کارگر

کارگر

 Dünya Müslüman Âlimler Birliği, yayımladığı fetvada Siyonist İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı tüm Müslümanlara “cihadın farz olduğunu” ilan etti. Fetvada askeri ittifak çağrısı yapılırken, İsrail’i destekleyen her türlü yardım, iş birliği ve normalleşme girişimi ise “haram” ilan edildi.


Soykırımcı İsrail'in Gazze'ye yönelik süregelen saldırılarına karşı tepkiler sürerken, Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nden dikkat çeken bir çıkış geldi. Birlik, yayımladığı fetvada İsrail’in Filistin halkına karşı “soykırım” gerçekleştirdiğini belirterek, bu saldırılara karşı tüm Müslümanlar için “silahlı cihadın farz” olduğunu ilan etti.

Fetvada, yalnızca Filistinlilerin değil, özellikle komşu ülkelerin (Mısır, Ürdün, Lübnan) ve genel olarak tüm İslam coğrafyasının askeri, maddi ve manevi destekle bu cihada katılması gerektiği vurgulandı. Açıklamada, işgalci güçle iş birliği yapan her türlü ülke ve şirketin de açıkça hedef alındığı görüldü.

Dünya Müslüman Âlimler Birliği, yayımladığı fetvada, Müslüman ülkelerin zaman kaybetmeden birleşerek İslami bir askeri ittifak kurması gerektiğini bildirdi. Bu çağrı, “İslam topraklarını, dini, kanı, izzeti ve onuru savunmak için ertelenemez bir zorunluluk” olarak tanımlandı.

“Siyonist varlığa ve onunla birlikte Gazze’yi yok etmeye çalışan tüm güçlere karşı doğrudan askeri müdahale gereklidir. Bu, ümmetin boynunun borcudur.” denildi.

Fetvada yalnızca askeri destek değil, lojistik ve ekonomik iş birlikleri de hedef alındı. İsrail’e silah, gıda, enerji veya herhangi bir ürün sağlayan ülkeler, şirketler ya da bireylerin büyük günah işledikleri ifade edildi.

“Süveyş Kanalı, Babülmendep, Hürmüz Boğazı gibi geçiş noktalarından İsrail'e ulaşacak her türlü tedarik haramdır. Bunu yapan kişi, bunu kazanç için bile yapıyorsa en büyük haramlardan birini işlemiş olur; bunu inançla yapıyorsa dinden çıkmış olur.”

Gazze’de açlıkla mücadele eden sivillere karşı İsrail'e yiyecek ve içecek ulaştırmanın dahi haram olduğu vurgulandı.

Fetvada, yalnızca silahlı mücadelenin değil, maddi destek yoluyla yapılan cihadın da farz olduğu ifade edildi. Zengin Müslümanlara, yalnızca zekat paralarıyla değil, şahsi varlıklarıyla mücahitleri donatma çağrısı yapıldı.

“Malınızla, mülkünüzle cihat edin. Bu kardeşlerimizin kanı dökülürken siz konfor alanınızda kalamazsınız.”

Siyonist İsrail ile diplomatik ilişkilerini sürdüren veya normalleşme anlaşmaları yapan ülkeler de fetvada sert şekilde eleştirildi. Bu tür iş birliklerinin “İslam’a aykırı ve haram” olduğu vurgulandı.

Ayrıca İsrail’i açık ya da dolaylı şekilde destekleyen markalar, şirketler ve kurumlara karşı kapsamlı bir boykot çağrısı da yinelendi. Özellikle silah, teçhizat ve siyasi destek sağlayan Batılı şirketlerin ürünlerinden uzak durulması gerektiği belirtildi.

Son olarak Dünya Müslüman Âlimler Birliği, açıklamasında Gazze’ye yapılacak insani yardımların yetersiz olduğuna dikkat çekerek, bu aşamada “cihadın, ablukanın ve doğrudan müdahalenin” zorunlu hale geldiğini kaydetti.

Geçen Cuma’dan bu yana siyonist İsrail rejimi, Gazze’yi bombalayarak savunmasız ve mazlum Filistinli Müslümanları katlediyor; yüzlerce kadın ve çocuğu öldürmenin yanı sıra su , gıda ve bilhassa ün kaynaklarını da kısıtlayarak zorunlu göçün zeminini hazırlıyor.

 

Ayrıca, asılsız bahanelerle Lübnan’ın güneyine saldırıyor, Suriye’yi vuruyor ve bu ülkenin kritik altyapısını yok ediyor. Tüm bunlar olurken, İslam dünyası gözlerini ve kulaklarını bu vahşete kapatmış; bayram tatilinde ve tebrik mesajları göndermekle meşgul.

Türkiye’de Müslümanları İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın tutuklanması ve görevden alınması meselesi o kadar meşgul etti ki, hem Müslüman hem de seküler kamuoyu bu olayın etkisi altında kaldı.
İran ise Trump’ın yeni tehditleri ve yaptırımları ve ekonomik baskilarlai ، ABD’nin ağır askeri saldırı ihtimalii ve Amerikayla müzakere olasılığı (destekçileri ve karşıtlarıyla birlikte) ile meşgul edilmiş durumda.
Diğer ülkeler (İslam aleminin ülkeleri dahil) Trump’ın yeni ekonomik paketi ve onun sonuçları ve nekadsr ektılenecrklerinin hesabını yapıyor

Sadece Yemen’in kahraman Ensarullah hareketi, ABD ve batılı destekçilelrin tüm ağır ve sürekli saldırılara rağmen büyük bir cesaret ve fedakârlıkla Amerikan savaş gemilerini ve İsrail’in tesislerini füzeleriyle hedef almaya devam ediyor.

Yarın İslam dünyasının ve Müslümanların, bu ihmalkârlıkları ve sessizlikleri için Allah’ın huzurunda hiçbir mazereti olmayacak ve Gazze’deki mazlum ve savunmasız halkın katliamına karşı kayıtsız kalmalarının bedelini ödeyecek ve ağır ilahi cezası onları bekliyor.

Allah’ım, Müslümanlara şuur, uyanıklık, feraset ve sorumluluk bilinci ihsan eyle. Âmin.

 

Perşembe, 03 Nisan 2025 08:23

Ulus Devlet Tapkınlığı ve Müslümanlar

Ulus Devlet Tapkınlığı ve Müslümanlar -1-


Batı’nın fikir dilencisiyiz. Hayır! Bu eksik. Durum daha da vahim.

Onların sahte ideolojik ilahlarını da benimsedik. Hale bakılırsa, sadece fikir değil, Batı’nın din ve akide dilencisiyiz de.

Batı’dan fikir alırken, birçok putları da ithal ettik: Ulusçuluk, Sosyalizm, Feminizm, Bireycilik, Laiklik, Milliyetçilik, Vatancılık...

Biliyoruz ki Fransız İhtilali ile beraber Batıda, “Hıristiyan Ümmeti” fikri, ulus ve ırk inşasına evrilmiştir. Milliyetçi ideolojinin çıkış zemini de budur: Ümmet yerine, ulusçu ittihad.

Bu birliktelik için de “kültürel homojenleştirme” gereği; eğitim, dil politikaları ve medya aracılığıyla ulusal kimlik (ulusal dil...) dayatılır.

Bu durumdan etkilenen Müslüman (?) Ulus Devletler de; aleni yada gizli, ‘kültür emperyalizmi’ yapmakta, kendilerinden olmayan ırkları, dilleri, örf ve yaşamı yıkarak semirmektedirler. Arap Baas rejimleri, Kemalist ideoloji ve nice devlet, bunu yaptı ve hala da sinsice yapıyor.

Hatta (eğer kör değilsek) bu devletlerin başına geçen kimi dindar yöneticiler de kendilerinden olmayan “ötekiler”e kültür emparyalizmi uygulamaktadırlar.    

Yapılanların ana aktörü de –bize göre-; dine bağlanır gibi zamklanılan “ulus devlet modeli”dir.

İnsan yapımı bir kutsal varlık olmuştur “ulus devlet”.

Şu an devletçi ve milliyetçi dindarlığımız, (kültür ve mezheple süslü) tahammülsüz bir dünyevî ideolojidir.  

Ondandır ki Milliyetçilikle yatıp kalkan Müslümanlarda da “nefret” hissi, bir kültür gibi kalıcı olmuştur. Nefretimizi ve kin dolu bazı yalanlarımızı, evlatlarımıza miras bırakıyoruz. (Nitekim İran-Şii düşmanlığı, artık bizde bir kinci kültürdür. Atalardan miras gelmiştir.)

Benzer şekilde biz dindarlar da, zulme çanak tutan kimi fikirleri papağan gibi tekrar etmekteyiz: Tek dil, tek ulus, tek kültür, tekçi hukuk, değiştirilmesi teklif edilemez (itikadi) kanunlar...gibi.

Ulus devlet”, Allah’a yani ilahî fıtrata alternatif, yeni bir millet ve kültür inşasıdır. Nitekim Massime D'azeglio'nun, 1861'de bir birleşik İtalya parlamentosunun açılışında dediği gibi: "Şimdi İtalya'yı yaratmış olduğumuza göre, artık İtalyanları yaratmalıyız."

M. Kemal’in “ulus devlet ideali” de bundan farklı değildir. "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir" derken, “İslâm milleti”, ifadesi artık yoktur. "Ne Mutlu Türk’üm Diyene!" derken de böyle. “Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur." 1933 Cumhuriyet'in 10. Yılı Marşı’nda geçer: “On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan.”

***

Şuan tüm dünyada hakim “put ideoloji”; “Neoliberal Seküler yaşam” ve ona dayalı tutum ve siyasettir. Maalesef alternatif olmaları beklenen dünya Müslümanı da bu Neoliberal Putları (ulus devlet, para, haz, tüketim, bireyselcilik...) kırmak yerine, bu putlarla uzlaşarak hayatlarını şekillendirir.

Lüksle şımaran Müslüman kadın ve erkekler, milyonluk jipleriyle, Neoliberal Puthanelere de Camiye de beraber uğrarlar.

Bazen tek ideoloji ile sınırlı kalmaz Müslüman O, -farkına varmadan- hem Neoliberal ideolojiyi hem de özellikle Milliyetçi ideolojik putları (devlet, bayrak, ırk...) kabullenir. (Elbette bunların değer olduğunu inkar etmiyoruz, sadece değerlerin putlaştırıldığını söylüyoruz.)

Bu sebeplerden ötürüdür ki Müslüman; ilahî yollu, alternatif sağlıklı çözümler sunamaz, batıl ideolojilerin yolunu benimser. Onun kabı yeterince kirlidir. Dini, kendi beşeri ideolojisine alet eder.

Müslümanın akıl havuzu kirlenmiştir. Hem Müslüman, hem ırkçı milliyetçi; hem Müslüman, hem faizci liberal; hem Müslüman; hem de arsız sosyalist, hem Müslüman, hem de kapitalist hırsız ...olur.

Hem müslüman, hem de arka kapıdan İsrail’le ticaret yapar, alçakcasına.

Özellikle de Müslüman, hem Allah’a, hem de ırkına ve devletine tapar.

***

Kasem olsun Allah’a ki bu gün, biz Müslümanların birden fazla Kâbe’si vardır.

Onların kalpleri açılsa bir sürü put dökülür.

Kıyamet olsa, nice zalim kişi yada devletin arkasında cehenneme yürürüz.

Halkımız; “Ulus Devlet”i putlaştırdığını inkar etse de biz, dobralıktan yanayız. Gerçi halkımızın böyle şeyler düşünmek diye bir derdi de yoktur.

Bir yazarımızın dediği gibi: “Devlet” kelimesini telaffuz ederken gözlerini belertiyorlar! Sanki tanrının adını anar gibi toparlanarak anıyorlar “devlet”in adını. (Tanrısal korku ve ürperti benzeri) [1]

“Devlet hep on dokuz yaşındadır” diyorlar. (Tanrı gibi ebedi ve zinde)

“Hiç ölmeyecek hep var olacaktır, o devlet-i ebed müddettir diyorlar. (Bâkîlik sıfatı)

Sevmediklerine, kendilerine rakip gördüklerine “Devlet düşmanı” diyorlar. (İlahi gazap gibi)

Devlete kendileri gibi bakmayana “hain” diyorlar.

“Devlet-i âliyye” başkadır diyorlar. (âli sıfatı)

“Devlet unutmaz” diyorlar. (Hâfîz sıfatı)

“Devlet hesap sorar, devlete hesap sorulmaz” diyorlar. (Hesap sorulmazlık da İlahî’dir.)

“Devlet bazen rutinin dışına çıkar” diyorlar. (Adaleti çiğneyebilir)

“Devleti zayıf görmek ve göstermek ihanettir” diyorlar. (Çünkü devlet Samed’dir)

“Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir” diyorlar. (Din şehidi değil, devlet şehidi olma)

“Devlet bazen ‘kerîm’ bazen ‘kahhâr’ olur” diyorlar.

“Devlet bazen ‘ana’ bazen ‘baba’ olur” diyorlar...(Râb sıfatı gereği) Başka devletlerle (olan kirli) rekabete “ehl-i küfürle mücadele” diyorlar. Türk cihan hakimiyeti, Türk yüzyılı gibi anlamsız, bomboş sloganlarla hayallere, rüyalara dalıyorlar. Devlete hizmet etmekle övünüyorlar! Devlete hizmet edenleri (tanrısal) azizlik makamlarına yükseltiyorlar. Kendi ellerinin mamulü olan devleti işte böyle putlaştırıyorlar, tanrı yerine koyuyorlar.

O yüzden (depremde) “devlet yok” feryadı kulaklarına “Tanrının inkârı” gibi, küfür gibi geliyor!

“Devlet, Tanrı değildir. Devlet; son derece verimsiz -ama bir noktada mecburi- bir örgütlenmedir. Devlet yapısı gereği hataya, verimsizliğe ve suistimale açıktır. O yüzden sürekli denetlenmesi ve eleştirilmesi gerekir.” [2]

...vesselam.

Perşembe, 03 Nisan 2025 08:15

Ahiretsiz Hayat Anlamsızdır

 Bütün insanlar, öldükten sonra belli bir günde diriltilecek ve dünyadaki amellerinin hesabını vereceklerdir. İyilerle salihler ölümsüz cennetlere yerleştirilecek, kötüler ve günahkârlar cehenneme gönderilecektir:

"Eşsiz Allah'tan başka ilah yoktur. Kendisinde hiç şüphe olmayan kıyamet gününde sizleri muhakkak toplayacaktır. Allah'tan daha doğru sözlü kimdir?"[1]
Ve: "Artık kim taşkınlık edip azarsa ve dünya hayatını seçerse, hiç şüphesiz cehennem onun için bir barınma yeridir. Kim de Rabbinin (adalet) makamından korkar ve nefsi de havâ (istek ve tutkulardan sakındırırsa, artık (şüphesiz cennet) onun için bir barınma yeridir."[2]

Bu dünya tıpkı bir köprü gibidir. İnsanlar bu köprüden geçerek öte taraftaki ölümsüzlük beldesine ulaşacaklardır. Başka tabirlere göre de dünya bir öğretim yuvası, bir üniversite, bir ticaret yurdu veya diğer dünya için ekilmesi gereken bir tarladan ibarettir. İmam Ali'nin (a.s) dünya hakkındaki şu beyanları ne kadar da düşündürücüdür:

"Dünya, kendisine sadakatle davranana karşı sadakat ve dürüstlük yurdudur... Ondan azık alanlar için ihtiyaçsızlık ve müstağnilik diyarıdır, kendisinden öğüt alan kimse için uyanış ve bilinçlenme yeridir; Allah dostlarının secdegahı, Yüce Yaratıcının meleklerinin namazgâhı, ilahi vahyin nüzul mekanı ve Hak aşıklarının ticarethânesidir!"[3]
--------------------------------------------------------

[1]- Nisa / 87.

[2]- Naziat / 37- 41.

[3]- Nehc'ul Belaga, kısa sözler: 131.

İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan, Ramazan Bayramı münasebetiyle Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi.


İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan ile Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said telefon görüştü. Pezeşkiyan telefon görüşmesinde, Tunus hükümeti ve halkının Ramazan Bayramı'nı tebrik etti.

Bölgedeki gelişmelere değinen Pezeşkiyan, "Tunus hükümetinin ve halkının, Gazze ve Filistin'deki mazlum ve savunmasız halkın haklarını desteklemede sergilediği insani ve İslami duruşlarını takdir ediyoruz. İslam ülkelerinin Filistin'e yönelik suçları durdurabileceğine inanıyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, bugün Ramazan Bayramı dolayısıyla Kuveyt Emiri Şeyh Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Muhammed Bin Zayed Al Nahyan, Ürdün Kralı 2. Abdullah ve Bahreyn Kralı Hamad bin İsa el-Halife ile telefonda görüştü.(Ajanslar)

 

Netanyahu'dan Skandal Açıklama: İşgali Genişleteceğiz
Çocuk katili Netanyahu, abluka altındaki Gazze'yi parçalamak ve işgali derinleştirmek için saldırıları sürdürecekleri mesajını verdi.

Soykırımcı İsrail Başbakanı katil Binyamin Netanyahu, X hesabından paylaştığı video mesajında, Refah ve Han Yunus şehirlerini birbirinden ayıran yeni bir koridor oluşturduklarını duyurdu.

"Morag Koridoru" adını verdiği bu hattın, "ikinci Philadelphi Koridoru" niteliğinde olduğunu belirten Netanyahu, "Bu gece Gazze'deki operasyonlarımızı yoğunlaştırdık. İsrail ordusu bölgeyi adım adım ele geçiriyor, militanları etkisiz hale getiriyor ve altyapıyı imha ediyor" ifadelerini kullandı.

Netanyahu, Gazze Şeridi'nin bölünmesiyle, İsrail’in elinde tuttuğu esirleri geri almak için baskıyı artırdıklarını belirterek, "Eğer esirlerimizi geri vermezlerse, üzerlerindeki baskıyı daha da artıracağız" dedi.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Gazze Şeridi’ndeki saldırıları genişlettiklerini ve daha fazla bölgeyi İsrail’in "güvenlik alanına" dahil etmeyi hedeflediklerini açıkladı.

 Soykırımcı İsrail’in Gazze’ye mal girişini tamamen durdurmasının üzerinden bir ay geçerken, BM destekli tüm fırınlar kapandı, pazarlarda taze sebze kalmadı ve hastaneler ağrı kesici ile antibiyotikleri karneyle vermeye başladı. Çocuk hastaların kırıklarını sabitlemek için matkap uçları kullanılıyor.


Uluslararası yardım kuruluşları, Siyonist İsrail’in temel ihtiyaç malzemelerinin girişine izin vermesi için dünya ülkelerine çağrıda bulunarak, Tel Aviv yönetiminin uluslararası insancıl hukuka uyması gerektiğini vurguluyor.

Özellikle yakıt sıkıntısının hayati önem taşıdığına dikkat çeken kuruluşlar, fırınlardan hastane jeneratörlerine, su kuyularından arıtma tesislerine kadar birçok kritik yerin çalışamaz hale geldiğini belirtiyor.

NGO ActionAid, Siyonist İsrail’in insani yardımı durdurmasını “dehşet verici” olarak nitelendirerek, “yeni bir açlık ve susuzluk döngüsünün” başladığını duyurdu.

Gazze’nin kuzeyindeki bir fırının önünde toplanan Filistinliler, ekmek kıtlığının felakete yol açacağını söylüyor. BM’nin Dünya Gıda Programı (WFP) ile çalışan 25 fırından biri olan bu işletme, yakıt ve un sıkıntısı nedeniyle kapandı.

Fırınların kapanmasıyla birlikte, bir çuval unun karaborsada 500 şekele (yaklaşık 135 dolar) kadar çıktığı bildiriliyor.

Gazze’deki hastaneler, savaşın başladığı günden bu yana en ağır krizle karşı karşıya. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, yaralıları kabul eden hastanelerin yarısından fazlası artık tamamen dolu.

Kırık kemikleri sabitlemek için kullanılan cihazların tükendiği, anestezi, antibiyotik ve serum stoklarının bitmek üzere olduğu belirtiliyor. WHO, hamile kadınlar için gerekli ilaç ve malzemelerin de kısa süre içinde tükenebileceği konusunda uyarıda bulunuyor.

Amerikalı cerrah Dr. Mark Perlmutter, BBC’ye yaptığı açıklamada, Gazze’de çalıştığı sırada ameliyat için röntgen cihazı dahi bulamadığını, çocuk hastaların kırıklarını sabitlemek için matkap uçları kullanmak zorunda kaldığını söyledi.

BM’nin Gazze’deki en büyük insani yardım kuruluşu olan UNRWA, stoklarının sadece birkaç gün içinde tükeneceğini duyurdu.

Geçtiğimiz yıl, Uluslararası Adalet Divanı (UAD), İsrail’e acil insani yardım sağlanması için önlem alma çağrısında bulunmuştu. Ancak Gazze’ye yönelik ablukanın daha da sıkılaştırılması, uluslararası baskının artmasına neden oldu.

 

Gazze’de Şehit Sayısı 50 Bin 399'a Yükseldi
 
 Müslümanların en kutsal günlerinden olan Ramazan Bayramı’nda dahi bombardımanı kesmeyen terörist İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'ye düzenlediği saldırılarda şehit sayısı 50 bin 399'a yükseldi.
Siyonist İsrail rejiminin 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda şehit olanların sayısı son 24 saatte 46 artarak 50 bin 399'a yükseldi. Gazze'deki Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, İsrail'in Gazze'de devam eden saldırılarında yaşanan can kayıpları ve yaralanmalara ilişkin son bilgiler paylaşıldı. Son 24 saatte hastanelere 1'i enkaz altından çıkarılmak üzere 46 ölü ve 183 yaralı getirildiği kaydedildi.

Terörist İsrail ordusunun 19 Ocak'ta varılan ateşkesi bozarak 18 Mart'tan bu yana düzenlediği saldırılarda 1042 Filistinlinin hayatını kaybettiği, 2 bin 542 Filistinlinin de yaralandığı belirtildi. İsrail'in Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten beri düzenlediği saldırılarda şehit olanların sayısının ise 50 bin 399'a, yaralıların sayısının da 114 bin 583'e yükseldiği kaydedildi. Gazze Şeridi'nde enkaz altında hala binlerce ölü olduğu belirtiliyor.

İslam Devrimi Rehberi Imam Seyyid Ali Hamanei, bu yılın Ramazan Bayramı namazını kıldırdığı Tahran'daki Büyük Musalla Camii'nde bir konuşma yaptı.


İran İslam Devrimi Lideri Imam Seyyid Ali Hamanei, Ramazan Bayramı namazının ardından konuşuyor.

Imam Hamanei, konuşmasının başında Ramazan Bayramı dolayısıyla tebriklerini iletti.

Imam Hamanei ayrıca, İran halkının bu yıl ülke genelinde düzenlenen Uluslararası Kudüs Günü mitinglerine gösterdiği yoğun katılımı övdü.

Imam Hamanei, bölgede devam eden Siyonist rejimin barbar eylemlerine değinerek, İsrail'in masum insanlara yönelik kan dökmesini Müslümanlar için acı bir olay olarak nitelendirdi.

İslam Devrimi Lideri, "Bu suç çetesi olan Siyonist rejimi, Filistin'den temizlenmelidir; ve Allah'ın lütfu ve kudretiyle temizlenecektir." ifadelerini kullandı.

Imam Hamanei, konuşmasının devamında şunları kaydetti: "Bu bölgede tek bir vekil güç vardır, o da yozlaşmış ve işgalci Siyonist rejimidir. Siyonist rejimi, sömürgeciler adına ülkelere saldırıyor."

İslam Devrimi Lideri, düşmanların İran'a kötülük yapmaya kalkışmaları halinde kesinlikle güçlü ve karşılıklı bir darbe alacaklarını belirterek, "Eğer ülke içinde fitne çıkarmaya çalışırlarsa, (İran) milleti bizzat onlara (gereken) cevabı verecektir."

 

İmam Hamanei: İslam dünyası birlik ve beraberlik içinde olmalıdır
İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, "Bugün İslam dünyasının bir bölümü ağır şekilde yaralıdır; Filistin yaralıdır, Lübnan yaralıdır. Bu bölgede işlenen suçların bazıları benzeri görülmemiş niteliktedir." dedi.
İmam Hamanei, bugün İran’ın üst düzey yetkilileri ve yabancı ülkelerin Tahran'daki büyükelçilerini kabul etti.

İmam Hamanei'nin bu görüşmede yaptığı konuşmadan satır başları:

- Bugün İslam dünyasının bir bölümü ağır şekilde yaralıdır; Filistin yaralıdır, Lübnan yaralıdır. Bu bölgede işlenen suçların bazıları benzeri görülmemiş niteliktedir.

- Tarihte, iki yıldan daha kısa bir sürede yaklaşık yirmi bin çocuğun bir askeri çatışmada öldürüldüğünü gördüğümüz veya okuduğumuz bir olay hatırlamıyoruz.

- Gerçekten bugün İslam dünyasının, kendisini birbirine bağlayan ve etkin bir birlik haline getiren unsurlara ihtiyacı var. Ramazan Bayramı da bu unsurlardan biridir.

- Eğer İslam ümmetinde birlik, azim ve basiret bulunursa, Ramazan Bayramı 'bir artış ve bereket vesilesi' olacaktır.

- Günümüzde olayların hızı, kendilerini bu gelişmelerle ilgili veya etkilenen gören herkesin, konumlarını belirleyerek bu olayları hızla ve dikkatle takip etmelerini gerektiriyor. Bugün bu, İslami hükümetlerin önündeki bir görevdir.

- Müslüman nüfusu, zengin doğal kaynaklara sahip olarak dünyanın hassas bir coğrafyasında bulunuyor. Bu fırsatlar ve kritik konumlardan yararlanmanın yolu, İslam dünyasının birliğinden geçer. Tabii ki birlikten kastımız, devletlerin tek bir yapıya dönüşmesi veya tüm siyasi eğilimlerde aynı düşünceyi benimsemeleri değildir. Aksine, ortak çıkarların farkına varılması ve çıkarların, birbirleri arasında çatışma ve anlaşmazlığa yol açmayacak şekilde tanımlanmasıdır.

- İran İslam Cumhuriyeti, elini tüm İslam ülkelerine uzatmıştır ve kendisini onlarla kardeş ve aynı temel cephede görmektedir.

- Ne yazık ki bugün, güçlü devletlerin zayıf ülkelerden ve milletlerden açıkça haraç talep etmesi yaygın bir uygulama haline gelmiştir. Buna karşılık, biz İslam ülkeleri olarak İslam dünyasının haklarını savunmalı ve ne Amerika'nın ne de diğerlerinin haraç talep etmesine izin vermemeliyiz.

- İslam ülkelerinin birlik, dayanışma ve ortak dil kullanmasıyla, diğerleri davranışlarını gözden geçirecektir. Umuyoruz ki İslam ülkelerinin sorumluları, azim ve motivasyonlarıyla gerçek anlamda bir İslam ümmeti oluşturabilir.(Ajanslar)

İsrail’in Gazze Şeridi’nde sınırları kapatması nedeniyle insani yardım ve yakıt girişinin engellenmesi, bölgede mutfak tüpü krizine yol açtı.


İsrail'in Gazze Şeridi'nde sınırları kapatması nedeniyle insani yardım ve yakıt girişinin engellenmesi, bölgede mutfak tüpü krizine yol açtı.

Deyr el-Belah kentinde binlerce ailenin ekmek ihtiyacını karşılayan El-Benna Fırını, tüpgazın tükenmesi ve un stoklarının bitmesi nedeniyle üretimi durdurdu.

 

Refah boşaltılıyor! Hamas: bu bir savaş suçudur
Hamas Hareketi, işgalci israil ordusunun Refah vilayetindeki sivilleri zorla tahliye etmesini sert bir dille kınayarak, bu uygulamanın savaş suçu ve etnik temizlik anlamına geldiğini belirtti.
Yapılan yazılı açıklamada, israilin Refah'taki Filistinli sivilleri, süren bombardıman ve katliamlar eşliğinde evlerinden zorla çıkarmasının, uluslararası hukukun ve insancıl hukukun açık bir ihlali olduğu vurgulandı. Açıklamada, bu eylemlerin on binlerce masum insanı yerinden ettiği ve Gazze'deki insani felaketi derinleştirdiği belirtildi.

Açıklamada “Bu yeni suç, halkımızın acılarını artırmak ve işgalin sürdürdüğü soykırım, abluka ve açlık politikalarını daha da ağırlaştırmak amacı taşımaktadır,” ifadelerine yer verildi.

Hamas, Arap ve İslam dünyası liderleriyle birlikte, uluslararası toplumu ve Birleşmiş Milletler’i, israile karşı derhal harekete geçmeye ve baskı uygulamaya çağırdı.

Ayrıca, israil hükümeti ve ona destek sağlayan ABD yönetiminin, yaşanan bu olaylardan ve süregiden soykırımdan tam sorumlu olduğu belirtildi.

Hamas, başta Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ve Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) olmak üzere tüm uluslararası kurumları, israilin işlediği insanlığa karşı suçlarla ilgili acil yasal işlem başlatmaya ve sorumluları yargılamaya davet etti.(Ajanslar)

Bugün İran'da İslam Cumhuriyeti'nin büyük önderi İmam Humeyni'nin (r.a) resmi olarak ilan ettiği "İslam Cumhuriyeti Günü"dür.


11 Şubat 1979'da İslam Devrimi'nin görkemli zaferinin ardından İmam Humeyni'nin (r.a) daveti üzerine 30-31 Mart 1979 tarihinde ülkede İran İslam Cumhuriyeti Referandumu yapıldı. Halk oylamasında seçmenlerin yüzde 98,2’si İslam Cumhuriyeti'nin kurulmasına "evet" oyu verdi. Seçin sonucu belirlendikten sonra İslam Cumhuriyeti'nin büyük kurucusu İmam Humeyni (r.a) bugünü İslam Cumhuriyeti Günü ilan etti ve o günden bu yana İran halkı tarafından kutlanmaktadır.

12 Farvardin (Hicri Şemsi takviminin ilk ayı) İslam Cumhuriyeti Günü İran'ın en önemli tarihi günlerinden biridir. Halkın büyük çoğunluğunun "evet" oyu ile  ülkenin siyasal düzeni, 2500 yıl sonra mutlak monarşiden İslam Cumhuriyeti sistemine ve halk yönetimine geçti ve Şah rejimi karşıtı mücadele ve İran ulusunun "Bağımsızlık, Özgürlük ve İslam Cumhuriyeti" sloganı sonuca ulaşarak İslam Cumhuriyeti yönetimi kuruldu.

Yapılan referandumda İran halkı bilinçli bir şekilde sandık başına giderek ülkenin siyasi ve sosyal yapısını tamamen değiştirerek bağımsızlık ve özgürlüğe kavuşmuştur.

12 Farvardin gününde İran halkı, İslam Cumhuriyeti'nin, insanların maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik İslami yasalara ve öğretilerden ilham alarak, günümüz insanlara sosyal ve siyasi yaşamında yeni bir yaşam tarzı sağlamaya çalışan yeni bir hükümet sistemi olduğunu göstermiştir.

İran milleti, "Bağımsızlık, Özgürlük ve İslam Cumhuriyeti"nin kuruluşunun dördüncü on yılında İran İslam Devrimi'nin büyük mimarı İmam Humeyni ile İslam Devrimi şehitlerine bağlılığını yeniliyor ve "İslam Cumhuriyeti Günü'nü kutluyor.(Ajanslar)

Siyonist İsrail ordusu, Ramazan Bayramında da Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarını sürdürdü.


Siyonist İsrail'in kuzey ve güney Gazze'yi hedef almasıyla devam eden şiddet, Cibaliya, Gazze kent merkezi, Han Yunus ve Absan el-Kebira gibi yerleşim bölgelerini kapsadı. İsrail ordusu, bu bölgelerde evleri, çadırları ve sivil araçları bombaladı.

Siyonist İsrail ordusu, Ramazan Bayramında da Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarını sürdürdü.

10'u çocuk olmak üzere en az 20 Filistinli şehit olurken, çok sayıda kişi de yaralandı.

 

Hamas’tan Bayramda da Sivilleri Hedef Alan Siyonist İsrail’e Kınama
 
  Hamas, Siyonist İsrail’in Gazze Şeridi'ndeki Filistinli sivillere yönelik saldırılarını artırmasını kınadı ve uluslararası topluma İsrail ordusunun işlediği suçları durdurmaları için harekete geçme çağrısında bulundu.
Hamas'tan yapılan açıklamada, "Savaş suçlusu Netanyahu hükümeti, Gazze Şeridi'ndeki sivillere karşı vahşi savaşını sürdürüyor. Faşist ordusu ise Ramazan Bayramı'nın ikinci gününde yerleşim bölgelerine ve sığınmacı çadırlarına yönelik barbarca bombardımanını artırdı." ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, bu saldırıların uluslararası toplumun gözleri önünde "İsrail'in soykırım ve zorunlu göç politikası" çerçevesinde ve intikam amacıyla gerçekleştiği, savunmasız siviller ile sığındıkları kampları hedef aldığı vurgulandı ve söz konusu saldırıların artması kınandı.

ABD'nin "uluslararası hesap verebilirlik araçlarını devre dışı bırakma" girişimlerinin de kınandığı açıklamada, bu durum "Filistin halkına karşı soykırım savaşına doğrudan ortaklık" olarak nitelendirildi.

Açıklamada, uluslararası toplum, Arap ve İslam dünyasındaki devletler ve halklarına, "İsrail’in işlediği suçları ve uluslararası insani hukukun açık ihlallerini durdurmak" için harekete geçme çağrısında bulunuldu.