
کارگر
Ebu Hamza-i Somali Duasının Tercümesi
Ehl-i Beyt Mektebinin en büyük şahsiyetlerinden olan Şeyh Tusi (r.a) “Misbah” adlı dua kitabında Ebu Hamza-i Somali’den şöyle rivayet etmiştir: İmam Zeynü’l-Âbidin aleyhisselam, Ramazan ayının gecelerini ibadet etmekle geçirirdi ve sahur vakti olunca da şu duâyı okurdu:
“Allahım; cezalandırarak beni edep eyleme. Kendi başıma bırakarak da tuzağına düçar etme. Ya Rabbi! Nereden bir hayır umarım; oysa senin katından başka kimseden hayır gelmez. Kurtuluşa nasıl erebilirim; oysa, ancak senin lütfünle kurtuluşa erişilir. Ne iyi amel sahibi, senin yardım ve merhametinden gânidir; ne de kötü işler yapıp sana karşı gelen ve senin hoşnutluğunu kazanmayan senin kudret ve tasallutundan çıkabilir.
Ey Rabbim, ey Rabbim, ey Rabbim!(bu sözü nefesi kesilinceye kadar tekrarlardı). Seni, seninle tanıdım. Sen beni kendine yönelttin ve kendi kapına çağırdın. Eğer senin yardımın olmasaydı, senin kim olduğunu bilemezdim. Hamd (bütün övgüler) Allah’a mahsustur. O Allah’a ki ben O’nu çağırıyorum bana icabet ediyor; oysa O beni çağırdığında ben gevşek davranıyorum. Hamd Allah’a mahsustur; Allah’a ki istediğimi veriyor; oysa benden ödünç isteyince, (kullarına borç vermemi) isteyince cimrilik ediyorum.
Hamd O Allah’a mahsustur ki, istediğim vakit hacetim için O’nu çağırıyorum ve sırrımı bir aracı olmadan O’na açıyorum, O da hacetimi karşılıyor. Hamd O Allah’a mahsustur ki, O’ndan başkasını çağırmam. Eğer O’ndan başkasını çağırsaydım bile bir sonuç vermez. Hamd O Allah’a mahsustur ki, O’ndan başkasına ümit bağlamam; eğer O’ndan başkasına ümit bağlarsam, benim ümidim hiçe çıkar. Hamd Allah’a mahsustur ki, işlerimi O üzerine aldı ve beni onurlandırdı. Beni, halka terk etmeyerek halkın küçümsemesinden kurtardı. Hamd O Allah’a mahsustur ki, benden gani olduğu halde kendisini bana dost kıldı. Hamd O Allah’a mahsustur ki, hiç bir günah işlememişim gibi bana yumuşak davranıyor, Benim nezdimde övgüye en layık olan Rabbimdir ve ben O’na hamd ediyorum…”
2. Bölüm
Allah’ım! Ben, istekleri sana yöneltmenin yolunu açık görüyorum. Sana doğru coşan ümit pınarlarını dolu buluyorum. Sana ümit besleyene yardımın lütfünle hazırdır. Seni çağıranların yüzüne duâ kapıları açıktır.
Biliyorum ki, ümit edenlerin hacetini yerine getiren; perişan olanların hallerini gözeten gerçekten de sensin. Ve biliyorum ki senin kerem ve ihsanın için yakarmak, kaza ve kaderine rıza göstermek cimrilerin tutumlarına karşı bana bir mükafattır Ve dünya taliplerinin ellerindekinden ihtiyaçsızlıktır.
Sana doğru hareket edenin mesafesi yakındır. Muhakkak ki, kullarınla aranda bir engel koymamışsın (seni basiret gözüyle müşahede edebilirler). Fakat ne var ki, insanların yaptıkları, onlara bir engel teşkil ediyor. Ben, isteğimi senin kapına getirmişim. Hacetimi sana bildiriyorum; sana sığınıyorum, yakarışımı sana aracı kılıyorum; halbuki, duâmın katında kabul olunmasına ve affına layık değilim. Ama ben, senin keremine güveniyor ve vaadinin doğruluğuyla huzur buluyorum. Birliğine olan imanım, senden başka Rabbim olmadığına dair yakin ve marifetimle sana yöneliyorum. Senden başka tapılacak hiç bir mabut yoktur, birsin ve ortağın yoktur.
Allah’ım; “Allah’ın fazlından isteyin; Allah daima sizlere karşı şefkatlidir-merhametlidir” diye buyuran sensin. Sözün haktır ve vaadin doğrudur. Ey mevlam, kullarına, senden hacet istemeyi emrettiğin halde onları bahşişinden mahrum etmek senin şanından uzaktır. Sen, kullarına sayısız bahşişlerde bulunansın. Kullarına, sürekli şefkatli ve raufsun. Allah’ım; küçüklüğümde nimetlerinle beni eğiten ve büyüdüğümde, ismimi yücelten sensin. Ey dünyada beni ihsan ve lütfüyle terbiye eden ve ahirette kendi af ve keremine ümitlendiren (Rabbim),Ey Mevlam! Beni sana yönlendiren seni tanımamdır ve sana olan sevgim senin katında şefaatçimdir. Ben kendi kılavuz ve şefaatçimin doğruluğundan eminim.
3. Bölüm
Ey mevlam! Günahının çokluğundan konuşmayan bir dille seni çağırıyorum. Ey Rabbim! Günahtan dolayı helaka doğru yönelen bir kalple sana niyaz ediyorum. Ey Rabbim! Korku ve ümit içinde seni çağırıyorum.Ey Mevlam! Günahlarıma baktığımda dehşete kapılıyorum, ama, senin keremine baktığımda, umutlanıyorum. Eğer beni affedersen, bu senin merhametlilerin en üstünü olduğun içindir; (rahmetin bunu gerektirir) ve eğer beni cezalandırırsan hakkımda zulmetmiş olmazsın.
Günahkâr olmama rağmen, benim ümidimi boşa çıkarmayacağını, arzumu gerçekleştireceğini ümit ediyorum. Ümidimi gerçekleştir ve duâmı kabul buyur! Ey dergahına niyazda bulunulanların en hayırlısı ve ey ümit bağlanmaya layık olanların en üstünü!
Ey mevlam! Arzum büyük, amelim ise kötüdür; affından bana, arzumun miktarıca ihsan eyle ve beni kötü amelimden dolayı hesaba çekme; çünkü senin keremin günahkârları cezalandırmaktan daha üstündür. Hilim ve sabrın hata işleyenleri cezalandırmaktan daha büyüktür. Ey mevlam; ben senin büyüklüğüne sığınmaktayım. Gazabından lütfüne koşmaktayım. Affın hususunda iyi kanaate sahip olan hakkında, affın muhakkaktır; Ey Rabbim, ben kimim ki benden intikam alasın? Değerim nedir ki? Büyüklüğünle günahımı affet ve affınla bana lütufta bulun. Ey Rabbim, kötü amelime, perde çek (ört). Zatının yüceliği hürmetine, beni kınamaktan vazgeç.
4.Bölüm
Eğer bugün senden başkası günahımı bilseydi, o günahı işlemezdim. Eğer günahımdan dolayı hemen azaba uğrayacağımdan korksaydım, o günahtan kaçınırdım. Bu ise senin değersiz ve önemsiz olduğun anlamına gelemez; haşa. Bu tutumum senin kusurları örtenlerin en hayırlısı, hüküm verenlerin en iyisi ve kerem sahiplerinin en üstünü olduğundandır. Her şeyi bilmene rağmen hilimli olduğun ve her şeye kadir olduğun halde affettiğin için hamd olsun sana. Hilmin, sana karşı gelmeye beni cür’etlendiriyor; kusurlarımı örtmen, benim hayamın az olmasına sebep oluyor; affının büyüklüğüne ve rahmetinin genişliğine olan marifetim, beni günah işlemeğe cüretkâr ediyor.
Ey Halim, ey Kerim, ey diri olan, ey yaratıkları var edip koruyan, ey günahları affeden, ey tevbeleri kabul eden, ey bahşişi büyük ve ey ihsanı sürekli olan! Hani kusurları güzelce örtüşün? Büyük affın nerede?Hani hemen kazanılabilen kurtuluşun? Acil yardımın ve geniş rahmetin hani? Değerli bahşişlerin, güzel bağışların sonsuz lütufların büyük kerem ve nimetlerin, kadim ve ezeli ihsanın nerede? Ey Kerim, keremin nerede? Keremin hürmetine, Muhammed ve Muhammed’in Ehl-i Beyt’inin hürmetine, beni kurtuluşa erdir. Rahmetinin hürmetine, beni kurtar. Ey her işi iyi ve güzel olan Allah, ey nimet veren ve ey lütuf sahibi! Ben, azabından kurutulmak için amellerime değil, senin bize olan lütuf ve ihsanına güveniyorum. Çünkü, sensin korkulmaya layık olan ve sensin affetmeğe layık olan. Önce nimetler vererek kulların hakkında ihsanda bulunursun, sonra kereminle günahlarını affedersin. Bilmiyorum hangisinin şükrünü yerine getireyim: Bana verdiğin güzel nimetlerin mi? Üzerine perde çektiğin (örttüğün) kötü yönlerimin mi? Zor imtihanları bana kolaylaştırıp onların çoğundan beni selametle kurtarmanın mı?
Ey sana sevgi besleyenin dostu, ey sana sığınanın ve herkese olan bağlılığını kesip sadece sana yönelenin gözünün nuru! Sensin her işi iyi olan ve biziz kötü amel sahibi; öyleyse ey Rabbim, kendi güzelliğinle kötü yönlerimizi bağışla. Ey Rabbim! Senin lütuf ve ihsanının kapsamadığı bir cehalet mi var? Yine senin hilim ve yumuşaklığını tüketen bir zaman mı var? Amellerimizin, senin nimetlerinin karşısında bir değeri yoktur. Senin sonsuz kereminin karşısında kötü amellerimizi nasıl çok sayabiliriz?! Ey Rabbim! Senin sonsuz merhametin, günahkârları nasıl kapsamına almaz?! Ey mağfireti hesapsız olan, ey rahmet eli daima açık olan!
5. Bölüm
Ey mevlam! Eğer beni, katından ve rahmet kapından uzaklaştırsan bile and olsun izzetine kesinlikle kapından geri dönmem ve sana yalvarmaktan vazgeçmem. Çünkü senin kerem ve ihsan sahibi olduğunu iyice biliyorum. İstediğin işi yaparsın, istediğini -istediğin kadar ve istediğin şekilde- azaplandırırsın. İstediğine -istediğin kadar ve istediğin şekilde- merhamet edersin. Yaptıkların hakkında kimse seni sorguya çekemez. Mülkünde sana karşı gelinemez. Yönetiminde ortak olamaz. Hükmüne muhalefet olunmaz. Tedbirinde hiç kimse sana itiraz edemez. Yaratmak ve hüküm sana mahsustur. Alemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.
Ey Rabbim; sana yönelen, keremine sığınan ihsan ve nimetlerini tanıyan bir kulun olarak kapına gelmişim. Sensin affını günahkârlara çok görmeyen cömert. Fazlın eksilmez ve rahmetin azalmaz. Biz, senin kadim ve ezeli affına, sonsuz lütuf ve rahmetine güveniyoruz. Ey Rabbim; acaba bizimle, sana olan umut ve beklentimizin aksine mi muamele edeceksin?! Veya, umutlarımızı boşa mı çıkaracaksın?! Hayır! Kesinlikle. Ey Rabbim! Senin hakkında böyle bir zanna sahip değiliz ve senin dergahına olan umudumuz bu değildir.
Senden arzu ve beklentimiz çok büyüktür. Sana karşı günah işledik, ama arzumuz günahlarımızı örtmendir. Seni çağırdık, ümidimiz duamıza icabet etmendir. Arzumuzu gerçekleştir, ey mevlamız! Yaptıklarımızın karşısında neye müstahak olduğumuzu biliyoruz. Ama sen halimizi biliyorsun. Biz de biliyoruz ki, sen katından bizleri eli boş geri çevirmezsin.
6. Bölüm
Allah’ım, senden af diliyoruz ve tekrar sana dönüyoruz. Sen, bize çeşitli nimetler vererek şefkat gösteriyorsun. Biz ise bunun karşısında günah işliyoruz. Senin hayrın daima bize inmektedir, bizim ise fenalığımız sürekli sana gelmektedir. Her zaman kerim bir melek kötü amelimizi senin huzuruna getirir; ama, bu (amelimizin kötü olması) bize, bol bol zahirî ve batinî nimetler vermene engel olmuyor. Her şeyden münezzehsin. Yarattığında ve tekrar dirilttiğinde hilmin, keremin ve lütfün sonsuzdur. İsimlerin mukaddestir, medhin yücedir. Tüm eser ve nişanelerin güzeldir. Allah’ım! Senin lütuf ve hilmin o kadar büyük ve çoktur ki, asla beni hatalarım ve kötü işlerimle değerlendirmezsin.Ey Mevlam! Ey mevlam!Ey Mevlam! Bağışla bizi; bağışla bizi; bağışla bizi.
Alla’hım, bizi, kendini anmaya muvaffak et. Gazabından aman ver, azabından uzak eyle, bahşişlerinden bize de nasip eyle. Bize, evini (Ka’beyi) ve Peygamber’inin kabrinin ziyaretini nasip eyle; salat, rahmet, mağfiret ve hoşnutluğun ona ve Ehl-i Beyt’ine olsun. Muhakkak ki sen -kullarına- yakın ve onların duâlarına icabet edensin. Her yaptığımızı kendin için itaat kıl. Bizi, kendi dininin ve Peygamber’inin (Allah’ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beyt’ine olsun.) sünneti üzerine öldür.
Beni ve anne-babamı bağışla. Onlara merhamet et. Beni onlar büyüttü; hakkımdaki ihsanlarına karşı onlara ihsanda bulun, Onların günahlarını bağışla.
Mü’min erkekleri ve kadınları, onların dirilerini ve ölülerini bağışla. Bizleri hayır işlerde onlara takipçi kıl.
Allah’ım, dirimizi, ölümüzü, huzurda olanımızı ve olmayanımızı, erkeğimizi, kadınımızı, küçüğümüzü, büyüğümüzü, efendimizi ve kölemizi (bunların hepsini) affet. Allah’dan dönenler yalan dediler ve onlar zor bir sapıklığa düştüler ve onlar açık bir hüsrana uğradılar.
7. Bölüm
Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in Ehl-i Beyt’ine salat et. İşimi hayırla sonuçlandır. Önemli dünya ve ahiret işlerimde bana yardımcı ol. Bana acımayanı, bana musallat etme. Kendi katından bana daima bir koruyucu nasip eyle. Verdiğin güzel nimetleri elimden alma. Kendi lütuf ve kereminden bol, helal ve temiz rızık bana nasip eyle.
Allah’ım! Beni korumana al, her beladan koru ve beni kendin himaye et. Bu yıl ve her yıl bana kendi evinin (Ka’be’nin) ziyaretini nasip eyle. Peygamber’inin kabrinin ziyaretini ve İmamlar’ın ziyaretini (Allah’ın salat ve selamı onlara olsun) nasip eyle. Ey Rabbim! O kutsal ve şerefli yerlerde bulunmaktan beni mahrum bırakma.
Allah’ım! Ne zaman sana ibadet etmeye hazırlandımsa ve namaz kılmak için sana yöneldimse bana dalgınlık ve uyku verdin, sana yalvarış ve münacaat halini benden aldın. -Allahım- neden böyle bir duruma düştüm? Ne zaman ıslah olduğumu ve tövbe edenlerin toplantılarına katılmaya yakın olduğumu sandımsa azmimi kıran ve sana kulluk etmeye engel olan önemli bir hadiseyle karşı karşıya kaldım. Ey mevlam yoksa beni kapından kovmuş ve hizmetinden kenara mı itmişsin?
Belki de, senin hakkını hafife aldığımı gördüğün için beni kendinden uzaklaştırmışsın. Veya senden yüz çevirdiğimi gördüğün için bana gazap etmiş veya beni yalancılardan sayıp da teveccühünden atmışsın veya nimetlerinin şükrünü yerine getirmeyen bir kul olduğumu gördüğün için beni mahrum etmişsin veya alimlerin toplantısından uzak olduğum için beni aşağılamış veya beni gafillerden sayıp dolayısıyla rahmetinden ümidimi kesmişsin. Veya başı boş insanların toplantılarına meyil ettiğimi görüp beni onlara dost kılmışsın veya benim duâmı işitmek istemediğin için beni dergahından uzaklaştırmışsın veya suçum, günahım ve senden utanmadığım için beni cezalandırmışsın. Ey Rabbim! Eğer beni affetsen bu sana yaraşır; nitekim, benden önce nice günahkârları sen affettin. Çünkü -Ey Rabbim- senin lütuf ve keremin günah işleyen kulları cezalandırmaktan daha yücedir; ben de senin lütfuna sığınıyorum. Gazabından senin merhametine doğru kaçıyorum. Affın hakkında iyi kanaate sahip olana mağfiretin muhakkaktır.
8.Bölüm
Allah’ım! senin fazl ve hilmin o kadar büyük ve geniştir ki, hiç bir zaman beni amel ve günahımdan dolayı aşağılamazsın.Ya Mevlam! Ben neyim ve değerim nedir ki?! Ya Mevlam! Lütuf ve keremin hürmetine beni bağışla. Kusurlarımı ört. Zatının azameti hürmetine günahlarımdan geç.
Ya Mevlam! Ben, senin büyüttüğün küçüğüm; ilim bahşettiğin cahilim; hidayet ettiğin yolunu kaybedenim; yücelttiğin hakirim; güvence verdiğin korkanım; doyurduğun aç ve suya kandırdığın susamışım; giyindirdiğin çıplağım; zenginleştirdiğin fakirim; güçlendirdiğin zayıfım; aziz ettiğin zelilim; şifa verdiğin hastayım; bağışta bulunduğun dilenciyim; günahını örttüğün günahkârım; hatasını bağışladığın hatakârım; (neslini) çoğalttığın azım; yardım ettiğin mustazafım; huzuruna kabul ettiğin kovulmuşum.
Rabbim ben, Mevlasına karşı çıkan cüretkârım. Ben, gökyüzünün güçlü Rabbine isyan eden biriyim. Ben, büyük günah yolunda malını harcayanım. Ben, büyük günahlara doğru koşanım. Bana mühlet verdin, kendime gelmedim. Günahlarımı örttün, çekinmedim. Günah işlemekte haddi aştım. Beni gözünden düşürdün, yine kendime gelmedim. Ama sen hilminle bana mühlet verdin; kereminle kusurlarımı örttün; bana karşı kusurlarımı hiç görmemiş gibi davrandın; benden hayâ ediyormuşsun gibi günahlarımın azabını benden uzaklaştırdın.
Allah’ım! Günah işlediğim zaman, senin Rablığını inkâr ederek, emrini hafife alarak, azabına göğüs gererek, tehdidini umursamayarak günah işlemedim. Bir hataydı oldu; nefsim onu bana güzel gösterdi; heva ve hevesim bana galip geldi; bedbahtlığım buna yardımcı oldu. Diğer taraftan kusurlarımı örtmene, aldandım. Böylece, sana isyan ettim, emrine muhalefete kalkıştım. Şimdi senin azabından kim kurtaracak beni?! Yarın davacılarımdan kim koruyacak beni?! Eğer tutunacağım ipi çekip koparırsan, kimin ipine tutunurum ben?! Amel defterimin açılacağı gün vay benim halime! Eğer kerem ve sonsuz rahmetine ümit etmeseydim ve rahmetinden ümit kesmemi yasaklamamış olsaydın, yaptıklarımı hatırladığımda tamamen ümitsizliğe kapılırdım. Ey çağırılanların en hayırlısı ve ey ümit edilenlerin en üstünü!
9. Bölüm
Allah’ım! İslam’a olan bağlılığımla sana yöneliyorum. Kur’an’ın hürmetine sana güveniyorum. Ümmî, Kureyşî, Haşimî, Arabî, Tihamî, Mekkî ve Medenî olan Peygamber’in aşkına, sana yaklaşmayı ümit ediyorum. O halde, imanla olan tanışıklığımı yabancılığa çevirme. Mükâfatımı, senden başkasına ibadet eden kimsenin mükâfatı gibi kılma. Çünkü insanlardan bir grup, kanlarının dökülmesini önlemek için dilleriyle iman ettiler ve arzuladıklarına kavuştular. Biz ise, bizi bağışlayasın diye sana dilimiz ve kalbimizle iman ettik. Öyleyse bizi de arzuladığımıza kavuştur; sana olan ümidimizi kalbimizde sabitleştir; bizi hidayete kavuşturduktan sonra kalbimizi saptırma ve kendi katından bize bir rahmet ihsan et; şüphesiz sen, bol ihsan sahibisin.
Allah’ım kul, mevlasından başka kime gidebilir?! Yaratılan, kendisini yaratandan başka kime sığınabilir?! Allah’ım! Beni (kıyamet günü) ağır zincirlere vurup insanların arasında ihsanını benden kessen, insanların gözlerini kusurlarımı görmeye açsan, ateşe sürüklenmemi emretsen ve benimle iyi kulların arasında ayrılık düşürsen, yine de senden ümit kesmem; affına olan ümidimden vazgeçmem; senin sevgin hiçbir zaman kalbimden çıkmaz. Ben, hiçbir zaman verdiğin nimet ve ihsanlarını ve dünyada kusurlarımı örtmeni unutmam.
Ya Mevlam! Dünya sevgisini kalbimden çıkar. Beni, peygamberlerinin sonuncusu Muhammed Mustafa -Allah’ın salatı ona ve âline olsun- ve yarattıklarının içinden seçtiğin Ehl-i Beyt’iyle bir araya getir. Beni, tövbe ehli ve gerçekten sana yönelenlerin makamına ulaştır. Beni kendi halime ağlamaya muvaffak eyle. Gerçekten ömrümü boş şeyler ve boş arzularla geçirdim. Nefsimin hayrından ümit kesenlerin durumuna düştüm. Bu halimle kabre intikal edecek olursam, hali benden daha kötü olan kim olabilir?! Orayı, rahatlayabileceğim bir yer olarak hazırlamış değilim; salih amelle orada yatmak için bir sergi sermiş değilim. Nasıl ağlamayayım?! Oysa gidişimin nereye varacağını bilmiyorum; nefsimin beni aldattığını, günlerimin beni yanılttığını ve ölümün (kartal gibi) başım üzerinde kanat açtığını görüyorum. O halde, neden ağlamayayım?! Ruhumun bedenden ayrılacağı ana ağlıyorum! Kabrimin karanlığına ağlıyorum! Lâhdimin (mezarımın) darlığına ağlıyorum! Münker ve Nekir’in beni sorguya çekecekleri ana ağlıyorum! Kabirden çıplak, zelil ve yaptıklarımın ağır yükünü sırtımda taşıdığım bir vaziyette çıkacağım ana ağlıyorum! O gün (şaşkınlık içerisinde) bazen sağıma ve bazen de soluma bakacağım. O gün herkes kendi işiyle meşgul olacaktır. O gün herkesin kendine yeter bir işi vardır. Nice yüzler o gün parıl parıl parlar, güler, sevinir. Ve nice yüzler o gün toz toprakla bulanır, üstlerine bir karanlık çöker ve zillet kaplar.
10. Bölüm
Mevlam! Güvenim, itimadım, ümidim ve tevekkülüm sanadır, bağlılığım senin rahmetinedir. Sen dilediğini rahmetine ulaştırırsın ve sevdiğini kerametinle doğru yola iletirsin. Kalbimi şirkten temizlediğin için sana hamd olsun; dilimi seni anmaya açtığın için sana hamd olsun. Bu kusurlu dilimle sana şükredebilir miyim?! Her ne kadar iyi ameller yapmaya çalışsam da senin rızanı kazanabilir miyim?! Rabbim! Şükrünün karşısında dilimin kıymeti mi olur?! İhsan ve nimetlerinin karşısında amelimin değeri mi olur?!
Ya Mevlam! Yönelişim sanadır, korkum sendendir ve ümidim sanadır. Ümidim beni sana getirmiştir. Ey Yegane Mevlam! Himmetimi sana bağladım; senin katındakine yönelmişim; en samimi ümidim sanadır; en gerçek korkum sendendir; sevgim seninle tanışıktır; elim sana doğru uzanmıştır ve korkum sana itaat etme ipine bağlanmıştır.
Ya Rab! Seni anmakla kalbim dirilmiştir. Seni çağırmakla korkunun acısını kendimden uzaklaştırmışım. Ya Rab, ey umudum ve ey en son isteğim! Benimle, daima senin itaatinde olmama engel olan günahlarımın arasına ayrılık düşür. Sana olan her zamanki ümidim ve üzerine farz kıldığın şefkat ve rahmetine olan büyük ihtirasımdan dolayı hacetimi senden istiyorum. Hüküm senindir; ortağın yoktur. Yaratıklarının hepsi senin rızkınla rızıklanmakta ve senin Yed-i Kudretindedirler. Her şey senin karşında boyun eğmektedir. Pek yücesin, ey âlemlerin Rabbi!
11. Bölüm
Allah’ım! Hüccetim kesilip delilsiz kalacağım, dilimin sana cevap vermekten âciz kalacağı ve sorgulaman karşısında aklımın karışacağı gün (kıyamet günü) bana acı. Ey büyük ümidim! En çok muhtaç olduğum zaman (kıyamet gününde) kereminden beni mahrum eyleme. Cehaletimden dolayı beni katından kovma. Sabrımın azlığından dolayı lütfunu benden kesme. Fakir olduğum için bana ihsan eyle. Güçsüz olduğum için bana merhamet et. Mevlam! İtimadım, güvenim, ümidim ve tevekkülüm sanadır. Bağlılığım senin rahmetinedir. Muhtaçlık yükümü senin ihsan kapına indiriyorum. Senin kerem ve bağışını göz önünde bulundurarak hacetimi sana bildiriyorum. Ya Rabb! Senin affınla ayakta duruyorum. Senin kerem ve bahşişine göz dikiyorum. Bana ihsanda bulunmanı umuyorum. O halde, beni ateşte yakma; sensin benim ümidim. Beni cehenneme yerleştirme; sensin benim gözümün ışığı.
Ya Rabb! İhsanına olan iyi kanââtimi boşa çıkarma; gerçekten güvenebileceğim tek sığınak sensin. Benim fakir olduğumu (senin lütfuna muhtaç olduğumu) çok iyi bildiğin halde katındaki sevaptan beni mahrum eyleme. Allah’ım! Ecelim yaklaşmış da amelim beni sana yakınlaştırmamışsa, günahımı itiraf edişimi özür dilememe vesile kılıyorum. Allah’ım! Eğer affedecek olursan, affetmeye senden layık kimse yoktur?! Ve eğer azaplandırırsan, hükümde senden daha adil kimse yoktur? Bu dünyada garipliğime, ölüm anında kederime, kabirde ve lâhitte yalnızlığıma merhamet et. Hesap vermek için huzuruna vardığımda zelilliğime acı. İnsanların bilmediği günahlarımı bağışla. Her zaman kusurlarımı ört. Ölüm döşeğine düştüğümde, dostlar başıma toplanıp beni sağa sola hareket ettirdiklerinde bana merhamet et. Gusül için yatırılıp salih komşularım tarafından sağa sola çevrildiğimde bana lütufta bulun. Cenazem akrabalarım tarafından taşındığında bana merhamet et. Bu dünyadan ayrıldığımda ve senin huzuruna varmak için tek başıma kabre koyulduğumda bana ihsanda bulun. Yeni evimde (kabirde) garipliğime (yalnızlığıma) acı ki senden başkasına men’us olmayayım.
12. Bölüm
Ya Rabb! Beni kendi başıma bırakacak olursan, helak olurum. Hatalarımı bağışlamadığın takdirde kime sığınabilirim?! Allah’ım! Senden başka kimsem yok benim. Eğer sen bana merhamet etmezsen, kim bana merhamet eder?! Yoksulluk günümde, senin fazl ve ihsanın beni kapsamına almazsa, kimin fazl ve ihsanını ümit edebilirim?! Ecelim yetiştiğinde günahlarımın affı için hangi kapıyı çalabilirim?!
Allah’ım! Sana ümit bağladığım halde beni azabına düçar etme. Allah’ım! ümidimi gerçekleştir ve korkumu güvene çevir. Günahlarımın çokluğundan dolayı sadece senin affını ümit ediyorum.Ya Rabb! Hakketmediğim şeyi senden istiyorum. Çünkü sen takva ve mağfiret ehlisin (senden çekinilmeli ve senin affına sığınılmalıdır); öyleyse beni affet. Lütfundan bana kötü yönlerimi örtecek bir elbise giyindir. Hatalarımı bir daha onlardan dolayı hesaba çekilmemek üzere bağışla. Şüphesiz, senin ihsanın kadimdir; affın büyüktür ve büyüklüğünle kullarının hatalarından geçersin. Allah’ım! Sen bir kerimsin ki, ihsanın istemeyenlere ve hatta Rabliğini inkâra kalkışanlara bile daima ulaşır. Öyleyse Ya Rabb! Hacetini senden isteyeni, yaratan ve işleri tedbir edenin yalnız sen olduğuna inananı kapından nasıl boş çevirirsin?! Bereket sendendir; sen yücesin ey âlemlerin Rabbi. Allah’ım! Âciz kulun senin kapına gelmiştir. Muhtaçlık onu senin huzuruna getirmiştir. Dua etmekle senin ihsan kapını çalıyorum. Lütuf ve keremin hürmetine benden yüz çevirme. Dile getirdiklerimi kabul buyur. Seni çağırdığım gibi beni reddetmeyeceğini umuyorum. Çünkü senin çok şefkat ve rahmet sahibi olduğunu biliyorum. Allah’ım! Sen, hacetini isteyene ihsanda bulunmaktan yorulmayan bir kerimsin ve bu senden bir şey eksiltmez. Sen, kendin vasfettiğin gibisin ve bizim vasfımızdan çok yücesin.
13. Bölüm
Allah’ım! Senden güzel sabır, yakın kurtuluş, doğru konuşan dil ve büyük mükâfat istiyorum. Ey Rabbim! Bildiğim ve bilmediğim her hayrı senden istiyorum.Kendim, ailem, annem, babam, çocuklarım, yakınlarım ve din kardeşlerimle ilgili isteklerimi gerçekleştir. Yaşayışımı güzel kıl. Yiğitlik vasfını bende aşikâr et. Bütün hallerimi ıslah et. Beni ömrü uzun, ameli iyi, nimetini kendisine tamamladığın, kendisinden hoşnut olduğun ve baştan başa mutluluk, keramet ve rahatlık dolu temiz bir hayatla yaşattığın kimselerden kıl; sen dilediğini yaparsın. Senden başkası her istediğini yapamaz. Allah’ım! Beni kendi tarafından özel bir şekilde anılmaya layık kıl. Gece ve gündüz sana yakın olmak için yaptığım amelleri riya, gösteriş ve duyulup övülme tutkusundan uzak tut. Beni senin karşında eğilen ve huşu eden kullarından eyle. Allah’ım! Razkımı bol, vatanımı emniyetli kıl. Ailemi, evladımı ve mal varlığımı benim için göz aydınlığı ve sevinç vesilesi kıl. Bana verdiğin nimetleri elimden alma. Cismime sağlık ve bedenime kuvvet, dinime sağlık ver. Beni yaşattığın müddetçe kendi itaatine ve elçin Muhammed’in -Allah’ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beyt’ine olsun- itaatine muvaffak eyle. Beni kendi katından indirdiğin her çeşit hayır ve bereketten fazlasıyla nasibini alan kullarından kıl. Beni (özellikle) Kadir gecesinde indirdiğin hayır ve bereketten en çok nasibini alan kullarından eyle. Her yıl kullarına indirdiğin rahmet ve giydirdiğin afiyet giysisinden bana da nasip eyle. Beni, üzerlerinden belaları kaldırdığın, iyi amellerini kabul buyurduğun ve fenalıklarına göz yumduğun kullarından eyle. Bu yıl ve her yıl bana, Beyt-i Haram’ı (Kâbe’yi) ziyareti nasip eyle. Ve sonsuz fazlından bana bol rızık ver.
Ya Rabb! Tüm fenalıkları benden defet. Eziklik duymamam için borcumu ve üzerimde olan kul haklarını eda eyle. Bana zulmetmeye kalkışanların, düşmanlarımın ve beni çekemeyenlerin ilgisini benden uzaklaştır. Beni onlara galip et. Gözümü ışıklı ve kalbimi mutlu kıl. Hüzün ve kederimi, rahatlık ve ferahlığa çevir. Yaratıklarından, bana kötülük etmeye kalkışanı alçalt!
Beni, şeytanın, sultanın ve kötü amellerimin fenalıklarından koru. Beni tüm günahlardan arındır. Lütfunla beni cehennem ateşinden kurtar. Rahmetinle beni cennetine al. Fazlınla cennet hurileriyle evlenmeyi bana nasip et. Beni salih evliyan Muhammed ve onun temiz, üstün ve seçkin Ehl-i Beyt’iyle birlikte mahşur eyle. Salat ve selamın onlara, onların bedenlerine ve ruhlarına olsun. Allah’ım ve Mevlam! Andolsun izzet ve celaline, eğer beni günahlarımdan dolayı hesaba çekecek olursan, ben de senin affını öne sürerim. Eğer beni cimriliğimden dolayı hesaba çekecek olursan, ben de senin keremine sığınırım. Eğer beni ateşe atarsan, ben yine cehennem ehline seni sevdiğimi söylerim.
14. Bölüm
Allah’ım ve Mevlam! Eğer mağfiretin itaat ehli ve evliyana has olursa, günahkârlar kime yakarsınlar?! Sadık kimselerden başka hiç kimseye ikram ve ihsan etmeyecek olursan, kötü insanlar kime sığınsınlar? Allah’ım! Eğer beni cehenneme atacak olursan, buna düşmanın (şeytan) sevinir. Ve eğer beni cennete götürürsen, buna Peygamber’in sevinir. Allah’a andolsun, Peygamber’inin sevinmesinin düşmanının sevinmesinden sana daha sevimli olduğunu biliyorum.
Sana kavuşmayı bana sevimli kıl ve benim de sana varmamı kendine sevimli kıl. Sana vardığımda bana esenlik, kurtuluş ve keramet nasibet. Allah’ım! Beni geçmiş salihlere kavuştur ve kalan salihlerden eyle; salihlerin yolundan gitmeyi bana nasibet. Salihleri kendi nefislerine galip eylediğin gibi beni de kendi nefsime galib et.
Amelimi en iyi şekilde sonuçlandır. Rahmetinle amelimin mükafatını cennet kıl. Beni, bana verdiğin şeylerden razı olduğun şekilde yararlanmaya muvaffak eyle. Bana dinde sebat ver. Ey Rabbim! Beni kurtardığın fenalığa bir daha döndürme. Ey âlemlerin Rabbi Allah’ım! Senden ancak, sana kavuşmakla sonuçlanan bir iman gücü istiyorum. Beni yaşattığın sürece böyle bir imanla yaşat, böyle bir imanla öldür ve böyle bir imanla mahşur et. Amelimde ihlaslı olmam için kalbimi dininde riyadan, şüpheden ve duyulup övülme tutkusundan uzak tut. Allah’ım! Bana dinini kavrama, hükmünü ve ilmini anlama kabiliyeti, rahmetinden iki kanat ve günahlardan sakınma gücü ver.
15. Bölüm
Allah’ım! Tembellikten, yorgunluktan, hüzünden, korkudan, cimrilikten, gafletten, katı kalplilikten, zilletten, düşkünlükten, fakirlikten, her türlü beladan, gizli ve açık kötülüklerden sana sığınırım. Kanaat etmeyen nefisten, doymayan karından, huşu etmeyen kalpten, kabul olunmayan duadan, faydası olmayan amelden sana sığınırım. Ey Rabbim! Nefsim, dinim, dünyam ve bana verdiğin tüm nimetler hususunda, rahmetinden kovulmuş olan Şeytan’ın şerrinden sana sığınıyorum. Muhakkak sen işiten ve bilensin. Allah’ım! Senin gazabından hiç kimse kurtaramaz beni. Senden başka sığınılacak birini bulamıyorum. Bu durumda, beni azabının hiçbir çeşidine duçar eyleme. Beni helakete ve acı azabına doğru sürükleme. Allah’ım! Amellerimi kabul eyle. Ad ve şanımı yücelt. Günahlarımı sil. Hatalarımla beni anma. Meclisimin sevabını, konuşma ve duamın mükâfatını kendi rızan ve cennetin kıl.
Senden istediklerimin hepsini bana ver ey Rabbim! Fazl ve rahmetini bana artır. Benim sana rağbetim çoktur, ey âlemlerin Rabbi! Allah’ım! Sen Kitabında, haksızlık yapanı affetmemizi buyurmuşsun. Gerçekten biz kendimize zulmettik; o halde bizi affet. Şüphesiz sen affetmeye bizden daha layıksın. Sen bize, dilenciyi kapımızdan boş çevirmememizi emrettin. Ben de bir dilenci olarak kapına geldim; hacetimi vermeden beni geri çevirme. Bize, elimizin altında olanlara iyilik yapmamızı emrettin. Biz de senin kullarınınız; bizi cehennem ateşinden kurtar. Ey kederli anımda sığınağım! Ey zor anlarımda elimden tutan! Sana sığındım ve senden yardım diledim. Senden başkasına sığınmıyorum; senden başkasından kurtuluş ummuyorum. O halde, bana yardımcı ol ve kederlerimi kalbimden gider. Ey esirleri kurtaran ve ey çok günahları affeden! Az olan itaatimi kabul eyle ve çok olan günahlarımı bağışla. Sensin merhametli ve çok bağışlayan. Allah’ım! Senden, kalbimden hiçbir zaman çıkmayan kâmil ve sabit bir iman, hakkımdaki takdirlerinden başka hiçbir şeyin bana ulaşamayacağını bilmeme sebep olacak kâmil bir yakîyn niyaz ediyorum. Hayatımda bana verdiğin şeylere beni razı ve hoşnut eyle; ey merhametlilerin en merhametlisi!
2013 Üniversiteler arası yaz olimpiyatlarıİranlı öğrenci halterciler dünya ikincisi oldu
2013 Üniversiteler arası yaz olimpiyatlarına katılan İran öğrenci halter milli takımı dünya ikincisi oldu.
Rusya’nın Kazan kentinde düzenlenen 2013 Üniversiteler arası yaz olimpiyatlarına katılan İran öğrenci halter milli takımı dünya ikincisi oldu.
İranlı milliler halterde bir altın ve iki gümüş madalya kazanarak Rusya’dan sonra ikinci sıraya yerleşti.
Rusya ise üç altın, iki gümüş ve üç bronzla birinci olurken, Kazakistan ve Özbekistan takımları da bir altın ve bir gümüş madalya ile ortaklaşa üçüncü sırayı paylaştı.
Batı'nın Hizmetindeki Selefi Terörü ve Bir Uyarı...
Bismillah...
Irak, Pakistan, Lübnan ve Suriye'de Şiilere ait bir mekana hemen her gün bir bombalı saldırı yapılmakta, onlarca masum insan katledilmekte veya yaralanmaktadır. Artık Şiilerin kadın, çocuk, genç, ihtiyar demeden katledilmeleri normal haberler olarak kanıksanmaktadır. Yirmi-yirmibeş yıl öncesi Pakistan ve Afganistan'dan başlayan bu kindarlık ve vahşilik, on yıl öncesinden beri Irak'ta onbinlerce masumun kanına malolmuş ve son iki yıldır Suriye, Lübnan ve Mısır'da sürdürülmektedir. Bu gidişle ve iş başındaki hükümetin izlediği basiretsiz siyasetler yüzünden benzeri terör ve cinayetlerin ülkemize sıçraması an meselesidir.
Bir önceki yazımızda işaret ettiğimiz üzere doğrudan ve dolaylı sayısız komplo planları, askeri saldırılar ve yaptırımlara rağmen İslam İnkılabı'nın yükselişini önlemeyi başaramayan ABD'nin başını çektiği Batı emperyalizmi önceki baskı ve taktiklerine ilaveten mezhep fitnesi silahına sarıldı. Müslümanların yumuşak karnının mezhep taassubu olduğu gerçeğinden hareketle İslam İnkılabı'nın bir Şii inkılabı olduğu, İran'ın gerçek hedefinin Şiiliği yaymak olduğu ve Sünnilerin bu Şii yayılmacılığına karşı tedbir almaları gerektiği ilk olarak ABD ve Avrupa'da siyonistlerin kontrolündeki düşünce ve karar merkezlerinde dillendirilmeye başlandı.
1981'de öğrencilik yıllarımda Almanya'nın Stuttgart şehrindeki bir Protestan kilisesinin düzenlediği aylık rutin toplantılardan birinin "İslam İnkılabı ve Batı'yı Tehdidi" başlıklı ilanını görünce Türkiyeli, Mısır'lı ve İran'lı birkaç arkadaşla merağımızı gidermek amacıyla katılmaya karar verdik. Kilise konferans salonunda düzenlenen bu toplantıya bizim dışımızdakilerin tümü elli yaş üzeri ve resmi kiyafetlerle katılan kadın- erkek davetlilerden oluşuyordu. İlk bakışta salon işçisi olarak algılandığımız için olsa ki, salona girişimize engel olunmadı ve köşedeki bir masaya oturunca etraftakiler arasında tedirginlik ve rahatsızlık oluşmaya başladıysa da umuma açık toplantı olduğundan katılmamıza ses çıkarılmadı.
Konferans konuşmacıları derslerine önceden hazırlanmış oldukları için on-onbeş dakikalık sürelerle görüşlerini özet olarak ortaya koydular. Hemen hemen bütün konuşmacıların savunduğu ortak iki konudan biri, İran İslam İnkılabının nüfuzunu engellemek için tarihi ihtilafları bir yana bırakarak Yahudilerle (İsrail ile) işbirliğine gidilmesi ve ikincisi ise Sünnilerin İslam İnkılabından etkilenmesini engellemek amacıyla Sünni ve Şii müslümanlar arasındaki ihtilafların nasıl körükleneceğinden ibaretti.
Bu ve bunun gibi nice toplantıların Batı dünyasının çeşitli düşünce –komplo- merkezlerinde onlarca yıl öncesinden beri yapıldığından şüphemiz yoktur. Ancak daha İslam İnkılabının zafere ulaştığı ilk yıllardan itibaren alenileştirildiğine bizzat tanık olduğumuz için aktarmayı uygun gördük.
İslam İnkılabının zaferi öncesi Sünni dünyada pek sevilmeyen ve batıllığı üzerinde onlarca fetva ve kitabın yayınlandığı Selefi-Vahabilik cereyanının Ehlibeyt imamlarının türbelerine olan ilgisinden dolayı Şiilere yönelik düşmanlığının farkında olan Batı emperyalizmi, yukarıda zikredilen uğursuz hedefi doğrultusunda İslam İnkılabına karşı kullanacağı ilk silahını bulmuştu.
Çünkü o sıralar bazı mutaassıp milli-mezhebi kesimler istisna tutulursa dindar Sünni müslümanları İslam İnkılabı aleyhine kışkırtmak imkansız gibiydi. Hatta bazı İslami teşkilatların lider kadrosunda bulunan kişiler bile kendi cemaat ve taraftarlarını kaçırmamak için olmadıkları halde bazen kendilerini İslam İnkılabı taraftarı göstermek zorunda hissediyorlardı. Bu liderlerden birinin - ismi mahfuzdur- başkanlığında Stuttgart'ın Bad Cannstad semtindeki bir camide yüzlerce Sünni müslümana hitaben yapılan konuşmalarda merhum İmam Humeyni ve İslami İran hakkında yapılan övgü dolu konuşmaların ardından aynı mekanda üniversite öğrencilerine yönelik özel sohbetinde açıkca camideki konuşmaların maslahata binaen yapıldığını, bu halkın başka türlü güdülemiyeceğini, gerçekte ise Şiilerle Sünnilerin uzlaşmasının mümkün olamıyacağını vurguladığında genç müslümanların tepkisiyle karşılaşmıştı. Bu konuşmadan birkaç yıl sonra vefat eden bu kişinin şüpheli kimliği ve Milli Görüş teşkilatının karşı olmasına rağmen Vahabilerle ilişkileri bizzat yakın teşkilat arkadaşlarınca dile getirilmişti. Bu ve benzeri tecrübeleri yaşayan biri olarak İslam İnkılabı treninden inerek İslami İrana karşı sinsice kalem oyanatan kalemlerin son sıralarda Selefi sitelerde boy göstermelerine pek şaşmıyorum. İslam İnkılabının vahdet çizgisinden asla sapmadığı, anti siyonist ve anti emperyalist duruşunu sürdürdüğü, Filistinli gruplar başta olmak üzere Müslüman Kardeşler kökenli bazı parti ve grupların ilkesel hatalarına rağmen Filistin ve ümmetin vahdeti davasından vazgeçmediğini fiilen göstermesine rağmen bu vefasız kalemlerin geldikleri durumları görünce Batı emperyalizminin özelde İslam İnkılabına genelde İslami uyanış hareketine karşı mücadelede mezhep fitnesi ve Vahabi kartı komplosunda başarısız olduğu söylenemez.
Batı emperyalizminin önceden belirlenmiş planları çerçevesinde Selefi-Vahabi örgütler, Fars Körfezi krallık ve şeyhliklerinin petro-dolarları ve Batılı ülkelerin siyasal-diplomatik desteğinde ve "Harici" terör anlayışı doğrultusunda geçen bu zaman içinde durmadan güçlendi ve İslam dünyasının hemen her yanına serpildiler. Daha düne kadar İslam mezhepleri kategorisi dışında tutulan Vahabilik ve mensupları İslam İnkılabının zaferinden sonra ılımlı Sünni Hanefi anlayışının merkezi durumundaki Pakistan, Afganistan ve Irak başta olmak üzere İslam dünyasının hemen her yanında ABD-Suudi desteğiyle Şiilere karşı terör merkezleri kurmayı başardılar. İktidar merkezlerinin tahrikleri istisna tutulursa asırlardır Sünnilerle aynı mahallelerde barış içinde yaşamış Şiiler, Selefi-Vahabi terörizminin son 30 yıldan beri ABD ve bölgedeki kukla rejimlerince desteklenmesi sonucunda Şiiler son sıralarda Vahabi terörizmi karşısında artık ibadethanelerde bile kendilerini güvende hissetmemektedirler.
Hoşgörü ve kardeşliğin merkezleri durumundaki Irak-Şam-Anadolu ve Mısır diyarları Vahabi terörizmi sayesinde bugün radikal ayrışma, kutuplaşma ve tarihte eşine rastlanmış katliamlara tanık olmaktadır. Artık Şii'lere ait camilere, Hüseyniyelere, matem merasimlerine, Cuma namazlarına yönelik bombalı saldırılar, intihar operasyonları, kitlesel katliamalar normal hadiseler olarak görülmektedir. Bu terör akımını takviye edip yönlendiren Batı emperyalizmi, elinde bulundurduğu medya sayesinde bunların vahşice eylemlerini gizlemekte veya müslümanlar arası mezhep savaşı olarak lanse etmektedir. Batı'nın ülkemiz de dahil İslam ülkelerindeki işbirlikçileri ise maymun gibi uluslararası siyonizmin kontrolündeki haber ajanslarının servis ettiği haberleri aynen yansıtmaktadırlar.
Pakistan ve Irak başta olmak üzere Suriye, Lübnan ve son zamanlarda Mısır'da Şiilere yönelik vahşice saldırılar bir mezhepler arası savaş değildir. Şimdiye kadar adını saydığımız ülkelerde Sünnilere ait tek bir cami veya mekana Şiilerce terör eylemi yapılmış değildir ve dini önderlerinin fetvalarına, içtihatlarına sıkı sıkıya bağlı Şiilerin böyle bir cinayet işlemesi mümkün de değildir. Böyle olunca buna mezhep savaşı değil de Şiilere yönelik tek taraflı Tekfirci- Vahabi terörü demek daha doğru olur. Sünnilere ait camilere yönelik bir saldırı kaydedilse bile bu da yine aynı tekfirci odaklarca Şii ve Sünnileri karşı karşıya getirmek amaçlı gerçekleştirilmiştir.
Cinayet ve terör aklın, mantığın ve insafın bittiği yerde başlar. Terör, acizliğin, yenilginin, tıkanmışlığın ve mantıksızlığın işaretidir. Terör, görüşünü bilimsel olarak, mantık yoluyla kabul ettiremeyen ve meşru meydanda kaybeden cahillerin, mütekkebbirlerin ve üstünlük taslayanların başvuracağı yoldur. Şia'ya ve Şiilere yönelik saldırılar bu açıdan görülmeli ve değerlendirilmelidir.
Önceki yazılarımızda da bu hususa değinerek Selefi-Vahabi terörizminin tehlikelerine dikkat çektik ve yine uyarıyoruz: Arap Yarımadasında yaklaşık iki yüz yıl öncelerinde İngilizlerin desteği ile icad edilen Suudi – Vahabi koalisyonu, o gün bugündür kendisine verilen görevi sürdürmektedir. Dün Batı sömürgeciliğine karşı kalkan durumundaki Osmanlı'yı arkadan vurmakla görevlendirilen Suudi-Vahabi koalisyonu bugün anti emperyalist, anti siyonist İslami hareketlere karşı kullanılmaktadır. Bunun en açık örneği daha geçen hafta Mısır'da İhvan'ul Müslimiyn hükümetinin devrilmesinde Selefi Nur partisinin Batı emperyalizminin Mısır'daki uzantılarının yanında yer almasıdır. Ve yine Suudi rejimi ve körfezdeki şeyhliklerin darbe rejimini tebrik ederek mali destekte bulunmaları bunun açık bir kanıtıdır.
İslamcılık iddiasındaki bu İngiliz beslemesi ve şimdilerde ABD yörüngesindeki sapık akımın İran İslam İnkılabının zaferi öncesinde Sünni devrimci hareketlerin en büyük düşmanı olduğu ne çabuk unutuldu?! İslam İnkılabının zaferinden sonra Ehli Sünnet hamiliğine soyunması efendilerince verilmiş yeni görevi ifa amaçlı değil midir?
Dün Afganistan'ı komünist Sovyet işgaline karşı desteklemek amacıyla cepheye sürülenlerin daha sonra bu ülkeyi ABD-NATO işgaline hazırladıklarına hep birlikte tanık olmadık mı? Bu terör örgütünün Suriye'de, Irak'ta ve Lübnan'da da aynı görev doğrultusunda kullanılmadıklarını kim iddia edebilir? Suriye'de laik rejimi yıkmak pahasına bu canilerle işbirliğine gidilmesi, bu ülkeye girerek mezhep savaşı başlatmasına yardımcı olunması vb. komplo planlarına ortak olunmasının bölgede onarılması imkansız yaralar açacağı niçin öngörülemiyor? Suriye rejiminin hataları, baskıları ve... yüzünden dış müdahaleyle ve mezhebi saikler ileri sürülerek değiştirilme girişimleri İslam dünyasında ve özellikle de ülkemizde muhtemel çatışmalara, toplumsal kamplaşmalara ortam hazırlamasını hangi akl-ı selim kabul edebilir?
Bugün el-Kaide, en-Nusra, İslam Devleti, Nur Partisi, Sahabe Ordusu ve nice başka adlar altında ortaya çıkan bu terör örgütlerini mezhep taassubu, haset ve bazen de duygusal özgürlükçülük düşüncesiyle destekleyenler Vahabi-Selefi akımının Mısır'da izlediği siyaseti yarın Suriye veya başka ülkelerde izlemeyeceğini garanti edebilirler mi?
ABD'nin başını çektiği Batı emperyalizminin İslam dünyasını kendi içinde meşgül etmek, ülkeleri karşı karşıya getirmek için başvurduğu başka silahlar da vardır elbet. İmam Humeyni'nin(ra) "Amerikancı İslam" diye adlandırdığı ve Batı'nın "Ilımlı İslam" olarak çeşitli ülkelerde farklı adlar altında öne sürdüğü planları, bu hareketlerin halk tabanındaki ümmetçi ve anti siyonist özelliğinden dolayı çoğu defa tutmamaktadır. Bölge ülkelerindeki ve özellikle de Mısır'daki son gelişmeler – lider kadrosundakilerin hataları, iktidar düşkünlükleri ve ilkesizlikleri bir yana- bu çerçevede değerlendirilmelidir. Batı açısından kendi uğursuz planlarını – mezhep savaşlarını- uygulamak bakımından daimi olarak güvenilecek tek grup Selefi-Vahabi akımıdır. Sebebi ise bu akım mensuplarının inanç planında öteki İslam mezheplerinden kesin çizgilerle ayrılması ve Sünnisiyle Şiisiyle başka müslümanları kolayca tekfir ederek öldürülmelerini caiz görmesidir. Öyle ki, bu cevaz sayesinde ibadethanelere, okullara, çarşı-pazar da dahil müslümanların toplu bulundukları mekanlara gözlerini kırpmadan intihar saldırısı düzenlemekte ve masum insanları acımsızca katletmekten çekinmemektedirler.
Başta Başbakan ve Dışişleri Bakanı olmak üzere ülke yöneticilerinin bu nasihatımızı dikkate alarak toleranslar, höşgörüler ülkesi Anadolu'yu ve tüm bir bölgeyi zaman geçmeden terör ve cinayet şebekesi bu cani akımın tehlikesinden kurtarmak için bölgesel siyasetlerini yeniden gözden geçirmeleri umit edilir. Defalarca dile getirdiğimiz üzere; bölgesel meseleler sadece ve sadece bölgenin önemli ülkelerinin bir araya gelerek işbirliği ve dayanışmasıyla mümkün olabilir. Bu işbirliği yüzde yüz istediğiniz gibi cereyan etmese ve kısa sürede beklediğiniz sonuçları vermesede İslam düşmanlarıyla aynı cephede bulunmaktan daha hayırlıdır. Batı emperyalizmiyle ittifaklar kurarak, mezhebi ihtilafları körüklüyerek şimdiye kadar kimse başarı elde edememiştir ve bundan sonra da mezhepçi siyasetler sadece ve sadece Batı'nın uğursuz planlarına hizmet etmiş olacaktır.
Not: Değerli okuyucuların mübarek Ramazan ayı boyunca yapacakları ibadetlerin Allah katında kabul görmesi dua ve dileklerimle...
Y. ZİYA T.YILMAZ 13/07/2013
Ramazan konuşmaları 4
Hadislerle Oruçlu Kimsenin Fazileti
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Oruç tutan kimse yatağında uyusa dahi Müslümanın gıybetini yapmadıkça Allah’a ibadet halindedir.”
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Oruçlu kimsenin uykusu ibadet, nefes alması ise tesbihtir.”
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Cennetin Reyyan adında bir kapısı vardır ki oradan sadece oruçlu kimseler geçer.” Başka bir rivayette ise şöyle yer almıştır: “Onlardan sonuncusu içeri girince kapı kapanır.”
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Yemek yemekle meşgul olan kimselerin yanından oruçlu kimse yanından geçince “Endamı tesbih eder, melekler ona selam gönderir, meleklerin selamı mağfiret dilemektir.”
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Herkimi, orucu arzu ettiği yemeği yemekten kendisini sakındırırsa onu cennet yemeklerinden doyurması ve cennet şarabından susuzluğunu gidermesi Allah’a bir haktır.”
Resulullah (s.a.a), iftar edince Allah’a şöyle arzederdi: “Allah’ım! Senin için oruç tuttum ve rızkınla iftar ettim. O halde onu bizden kabul et. Susuzluk gitti, damarlar sevindi ve ecir baki kaldı.”
Cabir b. Yezid, İmam Muhammed Bakır’dan (a.s) şöyle rivayet etmiştir. Resulullah (s.a.a) Cabir b. Abdullah’a şöyle buyurmuştur: “Ey Cabir, işte bu Ramazan ayıdır; kim bu ayın gündüzünü oruç tutup, gecesinin bir miktarını ibadetle geçirir, karnını ve fercini haramdan korur ve diline hâkim olursa (onu haram ve boş şeylerden korursa) Ramazandan çıktığı gibi günahlarından da çıkar.”
Nasıl Oruç tutmalıyız?
Nefsimizi Allah’ın haram ettiği şeylere bulaşmaktan ve haram şeylerle iftar etmekten korumalıyız ve İmam Cafer Sadık(as)’ın şu tavsiyeleriyle amel etmeyi ihmal etmemeliyiz; buyuruyor ki;
“Oruçlu olduğun zaman, kulağın, gözün, tüylerin, derin ve bütün uzuvların da (günahlara ve hatta mekruhlara karşı) oruç tutsun.”
Yine buyuruyor ki: “Oruçlu olduğun gün ile oruçlu olmadığın gün aynı olmasın.”
Ve yine;
“Oruç sadece yemek ve içmeğe karşı değildir. Oruç tuttuğunuz vakit, dillerinizi yalandan koruyun ve gözlerinizi Allah’ın haram kıldığı şeylere kapayın. Birbirlerinizle çekişmeyin; birbirinize haset etmeyin. Birbirinizin aleyhine (yalan yere, hatta doğru yere) yemin etmeyin, birbirinize sövmeyin; küfürleşmeyin. Birbirinize zulmetmekten, akılsız davranışlarda bulunmaktan ve eziyet etmekten kaçının; Allah’ın zikrinden ve namazından gaflette olmayın. Susmayı (boş yere konuşmamayı), sabır ve doğruluğu, kötü insanlardan kaçınmayı, kendinize düstur edinin. Batıl sözler, yalan, iftira, düşmanlık, kötü zanda bulunmak, gıybet, söz taşımak gibi (kötü sıfatlardan) kaçının.
Her an ahirete meyleden ve kurtuluş günlerinizi ve Allah’ın vaat ettiklerini gerçekleştirmesini bekleyen ve Allah’ın likasına hazırlanan kimselerden olun. Sükûnet, vakar, (Allah’a karşı) huşu ve huzuyu elden bırakmayın ve Allah karşısında, efendisinden korktuğu halde onun şefkatine ümit bağlayan ve ona karşı kendisini zelil ve hakir gören köleler gibi olun.
Ey oruçlu olan, kalbin ayıplardan, batinin habasetten, cismin kir ve pislikten temizlensin. Allah’tan gayri her şeyden beri olup, velayeti Allah’a halis kılmaya çalış ve Allah’ın nehyettiği şeylerden, gizlide ve aşikârda oruçlu ol (onlardan kaçın). Gizli ve aşikârda Allah’tan korkup oruç günlerinde kendi nefsini O’na (Allah’a) hediye et. Kalbini tamamıyla ona ayır ve nefsini Allah’ın emir ve nehiylerini yerine getirmeye ada. Bütün bu zikrettiklerimden hangisini eksik edersen, orucunda da o kadar eksiklik meydana getirmiş olursun.
Resulullah (s.a.a) oruçlu bir kadının, cariyesine küfür ettiğini görünce, bir miktar yemek isteyerek kadına, “Hadi ye!” buyurdu; kadın: “Ben oruçluyum ya Resulullah”! deyince Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Cariyene küfür ettiğin halde nasıl oruçlu olabilirsin? Oruç sadece yemek ve içmeye karşı değildir. Allah orucu aslında yemek ve içmek dışında olan fiili ve sözlü kötülüklerden uzak durmak için engelleyici bir vesile olsun diye emretmiştir. Evet, ne azdır oruç tutanlar; ne çoktur aç kalanlar.
Hz. Ali (a.s) da şöyle buyurmuştur: “Nice oruç tutanlar var ki orucundan, susuzluktan başka bir şey nasip alamaz ve nice gece ibadete duranlar var ki yorgunluktan başka bir nasibi olamaz. Ne güzeldir akıllıların uykusu ve oruç tutmaları! (olanların uykusu ahmakların orucu ve gece ibadetlerinden daha hayırlıdır.)
Resulullah (s.a.a) Cabir b. Abdullah’a şöyle buyurmuştur: “Ey Cabir, işte bu Ramazan ayıdır; kim bu ayın gündüzünü oruç tutup, gecesinin bir miktarını ibadetle geçirir, karnını ve fercini haramdan korur ve diline hâkim olursa (onu haram ve boş şeylerden korursa) Ramazandan çıktığı gibi günahlarından da çıkar.”
Cabir: “Ya Resulullah, ne güzeldir bu hadis!” deyince Resul-i Ekrem (s.a.a) de “Ne de zordur bu şartlar!” diye buyurdu.
İran füzeleri yakında ABD'ye ulaşacak
Amerika Savunma Bakanlığı "2013 füze tehditleri" raporunda İran yakında Amerika'yı vurabilecek füze gücüne kavuşacağını yazdı.
Amerika Savunma Bakanlığı 2013 füze tehditleri ile ilgili raporunda İran, Çin ve Kuzey Kore ülkelerinin füze gücünü çok geliştirdiğini, bu ülkelerin yakında Amerika topraklarını bile hedef alabilecek güce kavuşacaklarını yazdı.
Pentagon raporun İran ile ilgili bölümünde ise Tahran yönetiminin 2015 yılına kadar ilk balistik füzelerini denemek istediğini belirtti.
Raporda İran'ın füze gücü hakkında da Tahran yönetiminin balistik ve uzay füzelerini geliştirmeye yönelik büyük programları bulunduğu ve sürekli bu füzelerin tahrip gücünü ve dikkatini geliştirdiği vurgulandı.
İmam Hamaney’den Ramazan Ayı Ahlak Dersleri (1)
Bismillahirrahmanirrahim
Ramazan ayında eğitim için bütün şartlar hazırdır; en önemlisi ise tuttuğunuz oruçtur.
İnsanın kendisini yetiştirme mevsimi:
Bizler hammadde gibiyiz; bu hammaddeyi işleyip güzelleştirerek verimli hale getirirsek hayatımızda yapmamız gereken işi yapmış olacağız. Yaşamın hedefi de budur. Vay olsun, ilim ve amel yönünden kendisinde bir değişiklik yapmayanın haline. Hiç bir değişiklik yapmadan bu dünyaya geldiği haliyle bu dünyadan göçüp giden insanın vay haline, üstüne üstlük hayatı buyunca yaptığı fesadlar, günahlar da onu yıpratmış olacak.
Mümin, bu hammaddeyi işlemek için çaba harcamalıdır, hem de devamlı. Zannedilmesin ki, devamlı uğraşmak mümkün değildir veya fazladır. Bilakis hem mümkündür, hem de aşırı ve fazla değildir. İnsan yasak ve haram olan işlerden kaçınır, ilahi yolda ciddiyetle hareket ederse hedefe ulaşmanın imkan dahilinde olduğunu görecektir. İnsanın kendisini eğitmesi, yetiştirmesi, hammadeyi işlemesi budur işte. Namazlarda hep “iyyake ne’budu ve iyyake neste'in” söylenmesi, devamlı ruku yapılması, devamlı secdeye kapanıp tesbih edilmesi ve devamlı hamd edilmesinin hikmeti, insanın daimi olarak kendisini yetiştirmesi için çaba harcamasının gerekliliğini gösteriyor.
İnsanın meşguliyetleri; şahsi işler, rızkı kazanmak için çalışmak, sorunlarla boğuşmak gibi işler insanın gerektiği gibi kendisi ile ilgilenmesine engel oluyor. Bundan dolayı Allahu Teala Ramazan ayını kendimizi yetiştirmemiz için karar vermiştir. Bu ayın kadrini bilin, kendinizi eğitmek için devamlı uğraşamıyorsanız en azından Ramazan ayını ganimet bilin.
Ramazan ayında eğitim için bütün şartlar hazırdır; en önemlisi ise tuttuğunuz oruçtur. Bu en büyük ilahi tevfiktir. Tevfik ne demektir? Tevfik, yani Allah’ın insan için en münasib olanı sunmasıdır; Allah orucu farz kılarak bu ayda kendimize eğilmemiz için müsait ortamı oluşturmuştur. Oruc büyük bir nimettir. Mide boştur, oruçlu olduğumuz sürece nefisle mücadele ediyoruz; istediğiniz şeyi yiyip içemiyorsunuz, birçok nefsani istekleri yasaklıyorsunuz. Bu nefisle mücadeledir. Nefis ve heva hevesle mücadele insanın kendisini eğitmesidir.
Ramazan ayı insanın kendisini eğitmesi için çok müsait bir zamandır; Allah-u teala bu fırsatı bizlere sunmuş ki kendimizi eğitelim. Bu ayın saatleri en bereketli vakitlerdir. Bu ayda bir rekat namaz, bir zikir, sadaka vermek, silayı rahimde bulunmak bu ay dışında yapılan bu amellerin kat kat fazlası mükafat olarak insana veriliyor; insana daha fazla maneviyat kazandırıyor.
Kendi doktorumuz olalım:
Ramazan ayı insanın kendisini eğitmesi için çok müsait bir ortamdır; bir doktorun, şeker, tansiyon, kolestrol, kemik hastalıkları gibi çeşitli hastalıklara müptela olmuş hastasını tedavi etmesi gibi. Doktor hastalıkları tanıyor ve tedavisini de biliyor. Hastasını tedavi etmek için önce hastalıkları bir kağıda yazıyor, bu hastalıklardan hangisine mübtela olduğunu tesbit ediyor, eğer doktor bazı hastalıkları teşhis edemezse tedavi için vereceği ilaç diğer hastalıklarını azdırabilir ve başka hastalıklara da düçar edebilir. Hastalıkları büyük bir titizlikle yazar, daha sonra hangisinin önemli olduğunu ve öncelik verilmesi gerektiğini tesbit eder ve daha sonra detavisi için ilaç yazar. Hastalıklar için yazacağı ilaca başka hastalıklara zarar vermemesi için dikkat eder.
Siz de kendi doktorunuz olun. Hiç kimse insanının kendisi gibi hastalıklarını teşhis edemez. Bazı hastalıklar vardır ki başkası söylese insanın zoruna gider. Biri bana “sen hesudsun/ kıskançsın” kızarım, başkasının “hesud” demesine insan tahammül edemez. Neden hakaret ediyorsun, diye cevap veririz. Başkasından birşey kabul etmeye hazır değiliz, ama kendi kendimize baktığımız zaman bu hastalığın kendimizde olduğunu görürüz. İnsan hastalığını başkasından saklayabilir ama kendisinden gizleyemez ve kendisini aldatamaz. Öyleyse hastalıklamızı en iyi tesbit edecek kendimiziz. Elinize kağıt kalem alın hastalıkları teker teker yazın; hasud, cimri, başkalarının kötülüğünü isteme, vazifesine itinasızlık, görevini ihmal, kendisinini beğenmek, gurur, tekebbür, mümin ve salihlere suizan vb tesbit ettiğimiz bu hastalıklarımızı Ramazan ayında elimizden geldiği miktarda teker teker tedavi etmeye çalışalım. Eğer bu hastalıkları tedavi edemezsek bu hastalıklar bizi helak edecektir. Cismi hastalıklar menevi ve ruhi hastalıkların yanında naçizdir. Bizi helak edecek bir hastalığın varlığını bize haber verseler ne kadar teleşlanırız, geceleri uykumuz kaçar, en iyi doktorların bulmaya çalışırız, örneğin bedenimizde bir “ur” olsa, onun kanser olma ihtimali ile korkuya kapılırız. Bu dünya hayatı nedir ki, kaç yıl daha kalacağız; beş yıl, on yıl sonunda yine gidiciyiz, bu dünyada ebedi kalıcı değiliz ki. Bedenimizin helak olması, yok olması hakkında bu kadar korkuyoruz.
Manevi hastalıklara düçar olup helak olmayı düşündük mü hiç? Ebedi ilahi azaba düçar olmak, ebedi saadet hayatından mahrum olmak, Allah’ın bizler için hazırlamış olduğu maddi ve manevi lezzetlerden mahrum kalmak... Kıyamet gününü düşünün, bu dünyada işyerinde, bölgemizde beraber olup muaşeret ettiğimiz insanlara yüce makamlar verildiğini göreceğiz, onları cennete götürecekler, cehennem azabından uzaklaştıracaklar ama bizler kendimizi eğitmediğimizden, bir anlık gafletimizden dolayı bütün o nimetlerden mahrum kalacağız. “Sen onları, gaflette oldukları ve iman etmedikleri bir halde işin bitmiş olacağı hasret/ pişmanlık günü hakkında uyar” ayetinin belirttiği gibi o gün iş işten geçmiş olacak. İnsan pişman olacak ama fayda sağlamayacak bu pişmanlığı.
Kardeş ve bacılarım! Eğer kendimizi eğitmezsek bedbaht olacağız; yüzkaralığı, mahrumiyet, Allah’ın gözünden düşmek, manevi makamlardan uzak kalmak, ilahi ebedi nimetlerden mahrum ve eli boş kalmak. Öyleyse kendimize gelelim, Ramazan ayı iyi bir fırsattır, ahlak kitapları elimizde var, okuyalım, ama önemli olan insanın heva hevesini kontrol etmesi ve ona hakim olmasıdır.
İran Voleybol Milli Takımı Güçlü Almanya'yı Mağlup etti
Dünya Voleybol Ligi rekabetleri kapsamında İran Milli Takımı güçlü Almanya takımını kesin galibiyetle 3-0 yendi.
Mehr haber ajansı muhabirinin bildirdiğine göre, 24. Dünya Ligin yedinci haftasının rekabetleri kapsamında Tahran Azadi salonda İran ve Almanya Voleybol milli takımları arasında ilk karşılaşma gerçekleşti.
B grubunun 7. haftasında yapılan bu karşılaşmada İran takımı güçlü Almanya takımını 3-0 (25-19, 25-18, 25-20 ) olarak yendi.
Söz konusu rekabetlerin yedinci haftası kapsamında iki takım yarın Tahran'da ikinci kez karşılaşacaktır.
Davutoğlu-Salihi ortak basın toplantısı
İran İslam cumhuriyeti ve Türkiye Dışişleri Bakanları Suriye'de ateşkes çağrısında bulundular.
MHA - Mısır olaylarıyla ilgili fikir alış verişinde bulunmak üzere bir heyet başkanlığında Ankara'ya bir günlük iş ziyaretinde bulunan İran İslam Cumhuriyeti dışişleri bakanı Ali Ekber Salihi katıldığı ortak bir basın toplantısında soruları cevaplandırdı.
İran devlet televizyonun İrna'ya dayandırdığı habere göre iki ülke dışişleri bakanları bu basın toplantısında Suriye gelişmelerine temasla mübarek Ramazan ayı boyunca bu ülkede ateşkes uygulanması talebinde bulundular.
Geçen yıl da İran ve Türkiye dışişleri bakanlarının Suriye'de ateşkes çağrısında bulunduklarını hatırlatan Salihi, bu yılki ateş kes çağrılarının olumlu yanıt bulmasını ve Suriye'de akan kanın sadece Ramazan ayında değil her zaman durmasını temenni etti.
Türkiye ile İran arasında çok özel, eski ve köklü ilişkiler bulunduğuna işaret eden Salihi, "Türkiye ile siyasi anlamda birçok konuda aynı şeyi düşünüyoruz. Sadece birkaç fikir ayrılıklarımız bulunmaktadır. Bunları da istişare ederek, birbirimizi aydınlatmaya çalışıyoruz. Her zaman şeffaf ve konuşmaya çalışıyoruz, diplomasinin çerçevelerinden uzak durmaya çalışıyoruz, birbirimizle kardeşçe konuşuyoruz" ifadesini kullandı.
Türkiye ve İran'ın çok fazla ortak noktası olduğunu, bunları güçlendirerek fikir ayrılıklarının üstesinden gelinebileceğini de vurgulayan Salihi Mısır'daki duruma temasla da, "Sonunda kendi geleceğini belirleyecek olanlar Mısır halkıdır, Mısır halkının iradesi ve isteği ne olursa olsun herkes tarafından onaylanmalıdır. Mısır'ın siyasetçileri, bilim adamları, seçilmiş kişileri, kontrolü kaybetmemek için ellerinden geleni yapsınlar. İnşallah bunu yaparlar ve bu bereket ayında milli birliklerini sağlayabilirler. Umuyoruz ki Mısır hızlı bir şekilde bu kaos ortamını ve krizi bir an önce atlatır ve ülkede halkın iradesi gerçekleşir" ifadesini kullandı.
Türkiye dışişleri bakanı Davutoğlu da, burada yaptığı konuşmada, Türkiye ve İran'ın köklü ilişkilere sahip iki önemli bölgesel güç olduğunu belirterek, İranlı mevkidaşının en sık görüştüğü meslektaşlarının başında geldiğini, her konuyu kapsamlı şekilde değerlendirdiklerini kaydetti.
Davutoğlu, "Türkiye olarak bu çerçevede, bu taleplerin dile getirilmesi konusunda da özellikle seçimler ve seçimlerle iş başına gelmiş otoritelere saygı yanında bu tür seçme şansının da verilmediği ülkelerde bir an önce bu tür sağlam meşruiyet zemini oluşması yönündeki talepleri hep destekleye geldik. Maalesef, son dönemde özellikle Suriye ve Mısır bağlamında yaşanan gelişmeler, bölgemizin barış istikrar ve refah havzası haline gelmesinin önünde ciddi engeller teşkil ediyor" dedi.
BM: Muhalifler sarin gazı kullandı
BM, Suriyeli muhaliflerin sarin gazı kullandığını gösteren bulgulara ulaştığını duyurdu.
BM yetkilisi Carla del Ponte, "Suriye'deki şiddet olayları kurbanlarının ifadeleri, muhaliflerin sinir gazı (sarin) kullandığını gösteriyor" dedi. Esad rejiminin kimyasal silah kullandığına dair kanıt ise yok.
Bir İsviçre televizyonuna konuşan BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu Başkanı Carla del Ponte, muhaliflerin sarin gazı kullandığına dair güçlü, somut şüpheler bulunduğunu, ancak bu konuda henüz kesin kanıtlara ulaşamadıklarını söyledi.
BM yetkilisi Del Ponte, Esad rejiminin kimyasal silah kullandığına dair bir kanıta ise rastlamadıklarını belirtti.
NEREDE VE NE ZAMAN KULLANILDIĞINI AÇIKLAMADI
Eski Yugoslavya için Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nin başsavcılığını da yapan İsviçreli eski savcı Carla del Ponte, ellerindeki verileri doğrulamak için daha fazla sayıda tanık ifadesi dinlemek istediklerini vurguladı. BM yetkilisi Del Ponte, sarin gazının nerede ve ne zaman kullanıldığı konusunda ise bilgi vermedi.
sviçreli eski savcı Carla del Ponte'nin başkanlığını yaptığı BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu, Ağustos 2011'de Suriye'deki insan hakları ihlallerinin araştırılması için kurulmuştu.
BM HEYETİ KOŞULSUZ İZİN İSTİYOR
BM, Suriye'deki kimyasal silah kullanımı iddialarını soruşturmak için ayrı bir ekip görevlendirdi. Söz konusu ekibin Suriye'ye gitmek için hazır olduğu açıklandı. Ancak ekip, tüm iddiaların araştırılabilmesi için koşulsuz olarak izin verilmesini istiyor.
'HER GÜN 8 BİN SÜRİYELİ KAÇIYOR'
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Ortadoğu Sözcüsü Rim es-Salim de, günde 8 bin Suriyelinin komşu ülkelere sığındığını belirtti.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Ortadoğu sözcüsü Salim, bu yıl sonunda komşu ülkelere sığınan Suriyeli sayısının 3 milyona ulaşacağı, Türkiye'deki sığınmacı sayısının ise 1 milyona varacağı tahmininde bulundu.
Sığınmacılara gerekli hizmetleri sunmak için destek talebinde bulunan Salim, "Hizmet sunmak için ek finans sağlanmalı. Maddi sorunların yanında bir de güvenlik konusu var. İnsani yardımların Suriye'ye güvenli bir şekilde ulaşması için insani yardım
Bahreyn'de gece protestoları
Bahreyn'in farklı bölgeleri yine protesto gösterilerine sahne oldu. Gece saatlerinde sokağa dökülen halk, dikta Ali Halife rejiminin siyasi tutukluları işkence etmesini etti.
Bahreyn mahkemeleri "14 Şubat Hareketi'ne" karşı yargılama sürecini başlattı. Tutuklular ilk mahkemede, tutuklanma anlarından, gördükleri işkencelerin detayına kadar her şeyi söylerken, kendilerine atılan iftiraları reddettiler.Tutukluların arasında bulunan bir bayan tecavüz edilmekle tehdit edildiğini de vurguladı.
Bunun ardından, Bahreyn'in, Kerbabad, El Musella, İskan Selmabad, Kerane, Malikiye, Neviderat, Sitre, Deraz, Meamir, Bilad Kadim, Manama, Sehle ve daha bir çok yerinde dikta Ali Halife rejiminin zorbalığı protesto edildi.