
کارگر
Dua ve Gözyaşlarımız seninle ey mücahit! Ayetullah Nemr, Suikaste uğrayarak Kaçırıldı
Suudi Arabistan’ın önde gelen din adamlarından Ayetullah Şeyh Nemr Al-i Nemr, Arabistan’ın şarkiye bölgesinde silahlı saldırıya uğrayarak kaçırıldı. Ayetullah Nemr, önceki konuşmalarında Suudi devletinin içyüzünü şu sözlerle açıklamıştı: “En büyük bidat, diktatör ve zalim birinin müminlerin, veliyi emri olarak anılmasıdır. Suudi hanedanı bizim veliyi emrimiz değildir. Meğer zulüm eden bir hükümet ve nizam veliy-i emr ve hakim olabilir mi? Bizim tek velayetimiz Allah’a, Peygamberi Ekrem’e (s.a.s), Pak Ehlibeyti’ne (a.s) ve onlardan sonra onların bayraklarını dalgalandıran ulemalardır. Velayet zalim devlete ait değildir. Bizim velayet ve dostlarımız sadece Allah ve onun seçtiği veli kullarıdır.”
Suudi Arabistan güvenlik güçlerinin silahlı saldırısına uğrayarak yaralanan Ayetullah Şeyh Nemr, daha sonra bilinmeyen bir yere götürüldü.
Ayetullah Nemr’in aracını takip eden Suudi güvenlik güçleri kendisine silahla ateş ettiler. Yaralanan Ayetullah Nemr, aracın kontrolünü kaybederek bir evin duvarına çarparak durdu. Saldırıda yaralanan Ayetullah Nemr, tutuklanarak bilinmeyen bir yere götürüldü.
Ayetullah Şeyh Nemr El Nemr, Suudi Arabistan’ın tanınmış Şii alimlerinden olup 1959 yılında Awamiye kasabasında dünyaya geldi. Babası Bahreyn ve Arabistan’ın El-İhsa bölgesinin tanınmış en gözde alimlerindendi. Hayatı boyunca Suudi Arabistan tarafından defalarca tutuklanmıştı.
Ayetullah Nemr, dini eğitimini İran’da almış, devrimci ve ateşli konuşmalarıyla halkın dilinde olan çok ender kişiliklerden biri sayılmaktadır.
Ayetullah Şeyh Nemr’in daha önce Suudi Arabistan devletine karşı korkusuzca yapmış olduğu Cuma vaazlarından bir kesit sunuyoruz:
“Bugün artık bizi işkencelerle, zindanlarla ve ölümlerle korkutamazlar. Çünkü artık zorbalık ve tehdit dönemi bitmiştir. İster bize her türlü baskılar yapsınlar ister her türlü işkenceyi etsinler.”
“Eğer devlet Bahreyn’de uyguladığı şiddeti bize de uygularsa o zaman bizimde yıkıcı bir cevap verme hakkımız doğacaktır.”
“Eğer Arabistan hükümeti aşağılamalarına ve evleri yıkmalarına ilave olarak insanların mal ve namusuna da el uzatacak olursa onların karşısında şiddetle duracağız. Acaba Arabistan’ın siyaseti yurttaşlarını korkutmak ve onları baskı altına almak için gece yarılarında evlerin kapılarını çalmak ve insanların üzerine ateş açmak mıdır?”
“Bizim kapımız bizimle diyalog ve müzakere etmek isteyenlere açıktır, ancak bizler asla hiçbir kral ve amirin kapısına gitmeyeceğiz.”
“Bizler özgürlük ve kendi insanlık onurumuzun peşindeyiz ve sadece zindanlarda tutuklu bulunanların, keyfi ve sahte sebeplerle gözaltına alınmaların son bulması ve Bahreyn’e gönderilen askeri birliklerin geri çekilmesiyle sakinleşebiliriz. Eğer birisine zulüm ve haksızlık yapılıyorsa tüm mümin ve Müslümanların ona yardım etmesi farzdır. Mazlumlar her yerden bizden yardım istemektedirler. Başta Bahreynli kardeşlerimiz olmak üzere tüm mazlumlara yardım etmek bizim görevimizdir.”
“Bizler el Halife, Suud ve Sabah hanedanının köleleri değiliz, bilakis Allah’ın kuluyuz ve sadece O’ndan yardım ve destek diliyoruz ve tüm sorun ve sıkıntılarımıza karşı sabır ve sebat göstereceğiz.”
“Bizler, irade, iman ve direncimizle düzenin yıkılması için mücadele ediyoruz, şiddet ve çatışmayla değil. Çelik irademiz demir yumruklar kırılıncaya kadar payidar kalacak ve sineler aynı şekilde imanla dolu olacaktır.”
“Bizler ya bu topraklarda güzel bir şekilde yaşacağız, ya da özgür insanlar gibi burada öleceğiz. Ama asla zulme teslim olmayacağız.”
“Her kim her ne şekilde olursa olsun; bir mazluma serzeniş ediyorsa ve onu eleştiriyorsa, zalimin suçuna ortaktır, çünkü şöyle buyrulmuştur: «كونوا للظالم خصماً وللمظلوم عوناً» (Zalimlere hasım, mazlumlara yardımcı olun.)”
“En büyük bidat, diktatör ve zalim birinin müminlerin, veliyi emri olarak anılmasıdır. Suudi hanedanı bizim veliyi emrimiz değildir. Meğer zulüm eden bir hükümet ve nizam veliy-i emr ve hakim olabilir mi? Bizim tek velayetimiz Allah’a, Peygamberi Ekrem’e (s.a.s), Pak Ehlibeyti’ne (a.s) ve onlardan sonra onların bayraklarını dalgalandıran ulemalardır. Velayet zalim devlete ait değildir. Bizim velayet ve dostlarımız sadece Allah ve onun seçtiği veli kullarıdır.”
Allah’ın seçmediği bir yönetime itaat etmek, Kur’an-ı Kerim’in nassına göre ilahlık ve rububiyetine inanılmayan rabbe inanmak gibidir.
“Bizleri İran’la bağlantılı olmakla itham etmektedirler. 1399 (Kameri yılına göre) yılında çevik kuvvet polisi Aşura günü halka saldırmış ve Awamiye halkı kendi onurunu korumak için devrim yapmıştı. O zamanlar ki daha İran devrimi yaşanmamıştı. Acaba o devriminde mi İran’la ilişkileri vardı?!”
“Bahreynli kardeşlerimizle birlik ve dayanışmamız öncekinden daha fazla ve daha güçlü olacaktır. Bizler onlarla birlikte tutuklanmaya ve onları korumak için kanlarımızın dökülmesine hazırız. Bahreyn halkı, bizim halkımız ve bizim akrabalarımızdırlar. Ve bizler ta son nefesimize kadar halkımızı ve tutuklanan Bahreynlileri savunacağız.”
“Bizler gösterilerimizi şu amaçlar üzerine devam ettireceğiz: “Bahreyn halkını savunmak”, “Zindanlarda unutulmuş kişilerin özgürlüğü”, “Son tutuklananların serbest bırakılması” ve “Elimizden alınmış keramet ve özgürlüğümüzü geri almak”
“Bizler 100 yıldır bu ülkede zulüm, haksızlık, adaletsizlik, ve güvenliğin olmadığı bir durumla karşı karşıyayız. Bu ülkedeki halk güvenlik, ekonomik ve diğer alanlarda keşmekeş ve kaos içinde yaşamaktadır. Ben 50 yaşındayım ve dünyaya geldiğim günden beri daha emniyet ve güvenliğin tadını tatmamışım. Ve her an tutuklanma tehditleriyle karşı karşıyayım.”
İncil’de Hz.Mehdi (a.s)
İNCİL'DE HZ. MEHDİ (A.S)'IN GELİŞİNDEN ÖNCEKİ DÖNEMİN ÖZELLİKLERİ:
İsa, Zeytin Dağı'nda otururken öğrencileri yalnız olarak yanına geldiler. "Söyle bize" dediler, "Bu dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini gösteren belirti ne olacak?" İsa onlara şu karşılığı verdi: "Sakın kimse sizi saptırmasın! Birçokları, 'Mesih benim' diyerek benim adımla gelip birçok kişiyi aldatacaklar. Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Sakın korkmayın! Bunların olması gerek... Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer kıtlıklar, depremler olacak. Bütün bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır. O zaman sizi sıkıntıya sokacak, öldürecekler. Benim adımdan [Hz. İsa (a.s)'ın adından] ötürü bütün uluslar sizden nefret edecek. O zaman birçok kişi imandan sapacak, birbirlerini ele verecek ve birbirlerinden nefret edecekler. Birçok sahte peygamber türeyecek ve bunlar birçok kişiyi saptıracak. Kötülüklerin çoğalmasından ötürü birçoklarının sevgisi soğuyacak. Ama sonuna kadar dayanan kurtulacaktır. Allah'ın egemenliğin bu müjdesi bütün uluslara tanıklık olmak üzere dünyanın her yerinde duyurulacak. İşte o zaman son gelecektir. (Matta, 24:4-12)
... İmandan dönüş başlamadıkça... o gün gelmeyecektir. (Pavlus'tan Selaniklilere II. Mektup, 2:3)
... İsa Mesih'in elçileri tarafından söylenen sözleri anımsayın. Size demişlerdi ki: "Dünyanın son günlerinde alay edenler Allah'sızlığa yönelip kendi tutkularına göre yaşayanlar olacaktır." Bunlar bölücü, insan doğasıyla sınırlı, Allah inancından yoksun kişilerdir. (Yahuda'nın Mektubu, 1:17-19)
Allah'ı bildikleri halde, O'nu Allah olarak yüceltmediler [Allah'ı tenzih ederiz], O'na şükretmediler. Tersine, düşüncelerinde budalalığa düştüler; anlayışsız yüreklerini karanlık bürüdü. Akıllı olduklarını ileri sürerken akılsız olup çıktılar. Ölümsüz Allah'ın Yüceliği yerine ölümlü insana, kuşlara, dört ayaklılara, sürüngenlere benzeyen putları yeğlediler... Allah'la ilgili gerçeğin yerine yalanı koydular. Yaratan'ın yerine yaratığa tapıp kulluk ettiler [Allah'ı tenzih ederiz]. Oysa Allah sonsuza dek övülmeye layıktır! Amin. (Pavlus'tan Romalılara Mektup, 1:21-25)
Çünkü öyle bir zaman gelecek ki, sağlam öğretiye dayanamayacaklar... Kulaklarını gerçeğin sesine tıkayacak, dönüp efsanelere dalacaklar. (Pavlus'tan Timoteos'a II. Mektup, 4:3-4)
Şunu bil ki, son günlerde çetin anlar olacaktır. İnsanlar kendilerini seven, para düşkünü, övüngen, kibirli, küfürbaz, anne baba sözü dinlemez, nankör, kutsallıktan ve sevgiden yoksun, uzlaşmaz, iftiracı, özünü denetleyemeyen, azgın, iyilik düşmanı olacaklar. Hain, aceleci, kendini beğenmiş, Allah'tan çok eğlenceyi seven, Allah yolundaymış gibi görünüp bu yolun gücünü inkar edenler olacaklar... (Pavlus'tan Timoteos'a II. Mektup, 3:1-5)
Benim adımdan [Hz. İsa (a.s)'ın adından] ötürü kralların ve valilerin önüne çıkarılacaksınız... Anne babalarınız, kardeşleriniz, akraba ve dostlarınız bile sizi ele verecek ve bazılarınızı öldürtecekler. Benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek... Dayanmakla canlarınızı kazanacaksınız. [Hz. Mehdi (a.s) ve talebeleri de bu şekilde zorluk çekeceklerdir.] (Luka, 21:12, 16-19)
"Savaş ve isyan haberleri duyunca telaşlanmayın. Önce bunların olması gerek, ama son hemen gelmeyecek." Sonra [Hz. İsa (a.s)] onlara şöyle dedi: "Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak. Şiddetli depremler, yer yer kıtlıklar ve salgın hastalıklar, korkunç olaylar ve gökte olağanüstü belirtiler olacak." (Luka, 21:9-11)
... Güneşte, Ayda ve yıldızlarda belirtiler görülecek. Yeryüzünde uluslar denizin ve dalgaların uğultusundan şaşkına dönecek, dehşete düşecekler. Dünyanın üzerine gelecek felaketleri bekleyen insanlar korkudan bayılacak... (Luka, 21:25-26)
Lut'un günlerinde de durum aynıydı. İnsanlar yiyip içiyor, alıp satıyor, tohum ekiyor, ev yapıyorlardı. Ama Lut'un Sodom'dan ayrıldığı gün gökten ateşle kükürt yağdı ve hepsini yok etti. İnsanoğlu'nun [Hz. İsa (a.s)'ın] ortaya çıkacağı gün [gelişi öncesinde] durum aynı olacaktır. (Luka, 17: 28-30)
Nuh'un günlerinde nasıl olduysa, İnsanoğlu'nun [Hz. İsa (a.s)'ın] günlerinde [gelişi öncesinde] de öyle olacak. Nuh'un gemiye bindiği güne dek insanlar yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı. Sonra tufan gelip hepsini yok etti. (Luka, 17:26-27)
... Dünyadan barışı kaldırma yetkisi verildi. Bunun sonucu olarak insanlar birbirlerini boğazlayacaklar... (Vahiy, 6:4)
Kardeş kardeşini, baba çocuğunu ölüme teslim edecek. Çocuklar anne babalarına başkaldırıp onları öldürtecek. (Markos, 13:12)
Bazı kişiler mescidin nasıl güzel taşlar ve adaklarla süslenmiş olduğundan söz edince İsa, "Burada gördüklerinize gelince, öyle günler gelecek ki, taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!" dedi. (Luka, 21:5-6)
Dünya tüccarları onun [Babil*] için ağlayıp yas tutuyor. Çünkü mallarını satın alacak kimse yok artık. Altını, gümüşü, değerli taşları, incileri, ince keteni, ipeği, mor ve kırmızı kumaşları, her çeşit kokulu ağacı, fildişinden yapılmış her çeşit eşyayı, en pahalı ağaçlardan, tunç, demir ve mermerden yapılmış her çeşit malı, tarçın ve kakule, buhur, güzel kokulu yağ, günnük... zeytinyağı, ince un ve buğdayı, sığırları, koyunları, atları, arabaları... satın alacak kimse yok artık. Diyecekler ki, "Canının çektiği meyveler elinden gitti, bütün değerli ve göz alıcı malların yok oldu..." Babil'de bu malları satarak zenginleşen tüccarlar, kentin çektiği ızdıraptan dehşete düşecekler... "İnce keten, mor ve kırmızı kumaş kuşanmış, altın, değerli taş ve incilerle süslenmiş koca kent! Onca büyük zenginlik bir saat içinde yok oldu. Gemi kaptanları, yolcular, tayfalar, denizde çalışanların hepsi, onu yakan ateşin dumanını görünce uzakta durup, "Koca kent [Babil] gibisi var mı?" diye feryat ettiler... " Denizde gemileri olanların hepsi onun sayesinde, onun değerli mallarıyla zengin olmuşlardı. Kent bir saat içinde viraneye döndü." ... "Koca kent Babil de işte böyle şiddetle atılacak... Senin tüccarların dünyanın büyükleriydi." (Vahiy, 18:11-21)
*Babil: Günümüz Irak'ın başkenti Bağdat yakınlarında bulunan eski bir şehir ismidir.
Çocuklar, bu son saattir [son dönemdir]. Mesih karşıtının [antikrist/deccal] geleceğini duydunuz. Nitekim şimdiden çok sayıda Mesih karşıtı [antikrist] türemiş bulunuyor. Son saat olduğunu bundan biliyoruz. (Yuhanna'nın I. Mektubu, 2:18)
Sonra yasa tanımaz adam [deccal] ortaya çıkacak... İsa onu ağzının soluğuyla öldürecek, gelişinin görkemiyle yok edecek. (Pavlus'tan Selaniklilere II. Mektup, 2:8)
İNCİL'DE HAZRETİ MEHDİ (A.S)'IN HAKİMİYET DÖNEMİ:
Ne mutlu mülayim huylu olanlara! Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar. (Matta, 5:5)
Bu olaylar gerçekleşmeye başlayınca doğrulun ve başlarınızı kaldırın. Çünkü kurtuluşunuz yakın demektir. İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: "İncir ağacına ya da herhangi bir ağaca bakın. Bunların yapraklandığını gördüğünüz zaman, yaz mevsiminin pek yakın olduğunu kendiliğinizden anlarsınız. Aynı şekilde, bu olayların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, Allah'ın Egemenliği yakındır." (Luka, 21:28-31)
İncir ağacından ders alın! Dalları filizlenip yaprakları sürünce, yaz mevsiminin yakın olduğunu anlarsınız. Aynı şekilde, bütün bunların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, İnsanoğlu [Hz. İsa (a.s)] yakındır, kapıdadır. (Matta, 24:32-33)
[Bundan sonra] aydınlanmak için kentin Güneş ya da Ay'a gereksinimi yoktur. Çünkü Allah'ın görkemi onu aydınlatıyor... Artık gece olmayacak. Çıra ışığına da Güneş ışığına da gereksinmeleri olmayacak. Çünkü Rab Allah onlara ışık verecek ve sonsuzlara dek egemenlik sürecekler. (Vahiy, 21:23-25; 22:5)
... "Yasalarımı zihinlerine işleyeceğim, yüreklerine yazacağım... Hiç kimse yurttaşını, kardeşini, Rab'bi tanı diye eğitmeyecek. Çünkü küçük büyük hepsi tanıyacak Beni." (İbranilere Mektup, 8:10-11)
... İnsanoğlu'nun [Hz. İsa (a.s)'ın] gelişi, doğuda çakıp batıya kadar her taraftan görülen şimşek gibi olacaktır. [İman ışığı tüm dünyayı kaplayacaktır.] (Matta, 24:27)
O günler kadın erkek kullarımın üzerine Ruhum'u dökeceğim, onlar da Peygamberler gibi bir ahlaka sahip olacaklar. (Elçilerin İşleri, 2:18)
Şunu bil ki, son günlerde... [gerçeğe karşı gelenler] düşünceleri yozlaşmış, iman konusunda reddedilmiş insanlardır. Ama daha ileri gidemeyecekler. Çünkü... bunların da akılsızlığını herkes açıkça görecektir. (Pavlus'tan Timoteos'a II. Mektup, 3:1, 8-9)
... Allah, bu dünyada yoksul olanları imanda zenginleşmek ve Kendisi'ni sevenlere vaat ettiği egemenliğin mirasçıları olmak üzere seçmedi mi? (Yakup'un Mektubu, 2:5)
Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm... Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ızdırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı. (Vahiy, 21:4)
İsa kalabalıkları görünce dağa çıktı. Oturunca öğrencileri yanına geldi. İsa konuşmaya başlayıp onlara şunları öğretti: "Ne mutlu ruhta yoksun olanlara! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır... Onlar teselli edilecekler. Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar. Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! Çünkü onlar doyurulacaklar. Ne mutlu merhametli olanlara! Çünkü onlar merhamet bulacaklar. Ne mutlu yüreği temiz olanlara!... Ne mutlu barışı sağlayanlara! Çünkü onlara Allah kulları denecek. Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Çünkü Göklerin Egemenliği onlarındır." (Matta, 5:1-11)
Uluslar kentin ışığında yürüyecekler. Dünya kralları servetlerini oraya getirecekler. Kentin kapıları gündüz hiç kapanmayacak, orada gece olmayacak. Ulusların görkemi ve zenginliği oraya taşınacak. (Vahiy, 21:24-26)
Eski çağlardan beri kutsal Peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi, kulu Davud'un soyundan bizim için güçlü bir kurtarıcı [Hz. Mehdi (a.s)] çıkardı; düşmanlarımızdan, bizden nefret edenlerin hepsinin elinden kurtuluşumuzu sağladı. (Luka, 1:69-71)
... Yazılmış olduğu gibi: "Kurtarıcı [Hz. Mehdi (a.s)]... gelecek, Yakup'un soyundan Allah'sızlığı uzaklaştıracak." (Pavlus'tan Romalılara Mektup, 11:26)
... Ulusları bir daha saptırmasın diye onu (deccali) dipsiz derinliklere attı, oraya kapayıp girişi mühürledi... (Vahiy, 20:3)
... Dünyada kötü arzuların yol açtığı yozlaşmadan kurtulmuş olarak, bu vaatler aracılığıyla Rahmani özyapıya ortak olasınız. (Petrus'a II. Mektup, 1:4)
Artık acıkmayacak, artık susamayacaklar... (Vahiy, 7:16)
İNCİL'DE GEÇEN FARAKLİT KELİMESİ HZ. MEHDİ (A.S)'A İŞARET ETMEKTEDİR
Faraklit'in kelime anlamı: Yardımcı, Hakikat Ruhu, Tesellici.
Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi gözetirsiniz. Ben de Allah'a yalvaracağım ve O size başka bir "Faraklit" gönderecektir. (Yuhanna, 14:15-16)
Faraklit, öyle bir hakikat ruhudur ki, Rab onu benim ismimle gönderecektir. O size her şeyi öğretecek ve benim size söylediklerimi de tekrar hatırlatacaktır. (Yuhanna, 14:26)
Faraklit geldiğinde benim için şahitlik edecektir ve siz de bana şahitlik edersiniz. (Yuhanna, 15:26-27)
Ben size hakkı söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü ben gitmezsem Faraklit size gelmez. Ama ben gidersem onu size gönderirim. (Yuhanna, 16:7)
Faraklit geldiğinde bütün alemi hataları
sebebiyle kınar ve onları terbiye eder. Günah konusunda, çünkü bana iman etmezler. Doğruluk konusunda, çünkü Allah'a gidiyorum ve artık beni göremezsiniz. Ve hüküm konusunda, çünkü bu dünyanın reisinde hükmedilmiştir. Size söyleyecek daha çok şeylerim var, fakat şimdi dayanamazsınız. Fakat o, yani hakikat ruhu gelince, size her hakikate yol gösterecek. Zira kendiliğinden söylemeyecektir, fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir. (Yuhanna, 16:8-13)
Mesih şöyle dedi: Artık ben sizinle çok söyleşmem. Çünkü bu alemin reisi geliyor. Bende asla onun nesnesi yoktur. (Yuhanna, 14:30)
Gaddar Düşman İslami Hareketler Karşısında Direnmekte
Her yıl İran'da düzenlenen Uluslararası Kur'an-ı Kerim Yarışması'nın 29.suna katılan bu yılki hafızlar, Ebul'fazl'il Abbas (S)'in kutlu doğum yıldönümünde İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamenei'yi ziyaret ederek, Rehber'in huzurunda Kur'an'dan bölümler okudular ve manevi ve nurani bir merasim düzenlediler.
Meşhed şehrinde İmam Rıza (S)'in türbesinde gerçekleştirilen bu ziyaret sırasında konuşan Ayetullah Hamenei, ilahi ayetler üzerinde düşünmek ve Kur'an'ın öğretilerini algılayarak dersler edinmenin, tüm müslüman halkların temel ihtiyacı olduğunu vurguladı ve şunları söyledi: 'Kur'an'ın güzel makamlarla okunması temel hedef değildir ve bu amel, gönüllerin huşuya dalması ve Kur'an'ın mesajını doğru algılama bağlamında gerekli bir başlangıç sayılmalıdır.'
İnkılap Rehberi İran halkının Kur'an-ı Kerim'e ne denli gönül verdiğini açıklarken şu ifadeleri kullandı: 'İran halkı, Kur'an ve İslam'ın hakimiyet bayrağını günümüz maddi dünyasında dalgalandırdığı için iftihar etmekte, sabır ve dirençle sıkıntılara göğüs gererek bu bayrağı daha da yükseltmekte ve dikkat ve kudretle ilerleyerek düşmanların entrikalarını suya düşürmektedir. İran halkının onur kazanması, Kur'an'ın hayat bahşedici dersleri doğrultusunda amel etmesinden kaynaklanmaktadır. Müslüman halklar işte bu parlak modelden şunu devşirmektedirler ki, eğer bir millet inancına dayanır, ilahi vaadlere güvenir, Kur'an ve İslam yolunda hareket eder ve düşmanın gülümsemesi ve oyunlarına aldanmazsa en modern askeri teçhizat, en büyük siyasi ve ekonomik komplolar ve istihbarat mekanizmaları karşısında zafere erecektir.'
İmam Hamenei, Amerika ve siyonizmin bölgedeki İslami hareketler karşısında başvurduğu plan ve eylemlere değinerek şöyle konuştu: 'Hunhar ve gaddar düşman, halkların İslami hareketlerinin genişlemesi karşısında direnmektedir. Ancak, milletlerin Kur'an çizgisindeki hareketinin sürmesi durumunda bu entrikalar başarısız kalacaktır.'
İran'dan İsrail tehditlerine yanıt: Hizbullah'a yenilen İsrail nasıl olurda İran'a saldırabilir
İran, İsrail'in kendilerine saldırması durumunda kendisini haritadan sileceklerini açıkladı
Devlet televizyonunun haberine göre, Devrim Muhafızları Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, İsrail'in, İran'a yönelik saldırı tehditleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Tuğgeneral Hacızade, İsrail'in kendileriyle boy ölçüşemeyeceğini belirterek, ''Siyonist rejim, İran'a saldıracak güçte olsaydı bir an bile durmazdı'' dedi.
İsrail ile Hizbullah arasındaki ''33 Gün'' savaşını hatırlatan Tuğgeneral Hacızade, ''Onlar, Lübnan'daki Hizbullah gibi küçük bir gruba karşı mağlup oldular. Nasıl olur da İran'a saldırabilirler-'' ifadelerini kullandı.
Tuğgeneral Hacızade, İsrail'in, ABD olmaksızın böyle bir işe kalkışamayacağını savunarak, bölgedeki tüm Amerikan üslerinin saldırı menzillerinde olduğunun bilindiğini kaydetti.
Washington yönetiminin böyle bir yükün altına giremeyeceğini anlatan Tuğgeneral Hacızade, bu konuda İsrail'in de defalarca uyarıldığına dikkati çekti.
Tuğgeneral Hacızade, ''Onların böyle bir cesareti yok. Siyonist rejim, böylesine büyük bir hata yaparsa kesinlikle yok olur, onları yeryüzünden sileriz'' diye konuştu.
İran-Avrupa gaz hattının yolu değişti
İran doğalgazını Avrupa'ya taşıyacak boru hattı güzergâhı değiştirildi. Gümüşhane, Kırşehir, Kütahya ve Tekirdağ illeri yeni güzergâha dahil oldu.
Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- İran doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyacak boru hattının güzergâhında değişikliğe gidildi. Eski güzergâhta yer alan Tokat ve Çorum şehirlerinin çıkarıldığı yeni güzergâha Gümüşhane, Kırşehir, Kütahya ve Tekirdağ illeri dahil oldu. Projeyi geliştiren Turang Transit Taşımacılık AŞ, güzergâh değişikliği için resmi başvurusunu yaptı. Öte yandan Enerji ve Çevre bakanlıkları kaynaklarından alınan bilgiye göre, İran boru hattı için halkı bilgilendirme ve kamulaştırma çalışmaları da başladı.
Turang Transit Taşımacılık AŞ, İran doğalgazının Türkiye toprakları üzerinden Almanya'ya boru hattı ile taşıyacak. Turang, bunun için İran'ın Bazargan ilinden başlayıp Türkiye üzerinden Yunanistan ve Almanya'ya kadar devam edecek boru hattı için Türkiye'ye resmî başvuru yapmıştı. Bakanlar Kurulu onayından sonra karar Resmi Gazete'de (Ağustos-Ekim 2010) yayımlandı.
Zaman'ın haberine göre, boru hattının Türkiye sınırları içerisindeki uzunluğu bin 720 kilometre olacak ve hattan yıllık 35 milyar metreküp doğalgaz Avrupa'ya (Almanya'ya kadar) taşınacak. İlk başvuruda güzergâh için Türkiye'den 15 şehir belirlenmişti.
Azeri doğalgazını Avrupa'ya taşımak için Türkiye ile Azerbaycan'ın TANAP doğalgaz boru hattı anlaşmasını imzaladığı bir dönemde, İran doğalgaz boru hattı çalışmaları da 'sessiz bir şekilde' hızlandı. Enerji ve Çevre Bakanlığı kaynaklarına göre, İran doğalgazını Avrupa'ya taşıyacak boru hattının güzergahında değişikliğe gidildi. Boru hattını geliştiren şirket Turang, güzergah değişikliği için resmi başvuru yaptı. Şirket ayrıca ÇED mevzuatı gereği halkı bilgilendirme toplantılarına başladı. Proje için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile de görüşme yapılıyor. Kamulaştırma işlemleri içinde İçişleri Bakanlığı nezdinde gerekli çalışmalara başlandı.
İmam Hamaney: Namazın Esrarı
Namaz ve dua; İnsanın kendini bulmak ve kendini yetiştirmek için, bütün iyilik ve güzelliklerin kaynağı, yaratıcı Allah ile kısa bir sohbet, irtibat ve ondan sürekli feyiz isteme programıdır.
Namaz, dertli, yoğun ve bezgin kalplerin sakinleştiricisi, teselli vericisi, iç huzur ve ruh aydınlığının esasıdır. Tüm kötülük ve çirkinlikleri reddetmek tüm güzellik ve iyilikleri elde etmek için, hile ve riyadan uzak samimi bir halde antlaşma, harekete geçme sebebi, hazırlık ve iradedir.
Neden namaz farzların en önemlisi ve üstünü olarak bilindi? Neden namaz dinin temeli ve esası olarak kabul edildi? Neden namaz olmaksızın hiç bir amel kabul edilmez? Acaba namazda ne gibi bir olağanüstülük gizlidir?
Namazı çeşitli yönleri ve boyutlarıyla araştırabilir ve değerlendirebiliriz. Başlangıçta İslami dünya görüşünde temel olarak kabul edilen insanın yaratılış hedefine kısaca işaret etmek gerekir.
İnsanın yaratılmış olduğuna ve bu yaratılışın kudretli-hikmetli bir güç tarafından gerçekleştiğine inanmak, onun yaratılmasında bir hedefin olduğu manasını ortaya koyar. İşte bu hedefi, nihai noktaya ulaşmak için belli bir yolu kat ederek gösterilen çaba diye kabul edebiliriz. Yani yolu dikkatli bir plan ve belirli vesilelerle kat etmekle ve sonuçta nihai noktaya ulaşmak gerekir. Böylece o hedefe götüren yolu mutlaka tanımalı ve hedefi daima göz önünde tutmalı ki vaat edilen sonuca ulaşılsın.
Bu yolda adım atan birisi kesinlikle müstakim hareket etmeli, daima hedefi göz önünde bulundurmalı, sapmalar ve yersiz hareketler onu meşgul etmemeli, hareketin devamlılığı ve doğru yönelişin korunması için tayin edilmiş olan yol gösterici rehberin Peygamber’in emirlerine itaatsizlik etmemelidir.
O hedef; insanın sonsuz tekamülü, yükselişi, Allah’a dönüşü, insandaki gizli kabiliyetlerin, enerjinin, iyi hasletlerin ortaya çıkarılması ve aynı zamanda bütün bunların; kendisine, insanlara, aleme iyilik yapma yolunda harekete geçirilmesidir.
İnsanı hedefine yaklaştıran amelleri işlemek, manasız zararlı davranışları terk etmek, insan hayatına anlam kazandırır ve hayatının felsefesi olan bu yolda onu ileriye götürür. Aksi halde insanı hedefsiz ve anlamsız bir hayat beklemektedir.
Başka bir deyişle hayatı bir dershane ve laboratuar kabul edersek kainatın yaratıcısı-hayat vereni Allah’ın kanunları ve formülleri üzerinde amel edildiği zaman insan istenilen iyi neticeye ulaşabilir. Bunun için de bir yandan ilahi sünnetler ve yaratılış kanunları iyice tanımalı ve hayatımızda tatbik etmeliyiz ve diğer bir yandan da bunu yapabilmek için kendisimizi iyi tanımalı, ihtiyaçlarımızı belirlemeliyiz.
Bu insanın en büyük mesuliyeti ve görevidir. Öyle bir mesuliyet ki yalnızca onu yerine getirmekle insan bilinci hareket ederek, başarılı olma gücünü elde edecektir. Aksi taktirde insan ya hareketsizdir ve ya bilinçsizdir ve sonuçta ise ister istemez başarılı olamayacaktır.
Din insana hedef, yön, yol ve vesileyi belirtip açıklayarak, ona yolunu kat etmesinde ihtiyaç duyduğu yol azığını verir. Bu yolu kat edenler için yanlarında taşımaları gereken en önemli azık “Allah’ı hatırlamak”tır.
İnsanın yücelmesi için güçlü kanaat rolünü oynayan istek, ümit ve güven de Allah’ı anmakla gerçekleşir. Allah’ı anmak bir yandan sonsuz güzellik ve kemale bağlanmak anlamına olan hedefi unutmamasını ve yönü kaybetmeksizin sürekli yolcunun kat etmesi gereken yol hakkında uyanık ve hassa olmasını sağlarken diğer yandan güven, neşe ve gönül rahatlığı verir; onu bunalımdan, insanı boşuna uğraştıran şeylere aldanmaktan veya zorluklara karşı korkuya kapılmaktan korur.
Müslüman fert ve toplum İslam’ın gösterdiği bütün peygamberlerin (her türlü zorluklara göğüs gererek) davet ettiği yolda azim ve sebatla yürümesi Allah’ı unutmamalarına bağlıdır. Böylece din çeşitli yollar ve vesilelerle Allah’ı hatırlamayı Müslümanların kalbinde daima canlı tutar.
İnsanın her yanını tamamen Allah’ı tanımakla saran, onu kendisine gelmesini sağlayarak uyanık tutan, yön tayin edici bir levha gibi Allah yolunda yürüyenleri şaşırma ve sapmalardan koruyan, onları doğru yoldan ayırmayan, yaşamında bir an bile olsa gaflete düşmesine mani olan, Allah’ı anmakla dopdolu amellerden birisidir namaz.
İnsan, kendisini saran karmakarışık, oyalayıcı düşüncelerden kurtularak geçen zamanı ve hayatın hedefini düşünme fırsatını genellikle bulamamaktadır. Gündüzler geceye dönüyor, yepyeni günler doğuyor, haftalar ve aylar bütün hızıyla geçiyor, ama insan bir türlü hayatın başlangıç ve sonuna dikkatini çekemiyor, geçen hayatın anlam veya boşluğunu fark edemiyor.
“Namaz” uyandırma zilidir. Gece ve gündüz tüm saatlerin bir uyarıcısıdır. İnsana düzenli bir program sunarak gecesine ve gündüzüne derin bir anlam kazandırmakta ve insanın geçen zamanın hesabını yapmasını sağlamaktadır.
Oyalanma ve bilgisizlik içerisinde zamanın akıp gitmesinden ve ömrünün boşa geçmesinden habersiz olan insana çağrıda bulunarak ona bir günün geçtiğini ve yeni bir günün başladığını hatırlatmakta, “faaliyete geçmelisin” demektedir. Çünkü ömrün bir kısmı geçmiş, iyi amel yapma fırsatı elden çıkmıştır. Bu yüzden daha fazla çalışmak, ilerlemek gerek. İnsanın fırsatları kaçırmadan bu büyük hedefe ulaşması gerekir. Hedef büyüktür, fırsatı elden çıkarmadan ona ulaşması gerekir.
BİR BAŞKA AÇIDAN NAMAZ
Maddi işlerin zorlukları altında sıkışma yüzünden hedefi unutmak doğaldır. Öte yandan hedefe ulaşmak için insanın üstlenmiş olduğu sorumluluğu her gün tekrar gözden geçirmesi, aşağı yukarı imkansız bir iştir. Bu işin ehli olan birinden duyacak ise daha bir zor, tekrarlamak ise mümkün değildir. Bunun yanı sıra insan, mutluluk veren bu İslam mektebinin bütün istek ve ideallerinin tamamını araştırmak için yeterli zamana sahip değildir. Böyle bir fırsat hiç bir zaman ele geçmez. Ama bu mektebin temel ilkeleri kısa ve öz olarak “namaz” da vardır. Onda var olan düzenli, hesaplı sözler ve hareketler İslam’ın çizelgesidir.
Namazı, yön veriş ve içerik yönünden farklı olmalarına rağmen, bazı yönlerden ülkelerin milli marşlarına benzetebiliriz.
Her ülke; hedeflerinin, ideolojilerinin ve kabul ettikleri hayat tarzının bir özeti olan milli marşını; kendi ilke ve ideolojisini halkının beynine yerleştirmek ve onları benimsediği düşünce tarzı üzerinde sağlamlaştırmak için tekrar tekrar söylenmesini zorunlu sayar. Bu tekrarların sebebi; bu fikir tarzının onlarda devam etmesi, bu ülkenin ve hedeflerinin izleyicisi olduklarını bilmeleri içindir. Ülkelerinin ilke ve hedeflerinin unutulması; o ülke halkının yollarını değiştirdiği ve ülkelerinin hedeflerinin izleyicisi olmadıkları anlamına gelir. Tekrarlamalar ise bu cephedeki iş ve hizmetler için hazırlıklı olmalarını sağlar. Aynı zamanda mesuliyet ve görevlerini hatırlatır, temel ilkeleri zihinlerinde canlı tutar, onlara cesaret ve yapabilirlik gücünü verir ve onları çaba ve girişime hazır hale getirir.
Namaz, İslam mektebinin temel ilkelerinin özü, İslam’ı hayata geçirme yolunun aydınlatıcısı, mesuliyet, yol ve sonuçların göstergesidir. Günün başlangıcında, günün yarısında ve akşam vaktinde Müslümanları çağırıp ona kolay bir dille kulluk bilinci ve hedefini anlatarak, manevi bir güçle onu amel etmeye teşvik etmektir. İşte namaz budur ve bu yüzden mümini adım adım, basamak basamak imanın zirvesine ve salih amele yaklaştırır. Onu çok kıymetli bir şahsiyet, iyi bir Müslüman haline getirir. Evet “Namaz müminin yükseliş için merdivenidir” (miracıdır)[1]
İnsanın karşısında gerçek saadet ve kurtuluşa ermek için uzun ve zor bir yol vardır. Bu yolu kat ederek ebedi saadete ermeye çalışmak insanın var oluş hedefidir. Fakat insanın ayağının altına serilmiş önündeki tek yol bu değildir. Onun asli yolu üzerinde çok sayıda çıkmazlar, saptırıcı ve tehlikeli yollar bulunmaktadır. Öylesine aldatıcı ve çekicidir ki bu saptırıcı yollar, yolcuların şüpheye düşüp hata yapmalarını sağlar.
Bu şüphelerden kurtulmak ve doğru yoldan şaşmamak için gerekli olan; devamlı nihai hedef ve gaye olan Allah’a doğru yönelmek ve kat edeceği yolun bir haritasını kendi yanında taşımaktır. Namaz dikkatleri devamlı Allah’a çeken bir etken ve dosdoğru yolun (sırat-ı müstakimin) haritasından başka bir şey değildir. Allah ile mümin arasında devamlı bir irtibatın temin edildiği namazda İslam düşüncesinin özü, özet bir şekilde zikredilir. Bu açıklamadan namazı beş vakte taksim etmenin ne denli önemli olduğu da ortaya çıkmaktadır. Tıpkı bedenin ihtiyacı olan gıdanın belirli zamanlarda bedene verilmesi gibi…
İslam’ın yüce hedeflerini, özellikle içinde barındıran namazda Kuran okumak da farz bir ameldir. Bu durum, namaz kılan kimseyi Kuran’ın bazı kısımlarının içeriği ile tanıştırır. Onu bu içerik üzerinde tefekkür etmeye ve Kuran’la fikri irtibat kurmaya alıştırır.[2] Aslında namazda mevcut olan bütün hareketler, İslam’ın küçük etaptaki bir harita ve görüntüsüdür.
İslam insanların beden, ruh ve beyinlerini toplum içerisinde harekete geçirerek -bu üç öğeyi- insanın saadeti için çalıştırır. Namaz da insanın amelinde aynı rolü oynar. Namaz halinde bu üç öğe harekete geçerek faaliyet halinde olur.
Beden: el, ayak, dil ve eğilme oturma, toprağa kapanma hareketleriyle…
Beyin: Genel hedef ve vesilelere işaret olan namazın söz ve manasını düşünerek İslam’ın dünya görüşünü baştan başa gözden geçirerek…
Ruh: Allah’ı anmak suretiyle manevi bir gönül rahatlığına kavuşarak, kalbi başıboşluk ve hedefsizlikten koruyarak, gönülde Allah korkusu ile huşu tohumunu besleyip yetiştirerek…
Her dinde ibadet, o dinin özetidir denilmiştir. İslam’da da tamamen bu şekildedir. Söz, içerik ve davranışlarda; ruh ile cismi, madde ile manayı, dünya ile ahireti birleştirmek namazın hususiyetlerindendir. Böylece kamil bir namaz kılan Müslüman, bütün enerjisini kendisini yüceltme yolunda harekete geçirir ve aynı onda tüm beden, fikir ve ruh yeteneklerini bu yolda seferber eder.
Namazı dosdoğru kılan bir kişi bütün kuvveti ile Allah’ın yolunda yürüdüğü için tüm şer, fesat ve çöküş sebeplerini kendinde ve etrafında tesirsiz hale getirir. Kur’an-ı Kerim bir kaç ayetinde ikame-i namazı yani namazı koruyarak, canlı tutarak kılmayı mütedeyyin (dindar) olmanın belirtilerinden saymakta ve birçok ayette namaz kılmanın üzerinde önemle durmaktadır.
Namazın ikamesi, namaz kılmaktan çok daha önemli bir konudur. Yani namaz kılmak sadece insanın kendi üzerine farz olan bir ibadeti yerine getirmesiyle sınırlı bir şey değildir. Bilakis bununla birlikte namazın çağırdığı yöne doğru yola koyulması ve başkalarının da bu yola koyulmasını sağlamasıdır. Gerçek manada namazın yerine getirilmesi kişinin gereken çabayı yaparak hem kendisinin, hem de başkalarının yaşadığı ortamı namazla uyumlu manevi bir ortama dönüştürmesine denir. Bu atmosfer insanı, Allah’ı arama ve Allah’a tapınma eylemine sevk eder. Herkesi namaz hattı ve yönünde harekete geçirir. Mümin bir kişi ve mümin bir toplum namazı ikame ederek ahlaki bozukluk günah ve fesadın kökünü bünyesinde yakar, yok eder. Günah işleme yapısını ve günahın iç ve dış sebeplerini yani nefsani ve toplumsal etkenlerini tesirsiz hale getirir. Namaz kesinlikle fert ve toplumu çirkin ve beğenilmeyen şeylerden korur.[3] Hayatın karmakarışık ve fırtınalı sahnesinde şeytani güçler her fırsatta -tam teçhizatlı olarak- iyi işleri ve iyilik sebeplerini kimde ve nerede olursa olsun yok etmek istemektedirler. Bu bağlamda ilk hücum edilecek ve viran olunacak kale insanların irade ve azim gücüdür. Çünkü bu dayanıklı koruyucuyu ortadan kaldırmakla; insanın şahsiyet kalesini (topladığı çok kıymetli bilgi ve asalet hazinesini) zapt etmek ve yağmalamak mümkündür.
Allah’ı anmayı telkin ve tekrar ederek sınırlı meziyetlere sahip aciz insanın, sınırsız kudrete sahip Allah ile ilişki kurmasını, O’na dayanmasını sağlayan ve bu yolla onun sonsuz ve sınırsız bir manevi güç elde etmesini sağlayan namaz, insan zaafının en iyi dermanı, irade ve azmin en etkili ilacı olarak değerlendirilmelidir.
Yüce İslam Peygamberi (Allah’ın selamı O’na ve Ehl-i Beyt’ine olsun) İslam’ın zuhurunun eşiğinde, her tarafı kuşatmış olan cehalet karşısında, omuzunda dağlar kadar ağır sorumluluk hissettiği bir dönemde gece yarısı namaz ve zikir ile emrolunuyordu "Ey örtünüp bürünen (Resulüm)! Birazı hariç geceleri kalk namazı kıl. Gecenin yarısında, yahut bunu biraz azalt, ya da çoğalt ve Kur’an’ı tane tane oku. Doğrusu biz sana (taşıması) ağır bir söz vahiy edeceğiz.”[4]
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
[1]- hadise Nebevi
[2]- “Şüphesiz insanlara namazda Kur’an okumalarının emrolunması, Kur’an’ın unutulmaması, kaybolmaması ve yıpranmaması içindir. Böylece Kur’an ortadan kalkmaz ve meçhul olmaz.” (Fazl b. Şazan’ın İmam Rıza’dan naklettiği hadis.)
[3]- "(Resulüm) Sana vahiy edilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alı-koyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin)en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” Ankebut/45
[4]- Müzemmil/1-5
İran, Hürmüz Boğazı'nı kapatmaya hazırlanıyor
İran Parlamentosu'nun, İran'a dönük ekonomik yaptırımlara destek veren ülkelere giden petrol tankerlerinin Hürmüz Boğazı'ndan geçişini engelleyecek bir yasa tasarısı üzerinde çalıştığı duyuruldu.
İranlı parlamenter İbrahim Ağa Muhammedi dün gazetecilere yaptığı açıklamada, “Parlamentonun Ulusal Güvenlik ve Dışişleri komitesinde, İran'a yaptırım uygulayan ülkelere petrol taşıyan tankerlerin geçişinin engellenmesine dair bir yasa tasarısı hazırlanıyor” diye konuştu. Muhammedi ayrıca, Pazar günü itibariyle 290 üyeli İran Parlamentosu'ndan 100 milletvekilinin tasarıyı imzalamış bulunduğunu belirtti.
Tasarı, İran'a dönük yaptırımların sıkılaştırıldığı ve İsrail kaynaklı tehditlerin arttığı son günlerde, İran'ın askeri ve ekonomik baskıları karşılamaya dönük manevralarının bir parçası olarak yorumlanıyor.
Tehditlere ve ekonomik yaptırımlara yanıt
AB ülkelerinin 12 Ocak'ta kabul ettiği İran'dan ham petrol alımını durdurmaya yönelik kararlar, geçtiğimiz pazar günü yürürlüğe konmuştu. İran'ın petrol ihracatında yüzde 18 paya sahip AB ülkelerinin bu kararı, İran'ı ekonomik olarak sıkıştırmayı hedefliyor. Öte yandan Petrol Bakanı Rüstem Kasımi, İran Resmi Haber Ajansı IRNA'ya yaptığı açıklamada ülkenin yaptırımların etkisini kırmak için hazır olduğunu belirtti. İran'ın olası tüm seçenekleri değerlendirdiğini belirten Kasımi, İran'a yönelik yaptırımların yıllardır sürdüğünü, AB'ye yapılan ihracatın İran'ın toplam petrol ihracatı içinde tolere edilebilir bir oranda olduğunu ve ihracatın zaman içinde başka ülkelere kaydırılabileceğini sözlerine ekledi. Buna ek olarak İran Merkez Bankası Başkanı Mahmud Bahmani, İran'ın 150 milyar dolarlık döviz rezervinin bulunduğunu ve yaptırımların etkilerine karşı hazır olduklarını bildirdi.
İran'ın bir yandan yaptırımların etkisini kırmaya dönük alternatifleri değerlendirirken diğer yandan da kendisini siyasi ve ekonomik olarak sıkıştırmaya dönük hamlelere, karşı hamlelerle yanıt verdiği düşünülüyor. Zira geçtiğimiz aylar boyunca İran'ı savaşla tehdit eden İsrail'e yine bu günlerde İran cephesinden bir cevap geldi. İran'ın dün başlattığı ve 3 gün sürecek olan füze tatbikatı öncesi Devrim Muhafızları Hava-Uzay Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade İsrail'in uzun süredir İran'a yönelttiği tehditlere bir karşı tehditle yanıt verdi. Dün başlayan ve üç gün sürecek tatbikatta İran kısa, orta ve uzun menzilli karadan karaya füze sistemlerini test etmeye devam ediyor.
Tatbikat İsrail'in tehditlerine yanıt vermenin dışında, son aylarda ABD'nin İran'ı kuşatmaya dönük askeri hamlelerine de verilen bir yanıt olarak yorumlanıyor. ABD geçtiğimiz aylarda Birleşik Arap Emirlikleri'ne 3,5 milyar dolarlık füze savunma sistemi satışı gerçekleştirmiş ve Suudi Arabistan ile 30 milyar dolarlık bir askeri malzeme satış antlaşması imzalamıştı. Bunların dışında İsrail'e savunma yardımı olarak yapılan yıllık 3 milyar dolarlık ödeme, iki katına çıkartılmıştı. Bilindiği gibi ABD ayrıca Malatya, Kürecik’e bir erken uyarı radar sistemi kurmuştu. Bu sistemin İran'a karşı yerleştirildiği tartışmaları kamuoyunda geniş yer bulmuştu.
ABD ve AB üyesi ülkelerin İran'a dönük müdahaleleri askeri tehditlerin ve ekonomik yaptırımların yanında siyasi hamleler de içeriyor. Geçtiğimiz cumartesi Cenevre'de gerçekleştirilen Suriye zirvesine BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin yanısıra, Türkiye, Kuveyt, Irak ve Katar da davet edilmiş, ancak İran sürecin dışında bırakılmıştı.
Daha önce de gündeme gelmişti
Hürmüz Boğazı’nın kapatılması gündeme ilk kez gelmiyor. Ocak ayında İran'ın Basra Körfezi'nde gerçekleştirdiği askeri bir tatbikat sırasında savaş gemilerini bölgeye gönderen ABD ile İran arasında ipler gerilmişti. Gerilimi tetikleyen ABD'nin İran'a karşı yaptırım kararlarını gündeme getirmesiydi. İran, yaptırım tehditlerine karşılık olarak Hürmüz Boğazı'nı petrol sevkiyatına kapatacağını açıklamıştı. İran yönetimi, yaptırım kararlarının ABD kongresinde kabul edilmesinin ardından tatbikat kararı almış ve gerilim bunun üzerine iyice tırmanmıştı. Obama yönetimi bu süreçte, Boğaz'ın petrol trafiğine kapatılmasının ABD için bir kırmızı çizgi anlamına geleceğini ve böyle bir adımın yanıtsız kalmayacağını bildirmişti.
Hürmüz Boğazı'nı kapatmaya dönük yasa tasarısının kanunlaşıp kanunlaşmayacağı henüz belirsizliğini koruyor. Tasarı kanunlaşsa bile bunu uygulama kararı ve yetkisi İran yönetiminin elinde bulunuyor. Boğaz'ın kapatılıp kapatılmayacağı ve böyle bir durum gerçekleşirse meydana gelebilecek olası bir sıcak çatışmanın boyutları belirsiz. İran'ın Hürmüz Boğaz'ı kapatabilecek kapasitede olduğu belirtilmekle birlikte ABD'ye ait 5. filonun da bölgede bulunduğu biliniyor.
İran'dan füzeli gözdağı
İran çeşitli tür ve menzile sahip füze denemesi yaptı.
İran Devrim Muhafızları, sürdürdüğü füze tatbikatının 2.gününde aralarında uzun menzilli füzelerin de bulunduğu çeşitli tür ve menzile sahip füze denemesi yaptı.şlayan “Yüce Peygamber 7” adlı tatbikatın bugünkü aşamasında çeşitli türdeki uzun, orta ve kısa menzilli Şahap 1, 2,3 ile Fatih, Tonder, Zilzal, Fars Körfezi, Kıyam füzeleri çöl ortasındaki hedeflere doğru fırlatıldı. Füzelerin hedefleri tam isabetle vurduğu kaydedildi.
Tatbikatta savaş uçakları ve insansız bomba yüklü hava araçları hedefleri bombalayacak.
İran Devrim Muhafızları Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacizade, tatbikatın amacıyla ilgili yaptığı açıklamada “Tatbikatla maceracı ülkelere karşı İran’ın direnmekte kararlı olduğu ve her türlü olası saldırıya karşı yanıtımızın ağır olacağı mesajını vereceğiz” demişti.
Mursi: Dış siyasette hiçbir gücün etkisinde kalmayacağız
Mısır'ın yeni cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, dış siyasette hiçbir gücün etkisinde kalmaksızın bağımsız siyaset edeceklerini söyledi.
Mısır'ın yeni cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, devrimin sembol mekanı Tahrir Meydanı'nı dolduran yüzbinlerce kişinin önünde, resmi tören öncesi sembolik olarak başkanlık yemini etti.
Mursi, Hüsnü Mübarek'in devrilmesinin ardından ülke yönetimini elinde bulunduran Yüksek Askeri Konsey'in bu yetkisini devretmesi talebiyle Tahrir Meydanı'nı dolduran kalabalık karşısında, cumhurbaşkanlığı sırasında sivil ve anayasal bir devletin inşası için çalışacağını vurguladı ve "otoritenin tek kaynağının Mısır halkının iradesi olduğunu ve bu iradenin üzerinde hiçbir gücün bulunmadığını" belirtti.
Yönetimi elinde bulunduran Yüksek Askeri Konsey'in, cumhurbaşkanlığı makamının yetkilerini daraltmasıyla ilgili tartışmalara da değinen Mursi, halk tarafından görevlendirildiği için yetkilerinden kesinlikle taviz vermeyeceği uyarısında bulundu. ''Allah'tan başka kimseden korkmuyorum'' diyen Mursi, devrimin bütün amaçlarına ulaşıncaya kadar mücadeleye devam edeceklerini bildirdi.
Konuşmasında, yönetimi sırasında Mısır'ın izleyeceği dış politikaya ilişkin kısa açıklamalar da yapan Mursi, Mısır'ın Afrika ve Ortadoğu'daki komşularıyla ilişkilerini geliştireceklerini, barışın korunması için çalışacaklarını söyledi.
Mursi, başta Amerika'da cezaevinde bulunan Ömer Abdurrahman olmak üzere bütün siyasi tutukluların bir an önce serbest bırakılması için de çaba göstereceğini söyledi.
İran: Nükleer görüşmeler kritik aşamaya geldi!
İran’in Birleşmiş Milletler nezdindeki Büyükelçisi Muhammed Hazai, İran’ın nükleer programı ile ilgili müzakerelerin, ABD ve AB’nin ağır ekonomik yaptırımları dolayısıyla, kritik bir aşamaya geldiğini belirtti.
Muhammed Hazai, İran’ın BM misyonunda basın mensuplarına yaptığı açıklamada, ABD ve AB’nin İran’la anlamlı bir diyalog kurmak istemediğini belirtti. İran’ın nükleer programı çerçevesindeki müzakere süreci ile ilgili nadiren bu tür toplantılar düzenliyor. İran elçisinin açıklama yapma ihtiyacı duymasının zamanlaması, Suriye’nin bir Türk uçağını düşürmesi ve NATO’nun Suriye’ye olası bir müdahalesinin gündeme gelebileceği bir dönemde gerçekleştirmesi dikkat çekti.
Hazai, BM Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin politik nedenlerden ötürü, yaşanan süreçle ilgili çözüm bulma noktasında yeterince çaba göstermediğini kaydetti.
Diğer taraftan bu pazar günü, AB’nin İran’a daha ağır ekonomik yaptırımları uygulamaya koyması bekleniyor.
ABD’li uzmanlar, İran’ın nükleer programını yeniden konuşmak istemesinin sebebini, İran’ın ekonomik yaptırımlardan etkilenmesine bağlıyor.
Hazai, İran’a ekonomik yaptırımların zararı ne olursa olsun, ülkesinin pozisyonunda her hangi bir değişiklik olmayacağını belirtirken, BM Güvenlik Konseyi ise İran’ın nükleer programının askeri amaçlar için kullanılabileceği kuşkusunu taşıyan müfettişlerin sorularını cevaplamasını istiyor.
İran ise islam Devrimi Lideri İmam Hamenei’nin nükleer silahları anti-İslami bulduğunu deklare ettiğini açıklarken, Batı’nın İsrail’in nükleer silahları ile ilgili herhangi bir girişimde bulunmamasını ise eleştiriyor.