کارگر

کارگر

Perşembe, 30 Haziran 2022 12:30

Ayetullah Beheşti'nin Şehadet Yıl Dönümü

  Ayetullah Dr. Muhammed Hüseyin Beheşti, bir ömür İslam için çekmiş olduğu zahmetlerden, Allah'ın dininin topluma hâkimiyeti için uğraşıdan ve insanları gerçek saadet olan Allah'a ulaştırma çabasından sonra, din ve insanlık düşmanları tarafından konulan bomba sonucu şehit edildi. İslam Cumhuriyeti Partisindeki konuşmasında son olarak bu ayeti okur ve sonrasında şehadete ulaşır.

Evet, imtihanlardan geçirilmeden, zorluklara açık gönülle “hoş geldin” demeden cennete girilmez. Ne mutlu Beheşti gibi imtihanların üstesinden gelen ve sonunda da şehadet şerbetini içenlere...

Doğumu ve Ailesi

Babası İsfahan şehrinin önde gelen âlimlerinden birisiydi, din üzerinde derin araştırmalar yapmış, sonrasında İslami tebliğ çalışmalarında bulunmaktaydı. Lumban mahallesinde cami imamlığı yapıyordu. Annesi

sthaber - büyük taklit mercilerden olan Muhammed Sadık Hatunabadi'nin kızı, helal harama çok dikkat eden, ibadetlerini aksatmayan mümine bir hanımdı. Böylesine maneviyat dolu bir aileye, yüce Allah 1928 yılının sonbaharında 24 Ekim günü, sonraları baqıyatus salihat olacak bir erkek evlat verdi.


 Adını Peygamber Efendimize (saa) olan saygılarından 'Muhammed' ve Kerbela şehidi İmam Hüseyin'e (as) olan sevgilerinden dolayı Hüseyin koydular.


Eğitimi Ve İlmi Çalışmaları


İlk ve orta öğrenimini İsfahan'da tamamlar, öğretmenleri üstün zekâsına hayran kalarak liseyi sonrasında üniversiteyi bitirerek iyi bir kariyer yapması için ısrar ediyorlardı. Oysa o Kum'a gidip İslami ilimler havzasında okumayı ve ehlibeyt ilmini öğrenmeyi çoktan kafasına koymuştu ve ortaokulu bitirdikten hemen sonra 15 yaşında İslami eğitim almaya başladı.


Hüccetiye Medresesi'nde küçük bir odada Şehit Mutahhari, İmam Musa Sadr ve Ayetullah Hamanei gibi arkadaşlarıyla, ilim ve tezkiye için büyük gayret gösterdi. 1948 yılında hariç derslerine başladı. Doktora derslerinin yanı sıra felsefeye olan büyük ilgisi ve o zamanın toplumsal ihtiyacı gereği, sonraları Ehl-i Beyt mektebinin önde gelen âlimlerinden olacak olan ders arkadaşlarıyla Allame Tabatabai'den felsefe dersleri almaya başladı. Bu dersler Üstad Mutahhari tarafından “Felsefenin Temelleri ve Realizm Metodu” adı altında kitap haline getirildi.


Kum'daki derslerini ilerlettikten sonra Tahran Üniversitesi'ne kayıt yaptırarak yüksek öğrenimini burada tamamladı. Sonrasında 1951 yılında Kum'a döndü ve bir lisede İngilizce öğretmenliği yapmaya başladı.


1953 yılında yine kendisi gibi ulemadan olan bir ailenin kızıyla evlendi ve bu evlilikleri sonucu iki erkek iki de kız çocuğu oldu. Dört yıl sonra ilahiyat fakültesinde felsefe doktorluğu derecesini aldı.

 Eserleri

Toplumsal ve siyasal çalışmalarının çokluğunun yanı sıra birçok eserde kaleme alarak günümüze ulaştırmıştır. Şehit Beheşti'nin yazmış olduğu kitapları şöyle sıralaya biliriz:

1- Namaz Nedir?

2- Kuran Açısında Yüce Allah


3- Allah'ı Tanıma


4- Dini Tanıma 


5- Dinin İnsan Yaşamındaki Konumu


6- Hangi Din?


7- İslam'da Ve Müslümanlar Arasında Ruhaniyet


8- Direniş

9- İslam Bankacılığı


10- Mülkiyet


 

Siyasal Mücadelesi 

1962 yılında imam Humeyni'nin Şah'a karşı başlatmış olduğu harekete katılarak, İslam İnkılâbı'nın başarıya ulaşması için çalışmalarına başladı. İslami koalisyon hareketi din konseyi başkanlığına seçildi, buradaki çabaları sonucu âlimlerle halk arasında yakın irtibat kuruldu ve bunun organizasyonunda önemli rol oynadı. Aynı zamanda gelecekte kurulacak olan İslami hükümet konusunda geniş araştırmalar yaptı, kurulacak yönetimin anayasa taslağını hazırladı. Fakat şahlık rejimi faaliyetlerinin önünü almak için Kum'dan çıkararak sürgüne gönderdi.


1964 yılında Ayetullah Burucerdi tarafından Almanya'da İslami tebliğde bulunması için gönderildi ve burada Hamburg camiini kurdu, kiliseler, üniversiteler ve çeşitli kurumlarda birçok konferans verdi. Arabistan, Suriye, Lübnan ve Türkiye'ye seyahatlerde bulundu.1969 yılında Irak'a giderek burada sürgünde bulunan İmam Humeyni ile görüştü, bu görüşme sonra İran'a öndü ve İran'da ulemayı siyasi bir organizasyon etrafında toplama konusunda yoğunlaştı. “Ulemayı halkla birleştirme” tasarısını bir model biçiminde gerçekleştirdi ve bir yıl sonra İmam Humeyni'nin emri ve diğer âlimlerin katılımıyla bu, İslam Devrim Konseyi olarak kuruldu.


Şehit Beheşti, İslam Konseyi üyeliğinin yanı sıra, anayasayı hazırlamakla görevlendirildi ve bu işi uzmanların yardımıyla gerçekleştirdi. Birçok liberal görüşlünün karşı olmasına rağmen kesin delillerle “velayeti fakih”i anayasaya yerleştirdi.


İslam inkılâbının başarıya ulaşmasından sonra Ayetullah Hamanei ile birlikte İslam Cumhuriyeti Partisini kurdu. Şehadetine kadarda bu partinin başkanlığını yürüttü. Ayrıca imam Humeyni tarafından 1979 yılında yüksek mahkeme başkanlığına getirildi.


Beheşti, İslam devriminden söz ederken, İslam cumhuriyeti içinde dış sömürü ve sosyal eşitsizliklerin bütünüyle ihraç edilmesi arzusunu belirtir. O, İran toplumunun İlahi prensipler ve İslami ideoloji üzerine kurulmasını istedi, bunun içinde çok çalıştı. Şehit Beheşti, toplumdaki bireysel eğilimlerin, toplumda uygun olan sosyal sistem ile uyum içerisinde olması gerektiğini vurguladı.


Onun en büyük arzusu Filistin'in Siyonist işgalinden kurtuluşuydu. İmam Humeyni'nin ramazanı son cumasını Kudüs günü ilan etmesiyle, bunun dünya çapında düzenlenmesi için uğraştı.

Şehit Beheşti, dış politikada ne doğu ve ne de batı prensibine bağlıydı, bu dünya görüşüyle inkılâbın sağlam temeller üzere kurulması, toplumda adaletin gerçekleşmesi ve emperyalizm karşısında mücadelede kararlık için büyük hizmetlerde bulundu ve bu yüzden İslam düşmanlarının hedefi haline geldi.

 


Şehadeti

27 Haziran 1981 yılında İslam Cumhuriyeti Partisi'nde büyük bir patlama gerçekleştirildi ve bu hain saldırı sonucu parti ve meclis başkanı olan Muhammed Hüseyin Beheşti,72 arkadaşıyla birlikte şehadet şerbetini içti. Mübarek kabri Tahran'da Beheşt-i Zehra Kabristanı'nda bulunmaktadır.


Dr. Beheşti'nin şehit edilmesi sadece bir insanın katli değildi, o insanın ideolojisine yönelik bir suikasttı, o insanın dünya görüşünü de yok etmeye yönelik bir eylemdi. Fakat hainlerin ve ilahi dünya görüşü düşmanlarının düşündüğü gibi olmadı. Onun şehadetiyle ne inkılâp yıkıldı ve nede İslam'ın toplumdaki hâkimiyeti engellendi bilakis onun kanı hem inkılâbı ve hem de İslam'ı canlı tuttu. Devrimin temellerini daha da yıkılmaz hale getirdi. Ruhu şad, yolu daim olsun.

 İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Kudüs'teki işgalci rejimin bölgedeki varlığının gerginlik yarattığını ve bu varlığın hiçbir şekilde bölgenin güvenliğinin menfaatine olmadığını belirtti ve şunları söyledi: ‘Bölgede güvenlik sadece bölge ülkeleri ve Hazar’a kıyısı olan komşuların işbirliği ile sağlanabilir.’
 

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi, Türkmenistan’a yaptığı ziyaret programının devamında, Çarşamba günü öğleden sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yaptığı görüşmede, bölgesel toplantılar düzenlemenin en önemli imtiyazlarından birinin, komşu ülke yetkililerinin görüşmesi ve görüş alış verişinde bulunması ve aralarında daha fazla anlayış ortamı sağlaması olduğunu belirtti.

Seyyid İbrahim Reisi, iki ülkedeki mevcut kapasitelerin iki ülke arasındaki mevcut ilişkiler seviyesinin çok üzerinde olduğuna değinerek şunları söyledi: ‘Siyasi, ekonomik, kültürel ve ticari alanlarda iki ülke arasındaki işbirliğini genişletmek için bu kapasitelerden en iyi şekilde yararlanmak gerekiyor.’

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihine değinerek şu ifadelerde bulundu: ‘İran İslam Cumhuriyeti, zor zamanlarda komşularının dostu olduğunu kanıtlamış ve bu zorluklarda dostlarını asla yalnız bırakmamıştır.’

Seyyid İbrahim Reisi ayrıca, enerji ve inşaat mühendisliği alanı da dâhil olmak üzere teknik ve mühendislik hizmetleri alanında İran’ın üst düzey yeteneklerine değindi ve şunları söyledi: ‘İran'ın teknik ve hizmet kabiliyetleri ve İran'ın jeopolitik ve lojistik kabiliyetleri, transit ve ulaşım alanı da dâhil olmak üzere, iki ülke arasındaki işbirliğini genişletmek ve Hazar'a kıyısı olan ülkeler arasındaki ilişkileri geliştirmek için uygun alanlardır.’

İbrahim Reisi konuşmasının başka bir bölümünde şu ifadelerde bulundu: ‘İşgalci rejimin bölgedeki varlığı gerginlik yaratmaktadır ve bu varlık hiçbir şekilde bölgesel güvenliğin çıkarına değildir. Bölgede güvenlik ancak bölge ülkeleri ve Hazar’a kıyısı olan komşu ülkelerin işbirliği ile sağlanabilir.’

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de bu görüşmede, İran Cumhurbaşkanı ile Aşkabat'taki ECO Zirvesi (Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Zirvesi) oturum aralarında yaptığı bir önceki görüşmenin ardından ikili ilişkilerin geliştirilmesinin hızlandırıldığını belirtti ve şunları söyledi: ‘Bugünkü toplantımızın ilişkileri genişletme sürecini güçlendireceğini ve iki ülke arasındaki işbirliği düzeyini artıracağını umut ediyorum.’

 

Rusya Cumhurbaşkanı Hazar kıyıdaş ülkeleri zirvesinde İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi ile görüşmesinde "Moskova ve Tahran ilişkileri çok derin ve stratejik. İki ülke de siyasi ve güvenlik meselelerde sürekli olarak temas halinde ve Suriye'de yakın işbirliği içerisindedir." dedi.
 

Kremlin sarayı basın ofisi Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin'in  Çarşamba günü Hazar Denizi kıyıdaş ülkeleri liderler zirvesinde  İran cumhurbaşkanı ile ayrı bir şekilde görüştüğünü duyurdu.

Bu görüşmede Putin İranlı mevkidaşını karşılayarak "İlişkilerimiz stratejik derinlikte.  Birçok hususta konuşmaya elverişli konularımız var. Bu alanda orta çıkan fırsatlardan memnunum 1 diye konuştu.

Putin "Rusya ve siyasi ve güvenlik meselelerde daimi temaslarını sürdürebilir.Suriye gibi sıcak noktalarda yakın işbirliği içerisindeyiz." diye konuştu.

Rusya Devlet Başkanı İslam İnkılabı Lideri'ne de selamlarının iletilmesini istedi.

İran Cumhurbaşkanı İbraim Reisi ise, Aşkabat'ta Vladimir Putin ile yaptığı görüşmede, "Rusya ve İran, Hazar Denizi havzasında ulaşım, transit, balıkçılık ve turizm alanlarında çok yakın bir şekide çalışabilirler" dedi.

Reisi, iki ülke arasında daha önce yapılan tüm anlaşmaların uygulandığını ve takip edildiğini, bunun çok iyi bir ilerleme olduğunu kaydetti.

İslami İran Cumhurbaşkanı Reisi: “Hazar Denizi, Sahil Ülkelerinin ortak sermaye ve mirasıdır. 270 milyonu aşkın nüfus bu denizden faydalanıyor”dedi.


Cuumhurbaşkanı Ayetullah Seyyid İbrahim Reisi, Türkmenistan’dadüzenlenen Hazar Denizi Sahil Ülkeleri Zirvesine katılmak üzere Aşkabad’a gitti.
Cumhurbaşkanı Reisi Havaalanında bu ziyaretiyle ilgili yaptığı açıklamada, bu ziyaretin dost ve kardeş ülke Türkmenistan’ın Cumhurbaşkanının davet üzerine gerçekleştirdiğini belirterek “Hazar Denizi, Sahil Ülkelerinin ortak sermaye ve mirasıdır. 270 milyonu aşkın nüfus bu denizden faydalanıyor” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Reisi daha sonra “Biz, Hazar Denizi Sahil Ülkeleriyle çok iyi ilişkiler içindeyiz. Fakat bu zirvede Hazar Denizinin hukuki statüsünün yanı sıra, güvenliği arttırılması gayesiyle barışçı bir şekilde kullanılması konusu da ele alınacak. Ayrıca, Hazar Denizindeki canlı kaynakların yönetimiyle ilgili olarak taşımacılık, tranzit geçiş, çevre sağlığı ve ticaret alanlarında işbirliği konusu görüşülecek” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Reisi açıklamalarının devamında, Hazar Denizi Sahil Ülkeleri 6. Zirve Toplantısının kulisinde komşu ülkelerin Cumhurbaşkanlarıyla da görüşeceğini belirtti

 İslami İran Cumhurbaşkanı Reisi “Dış Politikamızda, komşularla dostluk ilişkilerimizi geliştirme konusunda özel programlarımız var” dedi.


Türkmenistan’da düzenlenen Hazar Denizi Sahil Ülkeleri Zirvesine katılmak üzere Aşkabat’a giden Cumhurbaşkanı Ayetullah Seyyid İbrahim Reisi, ziyaretinin ilk aşaması olarak Türkmenistan Ulusal Konseyi Halk Maslahatı Meclisi Başkanı Kurbankuli Berdi Muhammedov’la görüştü.
Cumhurbaşkanı Reisi bu görüşmede yaptığı konuşmasında, İslami İran’la Türkmenistan arasında diplomatik ilişkiler kurulmasının 30 yıl dönümüne gelindiğine değinerek “Tahran’la Aşkabat arasındaki ilişkiler geçen yıllarda sizin de akıllıca aldığınız tedbirler sayesinde giderek artan bir süreç izledi” dedi.
Cumhurbaşkanı Reisi daha sonra “Dış Politikamızda, komşularla dostluk ilişkilerimizi geliştirme konusunda özel programlarımız var. Bu doğrultuda İran’la Türkmenistan arası ilişkiler karşılıklı güven ve geniş işbirliği temeli üzerine hızla gelişmekte” ifadesini kullandı.
Türkmenistan Ulusa  Konseyi Halk Maslahatı Meclisi Başkanı Kurbankuli Berdi Muhammedov da bu görüşmede, İran’ın son birkaç ayda iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirme konusunda göserdiği çabalarını takdirle anarak “Her iki ülke siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel alanlarda bir hayli ortaklık ve kapasitelere sahip. Bunlar aradaki ilişkilerin daha da arttırılması için çok uygun zemin sayılırlar” şeklinde konuştu.

 İran İslam cumhuriyeti kurucusu İmam Humeyni'nin –ra- 33. vefat yıldönümünde konuşan İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyid Ali Hamenei, İslam cumhuriyetinde halkın çok önemli bir faktör olduğunu ve düşmanın ise halkı İslami nizamla karşı karşıya getiremeyeceğini söyledi.

 İslam inkılabı rehberi Ayetullah Hamenei  İslam inkılabının büyük önderi İmam Humeyni'nin –ra- mutahhar türbesinde toplanan coşkulu halka hitaben 2 yıl aradan sonra yaptığı konuşmada, bugün halkın din ve inkılaba yönelişinin kesinlikle inkılabın başından daha da fazla olduğunu vurgulayarak, halkın direniş ve din adamlarını takdir etmesinin olağanüstü örneklerine değindi. 

Ayetullah Hamenei, milyonların şehit Süleymani'nin parçalanmış vücudunun cenaze törenine katılarak o inkılapçı, mücadeleci ve mücahit adamı anmasını, halkın Ayetullah Safi Golpaygani ve Ayetullah Behcet gibi değerli fakihler ve mercilere duygu selinin her hangi bir başka ülkede siyasi şahsiyet ve ya sanatçıyı anma töreni ile kıyaslanamayacağına işaretle, bunun halkın din adamlarına, din, cihat ve direnişe olan inancını gösterdiğini söyledi.
Ayetullah Hamenei İran düşmanlarının peyderpey yanlış hesaplarının nedenini analiz ederek, Bu hesapların şekillenmesinde bir dizi hain İranlı danışmanın rolüne dikkat çekip, "Bu hain danışmanlar sadece ülkelerine değil, Amerikalılara bile ihanet ediyorlar zira bu yanlış danışmanlıkları ile onların yenilmesine sebep oluyorlar." dedi.
İslam inkılabı rehberi, İslam Cumhuriyeti ile düşmanlığın sebeplerinden birinin İmam Humeyni'nin batıya karşı ciddi şekilde uzak durması olduğuna atıfta bulunarak, Filistin'i desteklemek ve gaspçı rejimin büyükelçiliğini Filistin halkına vermek ayrıca Avrupa ülkeleri ve Amerika'nın riyakarlığı ve cinayetlerini eleştirmesinin, İmam'ın İslami nizam ve düşünce ve uygarlığı ile batılı düşünce ve uygarlığı arasında koyduğu  mesafelerin önemli örnekleri olduğunu söyledi.
Ayetullah Hamenei ayrıca Yunanistan hükümetinin deniz korsanlığına işaretle, "Bir süre önce Yunanistan hükümeti Amerikalıların direktifi ile İran petrolünü çaldı, fakat İslam cumhuriyetinin fedakar yiğitleri düşmanın petrol gemilerine el koyduğunda, geniş propagandaları ile İran'ı hırsızlık ile suçladılar, hal bu ki onlar bizim petrolümüzü çaldılar, öyle ise çalınan malı geri almak hırsızlık değildir." dedi./

 

Cumartesi, 11 Haziran 2022 13:24

Erbil’de Mossad Komutanına İHA saldırısı

 İngiliz ve Arap bazı kaynaklar, Irak’ın Erbil kentinde Mossad terör mangası Komutanına düzenlenen İHA saldırısında söz konusu komutanın öldüğünü bildirdiler.


 ABD’nin Erbil Konsolosluğuna düzenlenen İnsansız Hava Aracı (İHA) salrısısı haberinin ardından çıkan diğer haberler söz konusu saldırıda birkaç otomobilin vurulduğunu belirtti.
Irak medyası tarafından verilen bu haberlere göre, Erbil’in ana caddesinde 3 otomobil İHA ile vuruldu.
Bu haberden birkaç saat sonra İngiliz ve Arap bazı haber kaynakları, söz konusu otomobillerde katil İsrail’in casusluk teşkilatı Mossad’a bağlı bir terör timinin bulunduğunu ve asıl hedefin onlar olduğunu bildirdiler.
Lübnanlı “El Meyadin” kanalı muhabiri Halid Eskelif kendi tweett sayfasında bu hadiseyle ilgili olarak “Iraklı haber kaynakları bu saldırıda Mossad’ın Terör Mangası Komutanı İlak Ron’un öldüğünü söylüyorlar” diye kaydetti.
Henüz hiçbir grup bu saldırının sorumluluğunu üstlenmedi. Ve öte yandan katil İsrail yetkilileri de bu saldırıyla ilgili bir açıklama yapmış değiller.

Cumartesi, 11 Haziran 2022 13:17

İmam Rıza'nın (a.s) Kutlu Doğumu

 

İmam Ali b. Musa er-Rıza (a.s), yüce Allah'ın kendilerinden her türlü kötülüğü giderip tertemiz kıldığı Ehl-i Beyt İmamları'nın (a.s) sekizincisidir.

En meşhur lakabı “Rıza” ve “İmam Rıza” olarak anılmaktadır. Künyesi Ebü’l-Hasan’dır. Babası Şiaların Yedinci İmamı, İmam Kâzım’dır. Annesinin adı konusunda fikir ayrılıkları bulunmaktadır: Örneğin Ümmü’l Benin, Tüktem, Necime denilmiştir.

Medine’de dünyaya gelmesine rağmen Abbasi halifesi Me’mun onu zorla Horasan’a getirtmiş ve ona zorla veliahtlık görevini vermiştir. Me’mun’un İmam Rıza (a.s) ile öteki din ve mezhep büyükleri arasında teşkil ettiği münazara toplantıları meşhurdur. İmamet süresi 20 yıldır. Tûs şehrinde vefat etmiştir. Me’mun İmam Rıza'nın (a.s) şehadetinden sorumlu tutulmuştur. Kabr-i şerifleri Meşhed şehrindedir ve her yıl dünyanın çeşitli ülkelerinden milyonlarca Müslüman ziyaretine gelmektedir.[1]

Nesebi, Künyesi ve Lakapları

Ali b. Musa b. Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib (Medine, 148- Tûs, 203).[2] Babası Şiaların yedinci imamı, İmam Musa Kâzım’dır (a.s).

İmam Rıza’nın (a.s) künyesi Ebü’l Hasan’dır. Bazı kaynaklara göre, lakapları: "Rıza, Sabır, Razi ve Vafi’dir." Bunlardan en ünlüsü ise Rıza’dır.[3]

Dünyaya geliş yılının hicretin 148. veya 153. yılı Zilhicce ayının veya Zilkade ayının veya Rebiülevvel ayının 11’i Perşembe veya Cuma günü olduğu nakledilmişti

 

Hz. Rıza'dan (a.s) Hikmetli İnciler
 
 Akıl, İlim ve İrfan Üzerine


1- Akıl, Allah'ın bir bağışıdır. Edep ise zahmet çekilerek elde edilir. Edep elde etmek için uğraş veren kimse, sonunda onu elde eder; ama akıl edinmek için çabalayan insan, cahilliğini arttırmaktan başka bir iş yapmaz.(1)


2- İbadet çok namaz kılmak ve çok oruç tutmak demek değildir; ibadet Allah'ın işleri üzerinde tefekkür etmektir.(2)


3- Allah bir kuluna akıl emanetini vermişse, mutlaka onu bu akıl sayesinde bir gün kurtarır.3


Kur'ân-ı Kerim Üzerine


1- Hasan b. Halid rivayet eder: Rıza Ali b. Musa'ya (a.s) dedim ki: "Ey Resulullah'ın oğlu! Söyler misin; Kur'ân yaratıcı mıdır, yaratılmış mıdır?" Buyurdu ki:


"Ne yaratıcıdır, ne de yaratılmıştır. O, Allah'ın kelamıdır."(4)


2- Reyyan b. Salt şöyle rivayet eder: İmam Rıza'ya (a.s): "Kur'ân hakkında ne dersin?" diye sordum. Buyurdu ki: Allah'ın kelamıdır, sakın onun sınırlarını aşmayın. Ondan başka yol gösterici de aramayın, aksi takdirde sapıtırsınız.(5)


3- İmam Rıza'nın (a.s) azatlısı Ebu Hayyun şöyle rivayet eder:


"Kur'ân'ın müteşabih ayetlerini muhkem ayetlerine döndürerek açıklayan kimse dosdoğru yolu bulur."


Sonra İmam (a.s) şöyle der:


"Kur'ân'da olduğu gibi, bizim hadislerimizde de müteşabih ve muhkem ifadeler vardır. Bizim hadislerimizdeki müteşabih ifadeleri muhkem ifadelere döndürün; muhkemleri bir kenara bırakıp sadece müteşabih ifadelere uymayın, aksi takdirde sapıtırsınız."(6)


4- İmam Rıza (a.s) Kur'ân'dan söz etti, Kur'ân'ın içerdiği kanıtları, nazmındaki ayet ve mucizeleri yüceltti ve şöyle dedi:


"Kur'ân, Allah'ın sağlam ipidir, kopmaz kulpudur, örnek yoludur. Cennete götürür, ateşten kurtarır. Üzerinden çok zaman geçti diye çürümez, diller tarafından sürekli tekrarlanmaktan dolayı zayıflamaz. Çünkü belli bir zaman için indirilmemiştir. Bilakis bütün insanlar için bir delil, bir burhan, bir hüccet kılınmıştır. Ne önünden, ne de ardından batıl bulaşır ona. Hikmet sahibi, daima övülen Allah tarafından indirilmiştir."(7)


Tevhid Üzerine


1- Bir adam âlemin hâdis (sonradan olma) oluşuna dair kanıt istedi. İmam (a.s) şöyle dedi: "Sen yoktun, sonra oldun. Senin kendini ve kendin gibi olanların seni var etmediğini de biliyorsun."(8)


2- Belh nehrinin ötesinden bir adam Ebu'l Hasan Rıza'ya (a.s) geldi ve dedi ki: "Sana bir soru soracağım; eğer benim düşündüğüm gibi cevap verirsen, senin imamlığını kabul edeceğim." Ebu'l Hasan: "İstediğin sor." dedi. Adam dedi ki: "Bana Rabbinin ne zamandan beri var olduğunu, nasıl var olduğunu ve neye dayandığını söyle?"


İmam (a.s) şöyle buyurdu:


"Allah, neresiz, nereyi, nere yapandır. Ve nasılsız, nasılı, nasıl yapandır. O, kudretine dayanır. Bunun üzerine adam yerinden kalktı, İmam'ın alnından öptü ve dedi ki: "Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in Allah'ın resulü olduğuna, Ali'nin Allah Resulü'nün vasisi olduğuna, ondan sonra Resulullah'ın yerine geçtiğine, siz imamların doğru sözlü olduklarınıza ve senin de onlardan sonra onların görevini üstlendiğine şahitlik ederim."(9)


3- Hasan b. Beşşar rivayet eder: Ebu'l Hasan Ali b. Musa Rıza'ya (a.s) sordum ki: "Allah olmayanı, bu olmayanın olması durumunda nasıl olacağını bilir mi? Yoksa sadece olanı mı bilir?" Buyurdu ki:


"Allah, eşyayı, onların olmalarından önce bilir."


4- Yunus b. Abdurrahman rivayet eder: “Ebu'l Hasan Rıza'ya (a.s) dedim ki: "Bize: 'Allah, cehalet içermeyen ilimdir, ölümsüz hayattır, karanlıksız nurdur:' diye rivayet edilmiştir." Buyurdu ki: "O, öyledir."(10)


Peygamberlik ve Peygamberler Üzerine


1- İbn Sıkkıt İmam Rıza'ya (a.s) şöyle dedi: "Niçin Allah Musa b. İmran'ı asa ve parlak el ve sihir iptal edecek vesileyle ve İsa'yı tıp ve Muhammed'i söz ve hutbelerle gönderdi?"


İmam Ebu'l Hasan (a.s) şöyle dedi:


Kuşkusuz Allah Teâlâ Musa'yı (a.s) gönderdiğinde o dönemde yaygın olan, sihir idi. Bu yüzden, Musa (a.s), yüce Allah'ın katından onların güçlerini aşan ve onların sihirlerini iptal eden ve onlara karşı hücceti geçerli kılan bir mucize getirdi. İsa'yı (a.s) ise yüce Allah müzmin hastalıkların ortaya çıktığı ve insanların tıbba gerek duyduğu bir dönemde peygamberlikle görevlendirdi. Böyle bir dönemde onların yanında benzeri bulunmayan bir bilgi ile ve yüce Allah'ın izni ile ölüleri diriltecek ve dilsizi ve abraşı iyileştirecek bir mucize ile gönderdi ve bu yolla onlara hücceti geçerli kıldı.


Muhammed'i (s.a.a) de hitabet, konuşma (sanıyorum şunu da ekledi) ve şiir sanatının halk içinde yaygın olduğu bir dönemde gönderdi. Muhammed Allah'ın kitabından, öğütlerinden ve hükümlerinden onların sözlerini iptal edecek ve onlara karşı hücceti ispat edecek gerçekleri açıkladı.


İbn Sıkıt: "Allah'a yemin ederim, senin gibi birisinin bugün olduğunu sanmıyorum dedi." dedi ve ardından: "Bugün İnsanlara karşı Allah'ın hücceti nedir?" diye sordu. İmam buyurdu ki: Akıldır. Akıl ile Allah hakkında doğruyu söyleyen tanınır ve tasdik edilir ve Allah hakkında yalan uyduran bilinerek yalanlanır.


İbn Sıkkıt: "Allah'a yemin olsun ki, doğru cevap işte budur." dedi.


2- İmam Rıza'dan (a.s) şöyle nakledilir:


"Ulu'l Azm peygamberlerin Ulu'l Azm diye isimlendirilmelerinin sebebi, onların şeriat ve azimet sahibi olmalarıdır. Şöyle ki: Nuh'tan sonra gelen her peygamber onun şeriat ve yöntemi üzere idi ve onun kitabına uyuyordu. Bu durum İbrahim-i Halil'in (a.s) zamanına kadar devam etti.


İbrahim'in (a.s) döneminde ve ondan sonra olan her peygamber Musa'nın (a.s) dönemine kadar onun şeriat ve yöntemi üzere idi ve onun kitabına uymakta idi. Musa'nın (a.s) zamanından ve ondan sonra gelen her peygamber İsa'nın (a.s) dönemine kadar Musa'nın (a.s) şeriatı, yöntemi ve kitabı üzere idi. İsa'nın (a.s) zamanından ve ondan sonra gelen her peygamber peygamberimiz Muhammed'in (s.a.a) dönemine kadar İsa'nın (a.s) şeriatı, yöntemi ve kitabı üzere idi. Bu beş peygamber, peygamberlerin ve resullerin en faziletlisi idi. Muhammed'in şeriatı kıyamete kadar nesholmaz ve kıyamete kadar ondan sonra peygamber gelmeyecektir. Ondan sonra kim peygamberlik iddia ederse veya Kurân'dan başka bir kitap getirirse, bunu ondan duyan herkese onun kanı mubahtır."(11)

 

İmamet ve İmamlar Üzerine

 

1- Abdülaziz b. Müslim şöyle rivayet eder: "İmam Rıza (a.s) ile birlikte Merv'de idik. Merv'e girişimizin ilk cuması camide toplandık. İmamet konusundan söz açıldı. Bu konuda insanların farklı görüşlere sahip oldukları dile getirildi. Ben İmam'ın yanına gittim ve insanların bu konuya daldıklarını bildirdim.


İmam gülümsedi sonra şöyle dedi:


"Ey Abdülaziz! Bu topluluk cehalete kapıldılar, görüşlerine aldandılar. Kuşkusuz yüce Allah dinini Peygamber'ine (s.a.a) tamamlamadan ve her şeyin açıklaması bulunan Kur'ân'ı indirmeden, Peygamber'i bu dünyadan götürmedi. Kur'ân'da helal ve haramı, hadleri ve ahkâmı ve insanların ihtiyaç duyduğu her şeyi mükemmel olarak açıkladı. Yüce Allah: "Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık."(12 )


Allah Teâlâ, Resulullah'ın (s.a.a) ömrünün sonunda vaki olan Haccetü'l Veda'da şu ayeti nazil etti: "Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım, size din olarak İslâm'ı seçip beğendim..."(13)


İmamet meselesi, dini tamamlayan ve onu kemale erdiren bir meseledir. Resulullah (s.a.a) vefatından önce, dinin nişanelerini ümmetine açıklamış, onun yollarını onlara izah etmiş, onları doğru yola iletmiş, Aliyi (a.s) onlara bir imam ve kılavuz tayin etmiş ve halkın ihtiyaç duyduğu her şeyi açıklamıştır. Kim, Allah'ın kendi dinini kâmil etmediğini düşünürse, gerçekte Allah'ın kitabını reddetmiştir; Allah'ın kitabını reddeden de kâfirdir. Acaba halk imametin kadrini ve ümmet arasındaki konumunu biliyor mu ki, onların bu konudaki seçimleri de doğru olabilsin?


İmametin, kadri ve değeri halkın kendi akıllarıyla ulaşabileceğinden veya kendi görüşleriyle anlayabileceğinden ya da kendi seçimleriyle bir imamı seçebileceğinden daha büyük, şanı daha ulu, makamı daha yüce, alanı daha engin, dibi daha derindir. İmamet öyle bir makamdır ki, Allah Teâlâ İbrahim'i (a.s) nübüvvet ve halillik (Allah'ın dostu olma) makamından sonra üçüncü bir makam ve fazilet olarak onunla şereflendirip bu makamla onun adını yüceltmiştir. Yüce Allah İbrahim'e şöyle buyurmuştur: "Ben seni insanlara imam kılacağım."(14) İbrahim (a.s) sevinçle: "Benim zürriyetimden de mi?" dediğinde, Allah Teâlâ: "Benim ahdim zalimlere ulaşmaz!" buyurdu. Bu ayet kıyamete kadar her zalimin imametini iptal etmektedir. Böylece imamet, ümmetin seçkinlerine mahsus kılınmış oldu.


Sonra yüce Allah imameti İbrahim'in (a.s) soyundaki seçkin ve temiz insanlara vererek ona ikramda bulunmuş ve şöyle buyurmuştur: "Ve ona (İbrahim'e) İshak'ı armağan ettik, üstüne de Yakup'u ve hepsini de salih kişiler kıldık ve onları kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayırlı işleri; namaz kılmayı, zekât vermeyi vahiy ettik ve onlar, bize ibadet eden kişilerdi."(15)


İşte imamet böylece sürekli olarak onun neslinde baki idi. Peygamber (s.a.a) onu miras alıncaya kadar daima asırdan asra, nesilden nesle imameti birbirinden miras alıyorlardı. Yüce Allah onlar hakkında şöyle buyurmuştur: "İbrahim'e gerçekten de yakın olanlar, ona uyanlarla bu Peygamber ve iman edenlerdir. Allah inananların dostu ve yardımcısıdır."(16)


Böylece imamet, Peygamber'e (s.a.a) mahsus kılınmıştı. O da onu Allah'ın emriyle (Allah'ın farz kıldığı şekilde) Ali'nin (a.s) uhdesine bıraktı; daha sonra bu makam onun, Allah'ın kendilerine ilim ve iman verdiği seçkin nesline intikal etti. Yüce Allah onlar hakkında şöyle buyurmuştur:


"Kendilerine ilim ve iman verilenlerse derler ki: Andolsun ki siz, Allah'ın kitabında (yazılı süre boyunca) diriliş gününe kadar (kabirde) yatıp kaldınız; işte bu dirilme günüdür."(17) Öyleyse bu (imamet), kıyamet gününe dek sadece Ali'nin (a.s) soyunda baki kalacaktır. Çünkü Muhammed'den (s.a.a) sonra hiçbir peygamber yoktur. O hâlde bu cahil insanlar, imamı (kendi reyleriyle) nasıl seçebilirler?!


İmamet, peygamberlerin makamı ve vasilerin mirasıdır. İmamet, Allah'ın ve Peygamber'in (s.a.a) hilafetidir; Emirü'l Müminin Ali'nin (a.s) makamı ve Hasan ile Hüseyin'in (a.s) mirasıdır. İmamet, dinin yuları, Müslümanların nizamı, dünyanın salahı ve müminlerin izzetidir. İmamet, İslâm'ın gelişen kökü ve yükselen dalıdır. İmam'la namaz, zekât, oruç, hac ve cihat kâmil olur; ganimet ve sadakalar çoğalır; had ve hükümler uygulanır; hudut ve sınırlar korunur. İmam Allah'ın helalini helal, haramını da haram kılar; şer’i hadleri (cezaları) icra eder, Allah'ın dinini savunur; hikmet, güzel öğüt ve kesin delillerle halkı Rablerinin yoluna davet eder.


İmam âlemlere ufukta yer edinerek doğan bir güneş gibidir; öyle bir güneş ki, ne eller ona erişebilir, ne de gözler. İmam aydınlık saçan bir dolunay, parlak kandil, doğan nurdur. Karanlıkların ortasında, ıssız çölde ve engin denizlerde hidayet yıldızıdır. Susuzlar için tatlı bir su gibidir; doğru yola kılavuzluk eden ve tehlikeden kurtarandır. İmam, tepedeki ateş gibidir; soğuktan kaçıp ona sığınanı ısıtır, tehlikeli yerlerde kılavuzdur; kim ondan ayrılırsa, helâk olur. İmam, çok yağmurlu bulut, sağanak yağmur, ışık saçan güneş, geniş yer, bol suyu olan pınar, su biriken büyük göl ve bahçedir.


İmam; şefkatli bir dost, şefkatli bir baba, öz bir kardeş, küçük çocuğu üzerine titreyen bir anne ve zorluklarda kulların sığınağıdır.


İmam, Allah'ın yeryüzündeki güvenilir kulu, kullarına hücceti, beldelerindeki halifesi, halkı Allah'a davet eden ve hürmetleri (korunması gerekli olan şeyleri) savunandır.


İmam, günahlardan arındırılmış ve ayıplardan tertemiz kılınmıştır; ilim ona mahsustur, sabırlı ve halîmdir; dinin düzeni, Müslümanların izzeti, münafıkların öfkesi ve kâfirlerin yok olmasına sebep olandır…”(18)


2- Hüseyin b. Halid, Ebu'l Hasan Ali b. Musa Rıza'dan o da babasından, o da babalarından Resulullah'ın (s.a.a) şöyle dediğini nakleder:


"Kim kurtuluş gemisine binmek, sağlam kulptan tutunmak ve Allah'ın sağlam ipine sarılmak isterse, benden sonra Ali'yi (a.s) veli edinsin, onun düşmanına düşman kesilsin ve onun evlatlarında olan hidayet imamlarına uysun. Çünkü onlar benim halifelerim, vasilerim ve benden sonra Allah'ın yeryüzündeki hüccetleridir. Onlar ümmetimin efendileri, takvalıları cennete götüren önderlerdir. Onların hizbi, benim hizbimdir. Benim hizbim, Allah'ın hizbidir. Düşmanlarının hizbi ise, Şeytan'ın hizbidir."


3- İmam Rıza'dan (a.s) aynı senetle şöyle dediği nakledilir. Resulullah şöyle dedi:


“Ey Ali! Sen benim kardeşim, vezirim ve dünya ve ahirette benim bayrağımı taşıyansın. Sen benim havuzumun sahibisin. Seni seven, beni sever ve kim sana düşman olursa, bana düşman olur.”


Gadir-i Hum Hakkında


İmam Rıza'nın (a.s) Gadir-i Hum gününde şöyle dediği nakledilir:


"Bu gün tebrik günüdür. Birbirinizi tebrik edersiniz ve mümin, mümin kardeşini görünce şöyle der: "Bizi Emirü'l Müminin'in ve imamların velâyetine sarılanlardan kılan Allah'a hamdolsun."


Bu gün iman ehlinden olan kişilerin yüzüne tebessüm etme günüdür. Kim Gadir günü tebessüm ederse, Allah kıyamet günü ona rahmet ile nazar eder, bin ihtiyacını giderir, ona cennette beyaz inciden bir saray yapar ve onu sevindirir.


Bu gün, süslenme günüdür. Kim Gadir günü için süslenirse, Allah yaptığı büyük veya küçük her günahı bağışlar ve gelecek yıl bu güne kadar kendisine sevap yazmak ve derecelerini yükseltmek için meleklerini ona gönderir. Ölürse, şehit olarak ölür. Yaşarsa, mutlu olarak yaşar. Kim bir mümine (bu günde) yemek yedirirse, tüm peygamberlere ve doğrulara yemek yedirmiş gibi olur. Kim bir mümini ziyaret ederse Allah, kabrine nur indirir ve kabrini genişletir; her gün yetmiş bin melek onu kabrinde ziyaret ederek o-nu cennetle müjdelerler.


Gadir gününde Allah, velayeti yedi kat göğün halkına sundu. Yedinci katın ehli ona doğru koştular da bu katı arşıyla süsledi. Sonra dördüncü katın halkı ona koştular da, onu Beytu'l Mamur'la süsledi. Sonra dünya semasının halkı ona koştular ve bunu da yıldızlarla süsledi. Sonra Medine buna koştu, Allah Medine'yi de Muhammed Mustafa ile süsledi. Sonra Kûfe buna koştu, Allah onu Emirü'l Müminin ile süsledi. Sonra onu dağlara sundu. Buna ilk ikrar eden üç dağdır:


Akik dağı, Firuze dağı ve Yakut dağı. Bu dağlar bu değerli taşların dağı oldular ve bu taşlar da en değerli mücevherler oldular."

Kaynaklar
1- el-Kâfi, 1/24
2- el-Kâfi, 2/55
3- el-Emali, Şeyh Tusî, 1/55
4- et-Tevhid, s.223
5- et-Tevhid, s.223; el-Emali, s.226
6- Uyunu Ahbari'r-Rıza, 1/290
7- Uyun Ahbari'r-Rıza, 2/130
8- et-Tevhid, s.293
9- el-Kâfi, 1/88
10- et-Tevhid, s.38
11- Uyunu Ahbari'r-Rıza, 2/80
12- En'âm, 38
13- Mâide, 3
14- Bakara/124
15- Enbiyâ, 72–73
17- Âl-i İmrân, 68
17- Rûm, 56
18- Hadis uzundur, tamamını görmek için Şeyh Saduk'un Men Lâ Yahzuruhu'l-Fakih, c.4, s.300; el-Hisal, s.527 ve Uyunu Ahari'r-Rıza (a.s), 1/212 adlı eserlerine bakınız. [Hadisi, Ebu Muhammed b. Yakub el-Kuleynî, Ebu Muhammed Kasım b. Âlâ’dan, o da Kasım b. Müslim'-den, o da kardeşi Abdülaziz b. Müslim'den, o da İmam Rıza'dan (a.s) nakletmiştir. bk. Usul-i Kâfi, 1/24. Yine Tuhefu'l Ukul'da, İmam Rıza'nın (a.s) imametle ilgili sözleri bölümünde de hadisin tamamı yer alır.]

ehlader

 Richard Nephew, The Art of Sanctions (Yaptırım Sanatı) adlı önemli kitabında, nükleer meselede ABD'nin İran'a karşı stratejisi hakkında önemli kavramları özetliyor. Bunlardan en önemlisi muhtemelen Game of Chicken’dır, ABD ve İran çatışmasının çerçevesini açıklamaktadır.
 

Richard Nephew şunları vurgulamaktadır: ‘Yaptırımlar başlı başına amaç olamaz çünkü er ya da geç etkileri azalır, dolayısıyla yaptırımlar bir amacı gerçekleştirmesi gereken bir araçtır ve bu da karşı taraftan fazlasıyla taviz almaktır.

İran'a karşı yaptırımların, genel olarak siyasi ve ekonomik baskının uygulandığı bağlam önemlidir ve bu çerçevede Game of Chicken gündeme gelmektedir.

Yaptırım uygulayan taraf, gerçekçi olmayan askeri tehdit, yoğun siyasi söylem ve eylemler de dâhil olmak üzere her türlü baskıyı öyle organize etmelidir ki yaptırım uygulanan taraf, yaptırımların ve tehdidin arkasındaki sürücünün onu cezalandırmak için direksiyonu çekip fırlattığını ve tüm gücüyle gaza batığını hissetmelidir. Bu durumda savunma ve misilleme tedbirlerini almış olan yaptırım uygulanan taraf kaçınılmaz olarak olay yerinden ayrılacak ve tavizler verecektir.’

Uluslararası Atom Enerjisi (IAEA) Yönetim Kurulu'nun İran'a karşı çıkardığı son karar ABD'nin “Game of Chicken” oyununun bir parçasıdır. (Bu son yıllarda eşi görülmemiş ve son örneği 1999'da olan bir durumdur.) 

İran, Amerika Birleşik Devletlerinin Nükleer Anlaşmaya muhtemel dönüşü konusunda ihtiyaç duyduğu ekonomik faydaların bir kısmını güvence altına almak için müzakere masasına oturduktan sonra Batı, tercih ettiği anlaşmayı dayatamayacağını görünce Güvenlik Konseyi ve benzer kuruluşların tehdidi ile İran’ın geri çekilmesi için Game of Chicken’ın yeni raundunu başlatmaya çalıştı.

Muhtemelen bu siyasi literatür ve tehditkar siyasi süreçler önümüzdeki haftalarda Batılılar tarafından korunacak ve hatta geri çekilme tehdidinde bulunacaklardır, ancak Batı'ya verilecek ulusal tepkiyi belirlerken bir noktaya dikkat etmek çok önemlidir, o da İran'ın stratejik girişimidir. 

Girişim, yetkililerinin ve uzmanlarının büyük çoğunluğuna göre Batı tarafının anlaşmadan başka gerçekçi bir alternatifi olmadığı anlamına geliyor. Ancak yıllardır Nükleer Anlaşmada bulunmanın ve UAEA’nin protokol denetlemelerinin bedelini ödeyen İran’ın birçok seçeneği var.

Eğer ekonomik durum düzelirse ve ülkedeki siyasi, sosyal ve medya ortamı iyi yönetilirse, Batı'nın Game of Chicken oyununun bu önemli raundunun sonunda, müzakere masasında Batı tarafından bazı haklar alınabilir. Ancak çatışmanın büyük atmosferi anlaşılmaz ve içerideki bazı politikacılar Biden ve yoldaşlarının baskı kampanyasının bir parçası olursa, bu cehaletin bedeli milletin cebinden çıkacaktır.’

Cumartesi, 11 Haziran 2022 13:05

Reisi'den UAEA'ya Tepki

 İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nda alınan İran karşıtı karara tepki gösterdi.
 


Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nda alınan İran karşıtı karara tepki gösteren Cumhurbaşkanı Reisi, “Yönetim Kurulunda karar çıkardığınızda bizim geri adım atacağımızı mı sandınız? Allah'ın ve İran halkının adı için pozisyonumuzdan tek bir geri adım dahi atmayacağız. Bu zamana kadar uluslararası kuruluşlarda siyasi saiklerle kaç karar ve açıklama yayımladınız. Bunlar sonuç verdi mi?" dedi.

Reisi, "Yaptırımlarla bizi durduracağınızı sandınız ancak ülkemiz durmayacak ve sanayi, tarım, turizm gibi alanlarda ilerlemeye devam edecek." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Reisi, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu tür eylemler hiçbir şekilde İran İslam Cumhuriyeti'ni geri adım atmaya zorlayamaz. Biz kararlı duruşumuzda ısrar ederken, İran milletinin haklarını vurguluyoruz. İran halkının vazgeçilmez haklarını göz ardı edemeyiz.”

İran karşıtı karar tasarısını hazırlayan ülkelere seslenen Reisi, “Onlar İran milletinin haklarını tanımalı. İran'la güç diliyle değil mantık diliyle konuşulması gerektiğini şimdiye kadar öğrenmiş olmalılar.” diye konuştu.

UAEA Yönetim Kurulunda önceki gün yapılan oylamada, 30 üye ülkenin oylarıyla İran'a karşı karar çıkarılması kabul edilmişti.

 Rusya’nın Viyana’daki Uluslararası Teşkilatlar Daimi Temsilcisi Ulyanov, UAEA’nın İran aleyhine aldığı son kararı bir kez daha eleştirdi.


 Rusya’nın Viyana’daki Uluslararası Teşkilatlar Daimi Temsilcisi Mihail Ulyanov, Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nun İslamiİran aleyhine aldığı son kararı “aptalca diye tanımlayarak, bir kez daha eleştirdi.
Ulyanov konuyla ilgili olarak kendi tweett sayfasında “İran’la ilgili son haberleri duydunuz mu? Rusya’nın dün UAEA Yönetim Kurulu’nun o aptalca kararına neden “hayır” oyu verdiğini anladınız mı şimdi? Maalesef batılı meslektaşlarımız içinde bulunduğumuz şartları kavrayamadıklarını gösteriyorlar” diye kaydetti.
Hatırlanacağı gibi UAEA Yönetim Kurulu geçtiğimiz 8 Haziran Çarşamba günü İslami İran’ı Ajans’la işbirliğinde bulunmamakla suçlayan bir kararı oylamaya koymuştu. Bu karar 30 “Kabul”, 2 “Red” (Rusya ve Çin) ve 3 “Çekimser” (Hindistan, Pakistan ve Libya) oyla kabul edildi.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken yayınladığı bir bildiriyle, UAEA Yönetim Kurulunda İran aleyhine onaylanan karara tepki gösterdi.


ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nun İran aleyhine onayladığı karara tepki göstedi.Blinken bu bildirisinde “Dün biz kesin bir çoğunlukla UAEA Yönetim Kurulu üyelerinin nükleer konuların gözetlenmeleri ve yaygınlaştırılmasının önlenmeleri gerektiğine ilişkin görevlerini destekledik. Buna göre İran’ın UAEA’yla işbirliğinde bulunması ve Ajans’ın sorularına geçerli cevaplar vermesi gerekiyor” diye kaydetti.
Blinken ayrıc UAEA Yönetim Kurulu’nun onayladığı söz konusu kararın Nükleer Anlaşmayla bir ilgisi olmadığını iddia ederek “Bu karar, UAEA’nın vazifeleri kapsamında ve İran’ın da o yöndeki sorumluluklarını yerine getimesi lazım. Ama Nükleer Anlaşmanun programı ayrı” diye yazdı.
İslami İran, UAEA girişiminin Nükleer Anlaşma bağlamında tahrip edici bir engel olduğunu vurguladıysa da, ABD Dışişleri Bakanı Blinken “ABD, Nükleer Anlaşmaya dönmeye hazır yine de” diye iddia etti.

İslami İran Atom Enerji Teşkilatı Başkanı İslami, UAEA’nın Siyonist İsrail’in etkisi altında olduğunu belirterek “Bu çok teessüf verici bir durum” dedi.


 Atom Enerji Teşkilatı Başkanı Muhammed İslami dün akşam katıldığı bir televizyon programında, nükleer alanda meydana gelen en son gelişmeler, İran ile Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA) arasındaki münasebetler ve UAEA Yönetim Kurulunda İslami İran aleyhine onaylanan kararla ilgili açıklamalarda bulundu.
Atom Enerji Teşkilatı Başkanı ve Cunhurbaşkanı Yardımcısı İslami açıklamalarının başında “Son 20 yılda bizim barışçı nükleer progaramımızı durdurma niyetiyle ambargo koymak, psikolojik saldıırılarda bulunmak ve aleyhimize kararlar alamk gibi her tür yol ve yöntemi denediler” şeklinde konuştu.
İslami daha sonra, Nükleer Anlaşmadaki bütün maddelerin UAEA kullarına uymadığını belirterek “Peki bu aşamada şöyle bir soru sorabilirsiniz: İran neden Nükleer Anlaşmayı kabul etti? Cevap şu: İran güven oluşturma niyetindeydi. Nükleer programını yavaşlatmayı kabul etti bu noktada” dedi.
Atom Enerji Teşkilatı Başkanı İslami ayrıca, Siyonist İsrail’in İran İslam Cumhuriyetinin nükleer programıyla ilgili iddialarıyla ilgili olarak “UAEA Siyonist İsrail’in yoğun etkisi altında. Doğrusu, uluslararası bir organın meşru olmayan bir rejim tarafından kullanılması teessüf uyandırıcı bir durum” diye vurguladı.

İslam İnkılabı Lideri İmam Hamanei, resmi ziyarette bulunmak üzere Tahran'a gelen Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ile görüştü.
 

İran ile Tacikistan arasındaki derin tarihi, dini, kültürel ve dilsel ortaklıklara değinen İmam Hamanei, iki ülkeyi kardeş adlandırdı ve Tacikistan Cumhurbaşkanı Rahman'ı Farsça'nın yaygınlaştırılmasına ilişkin yaptığı eylemlerden dolayı takdir etti.

İslam İnkılabı Lideri, ''Son bir yılda ikili ilişkiler gelişse de istenen noktaya ulaşmamıştır. İran'ın teknik, mühendislik, sanayi ve bilimsel yardımları Tacikistan'ın kullanımına sunulabilir ve bu kapasiteleri değerlendirmek için ortak komisyonun ciddi çalışmalara imza atması gereklidir'' dedi.

İran'ın çeşitli iklimi, sanayi açısından gelişmişliği ve bilgi tabanlı şirketlere sahip olması gibi özelliklerinin yanı sıra Tacikistan'da su bolluğu ve geniş madenlerin olmasını iki ülkenin avantajlarından sayan İnkılap Lideri İmam Hamanei, ''Yaptırımlara rağmen İran birçok alanda iyi ilerlemeler kaydetmiş ve ambargolar olmasaydı bu kalkınmalar da olmazdı, zira ambargolar yerli kapasitelerin kullanılmasına olanak sağladı. Yaptırım uygulamak, güçlü ülkelerin diğer ülkelere karşı kullandığı silahtır. Ancak bu silahı etkisizleştiren şey, yerel kapasiteleri önemsemektir'' değerlendirmesinde bulundu.

İran'ın Tacikistan'la Afganistan konusunda aynı endişeyi paylaştığına değinen İmam Hamanei, ''İki ülke, bu ülkede tekfirci terörün yaygınlaşmasından endişe duyuyor'' dedi.

İmam Hamanei, İran Genelkurmay Başkanı General Bakıri'nin Tacikistan ziyaretini de önemli olarak nitelendirerek, ''İHA bugün ülkelerin güvenliği için önemli bir faktördür'' ifadesinde bulundu.

Tacikistan Cumhurbaşkanı Rahman da bu görüşmede, Cumhurbaşkanı Reisi ile yaptığı görüşmeye işaret ederek, ''Bugünkü müzakerelerde ticari, ekonomik ve sanayi alanındaki işbirliğinin geliştirilmesi ele alındı ve imzalanan anlaşmalarla ikili ilişkilerin sizin yönlendirmelerinizle daha iyiye gitmesini umuyoruz'' dedi.

Afganistan'da güvenlik ve terörizmle ilgili konuya da dikkati çeken Rahman, ''Afganistan'da tüm etnik grupların katılımıyla barış için bir hükümetin kurulmasını istiyoruz'' diye konuştu./mehr