
کارگر
Sade Yaşantısıyla "Ruhullah"
İmam Hümeyni evlendiği zaman Kum"da bir ev tuttu, İmam"ın evine aldığı ilk ev eşyalarını hanımı şöyle anlatıyor:""İmam"ın medreseden eve getirdiği ilk ev eşyaları şunlardı, bir kilim, bir yatak, yemek pişirmek için bir tüp, iki tane gaz lambası, küçük bir tencere, demlik ve birkaç tane bardak""
İmam"ın yiyeceği çok sade idi. Çoğu zaman sabahlar ve hatta Ramazan ayında dahi sahurda ekmek peynir yer ve çay içerdi. İmam"ın hanımı hasta olduğu için oruç tutmazdı, evde çalışan kadın, İmam kalkıp çağırdığı zaman uyanamadığı için İmam, kendisi kalkar semaveri yakar ve sofrayı hazırlardı.
İmam, Kuveyt sınırından geri çevrildiği zaman, Bağdat"a geri döndüğü günün sabahı Paris"e gideceği için o gece bir otelde kaldı. İmam"ın kaldığı otel çok modern ve lüks idi.(Irak devleti tarafından tutulmuştu) ve bütün turistler orada kaldığı için personelin hepsi İngilizce konuşuyordu. İmam için otelin bir katını boşaltmışlardı, akşam yemeği vakti gelince otel çalışanlarından biri, İmam"ın akşam yemeğinde ne almak istediğini sormak için odaya geldi. İmam dedi ki ‘"Ekmek ve biraz yoğurt, bende de kuru üzüm var. İmam"ın bu sözü yemek siparişi almaya gelen Iraklı için çok şaşırtıcı bir şeydi zira böyle büyük bir insanın bu şekilde sade bir yemek yiyebileceğini inanmıyorlardı.
İmam"ın Kum"daki evinin sadeliği onun aza kanaat etmesinin bir göstergesi idi. Bir ara İmam"ın evinin merdivenlerindeki tuğlalar yıpranmıştı, usta tamir etmek için birkaç tane tuğla alınsın bu yıpranan tuğlaları onaralım diyor, İmam, cevabında diyor ki yıpranan tuğlaları ters çevirip kullansınlar.
İmam"ın elbiseleri her zaman temizdi, ama cübbesi yıkanmaktan yıpranmıştı. İmam"ın dersinde oturduğumuz zaman İmam"ın cübbesinin yakasının yamalı olduğunu görürdük ve bu onun ne kadar sade ve gösterişsiz bir yaşantıya sahip olduğunun bir örneğidir.
İmam"ın Necef"teki evinde havanın çok sıcak olmasına rağmen kliması yoktu. O kadar ısrar etmemize rağmen İmam, klima almayı kabul etmedi. Bir gün arkadaşlardan birisi evin deki vantilatörü getirdi, pencereye tam olarak yerleşmeyince, etrafına kontapilek döşenmesi için marangoz çağrıldı. İmam, marangozu görünce ‘"Bunlar ne"" dedi, pencerenin etrafını yaptırmak için getirdiğimi söyledim. Ben marangozla orayı yaparken imam beni çağırdı, yanına gittiğimde İmam sert bir şekilde şöyle dedi ‘"Sen, Mustafa ve Ahmet (İmam"ın iki oğlu) hepiniz birlik olmuş beni cehennemlik etmek istiyorsunuz.""
İmam"ın iki tane konta pile için bu kadar sinirlenmesi beni çok korkutmuştu. İmam o kadar sade yaşıyordu ki hatta bunları dahi sade yaşantısına çok görüyordu.
Aklıma geliyor da İmam"ın vefatının 40.gününde iki Fransız keşiş İmam"ın yaşadığı evi görmek için geldiler ve Camaran"daki evin sadeliğini görünce çok şaşırdılar. Dediler ki ‘"Bırakın burası hep böyle kalsın ve Dünya böyle büyük ve ruhani bir insanın nerede yaşadığını ve misafirlerini nerede ağırladığını görsün.""
Ben, İmam"ın yanında kaldığım 10 yıl zarfında yakından şahit oldum ki İmam"ın fevkalade önem verdiği şeylerden bir tanesi de sade yaşantısı ve israftan kaçınmasıydı.
Defalarca şahit oldum, İmam, evden çıkarken gereksiz lambaları söndürüp çıkardı. Bir bardak su içtiği zaman, bardakta arta kalan suyu saklar ve susadığı zaman tekrar içerdi. Eğer İmam"ın bir yerine bir şey olsaydı, kâğıt mendili birkaç parçaya böler ve onun yetecek kadarını kullanırdı.
İmam, vaktinin yoğun olmasına rağmen evinde yapılan bir harcamayı kendisi kontrol ederdi ve her alışverişten önce alınacakların listesi İmam"a gösterilirdi.
İmam, israftan nefret ederdi. Bir gün cemaat namazı için medreseye geldiğinde ezana biraz vakit vardı bu yüzden talebelerden birinin odasına gitti. O sırada talebelerden bir tanesi odasının lambasını söndürmeden İmam"ın yanına geldi. İmam bunu görünce dedi ki ‘"niçin lambayı açık bıraktın ‘"oradakilerden birisi ‘"ışıkta israf olmadığını söylüyorlar""dedi. İmam, cevabında ‘"Asılsız söylemişler""dedi.
İmam, İran"a döndüğü zaman onu görmeye gelen halk çok kalabalık olduğu için imam evin üst katına çıkıyordu ve halka konuşma yapıyordu. Bir gün İmam aşağı inerken bahçede ki odanın ışığının açık olduğunu gördü ve birisiyle haber gönderip, bahçede açık kalan lambayı söndürttü.
Bir gün Fransa"da İmam"ın evi için alış veriş yapmaya gitmiştim, portakalın çok ucuz olduğunu gördüm ve evde birkaç gün portakal bulunsun diye almam gerektiğinden biraz fazlasını aldım ve eve götürdüm, Her zaman ki gibi aldığım şeyleri görmesi için İmam"ın yanına gittim, tabi çoğu zaman aldığım şeyleri görmek için İmam"ın kendisi mutfağa geliyordu. İmam, portakalları görünce dedi ki ‘"Bu kadar portakalı niçin aldın?"" Bende dedim ki ‘"Hacıağa evde iki üç gün portakal bulunsun diye aldım"" İmam ‘"fazlasını geri götür ve bizim bu kadar portakala ihtiyacımız yok""dedi.Geri vermek benim için çok zor olduğundan dedim ki ‘"Hacıağa fazla almamın sebebi ucuz olması idi.""İmam dedi ki ‘"İki tane günah işledin bizim bu kadar portakala ihtiyacımız yoktu ve siz (fazlasını ) aldınız. İkincisi de ucuz olması idi zira eğer bu portakallar dükkânda kalsaydı şimdiye kadar pahalı portakal alamayan birisi belki de bu gün bu ucuz portakalları alabilirdi, işte bu yüzden portakalları geri vermeniz gerekiyor.""
Bir daha İmam"a dedim ki ‘"Hacıağa burada (Paris"te) alış verişi bilgisayarla yapıyorlar ve bir şeyi geri vermek çok zor beklide hiç geri almazlar, en azından siz bir şey söyleyin de ben kendimi bu günahtan kurtarayım."" İmam dedi ki ‘"Öyleyse siz portakalları soyun ve dilimlere ayırın akşam,halk cemaat namazı için toplandığı zaman dağıtın herkes yesin belki Allah-u Teala bu şekilde hatanızı bağışlar.""
Bir gün mutfakta musluğu açmıştım İmam geldi ve dedi ki ‘"Niçin çeşme açık"" veya marul temizlediğim zaman İmam, Rubabe sakın bunları çöpe atmayın, bende siz merak etmeyin biz onları salata yapıp yiyoruz, diyordum.
İmam, abdest almak için odadan çıktığı zaman dahi televizyonunu kapatıyordu ve geldiği zaman açıyordu yani israftan bu kadar kaçınıyordu.
Ben bazı konuları İmam"a bildirmek için yazıp veriyordum, bir gün bir şey yazıp İmam"a verdim, İmam odadan çıkarak şöyle dedi ‘"Niçin dikkat etmiyorsun"" ben,""ne oldu"" dedim, ""İmam,""niçin birkaç satırlık bir şey için bu kadar kâğıt israf ediyorsun, bunu küçük ve işe yaramaz bir kâğıda da yazabilirsin.""
İran Hentbol Milli Takımı ilk kez dünya kupasında
İran hentbol milli takımı Asya karşılaşmalarında Bahreyn takımıyla berabere kalırken, müsabakalarda yenilgisi olmadığından ilk kez 2015 dünya karşılaşmalarına katılma hakkını elde etti.
Mename'de yapılan Asya karşılaşmalarında İran Hentbol Milli Takımı Bahreyn'le 30-30 berabere kalırken böylece Katar'da yapılacak dünya müsabakalarına katılma hakkını lead etti.
Bu beraberlik sonucunda 7 puan elde eden İran, grubun ikinci takımı olarak 2015 dünya karşılaşmalarına girercek.
Tadbir” ve “Fars Körfezi” Uyduları Tanıtıldı
İran'da Uzay Günü ile eş zamanlı olarak bu sabah “Tedbir” ve “Fars Körfezi” uyduları tanıtıldı.
Mehr haber ajansının bildirdiğine göre, bu sabah Tahran Liderler Zirvesi Salonu’nda İran İslam Cumhuriyeti Savunma Bakanı Tuğgeneral Hüseyin Dehgan ve Cumhurbaşkanı Ruhani'nin İcra Muavini Şeriatmedari’nin katılmalarıyla bu sabah “Uzay Günü” dolaysıyla düzenlenen törende İran’ın “Tebir” ve “Fars Körfezi” uyduları tanıtıldı.
Fars Körfezi Uydusu
Malik Eşter Üniversitesi’nde dizayn ve üretilen “Fars Körfezi” uydusu kara esaslı olarak telsiz uydu ileşitim sistemlere milli ve bölgesel coğrafyaya uygun olarak hizmet verecektir.
Bu uydu doğal afetler ve insani yardım hadiselerde iletişin sağlayacaktır. Ufukta bu proje güneş sistemi bazında geliştirilecektir.
Tedbir Uydusu
İran İlim ve Sanayi Üniversitesi’nin Uzay Araştırma Merkezi’nin uzman kadrosu tarafından ve İran Uzay Kurumu’nun yöneticiliğiyle yüzde yüz yerli olarak beş ay sürede üretilen “Tedbir” uydusu mekan bazında görüntü alma görevini yerine getirecektir.
Yörünge belirleme sisteme sahip olan, uzay GPS’i hizmeti verecek, kara istasyon aracılığıyla mesafe belirleme ve izleme görevini üstlenecek olan "Tedbir Uydusu", ebatları 50*50*74.2 cm3 ve 50 kg ağırlığında üretilip yörüngesi 375*250 km olarak belirlenmiştir.
Suriye’ye yabancı müdaheleye karşıyız
Lübnan Demokrat Parti Lideri ile görüşen İran Dışişleri Bakan Yardımcısı, İran’ın Suriye’ye yabancı müdaheleye her zaman karşı olduğunu söyledi.
Mehr haber ajasının bildirdiğine göre, resmi temaslada bulunmak için Tahran’da olan Lübnan Demokrat Partisi Lideri Tellal Erselan, İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile bir araya gelerek görüş alışverişi yaptı.
Bu götüşmede taraflar başta ikili ilişkiler olmak üzere Lübnan, Suriye ve Filistin meseleleri hususunda düşünce teatisinde bulundular.
Bu görüşmede direnişe ve insani adalete destek veren İran İslam Cumhuriyetini takdir eden Tellal Erselan, Suriye krizine işaret etti.
Lübnan Demokrat Partisi Lideri, İran İslam Cumhuriyeti’nin Suriye politikasının zaman içinde gerçekçi olduğuna ispatlandığını konuşmasına ekledi.
Görüşme devamında İran İslam Cumhuriyeti’nin bölge gelişmelere yönelik tutumunu anlatan İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahiyan, İran’ın her zaman Lübnan’ın milli birlik ve beraberliğine, güvenliğine ve de istikrarına yana olduğunu belirtti.
Abdullahiyan, Suriye krizini de değerlendirerek, Suriye’ye yabancı müdaheleye karşı olan İran İslam Cumhuriyeti’nin bu ülkenin krizi Suriye halkının eliyle çözülmesine destek verdiğini
İran'da Şafakta 10 Gün kutlamaları başladı
Bugün hicri şemsi takvime göre 12 Behmen 1392. İran İslam inkılabı tarihinde çok önemli bir başlangıcın, yani Şafakta 10 Gün'ün yıldönümü.
35 yıl önce böyle bir günde, yani 12 Behmen 1357 tarihinde, İran İslam inkılabının rehberi ve İslam Cumhuriyetinin kurucusu rahmetli İmam Humeyni, 15 yıllık sürgün hayatından sonra ülkeye dönmüş ve İranlı milyonlarca insan tarafından görkemli bir karşılanmıştı.
Siyasi Şuura sahip İran halkının İmam Humeyni'yi karşılaması eşsizdi. Öyle ki, İran tarihinde hiçbir şahsiyet İran halkı tarafından böylesi bir görkemlilikle karşılanmamıştı.
Rahmetli İmam Humeyni, Tahran'da bulunan Mehrabad havalimanında halka hitaben yaptığı kısa konuşmasının ardından, İran İslam inkılabı şehitlerini yadetmek amacıyla havalimanından karayoluyla Beheşti Zehra mezarlığına gitmiş ve orada izdiham içinde yine görkemli halk kitlesine hitaben tarihi bir konuşma yapmıştır.
İmam Humeyni'nin İran'a girişinden 10 gün sonra ise yani 22 Behmen 1357 tarihinde İslam inkılabı zafere ulaşmıştır.
Bundan dolayı rahmetli İmam Humeyni'nin İran'a girişi ile İran İslam inkılabının zafere erdiği tarih arasındaki günler 'şafakta 10 Gün' olarak isimlendirilmiş ve her yıl 'Şafakta 10 Gün' münasebetiyle ülke genelinde ve yurt dışında çeşitli etkinlikler yapılmaktadır.
İsrail: Hizbullah'ın 200 aded İHA'sı var
Haftalardır Hizbullah'ın savunma gücünün çetelesini tutmaya çalışan ve bunu yayınlayan İsrail istihbaratı, bugün de Hizbullah'ın insansız hava aracının adedini yayınladı.
Hizbullah'ın 200 aded İHA'na sahip olduğunu tespit ettiklerini belirten İsrail istihbarat başkanlığı, Hizbullah'ın bu gücü İsrail aleyhine kullandığını ve bunun sayesinde İsrail'in hava kuvvetlerinin konuşlandığı yerleri tespit ettiğini belirtti.
Lübnan ordusunu Hizbullah'ın bu gücüne karşı uyararak, İsrail'i tehdit eden bu güce karşı yaptırım uygulamasını talep etti.
Erdoğan: “2015 sonu itibariyle hedefimiz 30 milyar dolar”
İran ve Türkiye arasındaki ticaret ilişkilerini değerlendiren Türkiye Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2015 sonu itibariyle iki ülke arasındaki ticaret hacmiin 30 milyar dolara hedefini yakalamak niyetinde olduklarını söyledi.
AA’nın haberine göre, Türkiye Başbakan Erdoğan, İran Cumhurbaşkanlığı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri ile Cumhurbaşkanlığı Sadabad Sarayı'nda gerçekleştirdiği baş başa ve heyetlerarası görüşmelerinin ardından mutabık kalınan konulardaki anlaşmaların imza törenine katıldı ve ortak basın toplantısı düzenledi.
Erdoğan, Cihangiri'nin daveti üzerine 2 yıl aradan sonra İran'a geldiğini belirterek, "Kendimizi ikinci evimizde hissediyoruz ve geldiğimiz andan itibaren gösterilen ev sahipliğine de özellikle teşekkür ediyorum. Bugün ağırlıklı olarak aramızda ikili ilişkileri değerlendirme fırsatı bulduk. Özellikle tercihli ticaret anlaşması çok ama çok büyük önem arz ediyordu, bunun imzalanmasından duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim" dedi.
"Temenni ederim ki yüksek düzeyli işbirliği anlaşmasını da Sayın Ruhani'nin Türkiye ziyaretinde imzalama fırsatını buluruz" ifadesini kullanan Erdoğan, Ankara ve Tahran arasının 2 saatlik bir uçuş mesafesinde bulunan fiziki olarak da birbirine yakın iki başkent olduğunu dile getirerek, "Özellikle karma ekonomik komisyon başkanlarımız, özel temsilcilerim vasıtasıyla geleceğe yönelik çok çok önemli adımları atmamız mümkün" diye konuştu.
-"2015 sonu itibariyle hedefimiz 30 milyar dolardır"
Erdoğan, 2012 yılının her iki ülke açısından da başarılı bir yıl olduğuna işaret ederek, "2012 ülkelerimiz açısından başarılı bir yıl oldu. 21,8 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaştık, dengeli bir ticaret hacmiydi o. Maalesef 2013'te bu 13.5 milyar dolara düştü. 2015 sonu itibariyle hedefimiz 30 milyar dolardır. Fakat taraflarda bunu gerçekleştirebilecek siyasi irade mevcut. Temenni ederim ki 2014 önemli bir milat olur, 2015 sonu itibariyle 30 milyar dolar hedefini yakalarız" değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İran'dan başta ham petrol olmak üzere doğalğaz ki bunlar bizim stratejik ithal ürünlerimizdir, bunları alabiliriz. Özellikle Türkiye ileri teknolojide, sanayide bir hamle içerisinde olduğu için doğalgazda tüketici ülke olarak artan bir kapasiteye muhtaç. 'Kazan kazan' esasına dayalı olarak burada ortak adımlar atmamız mümkündür. Aynı şekilde bizim de İran'a verebileceğimiz kalem itibariyle çok çeşitli mallar var. Bu konularda da bugün ekonomi bakanlarımız gayet başarılı çalışmalar yaptılar, verimli çalışmalar yaptılar. Ortak noktada buluştular kanaatindeyim. Süratle bunun da adımlarını atmamız gerekiyor. Ben bu ziyaretimizin gerçekten çok çok verimli olacağı inancındayım, gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ediyorum."
İran Cumhurbaşkanlığı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri de İran ve Türkiye ilişkilerinin eskiye dayanan, dostça ilişkiler olduğunu belirterek, görüşmelerde iki tarafın ilgi alanına giren konuların ele alındığını kaydetti.
Görüşmelerde özellikle ekonomik alanda iyi bir anlaşma sağlandığını ifade eden Cihangiri, "İnşallah Başbakan'ın ziyareti iki ülke arasındaki ilişkileri önemli noktalara ulaştırır" dedi.
Heyetlerarası görüşmeye ve ortak basın toplantısına Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ve AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın da katıldı
İran ve Türkiye arasında dört işbirliği anlaşması imzalandı
İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Ishak Cihangiri ve Türkiye Başbakanı Recep Teyyip Erdoğan arasında yapılan görüşme ardından iki ülke arasında dört işbirliği anlaşması imzalandı.
Cihangiri ve Erdoğan arasında ‘işbirliği yüksek konseyi’ işbirliği anlaşması, İran Sanayi Bakanı Nimetzadeh ve Türkiye Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi arasında ‘beşinci ortak ticaret komitesi’ anlaşması ve ‘tercihli tarifeler’ anlaşması ve de İran ve Türkiye haber ajansları arasındaki işbirliği anlaşması da Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk ile İRNA Genel Müdürü Muhammed Hoddadi tarafından imzalandı.
İmam Hamanei - Erdoğan görüşmesi
İslam Devrimi Lideri İmam Hamanei Recep Tayyip Erdoğan'ı kabul etti.
İmam Hamaney, son yüzyılda iki ülke arasındaki, kardeşlik, sevgi ve dostluğun benzersiz olduğunu ifade ederek," ilişkilerin daha da çoğalması ve derinleşmesi için gerekli ortam bulunuyor" dedi.
Erdoğan'ın son yolculuğunda yapılan anlaşmaların uygulanmasında ciddiyetle davranılması gerektiğinin altını çizen İmam Hamaney, bu ciddiyetin ilişkilerin güçlenmesine ve hızla gelişmesine yol açacağını belirtti.
İslam İnkılabı Rehberi dolaylı yollardan Erdoğan'a gönderme yaparak şöyle dedi:
"Verilen bu fırsat ve imkan doğru şekilde değerlendirilmelidir."
Recep Teyyip Erdoğan ise İran'ı ikinci evi olarak gördüğünü açıkladı.
Erdoğan İranlı diğer yetkililerle yaptıkları görüşmeleri de çok olumlu olarak değerlendirerek şöyle dedi:
"İki ülke bakanları aynı kabine çalışıyormuşcasına ilişkileri geliştireceğiz"
Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile görüştü
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Saadabad Sarayı’nda İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile görüştü.
Bu görüşmede Erdoğan’ı dışişleri, ekonomi, gelişme, enerji ve turizm bakanları eşlik etti.
Ayrıca İran Cumhurbaşkanı Ruhani’yi dışişleri, iletişim, kültür ve sanayi bakanları eşlik etti.
Bu görüşmede taraflar iki ülke arasındaki ilişkiler konusunda düşünce teatisinde bulundular.
İran-Türkiye’nin ticaret ilişkileri 30 milyar dolara yükselecek
Türkiye Başbakanı Erdoğan ile görüşmesinden sonra açıklamda bulunan İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri, iki ülke arasındaki ticaret hacmin 2015 yılı itibarıyla 30 milyar dolara yükselmesi için Tahran ve Ankara'nın çaba göstereceğini bildirdi.
Türkiye Başbakanı Erdoğan ile görüşmesinden sonra açıklamda bulunan İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri, iki ülke arasındaki ticaret hacmin 2015 yılı itibarıyla 30 milyar dolara yükselmesi için Tahran ve Ankara'nın çaba göstereceklerini bildirdi.
İran ve Türkiye arasında imzalanan tercihli ticaretin önemini anlatan Cihangiri, bu anlaşma kapsamında iki ülkenin ekonomik işbirliği güçlendirileceğini söyleyerek, Türkiye ile doğalgaz konusuda iyi ve yapıcı müzakereler yapıldığını ve nihailemşmesini ümit ettiğini konuşmasına ekledi.
İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı, bir atıf noktası olan Erdoğan’ın İran ziyaretinin Tahran ve Ankara arasındaki ilişkilerin gelişmesi ve derinleşmesine yardımcı olmasını diledi.
Erdoğan ve Cihangiri'nin açıklamaları öncesinde Türkiye ve İran arasında ortak ticaret komitesi kurulmasına dair anlaşma iki ülke muhatapları arasında imzalandı.
İran-Türkiye arasında tercihli ticaret anlaşması da İran Ticaret Bakanı Muhammed Rıza Nimetzade ile Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi tarafından imzalandı.
İran ve Türkiye haber ajansları arasındaki işbirliği anlaşması da Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk ile İRNA Genel Müdürü Muhammed Hoddadi tarafından imzalandı.
Bakara Suresinin Tefsiri (58 – 69)
وَإِذْ قُلْنَا ادْخُلُواْ هَـذِهِ الْقَرْيَةَ فَكُلُواْ مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ رَغَداً وَادْخُلُواْ الْبَابَ سُجَّداً وَقُولُواْ حِطَّةٌ نَّغْفِرْ لَكُمْ خَطَايَاكُمْ وَسَنَزِيدُ الْمُحْسِنِينَ (58)
58- “Şu kasabaya(Beyt’ul-Mukaddes’e) girin, orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin, (tapınağın) kapısından secde ederek girin, “günahlarımızı dök” deyin, biz de hatalarınızı bağışlarız, iyilere daha da artırırız” demiştik.
Tefsir
Kariye (kasaba), Maide[1] suresinde zikredilen Beyt'ul-Mukaddes’tir. İsrailoğulları’na Beyt'ul-Mukaddes kasabasına gitmeleri, mabede girmeleri ve girerken mübarek "Hitte" kelimesini söylemeleri emredilmişti. "Hitte" kelimesi, günahların dökülmesi, af ve tövbe anlamındadır. Etyeb'ul-Beyan tefsirinde şöyle yazılmaktadır: "Bab”dan maksat, şehrin kapısı değildir, aksine şu anda "Bab'ul-Hitte" diye ün kazanan mabed kapısıdır. "Secde ederek”ten maksat ise mescide girdikten sonra yapılan şükür secdesidir. ”
Mesajlar ve Nükteler
1- Bir grup insan için, manevi meselelerden önce refah ve yaşam konusunda konuşmak gerekir. “Dilediğiniz gibi bol bol yiyin. ”
2- Mukaddes yerler ve mekanlara, özel bir saygı gereklidir.
3- Bağışlama O’na mahsustur, ama istiğfar ve bağışlanma dilemek, bizden olmalıdır.
4- İstiğfar, günahkar için bağışlanma vesilesidir; iyi insan için ise derecesinin yükselmesidir. “Biz de hatalarınızı bağışlarız, iyilere daha da artırırız.”
5- Dua ve bağışlanma dilemenin metodunu Allah'tan öğrenmek gerekir. “(tapınağın) kapısından secde ederek girin, “günahlarımızı dök” deyin”
6- Tövbe, hem amelledir; hem de sözle: “Secde ederek girin, “günahlarımızı dök” deyin”
فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ قَوْلاً غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ فَأَنزَلْنَا عَلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ رِجْزاً مِّنَ السَّمَاء بِمَا كَانُواْ يَفْسُقُونَ (59)
59- “Ama zulmedenler, kendilerine söylenmiş olan sözü başka sözle değiştirdiler. Biz de, zalimlere, yoldan çıkmalarından dolayı gökten azab indirdik. ”
Tefsir
Bir-iki kelime dışında bu ve önceki ayetin tıpatıp benzeri olan A'raf suresinde iki ayet vardır. "Ricz" kelimesi azap, perişanlık ve veba hastalığı anlamındadır.
Mesajlar ve Nükteler
1- Zulüm ve günah kanunların tahrifi ve değiştirilmesi için ortam sağlar. “Zulüm edenler değiştirdiler. ”
2- Hatta eğer inatçılık ve ihanet kastı bile olmasa, ilahi emirlere gereğince uyulması gerekir. “kendilerine söylenmiş olan sözü başka sözle”
3- İlahi emirleri değiştirenlerin ve tahrif edenlerin cezası, kahır ve azaptır.
4- Sapma, bir grup için sürekli alışkanlık haline gelmiştir. “Yoldan çıkmalarından”
5- Bir işin yapılış metodu söylenmediği müddetçe, insan o işi kendi görüşünce yapmak konusunda özgürdür, ama metod ve yöntem söylendikten sonra onu değiştirmek için hiç bir özür kabul edilmez. “Kendilerine söylenmiş”
6- Bütün ceza ve mükafatlar ahirete özgü değildir, aksine bazıları bu dünyada gerçekleşmektedir.
وَإِذِ اسْتَسْقَى مُوسَى لِقَوْمِهِ فَقُلْنَا اضْرِب بِّعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانفَجَرَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْناً قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَّشْرَبَهُمْ كُلُواْ وَاشْرَبُواْ مِن رِّزْقِ اللَّهِ وَلاَ تَعْثَوْاْ فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَ (60)
60-“Mûsa, milleti için su aramıştı; “Asanla taşa vur” dedik; ondan on iki pınar fışkırdı, herkes içeceği yeri bildi. Allah'ın rızkından yiyin, için, yalnız yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. ”
Mesajlar ve Nükteler
1- Allah bazen sebep yaratır, bazen de sebepleri yok eder, bazen bir asayla bir suyu kurutur, bazen de su akıtır.
2- Asayı taşa vurup suyu akıtması bir mucizedir, on iki kabile için oniki pınar yaratması da ayrı bir mucizedir.
3- peygamberler insanların maddi ihtiyaçlarını temin etmeye çalışırlar. -“Mûsa, milleti için su aramıştı”
4- İlahi nimetlerden faydalanma, fesad için bir ortam oluşturmamalıdır. “Yiyin, fesat çıkarmayın. ”
5- Mucize öyle açık olmalıdır ki insanların içinde hiçbir şek ve şüphe bırakmamalıdır.
6- Allah'ın nimetlerini fesad yolunda kullanmayınız. “Fesat çıkarmayınız. ”
7- Oniki sayısında birçok sır vardır; örneğin ayların sayısı, İsrailoğulları başkanlarının sayısı, Havariler ve Ehl-i Beyt imamlarının sayısı…
8- Hesaplanmış, adilane ve düzgün bir şekilde yapılan dağıtım, emniyet ve sefa oluşturur. “Herkes içeceği yeri bildi”
9- Herşeyi, hatta su içmeyi bile Allah'tan dilemeliyiz. “Su istemişti. ”
10- Doğal kanunlar Allah'ın elindedir ve onun iradesiyle değişir (asa taşa değmekte ve ondan pınarlar akmaktadır. )
11- Allah'ın lütfu ve rahmetinden; fesadı önlemek ve hakka davet etmek için yararlanın. “Yiyiniz, içiniz…fesad çıkarmayınız. ”
وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَى لَن نَّصْبِرَ عَلَىَ طَعَامٍ وَاحِدٍ فَادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُخْرِجْ لَنَا مِمَّا تُنبِتُ الأَرْضُ مِن بَقْلِهَا وَقِثَّآئِهَا وَفُومِهَا وَعَدَسِهَا وَبَصَلِهَا قَالَ أَتَسْتَبْدِلُونَ الَّذِي هُوَ أَدْنَى بِالَّذِي هُوَ خَيْرٌ اهْبِطُواْ مِصْراً فَإِنَّ لَكُم مَّا سَأَلْتُمْ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَالْمَسْكَنَةُ وَبَآؤُوْاْ بِغَضَبٍ مِّنَ اللَّهِ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُواْ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ الْحَقِّ ذَلِكَ بِمَا عَصَواْ وَّكَانُواْ يَعْتَدُونَ (61)
61- “Hani “Ey Mûsa! Bir çeşit yemeğe dayanamayacağız, bizim için Rabbine yalvar, bize, yerin bitirdiği sebze, hıyar, sarımsak, mercimek ve soğan yetiştirsin” demiştiniz de, “Hayırlı olanı daha düşük şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin, şüphesiz orada istediğiniz vardır” demişti. Onlara yoksulluk ve düşkünlük damgası vuruldu, Allah'ın gazabına uğradılar. Bu, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerindendi; bu, karşı gelmeleri ve taşkınlık yapmalarındandı. ”
Tefsir
İsrailoğulları kudret helvası ve bıldırcın nimetine şükredeceğine çeşitlilik ve aşırı isteklere kapıldılar. Toprakta yetişen sebze, mercimek, salatalık, soğan, sarımsak gibi yiyecekler istediler. Hz. Musa onların daha iyi nimetleri bırakıp sade nimetler peşinde koşmalarına üzülerek şöyle dedi: “Eğer her şey istiyorsanız şehre ininiz düşmanla savaşınız. Siz bir taraftan cihat etmekten acizsiniz, bir taraftan da şehirde yetişen bütün nimetlerden yemek istiyorsunuz. ” Allah’ın da haber verdiği üzere bu özelliklere sahip kimseler ziller ve horluğa düçar oldu ve ilahi azaba uğradı.
Mesajlar ve Nükteler
1- Önceki nimetlere şükretmeden, çaba ve cihatta bulunmadan fazladan isteklerde bulunmak doğru değildir.
2- Özgürlük ve takvanın yok olmasına neden olan bol heveslilik ve aşırı istekler doğru değildir.
3- Bol heveslilik ve aşırı istekler insanın esarete düşmesine neden olur. Sömürgeciler de halkın bu elbise, ev, araba ve diğer lüks tüketim arzularını kamçılayarak onları esarete sürüklemektedir .
4- Sözlerdeki edepsizlik insanlardaki isyankarlık ruhunun belirtisidir: Halbuki onlar “Sabredemeyiz”, yerine, “her gün aynı yemeği yemek bize ağır geliyor. ”diyebilir ve “Rabb’ine yalvar”, yerine de “Rabbimize yalvar” diye edeplice isteklerini ifade edebilirlerdi.
5- İsrailoğulları bol hevesli ve aşırı istekli bir kavimdir. “Rabb’ine bizim için yalvar... bizim için yetiştirsin”
6- Örnekleri beyan etmek ve teferruata inmek tabiatın düşüklüğü ve aşırı tutkusunun göstergesidir. “sarımsak, soğan, mercimek, hıyar sebze”
7- Oburluk ve lüks hayat düşkünlüğü insanların iniş/çöküş nedenidir. “inin”
8- Aşırı günah ve tecavüz küfre neden olur ve küfür de her türlü cinayetin sebebidir: “Küfrettiler-taşkınlık ettiler”
9- Yahudilere zillet damgası vurulmuştur. Küçük bir ülke, az bir cemiyet, sürekli ıstırap ve endişe bu zilletin göstergesidir.
10- Zillet ve sefalet soyla ilgili bir şey değildir; insanların özellikleri, inançları ve amelleriyle ilgilidir. “Bu onların küfretmelerindendi. ”
11- Şehirde yaşamak ve her tür imkana sahip olmak rüşt ve tekamülün göstergesi değildir. Hatta bazen insanın inişine/çöküşüne neden olmaktadır. “Şehre inin. ”
12- Tehlikeli işler sapık ve tehlikeli düşüncelere bağlıdır: “küfrettiler-öldürdüler”
13- peygamberlerin tarihi Allah yolunda şahadetle adeta düğümlenmiştir. “peygamberleri öldürdüler. ”
14- Eğer bir grup günah işler, diğer bir grup da buna razı olursa her ikisi de bu günaha ortaktır. “peygamberleri öldürdüler”
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَالَّذِينَ هَادُواْ وَالنَّصَارَى وَالصَّابِئِينَ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحاً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ (62)
62- “şüphesiz, İman edenler, Yahûdiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler’den Allah'a ve ahiret gününe inanıp yararlı salih iş yapanların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlar için artık korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir. ”
Tefsir
Tefsir-i Nümune’de Cami’ul Beyan’dan naklen bu ayetin nüzulü hakkında şöyle rivayet edilmektedir: “Selman, Peygamber’e şöyle dedi: “Biz birkaç arkadaş sizin gelişiniz. bekliyorduk, benim dışımda hepsi çölde kayboldular. Ama iman ve namaz ehli idiler. Onların hükmü nedir?” Oradakilerden biri, “cehennem ehlidirler. ” dedi. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu. Önceki iman ve din sahiplerinin de ilahi emir üzere hareket ettikleri taktirde Allah’ın mükafatına nail olacakları beyan edildi. Elbette bu ayet Yahudilik ve Hıristiyanlık’ta kalma hususunda ısrar edenler için bir bahane olamaz. Zira Kur’an “Ey Ehl-i Kitap” diyerek onları İslam’a davet etmiştir. Ayrıca bilinçli bir şekilde’ İslam’dan başka dine yönelenlerin kabul edilmeyeceğini beyan etmiştir. [2] Bu ayetteki “Ellezine hadu”dan maksat Yahudilerdir. Bu adlandırma ya onların “…biz Sana hidayet olduk…”[3] tabiriyle ifade ettikleri tövbe izharı sebebiyledir, ya da Hz. Yakub’un çocuklarından biri olan Yahud’a intisapları sebebiyledir.
“Nasara”dan maksat ise Hıristiyanlardır. Zira Hz. İsa “Men Ensari” (yardımcılarım kimdir?) diye sorunca onlar “nehnu ensarullah”[4] (Biz Allah’ın yardımcılarıyız. ) dediler. Ya da “nasara” diye adlandırılmaları Hz. İsa’nın doğum yeri olan “Nasire” bölgesinde yaşadıkları sebebiyledir.
“Sabiin” ise “Sabii”nin çoğuludur ve Allah’a ve ahirete iman edip kendini Hz. Yahya’ya mensup bilenlerdir. Bu grup yıldızların tedbir gücü olduğuna inanmışlardır. Tefsir’ul-Mizan’da yer aldığına göre Sabiiler sabah sekiz, öğlen beş rekat namaz kılıyor ve her rekatta üç defa secde ediyorlardı.
Mesajlar ve Nükteler
1- Bütün semavi dinlerin bir takım ortak ilkeleri vardır: tevhide ve ahirete iman ile salih amel.
2- İnsanlar sadece Allah’a iman, ahirete ve aydın geleceğe ümit sayesinde huzur bulabilirler. “Onlara korku yoktur. ”
3- İnsana fayda verecek olan ameldir; söz değil: “Allah’a iman eden ve salih amel işleyen” Aksi taktirde diğer insanlar gibi Yahudiler de kendileri için bir takım şeyler iddia etmektedirler.
4- İslam’dan önce veya sonra diğer din sahipleri de İslam’dan habersiz olduklar taktirde, eğer kendi semavi dinlerine iman eder, salih amel işler ve bu bilgisizliklerinde suçlu olmazlarsa kurtuluş ehlidirler.
5- Saadet ve keramet iman ve salih amelle ilgilidir; isimler değil. (Müslüman Yahudi Mesihi, Sabii)
6- Tevhitten sonra en önemli temel inanç ahirettir.
7- “Ellezine” (o kimseler ki) kelimesinin tekrar edilmesiyle Müminlerin ve Müslümanların hesabı diğer din mensuplarından ayırt edilmiştir.
Sabiiler kimlerdir?
Bu grubun adı Bakara Maide ve Hac suresinde yer almıştır. [5] Hac suresinde Sabiiler; Yahudi, Nasrani, Mecusi ve müşriklerle birlikte zikredilmiştir. Buradan da anlaşıldığı üzere Sabiiler diğer dört gruptan ayrıdır. Bu dinin mensupları da diğer Ehl-i Kitap gibi İslam’a davet edilmişlerdir. Bunlar özel bir inançları sebebiyle azınlıktır ve dinlerini de tebliğ etmezler. Onlar daha çok nehir ve deniz kenarlarında yaşarlar. Yıldızlara inanır ve inziva hayatı yaşarlar. Alman İsveç ve Fransız oryantalistleri bu din hakkında geniş araştırmalar yapmışlardır ki, hepsinin isimleri “İslam ve Akait ve Ara-i Beşeri” kitabında yer almıştır.
“Sabiin” terimini bazıları Arapça bir kelime olarak bir dinden çıkıp diğer dine girmek olarak tanımlamışlardır. Bazıları da İbranice bir kelime olarak bedenini suya sokmak olarak tanımlamışlardır. Bu konuda edebiyatçılar, müfessirler ve fakihler arasında farklı görüşler vardır. Bu din mensuplarının yaz kış nehir veya akar sularda yapmaları gereken çok çeşitli gusülleri vardır. Mezkur kitapta onlar nezdinde mukaddes olan on kitap ismi de zikredilmiştir.
Şimdi de beş binden fazla Sabii Huzistan denilen bölgede Karun nehrinin kenarında ve diğer illerde yaşamaktadır. Irak’ta da sekiz binden fazla Sabii Dicle nehrinin kenarında ve diğer şehirlerde yaşamaktadırlar.
وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُواْ مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُواْ مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ (63)
63- “Hani sizden kesin söz almıştık. Tur dağını yükselterek tepenize dikmiştik. “takva sahibi olabilmeniz için, (ilahi ayet ve emirlerden) size verdiklerimize kuvvetle sarılın, onda bulunanları hatırda tutun” demiştik. ”
Tefsir
Tur dağının yerinden sökülüp Yahudilerin başına dikilmesi Bakara, Nisa ve A’raf suresinde de yer almıştır. [6] Belki de buradaki alınan kesin sözden maksat Bakara ve Maide suresinde zikredilen sözdür. [7]
Mesajlar ve Nükteler
1- Allah kullarına hücceti tamamlamaktadır. “Tepenize Tur’u diktik. ” ve “Üstün hüccet Allah'ın delilidir”
2- Söz almak amelin etkenlerinden biridir.
3- İlahi ayet ve hükümleri algılamak kudret, ciddiyet, aşk ve kararlılığı gerektirir; şaka adet, şek ve teşrifatı değil.
4- İlahi ayetleri hatırlatmak ve düşünmek takva için gerekli ortamı sağlar.
5- Gururlu ve inatçı insanların ruhi yapısını ezmek için savrulan tehditler birer terbiye metodudur: “Tur dağını yükselterek tepenize dikmiştik.
6- Devrimin elde ettiği değerleri (Firavundan ve esaretten kurtuluş) korumak korku ıstırap ve tehdit pahasına da olsa gereklidir. “Tur dağını yükselterek tepenize dikmiştik. ”
7- Dini öğretiler; eğitim, hatırlatma ve tebliği yoluyla insanların zihninde ihya edilmelidir. Onda bulunanları hatırda tutun”
8- Dindarlık güçsüzlükle olmaz, “size verdiklerimize kuvvetle sarılın”
9- Dindar; düşmanların tehdit, şüpheye düşürme ve tamahlandırma metotlarından etkilenmeyen kimsedir, “size verdiklerimizi kuvvetle sarılın”
ثُمَّ تَوَلَّيْتُم مِّن بَعْدِ ذَلِكَ فَلَوْلاَ فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَكُنتُم مِّنَ الْخَاسِرِينَ (64)
64- “Bundan sonra yine yüz çevirdiniz; eğer Allah'ın size fazlı ve rahmeti olmasaydı, muhakkak zarara uğrayanlardan olurdunuz. ”
Tefsir
Asr suresinde ziyanlardan yegane kurtuluş yolunun iman ve salih amel olduğu belirtilmektedir. Allah bu ayette de ziyanlardan kurtuluşun Allah’ın rahmeti ve fazlı olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla buradan da anlaşılmaktadır ki ilahi rahmet ve lütuf iman ve salih amelin nedenidir ya da bizzat kendisidir.
Mesajlar ve Nükteler
1- İnsan en önemli tehditleri bile unutmaktadır. “Bundan sonra yine yüz çevirdiniz; ”
2- Allah muhaliflerine de lütfü ve rahmetiyle davranmaktadır. “Eğer Allah'ın size fazlı... ”
3- Zararlardan kurtuluş Allah’ın fazlı ve rahmeti sayesindedir.
4- Allah’ın fazlı rahmetle birlikte olduğu taktirde saadete sebep olmaktadır; aksi taktirde isyan ve gaflete neden olmaktadır.
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ الَّذِينَ اعْتَدَواْ مِنكُمْ فِي السَّبْتِ فَقُلْنَا لَهُمْ كُونُواْ قِرَدَةً خَاسِئِينَ (65)
65- “İçinizden cumartesi günü azgınlık edenleri elbette biliyorsunuz. Onlara “Aşağılık birer maymun olunuz” dedik”[8]
Tefsir
Bir grup inatçı Yahudi’nin şekil açısından değiştirilmesi ve maymun haline getirilmesi bu ayetten ayrıca A’raf suresinde de yer almıştır. [9] İsrailoğulları’nın hikayelerinden biri de hırs ve tamahlarının sebep olduğu Cumartesi gününün farz olarak tatil edilmesidir. Ama onlar sonradan zikredeceğimiz hilelerle Cumartesi günü de çalışıyorlardı.
Mesajlar ve Nükteler
1- Tarihi hikayelerden ibret alınız, “elbette biliyorsunuz. ”
2- Allah’ın hükmünü nesh edenler, kendilerini mesh etmişlerdir. (şeklen değiştirmişlerdir. ) dini tahrif etmek de insanlığın yüzünün tahrifine ve değişimine sebep olmaktadır.
3- Hayvanlar da Allah’ın rahmetinden uzak değildir. Tehlikeli ve düşündürücü olan Allah’ın kahır ve gazabıdır. “Aşağılıklar”
4- Yüzü değiştirmek Allah’ın gazaplarından ve azabının tahakkukundan sadece biridir. Hıristiyanlar da gök sofrasının inmesinden sonra küfrettikleri için maymun ve domuz şekline dönüştürüldüler. “Onlardan maymunlar, domuzlar kıldı, ”[10]
5- Kurnazlığın sonu rezilliktir. (Onlar Cumartesi günü çalışmak için hile yaptılar ve güya şeri hileye başvurdular. )
6- Hırslı ve tamahkar insan, hayvan gibidir.
7- Allah’ın kahır ve gazabı ruh ve gerçeklere bakar; tevcih ve zahire değil. (Balık yakalama hikayesine bakıldığında bu mesaj anlam kazanmaktadır)
8- Bilen insan daha çok tehdit ve tehlikeye muhataptır. “Elbette biliyorsunuz. ”
9- Allah’ın kanunlarına hakaret insanın bizzat kendisine hakarettir. “Aşağılıklar”
10- Her kim Allah’ın yolunu terk ederse maymun sıfatlı ve başkalarını taklitçi olur. [11]
فَجَعَلْنَاهَا نَكَالاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهَا وَمَا خَلْفَهَا وَمَوْعِظَةً لِّلْمُتَّقِينَ (66)
66- “Bunu çağdaşlarına ve sonradan geleceklere bir ibret dersi ve muttakiler için de bir öğüt vesilesi kıldık. ”
Tefsir
“Nekal”; etkisi zahir ve baki olan azap demektir. “Fecealnaha” cümlesindeki “Ha” zamiri önceki ayette söz konusu edilen cezaya dönmektedir.
İmam Sadık(a.s) şöyle buyurmaktadır: “Lima beyne yedeyha” kelimesinden maksat bu bela zamanında yaşayan insanlardır. “vema halfeha” kelimesinden maksat da biz Müslümanlara da şamil olan nüzulden sonraki ümmetlerdir. ”
Mesajlar ve Nükteler
1- Öğüt almak takva ruhunu gerektirir. “Muttakilere öğüt”
2- Yenilgiler ve zaferler hem bugün için “çağdaşlar” ve hem de gelecektekiler için “sonradan gelecekler” ders olmalıdır.
وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَذْبَحُواْ بَقَرَةً قَالُواْ أَتَتَّخِذُنَا هُزُواً قَالَ أَعُوذُ بِاللّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ (67)
67- “Mûsa milletine: “Allah muhakkak bir sığır boğazlamanızı buyuruyor” demişti; “Bizi alaya mı alıyorsun?” Dediklerinde de: “Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım” dedi. ”
Tefsir
Bu surenin adı bu hikaye yüzünden, “Bakara” olarak adlandırıldı. Tevrat[12]’ta sığır kesme olayı adli bir kanun olarak söz konusu edilmiştir. İsrailoğulları arasında katili belli olmayan bir ceset bulundu. Bu sebeple aralarında ihtilaf çıktı. Her birisi cinayeti bir taife ve kabileye isnat ediyor, kendilerini temize çıkarıyorlardı. Sonunda meseleyi halletmek için Hz. Musa’nın yanına gittiler. Zira bu olayın aydınlatılması hiç de öyle kolay değildi. Hz. Musa olayı bir mucizeyle açığa çıkardı. Musa onlara şöyle dedi: “Allah size bir sığır boğazlamanızı ve bir parça etinin ölüye yapıştırılmasını emrediyor. Böylece ölü dirilecek ve katilini ifşa edecektir. ” Onlar bu cevabı duyunca, “Bizimle aya mı ediyorsun?” dediler. Musa şöyle dedi: “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım. Alay etmek cahillerin işidir. ”
Mesajlar ve Nükteler
1- Allah’ın emri her ne kadar zihin ve zevkimize uymasa da inkar etmemeliyiz. Allah dilerse iki ölüyü birbirine katarak bir canlı yaratır.
2- Alay etmek cahil insanların işidir.
3- Sığır kesimiyle aynı zamanda inekperestlik reddedilmektedir. Tıpkı İbrahim’in putları kırması ve Samiri’nin altından buzağısının yakılması gibi.
4- İnsanların peygamberlerine iman derecesi onların peygamberin emirlerine karşı tutumundan anlaşılmaktadır. “Bizi alaya mı alıyorsun?”
5- Musa edebe riayet ve teslim olmaları açısından ineği kesme emrini Allah’a isnat etmektedir. Ama onlar yine de bahane aradılar. “Şüphesi Allah size emrediyor. ”
6- Bir olayda Allah’ın gücü (tevhid) Musa’nın doğruluğu (nübüvvet) ve ölünün dirilişi, (ahiret) ispat edilmiştir.
7- Eğer Allah’ın hükmünün sırlarını bilmiyorsak, alay olarak nitelendirmemeliyiz.
8- Allah’a yersiz isnatlarda bulunan cahildir.
9- Cehalet akıl karşısındadır; ilim değil. Çünkü alim başkasıyla alay edebilir; ama akıllı insan asla.
10- Enbiyanın ismeti Allah’a sığınma ve benzeri durumlar sayesindedir; “Sığınırım”
قَالُواْ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لّنَا مَا هِيَ قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لاَّ فَارِضٌ وَلاَ بِكْرٌ عَوَانٌ بَيْنَ ذَلِكَ فَافْعَلُواْ مَا تُؤْمَرونَ (68)
68- “Rabbine bizim adımıza yalvar da onun mahiyetini bize bildirsin” dediler, “O, onun ne pek kart, ne pek körpe, ikisi ortası bir sığır olduğunu söylüyor, size emrolunanı yapın” dedi. ”
Tefsir
İsrailoğulları konunun ciddi olduğunu anlayınca bahanelere sarıldılar. Bazı müfessirlerin verdiği ihtimale göre de bu bahaneler bizzat gerçek katil tarafından insanlara ilka ediliyor, böylece ifşa olmaktan korunmaya çalışıyordu. [13]Gerçi soru anlayışın anahtarıdır ama, soru sorma metodu insanların ruhi yapısını göstermektedir. Ayette buna işaret edilmiş ve gerçekler ortaya çıkarılmıştır.
Mesajlar ve Nükteler
1- peygamberler vahyin eminidirler. “Dedi: … şüphesiz Allah diyor ki…”
2- Allah’ın emrini çabuk ve seri bir şekilde gerçekleştirin. Şek ve şüpheden kaçının.
“şüphesiz Allah emrediyor…emredileni hemen yapın. ”
3- Yersiz sorularla işi zorlaştırmayın.
4- Edeple soru sorunuz. Bu ayette “lena” (bizim için) kelimesi iki defa tekrar edilmiş; “Rebbena” (Rabbimiz) kelimesinin yerine ise “Rebbeke” (Rabbin) kelimesi ifade edilmiştir. Bu da onların tekebbür ruhunun göstergesidir.
قَالُواْ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا مَا لَوْنُهَا قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنّهَا بَقَرَةٌ صَفْرَاء فَاقِـعٌ لَّوْنُهَا تَسُرُّ النَّاظِرِينَ (69)
69- “Rabbine bizim adımıza yalvar da ne renk olduğunu bize bildirsin” dediler. “O, onun, bakanların içini açan parlak sarı renkli bir sığır olduğunu söylüyor” dedi. ”
Tefsir
İnek boğazlama emri iki defa verildiği halde onlar yine de emri yerine getirmek istemiyorlardı. Belki de bazıları katili tanıdıkları için ifşa olmasını istemiyorlardı. Bu yüzden bahanelere sarılarak inatla soru soruyorlardı. Sonunda bir de ineğin rengini sordular. Allah onlara cevap olarak “bakanların içini açan parlak sarı renkli bir sığır olduğunu”buyurdu. Yani güzel endamlı sağlıklı, özel bir renk ve güzelliği olan bir inek olmalıdır. Velhasıl bahane peşinde koşanlar bazen yaşını, bazen de rengini sordular. Kim bilir belki tartı olsaydı, kilosunu da soracaklardı.
Mesajlar ve Nükteler
1- Yersiz sorular sormayınız, nitekim Maide suresinde şöyle buyurulmaktadır: “Ey iman edenler! Size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. ”[14]
Peygamber bir gün haccın önemi hakkında konuşuyordu. Birisi kalkıp, “bu hüküm her yıl geçerli midir. ?”diye sordu, Peygamber cevap vermedi. O şahıs yeniden sorusunu tekrarladı. Peygamber rahatsız olarak şöyle buyurdu: “Neden ısrar ediyorsun? Eğer”evet” dersem işiniz zorlaşır. Benim sustuğumu görürseniz ısrar etmeyiniz. Önceki kavimlerin helak sebeplerinden biri de sordukları bu yersiz sorulardı. ” Bazen sormak gerekir: “1Zikir ehline sorun. ” Bazen de susmak gerekir. Tıpkı hastasından hastalığını gizleyen doktor gibi”[15]
Hz. Ali Nehc’ul-Belağa’da şöyle buyuruyor: “Allah bazı şeyleri sizlere beyan etmemiştir. Bu unutkanlıktan değildir. Aksine sizin amelde genişlik içinde olmanız içindir. Bu yüzen sorularınızla zorlaştırmayın. ”[16]
2- Renklerin insan ruhunda etkisi vardır. Nitekim sarı renk hakkında bir çok hadis nakledilmiştir.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Maide suresi, 21. ayet
[2] Al-i İmran suresi, 85. ayet
[3] A’raf suresi, 156. ayet
[4] Saf suresi, 14. ayet
[5] Bakara suresi, 62. ayet, . Maide suresi, 69. ayet ve Hac suresi, 17. ayet
[6] Bakara suresi, 93. ayet, Nisa suresi, 154. ayet ve A’raf suresi, 171. ayet
[7] Bakara suresi, 40-82. ayet ve Maide suresi, 12. ayet
[8] “Hasiin” kelimesi “Hesee” kökünden türemiştir ve tardetmek aşağılamak manasınadır. önceleri köpeği tardetme için kullanılırken sonraları genel olarak kullanılmıştır. Ayette “Kırdeten hasie” denileceğine, “Hasiin” denmiştir. Halbuki “Hasiin” kelimesi akıl sahibi çoğul erkekler için kullanılmaktadır. (Akılsız maymunlar için değil. müt. ) belki de bunun nedeni onların cisim açısından maymuna dönüşmeleridir; ruh ve insani akılları değil. Zira bu taktirde azabın manası daha da şiddet arz etmektedir. Gerçi bazı Tefsir-i Meraği gibi bazı tefsir kitapları bu “maymunlaşma”nın bir benzetme ve teşbih olduğunu söylemektedirler. Onlara göre bu ayette “eşekler gibi” , “hayvanlar gibi” ayetlerinin bir benzeridir. Yani burada şekli ve zahiri bir değişim yoktur. Manevi bir değişim söz konusudur. Ama Etyeb’ul Beyan Tefsirinde Peygamberden şöyle bir rivayet nakledilmektedir: “Allah tarihte yedi yüz ümmeti küfürleri sebebiyle şekil olarak değiştirdi ve on üç çeşit hayvana çevirdi. ”(Etyeb’ul-Beyan; Bihar’ul-Envar c. 14, s. 787’den naklen)
“Sebt” kelimesi de işten el çekmek ve dinlenmek manasınadır. Nebe suresi 9. ayette şöyle buyurulmaktadır: “Uykunuzu dinlenme vakti kıldık” Yahudilerin tatil günü olan Cumartesi günü de “Yevmussebt” olarak adlandırılmıştır.
[9] A’raf suresi, 163 ila166. ayet
[10] Maide suresi, 60. ayet
[11] Rivayette de yer aldığı üzere insanların ruhi özelliklerine teveccühen bu şekli değişimin boyutları daha da genişleyecektir. Kıyamette insanlar on şekilde haşr olacaktır: Söylenti çıkaranlar, maymun şeklinde; haram yiyenler domuz şeklinde; faiz yiyenler baş aşağı bir şekilde; adil olmayan kör bir şekilde; mağrur benciller kör ve dilsiz olarak; amelsiz alimler dillerini çiğneyerek; komşusuna eziyet edenler eli ve kolu kesik; laf taşıyanlar ateşten dallara asılarak; ayyaşlar leşten daha kötü kokarak; müstekbirler ateşlere bürünerek haşr olacaktır. Bu hadis Tefsir-u Mecme’il-Beyan, Nur’us-Sekaleyn ve Safi tefsirinde, Nebe Suresi 18. ayetin tefsirinde yer almıştır.
[12] Tevrat, Tesniye Seferi 21. Fasıl
[13] Tefsir-u Fahr-u Razi, ilgili ayetin tefsirinde
[14] Maide suresi, 101. ayet
[15] Tefsir-i Numune, c. 5, s. 96
[16] Nehc’ul-Belağa Şerh-u İbn-i Eb’il Hadid, c. 18, s. 102, 102. Hikmet.
Kaosun nedeni mezhep değil siyasi
İslam Devrimi lideri İmam Hamanei'in danışmanlarından Şefi'i Niya Yeni Şafak'a konuştu. Küresel güçlerin İslam toplumlarında mezhepsel çatışmaları körüklediğini vurgulayan Niya, 'Maalesef Suriye, Irak, Mısır, Yemen, Afganistan ve Pakistan'da bunu başardılar' dedi. Niya, mezhebin bölgede bir 'araç' olarak kullanıldığını, savaşın aslında 'siyasi' olduğunu söyledi.
Arap halklarının sosyal adalet, demokratik zeminde siyaset ve toplumsal mutabakata dair özlemlerini yansıtan 'Arap Baharı', oluşum ve dönüşüm evresinde bölge siyaseti ve demokratikleşme süreci açısından umut verici bir görüntü çizmekteydi. Ancak beklenen olmadı. Suriye'deki iç savaş çıkmaza girdi. Mısır'da ise devrimden darbeye bir kopuş süreci yaşanırken Arap Baharı'na 'Arap Kışı' benzetmeleri yapıldı. Irak, Suriye ve ardından tüm Ortadoğu'yu giderek sar/s/an mezhep kavgaları gündemdeki sıcaklığını korurken, mezhep tartışmalarının her zaman en önemli tarafı olarak görülen İran, siyasi duruşu ve bu kavgaya bakışıyla merak konusu oldu. Ortadoğu'daki Şiiler için en önemli dini lider ve otorite olarak kabul gören Ayetullah Hamaney'in sağ kolu ve danışmanı Hüccetül İslam Şefi'i Niya ile bölgedeki mezhep tartışmalarını konuştuk.
İslam dünyasındaki siyasal karşıtlıklar neden mezhepsel düzeyde tartışılıyor? Bu yöntemin Müslümanlara herhangi bir faydası var mı?
Hizmetinizde olmaktan onur duydum, bu fırsatı verdiğiniz için ben de size çok teşekkür ederim. Bu soruyla ilgili olarak değinilmesi gereken esas nokta şudur: Acaba bugün Ortadoğu'da ve İslam toplumlarında yaşanan ve hepimizi ciddi şekilde rahatsız eden olaylar mezhebi ya da etnik renkler mi taşıyor, yoksa mezhepler ve mezhebi görüş farklılıkları bunlardan dolayı mazlum duruma mı düşmüş ve mezhepler bölgede ve İslam toplumlarında huzur ve vahdet istemeyenlerin elinde bir araca mı dönüşmüştür?
Evet, gerek İslam'da, gerekse diğer dinlerde kimi mezhebi farklılıklar olmuştur. Bu geçmişte vardı, gelecekte de olacaktır. Bu görüş ayrılıkları bazen çekişmelere ve çatışmalara da dönüşmüştür. Ancak bugün durum farklıdır. Bugün mezhebi ihtilaflar, Batılılar, İsrail ve bölgede onlarla aynı yönde olan kimi devletler tarafından geniş çaplı bir planın parçası olarak hazırlanmıştır. Bu planı hazırlayanlar, bana göre iki hedef güdüyorlar. Bunlardan birincisi uluslararası düzeyde, ikincisi de bölgesel düzeydedir. Uluslararası düzeyde, bugün toplumlar bir düşünsel boşlukla karşı karşıya bulunuyor. Şu an dünyadaki mevcut literatür, bu düşünsel ve manevi boşluğa cevap verebilecek durumda değil.
AYNI AİLENİN ÜYELERİYİZ
Siyasal sorunların mezhepler üzerinden okunması İslam coğrafyasının bir gerçeği midir, yoksa dışarıdan dayatılan bir yorum mu?
Başta da arz etmeye çalışmıştım, mezheplerin birbiriyle görüş ayrılığı vardır. Bu görüş ayrılıklarının tarihsel kökleri de bulunmaktadır; ıslahatçı İslam alimleri, ihtilafların asgari düzeye inmesi için çalışmışlardır. Elbette ihtilaflar gelecekte de olacaktır. Bununla birlikte ihtilaflar hiçbir zaman şu an bölgede tanık olduğumuz türden çatışma ve savaşlara dönüşmemiştir. Bu durumdan kurtulmak için bence çeşitli yollar bulunmakta. Bunlardan ilki, tüm mezhep mensuplarının bölgede yaşanan gerçekle ilgili olarak açık ve nesnel bir tanıma sahip olmasıdır. Hepimiz İslam ailesinin üyeleriyiz. O halde şu konuya dikkatle eğilmemiz gerekiyor: Ne oldu da bugün biz karşı karşıya geldik. Burada ilginç olan bir diğer şey de şu: Bazı devletler bir tarafı, bazıları ise diğer tarafı savunuyor? Neden?
LİBYA VE MISIR NEDEN HÂLÂ İSTİKRARSIZ?
Haritalar değişirken mezhepler arasındaki çatışmaların kızıştırılması bölgedeki devletleri nasıl etkileyecek?
Bu meselenin herkes açısından bütünüyle aydınlığa kavuşması için birkaç örnek vermek istiyorum: Bakınız Libya'da Şii-Sünni ihtilafı yok, Libya'da ihtilaf olabilecek sayıda Şii de zaten bulunmuyor. Ancak Libya'da hâlâ güvenlik ve istikrar sağlanabilmiş değil. Ancak Libya'nın Müslüman ve mütedeyyin halkını birbirine düşürdüler. Şimdi acaba Libya'da sorun mezhebi ihtilaflar mı yoksa başkalarının komploları mı sözkonusu? Ben, ihtilaflar içinde olan Müslüman halkların kusuru olmadığını söylemiyorum. Söylemek istediğim şu: Neden başkalarının elinde oyuncak haline geliyorlar? Bugün Mısır'da yaşanan ihtilaflar mezhebi ihtilaflardan kaynaklanmıyor. Bugün Mısır'da Şii-Sünni ihtilafı sözkonusu değil. Ancak Mısır toplumu bugün iki parçaya bölünmüş, birbirinin karşısına geçmiş ve sokaklarda birbiriyle çatışır hale gelmiş durumda. Bu arada şunu sormak istiyorum: Müslüman Kardeşler ve Sayın Muhammed Mursi'nin hareketini kimler devirdi? Ve bugün onların karşısında bulunan orduyu kimler destekliyor?
SURİYE'DE MESELE SİYASİ
Suriye'deki krizde temel mesele mezhep mi peki?
Ben, bölgede bir mezhep savaşı olduğuna inanmıyorum. Yukarıdaki örnekleri zaten bölgede yaşanan çatışmaların bir mezhep çatışması olmadığını anlatmak için vermiştim. Suriye konusunda ise bir mezhep savaşı olduğu propagandası yapılıyor. Öte yandan Suriye ordusunun mutlak çoğunluğu Sünni'dir. Aleviler, Suriye toplumunun yalnızca yüzde 10'unu oluşturuyor. Aleviler, devlet kurumlarında bulunuyorlar, ancak ordudan hükümete, meclise ve diğer devlet kurumlarına kadar çoğunluğu Sünniler oluşturuyor. Gerçekte Suriye'deki savaş bir mezhep savaşı değildir, farklı siyasi görüşler arasında yaşanan bir çatışmadır.
Savaş için araç yaptılar
Siyasi krizin çözümünde bölgenin alimleri nerede duruyor?
Şuna dikkat buyurmanızı rica ediyorum. Suriye, bölgede İsrail karşıtı güçlerin buluştuğu bir noktaydı. Bu sebeple İslami Cihat, Hamas ve diğer tüm mücahid Filistinli gruplar Suriye'de yerleşik bulunuyordu. Hizbullah'a verilen destek de Suriye üzerinden gerçekleştiriliyordu. İran da bu kapsamda Suriye'ye yardım ediyordu. Bu koalisyon tüm Arap dünyasında üstün bir konum kazandı. Hatırlarsınız Sayın Hasan Nasrullah, Arap dünyasında yılın adamı seçildi. Diğer yandan bazı alimler, bölgedeki bazı devletler ve İsrail yanlısı bazı akımlar, İran'ın ve İslam Devrimi'nin Müslüman Arap halklarının nezdindeki değerini tartışmalı hale getirmek için bazı araçlar kullanma düşüncesine kapıldı. Maalesef bunu da başardılar, düne kadar Hizbullah'a büyük bir sevgi duyan Sünni Arapların 'Şiiler bölgeye hakim olmak istiyor' düşüncesine kapılması sağlandı. Ben sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: Sorun bir mezhep sorunu değildir. Sultacı güçler tarafından desteklenen yönetimler, siyasi hedeflerine ulaşmak için mezhebi bir araç olarak kullanıyor. Maalesef bazı alimler ve bazı Müslüman topluluklar da bunu kabul ediyor. Buna karşı koymanın en önemli yolu, gerçekleri açığa çıkarmak ve savaşanın mezhepler değil siyasetler olduğu yönünde düşünceleri aydınlatmaktır.
Hegemonya sürsün diye...
Dünyadaki sultacı güçler, güç ve hegemonyalarının sürmesini istiyor. Bu yüzden de bu manevi ve düşünsel boşluğun kendileri açısından bir tehdide dönüşecek şekilde doldurulmasını istemiyorlar. Onlar, İslam'ın dünyadaki bu manevi boşluğu doldurabilecek kapasitede olduğunu biliyor. Bu sebeple de İslam'ın böylesi bir konuma sahip olmaması için bazı ön hazırlıklar yaptılar. Bu çerçevede mezhebi ihtilaflar, vahşi çatışmalar çıkarmaya; böylelikle de İslam'ı dünya toplumlarına tahammül edilemez bir şiddet dini olarak tanıtmaya çalıştılar. Bölgesel düzeyde ise temel hedefleri, İslam toplumlarının tartışmasız bir güce dönüşüp onların karşısına çıkmasını önlemeye çalışmaktır. Maalesef, mezhebi görüş ayrılıklarını istismar ederek bölgede Suriye'de, Irak'ta, Mısır'da, Yemen'de, Afganistan'da, Pakistan'da görüldüğü üzere mezhebi çatışmalar yaratmayı başardılar.
Yeni Şafak