
کارگر
Siyonist Rejimin Saldırılarında Şehit Olan Filistinlilerin Sayısı 31'e Yükseldi
Siyonist İsrail’in abluka altındaki Gazze Şeridi'ne 9 Mayıs'ta başlattığı saldırılarda şu ana kadar şehit olan Filistinlilerin sayısı 31'e çıktı.
Gazze'deki Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Siyonist İsrail’in saldırılarında şu ana kadar 6'sı çocuk 3'ü kadın olmak üzere 31 Filistinlinin şehit olduğu, 32'si çocuk 17'si kadın 93 Filistinlinin de yaralandığı kaydedildi.
Siyonist rejimin Gazze Şeridi'nin güneyine yönelik hava saldırıları bugün de devam etti. İşgalci İsrail ordusunun sabah saatlerinde düzenlediği hava saldırısında Filistinli "Beşir" ailesine ait bir ev tamamen yıkıldı. Filistinli direniş grupları ise saldırılara Gazze Şeridi sınırında bulunan Yahudi işgal birimlerine roket atarak karşılık verdi.
Çatışmaların dördüncü gününde işgalci rejim ordusu, Gazze'den işgal altındaki topraklara 886 roket atıldığını duyurdu. İbrani medyası ateşkesin gerekli olduğunu vurgulayarak, savaşın devam etmesinin Tel Aviv'in çıkarına olmadığını açıkladı.
Filistinli Şehidin Kızı: En Azından Bize Silah Verin de Kutsal Alanlarımızı Kendimiz Savunalım
Filistinli şehit komutan Ali Gali’nin kızı, Siyonist rejimin Gazze'ye yönelik barbarca saldırılarına karşı Arapların ve dünyanın sessiz kalmasını eleştirdi.
Şehit Ali Gali'nin kızı Yasemin Gali, Gazze'de el-Alam muhabirine verdiği röportajda şunları söyledi: ‘Gazze'ye karşı yapılan her savaşta tüm dünya sessiz kalıyor ve bu cinayetleri sadece izliyor. Ukrayna'daki savaşta Araplar ve yabancılar Ukraynalıları destekledi ama Filistin konusunda herkes sessiz. Araplar bile bizi desteklemiyor. İsraillilerle savaşmanızı istemiyoruz, kutsal alanlarımızı ve vatanımızı savunmamız için bize silah vermenizi istiyoruz.’
Gazze Şeridi'nin güneyinde yer alan Han Yunus'ta çok sayıda Filistinli, Kudüs Tugaylarının füze birliği komutanı Şehit Ali Gali’nin cenazesini, ağabeyi ve yeğenin cenazesiyle birlikte toprağa verdi.
Filistin direnişi bu korkakça saldırıya anında karşılık vererek Siyonist yerleşimlerini bombaladı ve çok sayıda Siyonisti sığınaklara gönderdi.
Şehit Ali Gali’nin babası Ebu Ali Gali, el-Alam’e verdiği röportajda şunları söyledi: ‘Siyonist düşman ancak güç dilinden anlıyor. Siyonistler bilsinler ki, ne zaman biri şehit edilse, Filistin'de binlerce insan daha şehit edilmeye hazırdır.’
Gazze'deki hükümet enformasyon ofisi müdürü Selame Maruf, el-Alam’e verdiği röportajda bu savaşın sağlık sektörü üzerindeki etkisi hakkında şunları söyledi: ‘Siyonist rejimin Gazze'ye yönelik her savaşında sağlık sektörüne büyük zararlar veriliyor. Geçişlerin kapatılması aynı zamanda tıbbi malzemelerin Gazze'ye girişini ve hastaların Gazze dışına taşınmasını da imkânsız hale getiriyor.’
Kani: Direniş Cephesi Her Geçen Gün Büyüyor ve Gelişiyor
İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı, direniş cephesinin her geçen gün büyüdüğünü ve geliştiğini vurguladı ve şunları söyledi: ‘Bir zamanlar direniş güçleri düşmanın karşısına taş ve sapanlarla çıkardı ama bugün Gazze'nin İsrail'e karşı kullandığı roketler kendi ürettikleri roketlerdir.
İran İslam Cumhuriyeti Kudüs Gücü Komutanı General İsmail Kani, Kum Cuma İmamı Ayetullah Muhammed Saidi ile yaptığı görüşmede şunları söyledi: ‘İmam Humeyni'nin (r.a) diktiği fidanların hepsi bugün güçlü ağaçlara dönüştü. Bu fidanlar farklı yerlere dikilmiş ve meyvelerinden farklı nimetler meydana gelmiştir. Düşmanlar bazen bunların İran İslam Cumhuriyeti'nin zulme karşı savaşan elleri olduğunu itiraf ediyor ve söylüyorlar.’
Direniş merkezlerinin gelişip büyüdüğüne değinen General Kani, şu ifadelerde bulundu: ‘Bugün direniş alanında elde ettiğimiz kazanımlar, bu alanda ortaya konulan gücün kat be kat fazlasıdır.
Birçok sorun yaşanmasına rağmen direniş bölgelerinde direniş güçlerinin günden güne büyüdüğüne, direniş güçlerinin itibarının, haysiyetinin ve saha koşullarının güçlendiğine şahit oluyoruz.
Bir zamanlar direniş güçleri düşmanın karşısına taş ve sapanlarla çıkar ama bugün Gazze'nin İsrail'e karşı kullandığı roketler kendi ürettikleri roketlerdir.
İslam İnkılabı Rehberi 2014’te, Batı Şeria'yı silahlandırma emri çıkardı. Gençliğin ciddi çabalarıyla bu hedefe ulaşıldı ve bugün Gazze, mazlumlara destek olma ve Siyonist rejimle mücadele konusunda büyük bir kapasite haline geldi.
Batı Şeria'daki direniş operasyonları her geçen gün artıyor
Batı Şeria'da bazı günlerde 30'dan fazla operasyon düzenleniyor. Şimdi Siyonist ordunun yarısından fazlası Batı Şeria'ya geldi, ancak operasyonlar her geçen gün artıyor ve bu operasyonların sonucu Siyonist rejimin içeride ciddi bir sorunla karşı karşıya kalması ve kendilerinin de çöküşten söz etmeleridir ve bu başarı bugün gençliğin direnişinin sonucudur ve dini ve İslami esaslara yöneldikleri günden beri onların gücü artmıştır.’
Kudüs Gücü komutanı, Lübnan'daki direnişin başarılarından bahsetti ve şunları söyledi: ‘ Eğer Siyonist rejim Hizbullah'tan birini şehit ederse, Hizbullah hemen İsrail'den birini öldürür. Hizbullah güçlerinden biri şehit olduğunda Siyonist rejim korkuyla, “Bunu biz yapmadık” açıklamasında bulundular. Siyonist rejimin tüm kuzey cephesinde ve güney Lübnan'da tek bir asker bile görünmüyordu çünkü hepsi saklanıyordu.
Bir zamanlar 100'den fazla ülke Suriye'ye karşı toplandı ama İslam Cumhuriyeti direndi ve bu ülkeyi düşmanlarından korumayı başardı.
Siyonist rejim günden güne çöküyor. Allah’ın yardımına güvenerek İsrail'i yok edebileceğimizi umut ediyoruz.’
Reisi, Filistinli Direniş Liderleri İle Görüştü
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Şam ziyareti kapsamında bir grup Filistinli direniş komutanı ile görüştü.
Reisi görüşmede Filistin meselesi hakkında, "Bugün İslam dünyasının en önemli meselesi olan Filistin davası ve Kudüs'ün özgürlüğü asla unutulmamalıdır." dedi.
Reisi, Filistin meselesinin her zaman İran dış politikasında ilk öncelik olarak değerlendirildiğini söyledi.
Filistin halkının hak ve hukukuna ulaşmaması için düşmanın tüm gücüyle sahaya indiğini belirten Reisi, “Müslümanların da Filistin'in ihlal edilen hakları ve Kudüs kentinin özgürlüğüne kavuşması için tüm güçlerini kullanmaları gerekiyor.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Reisi, Siyonist Rejim’in bekası için yürüttüğü psikolojik savaşa atıfta bulunarak, “Düşmanlar, kombine savaş başlatarak, Filistinlilere kaderi ve hayatlarının Siyonist rejimin varlığına bağlı olduğunu aşılamaya çalışıyor. Bu rejimin varlığının devam etmesi bahis konusu olamaz.” ifadesini kullandı.
Tel Aviv ile normalleşme sürecini eleştiren İbrahim Reisi, “Bazı devletleri Siyonistlerle normalleşmeye zorladılar, ancak gerçekte olan şey rejimin anlaşmayı ihlal etmesi, Filistinlilerin haklarını ihlal etmeye devam etmesi, yağmalama ve katliamı sürdürmesiydi.” değerlendiresinde bulundu.
Halihazırda İsrail'e karşı mücadelenin tek yolunun direniş olduğunun kanıtlandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Reisi, ABD'nin ve Siyonist Rejim’in İslam dünyasındaki başarısızlığına işaret ederek, şunları kaydetti:
“Siyonist Rejim’in yenilgisinin hızlandırılması, Kudüs’ün özgürlüğe kavuşması ve Filistinlilerin kendi kaderlerini belirlemesi için direniş güçleri, bölge ve dünya Müslümanlarının birliği ve uyumu gereklidir.
Reisi, şu anda Filistinli grupların güçlü durumda olduğunu belirterek, “Siyonist Rejimin çöküşünün etkileri görülüyor. Bu rejimin çöküşünün yaklaştığına inanıyoruz.” dedi.
Filistin meselesinin çözümüne ilişkin İbrahim Reisi, "Tek çözüm Filistinlilerin iradesine dayalı bir hükümetin kurulmasıdır. Eğer Batılılar demokrasi talep ediyorlarsa, Filistin halkının oyunu kabul etmeli ve sonucuna bağlı kalmalıdırlar." diye konuştu./mehr
İran ve Suriye Ortak Bildiri Yayınladı
İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi ile Suriye yetkilileri arasında yapılan görüşmelerin ardından ortak bildiriyi yayımlandı.
Bildiride iki ülkenin ulusal egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğünün korunmasına saygı duyulması ve siyasi, ekonomi ve konsolosluk işbirliği yoluyla ikili ilişkilerin güçlendirilmesi gerektiği vurgulandı ve iki ülkenin terörle mücadele ve Suriye'nin yeniden inşası konusunda ortak işbirliğini sürdüreceği ifade edildi.
Siyonist Rejim'in Golan’a düzenlediği saldılar kınandı ve şu ifadelerde bulunuldu: ‘Her iki taraf da işgal edilen Suriye topraklarında askeri güçlerin her türlü yasadışı varlığını kınamakta ve Suriye'nin ulusal egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün ihlaline son verilmesi gerektiği vurgulamaktadır.’
Öte yandan iki taraf, Suriye ile Arap ülkeleri arasındaki yapıcı iletişim ve Çin himayesinde gerçekleşen İran-Suudi anlaşması başta olmak üzere bölgedeki olumlu siyasi gelişmeleri memnuniyetle karşılarken, bu anlaşmanın Ortadoğu’nun istikrarına hizmet eden daha olumlu gelişmeler için önemli bir adım olduğunu vurguladılar.
Suriye’ye 13 yıl sonra ilk üst düzey ziyareti gerçekleştiren İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin ziyareti kapsamında İran ile Suriye arasında 14 anlaşma imzalandı.
İran Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, İran ve Suriye heyetleri arasında yapılan görüşmeler sonrasında iki ülke arasında petrol, enerji, ticaret, iskan, hava ve demiryolu taşımacılığı gibi alanlarda “Kapsamlı, Uzun Vadeli ve Stratejik İşbirliği Programı” kapsamında 14 mutabakat zaptı imzalandığı aktarıldı.
Anlaşmaların imzalanmasının ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Esad, İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ziyaretin küresel ve bölgesel gelişmeler ışığında önemli olduğunu vurgulayarak, “Bugün bir çok konu ele alındı, bunların en önemlisi sömürgeci güçlerin ülkelerin istikrarını baltalaması ve bölme çabaları oldu. Bu eski bir sömürge politikasıdır ama bugün hala devam etmektedir” dedi.
İran’ın barışçıl amaçlarla nükleer enerjiye sahip olmasını desteklediklerini dile getiren Esad, Batı’nın İran’ı nükleer enerjiden mahrum bırakmaya yönelik çabalarının dünyanın geri kalanında cehaleti, geri kalmışlığı ve yoksulluğu amaçlayan sömürge politikaları olduğunu ifade etti. Esad, İran ve Suriye’nin dünyada pasif değil, aktif oyuncular olma iradesine sahip olduğunu dikkat çekti.
İran Cumhurbaşkanı Reisi ise, Suriye halkının terör örgütlerin, ABD’nin ve Siyonistlerin karşısında dimdik durduklarını aktararak, “Siyonist varlığın bu bölgedeki hedeflerine ulaşmasına izin vermediklerini takdir ve takdir ediyorum” dedi. Suriye hükümetinin ve halkının yanında olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Reisi, “Her alanda gelişen ilişkileri ele aldık ve bölge ülkeleri ile aramızdaki ilişkileri geliştirmeye kararlıyız. Bölge ülkeleriyle ilişkilerimizi geliştirme sürecindeyiz ve bunları yabancılar olmadan genişletmenin yollarını arayacağız. Yabancıların varlığı bize kendimizi güvende hissettirmiyor. Bize güvenlik getirmiyorlar, aksine bölgenin güvenliğini bozuyorlar” dedi.
İran’dan Suriye’ye Cumhurbaşkanlığı düzeyinde en son ziyaret 2010'da dönemin İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad tarafından başkent Şam'a gerçekleştirilmişti. Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş nedeniyle İran’dan Suriye’ye üst düzey ziyaret yapılmamıştı.
Reisi: Suriye Ziyareti İkili İlişkilerde Yeni Bir Dönüm Noktası
İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi, Şam’dan döndükten sonra Tahran'daki Mehrabad Havalimanı'nda yaptığı açıklamada Suriye ziyaretini değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Reisi, Suriye ziyaretini “Tahran ile Şam arasındaki ekonomik, ticari, siyasi ve güvenlik ilişkilerinin geliştirilmesi için yeni bir dönüm noktası” olarak nitelendirdi.
Bu ziyaretin düşmanın saldırılarına karşı duran Suriye halkı ve hükümetini takdir etmek anlamına da geldiğini anlatan Reisi, “12 yıllık direnişin ardından, Suriye ve bölge halkı için durumun değiştiği apaçık ortadadır. Güvenlik ve istikrar konusunun önemine rağmen, ekonomik ve ticaret alanındaki iş birliği Suriye ve bölgenin birinci gündemi haline gelmektedir.” dedi.
Cumhurbaşkanı Reisi, İran ve Suriye'nin ikili ekonomik ve ticari ilişkilerin seviyesini iyileştirmek için gerekli kapasiteye sahip olduğunu belirterek, “Sayın Beşar Esad ile yaptığımız birkaç görüşmenin ana gündeminde ekonomik ve ticari konular yer aldı.”
İran ile Suriye arasında imzalanan anlaşmalara değinen Reisi, şunları kaydetti:
“Enerji iş birliği, ortak banka ve sigorta şirketi kurma, ekonomik ve ticari iş birliğinin kolaylaştırılması, gümrük tarifelerinin sıfıra indirilmesi İran, Irak ve Suriye arasındaki transit geçişin güçlendirilmesi, tarım ve sanayi iş birliği, inanç turizmi seyahatlerinin kolaylaştırılması gibi konular iki ülke arasında imzalanan 15 işbirliği anlaşmasında yer alıyor.”
Cumhurbaşkanı Reisi, Filistinli direniş komutanları ile yaptığı görüşme hakkında, “Tüm direniş grupları, İran'ın İslam Devrimi zaferinin başlangıcından bu yana direniş hareketlerini savunup desteklediğini vurguladılar.” açıklamasını yaptı.
Reisi, Direniş Cephesi’nin bugün bölge ve dünyada denklemleri değiştiren güçlü ve yenilmez bir hareket haline geldiğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Reisi, Suriyeli mevkidaşı Esad'ın davetlisi olarak çarşamba günü (3 Mayıs) siyasi-ekonomik üst düzey bir heyete başkanlık ederek Şam'a gitmişti
Reisi, Tahran’dan ayrılmadan önce, “Suriye’yi bölmek ve Şam’ın bölge ülkeleriyle ilişkilerine zarar vermek için ellerinden geleni yapan” düşmanlara karşı iki ülkenin ikili ilişkilerini daha da güçlendireceği bu seyahatin “tamamen stratejik” olduğunu açıklamıştı.
Reisi’nin Tarihi Suriye Ziyaretinin Mesajları Nelerdir?
İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi’nin Şam temaslarına ilişkin Al Mayadeen televizyonunu internet sitesinde dikkat çeken bir analiz hazırladı.
Analizde, “Bu, 13 yıl sonra İran’dan Şam’a ilk cumhurbaşkanı ziyareti; Ayetullah Reisi, üst düzey bir diplomat ve ekonomik heyetin başkanlığında, Suriyeli mevkidaşı Beşar Esad'ın resmi davetlisi olarak bugün (3 Mayıs) Şam'a geldi. Bu ziyaret, birçok Arap devletinin Suriye'ye ilişkin görüş ve tutumlarının değiştiği bir dönemde yapılıyor. İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin Şam ziyareti, bölgede oluşan yeni uzlaşı ortamının ardından gerçekleşmiştir.” ifadelerine yer verildi.
Cumhurbaşkanı Reisi’nin Gündeminde Neler Var?
Al Mayadeen’e konuşan İranlı Ortadoğu uzmanı Seyyed Hadi Seyyed Afghahi, “Dışişleri Bakanlığı diplomatlarına göre, bu ziyaretin ana gündeminde ‘İran'ın Suriye'nin yeniden sürecine katılımı’ yer alıyor. Bununla birlikte birkaç anlaşmanın imzalandığına tanık olacağız. Ayrıca İran, Çin ve Rusya arasında yapılan anlaşmalara benzer şekilde Tahran ve Şam arasında da uzun vadeli stratejik işbirliği anlaşması imzalanacak. Bu anlaşma 20 yıllık veya daha fazla olabilir.” dedi.
Cumhurbaşkanı Reisi’nin Şam temaslarında, Suriye-Türkiye normalleşmesi için İran ve Rusya arabuluculuğunda yapılan toplantıların değerlendirileceğini kaydeden İranlı uzman, "İran'ın Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecini kolaylaştırmak için sunacağı öneriler var.” ifadesini kullandı.
Afghahi, “Bu ziyaret sırasında Suriye ile uzun vadeli bir anlaşma çerçevesinde İran’ın denetimi altında petrol ürünleri üretimine dayalı bir limanın kurulması masaya yatırılacak.” açıklamasını yaptı.
Tahran-Şam Ekonomik İlişkilerinin Güçlendirilmesi
Suriye Meclisi Milletvekili Halid Al Abud, Al Mayadeen televizyonuna verdiği röportajda şunları söyledi:
"Suriye-İran ilişkileri artık iki müttefik ülke veya klasik dış ilişkilere sahip iki ülke arasındaki geleneksel bir ilişki değil. Tahran-Şam ilişkileri, geçirdiği birçok aşamadan dolayı gelişip büyümüş ve farklı boyuta girmiştir ve bilinen uluslararası diplomatik ilişkilerin tarihsel anlamının ötesine geçmiştir.”
İran-Şam ilişkilerine dair Al Abud, “Bu ilişkiler iki düzeyde oluşur; Bir yandan doğal şekilde süren tarihsel ilişkiler var. Bu ilişkiler siyasi, ekonomik, kültürel ve hatta sosyal alanlarını kapsar. Diğer düzeyde de iki ülkenin ortak kaderi karşılıklı savunma işbirliğinin gelişmesine yol açmıştır. Tarihi olaylara göre, İran'ın tavırları Suriye hükümeti ile tamamen uyum içindedir. İran'a yapılan askeri saldırıda (8 yıllık İran-Irak savaşı) Suriye Tahran’ın yanında olduğunu gösterdi; Suriye krizinde ise Tahran’ın Şam hükümetiyle aynı tutumu izlediği kanıtlandı.” ifadelerini kullandı.
Suriye Meclisi milletvekili, “İran, tüm ülkeler arasındaki normal ilişkiler anlamında bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması için elinden geleni yapıyor ve bu nedenle Suriye ile diğer Arap ülkeleri arasında ilişkilerin normalleşmesini memnuniyetle karşılıyor. Tahran'ın Şam-Ankara normalleşme müzakerelerinde yaptığı çaba bunun örneğidir.” değerlendirmesinde bulundu.
İran ve Suriye Arasında Stratejik İttifak
Suriyeli siyaset uzmanı Muhammed Kemal Al Cafa, İran-Suriye ilişkilerini Al Mayadeen’e değerlendirdi.
Al Cafa, “Şam-Tahran ilişkileri, İslam Devriminin başlangıcında ve hatta Suriye'nin İran halkının yanında yer aldığı İran-Irak savaşı sırasında gelişti. Suriye İran'ın yeni stratejisini destekledi. Suriye'nin o dönemdeki tutumu herkes için şaşırtıcıydı, çünkü merhum Cumhurbaşkanı Hafız Esad'ın o savaşla ilgili bakış açısı, Irak'ı destekleyen diğer Arap liderlerinkinden farklıydı. Onlar sonunda Irak'a destek stratejisinin yanlış olduğunu ve tüm bölge için bir felaket haline geldiğini anladı.” dedi.
Suriyeli siyaset uzmanı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu ilişkiler, Filistin direnişini ve milletinin meşru haklarını kayıtsız şartsız destekleyen İran'ın tutumuyla güçlendirildi. İran, siyasi, dini ve ideolojik farklılığa rağmen, Filistin direniş hareketlerini kabul edip destekledi.
Bölgedeki diğer ülkelerden farklı bir tutum izleyen Suriye ve İran ortak bir vizyona sahiptir. Sonuç olarak, İran'ın Filistin direniş hareketlerini istikrara kavuşturma, sürdürme ve geliştirme çabaları ve bu yönde Suriye ile tam bir koordinasyon sağlanması direniş ekseninin oluşumunda önemli rol oynamış ve Filistin meselesine dair ortak görüş Şam ve Tahran'ın tarihi ilişkilerini güçlendirmiştir.”
Muhammed Kemal Al Cafa, “2011'de Suriye iç savaşının başlamasından sonra sahada Tahran ve Şam arasındaki işbirliği hakkında daha önemli detayları ortaya çıktı. Görünen o ki, Suriye krizinin yaratılmasının amacı, bu ülkeye hakim olmak ve İran'a Şam hükümetiyle ittifak kurmanın bedelini ödetmektir. Bunların en önemlisi, Filistin davasını ve İsrail işgaline karşı askeri direniş gruplarını desteklemektir. Bu sebepler, İran'ı tüm gücüyle bu savaşa girmeye sevk etti ve neredeyse Suriye'nin yanında yer alan tek ülke oldu.” diye konuştu.
Kazakistan Başbakanı Tahranda.
Kazakistan Başbakanı, başkanlık ettiği üst düzey diplomatik bir heyetle Tahran'a geldi.
Kazakistan Başbakanı Alihan İsmailov bugün üst düzey diplomatikbir heyete başkanlık ederek Tahran'a geldi.
Kazakistan Başbakanı İsmailov'un bu ziyaretinde, İran Cumhurbaşkanı 1.Yardımcısı Muhammed Mohber ile daha önce iki ülke Cumhurbaşkanları tarafından imzalanan anlaşmaların uygulanmaları bağlamında gelişmelerin son durumunu incelemeleri ve siyasi, ticari ve ekonomik ilişkilerin kapsamlı olarak geliştirilmeleri için çözüm yollarını görüşmesi bekleniyor.
Ayrıca bu görüşmede, taşımacılık, ihracat, teknik ve mühendislik hizmetleri, enerji ve banka hizmetleri gibi alanlarda da Tahran-Astana arası işbirliği düzeyinin geliştirilmesi konusu el alınıyor.
Reisii İsmailov'la görüşmesinde: İran-Kazakistan ilişkileri arttırılmalı
İslami İran Cumhurbaşkanı "İran-Kazakistan arası ticari ilişkiler geçen sene dikkate değer bir gelişme kaydettiyde de, bu mevcut düzey iki ülkenin sahip oldukları kapasitelerine göre değil" dedi.
Cumhurbaşkanı Ayetullah Seyyid İbrahim Reisi dün ülkemizi ziyarete gelen Kazakistan Başbakanı Alihan İsmailov ile görüşmesinde, iki ülke arasında ticari-ekonomik ilişkiler başta olmak üzere muhtelif alanlarda geliştirlmesi gerektiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Reisi yaptığı konuşmasının başında Kazakistan'ı Avrasya Birliği'nin etkin üyelerinden biri diye tanımlayarak "İki ülke arasındaki ticari ilişkiler geçen sene daha önceki yıllara göre dikkate değer oranda gelişme kaydettiyse de, bu düzey İran ile Kazakistan'ın sahip oldukları kapasitelere göre değil. Dolaysıyla ilişkiler düzeyini arttırmak için iki misli bir çaba lazım" ifadesini kullandı.
Reisi ayrıca, İran ile Kazakistan arasında kültürel ve medeni ilişkilerin arttırılmasına özen gösterilmesini isteyerek bu alanda ilişkilerin geliştirlmesi bağlamında ortak kültürel bir komitenin kurulmasını da zaruri gördüğünü beyan etti.
Kazakistan Başbakanı Alihan İsmailov da bu görüşmede yaptığ konuşmasında, ülkesinin İran İslam Cumhuriyeti ile olan ilişkilerini ve özellikle de ticari-ekonomik yatırımlar alanında derinleştirmek istediğini belirterek "Mevcut ilişki oranı mevcut kapasitelere uygun değil. Bunun için gelecekte işbirliğimizi arttırma niyetiyle bir yol haritası çizdik" dedi.
İsmailov daha sonra, Tahran-Astana arasında çeşitli alanlarda sağlanan anlaşmaların uygulanmalarına hız kazandırılmakla iki ülke arasındaki işbirliğin kabul edilir bir düzeye çıkartılması temennisinde bulundu.
İraİran İslam Cumhuriyeti ile Kazakistan aralarındaki ilişkilerinigeliştirme ve güçlendirme amacıyla 5 mutabakat zaptı ve 1 işbirliği anlaşması imzaladılar.
İran-Kazakistan arası mutabakat zapıtları ve diğer işbirliği belgeler, dün akşamüstü iki ülkenin üst düzey yetkilileri tarafından imzalandı. İran ile Kazakistan arasında spor, gümrük, serbest bölgeler, gençler ve turizm alanlarıyla ilgili söz konusu belgelerin imza töreni iki ülkenin üst düzey heyetlerinin ortak görüşmelerinin ardından Cumhurbaşkanı 1.Yardımcısı Muhammed Mohber ile Kazakistan Başbakanı Alihan İsmailov'un katılımlarıyla düzenlendi.
İranlı ve Kazak 2 şirket arasındaki işbirliği anlaşması da ilgili şirketlerin Genel Müdürleri tarafından imzalandı.
Türkiye Suriye’de ne yapmalı?
Altılı Masa Suriye’de,Amerikan planının aleti.
“Suriye ile normalleşme” adı altında,
PKK devletçiğine hizmet ediyor.
Kapalı kapılar arkasında yapılan planlar…
PKK/HDP’nin aday çıkarmaması…
Kılıçdaroğlu’na kol kanat germesi…
Hepsi ABD talimatı.
Suriye yönetimi de işin farkında.
Esad’a yakın isimlerden Bessam Abu Abdullah.
Kılıçdaroğlu için “Türk Zelenskiy” diyor.
BAŞTA YAPILAN HATALAR
AK Parti en başta hata yaptı.
ABD’nin kuyruğuna takıldı.
Erdoğan 2011’de bakanlar kurulunda,
“Esad 6 ayda yıkılır” demişti.
Davutoğlu iki parmağını göstererek,
“Sayın Başbakanım 2 ay” öngörüsünde bulunmuştu.
ABD’yi muktedir gören anlayış.
Bayram namazını Emevi Camii'nde kılma hayali.
Suriye gerçeğine tosladı.
STRATEJİK DERİNLİK
Davutoğlu döneminin Suriye politikası…
“Stratejik derinlik” Amerika’nın derinliğiydi.
Türkiye’ye çok pahalıya patladı.
4 milyona yakın sığınmacı…
Yarattığı sorunlar…
ABD ve PKK/PYD’nin Fırat’ın doğusuna yerleşmesi.
Türkiye’nin güvenliğine tehdit…
Esad 2012 Ekim ayında uyarmıştı.
“Sizin Irak’ın kuzeyi tecrübeniz var.
Kendi ayağınıza kurşun sıkıyorsunuz.
Türkiye’yi yönetenler farkında değil mi?” demişti.
Ne yazık ki öyle oldu.
YÜZ MİLYAR DOLAR
Ekonomik olarak da sarsıldık.
Suriye’de yapılan hatanın maliyeti…
Yüz milyar dolardan söz ediliyor.
Alternatif maliyetlerle birlikte çok daha fazla.
Bugün yaşadığımız ekonomik kriz…
Etkisi büyük.
HATADAN DÖNÜLDÜ
Türkiye yanlıştan önemli ölçüde döndü.
Bazı yalpalamalar olsa da,
Amerika’dan büyük ölçüde koptu.
Astana Süreci devrede.
Türkiye, Rusya, İran olaya el koydu.
Bölge ülkeleri inisiyatifi öne çıktı.
Ama ABD boş durmuyor.
Türkiye içinde ve dışında sürekli faaliyette.
AĞIR İLERLİYOR
Süreç çok ağır ilerliyor.
Dışişleri bakanları dörtlü zirvesi…
Ocak ayında gerçekleşecekti.
Şimdi verilen tarih mayıs.
Daha alınacak uzun bir yol var.
Seçimden çok önce mesafe alınabilirdi.
ABD ile dans engelledi.
Türkiye çok geç kalıyor.
Bu da dost ülkelerde güveni sarsıyor.
Yanlışlar Türkiye karşıtlarına yarıyor.
Dün Moskova’da savunma bakanları ve istihbarat başkanları buluştu.
İran da dahil oldu.
Önemli bir gelişme, umarız arkası gelir.
TÜRKİYE NE YAPMALI
Türkiye, Rusya, İran, Suriye…
Her ülkenin kendine göre kaygıları bulunuyor.
Acilen güven artırıcı önlemlere ihtiyaç var.
Prof. Dr. Hasan Ünal da dile getirdi.
Türkiye’nin kontrol ettiği bölgeler…
Afrin, Cerablus, … Suriye ile görüşmeli.
“Bir süre daha güvenliği ben sağlayayım.
PKK/PYD’yi buralara sokmayalım.
Siz vali, kaymakam atayın.
Adım adım buraları size devredelim.
Teröristlerin dönüşüne izin vermeyelim” demeli.
Bu tutum güven ve kalıcı dostluk sağlar.
Aksi ABD değirmenine su taşır.
Artık hata yapma lüksümüz yok.
İDLİB
Bir başka sorun da İdlib.
Türkiye göçü bahane ediyordu.
Yaşanan deprem ve hayat pahalılığı…
Tersine göç başladı.
Hiçbir ülke bunu kabul etmez.
Kendi topraklarında başka otoritelere izin vermez.
İdlib eninde sonunda teröristlerden temizlenecek.
Türkiye Suriye ile birlikte hareket etmeli.
İdlib Şam’ın denetimine geçmeli.
Bu Türkiye’nin güvenliği için de şart.
Geçmişte Irak’ın kuzeyinde yaşadık.
Türkiye’ye maliyeti çok yüksek oldu.
Eşref Bitlis’in girişimleri…
Emekli Orgeneral Necati Özgen’den dinlemiştim.
Aklın yolu bir.
Geç kalırsak kaybeden yine Türkiye olur…
İsmet Özçelik
aydınlık
Dörtlü Zirve ABD’yi Rahatsız Etti
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan’ın Moskova’da Rusya, Suriye, İran savunma bakanları ve istihbarat başkanları ile toplantısına ilişkin ABD’den açıklama geldi.
Bakanlıktan VOA Türkçe’ye yapılan yazılı açıklamada, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı vurgulandı ve ABD’nin temel çatışmaya siyasi bir çözüm bulunması yönünde gerçek bir ilerleme sağlanmadan Suriye ile ilişkileri normalleştirmeyeceği tekrarlandı.
Bakanlık sözcülüğünden yapılan açıklamada, Rusya’daki dörtlü toplantıdan ABD’nin haberdar olduğu kaydedildi ve Suriye’deki çatışmaya kalıcı bir siyasi çözüm bulunması için müttefikler, ortaklar ve Birleşmiş Milletler ile birlikte çalışmaya devam edildiği belirtildi.
Açıklamada, çatışmanın sona erdirilmesinin, tüm Suriyeliler’in iradesini temsil eden tek uygulanabilir çözüm olan BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararının tam olarak uygulanmasının gerektirdiği hatırlatıldı.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında, “Tutumumuz net; temel çatışmaya siyasi bir çözüm bulunması yönünde gerçek bir ilerleme sağlanmadan Esad rejimi ile ilişkilerimizi normalleştirmeyeceğiz. Suriye rejimi ile temas halinde olan bölgesel ortaklarımıza, Suriyelilerin insani ve güvenlik durumlarının iyileştirilmesine yönelik inandırıcı adımların her türlü temasta ön planda ve merkezde yer alması gerektiğini vurguladık” ifadelerine yer verildi.
Öte yandan Suriye Savunma Bakanlığı dün yaptığı açıklamada şu ifadelerde bulundu: ‘Bugün Suriye, Rusya, İran ve Türkiye savunma bakanlarının dörtlü toplantısı gerçekleşti. Toplantıda, Türk kuvvetlerinin Suriye topraklarından çekilmesi konusunun yanı sıra M4 yolu olarak bilinen uluslararası karayolu üzerindeki anlaşmanın uygulanması görüşüldü.’
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da dörtlü zirveyle ilgili olarak bu görüşmelerin olumlu geçtiğini belirtti ve şunları söyledi: ‘Yaptığımız çalışmalarla Suriye’de olabildiğince olumlu, istikrarlı ortamı sağlamak, şartları oluşturmak suretiyle ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü, güvenli ve saygın bir şekilde evlerine, topraklarına dönmelerini sağlamayı amaçladığımızı da kendileriyle paylaştık. Suriye sorununun BMGK 2254 sayılı kararı çerçevesinde tüm unsurları kapsayıcı şekilde ve bütüncül bir yaklaşımla çözülmesi gerektiğini muhataplarımıza ifade ettik.’
Milli Savunma Bakanı Hulusü Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Suriye Savunma Bakanı Korgeneral Ali Mahmud Abbas ile İran Savunma Bakanı Tuğgeneral Muhammed Rıza Aştiyani'nin yanı sıra bu ülkelerin istihbarat başkanları dörtlü toplantıya katılmak üzere salı günü Moskova’ya gitmişti
Tebes Çölü Olayı
Bu günde Amerika tarihinde bir başka büyük fiyasko ve yenilgi kayda geçti. Tebes olayı aslında Amerika’nın İran’a askeri saldırı projesinin başlangıcı ve aynı zamanda sonu oldu. Bu operasyon çok titiz bir plan çerçevesinde ve İran’ın Tebes çölündeki iklim şartları ve bu bölgede terk edilmiş bir havaalanının tespit edilmesine dayanarak hazırlanmıştı.
Tebes Çölü Olayı
25 Nisan 1980 tarihinde Amerika’ya ait bir kaç askeri uçak önceden hazırlanan çok titiz bir plan çerçevesinde gece yarısı İran hava sahasına girerek ülkenin doğusunda ve Tebes çölünün tam ortasında terk edilmiş bir havaalanına iniş yaptı. Bu açık tecavüz İranlı inkılapçı ve İmam Humeyni –ks– çizgisinde hareket eden öğrencileri kendiliğinden gelişen bir hareketle ve Amerika’nın İran’a yönelik müdahalelerini ve komplolarını protesto etmek amacıyla 4 Kasım 1979 tarihinde Amerika’nın Tahran’daki casusluk yuvasını veya büyükelçiliğini fethetmelerine tepki olarak gerçekleşiyordu.
İranlı inkılapçı öğrenciler Amerika’nın casusluk yuvasında diplomat kılığında casusluk faaliyeti yürüten casuslarını rehine olarak tutuyordu. Amerika ise bu konudan İran’a askeri müdahale bahanesi olarak yararlanmak ve böylece İran’a müdahalelerini örtbas etmek istedi.
Amerika Tebes operasyonunu Kartal Pençesi olarak adlandırmıştı ve amacını sözde Amerikalı rehineleri kurtarma şeklinde açıkladı. Ancak Kartal Pençesi operasyonu hezimete uğradı ve böylece Amerika’nın İran’a karşı müdahaleci hedeflerinin bir başka bölgesi olarak İslam inkılabı tarihinde kayda geçti.
Bu operasyonu gerçekleştirmek için ilkin Amerikalı askerleri taşıyan üç adet MC-130 kargo uçağı ve üç adet EC-130 yakıt tankeri uçağın Umman kıyılarında yer alan Miser adasından kalkıp İran hava sahasına girmesi ve Çöl-1 olarak adlandırılan bir bölgede operasyona başlamak üzere inmesi gerekiyordu. Operasyona, Umman körfezinde bulunan Amerikan uçak gemisinden kalkan 8 askeri helikopterinin katılması ile tamamlanması gerekiyor. Böylece bu operasyon Amerika açısından mükemmel bir operasyon olacaktı.
Aslında Amerika bundan önce de İran’a doğrudan müdahalede bulunmuş ve hatta askeri darbe yaptırmıştı. Şimdi ise Tebes çölü üzerinden tecavüz planı, tüm detayları iyice düşünülen ve İslam inkılabının zaferinden iki yıl sonra uygulanan bir plan olacaktı.
Ancak bu operasyon ta başından Amerikan askeri uçaklarının Tebes çölünde kum fırtınaya yakalanması ile birlikte hezimete uğradı. Aslında bu operasyon Amerikalı devlet adamları için yeni bir macera değildi, çünkü bu zümrenin tecavüzcü uygulamaları dosyası oldukça ağır ve karaydı ve Tebes olayı bu cinayetlerin karşısında pek de büyük sayılmazdı, ama yine bu komplonun hezimete uğramış olması Amerika için büyük bir rezalet ve fiyasko sayılıyordu.
Tebes olayı Amerika’nın İran’a yönelik müdahale eğiliminin bir başka yüzünü sergiledi ve geniş boyutlara ulaştı ve tüm dünya neden İran milleti Amerika’dan, yani bu milletin haklarına el uzatan devletten nefret ettiğini anlamaya başladı.
Amerika yönetimi Tebes macerasından sonra izlediği tutumu ise bir kez daha beyaz saray elebaşılarının bu maceradan ders almadığını ve hatta Amerikalı casuslar serbest bırakıldıktan sonra müdahaleci tutumu daha da genişlediğini ve her gün bu müdahalelere bir yenisi eklendiğini gösterdi.
Amerika hiç bir zaman İran milletine karşı müdahaleci tutumundan el çekmedi ve sadece zaman zaman yöntemlerini ve senaryolarını değiştirdi.