
کارگر
Filistin’e Küresel Destek: Barcelona,Tel Aviv İle İlişkilerini Kesti
Barcelona belediye başkanı, Filistinlileri desteklemek ve İsrail apartheidını kınamak için Tel Aviv ile bağlarını kesti.
Barcelona belediye başkanı Ada Colao'nun Tel Aviv ile tüm kurumsal bağları keseceğini açıklamasıyla bu büyük İspanyol şehri, Tel Aviv ile bağlarını kesen ilk şehir oldu.
İsrail üstündeki ekonomik ve siyasi baskıyı artırmaya çabalayan bir küresel kampanya olan Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar Hareketi’nin (BDS) Uluslararası Haber Ajansı, Barcelona Belediyesi’nin Tel Aviv ile ilişkilerini kestiğini açıkladı.
Bu haber ajansı şu açıklamalarda bulundu: ‘Barcelona belediye başkanı Ada Colao, Tel Aviv ile yaptığı kardeşlik anlaşması da dahil olmak üzere İsrail ile tüm kurumsal ilişkilerini askıya almıştır.’
Barcelona ve Tel Aviv 1998'de bir kardeşlik anlaşması imzalamıştı.
Barcelona Belediye Başkanı Siyonistlerle kurumsal ilişkilerin sürdürülmesinin şartını, İsrail makamlarının, Filistinlilerin insan haklarını ihlal eden sisteme son vermesi ve uluslararası hukuk ve çeşitli BM kararlarının kendilerine dayattığı yükümlülüklere tam olarak uyması olarak açıkladı.
Barselona Belediye Başkanı Ada Colao
BDS Hareketi, Barcelona belediyesinin bu eylemiyle ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu: ‘Barcelona Belediye Başkanı Ada Colao'ya ve apartheid İsrail rejimi ile kurumsal bağların sona erdirilmesine yardım eden gruplara selam olsun.
Barcelona, Filistin halkıyla dayanışma için apartheid rejimi Tel Aviv ile bağlarını askıya alan ilk belediye meclisi olmuştur.
Barcelona'nın Tel Aviv ile ilişkilerini askıya alınması, Güney Afrika'da apartheid ile bağları koparmada öncü olan belediye meclislerinin tarihi ve cesur eylemini hatırlatıyor.
Dünyanın dört bir yanındaki kurumları Barcelona'nın yolundan gitmeye ve İsrail'in insanlığa karşı işlediği suçları desteklemekten vazgeçmeye çağırıyoruz.’
Forbes: "Kartal 44", İran Hava Kuvvetlerinin telafi saldırıları üssü
"Forbes" web sitesi "İran'ın "Kartal 44" üssü, yeraltındaki İranlı savaş uçaklarının uzak menzilli Cruise füzeleriyle telafi operasyonlarında kullanıldıklarını gösteriyor" diye yazdı.
Amerikalı "Forbes" web sitesi, İran'ın yeraltındaki "Kartal 44" üssünün tanıtımını yapmasıyla ilgili verdiği haberinde "Kartal 44 üssü, düşmanın hava saldırısından sonra İranlı savaş uçaklarının uzak menzilli füzelerle telefi operasyonlarına geçtiklerini gösteriyor" diye yazdı.
"Forbes" bu konuda ayrıca "İran daha önce insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzelerle donanımlı üssleriyle ilgili fotoğraf ve video filmleri yayınlayarak, kendi savunma ve direnme kabiliyeti konusunda uyarılarda bulunmuştu. Ancak yeri söylenmeyen "Kartal 44" üssü kendi türünün bir ilk" diye kaydetti.
"Forbes" haberinin son bölümünde "Kartal 44 üssünün bulunması, İranlı savaş uçaklarının düşmanın hava saldırısı bitinceye kadar yeraltında hazır durumda kaldıkları ve daha sonra balistik füze ve İHA saldırılarını tamamlama niyetiyle uzak menzilli cruise füzeleri ve İHA'larını kullanarak düşmanın bölgedeki önceden tespit ettiği bütün hedeflerine karşı telafi operasyolarına geçtiklerini gösteriyor" diye ilave etti.
İslam İnkılabı Lideri: Ordumuz bugün daha inkılapçı, daha hazır durumda
İslam İnkılabı Lideri bugün Hava Kuvvetleri Komutanlarıyla ziyaretinde "Silahlı Kuvvetlerimiz bugün inkılabın ilk günlerine göre daha inkılapçı, daha mümin, daha inançlı ve daha da hazır durumda" dedi.
İran Hava Kuvvetleri Personelinin İslam Cumhuriyeti Kurucusu İmam Humeyni (r.a.) ile biat ettikleri o tarihi (hicir-şemsi) 19 Bahman (8 Şubat) günü yıl dönümü münasebetiyle bugün Hava Kuvvetleri Komutan ve personelinden bir grup İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei'yi ziayret etti.
İslam İnkılabı Lideri bu ziyarette bugünün önemiyle ilgili bir konuşma yaptı ve İslam İnkılabı ile Silahlı Kuvvetler arasındaki ilişkilerin bir değerlendirmesini yaptı.
Aşağıda bu konuşmadan pasajlar sunuyoruz:
- (Hicri-şemsi) 19 Bahman (8 Şubat) olayı İnkılap hareketinin zafere ulşması, inkılabın pratik ve hakiki olarak gerçekleşmesi yolunda önemli bir girişti. O gün yapılan şey, bir grup gencin mesela Hava Kuvvetlerinden bir grubun gelip de İnkılap Liderinin karşısında selama durmaları değildi. Bu hareket, inkılabın zafere ulaşmasını içinde barındırıyordu. Neden? Çünkü yeni bir dalga yaratmış oldu. Bu dalga hızla ülkenin her tarafını etkiledi.
İki üç saat sonra akşamüstü çıkangazeteler bu buluşmanın fotoğrafını yayınladılar. Birden bire durum büyük oranda değişiverdi. Öte yandan halk da yeni bir moral kazanmış oldu. Orduyu artık kendi karşılarında bir güç olarak görmüyorlardı. Zira zalim ve sefil Pehlevi rejiminin tek aracı halkı sindirmek için kullandığı Ordusuydu. Böylece halk Ordunun artık karşılarına değil, yanlarına geçtiğine şahit oldu ve büyük moral kazandı. Ve öte yanda karşı taraf moralini kaybetti.
- O gün neler olacağı hiç belli değildi. Durum bir ay, iki ay sürebilirdi. Biat eden Hava Kuvvetleri personelinin geleceği belli değildi. Cezalandırılabilirlerdi. O gençler başlarına gelecekleri bilmiyorlardı. Ama bu riski göze almışlardı. Cesaret göstermillerdi. Bu da gelecek Ordunun tehlikeyi göze alan bir Ordu olacağının bir işaretiydi. Ve bu Ordu yıllar boyu hep tehlikeleri göze alarak hareket etti. Bu Ordu zalimler ve saldırganlar karşısında sıkı bir yumruk olduğunu ta o zamandan sergiledi.
O dönemin saldırganı tabi ki ABD'ydi, Pehlevi hükümeti unsurlarıydı. Daha sonra başka saldırganlar da çıktı. Ama bu Ordu hep onların karşısında göğüs gerdi.
- O gün hiç kimse bu topluluk içinde art niyeti olan birileri olabileceğini düşünmedi. Karşılıklı olarak tam bir güven vardı.
- Ordunun halkın yanında yer alması bekleniyor; Bu oldu ve İnkılapçı bir Ordu olarak halkın yanında kaldı. Benim her zaman vurguladığım bir husus inkılapçı kalınması konusudur. Kimileri vardır nkılapçıdır ama inkılapçı kalmazlar. Kimileri de inkılapçı olurlar, ama onlar da inkılapçı kalmazlar. Fakat bu Ordu inkılapçı olarak kaldı. Ben size söyleyeyim, ben ta ilk günden Orduyla birlikteydim. İnkılabın başında, yani inkılabın ilk günlerinden itibaren Ordu içindeydim. Muhtelif bölümlerine gider gelirdim.
Herkesle irtibattaydım. Ve şimdi şunu söyleyeyim: İslam Cumhuriyetinin Ordusu bugün o ilk günlerinden daha inkılapçı, daha mümin, daha inaçlı
ve daha da hazır durumda. - İnkılap öncesi Ordu şatafatlı bir Orduydu. Şimdi sizlerden bazıları belki hatırlamıyordur; Belki bazılarınız da o günleri görmüşlerdir; O zamanki Ordu şatafatlı ve çok masraflı bir Orduydu. Ama bu Ordu, ülkenin dış saldırıya maruz kaldığı Ağustos 1941 hadisesinde sadece birkaç saat direnebildi. Ordu tamamen dağıldı. Onca şatafatı gitti. Halbuki bu Ordunun başında olan kişinin kendisi de bir askerdi. Rızahan Pehlevi bir askerdi. Her ne kadar sıkı yönemler kullandıysa da onun Ordusu 1941 saldırısında ancak birkaç saat direnebildi.
- Daha sonra oğlu Muhammed Rıza dönemiinde de yeniden Orduyu canlandırmaya ve takviye etmeye çalışıştılar. Ama onun da oluşturduğu Ordu 1953'te Amerikalı ve İngiliz casuslarla birlikte hükümet aleyhine ayaklandı ve bir taraftan da halkı sindirmeye başladı. O günlerin Ordusu da işte böyleydi. Kimliksiz ve düşman egemenliği karşısında mağlup bir Ordu.
- Bugün ama bu Ordu, büyük paralar harcayıp Amerikalılardan uçak satın almaya bakacağına o uçağı kendisi yapmaya yoğunlaşıyor. Ve bunu yapabiliyor da. Ordumuz bugün parça yapımı gibi büyük projer gerçekleştirmekte büyük adımlar atmış durumda. Ordumuzun bugün yaptıkları halkta mutluluk ve izzet duygusu yaratıyor. Çünkü bu Ordu girişimci ve yaratıcı.
- Düşmanın hedefi İnkılap ve İslam Cumhuriyeti nizamını dize getirmek. Ve tabi söylerken bunun aksini söylüyorlar. ABD Başkanı on-Onbeş yıl önce bana hitaben yazdığı mektubunda açık bir ifadeyle "biz sizin nizamınızı değiştirme niyetinde değiliz" diye kaydetmişti. Ama tam o günlerde aldığımız raporlara göre, kendi özel merkezlerinde İslami nizamı nasıl devirebilecekleri konusunu görüşüyorlardı. Onlar hep yalan söylüyorlar böyle.
- Peki İslam Cumhuriyetin nasıl dize getirmeyi düşünüyorlar? İnsanlar arasında ihtilaf ve güvensizlik duygusu oluşturmakla. Siyasi grupların birbirine güvenmeyecekleri, halkçı grupların birbirine güvenmeyecekleri, halkın iktidara güvenmeyeceği, onun buna, bu teşkilatın öbür teşkilata güvenmeyeceği bir toplum yaratma peşindeler.
- Bir takm ihtilaflar kaçınılmaz olarak oluşursa, onları fay hattına dönüştürmemek gerek. Bir bakarsınız kadın konusunu iler sürerler, bir zaman da Şii-Sünni konusunu gündeme getirirler, bir başka zaman da başka şeyleri ortaya atarlar, kuşaklar arası çatışmadan söz ederler; Ama asıl mesele ihtilaf oluşturmaktır.
İslam İnkılabı Lideri: Türkiye ve Suriye depreminden çok üzgünüz
İslam İnkılabı Lideri, Türkiye ve Suriye'de meydana gelen korkunç deprem felaketine değinerek "Türkiye ve Suriye'deki depremzede kardeşlerimiz için çok üzgünüz. Can kaybına uğrayanlar için Allah'tan rahmet diliyorum" dedi.
İslam İnkılabı Lideri Imam Seyyid Ali Hamanei bugün İran İslam Cmhuriyeti Hava Kuvvetleri ve Hava Savunma Personeli ile ziyaretinde 7yaptığı konuşmasında Türkiye ve Suriye'de meydana gelen deprem konusuna da değindi.
İslam İnkılabı Lideri Imam Hamenei bu konuda şöyle konuştu: "Türkiye ve Suriye'deki depremzede kardeşlerimiz için derin üzüntü içerisindeyiz. Yüce Allah'tan can kaybına uğrayanlar için rahmet ve
matemzede aileler için de sabır diliyoruz."
Imam Hamnei daha sonra "Böyle müsibet bizim de başımıza geldi. Onun için bir deprem olduğunda, ailelerin azizlerini kaybettikleri zaman gelen müsibetin ne denli ağır ve acı olduğunu iyi biliyoruz. Biz de onların acılarını içimizde duyuyoruz. Allah yardımcıları olsun. Hepsi için sabır ve huzur diliyoruz. Yetkililerimiz yardımlarda bulundular ve yine yardım edecekler" ifadesini kullandı.
Depremlerde Can Kaybı 17 Bin 134'e Yükseldi
AFAD'dan yapılan açıklamada saat 20.50 itibariyle Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis ve Malatya illerinde 17 bin 134 kişinin hayatını kaybettiği, 70 bin 347 kişinin de yaralandığı paylaşıldı.
Ayrıca bölgeden 30 bin 360 kişinin tahliye edildiği, depremlerinden ardından bin 330 artçı sarsıntının meydana geldiği duyuruldu.
Arama kurtarma çalışmalarında 29 bin 622 personelin görev aldığını aktaran açıklamada yurtdışından gelen akama kurtarma personeli sayısının da 6 bin 479 olduğu belirtildi.
Örnek Kadın; Hz. Fatıma
Kur’an’ın örnek kadın olarak gösterdiği şahsiyet, Hz. Fatıma’nın şahsında somutlaşmaktadır. O tıpkı babası Hz. Muhammed (as) gibi yaşayan bir Kur’an’dır. Onun hayatını okuduğunuz zaman Kur’an’ın ayetlerini okumuş olursunuz. Hayatının tüm aşamalarında Müslüman kadının nasıl olması gerektiğini o göstermiştir. Hz. Fatıma’yı tanımayanlar Müslüman kadını eksik tanımış olurlar. Çünkü Müslüman kadın kimdir sorusunun tam cevabı Hz. Fatıma’dır.
Hz. Fatıma, doğduğu günden beri bizzat içinde yaşadığı mücadelelerle dolu bir Resul hayatının en yakın tanığıdır.
Küçük yaşta annesizliği öğrenen, gayretli bir evlat olarak Hz. Fatıma, kendisi gibi bir yetim olan babasına, hayatının her safhasında destek olmuş. Risalet’in en yakın tanığı olarak Hz. Fatıma, babasının tabi tutulduğu her türlü tecrit, boykot ve toplumsal dışlamanın yanı sıra, hayati tehlike altında sürdürdüğü kısa ömründe, babasıyla aynı imtihana kayıtlı, değişmez bir talebesidir İslam’ın…
Gözünü açtığı günden beri, tüm derdi insanlara Hakkı tebliğ etmek olan bir babayı, rikkatle takip ederek, destek olarak ve yaşadığı tüm yoksunluk ve güçlüklere mertçe göğüs gererek geçirdi ömrünü.
Boykotu, işkenceleri, hakareti, yoksulluğu, açlığı, dışlanmayı, sürgünü, mülteciliği, savaşı, ölümleri ve ayrılıkları bizzat yaşayarak geçmiş hayatında, bizler onu ne kadarıyla tanıyabiliyoruz?
Hz. Fatıma; hayat verdiği halde, öne çıkmayan, öne çıkmamaya razı olmuş; sessizliğin sesi Hz. Fatıma…
Nerede o? Bilen, tanıyan var mı hakkınca?
Hz. Fatıma’yı anlamadan dinleyenler, onun ismini duyunca ağlayıp sızlarlar ama yaşamlarına da karıştırmazlar. Özlerinde Hz. Fatıma’dan bir şey yoktur aslında. Başörtüsünü en ufak bir zorlukta açan bir Müslüman kadın, “sizce Kadının salahı, onun yabancı bir erkeği görmemesi ve yabancı erkeğin de onu görmemesidir.” diyen ve vefatından sonra bile mübarek vücudunun hatları belli olmasın diye kendisi için Umeys kızı Esma’ya özel tabut hazırlamasını vasiyet eden, Fatıma’nın iffet ve din anlayışını yeterince kavrayabilmiş midir?
Hatalarımız, tembelliklerimiz, alışkanlıklarımız ve hiç uykudan kaldırmadığımız hayatımızda, dinimiz için ömürlerini adamış bu insanların ne kadar yeri var?
Kâinatın Efendisi’nin kızıdır. Çoğu günlerini aç geçiren, zaman zaman üzerine giyecek giysi konusunda dahi sıkıntı çeken, ama tüm zorluk ve yoksunluklara karşı rızayla göğüs geren bir İslam kadını… Örtüsü ve giysisi, Allah rızası olan bir Fatıma’dan söz ediyoruz…
Evini lüks eşyalarla döşeyip, marka düşkünü, bakışlarıyla bile fakirleri ezen bir kadın; yoksulluk içinde ömrünü geçiren, evde çalışmaktan elleri nasırlaşan, kendisi ve çocukları aç iken, evindeki son yiyeceği bile fakirlere veren Fatıma’nın (s.a) yaşam felsefesini idrak edebilmiş midir acaba?
Kalbimizde Fatıma’nın imanından, ilahi aşkından, yaşamımızda Fatıma’nın mücadelesinden, ibadetinden, fedakârlığından, iffetinden, merhametinden eser, yoksa. Başımızda başörtü ama gönlümüzde sefa arzusu, kibir ya da zulme duyarsızlık varsa biz Fatıma’nın taraftarları değiliz demektir.
Fatıma (s.a) taraftarı olabilmek, onu rehber, şefaatçi edinebilmek için, Fatımalaşmak, yani Fatıma gibi düşünmek, Fatıma gibi yaşamak gerekir.
Nisa Günsoy
'Şafakta 10 Gün'ün Başlangıcı
İran İslam inkılabının zaferi ile sonuçlanan en kritik 10 gün olarak bilinen “şafakta 10 günün” başlangıcı.
44 yıl önce böyle bir günde yani HŞ. 12 Behmen 1357 (1 şubat 1979) tarihinde İslam cumhuriyeti kurucusu İmam Humeyni (ra) 15 yıl sürgünün ardından, İran halkının coşkulu karşılamasıyla İslami İran topraklarına ayak bastı.
İmam’ın İran’a girişinden 10 gün sonra 22 Behmen 1357 (11 şubat 1979) tarihinde şanlı İran İslam inkılabı zafere ulaştı.
Bu yüzden İmam’ın vatana geri dönüşü ve İslam inkılabının zafere ulaştığı 10 günlük süreç, “Şafakta 10 gün ” olarak adlandırılmış ve bugün, her yıl büyük törenler ve etkinlikler ile kutlanmaktadır.
Her yıl yapılan resmi törenler İmam’ın (ra) İran’a tarihi girişinden itibaren, çeşitli halk kesimleri, şehit aileleri, mülki ve askeri yetkililerin katılımı ile İslam cumhuriyeti nizamın büyük kurucusu İmam Humeyni’nin türbesi, Tahran Mehrabad havaalanı ve ülkenin çeşitli kentlerinde düzenleniyor.
İran: UAEA Raporu Doğru Değil
İran, Fordo bölgesindeki uranyum zenginleştirme tesisinde bildirilmemiş bir değişiklik yapıldığına dair Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) tarafından sunulan raporun doğru olmadığını savundu.
İran'ın yarı resmi Mehr Haber Ajansına göre, başkent Tahran'da nükleer endüstriyle ilgili bir etkinliğe katılan İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, UAEA'nın son raporuyla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Raporun doğru olmadığını söyleyen İslami, "Ajansın yeni müfettişlerinden biri, İran'ın Şehid Ali Muhammedi (Fordo) uranyum zenginleştirme tesisindeki çalışma prosedüründe bildirilmemiş bir değişiklik yapıldığını yanlışlıkla rapor etmişti. Ancak daha önceki müfettişler tesise geldiğinde kendilerine yapılan açıklamalardan sonra söz konusu müfettiş hatasını anlamıştı. UAEA Sekretaryası ile koordineli bir şekilde çalıştıktan sonra da konu fiilen çözüme kavuşturulmuştu." dedi.
UAEA'nın dün üye ülkelere gönderdiği raporunda, Fordo'daki nükleer tesiste uranyumu yüzde 60 saflığa kadar zenginleştiren iki IR-6 santrifüj dizisi arasındaki ara bağlantıda beyan edilmemiş bir değişiklik" yapıldığının tespit edildiği bildirilmişti. Raporda, değişikliğin nasıl yapıldığına ilişkin bilgi verilmediği belirtilmişti.
İran, Kasım 2022'de Fordo'daki nükleer tesiste uranyumu yüzde 60 saflıkta zenginleştirmeye başlamıştı.
iyonist Rejim Gazze Şeridi'ne Saldırdı
Geçici Siyonist rejime bağlı savaş uçakları, Gazze Şeridi'nin merkezindeki hedeflere yönelik saldırıda bulundu ve bu saldırılara direniş grupları roketlerle karşılık verdi.
Filistin medyası bu sabah geçici Siyonist rejim savaş uçaklarının Gazze Şeridi'nin merkezine saldırı düzenlediğini açıkladı.
Filistin haber ajansı Şahap, son dakika gelişmesi olarak aktardığı haberinde şu ifadelerde bulundu: ‘İşgalci rejimin savaş uçakları, şehrin merkezinin doğusundaki tarım arazilerini hedef aldı.’
El-Meyadin de haberinde, “Filistin direniş güçleri Siyonistlerin savaş uçaklarının saldırısına uçaksavar roketleriyle karşılık verdi” dedi.
El-Cezire Kanalı ise şunları söyledi: ‘Siyonist rejim savaş uçaklarının Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırıda, bu bölgenin merkezindeki bir direniş üssüne çok sayıda füze isabet etti.’
Dakikalar sonra çocuk katili Siyonist rejimin ordu radyosu şu açıklamalarda bulundu: ‘Gazze Şeridi çevresindeki Siyonist yerleşim yerlerinde roket operasyonları için tehlike sirenleri çaldı.’
Yediot Aharonot gazetesi de şunları yazdı: ‘Çarşamba akşamı Sderot şehrine atılan roketlere karşılık olarak İsrail ordusu da Hamas örgütünün hedeflerine saldırıyor.’
Birkaç dakika sonra İbrani medyası, Siyonist rejim ordusunun Filistinli savaşçıların Batı Şeria'da bulunan Psagot kasabasına sızdığına dair bir uyarı yayınladığını bildirdi.
Siyonistlerden derhal gasp edilen evlerine dönmelerini, kapı ve pencereleri kilitlemelerini istedi.
Dakikalar sonra Filistin medyası, Filistin direniş güçlerinin Gazze Şeridi çevresindeki Siyonist yerleşim birimlerine roket attığını ve "Demir Kubbe" savunma sisteminin de onları engellemeye çalıştığını yazdı.
Edinilen bilgilere göre, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde duyulan patlamalar, Demir Kubbe füzeleri ile ilgili.
Filistin medyası ayrıca, işgalci rejim savaş uçaklarının Gazze Şeridi'nin güneyindeki direniş üslerine yönelik yeni canice saldırılarda bulunduğunu açıkladı.
"İran'ın Siyonistlerin Saldırısına Yanıt Verme Hakkı Saklıdır"
İran İslam Cumhuriyeti'nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Emir Said İrevani, BM Genel Sekreter'ine ve Güvenlik Konseyi Geçici Başkanına yazdığı mektupta, İsfahan şehrindeki Savunma Bakanlığı'na ait tesise düzenlenen terör saldırısına ve Ukraynalıların sözlerine tepki gösterdi.
Emir Said İrevani bu mektupta şunları söyledi: ‘Ön incelemeler, İsfahan şehrinde Savunma Bakanlığı'na ait tesise düzenlenen terör saldırısından Siyonist rejimin sorumlu olduğunu ve bu rejimin eyleminin uluslararası hukuka aykırı olduğunu gösteriyor.'
Emir Said İrevani bu mektupta, Siyonist rejim başkanının 27 Ocak'ta NATO karargahında ve bu rejimin genelkurmay başkanının 16 Ocak'ta başta İran'ın barışçıl nükleer faaliyetleri de dahil olmak üzere İran'ın hayati altyapısına karşı güç kullanma tehdidine ilişkin açıklamalarına değindi ve uluslararası yasaların ve BM Şartı'nın ihlal edilmesine itiraz etti.
Bu mektupta, Siyonist rejim Başbakanı'nın 31 Ocak'ta CNN'e verdiği röportajda yaptığı açıklamalara ve bu rejimin İran'daki yıkıcı ve terör eylemlerine karıştığını kabul etmesine değinilerek, bu rejimin hesap vermesi gerektiği ve bu rejimin İran'a karşı işlediği tüm suç ve terör eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmesi ve istisnasız olarak hepsinin sonuçlarına katlanması istendi.
İran’ın BM daimi temsilcisinin Güvenlik Konseyi dönem başkanına yazdığı mektupta şu hususlar vurgulandı: ‘Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, şartlar esasınca sorumluluğunu yerine getirmeli ve Siyonist yetkililerin saldırgan açıklamalarını kınamalı ve bu rejimden uluslararası hukuka uymasını, bölgedeki tehlikeli programlarına ve yıkıcı faaliyetlerine son vermesini istemelidir.
İran İslam Cumhuriyeti, uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler Şartı'na dayalı olarak ulusal güvenliğini savunma ve gerekli gördüğü yerde ve zamanda Siyonist rejimin herhangi bir tehdidine veya yanlış uygulamasına kararlı bir şekilde yanıt verme konusundaki meşru ve doğal hakkını saklı tutmaktadır.’
Emir Said İrevani, İran’ın aktif tarafsızlık ve Ukrayna'nın egemenliğine ve bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı temelinde, Ukrayna'daki mevcut çatışmaya ilişkin ülkemizin ilkeli konumunu açıklayarak, Ukraynalı üst düzey bir yetkilinin İran Savunma Bakanlığı'nın İsfahan kentindeki atölye kompleksine düzenlenen terör saldırısına ilişkin provokatif ve asılsız açıklamasına itiraz etti ve bu tür açıklama ve eylemleri sorumsuzca ve Birleşmiş Milletler Şartı'nda yer alan uluslararası hukuk ve ilkelerin açık bir ihlali olarak değerlendirdi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden bunu kınamasını istedi.