed’e hakaret karikatürleriyle başlayan İslam karşıtı süreç, Müslümanlara karşı ırkçı afişlerle devam ediyor. ABD’de Siyonist gruplar tarafından hazırlanan İsrail’in desteklenip Müslümanların hedef gösterildiği reklamların ülke genelinde yayınlanmasına başlandı. 

Her fırsatta Müslümanların değerlerine saygılı oldukları yalanını dillendiren ABD’nin maskesi düştü. ABD’nin New York kentinde, İsrail yanlısı bir grubun hazırladığı, ‘İsrail’i Destekle / Cihadı Yen’ yazılı ücretli reklamlar tüm tepkilere rağmen ABD otobüslerinde yayınlanmaya başladı. ‘Vahşiler ile cihad yanlılarını bir tutan’ küstah reklamların yayımlanması Manhattan’daki ABD Bölge Yargıcı Paul Engelmayer’in izin vermesiyle başladı. Amerikan Özgürlüğü Savunma Girişimi isimli bir Yahudi grup tarafından hazırlanan ve Müslümanları “barbar” olarak niteleyen İsrail yanlısı ilanlar New York metro istasyonlarına asıldı.

Peygamber Efendimize hakaret filminin oluşturduğu öfke dalgası devam ederken İslam karşıtı ilanlara izin çıkması New York’taki Müslümanlar tarafından tepkiyle karşılandı. İlanlarda “Medeni bir insanla bir barbar arasındaki bir savaşta, medeni insanı destekle. İsrail’i Destekle, Cihadı Yen” deniliyor. İlanların asılması metro yetkilileri tarafından reddedilmiş, ancak mahkeme Yahudi grup lehine karar alarak İslam karşıtlığına yeşil ışık yaktı. Aynı grup daha önce de metro istasyonlarına ve otobüslere İslam’ı ve Müslümanları hedef alan ilanlar astırmıştı. Grubun, 25 bin dolarlık bir ücret karşılığında New York’taki 318 şehir içi otobüste 4 hafta boyunca yayınlatacağı reklamda, ‘Uygar insan ve vahşi arasındaki savaşta, uygar insanı destekle. İsrail’i Destekle/ Cihadı Yen’ ifadeleri yer alıyor.

Müslümanlara saldırlar artıyor

Ülkedeki Müslüman gruplar 11 Eylül saldırıları sonrası ülkede müslümanlara karşı başlatılan karalama kampanyasının bir benzerinin Libya’da Amerikan Büyükelçisinin şüpheli bir şekilde öldürülmesi ile tekrar ısıtıldığına dikkat çekiyor. Geçtiğimiz günlerde Şikago’da bulunan Amerikan- İslami İlişkiler Konseyi, bölgede yapılan saldırılara karşı FBI’ın bu konudaki umursamazlığını gün yüzüne çıkmıştı.

Amerika’nın birçok eyaletinde çoğunluğu Müslümanlara ait olan ibadethanelere yönelik saldırılar yapılmış, 11 günde 8 farklı yere saldırı düzenlenmişti. FBI’ ın verdiği verilere göre, 2001 yılında Müslümanlara yönelik işlenmiş suçlar 500 iken, 2009′da bu sayı 107′ye düşmüştü. 2010′da ise saldırılarda yüzde elli artış görüldü ve saldırı sayısı 160′a çıktı. ABD Savunma Bakanlığı’na bağlı bir askeri okulda okutulan seçmeli derste İslam’ın ‘düşman’ olarak nitelendirerek tüm dine karşı topyekün savaş ilan edilmesi gerektiğinin öğretildiği skandalı ortaya çıkmıştı.

Hakaret furyasına Alman dergisi de katılıyor

İslam’a hakaret içeren yayınlar arasına Alman hiciv dergisi ‘Titanic’ de katılmaya hazırlanıyor, Ekim sayısının kapağında eli kılınçlı Müslüman bir savaşçıyı temsilen bir resimle eski Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff’un eşi Bettina Wulff’u birarada gösteriyor. İslam’a ve Peygamberimize hakaretler zincirine bir yenisi de Almanya’dan katılıyor. ‘Financial Times’ gazetesinin verdiği bilgiye göre hiciv dergisi ‘Titanic’, bu ay sonunda çıkaracağı Ekim sayısı kapağında sarıklı, elinde kılınç bulunan bir adamla, eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff’un eşi Bettina Wulff’un birlikte resimlerini gösteriyor.

Derginin manşetinde de ‘Batı karışıklık içinde – Bettina Wulff Muhammed filmi çeviriyor’ ibaresi yeralıyor. Fransız dergisi ‘Charlie Hebdo’ tarafından yine Peygamberimizi alaya alan karikatürlerin yayınlanmasından sonra Fransız hükümeti 200′den fazla büyükelçiliğini geçici olarak kapattı. Dünyanın diğer bölgelerinde de hakaret filmine tepkiler devam ettiği halde, Alman dergisi de kışkırtıcılar arasında yeralmaktan çekinmiyor. Titanic Yazı İşleri Müdürü Leo Fischer, Fransız dergisini de savunarak, derginin tutumunun ‘çılgın gösterilere’ karşı doğru olduğunu öne sürdü. Hicvin her konuda yapılabilmesi gerektiğini iddia eden Fischer, hakaret içeren yayınların protestoları daha da kızıştırdığı tezini anlayamadığını söyledi. 

Fransız dergisi Çarşamba günü, Amerika’da ortaya çıkan hakaret filmine dayanarak Peygamberimizle alay eden bir dizi karikatür yayınlamıştı. Titanic, Fransız dergisinde çıkan karikatürleri ‘ilginç olmadığı’ ve ‘kabaca yapıldıkları’ gerekçesiyle iktibas etmeyeceğini bildirdi. Alman dergisi, 2005′te Danimarka’da yayınlanan Peygamberimize hakaret karikatürlerini yayınlamış, 2006′da da İslam’a hakaret içeren ve müstehcenlikle ifade edilen başka karikatürler de basmıştı.

 

Ardı ardına şehit haberleriyle yürekler dağlanırken iktidar, terör örgütüne kucak açan Barzani yerine Suriye ve İran’ı adres gösteriyor.

AKP iktidarı, son dönemlerde artan terör olaylarından Suriye ve İran’ı sorumlu tuttu.

PKK’nın hamiliğine soyunan onlara Kandil’de ev sahipliği yapan Mesud Barzani konusunda sessizliğe gömüldü. Bu gelişmeler yaşanırken, Başbakan Tayyip Erdoğan bir de 30 Eylül’de yapılacak AKP kongresine Barzani’yi davet etti. Gelinen süreci değerlendiren MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, “Bilindiği gibi Türkiye’nin tek meselesi Suriye’deki yönetimin düşmesi. ABD’nin planına bakarsak haliyle ardından da İran’a yönelecek durum. Türkiye’de Suriye ve İran’a karşı bir kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar” dedi. Halaçoğlu, “İlerleyen bir zamanda İran’ı hedef alan bir durum geliştiğinde Türkiye’de halkı ‘İran ve Suriye’ye karşı zaten bunlar bize PKK’yı musallat etmişlerdi, askerimizin ve polisimizin şehit olmasına sebep olmuş sonuçta bunlar hak ediyorlar’dedirtecek bir noktaya getirmek istiyorlar” ifadelerini kullandı.

İran, PKK’yı beslemez

MHP’li Halaçoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Aslında Irak’ı, Kandil’i gözden çıkarıp hiç buradan bahsedilmeyip, Barzani’nin PKK’lıları Suriye” ye gönderdiğini ve buradakileri eğittiğini, eğittiklerini yine buraya gönderdiğini gözden uzak göstermek istiyorlar. Suriye’de olayların çıkmasının başında Türkiye geliyor. Suriye sınırlarımızın kalbura döndüğünü biliyoruz. Elbette ki Suriye’den de PKK’lı gelecek. ‘İran’dan 600 PKK’lı geldi’ deniyor. İran PKK’yı beslemez çünkü uzantısı PEJAK ile mücadele ediyor. İran kendisine zarar veren bir örgüt ile bağlantısı olan örgütü niye beslesin ki? Bundan zaten en çok İran zarar görür. Bunların hepsi Orta Doğu’daki ABD politikalarının bir parçası. Türkiye’de kendi kendine bunun aleti oluyor.

Tamamen gerçek dışı

CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar ise, “Hiçbir zaman Barzani PKK’ya karşı bir tavır takınmamıştır. Barzani’ye bir şey olmasın diye İran ve Suriye’ye dikkat çekiyorlar” dedi. Acar, “Türk halkına İran’ı bize düşmanmış gibi göstermek istiyorlar. Oysa İran ile aramızda hiçbir itilaf yoktur. İran’ı terör hedefi olarak göstermeleri tamamen gerçek dışıdır. İran zaten PKK’nın uzantısı PEJAK ile uğraşıyor, hatta onu ortadan kaldırma noktasına getiriyor. Türk halkını ayrıca Suriye’ye karşı koşullandırarak Türkiye- Suriye savaşının adeta alt yapısını oluşturmaya çalışıyorlar. Bunun sonucunda elbette ABD’nin maşası olarak girmek gibi bir durum söz konusu olur ve çok daha büyük bedeller öderiz” ifadelerini kullandı.

Yeniçağ

 

Pazartesi, 24 Eylül 2012 12:03

Mursi: İran bölgenin asıl oyuncusu

Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, ülke ve Ortadoğu gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunurken, İran’ın bölgenin asıl oyuncusu olduğunu söyledi.

MHA'nın Reuters’e dayandırdığı habere göre, Mısır devlet televizyonlarının ortak yayınına konuk olan Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, ülke ve Ortadoğu gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, Suriye’deki katliamların sonlandırılması mamacıyla İran ile ilişkinin önemli olduğunu ifade etti.

Mursi, bölgenin asıl oyuncusu olan İran’ın Suriye krizinin çözümünde önemli ve etkin bir ülke olduğunu belirterek, Suriye krizinin çözümü amacıyla oluşturulacak dörtlü komitede İran’ın yer almasının önemli olduğunu konuşmasına ekledi.

Konuşmasının devamında ülke meselelerine işaret eden ve Mısır devriminin hedeflerine ulaşması ve istikrarın sağlanması konusunda iyimser olduğunu dile getiren Mursi, "Mısır'ı dünyada söz sahibi bir süper güç yapmak için elimden geldiği kadar görevimi yapmaya çalışıyorum. İleriye doğru adımlar atıyoruz, büyük hedefler ve umutlar taşıyoruz. İhtiyacımız olanı elde edinceye kadar çok çalışmamız gerekiyor. Yapmamız gereken işleri başkalarından beklememeliyiz. 4 şeye sahip olmak istiyoruz, 'Halk iradesi, gıda, ilaç ve silah'. Hedeflerimizi gerçekleştirmek için biraz zamana ihtiyaç var. İyimser ve umutlu olmak için pek çok nedenimiz var. İrade gücümüz ve kaynaklarımız bunlardan birkaçı. Daha iyi bir yarın için birlikte hareket etmeliyiz" dedi.

 

İran teknoloji şirketi genel müdürü Abbas Cem, İran'ın radara yakalanmayan insansız hava aracının tasarım ve yapımında başarılı olduğunu söyledi.

İran insansız hava aracının yapımcısı olan şirketin genel müdürü Abbas Cem, dün İSNA'ya yaptığı açıklamada, İranlı uzmanların radara yakalanmayan insansız hava aracını (Liku) yapmayı başardıklarını belirterek, sözkonusu hava aracının100 kg. yükü üç saat mesafeye götürme kapasitesi gibi bir çok özelliklerinin de olduğunu söyledi.

Cem, hava aracının dünyanın en gelişmiş elektronik ve haberleşme sistemleriyle donatıldığını belirterek, hava aracındaki kameraların canlı olarak alıcı istasyonlara gönderme özelliği içerdiğini söyledi

 

Pazar, 23 Eylül 2012 07:35

ÖLÜMDEN KORKMANIN NEDENLERİ

Bazı insanlar ölüme yokluk ve her şeyin fani olup son bulması olarak bakmaktadırlar. Materyalist düşünceye sahip olan bu tip insanlar, elbette ki ölümden korkacaklardır.

1- Ölümü, Yokluk ve Her Şeyin Fani Olup Son Bulması Olarak Görmek

Bazı insanlar ölüme yokluk ve her şeyin fani olup son bulması olarak bakmaktadırlar. Materyalist düşünceye sahip olan bu tip insanlar, elbette ki ölümden korkacaklardır. Zira onlara göre ölüm, hayat dahil, onların candan bağlandıkları her şeylerini bir anda yokluk alemine götüren korkunç bir hadisedir. O halde böyle insanların ölümden korkmaları tabiidir.

Buna karşılık, insanların yoğun çoğunluğu, ölüme yok olup gitme değil, daha üstün, daha mükemmel bir hayata geçiş gözüyle bakmaktadırlar. İman ehli olan bu gruba göre, ölüm yokluk ve her şeyin son bulması değildir ve insan ölmekle fani olup gitmez.

İnsan, nasıl ölmekle yok olup gider? Oysa; Allah Teala, yaratılış itibariyle insanın kalbinde ebedilik aşkı ve sevgisi koymuştur. İnsanın içinde bulunan beka ve ebediliğe olan aşk ve istek, insanın yokluk ve fena için yaratılmadığının en açık delildir. O halde ölüm, insanın fani olan dünya hayatından ebedi bir hayat olan, ahiret hayatına geçişinden başka bir şey değildir.

Hz. Resulullah (s.a.a)'in: "Sizler fena (yokluk) için değil, beka (ebedilik) için yaratılmışsınız ve ölümle sadece bir evden öteki bir eve taşınıyorsunuz" buyruğu bunu en güzel şekilde ifade etmektedir.

Hz. Ali (a.s) da bu hakikate işaretle şöyle buyurmuştur: "Fani dünyasını güzelleştiren, ahiretini ise unutana şaşarım! Ölüm, fani dünyadan ayrılmak, temizlenmek ve güzellik evine göç etmektir."

Hz. İmam Hüseyin (a.s)'ın Aşura günü ashabına hitaben yaptığı konuşmada geçen: "Ey büyük insanların oğulları! Sabırlı olunuz. Ölüm, sadece sizleri dünya zorluklarından ve kederlerinden, ebedi nimetler ve cennet bağlarının tarafına geçişinizi sağlayan bir köprüdür. Öyleyse, sizden herhangi biriniz hapisten kurtulup saraya girmekten rahatsız olabilir mi?! Ama ölüm, düşmanlarınız (Yezidiler) için saraydan, zindan ve azap tarafına intikal etmektir. Babam, Allah Resulü'nün (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Dünya mü'mine zindan, kafire cennettir. Ölüm, mü'minler için cennet bağlarına, kafirler için ise cehenneme geçiş köprüsüdür" buyruğu işte bu inancın ürünüdür. Böyle bir inanca sahip olan kimse, ölümden korkmak bir yana; ölüme, kurtuluş ve saadete erme kapısı olarak bakar. Hatta Hz. Ali (a.s)'ın tabiriyle

"Eğer Allah'ın onlara yazmış olduğu ecel olmasaydı, onların ilahi mükafata olan aşk ve ilahi cezadan olan korkularından bir an bile ruhları bedenlerinde istikrar bulmazdı. Onların gözlerinde Yaratan ululanmış ve O'ndan gayrı her şey küçülmüştür.

"2- Ölümün Hakikatini Bilmemek

İnsanın ölümün hakikatini bilmemesi, onun ölümden korkmasına yol açan etkenlerden bir diğeridir. Bu etken özellikle de ölümün hakikatini iyice bilmeyen iman ehli olan kimselerde söz konusudur.

İmam Ali Naki (a.s) ashabından hasta olan birinin ziyaretine gider. İmam hastanın ölüm korkusundan ağladığını ve perişan bir vaziyette olduğunu görünce, ona şöyle buyurur: "Ey Allah'ın kulu! Sen ölümden korkuyorsun. Çünkü ölümün ne olduğunu (hakikatini) bilmiyorsun.

Söyle bakalım, eğer bedenin temiz olmaz, bedenindeki kirlilik ve pislik seni rahatsız eder, vücudunu yara ve uyuz sarar ve bu arada banyoya gitmekle bedenindeki bu pisliklerin hepsinin yok olup gideceği bilincinde olursan, bu durumda banyoya giderek vücudundaki pisliklerin temizlenmesini mi, yoksa bu işi sevmeyip, öyle kalmayı mı istersin?!

Hasta: "Ey Peygamberin oğlu! Banyoya gidip temizlenmeyi tercih ederim" cevabını verir.

Bunun üzerine, İmam: "Öyleyse; bilmelisin ki, ölüm de temizliktir. Kendini pisliklerden ve günahlardan arındırmak için ölüm son fırsattır. Eğer ölümle karşılaşır ve o kapıdan geçersen, muhakkak her türlü hüzün, keder ve pislikten kurtulup, her türlü neşe ve sevince kavuşarak saadete ulaşacaksın" buyurur.

İmam (a.s)'ın bu hekimane sözlerinden sonra hasta rahatlığa kavuşur. Hüzün ve kederi sevince dönüşüp, gözlerini yumarak ölüme teslim olur.

Hz. İmam Muhammed Bakır (a.s)'a: "Neden şu Müslümanlar ölümden nefret edip korkuyorlar?" dendi.

İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Onlar, onun hakikatini bilmediklerinden ondan nefret ediyorlar. Eğer onlar, onun hakikatini iyice bilselerdi ve doğrudan Allah'ın dostlarından olsalardı, onu sever ve ahiretin onlar için dünya hayatından daha hayırlı olduğunu anlarlardı."

Sonra İmam orada bulunan hastaya: "Ey Allah'ın kulu! Acaba çocuk ve deli bir insan, niçin ona sıhhati getirip, bedenindeki acıları gideren ilacı kullanmaktan nefret ediyor?"dedi.

O adam: "Onlar ilacın faydasını bilmediklerinden ondan korkuyorlar" dedi.

Bunun üzerine, İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Muhammed'i hak olarak peygamber kılan Allah'a yemin ederim ki, kim doğru olarak ölüme hazırlanırsa, ölümün hastayı tedavi etmek için kullanılan ilaçtan daha faydalı olduğunu anlar.

Eğer onlar, ölümün onlara getireceği nimetleri bilselerdi, sabırlı ve akıllı bir insanın hastalığı giderip sıhhati kazandıran ilacı istemesinden daha fazla ölümü isterlerdi.

3- İnsanın Dünya Hayatına Olan Aşırı Düşkünlüğü Neticesinde Ahiret Hayatını Unutması

İnsanın ölümden korkmasına yol açan üçüncü sebep, onun dünya hayatına karşı aşka varacak şekilde olan aşırı düşkünlüğüdür. Zira hiçbir kimse maşukundan ayrılmayı sevmez ve onu maşukundan ayıracak şeylerden de korkup nefret eder.

İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: "Adamın biri, Resulullah (s.a.a)'in huzuruna gelerek şöyle dedi: "Ey Resulullah, ben neden ölümden korkuyorum?"

Allah Resulü, o şahsa: "Mali durumun iyi midir?" diye sordular.

O: "Ey Resulullah! Evet, mali durumum yerindedir" dedi.

Allah Peygamberi: "Ahiretini kazanmak için bir şey gönderebildin mi?" dedi.

O şahıs: "Hayır" dedi.

Hz. Resulullah: "İşte bundan dolayı ölümü sevmiyorsun" buyurdular.

Sonra Hz. İmam Cafer Sadık (a.s): "İnsanın kalbi mal varlığı iledir, eğer kendisinden öne gönderirse, ona kavuşmayı ve malıyla baş başa kalmayı ister" buyurdu."

4- Amel Dosyasının Günahlarla Dolu Olması

İnsanın ölümden korkmasına sebep olan bir etken de, amel dosyasının günahlarla dolu olmasıdır. Böyle bir insan, ölümü yokluk olarak görmese bile, ölümden korkar. Çünkü öldüğü taktirde yaptığı çirkinliklerden dolayı kendisini acı bir akıbetin beklediğini görmektedir. Böyle bir insanın durumu hapishaneden çıkarıldığında idam edileceğini bilen mahkumun durumuna benzer. Elbette ki, böyle bir mahkum, hapishaneden çıkmayı istemez. Çünkü çıkarıldığı taktirde, dar ağacına götürüleceğini bilmektedir.

Allah Teala şöyle buyuruyor: "De ki: "Ey Yahudiler! Eğer gerçekten diğer insanlar değil de, kendinizi Allah'ın dostları sanıyorsanız ve sözünüzde doğruysanız, ölümü isteyiniz! Halbuki, onlar elleriyle hazırladıkları şeyler yüzünden ölümü hiçbir zaman istemezler. Şüphesiz Allah zalimleri iyi bilir."

Bu ayet-i kerimede Allah Teala Resulü'ne Yahudiler'e, iddia ettikleri şekilde, Allah'ın dostlarının yalnızca kendileri olduğu inancında iseler, ölümü isteyerek Allah'ın likasını arzulamaları gerektiğini bildirmesini buyuruyor. Çünkü Allah'ın velisi ve dostu Rabbine kavuşmayı temenni etmelidir. Sizler de, kendinizin kesin olarak Allah'ın dostları olduğunuza inanıyorsanız, o halde sizinle Allah'ın cenneti arasındaki engel sadece ölümdür ve ölümü arzu etmeniz lazımdır. Çünkü engelin ortadan kalkmasıyla Allah'a ve O'nun sonsuz nimetlerine kavuşacaksınız!

Sonra Allah Teala, onların işledikleri günahlardan dolayı asla ölümü arzu etmeyeceklerini buyurarak, onların gerçekte zalim olduklarını ve zalim olan kimsenin hiçbir zaman Allah'a kavuşmayı sevmeyeceğini belirterek, bu hakikate işaret etmiştir.

Adamın biri, İmam Hasan (a.s)'a: "Bizler neden ölümü sevmiyoruz ve ondan çekiniyoruz?" diye sorduğunda, İmam (a.s) şu cevabı verir:

"Sizler ahiretinizi viran ettiniz, dünyanızı ise süslediniz, dolayısıyla süslediğiniz yerden harabeye gitmeyi istemiyorsunuz."

Netice olarak; ölümden korkmanın esas nedenleri, ölümü yok oluş bilmek, ölümün hakikati konusunda yeterli ve doğru bilgi sahibi olmamak, amel dosyasının sevaplardan boş olup günahlarla dolu olması ve aşırı dünya sevgisidir. Tabiidir ki, bu duyguları yenmek ve Allah'ın huzuruna günahsız olarak varmak, ancak gerçek bir tevbe ve kuvvetli bir imanla gerçekleşebilir.

FHA- İAEK Başkanı Feridun Abbasi, nükleer tesisleri ve kazanımları korumak için bazen batılı casuslara yanlış bilgi verdiklerini belirtti.

Londra'da yayınlanan El-Hayat gazetesine mülakat veren Abbasi, İran batılı casusluk örgütlerini yanlış bilgi vererek kandırmayı başardığını belirtti.

UAEK'nu eleştiren Abbasi, ajans Tahran'a önyargılı ve suçluymuş gibi davrandığını belirterek, İran kendini aklamak zorunda kaldığını, oysa bu tutum asla kabul edilemez olduğunu ifade etti.

Amerika’nın İran'a darbe vuramadığını belirten Abbasi, Amerika’nın zaten bunu başarabilecek güçte olmadığını kaydetti.

MI6'in de İran'ın nükleer programı hakkında casusluk yaptığını belirten Abbasi, İran kendi nükleer tesislerini ve kazanımlarını korumak için ecnebi casusluk örgütlerine yanlış bilgi vererek onları kandırdığını vurguladı.

ABD, Tahran hükümetini öfkelendirecek bir adım atarak İranlı terörist grup Halkın Mücahitleri Örgütü’nü (MEK) terör listesinden çıkaracağını açıkladı.

 ABD temyiz mahkemesi Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a 1 Ekim tarihine kadar örgütün statüsüyle ilgili karar mühleti koymuştu. Merkezi Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan MEK yıllardır ABD nezdinde lobi faaliyetlerini yürüterek statüsünün değiştirilmesini talep ediyordu.

1979 İslam Devrimi’nden sonra İran İslam cumhuriyeti yetkililerine karşı terörist eylemlerde bulunan örgüt şu anda kadar İran’da binlerce kişinin ölümünden sorumlu. Parlamento binasını havaya uçurarak aralarında meclis başkanı ve bakanlarında olduğu 72 kişinin öldürülmesi, İran Irak savaşında İran’a karşı en ön cephede savaşarak esir alınan İran askerlerine en ağır işkencelerin yapılması, İran’da bir çok kurum başkanının silahlı saldırılar sonucu öldürülmesi… gibi binlerce insanın ölmesine sebep olan bir örgüt Halkın Münafıkları örgütü.

"GEÇ BİLE KALDI"

Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi üyelerinden, Dış İlişkiler Komitesi üyesi Ted Poe, Clinton’ın MEK’i terör listesinden çıkarma yönündeki beklenen kararının “geç bile kaldığını” belirtti.

Poe, “MEK çok uzun bir zaman önce şiddeti kınadı ve son yıllarda İran içindeki faaliyetler üzerine bilgi toplanması bağlamında ABD istihbaratıyla birlikte çalışıyordu” dedi.

Bir başka Cumhuriyetçi Partili Temsilciler Meclisi üyesi Dana Rohrabacher de, “Dışişleri Bakanlığı’nın Halkın Mücahitleri Örgütü’nü Yabancı Terör Örgütleri Listesi’nden çıkarmaya karar verdiğini öğrenmek beni çok mutlu etti. MEK laik, barışçıl ve demokratik bir hükümet isteyen İranlılardan oluşmaktadır” diye konuştu.

MEK, 1997 yılında ABD terör örgütleri listesine alınmıştı. Listede PKK, El Kaide, Hamas ve Hizbullah gibi örgütler de bulunuyor.

Cumartesi, 22 Eylül 2012 05:56

İslam Ordusunda İlim ve Amelin Birlikteliği

İslam İnkılabı Rehberi ve Başkomutan İmam Seyyid Ali Hamenei, bu sabah İran İslam Cumhuriyeti Ordusu komutanlarına hitaben yaptığı konuşmada ordudaki ilerlemelerin sırrının ‘ilim ve amelin birlikteliği' olduğunu belirterek, bu bağlamda özgüven, inisyatif, hareketlilik, esneklik ve yenilik gibi özelliklerin de büyük önem taşıdığını vurguladı.

İnsanın girift ve meçhul nice yeteneklerinin keşfedilmesiyle her bir muhitte ve hatta askeri alanlarda bile önemli gelişmelere yol açılabileceğini belirten İmam Hamenei, bu yüzden askeri eğitim alanında çıtanın daha da yükseltilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Başkomutan Hamenei, silahlı kuvvetlerin uzun erimdeki hedefinin, İslam Cumhuriyeti'nin hedefleri ve idealleriyle uyum halindeki sapasağlam bir ordu teşkil etmek olduğunu kaydederek şöyle konuştu: ‘İslam nizamının idealleri, kapsamlı ve tüm beşer toplumunu kuşatıcıdır. Elbette bizler bu idealleri tahakkuk ettirmek için hiç bir ülke ve milletin haysiyetine taarruz ve tecavüzü caiz bilmemekteyiz. Ancak, silahlı kuvvetlerimiz, hiç kimsenin aziz İran halkı ve ülkesi etrafındaki sağlam hisarlara saldıramayacağı kadar güçlü olmak zorundadır.'

 

İslam İnkılabı Rehberi ve Başkomutan İmam Seyyid Ali Hamenei bu sabah, İran'ın kuzeyinde ve Hazar Denizi sahilinde yer alan Novşehr'de İran İslam Cumhuriyeti Ordusu'na ait yeni savunma donanımları fuarına katılarak, savunma ve savaş teçhizatı sektöründeki son teknik ve bilimsel faaliyetler hakkında bilgi aldı.

İmam Hamenei en az iki saatlik incelemeleri sırasında, İran tarafından Hint Okyanusu, Bab'ül Mendeb ve Kızıldeniz'e gönderilen deniz filosunun komutanıyla sağladığı canlı irtibat sırasında İran'ın şerefi ve onurunu savunmak amacıyla hizmet veren deniz birliklerine Allahu tealadan başarılar diledi.

İnkılap Rehberi'nin incelemeleri sırasında Novşehr'deki İmam Humeyni Deniz Bilimleri Üniversitesi öğrencileri, yeni ürünlerinin bazılarını tanıttılar. Bunlar arasında lazer düzenekleriyle donatılmış insansız uçaklar ile deniz altında uzaktan kontrollü keşiflerde bulunan Taha adlı yüzer araç dikkat çekti. Cask-2 adlı deniz altından karaya roket atma kabiliyetine sahip sistem hakkında bilgi edinen Başkomutan Hamenei daha sonra günümüz dünyasının en ileri teknolojisinden yararlanılarak tamir edilen Tarık adlı denizaltı, yapım halindeki Sehend destroyeri ve füze rampasına sahip Peykan adlı savaş gemisi hakkında görüş teatisinde bulundu.

 

İslam İnkılabı Rehberi ve Başkomutan İmam Seyyid Ali Hamenei  İran İslam Cumhuriyeti Ordusu savaş akademileri mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada Hatem'ül Enbiya Hz. Muhammed Mustafa (S)'in nurani çehresine yönelik hakaretlere değinerek, emperyalistler ve siyonistlerin İslam aleyhindeki siyasetlerini tanıyan milletlerin Amerika ve bazı Avrupa ülkelerini bu bağlamda suçlu bulduklarını ve bu ülkelerdeki yöneticilerin bunca tepkiye neden olan çılgınca hakaret eylemlerini önlemeleri ve bu büyük suç ve cinayete ortak olmadıklarını pratikte ispatlamaları gerektiğini vurguladı.

İmam Hamenei, İslam düşmanlarının İran halkı ve İslami uyanış hareketi karşısında geri kalmışlık duygusuna kapıldığını ve bu yüzden son olayda olduğu gibi çılgınlıklara başvurduklarını söyledi.

İnkılap Rehberi, bu hadiseyi tarihte kalıcı ibretli olaylardan biri olarak niteledi ve şöyle konuştu: ‘Emperyalist düzenlerin şefleri bu cinayeti kınamak ve suçlularla ilgili görevini ifa etmek yerine bu olayda herhangi bir rollerinin olmadığı iddiasındalar. Emperyalist odaklar, İslam karşıtı hedefler gütmekteler ve işte bu nedenle müstekbirler İslam ve mukaddesata yönelik hakaretleri önlememektedirler ve önlemeyeceklerdir de...'

İmam Hamenei Amerika'lı ve Batı'lı yetkililerin İslam'a hakareti önlemenin ifade özgürlüğüyle çeliştiği şeklindeki yalanlarını eleştirerek şu değerlendirmede bulundu: ‘Batı'lı ülkelerin çoğunda hiç kimse ne idüğü belirsiz Holokast hakkındaki kuşkularını belirtme ya da eşcinsellik gibi ahlaksız politikalar aleyhinde görüş açıklama cesaretine sahip değildir ? Nasıl oluyor da bu tür meselelerde ifade özgürlüğü hiç bir anlam taşımıyor, ve fakat İslam'a ve İslami mukaddesata yönelik hakaretler, ifade özgürlüğü adı altında serbestçe sürdürülüyor ?'

İslam İnkılabı Rehberi, Amerika'lılardan ‘diktatör yetiştiricileri' olarak söz etti ve onlarca yıldır Amerika'nın Mısır diktatörü Hüsni Mübarek ve İran diktatörü Muhammed Rıza Pehlevi ile şimdi bölgede mevcut diğer diktatörleri nasıl desteklediklerini hatırlatarak, şu soruyu yöneltti: ‘Amerika'lılar böylesine siyah bir karne ile nasıl oluyor da demokrasi ve özgürlük taraftarı olduklarını iddia edebiliyorlar ?

İmam Hamenei konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘Halkların çeşitli ülkelerdeki Amerikan merkezlerine yönelik protesto gösterileri onların emperyalist ve siyonist politikalardan ne denli nefret duyduklarını ortaya koymuştur. Dünya halklarının kalpleri, Amerika'ya olan nefretle dopduludur ve işte bu yüzden son olaydaki gibi bir hakaret gündeme geldiğinde bu öfke ve nefret kitlelere malolmaktadır.'

İnkılap Rehberi, konuşmasını şöyle tamamladı: ‘Hiç kuşkusuz, İslam güneşi, emperyalistlerin bu ilahi dinle olan hesaplaşmasında eskisinden daha parlak olarak üzerimize doğacak ve zafer, İslam ümmetinin olacaktır.'