
کارگر
Türkiye, interpolde aranan Tarık haşimi’ye oturma izni verdi
Türkiye, Irak’ta terör eylemlerine destek verdiği için hakkında Interpol tarafından kırmızı bülten ile yakalama kararı çıkarılan ve daha sonra Türkiye’ye gelen Irak cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık el Haşimi'ye oturma izni verdi.
Türkiye İçişleri bakanlığı, Haşimi'ye 90 günlük vize süresinin sona ermesiyle kaçak duruma düşücek olmasını önlemek amacıyla, İstanbul Başakşehir’de yaşadığı ortaya çıkan Haşimi’ye ikamet izni verdi. Irak cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık el Haşimi, sağlık sorunları olduğunu iddia ederek 9 nisan 2012 tarihinde Türkiye’ye gelmişti. Irak’ın tüm girişimlerine rağmen Türkiye Irak yönetimine Haşimi’nin iadesi için “olumsuz” cevap verdi. Bunun üzerine Irak Interpol başvurarak 7 mayıs’ta tarık el haşimi için kırmızı bülten çıkarttı. Hakkında kırmızı bülten ile yakalanma kararı olan Haşimi’nin Türkiye’de olduğu hatta evinin adresine kadar bilinmesine rağmen Haşimi ne interpole ne de ırak'a teslim ediliyor.
İran Genel Kurmay Başkanı YardımcısıABD’nin tehditleri siyasi bloftur
İran Genel Kurmay Başkanı Yardımcısı, ABD’nin İran’a karşı tehditlerine değinerek “Kesin olarak söylüyorum: Bunlar siyasi blof ve psikolojik savaştan öte bir şey değil” dedi.
Silahlı Kuvvetler Genel Kurmay başkanı General Mesud Cezayiri, El Alem haber kanalına verdiği röportajında bölge glişmeleri, Suriye’nin durumu ve bu ülkenin geleceğini değerlendirirken “ABD’yle dünya Siyonizminin liderlikleri altında büyük bir cephe bir kez, bölgeyi karmaşaya sokmaya ve bu vesileyle kendi uzun vadeli hedeflerinin temelini yeniden atmaya çalıştılar” dedi.
General Cezayiri daha sonra, söz konusu istikbar cephesinin kendi istilacı ve yayılmacı politikaları doğrultusunda bölgede 33 Gün ve daha sonra 22 Gün savaşlarını başlattıkları ancak hedeflerini elde edemeyip yenik düştüklerini hatırlatarak “Bugün Suriye’yle ilgili aldığımız haberlere göre, halen bu ülkede vuku bulmakta olan hadiseler, işte o eski saldırıların bir devamı demektir. ABD böylece bölgede geniş ve daimi olarak bulunmaya çalışıyor” ifadesini kullandı.
General Cezayiri ayrıca “Suriye hakimiyetinde bugün, böyle bir düşmana karşı tam teşekküllü savaşmaya dair ciddi bir irade var. Bu doğrultuda da Suriye’yi teröristler ve diğer saldırganlardan temizlemekten başka çare yok” şeklinde konuştu.
Genel Kurmay Başkanı Yardımcısı General Cezayiri açıklamalarının başka bir bölümünde ABD’nin İran’la 5+1 Grubu görüşmelerinin başarısız kalması halinde İran’a askeri saldırı düzenleyebilecekleri şeklindeki tehditlerini değerlendirirken “Biz askerler, her şeyi ciddiye almaya alışığız. Buyüzden de gerekli hazırlıkları yapmışız ve hazırlık düzeyimizi de günden güne arttırmaktayız. Ama şunu da bugün kesin olarak söylüyorum: Bu tehditler siyasi blof ve psikolojik savaştan öte bir şey değil. Ne ABD bize saldırabilecek güçte, ne de Siyonist İsrail” dedi.
CIA Ajanları Türkiye Sınırında Ne Yapıyor
Amerikan New York Times gazetesi, CIA ajanlarının Türkiye sınırında gizli operasyonlar sürdürdüğünü yazdı.Gazeteye göre, CIA ajanları, Türkiye-Suriye sınırında, rejim karşıtı silahlı grupları silahlandırarak operasyonları yönetiyor.
CIA tarafından silahlandırılan grupların eylem yapmak üzere Suriye’ye gönderildiğini yazan gazete, gruplara otomatik silah, RPG, havan topu, mühimmat ve anti-tank roketleri verildiğini, bu silahların El kaide mensuplarının eline düşmemesine özen gösterdiğini yazıyor.
Gazete,, CIA’nın Suriye’deki silahlı gruplarla ilişkilerini artırdığını, Suriye askeri üsleri ve ordu birliklerinin bulunduğu bölgelerin tespit edilmesi için silahlı grupları özel radar sistemleri ile donattıklarını, ayrıca silahlı gruplar için bir istihbarat sistemi kurduklarını yazıyor.
Gazete ayrıca ABD Genelkurmay Başkanı General Martin E. Dempsey’in, Amerikan kongresinde yaptığı konuşmada, senatörlere, Amerika’nın uçuşa yasak bölge oluşturma ve Suriye ordusunun havadan gözetleme noktasında çalıştığını söylediğini aktarıyor.
Martin E. Dempsey, Amerika’nın Suriye’ye müdahale için hazırlıklarını tamamladığını ve Beyaz Saray yönetiminden emir beklediklerini açıklamıştı.
İmam Hamenei Ne Yapmak İstiyor, Siz Ne Yapmaya Çalışıyorsunuz...?
“İmam Hamenei’nin Büyük Planı” başlığı altında yayınladığımız özel haberde görüleceği üzere, Eski İspanya Başbakanı Jose Maria Aznar’ın, Tel Aviv’deki bir Siyonist merkezde gazetecilere ve diplomatlara hitaben yaptığı konuşmada, İslam İnkılabı İmam Hamenei’nin, siyonist rejime bakışını yansıtması, kuşkusuz ki oradaki siyonistlerin yüreklerine büyük bir korku düşürmüştür.
Aznar konuşmasını kısaca şu cümlelerle bitiriyor:
“İran’ın vizyonu, İsrail’in tamamıyla yok edilmesi, bitirilmesi, ortadan kaldırılıp İsrail tarihinin kapanmasıdır.”
Kuşkusuz ki bu hakikat, İslam İnkılabı’nın temelde varlık gerekçesiydi; zira İslam İnkılabı Önderi Merhum İmam Humeyni, İslam İnkılabı’nın zaferi ulaşmasından yıllarca önce, sürekli "kanser mikrobu" olarak tanımladığı siyonist rejimin ortadan kaldırılması gerektiğini belirtiyor, bütün dünya Müslümanlarını, bu kanser uruna karşı mücadele sahnesinde sorumluluklarını üslenmeye çağırıyordu.
İslam İnkılabı’nın zafere ulaşmasının ardından, başlarına nelerin geleceğinin çok iyi farkında olan dönemin siyonist rejim başbakanı Menahem Begin “İsrail için kabus başladı” derken, Merhum İmam Humeyni de dünya Müslümanlarına, Kudüs’ün özgürleştirilmesi hedefini gösteriyordu; artık, “İsrail’siz bir Ortadoğu” kurulmasının dönemi başlamıştı.
İslam İnkılabı ile birlikte, siyonizme karşı mücadele, ulusal ve laik çizgiden İslami bir kimliğe dönüşüyor, bunun ilk örnekliği olarak da, 1982 yılından itibaren Lübnan topraklarında işgalci siyonist rejim güçlerine karşı, "Hizbullah" adı altında tarihi bir direniş başlıyordu. Kuşkusuz ki bu süreçte en büyük emeği olanlardan biri de Kaddafi rejimi tarafından ortadan kaldırılan Şehid İmam Musa Sadr idi. Zira İmam Musa Sadr, Lübnan toprakları üzerinden Siyonist rejime karşı İslam tokadını kaldıran ilk liderdi.
İslam İnkılabı’nın zaferinin siyonist rejimin varlığını tehlikeye attığını ve kendi bölgesel sulta ve çıkarlarını yok edecek bir iradenin ortaya çıktığını gören dünya emperyalizmi, başta Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün gibi bölgesel müttefiklerini de yanına alarak, henüz devrimin üzerinden 19 ay geçmişken Saddam rejimini İslam Cumhuriyeti’nin üzerine saldırdı.
22 Eylül 1980 tarihinde başlatılan bu savaşın ilk haftalarında İran’ın 11 şehri işgal edilmiş, emperyalist dünyanın Saddam’a verilen bombaları genç İslam Cumhuriyeti’nin üzerine yağdırılmaya başlanmıştı.
Saddam’ın başbakanı Taha Yasin Ramazan’ın savaşın ilk günlerinde Irak’ın El Cumhuriye gazetesine verdiği demeçte de görüleceği üzere, hedef İslam Cumhuriyeti’nin yıkılması ve İran’ın beş parçaya ayrılmasıydı. Saddam ise, bir hafta içinde “zafer” (!) ilan etmek üzere kutlama hazırlıklarını yapmaya başlamıştı bile.
Saddam İran’a saldırısının adını İran’ın Müslümanlar tarafından Kadisiyye savaşıyla fethine atıfla “El Kadisiyye” koymuş, kendisini de “Kadisiyye Komutanı” ilan etmişti. Başını Suudi Arabistan rejiminin çektiği Amerikancı İslam cephesi de, İslam Devrimi’nin “Mecusilerin geri dönüşü” olduğunu ileri sürerek, Saddam’ın İslam Cumhuriyeti’ne karşı savaşını, bölgede “Fars imparatorluğu” kurmak isteyen “Mecusi İran yönetimi”ne karşı “ümmetin cihadı” olarak sunmuştu.
İslam Cumhuriyeti’ni yıkma operasyonları sadece Irak Baas rejiminin dış saldırıları ile değil, içerdeki münafık ve işbirlikçilerin terör saldırıları ile de sürüyordu. İslam İnkılabı’nın önder kadrosundan Muhammed Hüseyin Behişti’nin, başbakan Muhammed Cevad Bahoner’in, Cumhurbaşkanı Ali Recai’nin bombalı saldırılarda şehid edilmesi ve bunun yanı sıra devrimin bir çok öncüsünün bu saldırılarda kurban olması, İslam Cumhuriyeti’ne yönelik küresel yıkım operasyonunun boyutlarını gözler önüne seriyordu.
İslam Cumhuriyeti yalnızdı, ama, on binlerce şehidin kanıyla zafere ulaşan bu devrimi, çok daha büyük zaferlere ulaştırmaya azmetmiş inkılabın muhlis ve sadık oğulları, düşmanların tüm bu saldırılarını göğüsleriyle durdurarak asıl hedefe doğru yönelmeye başladılar.
1982 yılının Mart ayı, siyonist rejim güçlerinin Lübnan’ı işgal ettiği tarihti; öyle ki Ariel Sharon liderliği altındaki siyonist işgal güçleri tüm azgınlığı ile Beyrut’un kapısına kadar gelmiş, burada sahipsiz ve korumasız kalan Filistin mülteci kamplarına saldırarak binlerce masum Filistinliyi katletmişti.
Irak Baas rejimi Batılı efendilerinden edindiği kimyasal silahları kullanarak ve İran’ın sivil yerleşim bölgelerini uzun menzilli füzelerle vurarak cephelerde aldığı yenilgiyi telafi etmeye çalışırken, diğer yanda da siyonist işgal güçleri Lübnan’da büyük katliamlar gerçekleştiriyordu.
İşte bu sırada İmam Humeyni, siyonist düşmanın işgal ve saldırganlığının önlenmesi için İslam devriminin çocuklarının Suriye üzerinden Lübnan’a gönderilmesi talimatını verdi. Zira asıl düşman, bir kanser uru olan ve Müslümanların kanlarına susamış İsrail idi. Bu dönem Lübnan İslami direnişinin başladığı dönemdi.
Lübnan’daki Hizbullah savaşçıları 18 yıl sürecek olan bir direnişle siyonist düşmana hiç ummadığı darbeleri indirmeye başladığında, artık bu siyonist varlığın tarihin çöplüğüne atılmasının da başlangıcı olacaktı…
Bu dönemde bir isim çok özel bir misyon üslenmişti. Seyyid Hasan Nasrullah’ın açıkladığı üzere, dönemin cumhurbaşkanı Seyyid Ali Hamenei, bir taraftan Irak bası saldırganlığı karşısında cephelerin azim ve moral kaynağı iken diğer taraftan da, siyonist düşmanla savaşta İmam Humeyni’nin vekili idi. İmam Hamenei o dönemde bütün gücünü, siyonist işgal rejimine karşı İslami direnişin zaferine adamıştı. Şehid Rağıb Harb’lerden, Seyyid Nasrallah’lara kadar süre gelen direniş önderliği İmam Hamenei’nin yol göstericiliği altında siyonist düşmanla bir ölüm kalım savaşı sürdürüyordu.
Seyyid Nasrullah’ın belirttiği üzere, rahmetli İmam zamanında İmam Hamenei’nin yol göstericiliğinde hareket eden Hizbullah direnişi, İmam Humeyni’nin rıhletinden sonra bu kez doğrudan kendisinin rehberliği altında direnişi sürdürdü.
Bu süreçte en önemli dönüm noktası kuşkusuz ki, Temmuz 2006’daki “33 Gün Savaşı”dır. Siyonist rejimi hüsrana uğratan bu bu savaşın asıl komutanının İmam Hamenei olduğunu Seyyid Nasrullah’ın kendisi bizzat beyan etmiştir.
İmam Hamanei’nin müdahil olduğu ikinci büyük savaş ise, Siyonist rejimin Gazze’ye yönelik başlattığı büyük saldırıda, 22 gün süren "Furkan savaşı"nda, bu savaşa müdahil olan İslam Cumhuriyetinin bütün sevk ve idaresi İmam Hamanei’nin liderliği ile olmuştur. Nitekim Gazze savaşının hemen ardından Tahran’a giden Hamas lideri Halid Meşal’in, İmam Hamanei’ye hitaben “zaferimizde en büyük pay size aittir” şeklindeki beyanı da bu gerçeği ortaya koymaktır.
Şimdi ise sıra final savaşına gelmiştir; hiç kimsenin zerre kuşkusu olmasın, siyonist rejimle bundan sonraki savaş, tamamıyla bir “final savaşı"dır; bu savaş siyonist rejimin sonunu getirecektir, Allah’ın izniyle bu fethe az bir zaman kalmıştır…!
Veliyy-i Emr-i Müslimin İmam Hamenei'nin yegane hesabı da, İslam Ümmeti'ne Özgür Kudüs'ü kazandırmaktır. Zira şehadet sevdalısı özgür Kudüs savaşçıları sabırsızlıkla onun emrini yerine getirmek üzere eller tetikte amade beklemektedir...!
Bunu yakında hep birlikte göreceğiz.
Rabbimizden niyazımız mübarek Ramazan ayını Feth-i mübinlerin müjdesi kılmasıdır.
Gelelim beri tarafa…
Acaba şimdi birilerinin bugünlerde doğrudan doğruya İmam Hamenei gibi bir şahsiyetin ihtiramına hücum etmeye kalkmaları nedendir?
Birileri orada burada, uzakta yakında, İslam Cumhuriyeti’nin ulusallaştığını ve İslam inkılabının da mecrasından saptığını ileri sürerek, kendilerince bu inkılaba olan eğilim ve teveccühü kırmaya çalışıyor, İslam inkılabı rehberliğinin ümmet arasındaki rolünün etkisizleştirilmesi için bütün güçlerini ortaya koyuyorlar.
Öylesine ilgisiz ve öylesine mesnetsiz iddia ve görüşler ile sürülmekte ki, eğer “cehalet”i “bilgi yetersizliği” noktasında alacak olursak, bu kişilerin “cahil” olduğunu söylemek doğru olmaz. Zira okumuş, kalın kalın kitap yazmış kişiler bunlar. Ama “cehalet” sadece “bilgi yetersizliği” anlamına gelmiyor. Hakk karşısında ısrarla ve inatla direnç gösterenler de “cahil” olarak kabul edilmişlerdir; velev ki çokça okuyan, kitap yazan, konferans veren üstatlar bile olsalar…
Halbuki bu kişiler, İran’daki Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında batı destekli fitne döneminde, İran’ı ulusallaştırmak için çırpınıp duranların yanında sıraya girmişlerdi. Bir taraftan kalkın “Ne Lübnan, Ne Gazze, Canım Feda İran’a” sloganları atanlara alkış tutun, diğer taraftan da İran’ı ulusal çıkarlarını tehlikeye atmakla itham edilen İmam Hamenei’ye “ulusalcılık” suçlamasında bulunun!
Eğer sizde zerre misali bir hakkaniyet olsaydı, içinizde biriktirip durduğunuz kin ve husumeti böylesine arsızca ortaya dökmez, asılsız itham ve iftiraların arkasına gizlenerek pervasızca ümmetin aziz şahsiyetlerini tahkir ve tezyiflere yönelmezdiniz...
Kullandığınız dilin, siyonistlerin dilinden ve üslubundan bir farkı var mı? Shimon Peres’lerin, Netenyahu’ların, Clinton’ların, Lieberman’ların dediklerinden farklı ne diyorsunuz? Suud ve Katar rejimlerinin kapıkulu saray uleması ne zamandan beri size rehberlik eder oldu?
Sıffın savaşı öncesinde, Şam minberlerinde bir taraftan kaldırılan kanlı gömlekler, diğer taraftan Hz. Ali’nin şahsiyeti hakkında ortaya atılan iddialar, Şam’ın dindar halkını kaldırıp Sıffin meydanına götürmüştü. Esir alınan bir Şamlı’nın ise, Hz. Ali’nin içki içip namazı terk ettiğini söylemesi, onların hangi söylem ve saikle harekete geçirildiğinin ibret verici örneğini teşkil ediyordu.
Yapılan propagandaya göre, bir tarafta Emevi diktatörlerinin dindarlık ve takvası, (!) diğer tarafta ise İmâmu’l muttakîn olan Hz. Ali’nin fısk-u fücuru..(!) Böylesi yoğun bir propaganda altında kalan Şam’ın Müslümanları başka ne yapsın...? Demek ki, bu ümmete Ali’ler yerine Şam’daki haramzadeler hükmedecekti? Demek ki bu ümmeti Resulüllah’ın lanetledikleri yönetecekti..?
Ve ardından Nehrevan…
Nehravan savaşında haricilerin ağır bir yenilgi almasının ardından, biri gelip Hz. Ali’ye der: “Elhamdülillah, kurtulduk bu haricilerden!” Hz. Ali ise ona şöyle cevap verir: “Hayır, bu bir zihniyettir ki, ümmete her zaman musallat olacak. Bunlar babalarının sülbündedirler…!”
Bir tarafta, Kur’an’a karşı Kur’an sayfalarını kaldıran Sıffin siyaseti, diğer tarafta ise, “hüküm ancak Allah’ındır” ayetini şiar edinerek “canlı Kur’an”ı tekfir eden Nehrevan zihniyeti. Bunlar sonuçta birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar. Bunlar sadece tarihte yaşayıp gitmediler, bugün de karşımızdadırlar…
Şimdi de karşımıza çıkıp yeni Sıffin ve Nehrevan taktiklerine başvuruyorlar…
Ta Kerbela’ya gelindiğinde ise, İmam Hüseyin’in kesik başı üzerinde “atalarımızın intikamını aldık” diyen Yezid zihniyeti….
İçlerinde biriktikleri kin, haset ve husumet ile gözledikleri intikamı, İmam Hamanei üzerinden almaya kalkan bu tayfa istediği kadar çırpınıp dursun, su üzerindeki köpükten başka bir anlam ifade edemezler. Onlar ancak konjonktür yağmacılığı ile, fırsat avcılığı yaparlar. Puslu havaları bekler, dumanlı havalarda saldırırlar. Ancak bu pus ve dumanların kaktığı günler uzak değil elbet. O zaman göreceğiz o utanç dolu yüzlerini…
Biz yolumuza devam edeceğiz; hedefimiz de değişmedi, menzilimiz de. Mihverimiz de değişmedi, mukavetemiz de...
Özgür Kudüs yolucularına selam olsun...
Nureddin ŞİRİN
İŞTE İMAM SEYYİD ALİ HAMENEİ'NİN BÜYÜK PLANI
İslam İnkılabı Rehberi Veliyy-i Emr-i Müslimin İmam Hamenei, Siyonist rejim karşısındaki duruşuna Siyonist rejim şeflerinin tepkisi.
İsrail televizyonu CBN’de İmam Hamenei üzerine yayınlanan bir haberde, İmam Hamenei’nin İsrail’i “tarihsel bir kanser” olarak gördüğünü aktarıyor.
CBN, 2000 yılının ekim ayında İmam Hamenei ile görüşen eski İspanya Başbakanı Jose Maria Aznar’ın Jerusalem Center’de bir grup gazeteci ve diplomata hitaben yaptığı konuşmada, İmam Hamanei’nin İsrail’e bakışını anlattı.
İmam Hamanei’nin İsrail’i “tarihsel bir kanser” olarak gördüğünü söyleyen Aznar, “ona göre İsrail bir tür tarihsel kanser. İsrail’i ateşler içinde yanması ve ortadan kaldırılması gereken bir ülke olarak görüyor” dedi.
İmam Hamenei’nin kendisine “İran İslam Cumhuriyeti’nin Amerika ve İsrail ile topyekun bir savaşa girmesi kaçınılmaz” dediğini aktaran Aznar konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Her halükarda, o çok açık bir şekilde birkaç noktaya işaret etti; sakin bir sesle konuşuyordu, Amerika ve İsrail ile topyekun bir savaşın kaçınılmaz olduğunu söyleyip kendisinin de bu savaşta Amerika ve İsrail’i yenilgiye uğratmak için çalıştığını söyledi."
Aznar İran İslam Cumhuriyeti’nin İsrail konusundaki tutumunu ise şöyle özetliyor:
“İran’ın vizyonu, İsrail’in tamamiyle yok edilmesi, bitirilmesi, ortadan kaldırılıp İsrail tarihinin kapanmasıdır.”
Siyonist rejim şefleri ise İmam Hamenei'nin İsrail karşısındaki tavrı hakkında şu tepkiyi veriyor:
Shimon Peres: 16 Temmuz 2012 (ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüşmesi)
“Günümüzün en tehlikeli konusu İran konusundaki tavrınızdan dolayı Başkan Obama’ya ve size teşekkürlerimi sunuyorum; İran yönetiminin nükleer silahlar peşinde olduğu ve herkesi tehlikeye atan terörist bir siyasete sahip olduğu noktasında hemfikir olan bir dünya var. Başkalarını tehlikeye atan bu İran’ı durdurmamız gerektiği hususunda küresel bir anlayış var. İran karşısında kurduğunuz koalisyon ve değerlendirmeleriniz büyük bir etkiye sahip. İran’a, bütün seçeneklerin masada olduğunu gösteriyorsunuz. Umuyoruz ki kimsenin kimseyi tehdit etmediği bir dünyaya döneceğiz.”
Shimon Peres: 3 Temmuz (Amerika Bağımsızlık Günü Resepsiyonu konuşması)
“Bugün dünya barışına yönelik en büyük tehdit İran’ın şimdiki liderliği ve onun politikalarıdır. İran halkı bizim düşmanımız değildir, hiç kimse de İran’ın varlığını tehdit etmiyor. Dünyada, diğer ülkelerin varlığını tehdit eden, terörizmi teşvik eden ve nükleer silahlar geliştiren bir İran liderliğinin var olması da kabul edilemez."
Benyamin Netenyahu: (2 Temmuz 2012)
“İran teröründe hiçbir sınır yok. Uluslar arası toplumun dünyanın en büyük terör ihraç eden ülkesiyle savaşmak zorundadır.”
Benyamin Netenyahu: 25 Haziran 2012 (Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşmesi sonrasında yaptığı açıklama)
“İran İsrail için ilk ve başta gelen büyük bir tehdittir. İran aynı zamanda bölge ve bütün dünya için büyük bir tehdittir.”
Shimon Peres: 12 Haziran 2012 (Brookings Institution konuşması)
“İranlılar bizim düşmanımız değil. Bu yüzden kendi kendime soruyorum; biz gerçekte İran’a niçin düşmanız? Sadece nükleer bomba konusunda mı? Hayır, sadece bu değil. 21. Yüzyılda İran’a karşı olan düşmanlığın asıl nedeni, İranlı liderlerin kendisidir. Onlar, din adı altında emperyalizmi yeniden canlandırıyorlar. İşte bakın, terör yoluyla, finans desteğiyle, silah desteğiyle bir imparatorluk kurmak istiyorlar. Eğer İran kazanacak olursa, bütün Ortadoğu kurban olacak. Aynı zamanda dünya ekonomisi de kurban olacak.
Hiç kimsenin İran’ı tehdit ettiğini düşünmüyorum. Kimse İran’ı baskı altına almak, İran’a hükmetmek, İran’ı zayıflatmak veya baş bir şey istemiyor. İran’ın petrolü var. Büyük bir ülkesi var. Kadim bir kültürü var. Peki İran’a kim karşı? Biz, çağımızı tehlikeye atan İran politikalarına karşıyız.
Başkan Obama İran karşısında askeri olmayan yöntemlerden söz etti. Tipik bir Amerikan söylemi. Ancak Amerika şunu bilmeli ki, eğer bu dedikleri tek seçenek ise, İranlılar kendilerine gülecekler. Ancak Amerikalılar diğer seçeneklerin de masada olduğunu söylüyorlar, lütfen onu unutmayın. Lütfen bizi anlayın. Evet biz İran konusunda diğerlerine göre çok hassasız çünkü İranlılar tarafından ortadan kaldırılmakla tehdit edilen tek ülke biziz. Çok büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız."
Benyamin Netenyahu: 4 Haziran 2012 (Alman Bild Gazetesine Verdiği Röportaj)
“Önemli olan Hamenei’nin İran’ı yönettiğinin bilinmesidir. Ahmedinejad’ın kendi yolu var. Fakat asıl karar verici Hamenei’dir ve onun fikri de İsrail’in ortadan kaldırılmasıdır.
Onlar nükleer silah sahibi olmanın öncesinde bakın ne yapıyorlar? Bunlar bile yeterince berbat şeyler. Katilleri üzerimize gönderiyor, Afganistan’da NATO güçlerini öldürüyor. Kendi teröristleri Hizbullah ve Hamas’ı on binlerce füze ile silahlandırıyor. Petrol sevkiyatının geçiş yolu Hürmüz boğazını kapatmakla tehdit ediyor. Şimdi bir de nükleer silah sahibi olduklarında ne yapacaklarını siz düşünün? İşte karşımızda insanlığı böylesine tehdit altında alan radikal İslamcı bir Ayetullah rejimi var."
Shimon Peres: 29 Mayıs 2012 (Alman Başkanı Gauck ile devlet yemeğinde konuşuyor)
“İran halkı bizim düşmanımız değil. Bizim düşmanımız İran liderliği. Bu liderlik çok tehlikeli. İran rejimi Holocaust’u inkar ediyor ve bizi yeni bir Holacaust ile tehdit ediyor. İran uluslar arası terörizm için bir sığınak durumunda. İran halkının bu zalim rejimden kurtulması gerekiyor.
İran liderliği bütün dünyanın üzerine düşen karanlık bir gölgedir. Bu durum karşısında kayıtsız kalınamaz. Hepimiz açısından en korkunç olanı, İran liderliği karşısında lakayt kalmaktır.”
Siyonist rejim dışişleri bakanlığı resmi sitesinden aktardığımız bu ifadeler, İran İslam Cumhuriyeti ile siyonist İsrail rejiimi arasında sürmekte olan savaşın boyutlarını ortaya koyduğu gibi, siyonistlerin hedefindeki ilk kişinin de İslam İnkılabı Rehberi Veliyy-i Emr-i Müslimin İmam Hamenei olduğunu gözler önüne seriyor.
Siyonistlerin dört bir koldan hedefine koydukları İmam Hamenei, kendilerini "İslamcı" "üstat" "İran uzmanı" gibi gösteren birilerinin de hedefine girdiyse, artık o kişilerin kimlerin yanında saf tuttuğunu ve kimlerin davuluna tokmak vurduğunu kuşkusuz ki pak ve özgür vicdanlar takdiri edecektir...!
Velfecr Özel/ Nureddin ŞİRİN
Melek Olmak Gerek
Bismillahirrahmanirrahim
Ramazan ayı insanların Allah‘ın misafiri olduğu ziyafet ayıdır. Ruhumuz ilahi kelimelerden bir kelime, Kuran da ilahi kelamlardan bir kelamdır. Gücünüzün yettiği kadar bu kitabın misafiri olun, bu kitaptan yararlanın, okuyun ve yücelin, kendinizi ucuza satmayın. Ramazan ayında insan böyle bir kitabın misafiri olmalıdır.
Resulullah o nurani beyanlarında şöyle buyuruyor: “Bu ayda istiğfar ederek kendinizi özgür kılın.” Özgürlük en büyük nimetlerdendir. Heva hevesin esaretinden özgür olmak, batıni ve zahiri şeytandan kurtulmak en büyük fazilettir. Yine buyuruyor: “ Allah’ın misafiri olduğunuz bu ayda, günahlarınızın elinde rehin olan nefislerinizi/canlarınızı istiğfar ile kurtarın”. (1) Canlarınız özgür oldu mu melakut aleminin kuşu gibi uçma yeteneğine sahip olacak ve bu ilahi ayetlerin yanında yücelecektir.
Özgür olmayan bir insan, Allah’ın misafiri olmayan bir kimse, bu ziyafetten tatmayan birisinin ne kandisine, ne de topluma bir faydası vardır. Bu insan ne baliğdir ( yetişkin ), ne de mubelliğ (tebliğci). Eğer insan Allah’ın misafiri, “züyufurrahman” olur kendisini özgür kılarak ilahi feyzden nasibini alırsa o zaman tebliğ etme nisabına ulaşır. Öyleyse insan balığ olmadan mubelliğ olamaz.
Biz bu ayda Allah’ın misafirliğine davet edildik; Allah’ın ziyafet sofrasında esma-u hüsna var. Bize buyurmuşlar ki : “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanın”.(2) Cuma akşamları Cevşen Kebir duasının okunmasının tavsiye edilmesinin sebebi esma-u hüsna ile ziynetlenmiş bu duadaki isimler ile bereketlenip bu sıfatlara sahip olalım. Allah’ın bu esma-u hüsnasının mazharı olalım. Herkes bulunduğu dalda ve alanda.
Allah’ın misafirlik ayı olan Ramazan ayının en tatlı, en lezzetli ve hazır yemeği Kuran-ı Kerim’in maarifidir. Kur’an bizlere keramet dersi vermektedir. Kur’an kendisini “Kerim” olarak tanıtıyor: “Kuşkusuz bu kitap kerim bir Kuran’dır.”(3) Bu kitap kerimdir, ilim kitabı değildir, hikmet kitabı değildir, fıkıh kitabı değildir. Kerimdir, nuraniyet veren, yayan kitaptır.
Bu kitapta bir yanlışlık yoktur. Bu kitapta hata ve unutkanlık sözkonusu değildir. Bu kitapta aldatma yoktur. Göklerin ve yerlerin gerçeklerini gizleme yoktur; hiçbir varlığın hakkı gözardı edilmemiştir. Bu kitap kerim kitaptır, Ramazan ayı Kur’an ayı diye biliniyorsa o zaman insan keramet dersi alır. Bu kitabın maarifini öğreten öğretmenler de Kerim kimselerdir, kerim varlıklardır, kerim muallimlerdir. Allah-u Teala hepimize iyice anlayalım diye buyuruyor; eğitim sistemindeki kadronun hepsi kerim kadrodur. Önce kendisini Kerim olarak adlandırıyor: “oku seni yaratan Kerim Rabbinin adıyla..”(4) Allah’ın binbir ismi vardır Cevşen kebir duasında okuduğunuz gibi ama Kuran’ın öğretmeni sözkonusu olunca diğer isimlerinin hiçbiriyle tecelli etmiyor, “Kerim” ve “Ekrem” ismiyle tecelli ediyor. Allah insanları Kerim kilmek istiyor sadece Rahim sıfatıyla rahmetini/merhemetini göstermek istemiyor.
Merhamet ve şefkat göstermek yardım kuruluşlarının işidir; mazluma, düşküne, yıkılmışa yardım ve merhameti yardım kuruluşları yapar. Ama burda insanın Kerim kılınmasını isteniyor.
Bazıları hangi elbise içinde olurlarsa olsunlar, hangi sınıftan olurlarsa olsun heva heves ve rüşvet gibi fasadın içinde boğulmaktadır çünkü Kerim sıfatına sahip değiller. Bazıları ise kerimane yaşamaktadırlar bellidir ki bunlar iyi ders okumuşlar, Kuran’ın hizmetine girmişler, günahın pis kokularından rahatsız olup günahtan kaçmışlar. İnsan bu dereceye ulaşamazsa iyi insan olabilir, cennete de girebilir ama Kerim olamamıştır, Kuran’ın öğrencisi olamamıştır, melek sıfatlı olamamıştır. Baskı ve kontrolün sayesinde hırsızlık yapmamak, rüşvet almamak hüner değil ki bu bazı İslami olmayan ülkelerde de vardır; ne Allah’a inanıyorlar, ne kıyamet gününe, ne de cennete. Haysiyetinin gideceğinden korkan, yaptığının ortaya çıkıp rezil olacağından korkan kimsenin bu günahları terk etmesi hüner değil ki, inanmayanlar da aynı gerekçelerden dolayı yapmıyorlar. Bizden istenen bu değildir.
Bizden istenen şudur, filan Kerim öğretmen ders veriyor denildiği zaman, yani keramet dersi veriyor, yani Kerim insan yetiştiriyor, sadece öğretmen/ustad değil.
Kuran’ın buyurduğu “ ...onlar hayvanlardan daha aşağıdır”(5) tabiri hakkımızda söylenmiş olmamalıdır. Üniversite ve ilim havzalarının böyle olmasını istemiyoruz. Bu keramet değildir; biz melekut aleminin uçan melekleri olmasını istiyoruz, ister üzerimizde bir zor ve baskı olsun ister olmasın, ister başkaları bilsin ister bilmesin, ister başkalarının haberi olsun ister olmasın.
Biz rüşvet gibi günahların pis kokusunu alacak dereceye ulaşamazsak henüz yolun yarısındayız. Bizi hırsızlık yapmamamız, rüşvet almamamız için yaratmadı. Çünkü kafirler de aynısını yapmayabilirler. Bizden başka birşey istenmektedir, bizden adam olmamız istenmiş, melekuti sıfatlara sahip olup melek olmamız istenmiş, bunun için Ramazan ayını bizim için karar kılmıştır.
Resul-u Ekrem (s.a.a) buyuruyor: “Günahın kötü kokusu sizi rezil etmektedir, istiğfar ile kendinizi muattar eyleyin, günahın pis kokusu sizi rezil etmesin.”(6) Bir insan çöp kovasının yanından geçerken burnunu tutmazsa demek ki burnu kapanmış pis kokuyu alamıyor, o insan hastadır. Günah da böyledir; günahın pis kokusunu alamayan hastadır, gaflettedir, tezkiye edilmesi gerekir, insanı tezkiye eden Rabbul alemindir bundan dolayı buyuruyor : “Oku! Rabbin en üstün kerem sahibidir, öyle Rab ki kalem ile öğretti”
Allah en üstün kerem sahibidir yani keramet dersi veriyor, melek terbiye etmek istiyor.
AYETULLAH CEVADİ AMULİ
Dipnotlar:
1-Bihar-ul Envar, cild/ 56, s.220
2- Bihar-ul Envar, cild/ 58, s.129
3- Vakia/ 77
4-Alak/3-4
5-Araf/ 179
6- Bihar-ul Envar, cild/ 7, s.287
Rasthaber
Ramazan Ayında Her Güne Ait Kısa ve Özel Dualar
Büyük fazilet ve sevapları olduğu bildirilen aşağıdaki duaları, İbn-i Abbas Resulullah’tan (s.a.a) nakletmiştir:
اللهمَ اجْعلْ صِيامي فيه صِيام الصّائِمينَ وقيامي فيهِ قيامَ القائِمينَ ونَبّهْني فيهِ عن نَومَةِ الغافِلينَ وهَبْ لي جُرمي فيهِ يا الهَ العالَمينَ واعْفُ عنّي يا عافياً عنِ المجْرمينَ
1. Günün Duası: "Allahummec'al siyamî fîhi siyam'es-saimîn ve giyamî fîhi giyam'el-gâimîn ve nebbihnî an nevmet'il-ğâfilîn ve heb lî curmî fîhi ya ilâh'el-âlemin ve'fu annî ya âfiyen an'il-mucrimîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde tuttuğum orucu gerçek oruç tutanların orucu gibi ve ibadetimi gerçek ibadet edenlerin ibadeti gibi kıl; bu günde beni gafillerin uykusundan uyandır; suçumu bu günde bağışla; ey âlemlerin ilâhı! Affet beni, ey suçları affeden. Rabbim!
اللهمّ قَرّبْني فيهِ الى مَرْضاتِكَ وجَنّبْني فيهِ من سَخَطِكَ ونَقماتِكَ ووفّقْني فيهِ لقراءةِ آياتِكَ برحْمَتِكَ يا أرْحَمَ الرّاحِمين
2. Günün Duası: "Allahumme garribnî fîyhi ilâ merzâtike ve cennibnî fîyhi min sehatike ve negimatike ve veffignî fîyhi li-girâeti âyâtike bi-rahmetike ya erhem'er-râhimîn."
Anlamı: Allah’ım! Bu günde beni kendi hoşnutluğuna yakınlaştırıp, gazap ve azabından uzaklaştır. Bu günde ayetlerini okumaya beni muvaffak kıl; rahmetin hakkına ey merhametlilerin en merhametlisi.
اللهمّ ارْزُقني فيهِ الذّهْنَ و التّنَبيهَ و باعِدْني فيهِ من السّفاهة و التّمْويهِ و اجْعَل لي نصيباً مِنْ كلّ خَيْرٍ تُنَزّلُ فيهِ بجودِكَ يا أجْوَدَ الأجْوَدينَ
3. Günün Duası: "Allahummerzugnî fîh'iz-zihne ve't-tenbîh ve bâidnî fîhi min'es-sefâheti ve't-temvîh vec'al lî nesîben min kulli hayrin tunzilu fîh, bi-cûdike ya ecved'el ecvedîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde bana zekâ ve uyanıklık (ibadet ve itaatten gafil olmama) hali ver; beni cahillik ve batıl işlerden uzaklaştır. Bu günde indirdiğin her hayırdan bana da bir nasip ayır; cömertliğin hakkına ey cömertlerin en cömerdi!
اللهمّ قوّني فيهِ على إقامَةِ أمْرِكَ و اذِقْني فيهِ حَلاوَةَ ذِكْرِكَ و أوْزِعْني فيهِ لأداءِ شُكْرَكَ بِكَرَمِكَ و احْفَظني فيهِ بِحِفظْكَ و سِتْرِكَ يا أبْصَرَ النّاظرين
4. Günün Duası: "Allahumme gavvinî fîhi alâ igameti emrik ve ezignî fîhi halâvete zikrik ve evzi'nî fîhi li-edâi şukrik bi-keramik vehfeznî fîhi bi-hifzike ve sitrik, ya ebsar'an-nâzirîn."
Anlamı: Allah’ım! Bu günde emrini uygulamak için beni güçlendir; bu günde zikrinin güzel tadını bana tattır; kereminle beni bu günde şükrünü eda etmek için hazırla; bu günde hıfzın ve örtünle beni (günah ve beladan) koru; ey basiretlilerin en basiretlisi!
اللهمّ اجْعَلْني فيهِ من المُسْتَغْفرينَ و اجْعَلْني فيهِ من عِبادَكَ الصّالحينَ القانِتين و اجْعَلْني فيهِ من اوْليائِكَ المُقَرّبينَ بِرَأفَتِكَ يا ارْحَمَ الرّاحِمين
5. Günün Duası: "Allahummecalnî fîhi min'el-musteğfirîn, vec'alnî fîhi min ibâdik'es-sâlihîn'el-gânitîn, vec'alnî fîhi min evliyâik'el-mugarrabîn, bira'fetike ya erham'er-râhimîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde beni mağfiret dileyenlerden, sana itaat eden salih kullarından ve mukarreb velilerinden kıl; lütuf ve şefkatin hakkında ey merhametlilerin en merhametlisi!
اللهمّ لا تَخْذِلْني فيهِ لِتَعَرّضِ مَعْصِتِكَ و لا تَضْرِبْني بِسياطِ نَقْمَتِكَ و زَحْزحْني فيهِ من موجِباتِ سَخَطِكَ بِمَنّكَ و أياديكَ يا مُنْتهى رَغْبةَ الرّاغبينَ
6. Günün Duası: "Allahumme la tehzulnî fîhi li-tearruzi ma'siyetik, velâ tazribnî bi-siyâti negimetik, ve zehzihnî fîhi min mûcibâti sehatike, bi-mennike ve eyâdîke, ya muntehâ rağbet'ir-râğibîn."
Anlamı: Allah'ım! Sana karşı işlediğim günahtan ötürü bu günde beni yalnız bırakma; azap kırbacınla beni cezalandırma; bu günde gazabına vesile olacak şeylerden beni uzaklaştır; -sonsuz- lütfün ve nimetlerin hakkına, ey şevkli insanların en büyük arzusu!
اللهمّ اعنّي فيهِ على صِيامِهِ و قيامِهِ و جَنّبني فيهِ من هَفَواتِهِ و آثامِهِ و ارْزُقْني فيهِ ذِكْرَك بِدوامِهِ بتوفيقِكَ يا هاديَ المُضِلّين
7. Günün Duası: "Allahumme einnî fîhi alâ siyamihi ve giyamih, ve cennibnî fîhi min hefevatihi ve asamih, verzugnî fîhi zikreke bi-devamihi, bi-tevfigike ya hadiy'el-muzillîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde oruç tutup ibadete durmam için bana yardımcı ol; bu günün sürçme ve günahlarından beni uzaklaştır; bu günde sürekli olarak seni zikretmeği bana nasip eyle; tevfikinle ey yolunu şaşanları hidayet eden!
اللهمّ ارْزُقني فيهِ رحْمَةَ الأيتامِ و إطْعامِ الطّعامِ و إفْشاءِ السّلامِ و صُحْبَةِ الكِرامِ بِطَوْلِكَ يا ملجأ الآمِلين
8. Günün Duası: "Allahummerzugnî fîhi rahmet'el-eytami ve it'am'et-taam ve ifşa'es-selâm ve suhbet'el-kiram, bi-tavlike ya melce'el-amilîn."
Anlamı: Allah’ım! Bu günde öksüzlere merhamet etmeyi, -fakirlerin- karnını doyurmayı, karşıma çıkan herkese Selâm vermeyi ve değerli insanlarla oturup kalkmayı bana nasip eyle; iyilik ve ihsanınla, ey arzu edenlerin sığınağı.
اللهمّ اجْعَلْ لي فيهِ نصيباً من رَحْمَتِكَ الواسِعَةِ و اهْدِني فيهِ لِبراهِينِكَ السّاطِعَةِ و خُذ بناصيتي الى مَرْضاتِكَ الجامِعَةِ بِمَحَبّتِكَ يا أمَلَ المُشْتاقين
9. Günün Duası: "Allahummec'al lî fîhi nasiben min rahmetik'el-vasia, vehdinî fîhi li-berahinik'es-satia, ve huz bi-nasiyetî ila merzatik'el-camia, bi-mehabbetike ya emel'el-muştagîn."
Anlamı: Allah’ım! Bu günde geniş rahmetinden beni nasipsiz bırakma; açık delil ve burhanlarını bana göster ve beni alıp en kapsamlı hoşnutluğa götür; muhabbetinle ey şevkli insanların arzusu!
اللهمّ اجْعلني فيهِ من المُتوكّلين عليكَ و اجْعلني فيهِ من الفائِزينَ لَدَيْكَ و اجْعلني فيهِ من المُقَرّبينَ اليكَ بإحْسانِكَ ياغايَةَ الطّالِبين
10. Günün Duası: "Allahummec'alnî fîhi min'el-mutevekkilîne aleyke, vec'alni fîhi min'el-faizîne ledeyke, vec'alnî fîhi min'el-mugarrabîne ileyke, bi-ihsanike ya ğayet'et-talibîn."
Anlamı: Allah’ım! Bu günde beni sana tevekkül edenlerden, sana göre saadete erişenlerden ve sana yakınlaşan kimselerden kıl; ihsanınla ey arayanların en büyük talebi!
اللهمّ حَبّبْ اليّ فيهِ الإحْسانَ و كَرّهْ اليّ فيهِ الفُسوقَ و العِصْيانَ و حَرّمْ عليّ فيهِ السّخَطَ و النّيرانَ بِعَوْنِكَ يا غياثَ المُسْتغيثين
11. Günün Duası: "Allahumme habbib ileyye fîh'il-ihsan, ve kerrih ileyye fîh'il-fusûge ve'l-isyan, ve harrim aleyye fîh'is-sehate ve'n-nîran, bi-avnike ya ğiyas'el-musteğisîn."
Anlamı: Allah’ım! Bu günde iyilik ve ihsanı bana sevdir; fısk ve günahtan beni nefret ettir; gazabını ve –cehennem- ateşini bana haram kıl; yardımınla ey imdat isteyenlerin imdadı!
اللهمّ زَيّنّي فيهِ بالسّتْرِ و العَفافِ و اسْتُرني فيهِ بِلباسِ القُنوعِ و الكَفافِ و احْمِلني فيهِ على العَدْلِ و لإنْصافِ و امِنّي فيهِ من كلِّ ما أخافُ بِعِصْمَتِكَ يا عِصْمَةَ الخائِفين
12. Günün Duası: "Allahumme zeyyinnî fîhi bi's-sitri ve'l-ifaf, vesturnî fîhi bi-libas'il-gunûi ve'l-kifaf, vehmilnî fîhi ala'l-adli ve'l-insaf, ve aminnî fîhi min kulli ma ehafu bi-ismetike ya ismet'el-haifin."
Anlamı: Allah’ım! Bu günde örtü ve iffetle beni ziynetlendir; bugün kanaat ve elde olana yetinme libasını bana giydir; beni bu günde adalet ve insafa sevk et ve korktuğum her şeyden beni emniyete al; koruma ve ismetinle; ey korkanları koruyan -Rabbim-
اللهمّ طَهّرني فيهِ من الدَنَسِ و الأقْذارِ و صَبّرني فيهِ على كائِناتِ الأقْدارِ و وَفّقْني فيهِ للتّقى و صُحْبةِ الأبْرارِ بِعَوْنِكَ يا قُرّةَ عيْنِ المَساكين
13. Günün Duası: "Allahumme tahhirnî fîhi min'ed-denesi ve'l-egdar, ve sabbirni fîhi alâ kainat'il-egdar, ve veffignî fîhi li't-tuga ve suhbet'el-ebrar, bi-avnike ya gurrete ayn'il-mesakîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde beni (maddi ve manevi bütün) kir ve pisliklerden temizle; bu günde olması taktir edilen olaylara karşı beni sabırlı kıl. Bu günde takvalı olmaya ve iyi insanlarla arkadaşlık yapmaya beni muvaffak eyle; yardımınla, ey zavallı ve miskin insanların göz nuru!
اللهمّ لا تؤاخِذْني فيهِ بالعَثراتِ و اقِلْني فيهِ من الخَطايا و الهَفَواتِ و لا تَجْعَلْني فيه غَرَضا للبلايا و الآفاتِ بِعِزّتِكَ يا عزّ المسْلمين
14. Günün Duası: "Allahumme la tuahiznî fîhi bi'l-aserat, ve egilnî fîhi min'el-hataya ve'l-hefevat, vela tec'alnî fîhi ğarazan li'l-belaya vel-afat, bi-izzetike ya izz'el-muslimîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde ayak sürçmelerimden dolayı beni cezalandırma; hata ve yanlışlarımı bağışla. Bu günde beni bela ve afetlerin hedefi etme; izzetinle, ey Müslümanların izzeti!
اللهمّ ارْزُقْني فيهِ طاعَةَ الخاشِعين و اشْرَحْ فيهِ صَدْري بإنابَةِ المُخْبتينَ بأمانِكَ يا أمانَ الخائِفين.
15. Günün Duası: "Allahummerzugnî fîhi taat'el-haşiîn, veşreh fîhi sadrî bi-inabet'il-muhbitîn, bi-emanike ya eman'el-haifîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde bana huşu ehlinin itaatini nasip eyle; mütevazı insanlar gibi dönüş yapıp tövbe etmemle göğsümü genişlet; emanınla, ey korkanların emanı ve güveni!
اللهمّ وَفّقْني فيهِ لِموافَقَةِ الأبْرارِ و جَنّبْني فيهِ مُرافَقَةِ الأشْرارِ و أوِني فيهِ بِرَحْمَتِكَ الى دارِالقَرار ِبالهِيّتَكِ يا إلَهَ العالَمينِ
16. Günün Duası: "Allahumme veffignî fîhi li-muvafeget'il-ebrar ve cennibnî fîhi murafagat'el-eşrar, ve avinî fîhi bi-rahmetike ila dar'il-garari bi-ilahiyyetike ya ilah'el-alemîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde iyi insanlarla arkadaş olmaya beni muvaffak kıl ve kötü insanların arkadaşlığından beni uzaklaştır. Rahmetinle bana ebediyet ve sükûnet yurdu olan -cennette- yer ver; ilahlığın hakkına, ey âlemlerin ilahı!
اللهمّ اهْدِني فيهِ لِصالِحِ الأعْمالِ و اقْضِ لي فيهِ الحَوائِجَ و الآمالِ يا من لا يَحْتاجُ الى التّفْسير و السؤالِ يا عالِماً بما في صُدورِ العالَمين صَلّ على محمّدٍ وآلهِ الطّاهِرين
17. Günün Duası: "Allahummehdinî fîhi li-salih'il-e'mali, vegzi lî fîh'il-havaice ve'l-amal. Ya men la yehtacu ile't-tefsiri ve's-sual. Ya alimen bima fî sudur'il-âlemin, salli alâ Muhammedin ve Âlih'it-tahirin."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde beni salih amellere hidayet et; bu günde beni hacet ve arzularıma kavuştur. Ey açıklamaya ve sormaya ihtiyacı olmayan; ey âlemdekilerin göğsünde bulunanları (içinden geçenleri) bilen –Rabbim-! Muhammed'e ve onun tertemiz Ehlibeyti'ne rahmet et.
اللهمّ نَبّهْني فيهِ لِبَرَكاتِ أسْحارِهِ و نوّرْ فيهِ قلبي بِضِياءِ أنْوارِهِ و خُذْ بِكُلّ أعْضائي الى اتّباعِ آثارِهِ بِنورِكَ يا مُنَوّرَ قُلوبِ العارفين
18. Günün Duası: "Allahumme nebbihnî fîhi li-berakati esharih, ve nevvir fîhi galbî bi-ziyai envarih, ve huz bi-kulli â'zâî ile't-tibai asarih, bi-nûrike ya munevvira gulûb'il-arifîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günün seherlerinin bereketlerinden yararlanmak için beni uyandır; nurların ışığıyla kalbimi aydınlat ve bütün uzuvlarımı bu günün eserlerinden, bereketlerinden yararlandır; nurun ile, ey ariflerin gönüllerini aydınlatan!
اللهمّ وفّرْ فيهِ حَظّي من بَرَكاتِهِ و سَهّلْ سَبيلي الى خَيْراتِهِ و لا تَحْرِمْني قَبولَ حَسَناتِهِ يا هادياً الى الحَقّ المُبين
19. Günün Duası: "Allahumme veffir fîhi hazzî min berakatih, ve sehhil sebîlî ila hayratih, vela tehrimnî gabûle hasenatih, ya hadiyen ile'l-hagg'il-mubîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günün bereketlerinden nasibimi bol et; hayırlarına ulaşma yolumu kolaylaştır; iyi amellerinin kabulünden beni mahrum bırakma; ey apaçık hakka hidayet eden -Rabbim!-
اللهمّ افْتَحْ لي فيهِ أبوابَ الجِنانِ و اغْلِقْ عَنّي فيهِ أبوابَ النّيرانِ و َوَفّقْني فيهِ لِتِلاوَةِ القرآنِ يا مُنَزّلِ السّكينةِ في قُلوبِ المؤمِنين
20. Günün Duası: "Allahummefteh lî fîhi ebvab'el-cinan, ve eğlig annî fîhi ebvab'en-nîran, ve veffignî fîhi li-tilavet'il-gur'an, ya munzil'es-sekîneti fî gulûb'il-mu'minîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde cennet kapılarını (yüzüme) aç; cehennem kapılarını -yüzüme- kapat; bu günde Kur'ân okumaya beni muvaffak kıl; ey müminlerin kalplerine sükunet ve huzur indiren -Yüce Allah-!
اللهمّ اجْعَلْ لي فيهِ الى مَرْضاتِكَ دليلاً و لا تَجْعَل للشّيْطان فيهِ عليّ سَبيلاً و اجْعَلِ الجَنّةِ لي منْزِلاً و مَقيلاً يا قاضي حَوائِجَ الطّالِبين
21. Günün Duası: "Allahummec'al lî fîhi ila merzatike delîla, vela tec'al li'ş-şeytani fîhi aleyye sebîla, vec'al'il-cennete lî menzilen ve megîla, ya gaziye havaic'it-talibîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde beni hoşnutluğuna götürecek bir kılavuz kıl bana; bu gün Şeytan'ı bana ulaştıracak hiçbir yol bırakma; benim yerleşeceğim ve rahat edeceğim yeri cennet kıl; ey arayanların hacetlerini yerine getiren -Rabbim-!
اللهمّ افْتَحْ لي فيهِ أبوابَ فَضْلَكَ و أنْزِل عليّ فيهِ بَرَكاتِكَ و َوَفّقْني فيهِ لِموجِباتِ مَرْضاتِكَ و اسْكِنّي فيهِ بُحْبوحاتِ جَنّاتِكَ يا مُجيبَ دَعْوَةِ المُضْطَرّين
22. Günün Duası: "Allahummefteh lî fîhi ebvabe fazlik, ve enzil aleyye fîhi berakatik, ve veffignî fîhi li-mucibati merzatik, ve eskinnî fîhi buhbûhati cennatik, ya mucîbe davet'il-muztarrîn."
Anlamı: Allah'ım! Fazl-ü rahmetinin kapılarını bugün yüzüme aç; bu günde bereketlerini üzerime indir ve beni hoşnutluğuna vesile olacak şeylere muvaffak kıl; beni cennetlerinin ortasına yerleştir; ey perişanların duasını kabul eden -Allah-!
اللهمّ اغسِلْني فيهِ من الذُّنوبِ و طَهِّرْني فيهِ من العُيوبِ و امْتَحِنْ قَلْبي فيهِ بِتَقْوَى القُلوبِ يا مُقيلَ عَثَراتِ المُذْنِبين
23. Günün Duası: "Allahummeğsilnî fîhi min'ez-zunûb, ve tahhirnî fîhi min'el-uyûb, vemtehin galbî fîhi bi-tegv'el-gulûb, ya mugîle eserat'il-muznibîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde beni günah ve kusurlardan yıkayıp temizle; kalbimin imtihanında bana kalplerin takvasını ver; ey günahkârların sürçmelerini bağışlayan –Rabbim-!
اللهمّ إنّي أسْألُكَ فيه ما يُرْضيكَ و أعوذُ بِكَ ممّا يؤذيك و أسألُكَ التّوفيقَ فيهِ لأنْ أطيعَكَ و لا أعْصيكَ يا جَوادَ السّائلين
24. Günün Duası: "Allahumme innî es'eluke fîhi ma yurzîk, ve eûzu bike mimma yu'zîk, ve es'eluk'et-tevfîge fîhi lien utîake vela a'siyek, ya cevad'es-sailîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde seni razı edecek şeyleri senden diliyor ve seni rahatsız edecek şeylerden sana sığınıyorum. -Allah'ım!- Bu günde sana itaat edip karşı gelmemek için senden tevfik ve yardım diliyorum; el açıp dilenenlere cömert davranan –Rabbim-!
اللهمّ اجْعَلْني فيهِ محبّاً لأوْليائِكَ و مُعادياً لأعْدائِكَ مُسْتَنّاً بِسُنّةِ خاتَمِ انْبيائِكَ يا عاصِمَ قُلوبِ النّبييّن
25. Günün Duası: "Allahummec'alnî fîhi muhibben li-evliyaik, ve muadiyen li-e'daik, mustennen bi-sunneti hatemi enbiyaik, ya asime gulûb'in-nebiyyîn."
Anlamı: Allah'ım! Beni bu günde velilerini seven, düşmanlarına düşmanlık besleyen ve peygamberlerinin sonuncusu -Muhammed Mustafa'nın (s.a.a)- sünnetine uyan kimselerden kıl; ey peygamberlerin kalplerini koruyan -Yüce Allah-!
اللهمّ اجْعَل سَعْيي فيهِ مَشْكوراً و ذَنْبي فيهِ مَغْفوراً و عَملي فيهِ مَقْبولاً و عَيْبي فيهِ مَسْتوراً يا أسْمَعِ السّامعين
26. Günün Duası: "Allahummec'al sa'yî fîhi meşkûran ve zenbî fîhi mağfûran ve amelî fîhi magbûlen ve aybî fîhi mestûra, ya esme'as-samiîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde çabamı mükâfatlandır; günahımı bağışla; amelimi kabul buyur ve gözümü –günahlara- kapa; ey duyanların en iyi duyanı!
اللهمّ ارْزُقْني فيهِ فَضْلَ لَيْلَةِ القَدْرِ و صَيّرْ أموري فيهِ من العُسْرِ الى اليُسْرِ و اقْبَلْ مَعاذيري و حُطّ عنّي الذّنب و الوِزْرِ يا رؤوفاً بِعبادِهِ الصّالِحين
27. Günün Duası: "Allahummerzugnî fîhi fazle leylet'il-gadri ve sayyir umûrî fîhi min'el-usri ile'l-yusr, vegbel meazîrî ve hutta anni'z-zenbe ve'l-vizr, ya raûfen bi-ibadih'is-salihîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde bana kadir gecesinin sevabını lütfeyle; işlerimi zorluktan kolaylığa dönüştür; mazeretlerimi kabul buyur; günah ve vizr-ü vebalı üzerimden kaldır; ey salih kullarına şefkatli olan!
اللهمّ وَفِّر حظّي فيهِ من النّوافِلِ و اكْرِمْني فيهِ بإحْضارِ المَسائِلِ و قَرّبِ فيهِ وسيلتي اليكَ من بينِ الوسائل يا من لا يَشْغَلُهُ الحاحُ المُلِحّين
28. Günün Duası: "Allahumme veffir hazzî fîhi min'en-nevafil, ve ekrimnî fîhi bi-ihzar'il-mesail, ve garrib fîhi vesîletî ileyke min beyn'il-vesail, ya men la yeşğaluhu ilhah'ul-mulihhîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde müstehap (sünnet) amellerden nasibimi çoğalt; -dünya ve ahirette- sorumlu olduğum şeyleri hazırlayarak bana lütuf ve bağışta bulun; bugünde vesileler arasından sana vesilemi yakınlaştır; ey ısrarla yalvaranların ısrarı, kendisini –başkalarıyla ilgilenmekten- alıkoymayan –Rabbim-!
اللهمّ غَشّني بالرّحْمَةِ و ارْزُقْني فيهِ التّوفيقِ و العِصْمَةِ و طَهّرْ قلْبي من غَياهِبِ التُّهْمَةِ يا رحيماً بِعبادِهِ المؤمِنين
29. Günün Duası: "Allahumme ğaşşinî fîhi bi'r-rahmet, verzugnî fih'it-tevfîga vel-isme ve tahhir galbî min ğayahib'it-tuhmet, ya rahimen bi-ibadih'il-mu'minîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde rahmetinle beni kapla; bu günde bana -iyi amelleri yapmak için- tevfik ve -kötü amellerden- korunma -gücü- lütfeyle ve beni şüphe ve suç unsuru addedilebilecek şeylerin karanlığından temizle; ey mümin kullarına merhametli olan -Rabbim!-
اللهمّ اجْعَلْ صيامي فيهِ بالشّكْرِ و القَبولِ على ما تَرْضاهُ و يَرْضاهُ الرّسولُ مُحْكَمَةً فُروعُهُ بالأصُولِ بحقّ سَيّدِنا محمّدٍ وآلهِ الطّاهِرين والحمدُ للهِ ربّ العالمين
30. Günün Duası: "Allahummec'al siyamî fîhi bi'ş-şukri ve'l-gabûli alâ ma terzahu ve yerzah'ur-resûl, muhkemeten furûuhu bi'l-usûl, bi-haggi seyyidina Muhammedin ve Âlih'it-tahirîn, ve'l-hamdulillahi rabb'il-alemîn."
Anlamı: Allah'ım! Bu günde tuttuğum orucu kendin ve resulün beğendiği şekilde mükâfatlandırıp kabul buyur ve onun furuunu -iman ve ihlâs olan- usulüyle pekiştir; efendimiz Muhammed ve onun tertemiz Ehlibeyti hakkında -Ey Rabbim!- Ve bütün övgüler âlemlerin rabbi olan Allah'a mahsustur.
Ramazan Ayı ile ilgili Şer’i Sorular (2)
Soru 1- Karı kocanın oruçlu iken birbirleriyle şehvetli bir biçimde oynaşıp, elleşmesi sonucu kadında sızıntı ve akıntı görülmektedir. Acaba bu sızıntı orucu bozar mı ve ayrıca bu sızıntı necis midir?
Cevap: imam Humeyni (r.a): karı kocanın oruçlu olarak oynaşması mekruhtur. Eğer oynaşma sonucu genellikle ondan meni gelirse veya meni gelmesi için oynaşılıyorsa, orucu batıldır ve kaza etmelidir. Ama eğer bu oynaşma sonucu ondan meni gelme adeti yoksa ve tesadüfen gelmişse orucu sahihtir ve kazası da yoktur.
Necis olma konusuna gelince: eğer meni olmazsa paktır.
Ayetullah Hamaney: Eğer kadın lezzetin doruğuna çıkar ve bedeni boşalır ve hafiflerse, cünüptür ve orucu batıldır.
Ayetullah Sistani: Eğer sızıntı cinsi şehvetin doruk noktasında iken çıkmışsa orucu batıldır ve sızıntısı da necistir.
Ayetullah Vahit Horasani: Eğer kadın lezzetin doruk noktasına çıkmazsa sakıncası yoktur ve orucu da batıl olmaz.
……………………………………..
Soru 2- Oruçlu bir kadın eğer az renkli ve bulanık çok az bir leke görürse acaba orucu bozulur mu?
Cevap: imam Humeyni (r.a): Eğer adet döneminde olmaz ve bir önceki adetinden on gün geçmişse hayız değildir ve eğer bu şekilde olmazsa olmaz.
Ayetullah Hamaney: Bir defadan oruç batıl olmaz, eğer üç gün üst üste kan görürse hayızdır.
Ayetullah Sistani: böyle bir kadın istihazedir.
Ayetullah Vahit Horasani: Batıl değildir, ancak istihaze ahkâmına tabidir.
………………………………………………
Soru 3- Bazen diş etimden kan gelmekte ve ağız suyuyla karışmaktadır. Eğer bunu yutarsam orucum batıl olur mu?
Cevap: İmam Humeyni (r.a), Ayetullah Hamaney, Ayetullah Sistani, Ayetullah Vahit Horasani…: Eğer diş eti kanı ağız suyuyla karışır ve (mustehlek olursa) yok olursa onu yutmanın bir sakıncası yoktur ve oruç bozulmaz.
Ayetullah Mirza Cevad Tebrizi (r.a): Eğer diş eti kanı ağız suyuyla karışmış ve (mustehlek olursa) yok olmuşsa vacip ihtiyat gereği onu yutmamak gerekir ve dışarı tükürülmelidir.
Açıklama: mustehlek olmak, yani kan az olur ve ağız suyuyla öyle bir şekilde karışır ki onun kan mı tükürük mü olduğu anlaşılmaz.
…………………………………………………
Soru 4- Ramazan Ayında diş doldurmanın hükmü nedir?
Cevap: tüm taklit merciler: Ramazan Ayında diş doldurmak, temizletmek ve çektirmek diş doktorları için caizdir, ancak oruçlu kişi kan veya diş aletleri vasıtasıyla ağıza dökülen suyun boğaza kaçmayacağından emin olması şartıyla caiz olur.
……………………………………………….
Soru 5- Acaba balgam yutmak orucu bozar mı?
Cevap: İmam Humeyni (r.a), Ayetullah Hamaney, Ayetullah Mirza Cevad Tebrizi, Ayetullah Vahit Horasani…: Balgam yutmak – öyle ki ağız içine gelmeyecek olursa- bir sakıncası yoktur. Eğer ağıza ulaşırsa vacip ihtiyat gereği onu yutmamak gerekir.
Ayetullah Sistani: Balgam yutmak – öyle ki ağız içine gelmeyecek olursa- bir sakıncası yoktur, ancak müstehap ihtiyat gereği onu yutmamalıdır.
Açıklama: Boğaz ve ağızın sınırı Arapçadaki “kha” (خ) harfinin telaffuz edildiği noktadır.
………………………………………………..
Soru 6- Oruçlu iken başı musluğun altına tutup yıkamanın hükmü nedir?
Cevap: Tüm taklit merciler: Orucu bozan şey: “Başı suyun altına sokmaktır” öyle ki su, başı bir defada tamamıyla kaplamalıdır. Ama başı musluğun altına tutmanın veya musluğun altında duş almanın bir sakıncası yoktur.
……………………………………………..
Soru 7- Eğer Ramazan Ayında Cenabet guslü almayı unutur ve birkaç gün sonra aklımıza gelirse teklifimiz nedir?
Cevap: Tüm taklit merciler: O günlerin tüm oruç ve namazlarını kaza etmelidir, ama keffare (fidye) vermesine gerek yoktur.
………………………………………....
Soru 8- Eğer birisi bir müddet namaz kılmış ve oruç tutmuştur, ama daha sonra cünüp olduğunu anlar böyle bir kişinin teklifi nedir?
Cevap: Tüm taklit merciler: Eğer nasıl cenabet olduğunu anlamazsa oruçları doğrudur, ancak namazlarını kaza etmelidir.
………………………………………
Soru 9- Seferi Oruçta mesafe ne kadardır?
İmam Humeyni, Ayetullah Hamaney: Şer’i Mesafe sekiz fersahtır o da ortalama olarak 22.5 kilometredir.
Ayetullah Tebrizi, Ayetullah Sistani, Ayetullah Vahit Horasani: Şer’i mesafe sekiz fersahtır o da yaklaşık olarak 22 kilometredir.
……………………………………..
Soru 10- Ramazan Ayında yarınki oruca niyet etmesek kaza edebilir miyiz? bizi aydınlatır mısınız örneğin: yarınki işimiz ağır ve dayanılmaz bir işse de olur mu kaza edebilir miyiz?
Cevap: Hiçbir surette böyle bir şey caiz değildir, ancak o gün sabah kısa bir yolculuğa çıkarak Şer’i mesafe kat edildikten sonra oruç bozulur.
Ramazan Ayı ile ilgili Şer’i sorular (1)
Sabah ezanı olmasına rağmen yemeğe devam etmek / Oruçlu birinin namahrem birine bakması / Parfüm, ruj, krem… Gibi şeylerin kullanılması / Duman yutmak / buharı teneffüs etmek / sabah ezanından önce ve sonra cünüp olmak
Soru 1- Eğer birisi sabah ezanı olmadığı düşüncesi ile sahura devam ederse, sonra sabah ezanı vaktinin geçmiş olduğu anlaşılırsa böyle birisinin orucunun hükmü nedir?
Cevap: İmam Humeyni (r.a), Ayetullah Hamaney, Ayetullah Tebrizi (r.a), Ayetullah Sistani, Ayetullah Vahit Horasani…: Eğer vaktin girip girmediğini inceleyip, tahkik etmeden sahura devam ederse oruç batıldır ve kaza edilmelidir.
Açıklama: Böyle birinin orucu batıldır, ama bu kişinin iftar ederek akşama kadar bir şeyler yiyip içme hakkı yoktur, bilakis akşam ezanına kadar bir şey yiyip içmemelidir yani normal olarak akşama kadar oruçlular gibi kalmalıdır.
………………
Soru 2- Oruçlu birinin namahrem birine bakması orucu batıl eder mi?
Cevap: Tüm taklit merciler: Hayır, Orucu sahihtir.
Açıklama: ama böyle bir iş orucun değer ve sevabını azaltır; çünkü göz, kulak, dil, kalp ve tüm azaları bütün hilaf ve günahlardan korumak farzdır.
………………………….
Soru 3- Acaba “Parfüm”, “Ruj”, “Şampuan”, “Krem” gibi şeylerin Ramazan Ayında kullanılması caiz midir?
Cevap: Tüm taklit merciler: Bunlardan hiç biri orucu batıl etmez, sadece eğer ruj dudaktan ağıza akar veya emerse o zaman caiz olmaz.
………………………….
Soru 4- Bazen oruçlu biri nakliye araçların yanında olduğunda bu araçların dumanı boğazına kaçar; acaba böyle bir kişinin orucu batıl olur mu?
Cevap: Tüm taklit merciler: Eğer katı duman boğazına kaçmaz düşüncesiyle bu araçların yanında durursa ve tesadüfen boğazına kaçarsa orucu sahihtir.
………………………….
Soru 5- Oruçlu birinin hamam ve banyodaki buharı teneffüs etmesinin hükmü nedir?
Cevap: Tüm taklit merciler: Hamam ve banyodaki buharın teneffüs edilmesi orucu bozmaz.
…………………………..
Soru 6- Eğer birisi Ramazan Ayı gecesi (sabah ezanından önce) muhtelim ve cünüp olursa ve sabah ezanına kadar cenabet guslü olmayı geciktirir ve sabah ezanından önce teyemmüm ederse acaba böyle birinin orucu doğru mudur?
Cevap: imam Humeyni, Ayetullah Hamaney, Ayetullah Cevad Tebrizi, Ayetullah Sistani…: Gusül almayı geciktirmek günah olsa bile, eğer sabah ezanından önce teyemmüm ederek oruç tutarsa orucu sahihtir.
Ayetullah Vahit Horasani: Vacip ihtiyat gereği teyemmüm ederek oruç tutmalıdır ve o günün kazasını da yerine getirmelidir. (yani orucu batıldır ve bir gün kazasını yerine getirmelidir.)
………………………………
Soru 7- Eğer birisi sabah ezanından sonra mutelim ve cünüp olur ve güneş batana kadar gusül almazsa acaba böyle birinin orucu doğru olur mu?
Cevap: Tüm taklit merciler: Hayır, acele bir şekilde gusül almasına gerek yoktur ve orucu sahihtir, ancak namaz için gusül almalıdır.
Myanmar’ın çığlığı
Dünya, gözleri önünde devam eden vahşete karşı sessizliğini sürdürüyor.
Güneydoğu Asya ülkesi Myanmar’ın batısındaki Arakan eyaletinde Müslümanlar Budistler tarafından canlı canlı yakılarak katlediliyor.
1000’den fazla Myanmarlının hayatını kaybettiği olaylarda, Bangladeş’e sığınmaya çalışanlar ise ekonomik ve siyasi gerekçelerle kabul edilmiyorlar.
Tarihi binlerce Kızılderili’yi katlederek başlayan ABD ve topyekûn batının geçmişi bu tür vahşet sahneleri ile dolu.
“…Kolomb ve onu takip eden İngiliz kolonicilerinin üzerinden 200 yıl geçtikten sonra Kolomb’u dostça karşılayan Taino yerlileri tamamen ortadan kaldırılmışlardı.”
“...Amerika kıtasında bulunan yerlileri yok etmek için dinamit ve makineli tüfek kullanıldığı gibi, Kızılderililerin dayanamadığı çiçek hastalığına yakalanmış kişilerin mikroplu elbiseleri onlara giydirilmiştir.”
“Piskopos Bartolome de Las Casas “Hint adaları halkının yok edilmesi” isimli eserinde İspanyolların yaptıkları zulüm ve katliam hakkında şunları söylemiştir: “…40 yıl boyunca kadın-erkek, çoluk çocuk 12 milyondan fazla insan, Hıristiyanların iğrenç eylemleri ve zorbalıkları ile öldürüldü…”
1500’lü yıllarda gerçekleştirilen bu vahşet ve soykırım 21. yüzyılda da aynı mantıkla devam etmektedir.
Ancak kan ve gözyaşının müsebbibi batı olduğunda bunları engellemek için hiçbir girişim söz konusu olmamaktadır.
Neden BM veya NATO devreye girerek Budistlere halen dur dememiştir?
Çünkü ölenler Müslümandır. Myanmar’da bir Müslüman soykırımı vardır ve bu durum batının umurunda bile değildir.
Myanmar, zulüm ve vahşet ile var olan batının inanç temelli politikalarına bir örnektir.
Aynı inancı paylaşmayanlar insan statüsünde dahi kabul edilmemektedir.
Newyork Times’ın haberine göre, ABD Suriye konusunda diplomatik çözümleri bir kenara bırakarak zorla devirme yolunu devreye koyacak. Ve bu konuda Türkiye ve İsrail beraber hareket edecekler.
Dünyanın gözleri önünde yeni bir vahşete hazırlanılıyor. Türkiye maalesef ses çıkarmıyor.
Myanmar’da mübarek Ramazan ayı içinde vuku bulan bu dramda ölenler din kardeşlerimizdir. Ama yine kimsenin sesi çıkmamaktadır.
Prof. Dr. Haydar Baş 26 Temmuz 2012