
کارگر
İran Dışişleri Bakanlığı SözcüsüOttawa, Siyonist-İngiliz bir politikaya uyuyor
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Kanada’nın Tahran Büyükelçiliğini kapatma girişimini, Siyonist-İngiliz dayatmalı bir politikanın devamı olarak tanımladı.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ramin Mihmanperest, Kanada Dışişleri Bakanının İran’la ilgili son açıklamasına tepki olarak “Kanada’nın Stephen Harper’in liderlik ettiği bugünkü Hükümeti, dış politika alanında aşırıcı politikalar izlemekle biliniyor. Örneğin daha önce de İran halkı, Hükümeti ve Kanada’da yaşıyan İranlıara karşı, Tahran Büyükelçiliğinde vize bölümünü kaptmak, Kanada’daki İranlıların banka hesaplarına el koymak ve bu ülkede öğrenci olarak bulunan İranlılara para gönderilmesini engellemek gibi İran karşıtı çeşitli girişimlerde bulunmuştur” dedi.
Mihmanperest daha sonra şöyle konuştu: “Kanada Hükümetinin bu düşmanca tavırları aslında, Siyonist-İngiliz dayatmalı bir politikaya uymaktır. Kanada Hükümeti bu politika doğrultusunda en son da, Tahran Bağlantısızlar zirvesinin düzenlenmesine engel olabilmek için genişçe çaba gösterdi, fakat ülkeler ve uluslararası kişiliklerin itinasız tavırlarıyla karşılandı.”
Fransız hekimden çarpıcı ifşaatSuriye'de savaşan muhaliflerin yarısı Suriyeli değil
Fransa'dan Suriye'ye giden ve iki hafta silahlı teröristlerle kalan Fransız hekim Jakues Beres, Suriye'de savaşan teröristlerin yarısından fazlası Suriyeli olmadığını ifşa etti.
Fransa'dan Suriye'ye giden ve iki hafta silahlı teröristlerle kalan ve ardından ülkesine dönen Fransız hekim Jakues Beres çarpıcı ifşaatta bulundu.
Suriye'nin kuzeyinde bir kentte yer alan bir hastanede iki hafta boyunca gizlice silahlı teröristlerin tedavisine yardım eden Fransız hekim, Paris'teki muayenehanesinde Reuters'e verdiği demeçde, Suriye'de tedavi ettiği insanların %60 kadarı silahlı teröristlerden oluştuğunu, bu zümrenin yarısından fazlası ise Suriye uyruklu olmadığını belirtti.
Fransız hekim, silahlı teröristlerin açıkça Suriye'de Fars Körfezi'nin Arap emirlikleri için savaştığını itiraf ettiğini kaydetti.
Namazın Hakikati ve İslam Toplumundaki Rolü
İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamenei her yıl İran'da düzenlenmekte olan Namaz Konferansı'nın 21.sine bir mesaj göndererek, namazın layık olduğu yere kavuşmasıyla ideal bir topluma ulaşılmasına zemin hazırlanacağını belirtti.
İmam Hamenei'nin bu konudaki mesajının metni şöyle:
'Bismillahirrahmanirrahim,
Allah'a bağlanıp, hakikat arayışında olan siz erkekler ve kadınlar, bu yıl da büyük İslami görevinizi namazın yaygınlaştırılmasına çalışarak eda etmektesiniz. Bu bağlamda çaba sarfeden tüm yetkilileri ve özellikle de bu büyük eylemin omurgasını teşkil eden sadık ve mücahid alim sayın Hüccet'ül İslam Kıraati'yi takdirle Allahu tealadan bu insanlar için ilahi ödül niyaz etmekteyim.
Bütün bunlara rağmen şunu itiraf etmeliyiz ki, İslam nizamının yetkilileri olarak bu alanda üzerimize düşen görevi gerektiği şekilde eda edemedik. Namazın önemini doğru olarak algılamak zorundayız. 'Allah katında namaz kabul edildiği takdirde diğer bütün hizmetler ve zahmetler de kabul görecektir; namazın reddedilmesi durumunda ise onun dışındaki her şey kabul görmeyecektir' şeklindeki söz bizlere büyük hakikati öğretmektedir.
Bu hakikat şudur ki, eğer İslam toplumunda namaz layık olduğu konumuna getirilirse, maddi ve manevi olarak sürdürülen yapıcı çabaların tümü ideallere doğru yönelecek ve toplumu İslami açıdan arzulanan bir noktaya sürükleyecektir. Buna karşılık namazın önemi konusunda gaflete düşülerek, namaza itina edilmezse hareket çizgimiz doğru bir biçimde katedilemeyecek; tüm cihad eylemleri ve çabalar, İslam'ın beşer toplumu için öngördüğü zirveye yükselme sürecinde gerekli olan etkiyi uyandıramayacaktır.
Bu hakikat hepimizi uyarmakta ve ağır görevimizi hatırlatmaktadır. Kültür ve sanat alanındaki etkinlikler ile eğitim sistemindeki proğramlar öylesine planlanıp icra edilmelidir ki, namaz her geçen gün halk katmanlarında ve özellikle de genç kuşak arasında benimsenmeli ve herkes bu pak ve aydın kaynaktan gıdalanmalıdır. Hiç kuşkusuz, kültür ve eğitim merkezleri ile radyo ve televizyon kurumu ve mescidlerin sorumluları, bu konuda başkalarından daha fazla sorumluluk duymalıdırlar.
Allahu tealadan yardım ummalı, himmetle çalışmalı ve bu yolda yepyeni bir hareketi başlatmalısınız. Allah yar ve yardımcınız olsun.'
Seyyid Ali Hamenei / 3 Eylül 2012
İnkılap Rehberi Türkmenistan Cumhurbaşkanını Kabul Etti
İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamenei Türkmenistan Cumhurbaşkanı'yla yaptığı görüşmede, İran İslam Cumhuriyeti'nin komşularıyla dostluk ve işbirliğine büyük önem verdiğini söyledi.
İkili ilişkilerin daha da geliştirilmesinden yana olduğunu belirten İmam Hamenei, 'iki ülkenin sahip olduğu büyük potansiyel, işbirliğinin yükseltilmesi gereksinimini ortaya koymaktadır' şeklinde konuştu.
Türkmenistan'ın sağladığı ilerlemelerden hoşnut olduğunu vurgulayan İnkılap Rehberi, 'çeşitli alanlarda ve bu arada Hazar Denizi etrafındaki ortak çıkarlar , ilişkilerin arttırılabilmesi için uygun bir zemin hazırlayabilir' dedi.
Türkmenistan Cumhurbaşkanı Berdi Mohammedof ise Türkmenistan halkının sıcak selamlarını ileterek şunları söyledi: 'Tüm çabalarımızı iftiharla büyük komşumuz İran'la olan ilişkilerimizi arttırmaya sarfedeceğiz. Bağlantısızlar Hareketi Zirve Konferansı'nın Tahran'da düzenlenmesi büyük önem taşımaktadır. Hiç kuşkusuz, bu konferansın sonuçları, üye ülkelerin ilerleme sürecinde olumlu etkiler uyandıracaktır.'
İslam İnkılabı Rehberi Tacikistan Cumhurbaşkanı'yla Görüştü
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei bugün Tacikistan Cumhurbaşkanı'yla yaptığı görüşmede köklü, derin ve ortak dil ve kültürün bölge halkları arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi ve daha iyi bir geleceğin şekillendirilmesinde büyük önem taşıdığını söyledi.
Ayetullah Hamenei çeşitli alanlardaki işbirliğinin geliştirilmesine değer verdiğini hatırlatarak şunları dile getirdi: 'Geleneklerin yüceltilmesi ile halkın inanç ve adetlerine önem verilmesi, halkın daha güçlü desteğine neden olur ve bu desteğe dayanan her devlet, olumsuz dış faktörler karşısında direnç kazanır.'
Tacikistan Cumhurbaşkanı İmam Ali Rahman ise iki ülke arasında hem siyasi, hem kültürel ve hem de ekonomik alanlardaki işbirliği düzeyinin yükseltilmesinden yana olduğunu söyledi.
İmam Ali Rahman, Tahran'daki Bağlantısızlar Konferansı'nda başarılı bir organizasyonun dikkat çektiğini kaydederek, Ayetullah Hamenei'nin konferansın açılışında yaptığı konuşmanın, Bağlantısızlar Hareketi'ni etkileyeceği ve ona dinamizm kazandıracağını vurguladı.
Zimbabve CumhurbaşkanıAyetullah Hamenei'yi Ziyaret Etti
İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamenei'yi ziyaret eden Zimbabve Cumhurbaşkanı Robert Mugabe İran'ın Bağlantısızlar Hareketi'ne başkanlık etmesinin adalet, özgürlük ve bağımsızlık yanlısı ülkeler için çok iyi bir haber olduğunu söyledi.
İslam İnkılabı Rehberi'nin konferansın açılışındaki konuşmasını olağanüstü, eğitici, derin felsefi noktalar ve dinamizm içeren bir konuşma olarak niteleyen Mugabe şunları dile getirdi: 'Batı'lı emperyalist güçlerle mücadelede parlak bir karneye sahip olan bir ülkenin Bağlantısızlar Hareketi başkanlığına getirilmesi bizi sevindirmiştir. İran İslam Cumhuriyeti devrimci bir felsefeye sahiptir ve söz ve slogan yerine pratik eylemden yanadır. Dünyanın özgürlükçü ülkeleri bu nedenle İran'ın Bağlantısızlar başkanlığına getirilişinden memnundurlar. Bu durum, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi açısından da önemlidir.'
Mugabe Batı'lıların insan hakları, kanun ve demokrasi savunuculuğu şeklindeki büyük yalanlarına işaretle şöyle konuştu: 'Amerika, İngiltere ve Fransa'nın Ortadoğu bölgesindeki gelişmeler karşısında ortaya koydukları tavırlar, onların yalnızca petrol çıkarları peşinde koştuklarını göstermektedir.'
Zimbabve Cumhurbaşkanı Batı'nın Suriye'deki girişimlerine de değindi ve onların aslında İran İslam Cumhuriyeti'ni zayıflatmaya çalıştıklarını belirterek şunları söyledi: 'Kendileri nükleer silahlara sahip olan Batı'lıların, İran'ı nükleer silah üretmeye çalışmakla suçlaması çok komiktir.'
İslam İnkılabı Rehberi, Zimbabve Cumhurbaşkanı'nın konuşmasını dinledikten sonra Mugabe'nin hala devrimci ruhunu sürdürdüğünü belirterek şöyle konuştu: '25 yıl kadar önce Bağlantısızlar Hareketi'nin Herare'deki toplantısına katılmıştım ve siz aynı devrimci tutumunuzla demiştiniz ki, 'yalnızca İran İslam Cumhuriyeti eylemde bulunuyor ve diğer üyeler yalnızca konuşmakla vakit geçiriyorlar.' İşte şimdi birbirimizle işbirliği içerisinde hareketin tüm üyelerini pratik eylemlere çağırıp yönlendirmenin zamanı gelip çatmıştır. Bizler, gerçek gücü milli iradenin takviyesi ve sosyal ve bilimsel ilerlemelerde görmekteyiz; atom silahlarında değil.'
İmam Hamenei ve Lübnan Cumhurbaşkanı'nın Görüşmesi
İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamenei bugün Lübnan Cumhurbaşkanı'yla yaptığı görüşmede bu ülkenin bölgede taşıdığı önem ve hassasiyete değinerek, Lübnan'lı liderler ve şahsiyetlerin sahip oldukları tecrübeyle çeşitli ihtilaflar karşısında dikildiklerini ve direnişi destekleyerek bir çok problemi aştıklarını söyledi.
İmam Hamenei bazı yabancıların kimi bölgesel sorunları Lübnan'a sirayet ettirmeye çalıştıklarını, ancak Lübnan'daki gruplar arasındaki işbirliği ve büyük değer taşıyan direnişe dayanılması sayesinde bu entrikaların suya düşeceğini belirtti.
İnkılap Rehberi ayrıca Suriye'ye herhangi bir dış müdaheleye karşı olduğunu vurgulayarak, Suriye sorununun aşılabilmesi için tek yolun, sorumsuz gruplara silah gönderilmesinin önlenmesi olduğunun altını çizdi.
Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman ise İran ve Lübnan arasındaki ilişkilerin genişletilmesi gerektiğini kaydetti ve şöyle konuştu: 'Tahran Konferansı ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Bağlantısızlar Hareketi'nin başına getirilişi, çeşitli alanlarda ve özellikle de Filistin konusunda olumlu pratik sonuçlara ulaşılmasını sağlayacaktır.'
Mişel Süleyman ayrıca Suriye sorununa da değinerek, Lübnan'ın bu alanda dış müdaheleye karşı olduğunu ve buhranın müzakereler vasıtasıyla çözümlenmesi gerektiğini kaydetti.
İşbirliği Müslüman Halkların Çıkarınadır
İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamenei bu sabah Bengladeş Başbakanı Şeyh Huseyne Vacid ve kendisine eşlik eden heyeti kabulü sırasında İran ve Bengladeş arasındaki tarihi ve kültürel ilişkilere değinerek, bu kültürel ilişkilerin siyasal, sosyal, ekonomik ve uluslararası işbirliği açısından uygun bir zemin oluşturduğunu söyledi.
İmam Hamenei, Bengladeş'in İslam Konferansı Teşkilatı, Bağlantısızlar Hareketi ve D-8 grubunda aktif rol oynadığını hatırlatarak, İslam ülkeleri arasındaki işbirliği ile birbirlerinin potansiyellerinden yararlanmanın, müslüman halkların çıkarına olduğunu ve onları güçlendireceğini vurguladı.
İnkılap Rehberi zorba güçlerin siyasetlerine karşı konulabilmesi için bağımsız ve müslüman ülkelerin yakın işbirliğinde bulunmaları gerektiğini belirtirken, 'eğer bu dayanışma ve işbirliği ciddi olarak icra olunsaydı, şimdi üzücü Suriye ve Bahreyn bunalımlarıyla karşı karşıya olmazdık' dedi.
Bengladeş Başbakanı Şeyh Huseyne Vacid ise müslüman ve bağımsız ülkelerin tüm imkanlarını seferber ederek, güç sahiplerinin başka ülkeler için kararlar almasını önlemeleri gerektiğini söyledi.
İran Aleyhindeki Diplomatik Savaşın Etkisizliği
İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamenei bu sabah Uzmanlar Şurası Başkanı ve üyeleriyle yaptığı görüşmede İran'ın içinde bulunduğu şartların genel olarak uygun bir ilerleme grafiği izlediğini ve bu arada son olarak Tahran'da düzenlenen Bağlantısızlar Hareketi Zirve Konferansı'nın İran'daki İslam nizamının azamet ve ihtişamını ortaya koyduğunu belirterek, İran milletinin düşmanlarının büyük bir aptallık sergileyerek bu konferansı İran İslam Cumhuriyeti aleyhindeki bir diplomatik savaşa dönüştürdüklerini ve fakat bu çabaların fiyaskoyla sonuçlandığını söyledi.
İmam Hamenei, şöyle konuştu: 'Tahran'daki Bağlantısızlar Hareketi Zirve Konferansı diğer uluslararası konferanslar gibi olağan bir biçimde düzenlenebilirdi. Ancak dünyaya egemen olan siyasal şartlar ile konferansın zamanı ve yeri, ayrıca İran halkının düşmanlarının göstermiş olduğu aptallık, bu konferansın etkili ve dünyanın dikkatini çeken bir fenomene dönüşmesine yol açmış ve İran İslam Cumhuriyeti aleyhindeki bir diplomatik savaş neden olmuştur.'
İnkılap Rehberi, dünya ülkelerinin üçte ikisinin Tahran Konferansı'na katılmış olduğunu belirterek şunları söyledi: 'Bazı liderler bu konferansta özellikle Birleşmiş Milletler Teşkilatı ile Güvenlik Konseyi'nin yapısını eleştirdiler ve dünyaya egemen olan uluslararası diktatörlüğü kınadılar. Bu tür eleştirilere diğer uluslararası toplantılarda pek rastlanmamaktadır. Bu arada İran'a yönelik ekonomik yaptırımlar ve ambargolar hakkındaki propagandalar da suya düşmüştür. Zira konferans için Tahran'a gelen liderler ve heyetler, İran'ın başkenti ve diğer şehirlerde halkın hayat biçimi, coşku ve neşesini yakından izlediler ve İslam Cumhuriyeti'nin ambargolara rağmen imzaladığı anlaşmalar hakkında bilgi edindiler.'
İslam İnkılabı Rehberi bu arada çeşitli batılı medyaların bu bağlamdaki 'İran'ın Muhaliflere Tokatı' ya da 'İran kendisini izole etmek isteyenlerin kulağını çekti' gibi başlıklarını hatırlatarak şu açıklamada bulundu: 'Kur'ani bir kural uyarınca düşmanı kızdıran her eylem, güzel ve salih bir eylemdir. Bu yüzden Tahran'daki Bağlantısızlar Hareketi Zirve Konferansı'nın başarılı ve görkemli bir şekilde organize edilmesi kutlu bir eylem sayılır.
KERBELA EDEBİYATINI YUTMAZLAR!
Bismillah
Tarih hakikatlerin yalanlarla hep yer değiştirdiğine tanık olmuştur. Kerbela faciası bile oluşturulan ortamda batılın hakka benzemesinden ve bu yüzden hakla batılın ayırd edilememesinden dolayı ortaya çıkmış değil midir? Batıl olanın, hakkı kendisine biyata çağırmasından daha acı ne olabilir? Anlaşılan bu yöntem hala sürdürülmektedir.
Hakk İmam, iktidarı hile ile ele geçirmiş Muaviye'nin oğlu Yezid tarafından biyate çağrılmış ve İmam da bundan kaçınmıştır. Daha Resulullah'ın(sa) dünyadan ayırılışından yarım asır geçmemişken İslam dini asıl mecrasından saptırılmış ve İmam Hüseyin(as) da inhiraf mektebinin sapkınlıklarını ortaya koymak ve Allah'ın dininin gerçek yüzünü göstermek için kendi canını, evlatlarını , ehlibeytini ve sadık dostlarını feda etmekten çekinmemiştir
Kerbela faciası öyle aniden ortaya çıkmış bir hadise değildir. Öncekilerin hatalarının, otaya çıkan sapmaların bir sonucudur. Çünkü İmam Hüseyin(as) ve Resulullah'ın(sa) Ehlibeytine yönelik tarihte eşine rastlanmamış ve rastlanmayacak bu cinayet namaz kılan, oruç tutan, hacca giden müslümanların eliyle gerçekleşmiştir. Zamanın iktidarını elinde bulunduran Yezid ve etrafındakiler hakikatleri saptırma konusunda şimdiki iktidarlardan daha ustaydı, daha becerikliydi. Yezid'in yaptığıyla şimdiki iktidar sahiplerinin yaptıklarını karşılaştırdığımızda şimdikilerin de aynı yöntemi kullanarak halkı yanıltmada, hakikatleri saptırmada Yezid'den daha geri kalmadıklarını, onun yüzlerce yıl izlediği yol/yöntemi kullandıklarını görmekteyiz. Yezid'in zamanımızdaki temsilci ve benzerleri aynı dezenformasyona, aynı yanıltmaya, aynı hilelere başvuran, kamuoyu oluşturmak için kutsal değerleri suistimal etmekten çekinmeyen yine aynı iktidar, güç ve medya sahipleridir.
Çevremizde ve özellikle de Suriye'de vuku bulan olayların, Kerbela olayına benzeyen yanları yok değil elbet. Ancak en belirgin yanı halkı yanıltmak için aynı hilelere başvurulması, yalan ve hile mekanizmasının daha ustaca kullanılmasıdır.
Suriye meselesini ve masum insanların öldürülmesini en azından taraflarını belirleme açısından Kerbela faciasına benzetmek doğru değildir veya illa da o olaya benzetilecekse taraflar tersyüz edilmektedir, aynen Yezid zamanında hakikatlerin tersyüz edildiği gibi.
Kerbela olayında ümmeti tarafından hiyanete uğradığı, yalnız bırakıldığı halde ceddi Resulullah'ın(sa) dinini saptırıcıların inhirafından korumak için herşeyini feda etmeye hazır bir İmam vardır. Suriye olayında ise bölgedeki Yezidî iktidarlar tarafından kendi iktidarlarını korumak, direniş cephesini kırmakla görevlendirilmiş taşeronlar vardır. Bu iktidarlar kendi nüfuz alanlarını genişletmenin ötesinde uluslararası müstekbir güçlerin (ABD ve İsrail) çıkarlarını bilerek veya farkında olmadan korumaktadırlar.
Kerbela olayının mahiyetini, ortaya çıkma sebeplerini gözardı ederek sadece katliam boyutundan dolayı zamanımızdaki olaylara benzetmek sinsice bir propagandanın ötesinde karşı çıkılan değerleri sahiplenme kurnazlığıdır.
Bir yandan dünyanın çeşitli bölgelerinden toplayıp getirdiğin terör şebekelerini eğitecek ve slahlandırıp Yezid ve Muaviye tugayları adı altında kurulmuş askeri birliklerle başka bir ülkeyle savaşmak için göndereceksin bir yandan da İmam Hüseyin'den, Kerbela'dan dem vuracaksın!
Bir yandan Kerbela kahramanı Hz. Zeyneb'in, Hz. Rukayye'nin Suriye'de bulunan pak türbelerine, ziyaretçilerine saldırıp etrafı kan gölüne çevirenleri destekleyeceksin bir yandan da Suriye'de sürdürülen insanlık dışı cinayetleri Resulullah'ın ehlibeytine yapılanlarla karşılaştıracaksınız!
Bir yandan devlet memurlarını sırf muhalif oldukları rejimle ilişkilerinden dolayı yüksek binalar üzerinden aşağı atan, boğazlarını kesen İslam'ın yüz karası Selefi/Vahabi terör şebekelerini silahlandırıp Suriye'ye göndereceksin bir yandan da bu ülkede savaş alanında arada kalıp öldürülen masum çocuklar için timsah göz yaşları dökeceksin!
Bir yandan Suriye'deki rejimi devirip kendi adamlarını iktidara geçirmek için çoğunluğunu Sunnilerin oluşturduğu Baasçı rejimi Nusayri/Alevi olarak niteleyip mezhebi refleksleri tahrik edeceksin öte yanda ise kör mezhepçilik taasubunu örtmek için göstermelik uluslararası konferanslar düzenliyeceksin!
Suriye hükümetini yıkak için insanlığın baş düşmanı NATO'yu, BMGK'ini, AB'yi yardıma çağıracak, yaptıkları yardımlardan dolayı minnettarlığını bildireceksin sonra da kalkıp Kerbela edebiyatı yapacaksın öyle mi?!Bunca taassup, bunca saptırma, bunca yalan, bunca komplo, İslam düşmanlarıyla bunca işbirliği otadayken Kerbela edebiyatını kim yutar artık!
Kerbela'da hile ve yalan değil sadakat vardır!
Kerbela'da iktidar düşkünlüğü ve nüfuz alanı aramak değil, din derdi vardır!
Kerbela'da İslam düşmanlarıyla işbirliği değil, ihlas vardır, sabır vardır, fedakarlık vardır!
Suriye'de bir Kerbela yaşanıyorsa kimin hangi safta bulunduğu da ortadadır!
08/09/2012 - 10:28 İBRAHİM SELAMOĞLU