
کارگر
Hamas: İsrail, Uzun Soluklu Savaş İstiyorsa, Biz Hazırız
HAMAS Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, direniş güçlerinin, uzun soluklu bir savaşa hazır olduğunu ve verdiği mücadeleyle de stratejik dönüşümlere kapı açtığını söyledi. Heniyye yayımladığı video kaydında, Gazze'de terörist işgalci İsrail'e karşı verilen mücadele, düşmana vurulan darbe, bunun sonuçları, Birlemiş Milletler (BM) ile İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Ortak Olağanüstü Zirvesinde alınan kararlara ilişkin açıklamalarda bulundu.
Direniş güçlerinin, Gazze'de benzeri görülmemiş bir cesaret ve kahramanlık örneği sergilediğini ve düşman ordusuna acı darbeler vurduğunu ifade eden Heniyye, Gazze'deki direnişçileri Allah'ın askerleri olarak nitelendirdi ve Allah'ın bu kişiler eliyle vaadini gerçekleştireceğini dile getirdi.
Heniyye, Gazze'nin yanı sıra Batı Şeria'daki Filistinlilerin de terörist İsrail güçleri ile Yahudi militanların baskın ve saldırıları, gözaltılar ve toprak müsaderesine karşı mücadele ettiğini vurguladı.
“İSRAİL, UZUN SOLUKLU SAVAŞ İSTİYORSA, BİZ HAZIRIZ”
Filistin direnişinin, Filistin'i ve ümmetin mukaddesatını korumak için savaş verdiğini söyleyen Heniyye, "Direniş, İsrail'le stratejik bir mücadele veriyor ve bundan ancak zaferle çıkacak. İsrail bu savaşın uzun soluklu olmasını istiyorsa, bizim soluğumuz onunkinden uzun olacaktır. Direniş bu savaşta son sözü söyleyen taraf olacak ve dünya, Kassam Tugayları ile direniş güçlerinin, 18 yıl önce olduğu gibi işgalciyi Gazze'de yeneceğini görecek" dedi.
Heniyye, "41 gündür devam eden saldırılarda Filistin halkının ve kahraman direniş güçlerinin, İsrail'in, tehcir ya da esirlerin serbest bırakılması planlarını boşa çıkardığını" kaydetti.
GAZZE, STRATEJİK DÖNÜŞÜMLERİN KAPISINI AÇTI
HAMAS’ın Filistin topraklarında kök saldığını ve İsrail ile onun müttefiklerinin, Gazze'deki bu gerçekliği değiştiremeyeceğini belirten Heniyye, "Düşman istediği kadar hedef belirlesin, çıtayı yükseltsin, bunların hepsi yerle bir olacak. Gazze'nin ve Filistin'in geleceğini belirlemede tek söz sahibi Filistin halkıdır" diye konuştu.
BU, TÜM İSLÂM ÂLEMİNİN SAVAŞI
Bütün İslâm âlemine seslenen Heniyye, şunları kaydetti:
"Gazze, 100 yıldan bu yana İslâm âleminde görülmemiş bir örneklik teşkil etti. Ablukaya ve sıkıntılara rağmen, Gazze, stratejik dönüşümlerin kapısını açtı ve tarih yazdı. Siyonist projenin temellerine büyük darbe vurdu."
Heniyye konuşmasında, 11 Kasım'da Riyad'da yapılan (İİT)-Arap Birliği Ortak Olağanüstü Zirvesine de değindi ve bu zirvede alınan "çatışmaların durması, yardımların Gazze'ye girişi, kutsal mekanların korunması ve Filistin halkının bağımsızlık ve dönüş hakkının tanınması" gibi kararların uygulanması çağrısında bulundu. Heniyye, Aksa Tufanı'nın tüm İslâm âleminin savaşı olduğunu ve Filistin topraklarının kurtulması için Gazze'deki direnişin her yönden desteklenmesi gerektiğini kaydetti.
KASSAM TUGAYLARI, TERÖRİSTLERE KAN KUSTURUYOR
HAMAS’ın askeri kanadı, ümmetin izzeti İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze'nin kuzeyindeki Beyt Hanun'da bir tünelin girişine bubi tuzağı kurduğu ve bir grup terörist İsrail askerini oraya çekip tüneli havaya uçurduğu anlara ait olduğunu belirttiği bir video paylaştı. Kassam Tugaylarının Telegram hesabından yayınlanan videoda, Beyt Hanun'daki En-Nasr Camisi yakınında yer alan tünellerden birinin girişine bubi tuzağı kurularak İsrail Mühendislik Birliklerinden bir kuvvetin buraya çekildiği ifade ediliyor. Videoda, askerlerden birinin kameraya dokunmasıyla birlikte tuzağın patlatıldığı aktarılıyor. Kassam Tugayları, görüntülerin 10 Kasım'da gerçekleştirilen operasyona ait olduğunu, İsrail'in söz konusu operasyonda biri subay olmak üzere 5 askerinin öldürüldüğünü itiraf ettiğini aktardı. Siyonist rejim ise söz konusu görüntülere ilişkin henüz bir açıklama yapılmadı.
KASSAM TUGAYLARI, 21 İSRAİL ASKERİ ARACINI İMHA ETTİ
Kassam Tugayları, Gazze'deki çatışma noktalarında 21 İsrail askeri aracının tamamen veya kısmen imha edildiğini, kuzeydeki Beyt Hanun'da ise İsrail kuvvetlerinin saklandığı bir binanın yıkıldığını duyurdu. Açıklamada, Beyt Lahiya'nın batısına sızmaya çalışan 5 İsrail cipinin, "Yasin 105" tanksavar füzesiyle hedef alındığı ve bunlardan 2'sinin imha edildiği kaydedildi. Beyt Hanun'da bir binaya saklanan İsrail askerlerinin de 12 adet "Yasin TBG" füzesi ile hedef alındığı ve saldırı sonucu binanın çöktüğü aktarıldı. Saldırı sırasında binada bulunan İsrail askerlerinin öldüğü ya da yaralandığı bilgisi geçildi. Yapılan bir diğer açıklamada ise sabah saatlerinden bu yana çatışmaların yaşandığı tüm noktalarda 21 İsrail askeri aracının tamamen ya da kısmen imha edildiği bildirildi.
Bu arada Siyonist işgali altındaki Kudüs'ün batısında, sözde İsrail kontrol noktasına düzenlenen ve 1 işgalci İsrail askerinin öldürüldüğü saldırıyı Kassam Tugayları üstlendi. Açıklamada "Gazze'de akan kanın intikamını almak için düzenlendiği" belirtildi/milligazete
Yemenli Askeri Yetkili: Tüm İsrail Gemilerini Hedef Alacağız
Yemenli askeri bir kaynak, bu ülkenin silahlı kuvvetlerinin Filistin halkına destek amacıyla İsrail gemilerini hedef almayı planladığını açıkladı.
Yemenli askeri bir kaynak, bugün yaptığı açıklamada Siyonist rejimin tüm gemilerini uyardı.
Adı açıklanmayan bu kaynak şu ifadelerde bulundu: ‘Kuvvetlerimiz, ister Kızıldeniz'de ister düşmanın beklemediği herhangi bir yerde olsun, tüm İsrail gemilerini hedef alma kapasitesine sahiptir.
Yemen silahlı kuvvetleri, ister işgal altındaki Filistin'e giden gemiler olsun, isterse varış yeri işgal altındaki Filistin olmayan gemiler olsun tüm İsrail gemilerini hedef almayı planlıyor.’
Siyonist rejimin Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları başladığından bu yana Yemen ordusu, işgal altındaki Filistin'in güneyindeki Eilat limanını füzeler ve insansız hava araçlarıyla hedef alıyor.
Yemen Silahlı Kuvvetleri sözcüsü Tuğgeneral Yahya Seri ve Ensarullah Hareketi sözcüsü Muhammed Abdüsselam daha önce ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarda, Siyonist rejimin saldırıları durana kadar İsrail hedeflerine yönelik saldırılarını sürdüreceklerini vurgulamışlardı.
Fidan: Gazze Kuşatmasını Kırmanın Başka Yolları Da Var
İşgalci Siyonist İsrail'in, Hamas'ın başlattığı "Aksa Tufanı" operasyonu sonrası Filistin'de yeniden başlattığı katliam saldırıları sürerken, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'dan yeni bir açıklama geldi.
Bakan Fidan, Gazze'deki son gelişmeleri Katar merkezli El-Cezire kanalından Hatica Binganna'ya verdiği röportajda değerlendirdi. Çok önemli açıklamalarda bulunan Fidan, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'la İsrail'e mutlak destek ve kalıcı ateşkes konusunda açıkça konuştuğunu ancak Washington'la bu konularda aynı fikirde olmadıklarını belirtti.
'BLİNKEN'LA AÇIKÇA KONUŞTUM, YERİNDEN ETME POLİTİKASINI REDDETTİK'
Bakan Fidan, "Blinken'la açıkça konuştum, kalıcı ateşkes istedik ve yerinden etme politikasını reddettik. İsrailliler öldürüldüğünde tepki veriyorsanız Filistinliler için de yapmalısınız dedim. İsrail'e mutlak destek ve kalıcı ateşkesi reddetme konusunda Washington'la aynı fikirde değiliz. Katliam ve bombalamalar sürerken Amerika'nın İsrail'e desteği devam ederse, bu küresel bir kriz yaratacaktır. İki devleti çözüm olmadan Gazze'yi kim yönetecek sorusu tartışılmamalı. Gazze'nin yönetme problemi yok, Gazze'nin problemi işgal altında olması. " dedi.
'KUŞATMAYI KIRMAK İÇİN BAŞKA YOLLAR DA VAR'
Bakan Fidan, "Ateşkes öncesinde Gazze'de savaş sonrası durum hakkında konuşmayı reddediyoruz. İsrailliler hastaneleri ve okulları bombalayıp yerlerinden ediyor, amaçları Gazze'de can kalmaması. Gazze'de şu anda güç kullanımına dayalı bir kuşatma var. Şimdi kuşatmayı kırmak için diplomatik yollara başvuruyoruz, bu yollar işe yaramazsa başka yollar da var." ifadelerini kullandı.
'HAMAS, FİLİSTİN'İN BİR GERÇEĞİDİR'
Fidan, "İslam ülkeleri diplomatik araçları kullanarak problemin çözümü için çalışmalı. Hamas, Filistin'in bir gerçeğidir. İşgal şartlarında ortaya çıkmış bir harekettir." şeklinde konuştu./haber7
Hizbullah Çizgisi, Reuters'in bir haberini yalanladı
İran İslam İnkılabı Lideri Bürosuna ait olan "Hizbullah Çizgisi" dergisi "Reuters'in, İsmail Haniye ile İslam İnkılabı Lideri arasında geçen görüşmenin içeriiği ile ilgili iddiası tamamıyla uydurmadır" diye yazdı.
FHA- HAMAS'ın Reuters'in haberini resmen yalanlamasının ardından bu kez, İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamenei'nin Eserlerini Koruma ve Yayınlama Bürosuna bağlı "Hizbullah Çizgisi" dergisi de son sayısında, Reuters Haber Ajansının HAMAS Siyasi Büro Başkanı ile İslam İnkılabı Lideri arasında geçen görüşmenin içeriği hakkında yayınladığı haberi "tamamıyla uydurma" diye tanımladı.
Hizbullah Çizgisi, Reuters'in söz konusu haberi ile ilgili olarak "İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamenei bir süre önce HAMAS Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye ile ziyaretinde, İran İslam Cumhuriyetinin, işgalci Siyonistler karşısında Filistin Direniş güçlerinden yana olduğunu vurguladı ise de, Reuters Haber Ajansı bu ziyaretle ilgili tamamıyla uydurma bir haber yayınlayarak, "İran'ın Dini Lideri, HAMAS'ın bu üst düzey Liderine İsrail'e saldıracaklarını neden önceden haber vermedikleri için şikayetini dile getirdi ve de, İran İslam Cumhuriyetinin bu savaşa katılmayacağını belirtti" diye iddia etti.
Reuters Haber Ajansı, profesyonel prensiplere uymadan, güvenilir bir kaynağa dayanmadan, böylesi uydurma ve yalan bir haberi ortaya attı. Halbuki dünya kamuoyu defalarca, İslam İnkılabı Liderinin HAMAS ve Filistin Direnişinin son operasyonlarından yana tavır aldığını ve desteğini dile getidiğine şahit olmuştur.
Hizbullah Çizgisi, Siyonistlerin Filistin ve Gazze halkı ve özellikle de Şifa hastanesine karşı düzenlediği barbarca saldırılarında çeşitli şekillerde yalanlar uydurduğuna değinerek, bu tür psikolojik savaşın Siyonistler ve medya alanındaki satılmış kişilerin dünya kamuoyu ile oyndıkların oyunun bir parçası olduğunu ve bu şekilde katil İsrail'in Gazze Şeridi'nde işlediği cinayetleri örtbas etmeye çalıştıklarını vurguladı.
Hz. Zeyneb'in (sa) Kutlu Doğumu
Hz. Zeynep (s.a), hicretin altıncı yılının Cemadiulevvel ayının beşinde dünyaya geldi. Hz. Zeynep (s.a) dünyaya gelince annesi Hz. Fatıma (s.a) onu babası Hz. Ali'nin (a.s) yanına götürdü ve şöyle dedi:"Bu çocuğun adını koy."
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdu:
"Ben bu konuda Peygamberin önüne geçemem…"
Hz. Zehra (s.a) yeni dünyaya gelmiş olan bu çocuğa ad koyması için değerli babasının yanına götürdü. Cebrail (a.s) nazil olarak Peygamber'e (s.a.a) selam dedikten sonra:
"Bu çocuğun adını Zeynep koy, bu adı bizzat Allah O'nun için kendisi seçti.” dedi.
Daha sonra Peygamber Efendimiz'i, Hz. Zeyneb'in başına gelecek olan musibet ve zorluklardan haberdar etti. Allah Resulü (s.a.a) ağlayarak şöyle buyurdu: “Her kim Zeyneb'e ağlarsa sevap ve mükâfatı ağabeyleri Hasan ve Hüseyin'e ağlayanın sevap ve mükâfatı gibidir.”
Hz. Zeyneb'in (s.a) Lakapları
En önemli lakapları: Haşim oğullarının Akile'si, Taliplerin Akile'si, Arapların Akile'si, çmmül Mesaip (musibetler anası)… tir. (Akile, akrabaları arasında çok değerli olan ve kendi ailesi yanında muhterem ve seçkin olan kadınlara denir.) [1]
Hz. Zeyneb'in (s.a) Konumu
Tarih kitaplarının naklettiklerine göre Hz. Hüseyin (a.s) kız kardeşi Hz. Zeyneb'e (s.a) karşı çok saygılı ve şefkatliydi. Ne zaman ağabeyinin yanına gitse imam Hüseyin (a.s) onun ayaklarına kalkar ve kendi yerine oturturdu. Sadece bu davranışın kendisi Onun Hz. Hüseyin'nin yanındaki makam ve konumunu anlatmak için yeterlidir. [2]
Hz. Zeyneb'in (s.a) İffeti
Büyük İslam alimlerinden biri Yahya adında birinden şöyle nakletmektedir: “Hz. Ali'nin (a.s) kapı komşusu olmama ve Hz. Zeynep orada yaşamasına rağmen bir kere dahi olsun ne onu gördük ve ne sesini duyduk ve her ne zaman değerli dedesi Peygamber Efendimizin yanına gitmek istediğinde gece karanlığında giderdi…[3]
Hz. Zeyneb'in (s.a) Makamı
Hatun Abadi şöyle yazmakta: Hz. Zeynep (s.a) belagat, tedbir ve şecaatte annesi Hz. Fatıma (s.a) gibiydi…
Aynı şekilde Nişaburi "Risale-i Aleviye" kitabında şöyle yazmıştır:
"Hz. Ali'nin (s.a) kızı Zeynep (s.a) fesahat, belagat, takva ve ibadette baba ve annesi gibiydi. [4]
Hz. Zeyneb'in (s.a) İlim ve Kemali
Hz. Zeynep (s.a) Medine beşiğinde nebevi ilimle terbiye olmuş ve ömür boyunca cennetin büyükleri olan iki imamın yanında eğitilmiştir. çyle bir ilim ve bilgiye sahipti ki hatta düşmanları bile, örnek olarak Yezit onun fazilet, ilim ve kemalini itiraf etmişlerdir. İmam Seccad (a.s) halası Hz. zeyneb (s.a) hakkında şöyle buyurmuştur:
"Allah'a hamdolsun ki sen, öğreten olmadan öğrenen, anlatan olmadan anlayansın.”
Hz. Zeyneb'e (s.a) Ağlamanın Sevabı
İmam Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurmuştur:
"Kim kardeşinin dert ortağı olan halam Zeyneb'in (s.a) musibetine ağlarsa ve bizim zikrimizin anıldığı meclisler teşkil eder, dinler veya ağlarsa eğer bir sineğin kanadı kadar bu musibet için gözü ıslanırsa Allah onu bağışlar. İşte Hz. Zeyneb'in (s.a) musibeti için ağlamanın sevabı budur.”[10]
Hz. Zeyneb'in Sabrı
Kerbela çölünde yaşanan olaylar Hz. Zeynep (s.a) için oldukça zor geçmişti:
1. Hz. Zeynep (s.a) için çok zor geçen olaylardan biri, Hz. Ali Ekber'in (a.s) öldürülme anıydı. Hz. Zeynep (s.a) bu esnada yüksek sesle bağırarak şöyle diyordu:
"Ya habiba vebne eha!” (Ey kardeşimin oğlu habibim!) ona doğru hızla koşarken yere düştü. İmam Hüseyin (a.s) onu tutarak kaldırdıktan sonra çadırlara gönderdi ve şöyle buyurdu:
"Ey Haşim oğullarının gençleri! Kardeşiniz Ali Ekber'in naşını çadırlara götürün… Hz. Zeynep (s.a) bu sırada çadırdan dışarı çıktı. Gözü Hz. Ali Ekber'e (a.s) ilişince aşırı derecede ağlayarak perişan bir vaziyette şöyle feryat etmeye başladı:
"Ey Ali Ekber'im! Keşke kör olsaydım da seni bu halde kanlara boyanmış olarak görmeseydim." [11]
2. Hz. Zeyneb'in (s.a) bitap olmasına sebep olan olaylardan bir tanesi de İmam Hüseyin'in (a.s) gençlerin şehit edildiği yere bakarak yardım istemesiydi. O esnada kadınlarının ağlama sesleri yükseldi. İmam Hüseyin (a.s) çadırların arkasına gelerek şöyle buyurdu:
"Bacım Zeyneb! Süt emen çocuğumu getir onunla vedalaşayım…"
3. Hz. Zeyneb'e (s.a) ağır gelen olaylardan bir tanesi de Hz. Hüseyin'in (a.s) kadınların ve çocukların olduğu çadırlara baktığında şiddetli hasta olan Hz. Zeynel Abidin'den (a.s) başka bir erkeğin kalmadığını görerek şöyle seslenmesiydi:
"Ey Zeynep, Ey ümmü Gülsüm!... Aleykunne minni selam” (benden size selam olsun) yani Allah ısmarladık ben de gidiyorum.
4. Hz. Zeyneb'e (s.a) en ağır gelen olay hiç şüphesiz, imam Hüseyin'in (a.s) atından düşerek mübarek yüzünü yere değdiği andı. Hz. Zeynep (s.a) çadırların önünde durduğu sırada bu yürekleri parçalayan olaya tanıklık etmişti. O anda yüksek sesle şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Sizin içinizde bir tane bile Müslüman yok mu?"
Hz. Zeynep (s.a) bir tepeye çıkarak imam Hüseyin'in (a.s) tek başına, yar ve yardımcısız olarak yerde olduğunu, mızrak, kılıç ve hançerlerle ona vurduklarını gördü. [12]
RASTHABER ailesi olarak Hz. Zeyneb'in (s.a) dünyaya teşrifleri münasebetiyle tüm insanlığa, mustazaflara ve özellikle de müminlere tebriklerimizi arz ederiz.
Kaynaklar
[1] - Zeyneb-i Kubra, s. 48
[2] - Zeyneb-i Kubra, s. 52
[3] - Zeyneb-i Kubra, s.52
[4] - Zeyneb-i Kubra, s.58
[10] - Zeyneb-i Kubra, s. 104
[11] - Keşfu'l- Gumme, s. 186 ve şeblenci'nin Nuru'l Ebsar kitabı, s. 135
[12] - Zeyneb-i Kubra, s. 132
"Müslüman öğrencilerden Türk elitlere bir mektup"
Bismillahirrahmanirahim
Ve hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılmayın. Ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın ki, siz düşmanlar idiniz, kalplerinizi birleştirmişti ve lütfuyla bir olmuştunuz. Ve siz bir felaketin eşiğindeydiniz. Ateş çukuru ve sizi oradan kurtardı.Allah, doğru yolu bulasınız diye size ayetlerini böyle açıklıyor.
Selamlar ve Saygılarımla
Ben bir üniversite öğrencisiyim.
Bugün Filistin halkının katledilmesinin üzerinden bir aydan fazla zaman geçti ve bu süre zarfında yarısı çocuk 12 binden fazla insan şehit oldu. Her geçen günd bu şehitlere ekleniyor ve her şehidin eklenmesiyle milletlerin uğultulu seli başlıyor ve dünyada saf ve pak fıtratların hala hayatta olduğunu gösteriyor.
Dünya Müslümanları gibi Türkiye'nin Müslüman halkı da bu dönemde Müslüman kardeşlerine destek olmak için birçok kez sokaklara indi ancak ülke çapındaki bu muhteşem gösteriler kısa süreli bir ateşkese bile yol açmadı.
Hatta suyu ve elektriği olmayan insanlara ilk yardım göndermek bile mümkün olmuyor.
Çünkü bu hak ve batıl alanının ortasında duran sadece halklardır ama devletler ya sessiz kalıp göz yumup ya da bu soykırımı destekliyor.Ya da İslam ülkeleri gibi sadece açıklama yapıyor.
Bildiğiniz gibi dünyanın en büyük enerji kaynakları Batı Asya ve Müslüman ülkelerdedir ve maalasaf çocuk v kadin ve mazlum insanları bombalayan savaş uçakların yakıtı bu topraklardan sağlanıyor ve her geçen gün daha fazla çocuğun ölmesine neden oluyor.
İstatistiklere göre bu yakıtın büyük bir kısmı iki Müslüman ülke olan Azerbaycan ve Kazakistan tarafından sağlanmakta ve bu gaspçı rejime ayaklarınızın altından ve Ceyhan limanı üzerinden gönderilmektedir.
Ayrıca milletvekillerinizin deyimiyle çocuk öldüren bu rejimle işbirliği sadece enerji göndermekle bitmiyor, demir, tahıl gibi birçok mal da Türk limanlarından Siyonist rejime gönderiliyor.
Şimdi birkaç saniye düşünün, eğer İsrail halkı birkaç gün boyunca arabalarına yakıt bulamazsa ya da yiyecek sıkıntısından korkuyorsa, bu savaşın devam etmesine izin mi verecekler?
Her ne kadar Müslüman bir ülkenin hükümeti olarak hükümetiniz Siyonist rejime karşıtı tavırları alsa da gerçek şu ki bu suçlularla ekonomik işbirliğini sürdürüyor ve onların suç ortağıdır.
Biz Müslüman öğrenciler olarak siz değerli hocadan bu büyük cinayetin durdurmasını istiyoruz.
Sizler, bir milletin elitleri olarak, bu konuyu halkınıza açıklayarak ve siyasetçilerinizi etkileyerek, yakıt ve tahıl göndermeyi önleyip Gazzeli annelerin acısını azaltabilirsiniz.
teşekkürler.
Müslüman öğrenciler
Denizden Nehire . Filistin zafere ulaşacaktır
İşte İsrail'in Şifa Hastanesi yalanı
İngiliz The Guardian gazetesi, İsrail'in Şifa Hastanesinin Hamas tarafından karargah olarak kullandığı iddialarını yalanladı.
İsrail'in Şifa Hastanesinin Hamas tarafından karargâh olarak kullandığı iddialarına İngiliz The Guardian gazetesinden yalanlama geldi.
Guardian'da yayınlanan haberde, İsrail'in Şifa hastanesinin karargâh olduğunu göstermek amacıyla büyük çaba harcadığı belirtildi:
"İsrail Savunma Bakanlığı güçleri, Şifa Hastanesini ele geçirmeden önce, sağlık kompleksini İsrail'e yönelik saldırıların planlandığı Hamas karargahı olarak göstermek için büyük çaba harcadı."
Haberde, "Delillerin iddiaların gerisinde kaldığı" belirtildi.
İSRAİL'İN VİDEOLARI BİLE ŞÜPHELİ
İngiliz Gazetesi, İsrail Savunma Bakanlığının yayınladığı videoların dahi şüpheli olduğunu belirtti. BBC yorumcusunun değerlendirmelerine yer verilen haberde İsrail'in Şifa Hastanesindeki bir MR cihazının arkasında silah çantası bulunduğu iddiasının çürütüldüğü ve silahların oraya sonradan yerleştirildiğine dair görüntülere ulaşıldığı aktarıldı.
BBC İDDİALARI ÇÜRÜTTÜ
The Guardian haberde, İsrail güçlerinin hastanede bulunan silahların video kayıtlarının "düzenlenmediği" açıklamasının da BBC'li gazeteciler tarafından çürütüldüğüne ve videoların yeniden düzenlenmiş olduğuna yer verdi.
Kaynak: TRT Haber
İncirlik’ten İsrail’e silah taşındı
ABD, Türkiye’deki İncirlik Üssü’nden İsrail’e silah taşıdı. Bu bilgi, İngiltere merkezli Declassified UK haber sitesinde yer aldı. Haberde, ABD’nin İsrail’e silah, savaş aracı, askeri teçhizat ve mühimmat trafiğinin ayrıtıları yer alıyor. Sitenin haberine göre, ABD’nin İsrail’e silah ulaştırmasında Güney Kıbrıs’taki İngiliz Agratur üssü uluslararası bir merkez haline getirildi. ABD ve İngiltere uçakları Almanya, Türkiye ve İspanya’daki üslerinden Agratur’a, oradan da İsrail’e nakliye uçuşları yapıyor. (Declassified UK, 17 Kasım2023).
İNCİRLİK’TEN AGRATUR’A, AGRATUR’DAN TEL AVİV’E
5 Kasım’da ABD Hava Kuvvetleri’ne ait C-130J Hercules askeri nakliye uçağı İncirlik’ten Agratur Üssü’ne uçtu. Resmi uçuş bilgilerinin görüntülenebildiği radarbox adlı internet sitesinde, söz konusu uçuşun ayrıntıları da yer alıyor. Buna göre İncirlik Hava Üssü’nden saat 11.51’de kalkan C 130 J Hercules uçağı, İngiliz Hava Kuvvetleri’ne ait Agratur Hava Üssü’ne 12.37’de ulaştı. C-130J Hercules nakliye uçağı, 128 muharip asker ve 19 bin 600 kg kargo taşıyabiliyor.
İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesinin haberine göre, 7 Ekim-24 Ekim arasında 40’tan fazla ABD nakliye uçağı, 20 İngiliz nakliye uçağı ve yedi ağır nakliye helikopteri Agratur’a teçhizat, silah ve kuvvet taşıdı (Haaretz, 31 Ekim 2023). Haaretz’in bir hafta önceki haberine göre uçaklara Avrupa’daki ABD ve NATO’ya ait stratejik depolardan kargo yüklendi. Gazete, ABD uçuşlarının yaklaşık yarısının “askeri yardım teslimatı” olduğunu yazıyor. İsrail’in güneyinde Negev çölünün yakınında bulunan Nevatim Hava Üssü’ne inen ABD uçakları, İsrail ordusuna silah teslim etti. Ayrıca Tel Aviv’deki Ben Gurion havaalanına inen ABD uçakları, silah ve mühimmatın yanı sıra zırhlı araçlar da taşıdı (Haaretz, 24 Ekim 2023).
Declassified UK’nin haberinde yer alan çarpıcı ayrıntılara göre, ABD’nin İspanya’daki Rota hava üssünden ve Almanya Ramstein’deki NATO Hava Kuvvetleri Komutanlığı Karargâhı’ndan personel, tank ve helikopter taşıma kapasitesine sahip C 17 ağır nakliye uçakları Agratur’a 18, 24 ve 25 Ekim günlerinde uçtu. Gazze bombardımanı başlamadan önceki iki ay içinde bu üslerden Agratur’a gelen hiçbir ABD Hava Kuvvetleri uçağı yoktu.
Sitenin haberine göre, 11 Ekim’den itibaren 17 Kasım’a kadar 33 İngiliz askeri nakliye uçağı Agratur’dan Tel Aviv’e uçtu. Bu uçuşlar, Gazze bombardımanının başlamasından hemen sonra iki hafta boyunca her gün yapıldı.
MELANET ÜSSÜ İNCİRLİK
Bu olay açık olarak, NATO üyeliği ve İncirlik Üssünün, Türkiye’nin egemenliğini nasıl aşındırdığını gözümüze sokuyor. Bugün İncirlik’in üstlendiği bu rolün acilen masaya yatırılması ihtiyacı vardır.
İncirlik, 1954’te açıldı. Günümüzde Türkiye ile ABD arasındaki 1980 tarihli Savunma Ekonomik İşbirliği Anlaşması (SEİA) kapsamında ABD tarafından kullanılıyor. Üs, NATO kapsamındaki çok uluslu görevlerin yanı sıra başka çok uluslu operasyonlarda da kullanıldı ve kullanılıyor. Aslında, İncirlik’in rolünü “ABD’nin Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin merkez üssü” olarak tanımlamak doğru olacaktır. Bu projenin stratejik hedefi ise başta Türkiye olmak üzere, İran, Irak ve Suriye’i parçalamak, bu ülkelerden koparılacak parçalarla Kukla bir Devlet yani “İkinci İsrail”i kurmaktır.
İncirlik’in ABD açısından vazgeçilmezliği salt askeri gereklilikler nedeniyle değil hatta ondan daha fazla İncirlik’teki askeri varlığı sayesinde elde ettiği siyasal ağırlıktan kaynaklanıyor. ABD’nin örtülü operasyonlarının da merkezi olan İncirlik, buradan yürütülen operasyonlar nedeniyle Türkiye’ye yönelik bölgesel güvensizliğin de kaynağı oldu. 1991’deki Körfez Savaşı’ndan sonra Çekiç Güç adıyla İncirlik’e yerleşen ABD öncülüğündeki ülkelerin özel operasyon birimlerinin karargâhı İncirlik’ti. ABD’nin Merkez Kuvvetler ve Özel Operasyonlar Komutanlıkları’nca yönetilen Suriye’ye yönelik yıkım operasyonun merkez üssü de İncirlik’tir. İncirlik, kuruluşundan beri aynı zamanda İsrail’in bekçisi olarak görev yerine getirdi. İncirlik Üssü, son olarak 15 Temmuz 2016 NATO/FETÖ darbesinin en kilit üssüydü.
İncirlik Üssü, “koynumuzda beslediğimiz yılan”ın yuvalandığı yerdir. Türkiye için o yılanın kafasının koparılması elzemdir. Bunun için Türkiye ilk önce, 1980 tarihli SEİA’yı yürürlükten kaldırmalıdır. Gazze ile dayanışmanın ilk adımı İncirlik’teki ABD Üssü’nü kapatmaktır.
Fikret Akfırat . Aydinlik
Allame Tabatabai'nin Vefat Yıl Dönümü
İslam tarihinin nadide düşünür, filozof ve rabbani âlimlerinden biri de hiç şüphesiz Allâme Seyyid Muhammed Hüseyin Tabatabai'dir. O yaşadığı nice zorluk ve acılara göğüs gererek kendisini Tebriz ve Necef havzalarında ilmin en üst derecelerine ulaştırdı. Sonrasında birçok değerli öğrenci yetiştirip, oldukça önemli kitap ve makaleler kaleme aldı. Yaşadığı dönemde materyalist düşünce dünyanın her tarafında hızla yayılıyordu, bu yüzden felsefe dersleri vererek materyalist felsefenin ne kadar akıldışı olduğunu ispatlayacak Üstad Mutahhari, Şehit Beheşti, Cevad-i Amuli vb. yüzlerce öğrenci yetişirdi. Dolayısıyla o sadece İslam dininin koruyucusu ve ilhadi düşünceye karşı savunucusu değil, tüm semavi dinleri, dinsizliğe karşı koruyan birisiydi.
Alleme Tabataba ile ilgili olarak hazırladığımız klibi aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
Doğumu
Allâme Seyyid Muhammed Hüseyin Tabatabai, 1902 yılının sonlarına doğru Tebriz'de ilim ve irfan ocağı olan bir ailede dünyaya geldi. Hem anne tarafından ve hem de baba tarafından soyu Peygamber Efendimize (s.a.a) dayanmaktadır. Büyük babasından kendi babasına kadar bütün babaları Tebriz'in meşhur âlim ve bilginlerindendi. Büyük babalarından olan Siracuddin Abdulvahap, İran'la Osmanlı arasında gerçekleşen kanlı savaşın bitmesini sağlayan kişidir. Onun arabuluculuğu ile barış antlaşması imzalanmıştır.
Eğitimi
Allâme, ilk tahsilini kendi doğum yeri olan Tebriz'de yaptı. öğreniminin ilk aşamasını geride bıraktıktan sonra, o dönemin İslâmî ilimler merkezi olan Necef'e giderek, İslâmî ilimlerin çeşitli dallarında on yıl eğitim aldı.
Fıkıh ve usul-ü fıkıh ilimlerini merhum Nainî ve İsfahanî'den öğrendi. Felsefeyi Seyyid Hüseyin Badkubî'den, matematiği Seyyid Ebu'l-Kasım Hansarî'den, ahlâkı ise hikmet ve irfanda büyük bir makama sahip olan Hacı Mirza Ali Kazî'den ders aldı. Sadece Ali Kazi için “üstadım” tabirini kullanırdı ve Ona karşı büyük bir saygısı vardı, kendisini onun karşısında küçük görürdü. Bir gün kendisine esans ikram edildiğinde, eline alıp bir süre düşündükten sonra şöyle derdi: “üstadım merhum Kazi vefat edeli iki yıl oldu ve ben şimdiye kadar güzel koku sürmedim.”
Allâme Tabatabai sadece fıkıh dalında değil, hatta sarf, nahiv, Arap edebiyatı, fıkıh ve usul-ü fıkıh, matematik, felsefe, kelâm, irfan ve tefsir dallarında da ihtisas sahibi olacak derecede derin bir tahsil gördü.
Daha sonra 1925 yılında maddî sıkıntılardan dolayı doğum yeri olan Tebriz'e geri dönme mecburiyetinde kaldı. Bir süre Tebriz'de kaldıktan sonra, Necef'in yanında bir diğer İslami ilimler merkezi olan kum'a geldi ve burada dersler vermeye başladı.
İlmi Boyutu
Allâme Tabatabai, yıllarca her sonbahar mevsiminde, Prof. Henry Corbin ve bir grup bilginle toplantılar düzenledi. Bu toplantılarda din ve felsefe hakkında çok önemli konular işledi, günümüz dünyasının manevî boyutlu gerçeklerinin arayışında olan şahısların karşısına dikilen sorunlar ve bu sorunların çözümleri gündeme geldi. Bu toplantılardan, çok önemli ve olumlu sonuçlar çıkmıştır
Gizli ilimlerden reml ve cefri çok iyi bilirdi. Ama onlara amel ettiği görülmemiştir. Sayı ilmi ve ebced hesabını da oldukça iyi bilirdi. Cebir, mukabele ve geometride üstattı ve takvim hazırlayabilecek derecede astronomi bilirdi.
Allâme Tabatabai'nin büyük hizmet ve himmetiyle Kum şehri ilim havzalarında aklî ilimler, ayrıca Kur'ân-ı Kerim tefsiri ihya oldu. Allâme, felsefenin temeli sayılan Şifa ve Esfar gibi kitapları ders vermekle yavaş yavaş felsefenin medreselerde yaygınlaşmasını sağladı.
Merhum Allâme, ilk gençlik yıllarından itibaren Kuran'ın hizmetine girmiş, bütün bir vücuduyla Allah'ın kelâmıyla tanışmış, bereketli ömrünün acı, tatlı bütün anlarında Kuran'la birlikte olmuş, Kuran'dan ilham almış, ilim dünyasında baş gösteren gelişmelere Kuran-ı Kerim'in derin öğretileriyle yaklaşmış, çözümü için elinden gelen gayreti göstermiş ve sonuçta “el-Mizan” gibi büyük bir tefsiri ortaya koymuştur.
Allâme, el-Mizan'da inanç, ahlâk ve davranışlarla ilgili söz konusu edilmiş hemen her meseleyi çok azı dışında incelemiştir. Kısaca belirtmek istersek el-Mizan, bir müfessir ve Kuran üzerinde araştırma yapan herkes için değerli bir Kuran ansiklopedisidir. Son yıllarda Türkçeye kazandırılan, İslam tarihinin bu en önemli tefsirinin bazı özelliklerini şöyle sıralaya biliriz:
1- Allâme tefsir etmek için ele aldığı her ayeti incelerken, Kuran-ı Kerim'in tamamını göz önünde bulundururdu.
2- Masumların (a.s) kesin sünneti sahasında çeşitli boyutlarıyla derin ve uzun bir araştırması olan Tabatabai incelemeye aldığı her ayeti tefsir ederken sünnette eğer bir delil veya teyit edici bir rivayet varsa, ondan istidlâl veya istimdat şeklinde yararlanırdı.
3- Allâme Tabatabai aklî tefekkürde eşine az rastlanır bir derinliğe sahipti. İncelemeye aldığı her ayetin tefsirinde aklî açık veya açıklanmış ilkeler arasında bir delil veya teyit edici bulunursa, ondan aklî öğretiler konusunda -şer'i-taabbudî hükümlerde değil- istidlâl veya istimdat mahiyetinde yararlanırdı.
4- Allâme Tabatabai (r.a) fıkıh ve usul gibi naklî ilimlerde görüş sahibi ve temel konularında yeterince derinleşmiş olduğundan tetkik ettiği ayet hakkında naklî herhangi bir delil bulunmuyorsa, bu ilimlerin kesin temelleriyle çelişki oluşturacak bir tefsir yapmazdı.
5- Kur'ân-ı Kerim'in muhkem ayetlerinin tümünü tanıyan ve "Muh-kem ayetlerinin en belirgini, 'O'nun gibi hiçbir şey yoktur.' ayetidir." diyen Merhum Allâme Tabatabai, müteşabih ayetleri tanımada da üstün bir beceriye sahipti.
6- Burhanın temelleri ve ön koşulları konusunda derin bir bilgiye sahip olan Allâme bilimsel varsayımları asla kanıt olarak görmez ve bunu pergelin sabit ayağına benzetirdi ve şöyle derdi: "Sabit olan Kur'ân-ı Kerim'i değişken olan geçici bilimsel varsayımlarla tefsir edemez, onlara uyarlayamayız."
7- Merhum, mefhumu hiçbir zaman tefsiri tatbikle, mefhumu yaşanmış ve görünmüş dıştaki örnekleriyle karıştırmazdı. Muteber bir rivayetin, ayetin nüzul sebebini açıklamasını veya içeriğinin sahabeden biri veya bir grubuna intibak etmesini, ayetin genellik kisvesinden çıkıp kişisel muhtevaya bürünmesine sebep saymaz, bunun kavramsal tefsir hanesine girmesine izin vermezdi.
8- Tefsirinde önceliği zahire verir, ayetin kavramsal tefsiri makamında batını esas almazdı.
9- Kuran-ı Kerim hakkındaki mükemmel bilgisi sayesinde Kuran'daki kelime ve ayetleri birbirine yönlendirme, dayandırma yöntemiyle tefsir eden Rabbanî âlim Merhum Tabatabai, aynı metodu hu-ruf-i mukattaa (sure başlangıçlarındaki kopuk harfler) tefsirinde maharetle uygulardı.
Ahlaki Boyutu
Merhum allame'yi ahlaki yönden eğiten, nefis tezkiyesinde ona yol gösteren ve üstün irfani makamlara ulaşmasını sağlayan Ali Kazi'dir. Allame şöyle diyor:
“Tahsil için Necef'teyken, akrabalık ve yakınlık bağı olduğundan dolayı, arasıra merhum Kazi'ye uğrardım. Bir gün, medresenin kapısında durmuştum. Merhum Kazi de oradan geçiyordu; bana yaklaşıp, elini omuzuma koyarak şöyle dedi: “Evladım! Dünya istiyorsan, gece namazı kıl, ahiret istiyorsan yine gece namazı kıl.” Bu söz beni o kadar etkiledi ki, o zamandan İran'a dönünceye kadar geçen 5 yıl içinde günlerimin çoğu merhum Kazi'nin yanında geçti. İran'a döndükten sonra da üstadın vefatına kadar rabıtamız devam etti.”
Allâme Tabatabai'nin birçok talebe eğitmekle ve felsefî kitapları neşretmekle felsefeye yapmış olduğu hizmetten daha da önemlisi öğrencilerinin ahlâkî talim ve terbiyesine ve nefis tezkiyesine dair göstermiş olduğu titizliktir. Allâme, hakikatte ilim ve ahlâkı beraberce öğrenip yaymak isteyen şahısları terbiye etmek için yepyeni bir mektep tesis ederek, çok değerli insanlar topluma kazandırmış ve sürekli olarak da öğrenim ve tezkiyenin bir arada sürdürülmesinin gerekli olduğunu vurgulamıştır.
Onu sessiz, sakin gören herkes hiçbir şey bilmediğini zannederdi; ama öylesine ilâhî nur ve gaybî müşahedelerin içine girmişti ki, aşağılara inmesine imkân yoktu. Ancak bununla birlikte, kesret âleminde zahiri korumayı, her âlemin hakkını lâyıkıyla edâ etmeyi, talebelerin eğitim ve öğretimiyle ilgilenmeyi, din ve ilâhî sünnetler ve İslâm kanunlarının savunuculuğunu yapmayı ihmal etmiyordu.
Çeşitli ilimleri kendisinde toplamasıyla birlikte ilim ve amele birlikte sahipti. Yani vücudunun tüm uzuvları hakka teslim olmuş bir insandı.
Hz. Peygambere (s.a.a) ve kızı Fatıma'ya (s.a.) ve On İki Ehlibeyt İmamlarına (a.s) karşı özel bir hayranlık ve muhabbeti vardı. Onlardan birinin adı anıldığı zaman yüz ifadesi, edep ve tevazu hâli alırdı. O yüce şahsiyetler hakkında sorulan sorulara karşı öyle bir beyan ve açıklamada bulunurdu ki insan zannederdi ki, onların siyerini aynı gün okumuş da gelmiş.
Yaz aylarında İmam Rıza'yı (a.s) ziyaret etmeyi kendi için görev hâline getirmişti. Meşhed'de bulunduğu zaman her gece İmam Rıza'nın (a.s) türbesini ziyaret eder, münacatta bulunurdu.
Merhum Allâme Tabatabai, bir görüşü tenkit ve tartışma konusu ederken görüş sahibinin hürmetini korumaya özen duyar, makamına saygı gösterir, aşağılayıcı ifadeler kullanmaktan ve bilgiçlik taslamaktan şiddetle kaçınırdı. O, normal konularda pek zihinsel hazırlıklı olmamakla birlikte aklî konularda genel olarak, tefsir bahislerinde de özellikle mükemmel bir derinlik ve zihinsel hazırlık içerisindeydi. Bu ise onun cismi ve ruhuyla bütün bir vücudunun Kuran'la kaynaşmış olduğunun işaretidir. İlerlemiş yaşlarında hastalanıp yatağa düştüğünde kişilerin adlarını unutmasına rağmen zikir ve duaları asla unutmadı. Bu, imanın onun ruhunun derinliklerine yerleşmiş olduğunun göstergesiydi.
Eserleri
1- el-Mizan Tefsiri: Allamenin Arapça yazmış olduğu yirmi ciltlik nefis bir Kuran tefsiridir. Allame Tabatabai'nin en önemli eseri kesinlikle "el-Mizan Tefsiri"dir. Bu nefis eser, çağımızın en büyük tefsirlerindendir. Eski büyük tefsirlerin kendi zamanlarındaki Kuran anlayışına yönelik ilim ve felsefeyi göz önünde bulundurarak yapmış oldukları hizmeti günümüz nesli için de bu tefsir ifa etmektedir. Ayrıca Allame tefsir hususunda hadis nassına dayalı yeni bir yöntem seçmiştir. Yani Kuran-ı Kerim'in ayetlerini diğer ayetleriyle tefsir etmiştir.
2- Realizm felsefesi usulü: Ayetullah şehit Murtaza Mutahhari'nin haşiyesiyle (dipnotlu açıklamalarıyla) beş cilt olarak yayımlanmıştır.
3- Sadruddin-i şirazi'nin Esafar'ına haşiye: Allame Tabatabai'nin nezaretinde yayınlanmakta olan Esfar'ın yeni baskısına yazılmış ve şimdiye kadar altı cildi yayınlanmıştır.
4- Prof. Corbin ile söyleşiler
5- İslami Hükümet hakkında risale: Farsça, Arapça ve Almanca olarak basılmıştır.
6- Haşiye-i Kifaye.
7- Risale der Kuvve ve Fiil
8- Risale der İsbat-ı Zat
9- Risale der Sıfat
10- Risale der Ef'al
11- Risale der Vesait
12- El-İnsan Gabl-ed Dünya
13- El-İnsan fid-Dünya
14- El-İnsan be'd-ed Dünya
15- Risale der Nübüvvet
16- Risale der Velayet
17- Risale der Müştakkat
18- Risale der Burhan
19- Risale der Müğalata
20- Risale der Tahlil
21- Risale der Terkib
22- Risale der İtibarat
23- Risale der Nübüvvet ve Menamat
24- Manzume der Resm-i Hatt-ı Nestalik
25- Aliyyün vel Felsefet-ül İlahiyye
26- Kur'an der İslam
27- Şia der İslam
Bunların yanı sıra Allame Tabatabai'nin "Mekteb-i Teşeyyü", "İslam Mektebinden Dersler" ve "Kitap Kılavuzu" gibi dergilerde birçok makaleleri de yayınlanmıştır.
Öğrencileri
1- Şehit Murtaza Mutahhari
2- Şehit Seyyid Muhammed Hüseyin Beheşti
3- İmam Musa Sadr
4- Ayetullah Nasır Mekarim Şirazi
5- Şehit Muhammed Müfettih
6- Şeyh Abbas İzedi
7- Ayetullah Seyit Abdulkerim Musavi Erdebili
8- İzzettin-i Zencani
9- Ayetullah Muhammed Taki Misbah Yezdi
10- Ayetullah İbrahim Emini
11- Yahya Ensari
12- Ayetullah Seyyid Celalüddin Aştiyani
13- Ayetullah Hüseyin Nuri Hemedani
14- Ayetullah Hasan Hasanzade Amuli
15- Seyyid Mehdi Ruhani
16- Ali Ahmed-i Miyanci
17-Ali Saadetperver
18- Ayetullah Abdullah Cevadi Amuli...
Vefatı
Her insanın bu fani dünyadan ebedi dünyaya göç etmesi gerektiği gibi, bu büyük âlim ve arif de 81 yıllık bereketli ömürlerinin sonunda Allah'ın davetine icabet ederek 15 Kasım 1981 yılında vefat etti. Allah onu kendi velileriyle haşretsin!
İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı Genaral İsmail Kani: HAMAS’a ne gerekiyorsa vereceğiz
Hamas'ın askeri kanadı olan İzzettin Kassam Tugayları, İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı Genaral İsmail Kani'nin, Kassam Tugayları başkomutanı Muhammed Deyf'e gönderdiği mesajını yayınladı.
General İsmail Kani’nin mesajında şu ifadeler yer aldı:
‘Allah'ın lütfu ve yardımıyla Kassam Tugayları mücahitleri ve Gazze'deki diğer direniş savaşçıları tarafından Aksa Tufanı adında büyük bir destan yazıldı ve sizler gaspçı Siyonist rejimin zayıflığını ve kırılganlığını apaçık ortaya koydunuz ve fiili olarak bu rejimin örümcek yuvasından daha zayıf olduğunu kesin bir şekilde kanıtladınız. Bu büyük olayı anlatmak için dost ve düşmanların, Aksa Tufanı operasyonundan sonra Filistin'de ve bölgede durumun eskisi gibi olmayacağını itiraf etmeleri yeterlidir.
Nitekim cani düşman, bu yenilginin intikamını Gazze'deki sivilleri vahşice ve benzeri görülmemiş bir şekilde ketlederek almaya çalıştı ve bu durum bu rejimin başarısızlığını derinleştirdi ve Siyonist rejim, Amerika ve onun insan haklarını savunduğunu iddia eden tüm destekçileri için bir skandala dönüştü. Üstelik Gazze'deki kahraman Filistin milletinin cesareti, sabrı, azmi ve fedakârlığı, mazlumların kanının zalim düşmanın kılıcına karşı kazandığı zaferi bir kez daha kanıtladı.
Aziz ve kıymetli komutanlar; Siyonist düşmanın kara saldırısı ve direnişin bu rejimin kuvvetlerine ve zırhlı araçlarına karşı vurduğu üst üste darbeler, Gazze'deki direnişin inisiyatif ve yenilikçilik yeteneğine sahip olduğunu, örgütlülüğünü ve saha gücünü koruyabildiğini herkese kanıtladı. Bu büyük zafer, ümmet evlatlarının her zamankinden daha fazla cihat seçeneğine yönelmelerine ve mücahitlerin Mescid-i Aksa'ya girişinin ve buranın Siyonistlerden temizlenmesinin her zamankinden yakın olduğuna daha çok inanmalarına ve yakin etmelerine neden oldu.
Bugün Gazze'nin ümmetin şeref ve haysiyetini savunduğu dikkate alındığında emin olun ki Kudüs eksenindeki kardeşlerimiz ve direnişimiz, ümmetin tüm onurlu insanları ve özgür dünya halklarıyla birlikte, bu vahşi ve yağmacı düşman ve destekçileri karşısında Gazze'yi ve onun kahraman halkını asla yalnız bırakmayacak, Siyonist rejimin Filistin ve Gazze'deki hain hedeflerine ulaşmasına asla izin vermeyeceklerdir.
Mücahit kardeşlerim; Kendi adıma ve İran İslam Cumhuriyeti'ndeki kardeşlerim adına, sizi ve diğer mücahit kardeşlerimi ve tüm Filistin milletini Siyonist düşmanla yapılan savaş tarihinde görülmemiş bu büyük zafer ve eşsiz başarıdan dolayı tebrik ediyor, şehitlerimize yüce bir makam ve yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Son olarak bizi bir araya getiren inanç ve kardeşliğin ahdini ve bağlılığını bir kez daha vurguluyor, direnişe etkin bir şekilde destek vermeye devam etme doğrultusunda bu tarihi savaşta üzerimize düşeni yapacağımızın teminatını veriyoruz.’