کارگر

کارگر

Cuma, 24 Kasım 2023 04:29

Her Şeyi Allah’a Anlatacaklar

 Siyonist rejim son saldırılarda anne ve babalarıyla birlikte 4 bin 600'ü aşkın mazlum çocuğu katletti. Şifa Hastanesi'nde işledikleri korkunç suç ve cinayet ve hastaları ve çocukları katletmeleri de bu katliamın en korkunç ve vahşilerinden biridir. Dünya hâlâ bu korkunç manzaraları izliyor... Gazze'nin şehit çocukları Allah'a ne anlatacaklar?


1- Amerika ve IŞİD'in Suriye'ye düzenlediği ortak saldırılarda 7 yaşında bir kız çocuğu ağır yaralandı ve kısacık ömrünün son anlarında, yaralı ağzından güçlükle çıkan, acı inlemelere karışan sözlerle şunları söyledi: ‘Her şeyi Allah’a anlatacağım"... ve birkaç dakika sonra hayatını kaybetti ve masum ruhu meleklerle birlikte uçtu...
Bugünlerde o Suriyeli kızın acıklı hikâyesi Gazze'de bir değil, yüz değil, binlerce kez tekrarlandı ve vahşi Siyonistler, Gazze'nin mazlum halkına yönelik utanmazca katliamlarının üzerinden geçen birkaç hafta boyunca, anne ve babalarıyla birlikte 4 bin 600'den fazla mazlum çocuğu katletti. Şifa Hastanesi'nde işledikleri korkunç suç ve cinayet ve hastaları ve çocukları katletmeleri de bu katliamın en korkunç ve vahşilerinden biri. Dünya hâlâ bu korkunç manzaraları izliyor... Gazze'nin şehit çocukları Allah'a ne anlatacaklar?
2- İsrail, Batı müstekbirlerinin bölgedeki askeri kışlasıdır. ABD burayı diğer Batılı hükümetler adına yönetiyor. Bu kışlada konuşlanan kuvvetler, dünyanın en vahşi, en aşağılık ve en pis yaratıkları olan Siyonistlerden seçilmiştir. Bu seçim, Siyonistlerin tarihi sicili ve tarih boyunca işledikleri birçok suç nedeniyle yapılmıştır. Bu mezhepler her ne kadar Yahudi gibi görünseler de Musa Peygamber'e inanmadıkları gibi dine de inanmadıklarını defalarca ortaya koymuşlardır.
3- Siyonistler Gazze Şeridi'ne yönelik vahşi saldırılarını, kadın, erkek ve çocuk katliamlarını en alçakça şekilde gerçekleştirdi ve bu cinayetin boyutları bu büyük suçun resim ve videolarının yayınlanmasıyla tüm dünya insanlarına duyuruldu. Bu korkunç suçun ardından geniş ve benzeri görülmemiş bir uluslararası protesto dalgası yaşandı. Öyle ki, Amerika ve tüm Avrupa ülkeleri dâhil dünyanın birçok ülkesinde her gün yüzbinlerce, hatta bazen milyonlarca insanın katıldığı kitlesel gösterilere şahit oluyoruz. Barbar ve katil Siyonistlere karşı küresel ayaklanma, cesur Aksa Tufanı operasyonunun en büyük başarısıdır. Çünkü Siyonistlerin Filistin topraklarını işgal etmelerinin temel bahanesi olan bu barbar rejimin kendini mazlum göstermesini boşa çıkarmıştır.
4- Mevcut durum ve koşullar, sadece Siyonist rejimin yok edilmesi için değil, aynı zamanda tüm kötü Siyonistlerin de dönemin sahnesinden silinmesi için en iyi ve en hazır dönemdir. Çünkü bugün dünya halkları, her Siyonist'e profesyonel suçlu, çocuk ve sığınmasız kadın katili olarak bakmakta ve her Siyonist'ten haksız yere dökülen kanların intikamını almayı insani ve ahlaki bir hareket olarak görmektedir. Artık dünyanın hiçbir yeri Siyonistler için güvenli olmamalıdır çünkü onların kirli kanlarını dökmek insani ve ahlaki bir görevdir. Bu husus, pek çok Amerikalı ve Avrupalı vatandaşın açıklamalarında da görülmüştür. İslam ülkelerindeki insanların tepkisi de kendi yerindedir.
5- İslam ülkeleri, Siyonistlerin barbarca suçlarıyla mücadele edebilecek pek çok imkân ve kapasiteye sahiptir. Siyonist rejimle tüm açık ve gizli siyasi ve ekonomik ilişkilerin kesilmesi, Siyonistlere ve onların Amerikalı ve Avrupalı destekçilerine petrol ve gaz vanalarının kapatılması, Fars Körfezi, Babülmendep Boğazı, Umman Denizi, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı'nda Siyonist rejime ve bu rejimi destekleyen ülkelere ait gemilere deniz trafiğinin kapatılması bunlar arasındadır.
Son olarak, bazı İslam ülkelerinden beklenen, milletleri Siyonist rejimle mücadele etmek için hükümetlerine başvurmadan önce, İran İslam Cumhuriyeti'nin ve direniş güçlerinin başarılı örneğine bakarak, Siyonistlerle amansız bir şekilde mücadele etmeleridir.

Hüseyin Şeriatmedari

 Tahran'da düzenlenen bir toplantıya katılan İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Gazze'deki son gelişmeleri değerlendirdi.

Siyonist İsrail ile Hamas arasında sağlanan geçici ateşkes hakkında Reisi, ''Bugün ateşkes günüdür, Filistin halkının direnişi sonuç verdi, düşman ise amacına ulaşamadı, çünkü Siyonistler Gazze'yi ele geçirip Hamas'ı yok etmek istedi. Rejimin eline geçen şey tüm dünyanın Siyonistlere olan nefretidir.’’ dedi. 


Batı ülkelerinin artık insan hakları ile kadın ve çocuk haklarından bahsetmemesi gerektiğini vurgulayan Reisi, ''Bu konu tarihi bir şakaya dönüştü. Batılıların İsrail'in ırksal ayrımcılığını desteklediğini gösterdi.’’ ifadesini kullandı. 
Cumhurbaşkanı Reisi, Birleşmiş Milletler'in verimsiz bir kurum haline geldiğini belirterek, ''Mevcut dünya düzeni tamamen adaletsiz ve acımasızdır, zalim güçleri durduramaz. Birleşmiş Milletler ile BM Güvenlik Konseyi'nin verimsizliği ortaya çıktı.’’ açıklamasını yaptı. 
Cumhurbaşkanı Reisi sözlerine şöyle devam etti:  ''Bugünkü zaferden dolayı Filistin halkını, direnişi ve şehit ailelerini tebrik etmeliyiz. Top silahı ve tank dahil hava, deniz ve kara kuvvetlerine sahip olmayan bir grup, inanç ve kendi silahlarına güvenerek Siyonist Rejimin burnunu sürttü. İşgal güçlerinin, çelikten oluşan direniş iradesine karşı zayıf olduğunu gösterdi; Siyonist Rejim çaresizlikten ve acizlikten dolayı kadın ve çocukları hedef aldı.’’ 
İsrail ablukası altındaki Gazze’ye acilen insani yardımlar ulaşması gerektiğini vurgulayan İbrahim Reisi, ''Uluslararası kuruluşların etkinliğini yitirdiğine inanıyorum. Bu yüzden yeni ortaya çıkan kuruluşların yanı sıra milletlerin Filistin'i desteklemek için harekete geçmesi lazım.’’ diye konuştu./

 Türkiye'nin İsrail'e gönderdiği malların içeriğine ve miktarına yönelik araştırma önerisi kabul edilmedi.
 

Saadet Partisi, Türkiye'nin İsrail'e gönderdiği malların içeriği ve miktarı ile Gazze'deki durum üzerindeki etkisinin tespitiyle ilgili araştırma önergesinin gündemin önüne alınarak Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmesini önerdi.

Önerinin gerekçesini açıklayan Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya, "Türkiye limanlarından kalkan 300'den fazla geminin ve yine sayıları yüzleri bulan kargo uçağının İsrail'e ham petrol, yakıt, gıda, demir-çelik, çimento, tekstil ve benzeri ürünleri taşıdığı bilinmektedir" dedi.

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanına dikkat çeken İYİP Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş Taş, "Katil Netanyahu'nun karşısında hiç kimse hiçbir şey yapamıyor'' dedi.

HEDEP Van Milletvekili Mahmut Dindar, "İsrail'in bu saldırıları karşısında Türkiye dahil birçok devlet gerekli diplomatik ve siyasi girişimleri henüz ortaya koymamıştır" diye konuştu.

CHP İstanbul Milletvekili Yunus Emre ise şunları kaydetti:

"İsrail'in kullandığı çeliğin yüzde 65'inin Türkiye tarafından tedarik edildiği ilgili raporlarda kayıt altına alınıyor. Çelik silah endüstrisinin en temel girdisidir. Avrupa'da savaşın engellenmesi için bir Avrupa bütünleşmesi düşüncesi ilk başta kömür ve çelik ortaklığıyla başlamıştı. Bir takım kahve ürünleri hava yollarında yasaklanıyor. Meclis kampüsünde kola sipariş etseniz edemiyorsunuz. Kahve ya da kola çocukları öldürmüyor ama bu çelikle imal edilen silahlar binlerce çocuğu öldürdü. Biz Meclis olarak böyle bir konuyu araştırmayacağız da ne iş yapacağız?"

İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan, Beyrut temasları kapsamında Filistin İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri Ziyad en-Nahale ve Hamas'ın Arap ve İslam Dünyasıyla İlişkiler Ofisi Başkanı Halil el-Hayye ile görüştü. Görüşmede Gazze'deki son gelişmeler ve bölgede yaklaşmakta olan ateşkes süreci ele alındı.
 

Emir Abdullahiyan dün akşam sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda Filistin Direniş liderleri ile gerçekleştirdiği görüşmeyi değerlendirdi.

Emir Abdullahiyan'ın paylaşımında, "Bugün Beyrut'ta Hamas ve Filistin İslami Cihad yetkilileriyle yaptığım görüşmede Gazze ve Batı Şeria'daki son gelişmeler, insani ateşkes ve gelecek senaryoları hakkında daha fazla ayrıntı hakkında bilgi aldım.

"Hiç kuşkusuz direniş ortadan kaldırılamaz, sivillerin öldürülmesi, insani abluka ve Filistinlilerin zorla yerinden edilmesi durdurulmalıdır. Zaman İsrail rejiminin lehine değil, şimdi siyasi inisiyatiflerin ve herkesin Filistin'in güvenliğine ve bölgesel kolektif güvenliğe odaklanmasının zamanıdır." ifadelerine yer verildi.

ABD'li yetkililere seslenen Emir Abdullahiyan, "Beyaz Saray, Filistin, Lübnan ve bölgenin 75 yıllık mücadele tarihini dikkatle incelemeli ve gerçekçi davranmalı; işgal söyleminin çağdaş dünyada yeri yoktur." dedi./mehr

 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi ziyarette bulunduğu Cezayir'de, yaptığı açıklamada, Cezayir makamlarına Gazze'de artan vahşet karşısında sergiledikleri dik ve dirayetli duruş sebebi ile teşekkür etti.
 

Erdoğan şunları söyledi ‘Gazzeli çocukları, bebekleri, kadınları ve yaşlıları vahşice katledenler uluslararası hukuk önünde de hesap vermeli ve mahkûm olmalıdır. Diğer türlü zalimin daha da zalimleşmesinin önüne geçemeyiz.

Vicdan sahibi tüm ülkelere de sorumluluk düşüyor. Şunu bilmemiz lazım İsrail bir terör devletidir. Bunu söylemekten çekinmeye gerek yok. Bildiğimiz gerçek bu.

Hataneleri, okulları , ibadethanelri vuranlar bunlar değil mi? Bunlar yaptırımsız mı kalacak. Gereği neyse bunu yapmak için işte BM'de ne oldu? 121 ülke İsrail'in karşısında oldu. 40 ülke çekimser kaldı. 14 ülke bizim karşımızda durdu. Ama kovalayacağız. Netanyahu gidicidir, İsrail halkı da Netanyahu'ya sahip çıkmıyor.

Eğer bugün birileri onların yanında yer alıyorsa şunu bilin,bunların İsrail'e borcu var. Bunun için İsrail'in yanında yer alıyor. Bizim , Türkiye'nin, Cezayir'in İsrail'e borcu yok. Bizim halkımıza borcumuz var.

Yine bu süreçde İsrailli bakanlar tarafından varlığı inkar edilen nükleer silah, atom bombası meselesinin de unutulmasına da izin vermeyeceğiz.

İsrail sende atom bombası var. Bunu da özellikle ilgili merciilere şikayetini yaptık, yapıyoruz.

 

İran: Gazze Katliamının Faillerinin Yargılanması İçin Ne Gerekiyorsa Yapacağız
 İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan Tahran'da bulunan yabancı büyükelçiler ve uluslararası kuruluşların başkanları ve temsilcileriyle Dışişleri Bakanlığı'nda yaptığı toplantıda Filistin'deki gelişmeleri değerlendirdi
Emir Abdullahiyan, Gazze'de ateşkes sağlanması için gösterilen çabaların sonuç vermesiyle birlikte Gazze ve Batı Şeria'da savunmasız vatandaşların, kadın ve çocukların vahşice öldürülmesinin durdurulacağı umudunu söyledi.
Aksa Tufanı operasyonunun tamamen Filistinli bir girişim olduğunu belirten Emir Abdullahiyan, "Direniş güçleriyle başa çıkmada aciz kalan Siyonist Rejim, Gazze ve Batı Şeria'nın savunmasız halkından intikam aldı ve bunun sonucunda soykırım ve savaş suçları işlendi.'' dedi.
Emir Abdullahiyan, direniş güçlerinin itidalli davranması için İran’a bir dizi mesaj gönderen ABD’nin bu davranışının İsrail’e sağladığı büyük destekle bağdaşmadınığını belirterek, "Birincisi, İran İslam Cumhuriyeti'nin bölgede herhangi bir vekil grubu yoktur, ikincisi, son 46 gün boyunca Amerikan askeri silahlarının Tel Aviv'e teslimatı bir saat bile kesintiye uğramamıştır." ifadelerini kullandı.
İran'ın Gazze ile ilgili diplomatik çabalarına değinen Emir Abdullahiyan, "Cumhurbaşkanımızın ve benim yabancı mevkidaşlarımız ve uluslararası yetkililerle yaptığımız tüm görüşmelerde, mesajlarda ve diplomatik görüşmelerde savaşın kapsamının genişletilmesinin önlenmesi, ateşkesin sağlanması ve Gazze halkına insani yardım gönderilmesi vurgulanmıştır." açıklamasında bulundu.
Emir Abdullahiyan ayrıca, ''Çatışmalar bittikten sonra da Gazze’de işlenen cinayetin faillerinin ve sorumlularının uluslararası mahkemelerde yargılanması için elimizden geleni yapacağız.'' diye konuştu.
Filistin milletinin kendi kaderini belirleme hakkına vurgu yapan Emir Abdullahiyan, Filistin sorununun çözümü için Filistin'in gerçek sakinlerinin katılımıyla referanduma gidilmesi gerektiğini vurguladı./mehr
 

 
 İran İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, “Dünya İranlı sporcuların neden Siyonistlerle karşılaşmaya katılmadığını anladı. Bugün dünya bunu anladı çünkü o bir suçlu ve katil ve katil bir hükümet adına müsabakalara katılıyor” dedi.
 

İran İslam Cumhuriyeti’nin şampiyonları ve Para-Asya oyunlarında madalya kazananlar, bu sabah İmam Humeyni Hüseyniye'sinde İran İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei ile bir araya geldi.

İmam Hamanei’nin konuşmasının önemli başlıkları şöyle:

İmam Hamanei’den Sporcu Bir Anneye Teşekkür

Çocuğuyla birlikte kürsüye çıkan hanımefendiye teşekkür ediyorum.

Aksa Tufanında Siyonist rejime teknik darbe

Son dönemde yaşanan bu olaylar hakkında (Gazze olayları) siz sporculara bir özet geçmek istersem o da Aksa Tufanı operasyonunda Siyonist rejimin teknik bir darbe aldığıdır.

Yani Hamas, bir hükümet ve çok sayıda tesise sahip bir ülke olarak değil, militan bir grup olarak, gaspçı Siyonist hükümete tüm bu imkânlarla darbe vurmayı başarmıştır.

Siyonistler bu utanç verici başarısızlığı telafi etmek için Gazze'deki hastanelerde ve okullarda güç gösterisinde bulunuyorlar ama bu iş sahada kaybeden ve misilleme olarak rakip takımın taraftarlarına saldırarak onlara hakaret eden ve onları döven bir sporcunun yaptığı işe benziyor.

Güçlü İran güçlü spora sahip olmalı

Güçlü bir İran'ın güçlü spora sahip olması gerektiğini söylüyorum.

Sporun gücü, teknik direktör seçiminde, milli takımların birleştirilmesinde, sporda afetlerin oluşmasına karşı ciddi önlemler alınmasında yatmaktadır.

Ekonomik yolsuzluklar, içerde spor mafyalarının oluşması, temiz ve pak sporcularımız için ahlaki zararlardır. Bunlara dikkat edilmesi gerekmektedir.

Benim tavsiyem güzel antik sporu uluslararası hale getirmektir

Birkaç yıl önce ülkenin spor yetkililerine verdiğim tavsiyelerden biri, bu kadim sporun uluslararası hale getirilmeye çalışılmasıydı.

Vuruşlarımız, bu güzel spor hareketlerimiz, yüzme, uzun atlayış ve diğer sporlar çok güzel sporlardır.

Bunların hepsi her sporseverin izlemesi gereken şeylerdir.

Bugün bu çocukların burada yaptığı spor, açıkçası gençliğimizde gördüğümüz zorlu spordan daha iyiydi. Hem dönüşleri daha iyiydi, uzun atlayışları daha iyiydi, yüzmeleri daha iyiydi, ayak hareketleri daha iyiydi, her şeyleri daha iyiydi.

İmam Hamanei’den Filistin’e Destek Veren Sporculara Teşekkür

Mazlumara destek için müsabakaya çefiye takarak çıkan sporculara teşekkür ediyorum. Her şekilde Filistin’e destek doğrultusunda duruş sergileyen sporculara teşekkür ediyorum. Madalyalarını Gazzeli çocuklara verdiler, madalyalarını Siyonist rejimin felaket yaşattığı Şifa hastanesi şehitlerine hediye ettiler.

Siyonist Rejimle müsabakaya çıkmayan sporculara teşekkür ediyorum. Bugün onların ne kadar doğru bir iş yaptığı ortaya çıktı. Bu gerçekler bugün her zamankinden daha fazla ortaya çıkıyor.

Bu işler, İran milletinin seçkin, mantıklı ve kendine güvenen yüzünü, spor müsabakalarını izleyen yüz milyonlarca insanın gözleri önüne seriyor. İran milletini tanıtıyor. Bu İran'ın ulusal gücünün bir parçasıdır.

Sporlarına bir değeri katan sporcular, yüz milyonlarca seyirci önünde İran milletinin kimliğini sergiledi.

Öncelikle sporculara ve spor alanında çalışan ve çaba gösteren ve zahmet çeken herkese teşekkür ediyorum.

Madalya kazananlara yürekten teşekkür ediyorum. Asya oyunlarının dönem bayrağını tam tesettürle taşıyan, İranlı kadının kimliğini ve kişiliğini tüm dünyaya gösteren hanımefendiye, kadın sporculara teşekkür ediyorum. Madalya takdimi sırasında erkeklerle el sıkışmayı reddeden sporcu hanıma teşekkür ediyorum, orada o adam elini uzattı ama bu hanım el sıkışmadı.

Kürsüye bebeğiyle çıkan ve madalyasını alan hanımefendiye teşekkür ediyorum. Bu sembolik bir harekettir, dünyada kadının aile rolüne ve anne rolüne saygı duyması anlamına gelir.

Sporlarına bir değeri katan, zaferden sonra yere kapanıp secde eden, spor sahasının ortasında ellerini kaldırıp dua eden, bayrağı öpen ve bayrak üzerinde secdeye kapanan sporculara çok teşekkür ediyorum. Bunlar çok önemli şeylerdir.

Bunlar, İranlı sporcuların kimliğinin yanı sıra İran milletinin kimliğini de yüz milyonlarca izleyicinin gözleri önüne seren ve kaydeden eylemlerdir.

Sporun siyasi olmadığını söylüyorlar ama ihtiyaç duyduklarında en kötü şekilde siyasallaştırıyorlar

Uluslararası spor yetkililerine söyleyecek çok şeyimiz var, onlara çok eleştirimiz var. Bir gün bu sorunlar adil bir şekilde incelenmelidir. Bugün sömürgeci ve müstekbir güçler hemen hemen tüm uluslararası merkezlerin arkasında durup adil bir incelemenin yapılmasını engelliyorlar ama bir gün Allah'ın izniyle bunların adil bir şekilde incelendiğini göreceksiniz.

Sporun siyasi olmadığını söylüyorlar ama sporu siyasallaştırmaları gerektiğinde en kötü şekilde siyasallaştırıyorlar. Bir ülkenin tüm uluslararası spor organizasyonlarına tek bir bahaneyle katılmasını engelliyorlar. Neden? Çünkü sen falanca ile savaştın. Ama Gazze'de şehit olan 5000 çocuğu görmezden geliyorlar, burada spor siyasallaştırılmamalı mı? Spor burada siyasi olmamalı ama orada açık bir şekilde siyasi olduğunda ortada bir sorun olmuyor. Bir ülkeyi savaş bahanesiyle dünya şampiyonalarından dışlıyorlar, bir ülkeyi, bir hükümeti yok sayıyorlar.’

 Hamas Lideri İsmail Haniye yayınladığı video konuşmasında cihad çağrısında bulundu.
 

Heniyye’nin konuşması şu şekilde;

Bütün ümmete sesleniyorum ve diyorum ki; Gazze, İslam ümmeti tarihinde bir emsaldir. 100 yıldan fazladır görülmemiş bir emsal. Acının merkezinde ve kuşatmanın pençeleri arasında Gazze stratejik dönüşüm adına büyük bir kapı açmıştır ve adeta tarih yazmıştır. Siyonizm’e, projelerini temelden sarsacak bir büyük darbe vurmuştur. Bu yüzden Gazze’ye silah, para, cihat ve her türlü destek verilmelidir. Hiçbir mazeret geçerli değildir. Oturan veya az bir çaba ile yetinen hiç kimsenin mazereti kabul edilmez. Aksa Tufanı harekatı bütün ümmetin harekatıdır. Bütün ümmetin çaba göstermesi gerekir. Cesur tercihlere tereddütsüz koşmak şarttır. Böyle olsun ki tufan büyüsün ve Kudüs’ü özgür kılmaya doğru ilerleyelim. Düşmana verdiği desteği çekmesi ve Gazze’de işlenen savaş suçlarına karşı yaptırım uygulanması yönünde liderlere ve hükümetlerine baskı yapmak için dünyanın dört bir yanında caddeleri ve alanları dolduran bütün özgür insanlara selam olsun.

  Filistin İslami Cihat Hareketi, Gazze'de yakın zamanda uygulamaya konulacak ateşkes anlaşmasının detaylarına ilişkin bir açıklama yaparak, esirlerin kısmi değişimi ve 4 günlük insani ateşkes kurulması konusunda anlaşmaya varıldığını duyurdu.
 

İslami Cihat: "Bu anlaşma, insani yardım ve akaryakıt taşıyan yüzlerce kamyonun Gazze Şeridi'ne girmesinin yanı sıra insanların bu bölgede hareket özgürlüğünü de içeriyor. Söz konusu anlaşma aynı zamanda saldırı ve tutuklamaların durdurulmasını ve Gazze Şeridi'nin her yerinde insanlara saldırmama taahhüdünü de içeriyor."

Bu açıklamaya göre bu anlaşma, Siyonist düşmanın sürekli rahatsız edilmesi üzerine, arabulucular tarafından müzakereler yoluyla yapılan birçok çabanın ardından yapıldı.

Filistin İslami Cihat hareketi şunları vurguladı: "Siyonist düşman, özellikle sahadaki başarısızlıktan ve halkın iradesini ve direnişimizi kırmayı başaramayınca, esirlerini kayıtsız şartsız serbest bırakabileceği yanılsamasına kapılmıştı; Ancak Gazze Şeridi'ndeki halkımızın kararlılığı, topraklarına olan bağlılığı ve direniş savaşçılarının savaş alanındaki cesareti, düşmanı teslim olmaya sevk etti."

Bu anlaşma hükümlerine ilişkin bu hareket, Ateşkes anlaşması ve esir değişimine ilişkin hükümlerin, milletimizin istikrarının güçlendirilmesi ve Filistinli tutukluların davasının zaferi çerçevesinde, tüm tutukluların serbest bırakılması ve Gazze ablukasının kırılmasının bir başlangıcı olduğunu duyurdu.

Filistin İslami Direniş Hareketi (Hamas) da Mescid-i Aksa fırtınasının 47. gününde çarşamba sabahı Gazze'de ateşkes anlaşmasına vardıklarını duyurdu ve bu süreçte işgalci rejimin ordusunun tüm çatışmalarının ve saldırılarının durdurulacağını söyledi.

Hamas, bu ateşkese rağmen elimizin silahın tetiğinde olduğunu ve Filistin milletini ve davasını saldırganlara karşı savunmak için İzzeddin El Kassam taburlarının saldırganları pusuda beklediğini vurguladı.

Bu anlaşmanın duyurulmasından dakikalar önce İsrail Radyo ve Televizyon Örgütü, bu rejimin kabinesinin esir değişimi anlaşmasını kabul ettiğini bildirdi.

Gazze'de ateşkes anlaşması ve esir değişimi sürecini denetleyen ana arabuluculardan biri olan Katar, bu sabah insani ateşkes için anlaşmaya varıldığını duyurdu ve başlangıç saatinin 24 saat içinde açıklanacağını duyurdu.

 

İsrail Hükümeti Geçici Ateşkesi Kabul Etti
 
 İsrail hükümeti, Hamas Hareketiyle esir değişimi anlaşmasını ve geçici ateşkesi kabul etti.
 

Hamas: Bırakacağımız 50 İsrailli esire karşılık 150 Filistinli esir serbest bırakılacak, 4 gün ateşkes olacak ve insani yardım malzemesi taşıyan yüzlerce tır  Gazze'ye girecek.

 

 İslam tarihinin nadide düşünür, filozof ve rabbani âlimlerinden biri de hiç şüphesiz Allâme Seyyid Muhammed Hüseyin Tabatabai'dir. O yaşadığı nice zorluk ve acılara göğüs gererek kendisini Tebriz ve Necef havzalarında ilmin en üst derecelerine ulaştırdı. Sonrasında birçok değerli öğrenci yetiştirip, oldukça önemli kitap ve makaleler kaleme aldı. Yaşadığı dönemde materyalist düşünce dünyanın her tarafında hızla yayılıyordu, bu yüzden felsefe dersleri vererek materyalist felsefenin ne kadar akıldışı olduğunu ispatlayacak Üstad Mutahhari, Şehit Beheşti, Cevad-i Amuli vb. yüzlerce öğrenci yetişirdi. Dolayısıyla o sadece İslam dininin koruyucusu ve ilhadi düşünceye karşı savunucusu değil, tüm semavi dinleri, dinsizliğe karşı koruyan birisiydi.

Alleme Tabataba ile ilgili olarak hazırladığımız klibi aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.


Doğumu


Allâme Seyyid Muhammed Hüseyin Tabatabai, 1902 yılının sonlarına doğru Tebriz'de ilim ve irfan ocağı olan bir ailede dünyaya geldi. Hem anne tarafından ve hem de baba tarafından soyu Peygamber Efendimize (s.a.a) dayanmaktadır. Büyük babasından kendi babasına kadar bütün babaları Tebriz'in meşhur âlim ve bilginlerindendi. Büyük babalarından olan Siracuddin Abdulvahap, İran'la Osmanlı arasında gerçekleşen kanlı savaşın bitmesini sağlayan kişidir. Onun arabuluculuğu ile barış antlaşması imzalanmıştır.


 Eğitimi


Allâme, ilk tahsilini kendi doğum yeri olan Tebriz'de yaptı. öğreniminin ilk aşamasını geride bıraktıktan sonra, o dönemin İslâmî ilimler merkezi olan Necef'e giderek, İslâmî ilimlerin çeşitli dallarında on yıl eğitim aldı.


Fıkıh ve usul-ü fıkıh ilimlerini merhum Nainî ve İsfahanî'den öğrendi. Felsefeyi Seyyid Hüseyin Badkubî'den, matematiği Seyyid Ebu'l-Kasım Hansarî'den, ahlâkı ise hikmet ve irfanda büyük bir makama sahip olan Hacı Mirza Ali Kazî'den ders aldı. Sadece Ali Kazi için “üstadım” tabirini kullanırdı ve Ona karşı büyük bir saygısı vardı, kendisini onun karşısında küçük görürdü. Bir gün kendisine esans ikram edildiğinde, eline alıp bir süre düşündükten sonra şöyle derdi: “üstadım merhum Kazi vefat edeli iki yıl oldu ve ben şimdiye kadar güzel koku sürmedim.”


Allâme Tabatabai sadece fıkıh dalında değil, hatta sarf, nahiv, Arap edebiyatı, fıkıh ve usul-ü fıkıh, matematik, felsefe, kelâm, irfan ve tefsir dallarında da ihtisas sahibi olacak derecede derin bir tahsil gördü.


Daha sonra 1925 yılında maddî sıkıntılardan dolayı doğum yeri olan Tebriz'e geri dönme mecburiyetinde kaldı. Bir süre Tebriz'de kaldıktan sonra, Necef'in yanında bir diğer İslami ilimler merkezi olan kum'a geldi ve burada dersler vermeye başladı.


İlmi Boyutu


Allâme Tabatabai, yıllarca her sonbahar mevsiminde, Prof. Henry Corbin ve bir grup bilginle toplantılar düzenledi. Bu toplantılarda din ve felsefe hakkında çok önemli konular işledi, günümüz dünyasının manevî boyutlu gerçeklerinin arayışında olan şahısların karşısına dikilen sorunlar ve bu sorunların çözümleri gündeme geldi. Bu toplantılardan, çok önemli ve olumlu sonuçlar çıkmıştır


Gizli ilimlerden reml ve cefri çok iyi bilirdi. Ama onlara amel ettiği görülmemiştir. Sayı ilmi ve ebced hesabını da oldukça iyi bilirdi. Cebir, mukabele ve geometride üstattı ve takvim hazırlayabilecek derecede astronomi bilirdi.


Allâme Tabatabai'nin büyük hizmet ve himmetiyle Kum şehri ilim havzalarında aklî ilimler, ayrıca Kur'ân-ı Kerim tefsiri ihya oldu. Allâme, felsefenin temeli sayılan Şifa ve Esfar gibi kitapları ders vermekle yavaş yavaş felsefenin medreselerde yaygınlaşmasını sağladı.


Merhum Allâme, ilk gençlik yıllarından itibaren Kuran'ın hizmetine girmiş, bütün bir vücuduyla Allah'ın kelâmıyla tanışmış, bereketli ömrünün acı, tatlı bütün anlarında Kuran'la birlikte olmuş, Kuran'dan ilham almış, ilim dünyasında baş gösteren gelişmelere Kuran-ı Kerim'in derin öğretileriyle yaklaşmış, çözümü için elinden gelen gayreti göstermiş ve sonuçta “el-Mizan” gibi büyük bir tefsiri ortaya koymuştur.


Allâme, el-Mizan'da inanç, ahlâk ve davranışlarla ilgili söz konusu edilmiş hemen her meseleyi çok azı dışında incelemiştir. Kısaca belirtmek istersek el-Mizan, bir müfessir ve Kuran üzerinde araştırma yapan herkes için değerli bir Kuran ansiklopedisidir. Son yıllarda Türkçeye kazandırılan, İslam tarihinin bu en önemli tefsirinin bazı özelliklerini şöyle sıralaya biliriz:


1- Allâme tefsir etmek için ele aldığı her ayeti incelerken, Kuran-ı Kerim'in tamamını göz önünde bulundururdu.


2- Masumların (a.s) kesin sünneti sahasında çeşitli boyutlarıyla derin ve uzun bir araştırması olan Tabatabai incelemeye aldığı her ayeti tefsir ederken sünnette eğer bir delil veya teyit edici bir rivayet varsa, ondan istidlâl veya istimdat şeklinde yararlanırdı.


3- Allâme Tabatabai aklî tefekkürde eşine az rastlanır bir derinliğe sahipti. İncelemeye aldığı her ayetin tefsirinde aklî açık veya açıklanmış ilkeler arasında bir delil veya teyit edici bulunursa, ondan aklî öğretiler konusunda -şer'i-taabbudî hükümlerde değil- istidlâl veya istimdat mahiyetinde yararlanırdı.


4- Allâme Tabatabai (r.a) fıkıh ve usul gibi naklî ilimlerde görüş sahibi ve temel konularında yeterince derinleşmiş olduğundan tetkik ettiği ayet hakkında naklî herhangi bir delil bulunmuyorsa, bu ilimlerin kesin temelleriyle çelişki oluşturacak bir tefsir yapmazdı.


5- Kur'ân-ı Kerim'in muhkem ayetlerinin tümünü tanıyan ve "Muh-kem ayetlerinin en belirgini, 'O'nun gibi hiçbir şey yoktur.' ayetidir." diyen Merhum Allâme Tabatabai, müteşabih ayetleri tanımada da üstün bir beceriye sahipti.


6- Burhanın temelleri ve ön koşulları konusunda derin bir bilgiye sahip olan Allâme bilimsel varsayımları asla kanıt olarak görmez ve bunu pergelin sabit ayağına benzetirdi ve şöyle derdi: "Sabit olan Kur'ân-ı Kerim'i değişken olan geçici bilimsel varsayımlarla tefsir edemez, onlara uyarlayamayız."


7- Merhum, mefhumu hiçbir zaman tefsiri tatbikle, mefhumu yaşanmış ve görünmüş dıştaki örnekleriyle karıştırmazdı. Muteber bir rivayetin, ayetin nüzul sebebini açıklamasını veya içeriğinin sahabeden biri veya bir grubuna intibak etmesini, ayetin genellik kisvesinden çıkıp kişisel muhtevaya bürünmesine sebep saymaz, bunun kavramsal tefsir hanesine girmesine izin vermezdi.


8- Tefsirinde önceliği zahire verir, ayetin kavramsal tefsiri makamında batını esas almazdı.


9- Kuran-ı Kerim hakkındaki mükemmel bilgisi sayesinde Kuran'daki kelime ve ayetleri birbirine yönlendirme, dayandırma yöntemiyle tefsir eden Rabbanî âlim Merhum Tabatabai, aynı metodu hu-ruf-i mukattaa (sure başlangıçlarındaki kopuk harfler) tefsirinde maharetle uygulardı.
 
Ahlaki Boyutu


Merhum allame'yi ahlaki yönden eğiten, nefis tezkiyesinde ona yol gösteren ve üstün irfani makamlara ulaşmasını sağlayan Ali Kazi'dir. Allame şöyle diyor:


“Tahsil için Necef'teyken, akrabalık ve yakınlık bağı olduğundan dolayı, arasıra merhum Kazi'ye uğrardım. Bir gün, medresenin kapısında durmuştum. Merhum Kazi de oradan geçiyordu; bana yaklaşıp, elini omuzuma koyarak şöyle dedi: “Evladım! Dünya istiyorsan, gece namazı kıl, ahiret istiyorsan yine gece namazı kıl.” Bu söz beni o kadar etkiledi ki, o zamandan İran'a dönünceye kadar geçen 5 yıl içinde günlerimin çoğu merhum Kazi'nin yanında geçti. İran'a döndükten sonra da üstadın vefatına kadar rabıtamız devam etti.”


Allâme Tabatabai'nin birçok talebe eğitmekle ve felsefî kitapları neşretmekle felsefeye yapmış olduğu hizmetten daha da önemlisi öğrencilerinin ahlâkî talim ve terbiyesine ve nefis tezkiyesine dair göstermiş olduğu titizliktir. Allâme, hakikatte ilim ve ahlâkı beraberce öğrenip yaymak isteyen şahısları terbiye etmek için yepyeni bir mektep tesis ederek, çok değerli insanlar topluma kazandırmış ve sürekli olarak da öğrenim ve tezkiyenin bir arada sürdürülmesinin gerekli olduğunu vurgulamıştır.


Onu sessiz, sakin gören herkes hiçbir şey bilmediğini zannederdi; ama öylesine ilâhî nur ve gaybî müşahedelerin içine girmişti ki, aşağılara inmesine imkân yoktu. Ancak bununla birlikte, kesret âleminde zahiri korumayı, her âlemin hakkını lâyıkıyla edâ etmeyi, talebelerin eğitim ve öğretimiyle ilgilenmeyi, din ve ilâhî sünnetler ve İslâm kanunlarının savunuculuğunu yapmayı ihmal etmiyordu.


Çeşitli ilimleri kendisinde toplamasıyla birlikte ilim ve amele birlikte sahipti. Yani vücudunun tüm uzuvları hakka teslim olmuş bir insandı.


Hz. Peygambere (s.a.a) ve kızı Fatıma'ya (s.a.) ve On İki Ehlibeyt İmamlarına (a.s) karşı özel bir hayranlık ve muhabbeti vardı. Onlardan birinin adı anıldığı zaman yüz ifadesi, edep ve tevazu hâli alırdı. O yüce şahsiyetler hakkında sorulan sorulara karşı öyle bir beyan ve açıklamada bulunurdu ki insan zannederdi ki, onların siyerini aynı gün okumuş da gelmiş.


Yaz aylarında İmam Rıza'yı (a.s) ziyaret etmeyi kendi için görev hâline getirmişti. Meşhed'de bulunduğu zaman her gece İmam Rıza'nın (a.s) türbesini ziyaret eder, münacatta bulunurdu.


Merhum Allâme Tabatabai, bir görüşü tenkit ve tartışma konusu ederken görüş sahibinin hürmetini korumaya özen duyar, makamına saygı gösterir, aşağılayıcı ifadeler kullanmaktan ve bilgiçlik taslamaktan şiddetle kaçınırdı. O, normal konularda pek zihinsel hazırlıklı olmamakla birlikte aklî konularda genel olarak, tefsir bahislerinde de özellikle mükemmel bir derinlik ve zihinsel hazırlık içerisindeydi. Bu ise onun cismi ve ruhuyla bütün bir vücudunun Kuran'la kaynaşmış olduğunun işaretidir. İlerlemiş yaşlarında hastalanıp yatağa düştüğünde kişilerin adlarını unutmasına rağmen zikir ve duaları asla unutmadı. Bu, imanın onun ruhunun derinliklerine yerleşmiş olduğunun göstergesiydi.


 Eserleri


1- el-Mizan Tefsiri: Allamenin Arapça yazmış olduğu yirmi ciltlik  nefis bir Kuran tefsiridir. Allame Tabatabai'nin en önemli eseri kesinlikle "el-Mizan Tefsiri"dir. Bu nefis eser, çağımızın en büyük tefsirlerindendir. Eski büyük tefsirlerin kendi zamanlarındaki Kuran anlayışına yönelik ilim ve felsefeyi göz önünde bulundurarak yapmış oldukları hizmeti günümüz nesli için de bu tefsir ifa etmektedir. Ayrıca Allame tefsir hususunda hadis nassına dayalı yeni bir yöntem seçmiştir. Yani Kuran-ı Kerim'in ayetlerini diğer ayetleriyle tefsir etmiştir.
2- Realizm felsefesi usulü: Ayetullah şehit Murtaza Mutahhari'nin haşiyesiyle (dipnotlu açıklamalarıyla) beş cilt olarak yayımlanmıştır.
3- Sadruddin-i şirazi'nin Esafar'ına haşiye: Allame Tabatabai'nin nezaretinde yayınlanmakta olan Esfar'ın yeni baskısına yazılmış ve şimdiye kadar altı cildi yayınlanmıştır.
4- Prof. Corbin ile söyleşiler
5- İslami Hükümet hakkında risale: Farsça, Arapça ve Almanca olarak basılmıştır.
6- Haşiye-i Kifaye.
7- Risale der Kuvve ve Fiil
8- Risale der İsbat-ı Zat
9- Risale der Sıfat
10- Risale der Ef'al
11- Risale der Vesait
12- El-İnsan Gabl-ed Dünya
13- El-İnsan fid-Dünya
14- El-İnsan be'd-ed Dünya
15- Risale der Nübüvvet
16- Risale der Velayet
17- Risale der Müştakkat
18- Risale der Burhan
19- Risale der Müğalata
20- Risale der Tahlil
21- Risale der Terkib
22- Risale der İtibarat
23- Risale der Nübüvvet ve Menamat
24- Manzume der Resm-i Hatt-ı Nestalik
25- Aliyyün vel Felsefet-ül İlahiyye
26- Kur'an der İslam
27- Şia der İslam


Bunların yanı sıra Allame Tabatabai'nin "Mekteb-i Teşeyyü", "İslam Mektebinden Dersler" ve "Kitap Kılavuzu" gibi dergilerde birçok makaleleri de yayınlanmıştır.


Öğrencileri


1- Şehit Murtaza Mutahhari
2- Şehit Seyyid Muhammed Hüseyin Beheşti
3- İmam Musa Sadr
4- Ayetullah Nasır Mekarim Şirazi
5- Şehit Muhammed Müfettih
6- Şeyh Abbas İzedi
7- Ayetullah Seyit Abdulkerim Musavi Erdebili
8- İzzettin-i Zencani
9- Ayetullah Muhammed Taki Misbah Yezdi
10- Ayetullah İbrahim Emini
11- Yahya Ensari
12- Ayetullah Seyyid Celalüddin Aştiyani
13- Ayetullah Hüseyin Nuri Hemedani
14- Ayetullah  Hasan Hasanzade Amuli
15- Seyyid Mehdi Ruhani
16- Ali Ahmed-i Miyanci 
17-Ali Saadetperver
18- Ayetullah Abdullah Cevadi Amuli...


Vefatı


Her insanın bu fani dünyadan ebedi dünyaya göç etmesi gerektiği gibi, bu büyük âlim ve arif de 81 yıllık bereketli ömürlerinin sonunda Allah'ın davetine icabet ederek 15 Kasım 1981 yılında vefat etti. Allah onu kendi velileriyle haşretsin!


Bismillah 

Aksa Tufanı operasyonu İsrail’in dağılması ve yok oluşuna ortam hazırlamıştır. Bu operasyonun ne kadar etkili olduğunun en belirgin göstergesi başta ABD başkanı olmak üzere Batılı müstekbir güçler liderlerinin 7 Ekim’den hemen sonra birbiri ardından İsrail’e yapmış oldukları seferlerdir. Bu alelacele koşuşmalar beyin krizi geçirmekte olan Siyonist rejime teselli vermek amaçlıydı.

Batılılar, özellikle de ABD İsrail’de askeri operasyon komutanlığını üstlenmiş bulunuyor. Bu da Aksa Operasyonunun ne kadar öldürücü bir darbe olduğunu ve İsrail’in artık eski İsrail olamayacağının en açık kanıtıdır.

Mescid-i Aksa fırtınasının şokuyla, daha doğrusu depremiyle Siyonist rejimin dehşete düşmüş liderleri, öyle bir şaşkınlığa düştüler ki ABD ve müttefikleri bu beyin ölümünü önlemek için donanmalarını İsrail Lübnan kıyılarına konuşlandırdılar. Savaşın yönetimi CENTCOM'a (Batı Asya bölgesindeki ABD Donanması) devredildi ve nükleer santrallerin kontrolünü üstlenmek için acilen uzman ekipler işgal altındaki topraklara gönderildi. Bütün bunlar yıllardır medya aracılığıyla şişirilmiş İsrail balonunun patladığını gizlemek ve rejimin ani çöküşünü önlemek içindi.

Ve yine yenilginin boyutlarını örtbas etmek için uluslararası siyonizmin emrindeki medya operasyondan hemen sonra harekete geçirilerek düzdüğü senaryolar ve stüdyolarda çekilmiş sahte fotoğraf ve videolarla HAMAS mücahitlerinin çocuklara ve kadınlara yönelik terör uyguladığı yalanını yaymakla Siyonist çetelerin başlatacağı cinayetlere ortam hazırlamaya başladılar.

Gazze’de ateşkes ilanına ABD, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerin karşı çıkmalarının sebebi bu yenilginin derinliğini unutturmak ve en aza indirgemek içindir. Yoksa Gazze’yi tamamen kontrollerine geçirseler ve daha fazla çocuk, kadın ve yaşlı insan üzerinde soykırımı uygulasalar bile Siyonist rejimi beyin ölümünden kurtaramayacaklardır.

Batı emperyalizminin her açıdan tam desteğiyle yapılan bunca cinayetlere rağmen İsrail HAMAS’a karşı şimdiye kadar herhangi bir başarı gösterememiş ve bundan sonra da gösteremeyecektir.  Yakın bir gelecekte ateşkes ilan etmek zorunda kalacaklardır. Savaşı uzatmalarının nedeni aldıkları yenilginin ciddiyetini ve derinliğini unutturmak, İsrail’i bir süre daha ayakta tutmak, bütün bir Batının gücünü İsrail’in gücü gibi göstermek amaçlıdır. Çünkü Joe Biden’ın ifade ettiği üzere Batı emperyalizmi İsrail kurulmasaydı bile uğursuz çıkarları uğruna bu bölgede benzeri bir terör ve işgal rejimi kurmak zorundaydı. Yenisini kurmak yerine mevcudu korumak için ellerinden geleni yapmaya çalışacaklardır.

Aksa Tufanı operasyonu sadece İsrail ve hamilerini şaşkınlığa sevketmemiş bölgedeki kukla, uzlaşmacı ve çıkarcı rejimleri de derinden sarsmıştır. Abraham anlaşması, Hint- Arabistan-Ürdün-İsrail yol projesi, Doğu Akdeniz bölgesi enerji işbirliği gibi İsrail’e meşruiyet tanıma, ayakta tutma projeleri de sekteye uğratılmıştır. İsrail’in varlığı gibi bu projeler de eskisi gibi devam edemeyecektir. Bölge ülkeleri bunda ısrar ederlerse İsrail’in düştüğü duruma düşmeleri kaçınılmaz olacaktır.

Bölgenin Müslüman halkları kendilerine tahakküm eden rejimlerin aksine bugün artık dünden daha çok komplonun farkına varmış, nasıl bir cani-terör rejimiyle karşı karşıya bulunduklarını, Batı ittifakı içerisinde bulunmanın nasıl bir gaflet ve hata olduğunu anlamış bulunuyorlar. Bugün olmasa da yarınlarda kendilerine tahakküm eden rejimlerin ihanet ve gafletine izin vermeyeceklerdir.

Bugün İsrail’e duyulan nefret İslam dünyası coğrafyasını aşmış, Avrupa ve Amerika'nın pek çok şehirlerine yayılmış bulunuyor. Kim düşünebilirdi ki bir gün bu sahte rejimin yaratıcılarından biri olarak İngiltere başkenti Londra'da Filistin'i savunmak ve İsrail'i lanetlemek için yüzbinlerce insan yürüyüşe geçecek?  Amerika'da Filistin savunucularının Beyaz Saray önünde toplanıp İsrail'e ölüm haykıracağı gün kimin aklına gelirdi? Dünyadaki medya tekeli, uzun yıllardır İsrail'in mazlum Filistin milletine karşı işlediği suçların görülmesini engellemişse de bugün sanal alem yardımıyla gerçeğin kapıları dünya insanlarına açılmıştır. Buna, Tel Aviv ve işgal altındaki diğer şehirlerin meydanlarında toplanarak İsrail aleyhine sloganlar atan ve esirlerinin Hamas direniş güçlerinden serbest bırakılmasını talep eden işgal rejimi sakinlerinin iç ve şiddetli protestolarını da eklemek gerekir. Bizzat Batılı müstekbirler de kendi halklarının sesine kulak vermek zorunda kalacaklardır.

New York Times'ın dış politika uzmanı ve önde gelen köşe yazarlarından Thomas Friedman İsrail'in artık eskisi gibi İsrail olmadığını itiraf ettiği yazısında şöyle kaydediyor:

"Şimdi neden herkesin İsrail’de niçin bu kadar büyük bir gerileme olduğunu söylediğini daha iyi anlıyorum.  Hamas'ın ani saldırılarından sonra orada önemli miktarda değişiklik yaşandı. Açık olmak gerekirse, İsrail'in şu anda gerçek bir tehlike altında olduğu benim için artık açık; 1948'den bu yana hiç olmadığı kadar büyük bir tehlike. Tel Aviv'e gitmek istememden birkaç gün önce birçok arkadaşım ve akrabam beni 7 Ekim'den (El Aksa fırtınası operasyon) sonra İsrail'in başka bir İsrail olacağı konusunda uyarmıştı.  Onlar haklıydı. İsrail artık sakinlerinin daha önce hiç yaşamadığı bir yer haline geldi. İsrailli generallerin daha önce hiç korumak zorunda kalmadığı, Amerika adında bir müttefikin daha önce doğrudan müdahale edip savunmak zorunda kalmadığı bir yer. İsrail ve Batı Şeria'ya gittikten sonra, Hamas'ın ani saldırılarından sonra neden herkesin orada bu kadar büyük bir değişimin yaşandığını söylediğini şimdi anlıyorum."

Ziya Türkyılmaz