
کارگر
Rey El Youm’dan AB’nin İran Yaptırımları Yorumu
Avrupa Birliği'nin geçici başkanı İsveç, pazartesi günü bu kurumun bakanlarının İran'a yönelik yeni yaptırım paketi üzerinde anlaşmaya vardığını duyurdu. Bu yeni yaptırım paketi, insan hakları bahanesiyle ve protestocuları bastırma iddiasıyla onaylandı.
AB Dönem Başkanı İsveç temsilciliği, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, şunları ileri sürdü:
“Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanları Konseyi'nin bugünkü toplantısında, İran’daki gösterilerin bastırılmasında rolü olan kişileri hedef alan yeni bir yaptırım paketi onaylandı.”
Ancak Almanya, Hollanda, Danimarka'nın içinde bulunduğu bir grup ülke tarafından, İran Devrim Muhafızları'nın sözde "terörist örgüt listesine" alınması önerisi kabul görmedi.
Toplantı girişinde gazetecilere açıklama yapan Avrupa Birliği Dış İlişkiler Yüksek Komiseri Josep Borrell, bu konuda gerekli hukuki prosedürler tamamlanmadığı için, böyle bir karar alınmayacağını açıkladı.
Borrell, "Böyle bir adımın atılabilmesi için mahkeme kararı gerekiyor. 'Seni sevmiyorum ve terörist listesine alıyorum' diyemezsiniz. Bu ancak, bir üye devlette bir mahkeme yasal ve somut bir karar alındığında yapılabilir." dedi.
Avrupa’nın yeni yaptırım paketini değerlendiren Arapça yayın yapan Londra merkezli Rey El Youm gazetesi, sınırlı bir etkiye sahip Avrupa Birliği yaptırımlarının çoğunlukla sembolik olduğunu yazdı; Gazetede yayınlanan analizde, “Zira yaptırım listesine eklenen kişilerin İsviçre'de banka hesapları yok ve tatillerini de Avrupa ülkelerinde geçirmiyorlar.” ifadesi kullanıldı.
Ray El Yom gazetesine göre bu yaptırımlar ilk önce, Avrupa ülkelerinin kendileri üzerinde olumsuz etkiler yaratacaktır; Çünkü İran İslam Cumhuriyeti büyük ihtimalle şöyle tepkiler verecektir
1. İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerin de yer aldığı Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı (KOEP) veya İran nükleer anlaşmasını yeniden canlandırma olasılığının ortadan kaldırılması.
2. Avrupa Birliği ülkeleri ordusunun İran'ın terör listesine eklenmesi, bu orduların tüm komutanlarının ve kurmaylarının hedef alınmasına neden olacaktır.
3. İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'ndan (NPT) ayrılmasıyla, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEA) müfettişlerinin ülkenin nükleer tesislerine girmesinin engellemesi ve uranyum zenginleştirme oranının artırması.
4. Avrupa’nın ticari gemileri ve petrol tankerleri için de zararlı olacak olan Hürmüz Boğazı'ndan geçiş ve seyir güzergahına yeni kısıtlamalar getirilmesi.
5. İran İslam Cumhuriyeti’nin Rusya ile ilişkilerini güçlendirilmesi.
Analize göre, Avrupa Birliği'nin kararı, aynı zamanda İran'ın nükleer tesislerine saldırı tehdidinde bulunan Biden hükümetinin baskısından kaynaklandığı kesindir. Elbette ki yeni İran yaptırımları, Avrupa'ya faydadan çok zarar verecektir; çünkü bu ülkeler şu anda enerji sorunu ve büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya kalmış durumda.
Yaptırımlar Gülünç Bir Duruma Düştü
Analizin devamında, “ABD aleyhine konuşan Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell cesur açıklamalarda bulunarak, Avrupalıları bu eylemin tehlikeli sonuçları konusunda uyardı.
ABD ve Avrupa ülkeleri, yaptırımların orantısız kullanılmasının mekanizmayı gülünç bir duruma düşürerek işe yaramaz hale getirdiğini ve ters sonuçlara yol açtığını anlamakta zorlanıyor. Bu konuda İran'a yönelik son 40 yıldır uygulanan yaptırımların en çok bu ülkeye fayda sağladığına dikkat etmek yeterlidir. Ambargolar İran’ın kısıtlamalara uyum sağlamasına ve çoğu sektörde kendi kendine yeterliliği sağlayabilen büyük bir ekonomik-askeri güç haline gelmesine neden olmuştur. Aynı zamanda askeri üretim alanında İran’ın Rusya gibi büyük güçle stratejik anlaşma imzalamasına katkı sağlamıştır.
Halihazırda çukurdan çıkan ABD derin bir kuyuya düşmüş durumda; çünkü ileri görüşlü liderlere sahip değil ve Amerikan baskılarına boyun eğmiştir. Bu konu Avrupa'da farklı sektörlerde birbirini izleyen krizlerin göstergesidir.” ifadelerine yer verildi.
Haçlı zihniyeti her dönemde ortaya çıkıyor
Danimarka’nın ırkçı Sıkı Yön Partisi Genel Başkanı Rasmus Paludan İsveç Hükümetinden aldığı resmi izinle Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim yakmış. Olay çok yönlü ki, sadece Danimarkalı bir parti genel başkanının iğrenç ve alçak bir saldırısından ibaret değil. Çünkü verdiği resmi izinle Büyükelçiliğimizin önüne gelerek burada bir Danimarkalı siyasinin Kur’an-ı Kerim yakmış olmasının doğrudan ve birinci dereceden sorumlusu da İsveç Hükumetidir. Bu noktada akla gelen ilk soru ise bu İslam düşmanı ırkçının söz konusu eylemi kendi ülkesinde yapamamış, niçin İsveç’in başkentinde yapmıştır? Bunun ötesinde böyle bir izin için müracaat eden Rasmus Paludan’a niçin git ne halt edeceksen kendi memleketinde yap denmemiştir? Kısacası, benzer pek çok soru akla geliyor. Ancak, gerekçenin ne olduğu önemli değildir. İsveç’in de bu İslam düşmanlığı eyleminde ortak hareketi söz konusudur. Bunun için en az Rasmus Paludan kadar İsveç Hükumetinin de eylemde payı vardır.
Peki, böylesine İslam düşmanlığı konusunda kin ve nefret kusma bakımından aslında ortaklık oluşmuştur. Kaldı ki, bundan sonra olayın sorgulanması neticeyi değiştirmeyecektir. Önemli olan artık şimdiye kadar pek görmek istemediğimiz Haçlı zihniyetinin düşmanlığı gözümüzün içine sokarcasına sergilenmiştir. Hem de İsveç devleti de bu işi gönülden üstlenmiştir. Böyle olunca da olayın sonucunun ortaya çıkaracağı sorumluluğu İsveç hükümetinin de üstlenmesi gerekir. Hem de bu işin bir özür ile telafisi mümkün değildir. Avrupalılardaki İslam düşmanlığının tarihin derinliklerinden bu yana devam ettiğinin bir işareti olmuştur. Söz konusu İslam düşmanlığının Haçlı Seferlerine, Endülüs’teki tüm Müslümanların katledilmesine hatta Arnavutluk’ta kısa bir sürede Osmanlı’dan kalan tüm camilerin büyük bölümünün yakılıp yakılmasının, bunun ötesinde Arnavutluk’ta halkın çoğunluğu Müslüman olmasına karşılık ülkeyi Hıristiyanların yönettiği gerçeğinin temellerinde de İslam düşmanlığını esas alan Haçlı zihniyetini görmek gerekiyor. Kaldı ki, olaylar bunlardan da ibaret değil, sık sık çeşitli Avrupa ülkelerinde Müslümanlara karşı saldırı, hakaret ve aşağılama gibi davranışlar sıkça gündeme geliyor. Kısacası, artık Haçlılar da bu anlayışlarını gizleme ihtiyacı duymuyorlar.
Diyebiliriz ki, Haçlılar yollarını ve yönlerini Haçlı zihniyeti ile belirlemiş ve o yolda yürümeyi sürdürüyorlar. Bu konuda sanıyorum Müslümanların kendilerini bir gözden geçirmeleri gerekiyor. Böyle bir gözden geçirme ve sorgulama söz konusu olduğunda niçin Haçlı ittifakının bir ürünü olan Avrupa Birliği’nin (AB) kapısında yıllardan beri beklemek ve bekletilmekten sıkıntı duymuyoruz? Bunun da ötesinde uluslararası askeri örgüt NATO içinde varlığımızı sürdürüyoruz. Çünkü Müslüman bir ülke olarak saygı duyduklarından değil Avrupa Birliği’ne almayı doğru bulmadıkları için kapıda bekletiliyoruz. Kendilerini Hoca gibi görüp ikide bir ev ödevi veriyorlar. Ev ödevlerimizi yapıp teslim etmemize rağmen yine de bırakın aralarına almayı ne zaman alabileceklerine dairde bir işaret vermiyorlar. Bu arada gerek AB, gerek NATO’da bir Hristiyan ülke ile karşı karşıya geldiğimizde davamızda ne kadar haklı olursak olalım Hıristiyan ülkeden yana, söz gelimi Yunanistan’dan yana hareket ediyorlar. Bizi de oyalamayı tercih ediyorlar.
Sözün özü Danimarkalı siyasinin İsveç polisinin nezaretinde Kur’an-ı Kerim yakması bir meydan okuma olarak nitelendirilebilir. Bu bakımdan bir takım bahane ve gerekçelerle bundan sonra olsun oyalanmamıza izin vermemek gerekiyor. Türkiye bir Müslüman ülke olarak Haçlılarla yan yana durmak mecburiyetinde değildir. Çünkü biz iyi niyet gösterdikçe küstahlıklarını artırıyorlar. Hem de NATO’ya üye olmaları bize bağlı olduğunu bile bile Büyükelçiliğimiz önünde Kur’an-ı Kerim yakılmasını hem de polislerin gözetiminde izin vermeleri küstahlığın da ötesinde iğrençtir.
MİLLİGAZETE
ABD'nin Teröre Desteği Ciddi Bir Suçtur;Afganistan'daki Terör Saldırısının Müsebbibi ABD'dir
Mevlüt Çavuşoğlu, Tayland Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Don Pramudwinai ile Türkiye-Tayland İkinci Ortak Eylem Planı’nın imza töreninde, eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun kitabı hakkında şunları söyledi:
'Pompeo'nun bahsettiği bu iddialarla ilgili bir kere gerçek dışı bilgiler var. Diplomatik bir dille söylüyorum, siz buna yalan da diyebilirsiniz. Abartı var ve çifte standart var. Ayrıca bugüne kadar terörizme verdikleri destek ABD'de ciddi bir suçtur. Sanırım yargı sürecine tabii olmamak için de ciddi dezenformasyon var.
Biz Suriye'de IŞİD teröristleri elimine ederken ya da Suriye'nin kuzeyini IŞİD'li teröristlerden temizlerken ABD, Pompeo'nun olduğu dönemde YPG/PKK ile beraber IŞİD'lileri önce otobüse, sonra da uçaklara bindirerek Afganistan'a gönderdiler. Bugün Afganistan'daki terör saldırılarının müsebbibi de bunlar.
Bu İstanbul'daki 2019'daki görüşmeyle ilgili ben Mike Pompeo'nun yanındaydım baştan sona. Öncelikle Türkiye'ye niye geldiler? Biz teröristleri buradan temizleyeceğiz, siz de operasyona bir ara verin demek için geldiler. Biz onların belgesini müzakere edilemez bulduk, karşılarına 11 maddelik bir belge sunduk. 9'unu kabul ettiler, 2'sini de Cumhurbaşkanımızın huzurunda müzakere ettik ve o 2 madde konusunda da mutabakata vardık, sonra çıktık. Onlar kendi büyükelçiliğinde, sonra Cumhurbaşkanımızın talimatıyla ben de Cumhurbaşkanlığı'nda ortak açıklamayı basınla paylaşmıştım.
Ortak açıklamanın yükümlülüklerini de yerine getirmediler, dürüst olmadıklarını da gösterdiler.
Şimdi rahatsızlığını anlıyoruz. O iğrenç dediği videodaki görüntüleri biz yaşadık. Bu terör örgütü o gece 251 vatandaşımızı öldürdü ve kendisinin de zaten o gece daha sonra sildiği bir tweet var. Cumhurbaşkanımızın aleyhine yazdıklarını da anlıyoruz ki darbe girişimini desteklemiştir. Videodan rahatsız olmasının sebebi de budur. Çünkü o görüntüler darbenin nasıl başladığını ve Türk milletinin darbeyi nasıl yendiğini gösteriyor. Sanırım Türk milletinin o darbecileri yenmesinden rahatsız olmuş ki bu ifadeleri kendisi sergilemiş. Dolayısıyla belki video uzun olabilir ama tüm gerçekleri yansıtan bir videoydu.
Sonuçta bu açıklamaların, kitapta yazan unsurların çoğuna baktığımız zaman gerçek dışı bilgiler var, abartı var ve ne kadar dürüst ve samimi olmadıklarını da ne kadar ilişkilerde ikiyüzlü olduklarını da görmüş oluyoruz kendilerinin yazdıklarında.
İmam Hamanei'den Avrupa’da Kur’an'a Yapılan Saygısızlığa Tepki
İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei'nin twitter sayfasında İmam Hamanei'nin İsveç'te Kur'an'a yapılan saygısızlık hakkındaki tutumu yayınlandı.
İmam Hamanei, Avrupa’nın birçok ülkesinde Kur’an-ı Kerim’e hakaret edilmesine tepki göstererek şunları söyledi: “İfade özgürlüğü sloganıyla Kuran’a yapılan aptalca hakaretler, müstekbirlerin saldırılarının hedefinin İslam ve Kuran olduğunu gösteriyor.
Müstekbirlerin komplolarına rağmen Kuran her geçen gün daha da parlamaktadır ve gelecek İslam’ındır. Mukaddesata hakaret ve nefret yaymak gibi kirli siyasete karşı dünyanın tüm özgürlük yanlıları Müslümanların yanında yer almalıdır."
İslam İnkılabı rehberi Seyyid İmam Ali Hamaney Avrupa’nın birçok ülkesinde Kuran-ı Kerim’e yapılan hakaretlere gösterdiği tepkide “İfade özgürlüğü sloganıyla Kur’an’a yapılan küstahça hakaretler, istikbar saldırıların hedefinde Kur’an-ı Kerim ve İslam’ın özü olduğunu gösteriyor.” vurgusunda bulundu.
Seyyid İmam Ali Hamaney mesajının devamında şu cümleleri paylaştı: “İstikbar komplolarına rağmen Kur’an her geçen gün daha popüler hale geliyor ve istikbal İslam’a aittir. Kutsal değerleri aşağılama ve nefret yayma gibi kirli politikaya karşı dünyanın tüm özgürlükçüleri Müslümanların yanında yer almalıdır. “
Hz. İsa'nın (a.s) Doğumu
Hz. İsa (a.s)"ın annesi Meryem'in, babasının ismi İmran annesinin ismi ise Hanne'dir. Hanne uzun müddet çocuk sahibi olamıyordu. Allah'a çocuğu olması için dua etti. Allah onun duasını kabul edip hamile kalınca, bu büyük nimetin şükrü için çocuğunu Allah'ın evine (Bey-tül Mukaddes"e) hizmetçi olarak adadı.Bu hususu Kur'an-ı Kerim şöyle beyan ediyor: İmran"ın zevcesi şöyle demişti: Ey Rabbim! Karnımdaki bu bebeği hür olarak sana adadım. Sen onu benden kabul buyur. Muhakkak ki, sen her şeyi işiten ve bilensin. (İmran'ın zevcesi) çocuğu doğurunca Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bildiği halde: Ey Rabbim! Onu kız doğurdum. (Mabede hizmet için) erkek kız gibi değildir. Ben onun adını Meryem (Allah kulu) koydum. Ben onu ve zürriyetini kovulmuş şeytanın şerrinden sana sığındırıyorum dedi.
>>Hz .İsa'nın Doğum Günü<<
Bunu üzerine; Rabbi onu güzel bir kabul ile kabul buyurdu ve onu iyi bir şekilde yetiştirdi ve (eniştesi) Zekeriya peygamberi de ona kefil (himayesine memur)kıldı.
Zekeriya ne zaman onun bulunduğu mihraba girdiyse, yanında yiyecek buldu: Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor? dedi. O da: Bu Allah tarafındandır. Şüphe yok ki Allah dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır dedi.
Hatırla ki, bir vakit melekler şöyle demişti: Ey Meryem! Allah hakikaten seni seçti, seni pak ve tertemiz kıldı. Ve seni alemlerin (o zamanın) kadınlarına üstün kıldı. [1]
Hz. İsa'nın (a.s) Veladeti
Artık bu mukaddes hanımefendi erginlik çağına ulaşmış ve Allah yolunda gösterdiği halis sadakatten dolayı zamanının en seçkin ilahi kadını olmuştu. Ama bir gün hiç beklemediği bir anda Allah Teala"nın en kutsal meleklerinden olan Hz. Cebrail, güzel yüzlü bir delikanlı suretinde karşısına dikilecek ve kendisine, Allah Teala"nın Hz. İsa (a.s)"ı ondan dünyaya getirmeyi irade ettiğini müjdeleyecekti.
Allah Teala şöyle buyuruyor:
Ey Resulüm! Kitapta Meryem"i de an. Hani o (ibadet için) ailesinden ayrılıp doğuda bir yere çekilmiş, sonra onlara karşı kendine bir perde edinmişti. Nihayet biz ona Cebrail"i gönderdik de kendisine bir düzgün insan şeklinde göründü.
Meryem ona: Doğrusu ben senden Rahman"a sığınırım. Eğer sakınan bir kimse isen dedi.
Cebrail: Ben sana temiz bir oğlan hibe etmek için, Rabbinin gönderdiği bir elçiyim dedi.
Meryem: Benim nasıl oğlum olur? Bana bir insan dokunmamıştır, ben iffetsiz de değilim dedi.
Cebrail: Evet işte dediğin gibidir. Ancak Rabbin buyurdu ki; Bu (baba olmaksızın çocuk vermek), bana çok kolaydır. Hem bunu insanlara kudretimize delalet eden bir âlâmet ve tarafımızdan bir rahmet yapacağız. Zaten (ezeldeki takdirimiz de) bu iş olup bitmiştir.
Nihayet (Cebrail"in üfürmesiyle) Meryem ona (İsa"ya) hamile kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.
Doğum zamanı gelince, doğum sancısı onu bir hurma dalının yanına götürdü. (Halkın dedikodularını nazara alarak) Keşke, bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım dedi.
Bu esnada Çocuk Meryem"in altından ona şöyle seslendi: Sakın üzülme Rabbin senin alt yanında bir su arkı yarattı. Hurmanın da dalını kendine doğru silkele. Devrilmiş taze hurmalar üzerine dökülsün. Artık ye, iç gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen: Ben Rahman Allah"a oruç (susmak) adadım. Artık hiçbir insanla konuşmayacağım de.
Sonra İsa"yı taşıyarak kavmine getirdi. Onlar: Ey Meryem! Doğrusu sen acayip bir şey (babasız çocuk) getirdin. Ey Harun"un kız kardeşi! Ne baban kötü bir insandı, ne de annen iffetsizdi dediler.
Bunun üzerine, Meryem (kendilerine cevap vermek için) çocuğa işaret etti.
Onlar: Biz beşikteki çocukla nasıl konuşuruz? dediler.
Allah'ın bir mucizesi olarak o çocuk: Ben gerçekten Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam beni mübarek kıldı. Sağ olduğum müddetçe bana namaz ve zekatı emretti. Bana, anama iyilik yapmamı da emretti. Beni zorba ve bedbaht etmedi. Doğduğum gün, öleceğim gün ve sağ olarak dirileceğim gün bana selam olsun! [2] dedi.
Hz. İsa"nın sözleri onları şaşkına çevirdi. Bu büyük ayet (ilahi nişane) onların Hz. Meryem"e karşı iftira ve kötü zanlarını giderdi ve Hz. İsa"nın Allah"ın kudretiyle babasız dünyaya geldiğini ve gelecekte yüce bir makam sahibi olacağını anladılar.
Hz. Cebrail Hz. Meryem ile konuşurken bir de ona şu müjdeyi vermişti: Bir de ona kitap ve hikmeti, Tevrat ve İncil"i öğretecektir. O İsrailoğulları"na resul olarak şöyle diyecektir: Ben Rabbinizden bir mucize ile size geldim. Çamurdan kuş heykelini yaparım. Ona üflediğimde Allah"ın izniyle kuş olur. Allah"ın izniyle âmâ ve abrası iyileştiririm. Ölüleri diriltirim. Evlerinizde yediklerinizi ve stok ettiklerinizi size haber veririm. Eğer inanıyorsanız, sizin için bunda bir ayet vardır. Elimdeki Tevrat"ı doğrulayıcı olarak ve size daha önce haram kılınmış bazı şeyleri helal kılmak için, Rabbinizden bir mucize ile size geldim. Artık Allah"tan sakının ve bana itaat edin. [3]
Hz. İsa"nın Peygamberliği
Böylece Allah Teala, peygamberliğini ispatlayarak insanları dalaletten kurtarması için, Hz. İsa"ya kitabı (İncil"i), ölüyü diriltme ve çaresiz hastalara şifa verme gibi mucizeler verdi.
İsa (a.s), Yahudiler"in dünya düşkünleri tarafından Hz. Musa"nın şeriatına sokulan hurafelere karşı mücadele etmeye başladı. Bunun üzerine, Yahudiler Hz. İsa"ya karşı komplo kurup, fitne çıkarmaya başladılar.
Yahudiler"in önderleri makamlarını korumak amacıyla, Hz. İsa"yı öldürme kararı aldılar. Allah peygamberini onların gözünden sakladı, O"nu öldürmeye gittiklerinde, Allah"ın onları yanıltması sonucu Hz. İsa"ya benzeyen birini çarmıha gerdiler ve böylece Hz. İsa"yı öldürdüklerini sandılar.
Bu hakikat Kur"an-ı Kerim"de şöyle gelmiştir: Oysa, onu öldürmediler ve çarmıha germediler. Yalnızca kendilerine bir benzetme yapıldı (Onlardan biri İsa şeklinde göründü ve öldürüldü). Onda ihtilaf edenler bu hususta şüphe içindedirler. Onların bu olaya ait bir bilgileri yoktur, ancak kuru bir zan peşindedirler. Onu gerçekten öldürmemişlerdir. Aksine Allah, onu kendi katına yükseltti. Allah azizdir ve hakimdir. [4]
Demek ki, Haç mevzusu, bu ulu peygambere isnat edilen mantık dışı iftiralar ve günümüzdeki Hıristiyanlar"ın, Hz. İsa (a.s)"ın, insanları cehennemin azabından kurtarmak için onların yerine asıldığı inançları, temelsiz bir iddiadan öte değildir.
Hz. İsa Allah"ın Peygamberi ve kuludur. Bu gün Hıristiyanlar"ın elinde bulunan bazı İnciller"den İsa"nın (a.s) daima kendini Allah"ın kulu olarak tanıttığı ve halkı tevhide davet ettiği anlaşılmaktadır. [5]
Hz. İsa (a.s), asla ilahlık iddiasında bulunmamıştır. Hıristiyanlar"ın onun Allah olduğuna inanmaları kendi uydurdukları hurafelerdendir.
Hz. İsa şöyle buyuruyordu: Benim ve sizin Rabbiniz tek Allah"tır. O"na tapın, doğru yol budur. [6] Meryem oğlu Mesih sadece elçi idi. Ondan önce onun gibi nice elçiler gelip geçtiler. Annesi çok doğru bir kadın idi. İkisi de (diğer insanlar gibi) yemek yerlerdi. [7]
Hz. İsa"dan sonra onun dini asaletini kaybetti, semavi olan İncil, tahrif edildi. Günümüzdeki Markos, Yuhanna, Luka ve Matta İncili gibi İnciller semavi kitaplar değillerdir.
Günümüz Hıristiyanlar"ı arasında yaygın olan İsa (a.s) hakkındaki inançlar, şirkten öte bir şey değildir. Bu inançlardan önemlileri şunlardır:
1- İsa (a.s), Allah"ın zatından ayrılmıştır. O mahluk değildir. Allah"ın oğlu diye adlandırılır. [8]
2- Hz. İsa, insan idi, ama Allah ona hulul etmiş yerleşmişti. [9]
3-Hz. İsa insan şekline girmiş Allah"ın kendisidir.
Bu görüşler (inançlar) akıl ve mantıkla bağdaşmayan şeylerdir.
Kur"an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
Allah, Meryem"in oğlu Mesih"tir diyenler muhakkak kafir olmuşlardır. De ki: Allah Meryem"in oğlu İsa"yı anasını ve yeryüzünde olan her şeyi yok etmeyi dilerse, kim ona karşı koyabilir? Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyet ve hükümranlığı Allah"ındır; dilediğini yaratır. Allah her şeye kadirdir. [10]
Hz. İsa (a.s)"a ait mucizelerden biri de ona ve havarilerine (ashabına) Allah katından maidenin (rızk sofrasının) inmesidir.
Kur"an-ı Kerim bu hususu şöyle beyan ediyor: Bir vakit havariler: Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi? demişlerdi.
İsa da: Eğer mü"minseniz (Allah"a ve benim peygamberliğime inanmışsanız), Allah"tan korkun demişti.
Havariler: Biz istiyoruz ki, hem ondan yiyelim, hem kalplerimiz yatışsın, hem senin bize doğru söylediğini bilelim, hem de ona (mucizeye) şahitlik edenlerden olalım demişlerdi.
Meryem oğlu İsa: Ey Rabbimiz olan Allah"ım! Bize gökten bir sofra indir ki, bizim hem evvelimiz, hem de ahirimiz için bir bayram ve kudretinden bir mucize olsun. Bizi rızklandır sen rızk verenlerin en hayırlısısın diye dua etti.
Allah buyurdu ki: Ben o sofrayı size elbette indiririm. Fakat ondan sonra içinizden kim nankörlük ederse, artık onu alemlerden hiçbir kimseye yapmayacağım bir azap ile azaplandırırım. [11]
Allah"ın salat ve selamı o ulu peygambere olsun.
[1]- Al-i İmran: 35, 36, 37, 42
[2]- Meryem: 16. ayetten 33. ayete kadar
[3]- Al-i İmran: 48, 49, 50
[4]- Nisa: 157, 158
[5]- Markos İncili bab 2 bölüm 29
[6]- Ali İmran: 51
[7]- Maide: 75
[8]- Eski Kilise Tarihi c. 1 s. 224
[9]- Talim Nizamı Beyrut baskısı c. 2 s. 204
[10]- Maide: 17
[11]- Maide: 112, 110, 115
Filistin Halkının Çektiği Bütün Acıların Sorumlusu İngiltere'dir
Filistin Âlimler Birliği Sözcüsü şunu vurguladı: ‘Filistin halkının çektiği acılar, İngiliz hükümetinin yüz yıl önce Siyonist rejimi desteklemek için yayınladığı Balfour Deklarasyonu'ndan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle İngiltere, son yüz yılda Filistin milletine karşı işlenen tüm suçlardan sorumludur.
- El-Kudüs el-Arabi Gazetesi, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak'ın, Filistinlileri Lahey Mahkemesi'nden Filistin topraklarının işgaline ilişkin yasal karar verme taleplerini engellemekle tehdit etmesinin ardından şunları yazdı: ‘İngiltere hala uluslararası kuruluşlarda ve topluluklarda Siyonist rejime siyasi ve siyasi olmayan mutlak desteğin kaynağıdır.
Sunak'ın tehdidi, onun 2023'ün başlarında Siyonist rejimi ziyaret edeceğinin açıklanmasıyla eş zamanlı olarak dile getirildi.’
Filistin Âlimler Birliği Sözcüsü Dr. Hafız el-Keremi, “Zayf ve Hivar” programında İngiltere’nin Filistinlilerin çabalarına karşı oy kullanması ve uluslararası çevrelerde Siyonist rejimi desteklemekle tehdit etmesi hakkında konuştu.
Hafız el-Keremi şunları söyledi: ‘Birkaç gün önce, Birleşmiş Milletler'de, Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden Filistin topraklarının Siyonist rejim tarafından işgali ve bu bağlamda uluslararası yasaların ihlali hakkında görüş talebi de dâhil olmak üzere, birkaç karar taslağı oylandı.’
El-Keremi, sözde uluslararası toplum, Batı ve ABD’nin Siyonist rejimin destekçisi olması nedeniyle Filistin halkıyla ilgili birçok kararın uygulanmamasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Filistin tarafının talebi karşısında İngiltere'nin bahaneleri
Filistin Âlimler Birliği Sözcüsü şu ifadelerde bulundu: ‘Filistin halkının çektiği acılar, İngiliz hükümetinin yüz yıl önce yayınladığı Balfour Deklarasyonu'ndan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle İngiltere, Filistin şehirlerinin ve köylerinin yıkılması ve bölge halkının yerlerinden edilmesi gibi son yüz yılda bu insanlara karşı işlenen suçlardan sorumludur.
İngiliz hükümetleri her zaman Siyonist rejimi desteklemiştir. 1948'de Filistin'in üzerinde vesayeti olan muhafazakâr İngiliz hükümeti, Siyonist rejimin kurulmasına zemin hazırlamış ve bu rejime sınırsız destek sağlamıştır. Hal böyle iken, İngiliz hükümeti uluslararası hukuku desteklediğini ve tarafsız olduğunu iddia etmektedir.
Son dönemde yaşananlarla İngiltere siyasetinde büyük bir değişiklik oldu. Bunu, İngiltere hükümetinin başında Theresa May ile başlayan, ardından Boris Johnson ve Liz Truss'un yer aldığı bir grup muhafazakâr izledi. Sonuncusu ise Siyonist rejime desteğini gizlemeyen Rishi Sunak’tı ve bence İngiliz hükümetinin şu anki başkanları Siyonistlerin en büyük destekçilerinden biridir.’
İngiltere'nin iddialarının ifade özgürlüğü ile çelişkisi
Filistin Âlimler Birliği Sözcüsü sözlerine şöyle devam etti: ‘İfade özgürlüğü iddiasında bulunan İngiltere, iş Siyonist rejime gelince insanları baskı altına alıyor, onların görüşlerini bastırıyor. Örneğin, İngiliz üniversitelerinde okuyan genç Filistinlilerin, Siyonist rejimin ihlallerine ve suçlarına karşı konuşma, seminer ve grup faaliyetleri yapmalarına, bu faaliyetlerin antisemitizm olduğu ileri sürülerek izin verilmiyor.
İngiliz hükümeti, Siyonist rejimi boykot eden hareketleri, kurumları ve sendikaları suçlu ilan etmek için birçok yasa çıkarmaya çalışıyor ve bu, İngiliz politika sisteminde bir değişikliğe işaret ediyor. Çünkü İngiltere, bundan önce kendini uluslararası hukuktan yana, insan hakları ve ifade özgürlüğünü savunan bir ülke olarak sunarken, şimdi açıkça baskıcı bir ülke haline geldi.’
Sunak'ın işgal altındaki topraklara gerçekleştireceği ziyaret
El-Kerimi, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak'ın 2023'ün başlarında işgal altındaki topraklara yapacağı ziyareti, özellikle mevcut hassas durumda ve Siyonist rejimde aşırılık yanlısı bir kabinenin kurulmasının gölgesinde, bu hükümetin sürekli eylemlerinin bir devamı olarak nitelendirdi.
El-Kerimi, işgalci rejimin kabinesini, hatta bazılarının Batı ülkelerine seyahat yasağı listesinde bulunan bir grup cani yerleşimcinin kabinesi olarak tanımladı ve Rishi Sunak’ın, işgalcilere desteğini göstermek ve Siyonist rejime sadakatini kanıtlamak için İngiltere'nin bütün kurumlarını kontrolünde tutan bir rejim olan bu gaspçı rejimi ziyaret edeceğini belirtti.
Türkiye'nin İran'dan Yaptığı Gaz İthalatı Yüzde 69,9 Arttı
Türkiye'nin doğalgaz ithalatı, ekimde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 30,4 azalarak yaklaşık 3 milyar 238 milyon metreküp oldu. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun ekim ayına ilişkin "Doğalgaz Piyasası Sektör Raporu"na göre, ithalatın yaklaşık 2 milyar 381 milyon metreküpü boru hatlarıyla, 857 milyon metreküpü de sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tesisleri aracılığıyla gerçekleştirildi. Bu dönemde, boru hatlarıyla yapılan doğal az ithalatı yaklaşık yüzde 21,2, LNG ithalatı yüzde 47,5 düşüş gösterdi. Toplam doğal gaz ithalatı da ekimde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 30,4 azalarak yaklaşık 3 milyar 238 milyon metreküp oldu.
Ekimde en fazla doğalgaz ithalatı 948 milyon metreküple Rusya'dan yapılırken, bu ülkeyi 760 milyon metreküple Azerbaycan ve 671 milyon metreküple İran takip etti. Rusya'dan yapılan doğal gaz ithalatı yüzde 49,1, Azerbaycan'dan yapılan ithalat yüzde 0,1 azaldı, İran'dan ithalat ise yüzde 69,9 arttı./mehr
2022'de Amerika'da 6 bin Çocuk Silahlı Saldırı Kurbanı Oldu
Silahlı Şiddet Arşivi isimli sosyal araştırma kurumu yayınladığı bir raporda, 2022'de Amerika Birleşik Devletleri’nde 6 binden fazla çocuğun silahlı şiddet nedeniyle öldüğünü veya yaralandığını duyurdu.
Bu rapora göre, bu yıl 17 yaşın altındaki 6.023 Amerikalı çocuk silahlı çatışmalarda öldü veya yaralandı. Bu istatistik geçen yıl 5708 ölü ve yaralıydı.
Silahlı Şiddet Arşivi, bunun 2014'ten bu yana en yüksek rakam olduğunu açıkladı Bu sivil toplum merkezi, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki silah özgürlüğü nedeni ile silahlı şiddet hakkında veri toplamaya başladı.
Merkezin web sitesinin istatistiklerine göre, 2022'de 11 yaş ve altı en az 306 çocuk silahlı çatışmalarda hayatını kaybetti.
Ayrıca yaşları 12 ila 17 arasında olan 1323 çocuk çatışmalarda kurşunlanarak öldürüldü.
İstatistikler 2022'de vurularak öldürülen çocuk sayısını, 24 Mayıs'ta Teksas'taki Robb İlköğretim Okulu’nda öldürülen, tümü 11 yaşında veya daha küçük olan 19 öğrenciyi de içeriyordu.
Silahlı şiddetin en genç kurbanlarından biri, 24 Haziran'da Chicago'da kafasından aldığı kurşun yarası sonucunda hayatını kaybeden beş aylık Cecilia Thomas'dı.
Türkiye-Rusya-Suriye Görüşmesi: Şam İle 11 Yıl Sonra İlk Resmi Temas
Milli Savunma Bakanı Akar ve MİT Başkanı Fidan, Rusya Savunma Bakanı Şoygu, Suriye Savunma Bakanı Abbas ve iki ülkenin istihbarat başkanlarıyla Moskova'da bir araya geldi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar beraberinde MİT Başkanı Hakan Fidan ile Moskova’ya gitti.
Bakan Akar beraberindeki Fidan ile sabah saatlerinde Esenboğa Havalimanı’ndan Rusya’ya hareket etti.
Akar ve beraberindeki Fidan’ın başkent Moskova’daki temaslarının sürdüğü belirtildi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ile iki ülkenin istihbarat başkanlarıyla Moskova'da bir araya geldi.
Milli Savunma Bakanlığı’ndan görüşmeye ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan; Rusya Federasyonu Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ile Rusya Federasyonu ve Suriye istihbarat başkanlarıyla Moskova’da bir araya gelmiştir.
Toplantıda Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleri ile ortak mücadele çabaları ele alınmıştır.
Yapıcı havada geçen toplantının sonucunda Suriye’de ve bir bütün olarak bölgede, istikrarın temin edilmesi ve sürdürülmesi için üçlü formattaki toplantıların devamı konusunda mutabık kalınmıştır.
Rusya Savunma Bakanlığı: Rusya, Suriye ve Türkiye savunma bakanları Moskova'da görüştü
Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise Rusya, Suriye ve Türkiye savunma bakanlarının Moskova'da bir araya gelerek Suriye krizinin çözüm yollarını tartıştıkları belirtildi.
“28 Aralık'ta Moskova'da Rusya Federasyonu, Suriye Arap Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti savunma bakanları arasında üçlü görüşme yapıldı. Suriye krizinin çözüm yolları ve sığınmacı sorunu, Suriye'deki aşırılık yanlısı gruplarla ortak mücadele çabaları ele alındı” denilen açıklamada ayrıca ‘toplantının ardından tarafların bu formatta yürütülen diyaloğun yapıcı nitelikte olduğunu ve Arap Cumhuriyeti ile bölgenin tamamındaki durumun istikrara kavuşturulmasının devamı için devam etmesi gerektiğini kaydettiği’ ifade edildi.
Reisi: Düşmanların İran'a Yönelik Azami Baskı Politikası Yenilgiye Uğradı
İslami İran Cumhurbaşkanı bu ülkede ortaya çıkan son kargaşa olaylarını "Ahzap savaşı" diye tanımlarken "Aldanmış olanlara kucağımız açık, ama muanidlere acımayız" dedi.
Cumhurbaşkanı Ayetullah Seyyid İbrahim Reisi bugün Tahran'da "Adsız şehidler"in cenaze töreninde yaptığı konuşmasında Hz Fatıma'nın (s.a.) şahadet yıl dönümü münasebetiyle başsağlığı dileğinde bulunarak "Düşüncesinde ve iradesinde ve de hedefi uğrunda yaptıklarında sadakatı olan kimse "sıddik" ve dürüsttür. Ona göre Fatıma-i Ethar, Sıddika-i Kübra tarihin etki bırakan değişimci büyük bir şahsiyettir" dedi.
Cumhurbaşkanı Reisi daha sonra, modern cahilliğin de eski cahilliğin geniş medya güçlerine sahip yeni bir şekli olduğunu ifade ederek "Hz Fatıma'nın(s.a.) mücadelesi insanları cahillikten kurtarma uğrundaydı" diye ilave etti.
Reisi daha sonra "Süper güçler ve sömürücüler özgürlük gibi aldatıcı sloganlarla inanları kandırarak halkları zelalet ve mutsuzluğa yöneltiyorlar" diye vurguladı.
Cumhurbaşkanı Reisi konuşmasının devamında, ülkede meydana gelen son fitne ve kargaşa olaylarına değinerek, bugelişmeleri islam tarihindeki Ahzap savaşına benzetti ve "Bu olaylar Ahzap savaşıydı. Bütün istikbar cereyanları var güçleriyle akın ettiler. Meydanda olmayanlar da psikolojik savaş yapıyorlardı. Onlar halkın umudunu elinden almaya ve İslami toplumu yolundan saptırmaya çalışıyorlardı. Ama hayal kırıklığına uğrayan yine kendileri oldular" diye ilave etti.
Ayetullah Reisi daha sonra "Aldanmış olanlara bugün kucağımız açık, ama muanid ve düşman olanlara acımayız" diye vurguladı.